27 Şubat 1940 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

27 Şubat 1940 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

27 Şubat 1940 CUMHURIYET Majino'dan dönüş Kapıcınm hayırlı oğlu yakalandı Kiracılar gezmeğe gidince apartımanı soyuyormuş Kopenhag içtimaı Skandinavya devletleri Fin Rus sulhuna tavassut etmek isteyorlar Kopenhag 26 (a.a.) tskandinavya memleketleri Hariciye Nazırları konfe raıın neticesinde dün gece aşağıdaki teb liğ neşredilmiştir: «Danimarka, Norveç ve Isveç Hariciy Nazırlan bugün Kopenhagda toplanmış lardır. Üç Hariciye Nazın Finlandiya Hariciye Nazırile lzlanda Başvekiline bire mesai göndermişlerdir. Bu ilk toplantı esnasında Iskandinavya menileketlerinin, Finlandiya Rusya kar şısmdaki hattı hareketi görüşülmüştür. Üç Hariciye Nazırı, şimal memleketleri nin, bu ihtilâfm Finlandiyanın istiklâlin muliafaza eder bir sulhçu hal suretine raptedilmesini şiddetle arzu eylediğini tebarüz •ettirmişlerdh. Üç Hariciye Nazırı, memleketlerinin bitaraflık siyasetini müttefikan yeniden teyid etmişler ve bu memleketlerin bu hattı hareketi iki muharib tarafından birisinin icra ettiği tesir altına almış olduklan iddiasmı reddeylemişlerdir. Iskandinavya memleketleri, bütün devlellerle münasebetlerinde bu siyaseti müstakil bir surette ve seyyanen takib etmek niyetindedir.» Bir muharebe sahası seyahatinin hülâsası Nancy'de odalarımıza çekildiğimiz zaman ölü gibi serilmişiz, yatağımızdan kalkacak halimiz yok! Harbde güverdn Nuhtanberi postacılıkta çalıştırılan bu kuşların istikamet tayinindeki kabiliyetlerinin sırrını (en izah edemiyor Marsilyalılara izafe edilen mubalâğ hikâyelerinden birinde, iki Marsilyalı şöy le konuşurlar. • Allah versin. Zengin olmuşsun, di yorlar. Eh, işler yolunda. Posta güvercin yetiştiıip satıyorum. lşi büyükten mi tuttun? Ne diyorsun! Güvercinleri balkon da besliyorum. Balkonda mı? O kadar güvercin nasıl sığdırıyorsun? O kadar güvercin dediğin, topu beş tane. Satıyorum, dönüp gene bana geli yorlar, gene satıyorum. Geçinip gidıyo ruz. *** Posta güvercinlerinin en mühim hiz metlerinden biri gece uçuşudur ve güvercin terbiyesinde en zor başarılan da bu cihettir. Akşam karanlığında uçurulan yavru güvercinin ilk yapacağı iş, rasgeldiği dala tüneyip, kemali sabırla sabahl beklemektir. Buna meydan vermemek için, güvercin mürebbisi, hayvanı, ortalık kararmadan uzun bir yolculuğa çıkanr. Yarı yolda karanlık basarsa güvercin tünemez, seyahatin sonuna kadar yola devam eder. Uçuşların, gidiş ve dönüşlerin bütün intizamına ve sadakatine rağmen, kanadlı postacının avdet saatini, dakikası da kikasına hesab etmeğe imkân yoktur. Bu sebeble, kanadında, kuyruğunda haber taşıyan güvercinin avdet ettiğini anlayabilmek için, güvercinliklerde, çok pratik bir çıngırak tertibatı yapılmıştır. Güvercinliğin methalinde, zemini müteharrik tahtadan yapılmış bir bölme vardır. Haberle avdet eden güvercin, yuva« sına girerken bu müteharrik tahtaya basınca bir elektrikli zil düğmesini hareketa getirir; sahibine bu suretle, avdetini haber vermiş olur. #** Tatbikat ciheti böylece pek basit görünen bu işin, bir de sır tarafı var. Fizik âlimleri, hatta radyestezi mütehassıslan, posta güvercinlerinin istikamet tayinindeki harikulâde kabiliyetlerinin sırrını uzun uzun araştırmışlar, fakat bulamamışlar dır. Bu hassayı, güvercinin, serseriliğe meftun fakat yuvasına aşkla bağlı bit mahluk olmasile izah edenler vardır. Dikkat ettinizse, ekseriya görmüşsünüzdür. Bir dam üstünde, hu çekerek yem peşin« de dolaşırken, birdenbire kanadlanıp duvar kovuğundaki yuvasına doğru koşar» güvercinler vardır. Sanki orada bir şey unutmuştur da, birdenbire aklına gelen o unuttuğu şeyi almağa gitmiştir. Hayır. Bu anî koşuştaki sebeb, sırf, sahibsiz kalan yuvaya bir yabancının gelip yerleşi • vermesi endişesidir. Harbe dair tahminlere geliııce Yazan: CELÂLEDDİN EZİNE gösteremezlerdi. Bir devletin müdafaa sistemi mahremdir. Bu gördüğümüz kısma göre kat'î kararlar ve hükümler vermek kadar çocukça bir şey olamaz. Saniyen, gördüklerimizi muharrir gözile gördük. Ancak bir erkânıharb ve istihkâm zabitinin verebileceği hükmü benimsemek bilmem ne kadara kadar doğrudur. Bir müdafaa sisteminin yanlıp yarılamıyacağını ceffelkalem kestirip atmak kâhin ve falcı işidir. Bu meziyetler de bende yok! Majino mu daha kuvvetlidir, Zigfıid mi? Ben sade Majino hattının bir kısmını gördüm, ve onun harikulâdeliğini makalelerimde yazdım. Zigfrid'e gelince, gitmedim, bilmiyorum. Galebenin hangi tarafta olabileceğine cevab ancak elimizdeki delillerden istimzacla olabilir. Demokratların totaliter devletlere çok üstün olduklarına inanıyorum. Fransada ordu hiç bir fırkaya mensub değildir. Sade askerdir ve askerce düşünür. Yann kabine istifa edip başka istikamette bir kabine yerine geçecek olsa, orduda hiç bir şey değişmez. Intizamını, disiplinini kaybetmez. Orduyu idare eden başlar, bir politika yahud rejim müsamahasmdan istifade ederek o mevkilere gelmemişlerdir. Siyasetle alâkaları yoktur. Halbuki Almanyada vaziyet ayni şekilde değildir. Alman ordusunun inhilâli rejim binasmda ehemmiyetsiz çatlağa bağlıdır. Orduyu idare edenler millî sosyalist fırkasına mensub kimselerdir. Böyle siyasî umdelerin talihine güvenerek ordunun başına geçenlerin nasıl bir inhizama uğrayabileceklerini Polonya harbi gösterdi. Leh baş kumandanı meslekten asker değildi. Keyfî bir harb taktiğine hem kendi, hem milleti, hem de ordusu kurban gittiler. Polonya ordusunun başmda meslekten yetişme bir erkânıharb generali olsaydı, on sekiz günde en feci inhizama uğramazdı. Maıeşal Mannerheun ve Finlandiya ordusu bu mülâhazaların doğruluğuna işaret değil midir? Nancy, Şubat 1940 Beş saatlik bir otomobil seyahatinden sonra Nancy şehrine gelebildik. Fakat ne zahmet, ne meşakkatle... Arabalarımız birkaç kere karlara saplandı. Şoförlerimizin mehareti olmasaydı, kızak yapan tekerlekleri belki frenler bile tutamıyacak; uçurumlara yuvarlanacaktık. Kar tipi halinde yağıyordu. Sonra soğuk, ah, bu soğuk! Vosges dağlarının eteklerini çevrelerken, bir aıalık derece tahtessıfır 28 e kadar indi. Adeta parrnak uclanmın donduğunu hissediyordum. Gök yüzündeki donuk mehtaba baktıkça, yaza heves, bütün o andaki arzulann en ulaşılmazı gibi geldi bana. Nihayet sabaha karşı Nancy'y* varabildik. Majino istihkâmlan arkamızda kaldı. Fakat hâlâ harb mıntakası dahilindeyiz, Indiğimiz otelde sıcak çaya, altın madeni bulmuş gibi üşüştük. Progıam mucibince, üç saat istirahat edip, Parise hareket edecektik. Odalarımıza çekildik, ölü gibi serilmişiz. O kadar ki öğleye doğru Paris trenine yetişebilmek için bizi uyandırmak istemişler; kapılanmızı yıkmışlar; kimseden sea çıkmamış... Almanlar şehri bassalar, yataklarımızdan kalkacak halimiz yoktu. Ancak öğleden sonra kendimize gelebildik. Akşam trenine güç belâ yetiştik. Şimdi Nancy arkamızda kaldı. Parise doğru katettiğimiz her kilometre, bizi harb mıntakasından uzaklaştmyor. Majino istihkâmlan, ve gaıb cephesi artık bizim için eşsiz birer hatıra olarak kalacaklar. Binbaşı Malye gördüğümüz şeyleri izah eden bir konferans veriyor; fakat kimin dinleyecek hali var ki... Her birimiz vagonun bir köşesine büzülmüş, bihuş yatıyoruz. Balkanların harble sulh arasımîa, Fatîsin harb halinde ve Majino »tihkâmları hakkmdaki, «Cumhuriyet» garttesi namma yaptığım seyahate aid yazılanm sonuna erdi. Fakat her yazı serisinin biı mukaddemesi usuldense, bir de son sözü vardır. Benim bu hulâsayı yapmama, rnuhterem okuyucularımdan aldığım mektublar vesile olacak... Teşvik ve iltifatlara teşekkür ederim. Şikâyetler ve suallere gelince; şikâyet mektublannm ekserisi şu mealde: «Bize muharebeyi tasvir etmiyorsun, kan rengini görümüyoruz, barut kokusunu duymuyoruz... Fevkalâde şeyler anlatacağını zannediyorduk, halbuki yazılarma göre her şey sütlük limanlık... Böyle harb olur mu?» Ben de Majino hattının sükunune gözlerimle şahid olmasaydım karilerim gibi düşünürdüm. Mülâhazalannı haklı ve yerinde buluyorum. Fakat ben ne bileyim? Müşahedelerimi olduğu gibi yazdım. Eğer Taksim meydanından Tünele kadar uzayan toplan, Beyazıd kulesi irtifamda duvarlarla muhat kaleleri görmedimse, ya bize göstermediler, yahud bunlar mevcud değildi! Yazılanma, tüyler ürperten, kan gövdeyi götüren avantür romanlannın çeşnisini vermek güç biı şey değildi. Fakat bunu yapamazdım. Ne yazı ideolojisi hakkmdaki telâkkim, ne de vicdanım hakikati tahrif etmeğe müsaiddi. Ve «yalancının mumu yatsıya kadar yanar» misilli; ister misiniz Fransız dostlarımızdan bir tekzibname gelsin; meselâ: «Bu adam neler uyduruyor? Hangi meydan muharebesini, hangi hava taarruzunu görmüş de tasvir ediyor? Garb cephesinde sükun hükümfermadır» diye... Öyle ya, obüs, gülle, bomba ancak birbirine daha harb ilân etmemiş dost devletler arasında revacda olan bir zamanda yaşayoruz! Halbuki Fransa ile Almanyanın arasında filen harb hali mevcuddur. Bu harb beş ay evvel ilân edilmiştir. Şu halde düşman oldukları için dostça geçinmelerine hiç bir mahzur yok!.. Galatada Büyükyazıcı sokağında 64 numaralı Baron Benedato apartımanının 9 numaralı dairesinde oturan Alman tebaasından Yakob Nötig, polise müracaatle: «Benim oturduğum daireye her pazar bir hırsız giriyor. Altın saat, para ve saire pahada ağır yükte hafif ne bulursa aşırıyor. tçeriye nasıl giriyor, kimdir, bir türlü akıl erdiremedim. Siz bir çaresine bakın rica ederim» demiştir. Bu ihbar üzerine, geçen pazar günu memurlar gizlice o daireye girmişler, salonda saklanmışlardır. Verdikleri talimata göre Yakob Nötig'le karısı, her pazar olduğu gibi gezmeğe gitmişlerdir. Akşam üzeri saat 1 7 sularında kapı fasılalı olarak ve tekrar tekrar çalınmış, içeriden hiç ses sada aksetmeyince tam saat 18 de kilide dışarıdan bir anahtar sokulmuş ve bir genc içeriye girmiştir. Bu meçhul genc, evvelâ yatak odasma doğru yürümüş, orada bir şey bulamayınca salona dönmüştür. Bu sırada memurlar saklandıklan yerden çıkıp kendisini yakalaSkandinav devletleri Fin Rus mışlardır. Bu gencin, kapıcı Şemseddinin 1 7 yaşındaki oğlu Fahreddin olduğu öğharbine tavassut edeceklermiş renilmistir. Bu suretle suç üstünde ele Londra 26 (a.a.) Skandinav devgeçen gencin aşırmış olduğu şeyler de tek letlerinin Fin Sovyet ihtilâfında tavas rar sahiblerine iade edilmiştir. Şimdi, baş suta amade olduklarını bildiren Kopen layan tahkikat devam halindedir. hag haberleri hakkında tefsiratta bulu nan Reuter Ajansının diplomatik muharriri, Londradan bu husustaki hattı hareketinin zarurî olarak ihtirazh olacağı kanaatini göstermektedir. Filhakika Ingiltere bu teşebbüse iştirak Amerika bandıralı Esminister vaurile etmiş değildir. Esasen lngiliz hükumet röntgen ve fotograf malzemesi, kimyevî ecza, demir ve çelik eşya, madenî yağ, Fin Sovyet harbinin zuhurundan beri bu radyo ve aksamı, otomobil lâstikleri, e neviden hiç bir tavassut teklifi yapmamış İKTtS^D Amerikadan gelen eşya lektrik malzemesi, makine ve aksamı, kaDiğer cihetten, Moskovadan gelen son uçuk eşya, teneke levha, dişçi malzemesi, tarafından ipek ipliği, pamuklu mensucat, kâğıd, a matbuat haberleri Sovyetler lüminyom eşya, bakır eşya; Rumanya hiç değilse şimdilik tavassuta müsaid bir bandralı Transilvanya vpurile de Hindis hattı hareket kaydeder görünmüyor. Muharrir yazısmı şöyle bitiriyor: tan cevizi, çay ve felâketzedelere yardım «lngiliz mahfilleri böyle bir hareketi eşyası gelmiştir. teşvik etse, dışanda muhasım mahfiller bunu Finlandiya üzerine hukukunu tehli keye düşürecek surette yapılan bir tazyik Dün saat 1 1 e doğru Akdenizden ge olarak tefsir edecelkerdir. Buna muakbil len Rumen bandıralı Albajulya şilepi lngiliz hükumeti böyle bir tavassut teşebmemleketimize mühim miktarda ithalât büsünde bulunanların cesaretini kıracak eşyası getirmiştir. Bu eşya arasında kül şekilde hareket etse, kendisini başka makliyetli miktarda çay, deri ve çuvallık ka sadlara erişmek için şimal Avrupasmdaki muhasamatı uzatmağa çalışmakla itham enaviçe vardır. deceklerdir. Buna binaen, Ingiltere için halen bu hususta her türlü tefsiratta buÇ u v a l ihtiyacının karşılanması için Çu unmaktan içtinab etmek müreccah ola val Limited şirketine y e n i d e n 3 0 , 0 0 0 ster caktır.» lin akreditif verilmiştir. Bu suretle evvelce verilenlerle birlikte çuval ithalâtı için verilen akreditif mıktarı 5 0 , 0 0 0 stsrlino baliğ olmuştur. ~ *~ ~ Rumanyadan çay, deri ve kanaviçe getirildi Yeniden çuval ithal edilecek Zagrebde inf ilâklar Suikasdi iki anarşist reis yapmış Harbin neticesi hakkmdaki bu görüşYeni verilen akreditifle çay siparişleriler tahminî ve askerî bakımdandır. Sine dünden itibaren başlanmıştır. yasî, malî ve iktısadî vaziyetlerin de demokratların lehine inkişaf etmekte olduklarını görmekteyiz. Şehrimizde yeni teşekkül eden fındık Muharebenin devamı müddetini soran ihracat komitesi dün Ticaret Vekâleti baş karilerime: Bu müddeti ne ben, ne siz, kontrolörü Hakkı Nezihi Erksunun ri ne Aîmanlar, ne de Fransızlar tayin ede yaseti altmda ilk toplantısmı yapmış ve biliriz. Üç ay süreceğine inanan nikbinler, fındık ihrac masraflarını tetkik ederek bu üç sene devam edeceğini iddia eden bed masrafları tamamen tespit etmiş ve bir binler var. Bu görüşlerin hangisi doğru? cetvel hazırlamıştır. İhracat, masraflar bu dur? Bence hiç biri! Çünkü daha muha cetvel üzerinden hesab edilerek yapılarebe filen başlamamıştır. Sadece iki peh caktır. livan birbirini deneyor. Ne zaman er meydanında tutuşacaklar? İki pehlivanlstanbul mıntakası Ticaret müdürlüğüdan zayıf olanı tuşla mı mağlub olacak, sayı hesabile mi? Şimdiden hiç bir ne Sanayi umum müdür muavini Talha hüküm neticeyi tayin edemez. Tarihte hiç Sabuncu tayin olunmuştur. Fakat lstanbir muharebe bu kadar esrarengiz olma bul mıntakası Ticaret müdürlüğünü gene dı. Kuvvetler sakh, plânlar gizlidir. Bir sabıkı veçhile, Teşkilâtlandırma umum sürpriz kutusu ki yayına basmca dışarı müdürü Avni Sakman, Teşkilâtlandırma ya fırlayacak «hakikat» in şekli malum umum müdür vekilliğini de Dış Ticaret değil. Beşeriyet ve medeniyet namına bir dairesi reisi Servet Berkin yapacak ve an evvel sulha kavuşmak iki taraf için Talha Sabuncu da merkezde vazife görecektir. de temennimizdir. Yeni çay siparişleri Fındık ihracat masrafları Mıntaka Ticaret Müdürlüğü Zagreb 26 (a.a.) Cumartesi günü telefon merkezinde vuku bulan bomba nfilâklan neticesinde Hırvat iftirakçıları arasında yapılan müteaddid tevkifattan sonra iki mühim tevkif daha yapılmıştır. Bu tevkif edilenler müfrid nasyonalist ve ftirakçı grupları reisleri olan muharrir Budak ile avukat Buç'tur. Muharrir Budak 1934 te Kral Alek sandr'a yapılan suikasd dolayısile üstaşi hareketinde methaldar görülmüş ve an cak bilâhare affı umumiden istifade ederek Yugoslavyaya dönmüştü. Dost Rumanyanm büyük bayramı (Baf taraf\ 1 tnri sahifede) Bu fıkrada büyük bir hakikat gizlidir. Posta güvercininin, istikamet tayıninde yuvasını, bin kilometre uzak mesafeden dağlar ve denizleraşın yerlerden bulup geri gelmekte gösterdiği harikulâde kabi liyet darbımesel hükmüne girmiştir. B kabiliyeti, onu, askerlik sahasında büyül hizmetler gören, çok değerli bir un: haline getirmiştir. Tayyare ve radyo devrinde, posta gü vercininden meded ummak aykırı görün mesin. İnsan zekâsmın, tayyare, radyo v emsali fen harikalan üzerinde durmadan işleyen şeytanetini, her zehire bir panzehi aramaktan bir an geri kalmıyan gene ay ni şeytanet tesirsiz bırakmağa çalıştıkça radyo dalgalarının taşıdığı haberleri yar yolda aşırmak; tayyarelerin vazifesin güçleştirmek; ins&n olsun, makine olsun her türlü haber taşıma vasıtasını âtıl bı rakmak daima mümkündür. Halbuki, saatte 80 kilometre sür'atle 300 metre yüksekten uçan bir güvercinirı haber taşıdığını keşfetmek kehanete bağl bir iştir. Kaldı ki, o irtifadan uçarken gü vercinin mevcudiyetini farketmek bile bi meseledir. Farzımuhal, bir serseri kurşuı sabetile, yahud bir atmacanın gagasıU hayatma hatime çekilse bile, yerini dol duracak sürü ile arkadaşı vardır. Uzağa gitmeğe hacet yok. 1 9 1 4 1918 Ancak, yuvaya olan bu merbutiyet, ol> sa olsa avdet arzusunu izah eder; yol bulharbinde, sayısız insan hayatı kurtarma arına mükâfaten minimini göğüsleri ma ma hassasını değil. O halde, bu istidadın membaı nerede? dalyalarla süslenen posta güvercinlerin Göz kuvveti, burada mevzuu bahsoladen 100,000 tanesi de, bu sefer Fransız ordusu başkumandanlığı tarafından, Ma maz. Bir posta güvercinini, bir sepete kapayıp, bir vapur kamarasında, istediğiniz ginot hattına gönderilmiştir. kadar uzak mesafelere götürünüz. Karaya Yakın bir hâdise daha: Şimal denizin düşüp kalan bir deniz tayyaresi, içindek indikten sonra, kanadmı, muayyen ^»lan posta güvercinile haber uçurmak sayesın istikamete açmakta asla tereddüd etmez. Kapalı yerde seyahatle değil, kendi de kurtarıldı. *** kanadile uçarak gittiği yoldan avdetinde, Tufanın sona erip ermediğini anlamak ayni kabiliyetinin tezahürüne şahid oluriçin Nuhun uçurduğu güvercin, posta gü sunuz. Havalanmca, iki yüz metreye kadar yükselir ve bu sebeble, gözü, arzın vercinlerinin piri sayılmaz mı? Kleopatra devrinde, muhasaraya alııv yuvarlakhğından dolayı, elli kilometre mış şehirler halkma haber göndermek için den ötesini göremez. Buna rağmen, me selâ Parisle Roma arası kadar uzun bir üvercin kullanırlardı. Fransa Kralı Dördüncü Hanri, Paris mesafeyi tereddüdsüz aşar. Posta güvercinlerinin bu fıtrî kabiliyeti, muhasarasında, posta güvercinleri kullaıı tabiati her sahada yenmeğe uğraşan in mıştır. Nepolyon, 1809 da, Abensberg muharebesinde, gene bu hayvanlardan is sanların çözemedikleri muammalardan • ifade etti. Posta güvercinleri, meşru'r dır. Ayni hassasiyete sahib daha başka hay< Slatan Roçild'in efsanevî servetinin esavanları bir tarafa bırakalım. Insanlar arasını teşkil eder. Napolyon harblerinin ne icesini öğrenmek maksadile, Roçild, gü sında bile, bilhassa iptidaî kavimlerde, ne şayanı hayret kabiliyetler vardır. Moğolrercinlerden istifadeyi düşünmüştü. 1870 harbi, Fransa güvercinlerinin lar, Cenubî Amerika yerlileri, gece ka lummalı faaliyetine şahid olmuştur. Pa ranlığmda, en sarp arazide, en bilmedikis muhasarasından evvel, vilâyetlerden leri havalide, aradıklan yeri, ellerile koyhükumet merkezine binlerce güvercin ge muş gibi bulurlar. Posta güvercininin, künhüne varamadıirildi. Paris, harice göndereceği haberğımız hassalarına, cahiliyet devrinde in eri, bunlar sayesinde göndermeğe mu affak oldu. Ayrıca, kafeslere konuîup sanların da sahib olmadığını, medeniyet jalonlarla uçurulan Paris güvercinleri, lerledikçe terkedilen bu hassalann du »önderilen haberlerin cevablarını taşıdı mura uğramadığını ne ile temin edebili Almanya ile akdolunan muvakkat tiCELÂLEDDİN EZİNE caret anlaşmasının piyasaya tahsis olunan 5,050,000 liralık kısmının sür'atle eridiBİTTİ ği görülmektedir. Esasen bunun 2,5 mil*** yon liralık bir kısmı tütün ihracatımızla derhal kapanmıştır. Üst tarafı için de birCelâleddin Ezinenin eserleri çok siparişler ahnmıştır. Karilerimizden aldığımız birçok mekAîmanlar son günlerde bilhassa memtublarla Celâleddin Ezinenin neşrolunmuş eserleri sorulmaktadır. Muharririn eserle leketimizden zeytinyağı almak üzere terinden bir rüya oyunu olarak telif ettiği şebbüsler yapmaktadırlar. Halbuki yeni «Yakub te Ötekiler» le, Şehir Tiyatrosu anlaşmada Almanyaya ihrac olunabilecek maddeler arasına zeytinyağı ithal edilmetarafından oynanmış olan <s.Bir Misafir Geldi» kitab halinde neşrolunmuştur. Bun miştir. Bize gelince: Ulu Tannm vatanımızı bu badireden uzak kılsın . Alman mübayaatı artıyor lan bütün kitabcılarda bulmak mümkündür. «Cumhuriyet» te neşrettiğimiz Amerika mektublan henüz kitab halinde çıkSize heyecanh bir sine filmi seyret mamıştır; yakında neşrolunacaktır. tiremedimse, kabahat her hald*e benim değildi. Majino müstahkem mevkii ve garb cephesi lstanbul kadar sakin, Istanbul kadar emniyetli yerlerdir. Muharebenin Ticaret Vekâleti baş kontrolörlüğü yekreterium devresine ne zaman gireceği ni bir çivi ihtikârı hareketine vaz'ıyed etde bellisizdir. miş ve keyfiyetten ihtikâr komisyonu haDünya gazeteleri, karilerinin alâkala berdar edilmiştir. rmı celbetmek için, sütunlannı dedikoduBu ihtikâr hareketi Avrupadan, bilhaslarla dolduruyorlar. «llkbahara taarruz... sa Italyadan getirilmiş olan çiviler üzeSonbahara hücum...» ve saire gibi... Bu rinde görülmüştür. Çiviler piyasaya geliniri puntolu serlevhaları her gün okumakce, getiren ithalâtçılar bunların fiatını 2 7 tayız. lnanmayınız bu haberlere, Yarının 28 kuruş olarak göstermiş ve bir de esne sürprizler hazırladığını kimse bu günbabı mucibe ileri sürmüştür. Fakat yapıden kestiremez. lan tetkikler, bu mucib sebeblerin yerinOkuyucularımm diğer bir kısmı da şu de olmadığını, binaenaleyh haricden gena benzer sualleri sormaktadırlar: «Ma len çivilerin de dahilde imal edilenler gijino hattı yarılabilir mi? Majino istihkâm bi 25 kunış baz fiat üzerinden satılması lan mı daha kuvvetlidir, Zigfirid müda neticesine vanlmıştır. Bu şekil ithalâtçıfaası mı? Fransızlar mı galib gelecek, lara bildirildiği sırada çivilerin 27 28 Aîmanlar mı?» gibi... kuruş üzerinden satıldığı öğrenilmistir. kısmen satılsa bile Majino hattının dünyanın ve askerî ta Maamafih çivilerin rihin en muazzam istihkâmlan olduğuna büyük bir kısmının satılmamış olduğu kaşüphe etmiyorum. Gecilir mi, geçilmez naati vardır. Bir taraftan Ticaret müdürmi? Buna hangi babayiğit cevab verebi lüğünce vaziyet tetkik edildiği gibi diğer lir! Evvelâ biz, tek bir istihkâmın, mah taraftan bu satış keyfiyeti üzerinde de dud bir kısmını gezdik. Tabiî her tarafı tahkikat yapılmaktadır. Hurda demir tacirlerinin istedikleri Çivi ihtikârı yapılıyor Şehrimizin hurda demir tacirleri bazı teşebbüslerde bulunmak üzere Ankaraya bir mümessil göndermeğe karar vermislerdir. Bunlar, Avrupada demir fabrikalarının hurda demire en çok muhtac oldukları ve hurda demir fiatlarınm çok yüksek bulunduğu şu sırada hurda demir ihrac ederek mukabilinde mamul demir ithaline müsaade olunmasmı isteyeceklerdir. Tacirler, ihrac edilecek hurda demirlerin ilk partisini her fabrikanın gümrük resminden muaf olarak memlekete sokup işe yaramadığı için hurdaya çıkarttığı fakat kanun mucibince satılmasına da imkân bulunmıyan makine hurdalarınm teşkil etmesini teklif etmektedirler. Bu sekilde makine hurdaları miktarı memleketimizde her türlü tahminin fevkinde bulunmaktadır. înhisar kolonyasmın ihdas ettişi söylenen vaziyet Înhisar kolonyasının, diğer serbest kolonya amillerinin imalât yapmalarma imkân bırakmadığı hakkında ileri sürülen iddiaların, dün Ticaret Odasında yapılan ilk içtimada tetkikine başlanmıştır. Içtimalara devam olunacaktır. ar. Haberler ve cevablar 5 X 3 eb'adıntespit Rumen devletinin son asır zarfmda te da peliküller üzerine fotografla kâmülü, anî bir sıçrama şeklinde vukua :diliyor, sonra bunlar gene fotografla DÜ elmiştir. Rumen milleti, kökleri Bizans ütülüyordu. Yirmi pelikül üstüne tespit ve Roma hukukunda olan ve menşeleri dilen üç milyon harf bir gram ağırlıktan ecdaddan mevrus bir takım örf ve âdet ıteye geçmiyordu. Bu peliküller bir kürere istinad eden mahallî müesseselerı bı dan tüpüne yerleştirilip güvercinin kuyrurakarak hiçbir değişiklik yapılmaksızm ğuna bağlanıyordu. thal edilen modern liberalizmin mücerred prensiplerini kabul etmiştir. 1914 1918 harbinde posta güvercin1 866 kanunu esasisinde münderic bulu eri, bombardımanlara, sun'î sislere, bonan bu prensipler, bugüne kadar Ruman ucu gazlere rağmen muntazam seferler aparak, inkıtaa uğrayan telefon muha anın umumî hayatma hâkim olmuştur. erelerinin, görünmez olan rasad işaretHarbden evvelki uzun sulh ve refah devresinde irsî krallığın ifa etmekte oldu erinin yerini tuttular. Verdun kaleleri, ;u muaddel rol sayesinde bu kanunu esa ^aux istihkâmı gibi, Büyük Harbin en î, memleketin mükemmelen inkişaf et anlı sahnelerinde, posta güvercinleri, ınmesine medar olmuştur. Fakat harbden anları kıskandıracak yararlıklar göster onraki tamamile yeni ve müşkül şerait, "iler. Posta güvercini, bin beş yüz kilometre demokratik liberalizmin iltizam etmekte lesafeye kadar uçtuktan sonra dönüp olduğu temayüllerle devletin hakikî menfaatleri arasındaki tezadı ortaya çıkarmış elmek gibi harikulâde meziyete, asırlartır. Rumen milletinin devlet hayatının a süren bir ıstıfa neticesinde sahib ol an'anesinde pek ziyade mergub olan oto muştur. Bu ıstıfanın parlak neticeleri, her emleketin ihtiyacına en uygun şekillerde rite, vahim surette tehlikeye maruz ezahür etmiştir. Meselâ, lngiliz güvercikalmıştır. iki metre ilerisi görülemiyecek derece Siyasî partiler arasındaki münakaşalar, de kesif sislerde, yolunu bulmakta kat yalnız bu partilerin mevcudiyetlerinin zâmanı olan demokratik prensiplere ihanet iyyen güçlük çekmez. Isveç güvercini kaetmeğe kadar varmakla kalmıyarak mil ra alışıktır. Beslemesi yetiştirmesinden kolay olan let için tehlikeli bir emniyetsizlik ve ni zamsızlık devresi açmak ihtimallerini ar posta güvercini, iki ayhk olunca, terbiye ve talim devresi başlar. İki ayağına, hüvızedecek derecede alevlenmiştir. Rumanya, mukadderatının bu feci a yetini gösteren iki bilezik geçirmekle ışe kilometreden nında tarihin manasını ve milletin irade başlanır ve güvercin bir sini açıkça tefsir ederek 27 şubat 1938 başlayıp dört kilometreye kadar tedricen kanunuesasisini tanzim ve neşretmiş olan artan mesafelere uçurulur. Bu ilk tecrübe enerjik ve kiyaset sahibi bir hükümdara uçuşlarında, yanına, rehberlik etmesi için, tecrübeli bir yaşlı güvercin verilir. malik olmak talihine mazhar olmuştur. Bir kaç ay sonra, yavru güvercin, iki 24 şubat plebisitinde millet tarafından coşkun tezahürlerle karşılanmış olan Kral yüz kilometrelik mesafeler dahilinde gidiş lkinci Karol kanunuesasisi, Rumanyaya geliş seyahatlerine çıkacak hale gelir. Bazan bu gidişlerin gelişi olmadığı vakidir. nizam ve terakkiyi garanti etmiştir. Bu kanunuesasi, devlet hayatının mo Sebebini fazla derinleştirmeğe lüzum yokdern prensiplerini Rumen milletinin an tur. Bir kazaya uğramadıysa, mutlaka köaneleri ve hikmeti vücudile telif etmekte tü bir ıstıfa mahsulü olduğu için soysuzdir. luğu icabı, ba§ım alıp iz? H. BİLG1Ç Gene o propaganda! (Baş tarafı birinci sahifede) Diğer bir faraziyeye göre ise, bu tedbir şimalden yapılması muhtemel bir tngiliz Fransız istilâsma karşı ihtiyatî mahiyettedir. Danimarka mehafilinde haber yok Kopenhag 26 (a.a.) Salâhiyetli Danimarka mahfillerinin, Danimarkanın cenub hududunda Aîmanlar tarafından dar edecek surette işlemesi. 2. Finlandiya ihtilâfının betere doğru nkişaf etmesi. Bu ikinci faraziyenin tahakkuk etmesi ıcab edecek gibi görünüyorsa da ayni mahfillerin kanaatine göre, Finlandiyalıar, karların ve buzların erimesine kadar her halde tutunabileceklerdir. Bu devrede, Ruslar kendileri için faydalı surette lerleyemiyeceklerdir. Müttefikler ise, o zaman, gönüllü ve harb levazımı geçirmeyi temin edecek vaziyette bulunacakardır. Gene ayni mahfiller, Skandinavya memleketlerinin gönüllü geçirmek için müttefiklere yanresmî surette bahşettikeri kontenjan miktarını fazlalaştıracaklaını ümid etmektedir. Diğer taraftan ivi membalardan gelen bütün raporlar, Is:in bitaraflık siyasetini ilân etmesine agmen, insan ve malzeme yardımlarınl ok fazla artırmak nivetinde bulunduğuıu d^ teyid etmektedir. Rus gazetelerinin neşriyatı Helsinki 26 (a.a.) Sovyet matbutı şimalde lngiliz gemileri mevcud oldu;u hakkında bir kelime bile yazmamakta, una mukabil Türkiyenin müdafaa hazırklarına dair şayialara mühim bir yer aırmaktadır. Muhabire nazaran bu hal, Sovyet hüumetinin şimaldeki vazivetini çok vahim larak telâkki etmekte oldueuna muhakak bir delildir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: