20 Ocak 1940 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4

20 Ocak 1940 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURÎYET 20 lkîncitânım 1940 Her akşam bütün dünya radyolannda billur sesini işittiğiniz = = = = = Bugün altıncı sahifemizdedir Yeni neslin organı olan mecmua Daktilonun sırrı SERVETİFÜNIJN UYANIS ta, genc nesil, kendsiini inkâr edenlere eserlerinden örnek veriyor ve diyor ki: «BİZ GALİBİZ!» Bu sayıda: Abidin Dino, Said Faik, Suad Derviş, Gavsi Halid Ozansoy, Cahid Saffet, Nail V, Ülhan Berk, Cavid Yarıaç, Ziya Osman, Mümtaz Zeki, İlhami Bçkir, Zahir Sıtkı Güvenli ve Orhan Anburnu'nun güzel yazılarını bulacaksınız. 24/1/940 çarşamba günü Türk Tıb cemiyeti binasında saat 19 da yapılacaktır. Ruzname: 1 Kongrenîn açılması, kongre reisi ve kâtiblerinin seçilmesi. 2 İdare heyeti raporunun okunması ve müzakeresi. 3 Yeni idare heyetinin eeçilmesi. Türk Ürologi cemiyetinin senelik umumî toplantısı Şarkın Yegâne Ses Kraliçesi ÜMMÜ GÜLSÜM ün en fazla muvaffak olduğu büyük süper filmi ESKIŞEHIR Ses Işık Kitabevi Cumhuriyet ve bütün gazete ve mecmuaların satış yeri Ve Filips radyolan resmî acentasıdır, (YANIK ESÎRE) ARAPÇAŞARKILI E SÖ2LÜ Bugün müvezzilerden Servetifünun arayın. Türkiyenin en büyük Musiki Üstadlannın hazırladığı... Türkiyenin en güzide san'atkârlarının billur seslerile canlandırdığı... Türk sazraın en kaynak nağmeleri, en ateşli şarkılarile hayat verdiği Şarkın en büyük Aşk ve Zevk filmi... H. Mustafa ve Mahdumu Sayın mUşterilerlnin bayramını kutlular. S Bugünden itlbaren • Gündüz ve jjece 2 filim Şekerci Binlerce figüranm ve rakkasenin iştirakile vücude gelen bu filmde Mısınn en tanınmış artistleri rol alrnışlardır. Bu filmde ÜMMÜ GÜLSÜM'ün okuduğu şarkılann plâklan bir ay zarfında Yakınşarkta bir buçuk milyon aded satılımştır. Eski binbirgece masallannm ihtişamını yaşatan bu muazzam Aşk Heyecan ve Istırab filmi / ÇİKOLAT CEMÎL Bugfin T A K S l M BUGUN sin emasında İlâveten: ERZİNCAN FELÂKETİ FİLMİ Bayram günleri hergün saat 11 ve 1 de tenzilâtlı matineler T N SENORiTA munam A A Lorel ve Hardy jjj E JEANETT M«o DONALD • N. EDDY SAKARYA'da u N f iş Arıyor (Türkçe) BugUnden itlbaren ERZİNCAN BUyUk ZELZELE fllml bütün tafsllâtlle H Büyük T Ü R K Ç E S Ö Z L U ŞARKILI MUSİKİLİ ilâveten: Erzincan Felâketi Filmi ve Foks Jurnal Bugün ve Bayram günlerinde saat 10 ve 12 de tenzilâth halk mahneleri. Filmi mevslmln en bilyUk muvaffakiyetldlr. •mmammmmsım Gözlere sonsuz bir zevk... Kulaklara unutulmaz bir ahenk... Kalblere ebedi bir saadet duyuran yegâne filmdir... İlâveten : Hususî surette hazırlanan : Bayram m Günleri İçin İdeal Program! Yeni bir heyecan dalgası vermiş olan BUtün dünyamn gözlerini kamaştıran 20 nci asnn rüyası WEİSSMÜLLER ve O'SULLİVAN'ın ERZİNCAN Felâketi filmi ve Metro Jurnal Bayram matineleri: Sabah saat 10 ve 12 de UCUZ HALK MATİNELERİ Seanslar: 2,30 4,30 6,30 ve 9 da L L 1 TARZAND» OĞLÜ Fevkalâde ilâve olarak SİMONE S İ M ON'un 2DANSİNC Baştanbaşa Sesli ve Sözlü HALK A L E D A R 1 •• ERZİNCAN BÜYÜK ve MİLÜ FELÂKETİ D İ K K A T: Bayram günlerine mahsus olarak hergün 11 de TENZİLÂTLI MATİNELERİ. 11 den sonra devamlı matineler ERZİNCAN BUYİİK FELÂKETİ F İ L M İ B U \J U İN I TÜRKÇE S istanbul Sinema Aleminde Eşl GörUlmemlş Bir Zafer Fransızca 1000 Metre Türkçe Sözlü ve Sesli ve TAKSÎM sinemalarında Beyoğlunda: SÜMERLÂLE I PE K Sinemasında Filme ilâve olarak : C. H. Partisinin Erzincan Zelzelesi Filmi C A S U S U Izmirde T Ü R K Ç E E L H A M R A C E B E L Ü T T A R I K o z1 u .. 1 •• S «* Sinemasında SARAY ozlu Istanbulda: FERAH Çemberlitaş ve AZ AK sinemalarında Programlarına ilâveten gösterilecektir. 1 Bu film Erzincana sureti mahsusada gönderilen Marmara Film Stüdyosu operatörü tarafmdan filme çekümiştir. 2 Tekmil taşra sinemalarına ilân: Bu fılmi derhal geçmek istiyen sinemalar acele telgarfla (Marmara Film Stüdyosu, Beyoğlu Bursa sokak No. 40) adresine müracaat edebilirler. Dlkkat : Buglln ve Bayram GUnlerl öğleden evvel, Saat 10.45 ve 1 de tenzllâtlı matlne vardır. Sinemasında Pangaltı A K I N Sinemasında Bu hafta S U M E R sineması FiRED ASTAiRE ve GiNGER ROGERS Seyircilerini; bütün diğer filimlerinin fevkinde olan Dans Kral ve Kraliçesi KIZLAR PANSIYONU RİYO CRAND GÜlü LUCIEN BAROUX MOVITA ve ZORO AYRICA: G E C E K U Ş L A R I Gündüz ve gece 8,45 te 3 film birden •••m BUYUK DANS Bu filmde: 9 yeni modern dansları arasında TANGOYU BOSTON VALSINI ve MAXIXE'ı dans ediyorlar. ilâveten: BUYÜK ERZİNCAN FELÂKETi tilmi bütün teferruatile ve fcKLER JURNAL son dünya havaoisteri Bugün saat 10,45 12 45 te tenzilâtli matineler T\ ASRI Sinemada j FRED ASTAİRE GiNGER ROGERS'i Emsalsiz son şaheserlerinde gaşyediyorlar Şehir tiyatrosu san'atkârlarından HAZIM, VASFİ, HALİDE, GALİB, FERİHA, MUALLÂ tarafmdan. ilâveten: CHARLE CHAPLİN'in görülmemiş bir filmi: ŞARLO NİŞANLANIYOR. BİR KAVUK DEVRİLDİ Munasebetıle bir program Türkçe sözlü ıbüyük kahkaha muva^akiyeti Tefrika No. 6 Ileride, biraz solumuzda, iki yassı kayanın arasında hafif bir çıkıntı vardı. Oraya doğru yürüdü, oturdu. Çenesini avuçları içine aldı; gözlerini, güneşli ovanın sonsuzluğuna dikti. Nereye bakıyordu? Niçin bakıyordu? Anlamıyordum. Dalgın gözierinde, mevcud bir şeyi değil, uzaklarda kalan bir hâtırayı seyredenlerin şaşkın, füturlu ifadesi vardı. Yüzünün çizgilerinde, birdenbire, hüzünlü bir mana peyda olmuştu. Ben, hayretle bu hale bakarken, onun, kendi kendine söylenir gibi: Kıbrısa ne kadar benziyormuş burası! Dediğini işittim. Bu sözü söyledikten sonra, ağzmdan bir sır kaçırmış gibi irk.ildi, yerinde doğruldu. Susmak, bilmem neden, o esnada, bana, aykın bir hareket gibi göründü ve susmuş olmamak, herhangi bîr şey söylemek için sordum: Kıbrısı bilir misiniz efendim? Selim Sekban Beyin gözierinde bir şimşek çakar gibi oldu, başmı kuvvetle salladı: Nakleden: HAMDİ VAROGLU memleket havasının ne kadar güzel ol Kıbrısta çok oturdunuz mu? poz verir gibi tam bir hareketsizlik için kabil. Başka zamanlar, saatlerce susuduğunu içindeyken belki bilmezsiniz. FaGözlerini ovadan ayırdı; bana döndü. de uzaklan temaşa ediyordu. yor, düşünüyor. kat ondan mahrum kalınca... Şimdi yüzünün çizgilerinde daha büyük Onun bu dalgınlığı, benim ot yolmam Onun bu hali, etrafmda bulunanlar Selim Sekban sustu. Vücudünde ürper bir ciddiyet vardı. Bana, kaşları bırden nekadar sürdü bilmiyorum. Bir aralık, için de pek zevkli bir gey değil. Bakımz tiler dolaşıyor gibiydi. Hayretle yüzüne bire çatılmış, alnı kırışmış gibi geldi. A birdenbire sesini duydum. bugün ne oldu. bakıyordum. Söylediği sözler, hele onia heste, kırık bir sesle cevab verdi: Başımı çevirdim. Yüzü eski mağrur Bugün, öğleden sonra, büyükannem, rı söylerken gösterdiği heyecan öyle ga Hayır, çok seyahat ettim... Yaban sükunetini tekrar almıştı. Biraz evvelki ben ve misafirimiz, yemek odasının öribime gitmişti ki, duyduğum hayretin a cı memleketlerde... müteessir halinden şimdi eser yoktu. nündeki geniş balkona çıkıp oturmuştuk. yıb olabileceğini düşünmüyordum. Bu cevabı verirken çehresinde ve se Yavaş yavaş doğruldu; yanıma geldi; Güzel bir sonbahar güneşi vardı. NisaYassıkaya ovasmın içinde Kıbrıstan sinde sezdiğim fütur o kadar fazla idi ki, iğildi, topladığım otlara baktı: Bilirim, dedi, hem çok iyi bilirim. nı andıran, parlak mavi bir gök, okşa Demek, buraya benziyor öyle mi? bir manzara bulan bu genc adam, oradan bir daha hiç konuşmamak üzere susma Bu güzel ellere, yeşilı daha az knyan bir el gibi hafif bir rüzgâr, bizi ora Şayanı hayret derecede, Leylâ Ha bahseden sesindeki acı ürpertiyi, acaba ğa mecbur oldum. çiçekleri yakışır, dedi. Ister misiniz, bu ya çekmişti. Veda eden yazın kucağında nım. Şimdi şurada, §u kayanın üstünde hangi gizli ıstırabdan alıyordu. Şimdi, Selim Sekban Bey, biraz evvel kayalıktan biraz uzaklaşalım da, ovaya bir iki saat daha kalmak; son ışıklarınYabancı olduğum bir hissin, şimdiye üzerinde oturduğu sedde doğru yürü doğru inelim? oturup ufuklara kadar uzanan karşrmızdan biraz daha istifade etmek istemiştik. daki ovaya baktığım zaman, bir an için kadar hiç görmediğim şekilde hazin bir müş, oraya tekrar ilişmiş, ellerini dizinin Parmaklarımın ucuna biriken toprakla Büyükannem, her gittiği yere beraber kendimi orada zannettim. Bu kayalan, ifadesi karşısında bulunduğumu anlayor etrafmda kenetleyerek, yeniden, karşı karışık yosun yeşillerini temizledim. Yü taşman geniş koltuğuna gömülmüş, bitönümüzdeki köşkü ortadan kaldınn; şu dum. Baştanbaşa muamma olan Selim sındaki manzarayı seyre koyulmuştu. Bu rüdük. mez tükenmez yün ceketlerinden birini bodur ağacların başladığı sımrdan itiba Sekbanı, şimdi daha derin esrar perdele sefer lâkırdı söylemeğe, hulyasını bozSelim Sekban Bey, kestirme olsun di örüyor. Benim elimde bir dantel var. Seren, bütün bu patikalar, şoseler, sel yarile örtülü görmeğe başlamıştım. mağa cesaretim yoktu. Biraz evvel yap ye köşkiin bahçesinden geçip kırlara doğ lim Sekban Bey, gene hulya âlemine daltaklan dahil olmak üzere, ufuk çizgisine Ne demek istemişti? Kıbrıstan bahse tığım saygısızlıktan hâlâ utanıyordum. ru gittiğimiz sırada, yolumuzun üstünde mış. kadar, manzara Kıbnstakinin eşi. derken, benim, günün birinde, Yassıkaya Yavaşça, belli etmeden uzaklaştım. rastgeldiğimiz en küçük şeyler hakkmda Gözleri gene uzaklarda, üstünde otur Yeryüzünde, Yassıkaya kadar kas havasından mahrum kalıp nedamet du «Kim bilir, diye düşünüyordum, mah bile benden malumat isteyordu. duğu salıncakh sandalyede hafif hafif vetli bir köşe daha varmış desenizel yacağımı söylemesine ne lüzum vardı? rem hulyalarını yarıda kestiğim için belki O gün, ona köşkün bütün civannı sallanmakla meşgul. Düşündüğü şey çok Yüksek sesle gülerek söylediğim bu Piyanomu yarıda bıraktırdığı zamanki de bana kızar; yahud, bu müteessir za gezdirip tanıttım. Çiftliğe kadar uzanma mühim, sandalyesinin sallantısı çok zevkli sözü, Selim Sekbanın, o dakikaya kadar gibi büyük bir şaşkınlık içinde, ne söyliye manında, yabancı gözlerin, kendisini gör yı teklif ettim; istemedi. Yarı yolda, bir olmalı ki, yanında bizim bulunmamıza görmediğim, keskine yakın ciddî bir ba ceğimi bilmiyerek durdum. mesini istemez.» ağac gölgesi altında oturup bir parça hiç ehemmiyet vermeden bütün mevcukışı yanda bıraktırdı. Yüzüme, adeta Uzun bir sükut oldu; benim, bozmaDalgınlıktan ayrılır da bana dönerse dinlendik. diyetini bu işe tahsis etmiş. paylarcasına bakarken ayni zamanda ğa cesaret edemediğim derin bir sükut. kendisile alâkadar olduğumu zannetmeKöşke dönerken tek kelime konuşmaTam iki saat, ağzını açmadı ve bu haykırdı: Selim Sekban, gene ufuklara dalmış, u mesi ve beni meşgul görmesi için kendi dık. müddet zarfında, salıncakh sandalye, Aman, böyle söylemeyin Leylâ Ha fuk hattından da öteye geçen uzak bakış me bir iş icad etmeği düşündüm. Rayadurmadan sallandı. Hulâsa, pek eğlenceli *** nım! Bir gün gelir nedamet edebilirsiniz. larla, kendinden geçmişti. ların orasından, burasından fışkıran yarı Selim Sekban Bey, besbelli ki, konuş vakit geçiriyordu. Bu parlak güneş, bu mavi sema, bu altın Onun, kendisine etrafmı unutturan bu ot, yarı çiçek, yabani yeşillikleri topla mayı pek sevmiyor. Büyükannem, misafirimizin bu sükurenkli ova, bu zümrüd ağaclar... Bütün dalgınlığı sayesinde biraz kendimi topla mağa başladım. Kendisini heyecanlandıracak kadar tuna hürmet ediyor, tıpkı onun gibi subu güzel şeylerin heg bir araya gelişi na dım. Bu sıkıcı sessizliği gidermek için sorAra sıra başımı kaldırıp bakıyordum. fazla alâkadar olduğu nadir mevzular suyordu. sıl kasvetli olabilir? Teneffüs ettiğiniz bu dum: , Selim Bey, hep ayni vaziyette, ressama açılırsa, ağzmdan beş on kelime almak lArkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: