20 Ocak 1940 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

20 Ocak 1940 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

20 tkincüc&nım 1940 CUMHURİYET Hâdiseler arasmda Sovyetlerin yaptığı tahkimal Fin kuvvetlerinin tazyikı üzerine Kızılordu mütemadiyen çekiliyor Helsinki 19 (a.a.) Salla mıntakaSovyet tebliği nnda Sovyetlerin ycniden 28 mil gerileMoskova, 19 (a.a.) Tass: Lenindikleri bildirilmektedir. grad askerî mmtakası erkanı harbiyesiSoğuktan donanlar nin tebliği: Helsinki 19 (a.a.) Finlandiya hava 18 kanunusanide askerî harekât eepkuvvetleri Salla Vaerriot yolu üzerinde hede başlıca ke;if hareketlerine ve bazı •oğuktan donmuş olan birçok SovycE as mıntakalarda da topçu ateşino inhisar etkerinin cesedlerini görmüşlerdir. miştir. Sovyet hava kuvvetleri keşif uçuşlan y»Dmiîlnrdır. Şiddetli soğuklar Helsinki 19 (a.a.) Finlandiyanın Finlandiyaya giden heyet cenubunda suhunet sıfırın altında 40 deHelsinki 19 (a.a.) Isveç hava müreceye düşmüjtür. dafaa ve polis teşjcilâtı mümessillerinden Laponya eephesinde dün termometre mürekkeb bir heyet, Helsinkî şehrinin hanfınn altında 60 derece idi. Ecnebi ga va akınlanna karşı müdafaasında nıuvafıccilerinin Carelie cephesini ziyareti, so fakiyetle tatbik edilen usulleri tetkik etmek üzere Finlandiyaya gelmiştir. ğuk yüzünden tehir edilmiştir. Londra 19 (a.a.) Avam KamaraHelsinki, 19 (a.a.) Dünkü resmî sında müttefiklerin Finlandiyaya yapacaktebliğe naazran 1 1 Sovyet tayyaresi dü ları yardım meselesi hakkında sorulan bir Basvekil Çemberlayn yazı ile şu ceşürülmüştür. Bu mıretle muhasamatın bafindanberi düşürülen Sovyet tayyareleri vabı vermiştir: «Halen bu meseleyi Finlandiya ile münin adedi 205 e baliğ olmaktadır ki, her gün için dört tayyare isabet eylemektedir. zakere ediyoruz. Finlandiyaya lâzım olan Bu asgarî rakamdır. Çiinkü düşürülen bir Ve bizim de yapaeak vaziyette bulunduçok tayyarelerin enkazı henüz bulunama ğumuz yardımın miktan henüz trspit emıştır. Sovyet hava kuvvetlerinin uğra dilmemi}tir.> dlklan zayiat bir milyar frank tahmin edi j Martajaervi köyündeki muharebe liyor. Diğer taraftan muhasamatın başınLondra 19 (a.a.) Reuter ajansının danberi Ruslar 434 tank, 189 top, 282 Helsinki'deki hususî muhabiri bildiriyor: mitralyöz ve 522 otomobil kaybetmişlerSalla'ya giden yegâne demiryolunun dir. Finlandiya şampiyonu Maki bir obü» iltisak noktası olan küçük Martajaervi köparçasile yaralanmıştır. Yarası ağır değil yünde muharebeler şiddetle devam etdir. mektedir. Bir seviye faciası tr çocuk, yafi ve seviyesi kendisinden üstiin olmıyan bir gazetede, genc neslin ortaya çıkabilmesi için, tanınmıs muharrirlerin yazı hayatından çekilmesini istemij. Bu saçmanın etrahnda bir Babıali çınsarıdur kophı: İtüaz üstüne itiraz, anket üstüne anket, fıkra üstüne fıkra... Ortada alâkaya değen »ey, ne bu saçma, ne de onu »öyleyen çocuktur; bu saçmanın etrahnda uyanan ve saçmalıkta onu kat kat aşan genis. alâkadır. Buna hayretle ve nefretle alâka göstermemek mümkiin değil. Artık bu mevzuda anket yapanlann ve yazı yazanlann topuna birden sormak lâzım: Ne yajile, ne şahsile, ne sözile hiç bir salâhiyet ve hiç bir fikir haysiyetini temsil etmiyen genc bir çocuğun bacak kadar iddiası etrahnda koparılan bu gürültü ne? Bir seviye dramı önündeyiz. Her hangi bir çocuğun saçmalamasında şaşılacak ve üzülecek hiç bir şey yok; fakat bu çocuğa ve onun gibilere alâka gösteren muharrir kalabahğının seviyesi, tam ölçüsünü bulmus oluyor: Bu ölçü, o çocukçağızın yerden yapı idrakinin boy ölçüsüdiir. Anlaşılıyor ki o yavrucakla babalan yerindeki boy boy, sürü sürii muarızları ve taraftarlannın kıymet hizalan arasmda bir santim fark yok. Işte felâket burada. Felâket burada, çiinkü o çocuğun hezeyanından tutun, ona alâka gösterenlerin cevablanna vanncaya kadar bu haysiyetsiz münakafayı fitilleyen ve alevleyen yazıların hepsi, bir amatör mecmuasında da değil, koskoca yevmî gazetelerde yer bulabiliyor; bu gazetelerin yazı mekanizmalaruıın başında rnesleğin en aşağı yirmi otuz senelik adamları var. Bir çocuğun saçmasını en cahil adrmın selâmetli mantık ölçüsüne vurmaktan âciz kalan bu gazeteler, hangi büyük ve girift memleket meselesini, dünya meselesini tahlil edecekler? Fakat her gün, çalakalem bu memleket ve dünya meselelerini deşiyor, ıcığını cıcığını çıkanyor, harac mezad, her gün bir sürü hakikat satıyorlar. Gelin de bu satılan kafa mallarının değerine ve kalitesine emniyet ediniz ve bu satıs.ı memleketin hayruıa yorunuz. Iste felâket burada! Bir Avrupa harbi ortasında, memlekette bir zelzele felâketinden sonra, Istanbul gazetelerinden bir çoğunun, üstünde kafa patlattıklan müşterek bir tek mevzu bu: Her hangi bir mekteb çocuğunun saçması. Bu çocuk masumdur, çiinkü çocuktur ve kendi yaşınm, bilgisinin, idrakinin boyundadır; fakat onu karşısma alıp da günlerdenberi ve her gün, sözlerini tahHl, tefsir, tenkid eden gazetelerle muharrirler için hiç bir yas, boy, seviye mıtzereti olamaz. Kurban bayrarnı bu şerefsiz bahsi kapatmak için araya gîrerse, matbuatın seviyesini daha fazla teşhir edilmekten kurtaran i'di saidi adha şerefine bir kurban daha keselim! DUŞUNCELER NALINA MIHINA Diierim ki ••• BİR YAŞ1NDAKİ MİLLET ÇOCUĞUNA Yazan: Fazd Ahmed Aykaç Salâhaddin Güngör ne duygulu olgunluklar gösterir. Duru ve Aydın uslubıle son günlerde zelzele mıntakasından bize değerli mektublar gönderdi. Doğruluk, düşündürücülük ve hisli bir sadelik içinde nice yurd krokisi... Arkadaşımızın bir yazısında yalnız gözümü değil, gönlümü de kamaştıran satırlar okudum. Ünların O kadar ışıklı oluju, göz boyamak için üzerlerine hiçbir vernik »ürülmeyıçinden ileri geliyordu... Kahramanhk, reklâmsız, terbıyeli ve sürekli kahramanhk... Tarih aahifelerinden taşan, insanlık hafızasına kasvet veren bir hayli hodkâm, patırdıcı ve arsız dünya göhretine dahi çok kere nasib olamamıj belki en yüksek nimet işte budur. Admı, bejeriyetin hiç bir kere duymadığı nice zengin gönlü vardır ki ücra bir tepede açıp solmuş. Bazı mühim nebatlar gibi, kendi kendine kurumuş, fakat civanna yülarca hayat vermiçtir. Nezahat, sevimlilik ve faydalı güzellik nümunesi. Salâhaddin Güngörün mektublarında böyle fiziyonomilere rashyoruz. Filân yerdeki filân sıhhiye memuru, bilmem hangi nahiyede enkaz altından çıkarak viraneler ortasma koşan bir müdür, ve meselâ en ziyade metanet sarsıcı bir dakikada fennt çuurunu tamtamamına kullanan bir elektrikçi... Bütün bu mütevazı kahramanlata tekmil gönüllerimizi takdim ederiz. Afetin maddî yumruğunu yememekle beraber, yurddaşın acısı karfisında kalbi hurdahaş, olarak köyden köye, kasabadan kasabaya koşan bir memleket genci... Bu ne can ısıtıcı manzaradır. Bütün şu küçük hikftyelerin göz yaşartan rikkati yanında mühim bir unsur görüyoruz. Muharrir arkadaşımızın kelimesini kullanayım: «Göğüs kabartıcı». En buzlu yeis dakikalarmda bile ümid ve azim fıkırdatıcı bir hakikat: Şu millet yaşamağa nekadar lâyık, yaşamağa, ve refahlı, bir cemiyet kurmağa!. Sayın bir himmet sahibinden de ben bahsedeceğim; Bayan Nakiye.. Gazetede okudum ki bu enerjili, vakarlı ve kerim yürekli kadın Erzincandan topladığı bir takım biçare yavrulan Ankaraya getirmiş. Bunlann arasmda bir yaşında bir de çocukcağız varmi}.. Gözlerim sulandı. Istemem ki hftlis ve metin bir tevazu ve hergün daha verimli bir ruh cömerdüği karşısında hulusa benzer sözler söyliyeyim: Şu sebeble Bayan Nakiyenin son seferi hakkında da az konuşan bir hürmetle içten mütehassis olmağı, fazla çınlıyan takdir yaygaralarına çok uscun Dir saygı dıye goruyorum. Biliyoruz ki afetin ilk saatlerindenberi tabiat, yaptığı baskını biraz hafifletecek, kar, fırtına, seylâb ve zelzele gibi bir bir üstüne hıyanetlere ara verecek küçük bir mütarekeye bile razı olmadıl O sebeble felâket urgunlarına yardım için koşanlar hergün yeni musibetlerle boğuşa boğufa yol alabiliyorlardı. Resmî ve hususî kaynaklardan gelen haberlerse uğradığımız kazanın ilk tahmin ölçülerini aşan kadrolar içinde olduğunu gösteriyordu. İşte müdafaamız bu şartlar içinde kuruldu. Yani afete. Kör, fakat zalim tesadüflere knrjı korunma tedbirlerimiz... Lâkin emin olduğumuz nokta açıktır. Tabiatin sitemi nekadar sürerse sürsün yakmda onun değijeceğine jüphe yok. Değişmemesi, durmadan artması lâzım gelen sey, bizim gayretimiz olmalıdır. İlk günlerin zarurî şaşkınlıklanna, çaresizliklerine, zaman geçtikçe müsamchalı gözle bakamayız. Çünkü her saat maddî ve manevî seferberliğimiz kuvvetlenmededir. Şu sebeble hiçbir ihmali, hiçbir kusuru mazur göremeyiz... Bütün yurd çocukları umumî vatanseverlik duygularında en yüksek vatandaşlık alâkalarına malik olduklarını ispat ettiler. Deınek ki mes'ul makamların vazifesi büsbütün artmış bulunuyor. Her şahıs veya heyeti haksız iftiraya karşı müdafaa, nasıl yüksek vazife ise vazifesini bilip yapmak ıstemiyeceklere karşı da ayni şiddetle hareket etmek doğruluk sevgisinin kalbleıimize baş telkinidir. Asla unutulmasm: Millî ve medenî borcunu ödemek istiyen samimî bir kaleın, ne resmî makamların bendesidir; ne de saçtnasapan söylemekten zevk alanların hezeyan dalkavuğul. Kanaatimizi saklamağa lüzum görmüyoruz. Avamın ışiktan mahrum kalmış kalabalığındaki karanhk duygulan okşıyarak itibar kazanmak, fazla gazete sürrnek yolundaki soysuz kurnazlıktan bütün ömrümüzde öğüıtü duyduk. Bugün de hissimiz aynidir. Bu istikamete yünelecekleri, bir yangın yerinden eşya asırmağa gelmi} vicdan çapulcuları sayarız. Ve en mühim vesilelerle kendisindeki duygu asilliğini göstermiş özlü halkımızı böyle şaibelerden tenzih ederiz. Heyecanla mevzuumuzdan aynldık mı? Asıl anlatmak istediğimiz şey, acı görenlerle, acılan dindirmeğe koşanlara eevgilerimizi. şükranlarımızı söylemekti. Fikrimiz şudur: Bu saatlerde, kafası, kolu, kesesi, ilmi her nesile olursa olsun, afet mıntakasında çalışanlara, <;alışabilenlere yalnız tebriklerimizi değil, gıptalarımızı da sunmak dileriz. Hepsi var olsun ve hepsi gönlünün dilediği kadar yurda hizmet etmek saadetine ersin. Şimdi hüviyetinden hiçbir şey bilmediğim bir yavru ile konuşmak istiyorum. Bayan Nakiyenin getirdiği bir yafindaki çocukla.. «Evlâdım: Ne sen beni tanırsın, ne de ben seni gördüm! Ancak insanlığm matemli «tercümei halini» ben senden evvel okudum; tabiatin, hem yaratan, hem yok eden bağnnı düşündüğüm zaman, hatırlarım ki orası, şimdiye kadar yeryüzüne gelip gitmiş nice beni nev'imizin son karargâhıdır. Ve her varlık orada yok olur. Senin etrafında memleketler yıkan afet muhakkak ki henüz şuurunda bir sarsıntı bile yapmadı. Bilmiyorum; sana vücud verenler bugün hiçlikte midirler, yoksa seni mi merak edip gözyaşı döküyor larî Meçhul, hepsi meçhul! Yalnız çocuğum; sen ve senin bütün felâket kardeşlerin bizim müşterek yavrularımizsınız; seni viraneler arasından yakalayıp getiren insan, binbir kimsesize içinde genis geniş yerler tahsis edebilmis, renpin b' r kalbin İanıbıdr. V ok > a m a P^* Ç°^ zahmet çefcrnş bir mill&te bağlısın. Yalnız bu yurd, seni ve senin gibileri unutmaz. Omrünün bu kadar hududsuz bir afetle başlamış olmasına rağmen sıhhatle, kuvvetle ve jerefle büyüyeceksin. Biz, belki kısa bir gelecekte senden ayrılmışlara senden evvel kavuşacağız. Bu toprağın âşık olduğumuz yüzünü bırakıp kendimize son yurd edinmek istediğimiz çukura gireceğimiz zaman içimize en çok ferahlık verebilecek bir tesellimiz bulunacaktır. Diyeceğiz ki «Biz yeryüzünde hiçbir zelzeleden sarsılmıyacak Türk nesilleri bıraktık. Bana darılma: Bil ki ben sana umumî adeta uyarak tşöyle mes'ud olasın! Böyle refaha kavujasın!» demiyeceğim. Onlar küçük çeyler yavnım. Şu sonsuz varlığa senin gibi girenlere düşecek vazife bambaskadır. Diierim ki mutlaka zengin değil, fakat büyük olasm, fikrinle, ruhunla, ve seciyenle büyük adam. Öyle ki burayı bıraktığın gün cemiyet için bir zelzele sayılsınf Haydi şimdi büyü, sağ ve var ol iki gözüm. Muhterem Başvekilim daha ne bekliyorsunuz? aşvekil muhterem doktor Refik Saydarnın son beyanatmda, matbuat hürriyetinden bahsederken yalnız bize değil; insanları en tabiî haklarından mahrum etmeği bir marifet sananlara mükemmel bir siyasî ahlâk dersi vermiştir. Onun şu sözlerini, lutfen bir daha okuyunuz; «Idaremizi tamamen aslî hukuk prensipleHne tevfik etmiş bulunuyoruz. Hürriyetlere hürmet ve riayet ediyoruz ve bu şart ultında, memleket içinde, nizamı mahjuz tutu I €Zamanımı:da, dünyanın birçok memleketlerinde, dnhili nizamla kabili telif görülnııyen matbual hürriyetini, biz o nizamın yardımcısı sayıyoruz.» €Tenkidsiz ve murakabesiz idareye imkân veren her han&ı bir sistemi bülun zahirî kolaylıklarına rafcmen, biz iltifata lâyık görmüyoruz. Çünkü, hede/imiz, mesulıyet mcvkiinde sualsiz, ceıabsız hükümran olmak def>il, memleketi en emin yoldan rejah ve terakkiye ulaştırmaktır. Bu yol, kanaatimizr.c, murakabeli ve mes'uliyetli demokratik yoldur.» Evet, devlet idaresinde, en iyi yol, murakabeli ve mes'uliyetli demokrasi yoludur, halktan kuvvet alan, halkın nabzını elinde tutan, halkın göğsünden bajını kaldırmıyan, halkın derdini, onun dilinden dinleyen, halkın gözünden gözünü ayırmıyan rejimdir ki endoğru yolda yürüyor ve hedefine en ziyade muvaffakiyetle gidiyor, demektir. Halkın ağzını kapayanlar, tenkid ve murakabeyi sıfırdan da aşağı indirenler, halkın en tabii hakkı olan söz ve fikir hürriyetini bir suç telâkki edenler, doğru yoldan uzak, çok uzak bir yol tutmuşlardır da onun için böyle hürriyet ve tenkid düjmanıdırlar. Yaptığının doğruluğundan emin olanlar, temiz ve dürüst iş görenler, tenkid ve murakabeden asla korkmaz lar. Hürriyet, tenkid ve murakabe düş manları, yakalanmamak için, karanhkta çalıjan hıraızlara ve karmanyolacılara benzerler. Işık, aydınlık ve berraklık onlann foyalarını meydana çıkarır. Başvekilimizi, hürriyet ve demokrasinin, kısaca insanlığın bu yüksek prensiplerinden ayrılmamak yolundaki azminın bir ifadesi olan bu faziletli sözlerinden dolayı tebrik ederiz. Başvekil, beyanatınm zelzeleye ve feIâketzedelere yardım bahsine taalluk eden kısmında, alçakça iftiralar ve şeni propagandalar yapıldığını söyleyerek diyor ki: let jerdlcn arasındaki samımı tesanudu, kendi emellerinin tahakkukuna mâni görenler ve bundan menınun olmıyanlar vardır. Bilirsiniz ki, her memlekette, her dcvirde millet zararına intija ve memleket menabiini iMismar etmek isteyen, bunda bazan kendi menfaatlerine mağlub, bazan da memleket dısı kuvvetlere alet olanlar bulunur. Bu yadigârlardan bizde de yok değildir. Bazan vatansever bir ferd %ibi, saf halkı i&fale, çok defa hüviyetlerini gizleyerek memleket havasmı ifsada çahfirlar. Lâkin derhal arzedeyim ki, bu güruh için, en az müsaid olan muhil Türkiyedir. Hiç yer bıdamıyacakları, da saf Türk kalbidir. Bunlar, her vakit türlü tiirlü rivayetler ve iftiralar çıkanrlar, fakat Türklük muhiti içinde istedikleri neticcyi bulamazlar.» Bu sözler üzerine de şunu söyliyeceğim: O halde, aziz Başvekilim, bu yadigârların dillerini neye koparnuyorsunuz? Millî felâketimizi bile mel'un bir propaganda vesilesi olarak kullanan, şehidlerimize ve gözyaşlanmıza hürmet etme yen, manevî cephemizi yıkmağa çalışan bu güruhun kafasını ezmek için, daha ne bekliyorsunuz? Şimiye kadad 20S Rus tayyareti düşürüldii tngilterenin yardımı Fin tebliği Helsinki, 19 (a.a.) 19 kânunusani Finlandiya tebliği: Kareli berzahında düşman tahkimata devam etmektedir. Şark hududunda ve Ladoga gölü şimalinde Ftnlandiyalılar düşmanın birkaç istinad mevzüni ele geçirmişlerdir. Ruslann müteaddid tankı tahrib edilmiş ve dört mitralyöz i$tinam edilmijtir. Keza düjmanın birkaç devriye kolu da imha edilmiştir. llomant$i istikametinde Finlandiya kıtaatı beş subay ve 45 askerden mürekkeb bir Rui kestf kolunu imha eylemijtir. Laponyada muharebe bütün gün Markajeregvide devam etmiştir. Düşman Finlandiya körfezinin cenub kısmında bazı limanlarda büyük bir faaliyet göstermiştir. Finlandiyanın cenubunda Rus tayyareleri Abo adalarında bir çok mıntakayı bombalamıştır. Şimalde Ruslar Nantsi ve Kani mıntakalarını bombardıman etmiştir. Harekat •ahasında, Kareli berzahı üzerinde 250 kadar düşman tayyarest trçmuştor. Rus bombalarından heyeti umumiyesi itibarile bir kisi olmüş ve dört kişi yaralanmıştır. Ruslann üç tayyaresi düşürülmüştür. Gönüllü Isveçli tayyareciler düşman kıt'alannı muvaffakiyetla bombardıman etmis,lerdir. ı Finlandiya topçusu önden düşmanı tazyik ederken kuvvetli Finlandiya müfrezeleri Ruslan yandan vurmakta devam ediyor. Bu Finlandiya müfrezelerinin kullandıkları tabiye Rus kuvayı külliyesine baskınlar yapmak ve rastladıkları ufak gruplan imha eylemektir. Ayni nv.ntakanın diğer bir noktasında bu tabiye sayesinde Finlandiyahlar parlak bir muvaffakiyet kazanmışlardır. Finlandiyalılar o zaman 800 kifilik Rus kuvvetini imha etmijlerdi. Ancak iki yüz Rus kurtulmuftu. Belki bu tabiyenin simdi muvaffakiyet ihtimalleri azalmıstır. Ancak Finlandiya sefleri kurnazhk bulmakta hiç mügkülât çekmiyorlar. Helrinkiye giden Amerikalt tayyareciler Londra 19 (a.a.) Evening Standard gazetesinin bildirdiğine göre birkaç Amerikalı tayyareci Helsinki' ye müteveccihen yola çıkmıstır. Tayyareciler Fin hava kuvvetlerine gönüllü yazılacaklardır. Amerlka hükumeti, söylendiğine gore, bu tayyarecilere Amerikan tabiiyetinden iskat edilmiyeceklerine dair teminat vermiştir. Çiinkü Finlandiya ile Sovyetler Birliği arannda resmen harb ilân edilmemijtir. PEYAM1 SAFA nııııııııııııılllllllllllllllllllilllllllllinilllllllllllllllllllllll' n'mu İnönu ile Kral Boris Tunca ve Meriç nehirleri arasında sanümî telgraflar taşmağa başladı Edirne 19 (Telefonla) Son günlerde havanın lodosa çevirmesi üzerine Balkanlarda erimeğe başlayan karlar ve buna inzımam eden sürekli yağmurlar yüzünden Tunca ve Meriç nehirleri taşmıştır. Dün geceyarısı birdenbire kabaran sular bu sabah saat ona kadar hızla devam etmiş ve birkaç saatlik bir durgunluktan •onra tekrar yükselmeğe başlamıjtır. Zabıtaca icab eden tedbirler alınmış bulunmaktadır. Nehir boyundaki rnahalleler halkı tetiktedir. Diğer taraftan Ergene nehri de taşmıs ve Uzunköprüden itibaren Lüleburgaz yakınma kadar geniş bir arazi parçasını tular altında bırakmıştır. Feyezan devam ettiği takdirde suların kapladığı sahadaki arazide ekilmif kıslık mahsul mahvolacaktır. Bulgaristandan gelen haberlere göre orada da Tunca ve Meriçten maada di ğer nehirler de taşmııtır ve karlar erimekte devam etmektedir. Tunca ve Meriç bu dakikaya kadar üç buçuk metre yükselmiş bulunuyor, fakat bir iki »aat e w e l hava birdenbire soğu muş ve poyraza çevirmiştir. Bunun için feyezanın durması umulmaktadır. Yeni bir feyezan Fransız meclisindeki komünistlerin meb'usluk sıfatı refedildi Paris, 19 (a.a.) Komünist meb'usların meb'usluktan çıkarılması hakkında Meb'usan Meclisince kabul edilen lâyihanın bugün Âyan Meclisinde müzakeresi esnasında mazbata muharriri Naudin vatan hainlerine karjı hükumetin merhumetsizce mücadele edeceğine itimad edilebileceğini söylemif ve lâyihanın kabulünü istemiştir. Muhtelif hatibler bu münasebetle söz almış ve bunlann birçoğu, komünistlerin ihracına bizzat hükumetin karar vermemiş olmasına teessüf etmiştir. Reibel, lâyihanın münhasıran meb'usları istihdaf eylemesine teessüf eylemiş, vatan müdafaasını baltalamaya çalışan komünist propagandasım imha için bunun kâfi gelmiyeceğini iddia eylemiş ve komünist rüesasının kaçmış olmasına teessüf etmijtir. Fiancette, Fransada yirmi bin kadar komünistin Komintern emirlerini ifaya devam ettiğini kaydeylemiş ve Moskovadaki Fransız elçiliğinde bulunan 19 memura mukabil Sovyet elçiliğinde Pariste 150 memuru bulunduğuna işaret ederek Rusyanm Pariste ayni miktarda memur bulundurmağa icbar edilmesi lüzumunu ileri sürmüştür. Dormoy, lâyihaya rey vereceğini ve fakat bu lâyihanın reyiâma dokunacağından endişe ettiğini söylemigtir Hatib, Sanki< tabın Stalin'in mes'uliyetini kâfi derecede tebarüz ettirmemiş olmasına teessüf eylemiştir. Müteakıben söz alan Chautemps demiştir ki: « Bu lâyiha hükumet tarafından cinayete karşı gerilen zincirin ancak bir halkasını tejkil eder. Ancak Meclisin reyi alınmamış olsaydı kanunî bir hata işlenmiş olurdu. Muharebe halinde bulunan Fransa. miHete karjı vaziyet almış olan adamlann milletin varhğını alâkadar eden ınüzakerelere iştirak etmesine müsaade edemez. Lâyiha hukukidir. Ve her halde hadisatın zarurî kıldığı bir seydir. Moskovaya heyetler gönderen bizler, aylardanberi Almanya ile Rusyanın elele yürüdüğünü öğrenince nasıl komünist lere demeyiz ki: Bundan hiç istikrah duymadımz mı? Nasıl olur da bir Transız Polonyanın, arkadan Rusya tarafından vurulmasına itiraz etmez? Kendinin bir Fransız meb'usu olduğunu iddia eden bir adamm Rusya, ancak Finlandiyanın tehdidlerine karsı kendini müdafaa ediyor demesine nasıl katlanılabilir? Hükumet bazı devletlerle münasebetleri hususunda parlamento encümrnlerinin kontrolu altında icab eden tedbirleri ılacaktır. Hükumet müteyakkız olmakta devam edecektir.: Âyan meelisi lâyihayı mevcud 294 reyin ittifakile kabul etmiştir. Ankara 19 (a.a.) ReUicumhur lsmet lnönü ile Bulgaristan Kralı Majeste Üçüncü Boris arasmda ajağıdaki tegraflar teati edilmiştir: Majette 3 üneu Borig Bulgar Kralı SOFYA Majestelerinin, Menemencioglu tarafından bana bildirilen nazikâne sözlerinden dolayı, hararetle tesokkür ederim. Geçenlerdeki Sofya teması, iki komgu ve dost memleket hükumetleri arasmdaki tam fikir mutabakatîni bildirmiştir. Bu münasebetle Majestelerine bundan duyduğum derin memnuniyeti bildirmek ve bütün dostluğumun teminatını teyid etmekle hassaten bahtiyanm. Fazd Ahmed AYKAÇ Tuna havzasında ve Balkanlarda (Başmakaleden devam) mekte hata yoktur. Lamartin altı cildlik Osmanlı tarihi mukaddemesinde mezheb, ırk ve milliyet bakımlanndan Türkler kadar tolerans sahibi bir millet göslerilemiyeceğini bizzat tetkik ve müşahedelere müstenid en samimî kanaatile beyhude yere kaydetmemiştir. Ne hacet, işte Osmanlı idaresindeki milletlerin büyük ekseriyeti birer birer sıraları geldikçe, tıpkı karlar altında bütün hayatiyetlerini muhafaza eden nebatat gibi bahar güneşlerinin feyizli tesirlerile filizlenerek gümrah bir fışkırma ile fırlamışlar, kendi ovalannı süslemişler ve alabildiğine yükselmişler dir. Bugün kendi millî hududlanmız içinde bizzat biz Türkler işte o imparatorlu' ğun kavradığı ve koruduğu varhklanndan biriyiz. Biz Balkanlardaki milletler arasındaki karsıhklı komsu ve dost hislerini politika icabı geçici muamelelerden ziyade menfaatleri müşterek kardeş milletlerin bağları gibi telâkki etmekte cidden samımiyiz. bir hakikattir. İmparatorluk bu geniş hinterlandı mubafaza edebildiği kadar muhafaza etmiştir. Ondan doğan yeni devletler bugün kendi hayatlannda hür ve müstakil genc varlıklardır. İşte şlmalden İslav ve Cermen büyük kütleler bu havali üzerine akıp yıkılmak ve önlerine ne rasgelirse çiğneyip geçmek istiyorlar. Her biri ayrı ayrı nazara alınırsa kendilerinden kat kat büyük cüsseli bu kütlelere hür ve müstakil Balkanhlar nasıl mukabele edebilirler? Bu müdafaanın tek şekli Balkanlılann bu haricî tehlikelere karşı kendi aralarında tesanüdün yıkılmaz kalesini kurmalarından ibaret olacağmda şüphe mi vardır? Balkan Antantının Belgradda toplanacak daimî konseyine hazırlanılırken Balkanh ve Tuna boylu bütün memleketlerin bu hakikatleri tekrar tekrar evirip çevirerek kararlarını vermiş olmalarını temenni ediyor ve bunu yaparken tesiri altında bulunduğumuz hisleri ve fikirleri işte olduğu gibi bütün açıklığile ortaya koyuyoruz. Türkiye her bal ve ihtimale karşı kendisini müdafaa edebilir. Fakat biz müdafaanın bütün Baikanhlar arasmda müşterek, mütesanid ve umumî olmasını ve Tunaboylu, Balkanh bütün memleketlerin emniyette ve selâmette bulunmalarını istiyoruz, ve onlann emniyet ve selâmetlerinde kendi emniyet ve selârnetimizin daha ziyade kuvvet bulacağını saklamıyo 1NÖN0 Ekselâns lsmet tnönü Reisieumhur ANKARA Ekselânslannın göndermek lutfunda bulunduklan nazikâne mesajdan bilhassa mütehassis olarak hararetle teşekkür eder ve en samimî dostluğumun teminatını teyid eylerim. Tanışmakla bahtiyar olduğum Bay Menemencioğlunun Sofyayı ziyareti, filhakika hükumetlerimiz arasındaki fikir mutabakatini müşahede ve iki komşu ve dost memleket arasındaki dostluk ve itimadı teyid için bize fırsat vermistir. Gediz nehri de tastt Maniaa 19 (Hususî) Gediz nehri karların erimesi üzerine taştı. Ova lzmirAkhisar yollan su altındadır. Izmirden Manisaya gelen bir otobüs su altında kaldı. Jandarma otobü»teki yolculan kurtar•nıjtır. Bir çoban boğuldu lzrnir, 19 (Hususî) Şehrimize ve mülhakata şiddetli yağmur yağmaktadır. Seylâb tehlikesi yeniden başgöstermiştir. Dün gece şehrin bazı kısımlarım su basmıştır. Yıldınmlar düşmüş, fakat bir zarar olmamıştır. Trenler rötarla gelmektedir ve Muradiye Emirâlim arasmda 40 santim su içinden geçmektedir. Afyon treni yedi saat teahhurla gelmiştir. Burnova çayının sürüklediği çoban Mehmed, baygın bir halde kurtanlmış, oğlu 8 yaşında Halil boğulmuştur. BORİS Londrada yeni bir Londra, 19 (a.a.) Yeni bir infilâk daha olmustur. 14 saat içinde bu üçüncü infilâktır. Bir kazaya atfolunan bu infilâk Craydon marangozhanesinin fabrika kısmında olmustur. Fabrikayı ısıtan kazan patlamıstır. İnfilâk bir kilometre öteden duyulmujtur ve fabrikanın duvarı kısmen yıkjlmıştır. Ölü yoktur. infilâk daha Tevkif edilen üfürükçüler Aydın, 19 (Hususî) Aydında üfürükçülük ve âyin yapmaktan yakalanan Nakşibendiler 6 kişi olmakla beraber tahkikat derinleştiriliyor. Tevkifatm artması muhtemeldir. Londra, 19 (a.a.) Mühimmat Nazırı Burgin bugün Birmingham'da söylediği bir nutukta Ingilterede mühimmat yapmak için çalışan firmaler adedinin üç sene içinde on ikiden takriben iki bine çıktığını beyan etmiştir. îngılterenin mühimmat fabrikaları Aramızda belki ufacık tek şu fark vardır: Biz Balkanh ve Tunalı mtmleketlerden herhangi birine gelecek haricî bir taarruz ve tazyikın ağırlığını, hatta ihti" mal halinde iken bile, tıpkı bize tevcih edilmiş bir tehlike şeklinde telâkki ediyor ve öyle duyuyoruz. Bunu imparatorluk tarihimizi yalnız yaşamış olmanın değil, biraz da idare etmis olmanın irsî şuunına irca etmek suretile izah etmek mümkün ruz. ve doğru olur. Balkanhya Tunaboyluyu ilâve ederAncak bu şuur bir hakikattir, ve yalnız ken Macaristanın haricde kalmamasını ilbizim için değil, bütün Balkanhlar için tizam ettiğimizi de ifade etmiş olalım. Büyük devletlerden îtalya da Tunaboyu ile Balkanlara atfettiği ehemmiyeti açıkça ifade etmekte olduğuna göre eğer biz Balkanhlar ve Tunaboylular şuurla yürümesini bilirsek kendi çevremizın herhangi bir taarruz ve istilâ endişesinden tamamile masun olacak kadar kuvvetli olacağından en kat'î surette emin olabiliriz. Milliyetleri şuuruna ermiş 7080 milyon nüfuslu bir ittifak kütlesine yan gözle bakmağa cesaret edecek müstevli kuvvetin alnını karışlarız. Bunun öyle olmasına üç buçuk karışlık Dobruca ve Transilvanya topraklarındaki ihtılâf mı mâni olacak? Eğer münazaalı yerlere aıd ihtılâfın kat'î hallini harb sonuna talik etmek mümkün değilse oraları şimdiden muhtar birer idareye tâbi tutmak bile büyük tehlikeler karşısmdaki kat'î anlaşma ihtiyacının neden çok iyi niyetli güzel bir ifadesi' ni teşkil etmesin? Hulâsa Tunaboylu ve Balkanh bütün milletlere günün emrettiği en kat'î zaruret, haricî tehlikelere karşı onlann tek vücud imiş gibi hareket etmelerini temin edecek en pürüzsüz bir tesanüdden ibarettir. Ve bir kere bu adım atıhnca onun gerek bu millet ve memleketlere getireceği huzur ve saadete, gerek dünya sulhuna edeceği büyük hizmete son olmadığı derhal görülecektir. Ve biz eminiz ki Balkanhlar ve Tunaboylular bu hakikati anlamakta artık daha ziyade gecikmıveceklerdir. YUNUS NAD1 I

Bu sayıdan diğer sayfalar: