7 Mart 1940 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6

7 Mart 1940 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURIYET 7 Mart 1940 İtalyan gemilerinin D UYDUNUZMU Mükâfat tevzii merasimi tevkifi devam ediyor /POJ? Harb hikâyesi GÜNÜN BÜLMACASI 1 2 * • Romada bir teşebbüs emaresi yok İngiliz kontrol heyeti kömürlerin alıkonulmasına ve İtalyan vapuriarımn süratle serbest bırakılmasına karar verdi Londra, 6 (Hususî) Kaçakçılık kontrol heyeti, Alman kömürü taşıdıklanndan dolayı İngiliz kontrol limanlarına sevkedilen İtalyan gemilerinin vaziyetini tetkik ederek, kararını vermiştir. Bu karara göre, kömürler zaptedilmiyecek, fakat harbin sonuna kadar lngilterede kalacaktır. ttalyan gemileri ise, mümkün olduğu kadar sür'atle serbest bırakılacaktır. tâbi tutulmuştur. Fakat bu cemile uzayınca muhariblerin menfatlerine ehemmiyetlı surette zarar verecek bir mahiyet almakta idi. İngiltere, İtalyayı müşkülâta sokmamak için kendisine Alman kömürü yerine İngiliz kömürü vermek teklifinde bulundu. Bir anlaşma hasıl olamadı, fakat daima mümkündür. Dün Şimal denizinde bitaraf vapurlar mitralyöz ateşine tutulmuştur. Almanya bu suretle deniz harb'ni ne tarzda anladığının yeni bir delilini ortaya koymuş oluyor. Bu tezahur bundan daha uygun bir zamanda vuku bulamazdı. Bu nümayiş, tam Italya muahede maddelerine dayanarak devletler hukukur.u ortaya koyduğu ve müttefiklerden Almanyanın kat'iyyen tatbikten istinkâf ettiği kaideleri kullanmalarım istedıği bir zamanda yapılmıştır.» Ordre gazetesinde Pertinax, Fransız İngiliz kontrolunun çok geniş bir imtıhana girdiğini, Alman haricî ticaretinin cezrî surette ortadan kaldırılmasının müttefklerin elinde en tesirli silâh olduğu.ıu ve bu silâhm eğilmesine müsaade edemiyeceklerini kaydederek diyor ki: « Ingilizlerin kat'î hareketini takdir etmek lâzımdır. Müttefikler bülün telif mkânlarını tetkike âmade olacaklardır.» Dünkü ziyafette Spor TeşkilâU Umumî Müdüru General Cemü Taner nutuk söyleyor Altıncı Balkan güreş şampiyonasında derece alan müsabıklara dün Tokatlıyaıı otelinde verilen bir ziyafetten sonra rr..»dalya ve şehadetname tevzii merasimi yapılmıştır. Beden Terbiyesi Umumi Miidürlüğii tarafından verilen bu zıyafet, çok neş'eli geçmiş ve söylenen nutuklar, Balkan milletleri arasında günden güne kuvvetlenen dostluk rabıtalarının teza hürüne vesile olmuştur. Umumî Müdiir General Cemil 1 ahir Tanerden sonra, misafir ekipler reisleri de çok samimî birer nutuk söyleyerek bilhassa Balkanlılar arasındaki dostluk tezahürlerine işaret etmişler ve Turkiyede gördükleri büyük hüsnükabulden dolayı minnettarlıklarını bildirmişlerdır. Ziyafetten sonra, Umumî Müdür Ce mil Taner, müsabakalarda derece alan güreşçilere madalya ve şehadetnamele rini bizzat vermiştir. Birincilere altın, ikincilere gümüş, üçüncülere bronz ma dalyalar verilmiş, takım itibarile şanıpiyon olan Türk millî takımına da ayrıca zarif bir şild hediye edilmiştir. Kızlar arası voleybol maçları Kız mektebleri arasında yapılmakta olan voleybol şampiyonasının bu haftaki neticeleri şunlardır: lnönü ile Şışli Terakki arasında yapılması lâzım gelen günün bu ilk karşılaşması Inönünün hükmen galibiyetile nihayetlenmiştir. Diğer karşılaşmalarda; lstanbul lisesi Boğaziçine çetin bir oyundan sonra 158, 1614, 159 olarak galib gelmiştir. Günün son maçında Kandilli çok zayıf bir şekilde karşısına çıkan tstik.la.li 159, 150 mağlub etmiştir. Mekteb maçları 9/3/1940 cumartesi günü yapılacak futbol maçları: Taksım stadı: Saha komıseri: M. Emre. Galatasaray lisesi Kabataş lisesi sa&t 14. Hekem: S Açıkoney. Bcğaziçi lisesi tstanbul lisesi saat 15,10. Hrkem: Ş. Tezcan. Şeref stadı: Saha komiseri: S Özlü. Pertevniyal lisesi İstıklâl lisesi saat 14. Kakem: H. G. Ezgü. Haydarpaşa lisesi Vefa lisesi saat 15,10. Kakem: A. Akın. Beyoğlu Halkevi salonunda: Saha komiseri: Z. Koplu. Erkek M. mektsbı Darüşşafaka llsesi saat 14 Hakem: H. R. Yalım. Taksim lisesi Tıcaret lisesi saat 14,30. Ha':em: H. R. Yalım. San'at mektebi Şisli Terakki lisesi saat 15. Hakem: H. R. Yalım. Tıbbî müsamere Haydarpaşa Nümune hastanesinin her ayın ilk sall günü toplanması mutad aylık tıbbî içtimaı bu kere de 5/3/940 salı günü baştabib ve intanî hastalıklar mütehassısı Dr. Kâzım Lakayın başkanlığında yapılmış: Prof. Dr. Gnr. Tevfik Sağlam tarafından bir fosforla zehirlenme vak'ası. Dr. Kemal Saracoğlu tarafından Ceybî Blok ile müterafik bir tam Heart Block vak'ası. Prof. Dr. Salâhaddin Erk tarafından bazı Tomografik filimler. Dr. Nuri Osman Eren tarafından muhtelif cild • "vak'alan. Dr. Cemal Narter tarafından . bir Henoch Schönlein pürpurası vak'ası gösterilmistir. Bu mevzular hakkında miinakasalar cereyan etmiştir. Altıncı Balkan güreş şampiyonası da millî güreş takımımızın birinciliğile sona erdi. Bu, sporumuz namına iftihar edilecek bir neticedir. Güreşçilerimizi, aldıkları dereceden dolayı tebrik etmeği bir vazife biliriz. Altı senedenberi Türk millî takımının muhafaza ettiği şampiyonluk, Ealkanlarda Turk güreşçilerine mümtaz bir mevki temin etmiştir. Bu mevkii muhafaza etmek bize düşen mühım bir vazifedir. Yunanhlar, on senedenberi dtletizmdeki tefevvuklarını kaybetmemek için nasıl çalışıyorlarsa, biz de güreşteki üstünlüğümüzü elde tutmak mecburiyetindeyiz. Çünkü meşgul olduğumuz sporlar arasında Balkanlarda güreşten başka üstünlük temin edecek vaziyette değiliz. Altıncı Balkan şampiyonası, bizi bir hakikatle karşı karşıya getirdi: Komşularımız, güreş sporunda da bize yaklaşmak üzere bulunuyorlar. Bilhassa Rumanyalı pehlivanlar, en başta gelen ve en korkulu bulunan rakiblerimizdir. Umumî tasnifteki puvan vaziyeti, bun'un en bariz bir delilidir ve 1 8 in 14 e nispeti gözle görülen, el ile tutulan bir tehlike işaretidir. Rumenler, şimdiye kadar bize bu kadar yaklaşmamışlar, bu kadar tehlikeli olmamışlardır. Bugünkü şartlar içinde bu şampiyonanın Bükreşte yapıldığını farzetsek, ayni nispeti muhafaza edeceğimizi pek de ümid edemeyiz. Fakat Yedinci Balkan Şampiyonası Bükreşte icra edilecektir. Arada, en geniş bir ölçü ile ancak bir senelik müddet vardır. Kendi memleketimizde, kendi halkımızın önünde kazanılan müsabakalarla, yabancı memleketlerde, yabancı seyirci huzurunda icra edilen müsabakalar arasında maddî, manevî büyük farklar vardır ki, bunu güreşçilerimiz, müteaddid tecrübelerle yakından bilirler. Bu defaki müsabakalarda nazarı dikkatimizi celbeden en mühim cihet de, güre^çilerimizin idman ve nefes bakımından eski vaziyetinde olmamaları idi ve bu hal, taklmm en zayıf tarafını teskil ediyordu. Halbuki güreş sporu, her spordan ziyade idman ve nefes isteyen ferdî bir mücadeledir. Ve bilhassa işin bu ^arafına itina edilmek lâzım gelir. Pehlivanlarımızın her galibiyetinden sonra göğsümüz iftiharla kabanyor, bayrağımızın şerefi yükseliyor. Bunlar, spordan beklediğimiz manevî zevklerdir. Fakat bu zevki her vakit tatmak, elimizde bulunan şampiyonluk nimetini kaçırmamak için yapacak vazifelerimiz vardır. Güreşçilerimize sık sık müsabaka yapmak imkânını temin etmek, bilhassa mıntakalar, hatta milletlerarası karşılaşmalar yapılmalıdır. Herhangi şampiyonadan bir müddet evvel karnp kurmak, birkaç defa ferdî idman yapmak, şampiyon takımı formunda tutmağa kâfi deŞildir. Spor teşkilâtımızm bu mevzu üzerinde bilhassa ısrar ve ehemmiyetle çalışması temenni edi'cek bir faalivet sahası olacakhr. AHMED İHSAN Balkan şampiyonası bittikten sonra Yakalanan vapurlar Londra 6 (a.a.) Alman kömürü taşıyan altı İtalyan şilepi lngilterenin Deal kontrol limanına götürülmüştür. Fakat Londradan beklenen talimat henüz gel mediği için kömürün tahliyesine başlanmamıştır. Manş denizinin methaline gelen diğer altı İtalyan şilepinin de bu sabah Deal limanına sevkedileceği zannedilmektedir. Londra 6 (a.a.) Ernesto adındaki diğer bir İtalyan vapuru da İngiliz kontrol üssüne gelmiştir. Londra, 6 (a.a.) Yedinci italyan kömür vapuru da Deal İngiliz kontrol üssi'ie gelerek demirlemiştir. Harbin bütün dehçetine rağmen, insanlar mizaha vakit bulabiliyorlar. Fransızların Maginot hattında, müdafaa ve«aitinin mükemmelliği nispetinde efradın istirahati de temin edilmiş olduğu malumdur. Rivayete göre, bu hatta bulunan askerler, oradaki konforu sivil hayatta bile bulamamışlar. Bu, ciddî taraf. Mizah tarafı da, şu fıkra: Maginot hattında bulunan askerlerden biri, üç gün hapis cezasına uğramı?. Yatıp çıktıktan sonra, bir arkadaşile konuşuyor. Arkadaşı soruyor: Hapisanede rahat ettin mi b^ri? Mükemmel. Burayı hiç aramadım. Uşümedin ya? Hayır. Yatak filân verdiler mi? Bir saman yığını üstünde yattım. Yastığım da bir toprak kavanozdu. ' Vay! O fena işte! Toprak kavanoz katırdır b e ! Insanın kafası onun üstünde nasıl rahat eder? Enayi miyim yahu ? Kavanozun içine yumuşacık saman doldurdum! • • • 1 m • • • • m 1 • • 1 •1 • • Varan iki Floransada nümayiş teşebbüslerî Roma 6 (a.a.) Floransadan alınan haberlere göre Universite talebesinden mürekkeb bir grup, İngiliz sefarethanesi önünde bir nümayiş icrasına teşebbüs etmişlerdir. Picolo gazetesi, zabıta memurlarının müdahalesi üzerine bu nümayişin yapıl mamış olduğunu yazmaktad'r. Zelzele felâketzedeleri için koşum hayvanı ahnıyor Bursa, (Hususî) Erzincan felâketzedelerinin sür'atle müstahsil bir hale sokulması yolunda devletin vermiş olduğu karar üzerine Ankaradan Vilâyetimiz emrine 15,000 lira gönderilmiştir. Bu para ile felâketzedelere tevzi edilmek üzere Bursa havalisinden koşum hayvanları alınmağa başlanacaktır. Bu maksadla şehrimizde bir mubayaa komisyonu teşkil edilmiş ve faaliyete geçmiştir. Fransız matbuatında hararetli tefsirler Paris, 6 (a.a.) Matbuat hulâsası: Alman kömürü nakleden İtalyan vapurları üzerindeki ambargo meselesi gazetelerin en çok tefsir mevzuunu teşkil etmektedir. Dows'a sevkedilen altı İtalyan şilepinin musaderesi haberi bütün gazeteler tarafından hiçbir tefsirde bulunulmaksızın verilmiştir. Petit Parisien gazetesinde Lucien Bourgues diyor ki: «Şimdi İtalyan kömür vapurlanna tatbik edilen tedbir, Alman ihracatı üzerine ambargo konulduğundanberi cari olan abluka programına dahil bulunmaktadır ve gayri dostane hiçbir mahiyet yoktur. Müttefık filolar, gemileri İtalyayı kendisine lâzım olan kömürden mahrum etmek için değil, Almanyanın kömürü ticarî rrmamelelerinde lâzım olan tediye vasıtası oİarak kullanmasına mâni olmak için tevkif emrini almışlardır. Italya şimdiye kadar aylarca süren iltimaslı bir muameleye Bir harb hikâyesi daha dinler misiniz ? Harb hikâyesi ama, tüyler ürpertici bir sey değil. Marsilyalı miibalâ ğasının, barut dumanından mülhem bir nümunesi. Cephede, bir kaç Marsilyalı asker, bir taarruzdan sonra, oturmuş konuşuyorlar. Birisi, bermutad atıyor: Ben elli düşman öldürdüm. öteki ilâve ediyor: Ben biraz daha fazlasının hakkından geldim ama, tam sayısını bilmiyorum. Uçüncü nefer 15 esir aldığmı, dördüncüsü 10 bayrak aldığım söylüyor. Marsilyahlardan biri, bir köşede oturmuş, susuyor. Hepsi birden ona soruyorlar: Hey, Marius, senîn sesin çıkmıyor. Sen bu muharebede ne yaptın. Düşman öldürmedin mi? Bu muharebede ben ölmüştüm! Soldan sağa: 1 Çok soyleyen küçük adam (iki kelime). 2 Bir yeıniş, içki ile yenecek şey satan. 3 Annelik. 4 Gayret, bir devletin parası. 5 Vidalı çivinin gırinti ve çı« kıntLSi, okunur. 6 Dişi değil, ters çevı rirseniz üzüm tarlası olur, bir soru edatL 7 Sağlam değil, bir nakliye vasıtası. 8 Bilginin mihek taşı (ikı kelime). 9 Kasavet, kıvınp döndürerek. 10 Bir edat, Yunanistandaki eski Türklerden (cemij, 11 Abide, acele. Yukarıdan aşağıya: 1 Elbiselere musallat bir hayvanın açtığı delik (iki kelime). 2 Kumandaıar (cemi), er'sek edatı. 3 Bir edat, yeşillik. lerden. 4 Üzerine basılmış, üzerine vurulan boş bir şeyin çıkardığı ses. 5 Ziya Paşanın meşhur bir eseri. 6 Arzu, küçüls değil. 7 Bir cins demlr, iten. 8 Eski b;p mabud, bir edatın tersi. 9 Giydiklerlmizden, meşhur bir köprü. 10 Bir şeyin nl. hayeti, para hırsı, evveline bir «b» getlrir"« seniz başa giyilir. l l garaz, kolun kısınılarından. Evvelki bulmacanın halledflmiş şekli 1 2 S 4 7 8 m n ŞİE K E R A R OİK U YİAİR A S İ L • İK A z E P 1 CİE • 9 D • SİEİT I R E HİB RİB Ş|A G A L 1 BİA m E L A H • İD A Z 1Y A D A R EİTİİ •lu MİA N A K|B Y 1 L AİYİA N K zA 1 İMİAİK NİEİB 1 • S • s K A • A E K A L L I L A * NİAİR N •Ic • I 5|A N Âvukatıtı Kitabı Ç Beşiktaş Halkevinde açılan resim sergisi Yazan: Ali Haydar özkent Maruf avukatmızın adlî edebiyata hediye ettiği 860 sahifelik bu kıymetli eser, sade meslek mensublarının değil, içtimaî hayatın vâklalarına yakından vâkıf olmak isteyen bütün münevverlerin okuyacağı bir kitabdır. Her kitabcıda bulunur. f Belediyeye alınacak MÎfettişleriıı ntâhanı j Halkevinde, amatör ressamlar tarajından yapılan eserlerle açüan sergide teşhir olunan üç tablo İstanbul Belediyesi teftiş kadrosunu kuvvetlendirmektedir. Bunun için yeniden tiört müfettiş muavini almağa karar vermiştir. Alınacak bu dört müfettiş muavinliğine yüksek mekteb mezunlarından 35 kişi talib olmuş ve dün yapılan imtihana bunlardan 27 kişi iştirak etmiştir. îmtihan evrakı Belediye Reis muavini Rifat, Müfettişi Umumî Samih, Memurin Müdürü Tarık tarafından tetkik ediN lecektir. Selim Sekbanın, dimağımda yer eden çehresi, çocukluk ve genc kızlık çağlanmın zerre zerre doldurduğu hüceyreleri kendi varlıgile kapladı. Orada, Selim Sekbanın hayalinden başka hiç bir şeyin yeri yok. O gelinceye kadar orada birer yer işgal eden her şey, şimdi hatırlayabilmek için büyük bir gayret sarfına mecbur oldu$um silik gölgelerden ibaTet! Vücudiimde, çarpan bir kalb bulunduğunu, ilk defa, Selim Sekbanın karşısında yüzümü bir utanc pembeliği sardığı ?ün hissetmiştim. O günden sonra, onun, boğazıma doğru tırmanan ne acı çırpınışlarını biliyorum. Derdini bilen, ilâcını bulamıyan; hersız kalnvş bir hastavım. bir mabud gibi yükselen Se'•m Se'b»i. münacatlara k u ^ k tıkayan bir m^bud lâkavdisi tas'vor. Sevivorum! Fakat bundan kime ne? Derdimi hic t ; m seye sövlem'veck old'ik»^n snnra 1 Kar«ımda ağac kadar hissiz bir Selim Sekban Bev var. Kendisini karşılamak için istasyona inmek zahmetire katlanmıyacağımı sanan bu a ^ m a , hislfrimi anlatmak imkj.ni var mı 1 Flbptte yok. O halde? Kaderîrne boyun hâdiselerin Erid'iine kendimi bırakmaktan ba«ka çare vok demek. Odnnın havası, hı^k'T'Vlola boSulan gırtlağ'ma bir «^emir el eribi sıkı sıkı yapışıyor. Çaresizlik ortasında çırpmıyorum. Beşiktaş Halkevinde amatör ressam ve fotoğrafçıların eserlerinden mürekkeb bir sergi açılmıştır. Sergide Galatasaray lisesi Ortaköy şubesinden Yücel. Nedim, Oğuz, Nüzhet ve Sevsayın yağl^boya birer tablolan, Güzin Duranın üç yağlı boya tab. losu, Yahya Balibaşanın iki tablosu, Nezih Güven, Sırrı Güven, Galib, Atıf Avcı, Güneri ve M. Erbilin müteaddid yağlı boya tabloları vardır. Gazi Osmanpaşa mektebinden Hulki, Muzaffer, Saffet, Hasib, Serefeddin ve Hayreddinin yağlı boya tablolan, înönii kız Iisesinden Ş. Dilmac, Hale, P. Çelebi, Kâmran Sami, Mevhibe Demirayın sulq boya, kara kalem, pastel resimleri, Beşiktaş orta mektebi talebelerinin 38 renkli kalem, 6 sulu boya, 16 kara kalem re. sjmleri ve Zeki Sedef, Orhan Demirince, Rüştü Türk, Hikmet, Nuri Sesören ve Aâi Rızanın da müteaddid fotoğraflan bulunmaktadır. Genc sana'tkârların eserleri büyük bir takdir kazanmaktadır. yok. Ayni insanın, bir iki saat zarfında değişiverdiği bu iki şahsiyet arasındaki uçurum, başımı döndürüyor. Fakat, ne yalan söyleyeyim, çok zevkli bir baş dönmesi! Kendimi bu sarhoşluğa kaptım, koyuverdirn. Selim Sekban Beyin ağzından çıkan her kelime, bugün, yastığa kapanıp hıçkırırken döktüğüm gözyaşlarının her damlası için birer kefaret yerine geçiyor. Selim Beyin sesi kulaklarımda aksederken, bazan, hal ile maziyi biribirine kanştırıyorum. Bu muamma adamı, karşımda sadece bir lisan muallimi olarak gördüğüm tasasız günlerden birini yaşadığım zehabına kapılıyorum. Tasasız günler! Acaba hakikaten öyle mi? Ovle olmasa bile, o günlerim, muhakkak ki bu günümden çok daha mesuddu. Bir an için daldığım hayalden uyanıp, sesi kulaklanmda doîasan adamın yüzüne bakmca, belki bu hükmümün de yanlış olduğunu düşünüyorum. Sofra basında, yarım saatçik onun sesini dmlemek, sabahtanberi hıçkırıklarla sarsılan göğsüme ferah bir hava doldurmağa kâfi geldi. Mes'ud muyum? Bilmiyorum. Bedbaht mıyım? Sabahtanberi döktüğüm gözyaşlannı haklı eösterecek kadar bedbaht mıyım? Onu da bilmiyorum. İArkast var) Tefrika No. 43 Saatlerce böyle kalmak, durmadan ağlamak; içimin zehrini dökmek isteyorum. Başımı koyduğum yastık, göz yaşlarımla sırsıklam ıslanan yastık, bana, bazı insanların kalbinden daha hassas görünüyor. Bu sabah, daha gün doğmadan, şimdi hıçkırıklarıma şahid olan şu odada, ne zevkli bir heyecanla hazırlanmış, ne hüly a W kurmuştum! Sabahki telâşîmı göz önüne getirdikçe, kendi kendimden utanıyorum. Beşir Aganm hayretle karşıladığı telâs, şimdi böyle yastıklara kapanıp ağla mak için miydi? Zavallı Leylâ! Zavallı akılsız kız! Da«ha istasyona adım atar atmaz hakaretine uğradığın Selim Beyi karşılamağa, Beşir yetişmivor muydu da, koşa koşa sen karşıcı gittin? Aylarca süren tecrübeler, aylarca uğradığın hakaretler vetismiyormus gibi .. Gönlıinü kaptırdığın adamın elinde bir o y n c a k t a n farkın kalmadı! Evetl Kendi kendimden bile sakladı Nakleden: HAMD1 VAR03LU ğım, ilk harfini bile söylenıeğe korktuğum o uğursuz kelimeyi işte ağzımdan kaçırdım! Evet! Gönlümü kaptırdığım adam! Hayatı kendi muhitinden ibaret zanneden bir genc kız saffetile önüne serdiğim kalbimi, bir hırsız gibi çalan; onu, demirden bir oyuncak sanacak kadar hissiz parn^kları arasında mütemadiyen hırpalayan Selim Sekban! Ağzımdan çıkan bu kelimeyi geri alamam, artık! Beni boğan, mevcudivetimi ağır bir yük altında ezen, biraz da bu idi! Kendi kendime olsun itiraf, belki kalbime biraz hafiflik verir. Seviyorum! Eğer sevgi, bir erkek yüzünii, beyninin içine gömercesine yerleştirip başka hiç bir şey için orada yer bırakmamaksa; eğer sevgi, kalbin darabanını, gözün görüşünü, kafanın diişünüşünü, baştan basa deŞistirep b<'r tıyku ise; eğer sevgi, acının tatlıdan daha zevkli olduğunu öğreten aykırı gidişse, ben seviyorum! İçine yuvarlandığım girdabdan beni da, kalbime zehir akıtan adam değil sankurtaracak bir vasıta yok. kiü Gülüyor, söylüyor, Yassıkayadan gittiKapım vuruluyor. ği gündenberi geçirdiği hayatın muhtelif Başımı kaldınyorum. safhalannı tatlı tatlı anlatıyor. Kapıdan dadım sesleniyor. Beni aşağıBen lstanbula giderken taşıdığı, kendida yemeğe bekliyorlarmış. Inmeli. Fakat sini bildim bileli tanıdığım çehreyi, gittinasıl? ği yerlerde bir maske gibi bırakmış. ŞimAyaklanm, yüreğimdeki sonsuz elemi diki yüzü, hiç göremediğim, bilmediğim, taşıyamıyacak kadar mecalsiz. yeni bir şey. Gözlerim, ağlamaktan kıpkırmızı. Evvelce, baktığı yeri eritmek istercesiYüzüme bakan, mutlaka meraka dü ne, gözlerinden ateş saçılan Selim Sekşüp bir sual soracak. ban Bey, şimdi tebessümü, şetaretile, etlstemiyorum. Kimse ile karşılaşmak, rafa neş'e veriyor. kimseye hesab vermek istemiyorum. Büyük annemle konuşurken ara sıra Fakat, inmek lâzım. İki gün için evi dönüp bana bakıyor. Başladığı cümlelerin mize misafir gelen Selim Sekban Beye, sonu, hep bana hitab eden birer sual vedaha trenden iner inmez kalbimde açtığı ya izah halinde: yarayı belli etmemeliyim. Öyle değil mi; Leylâ Hanım? Aynamın karşısına geçtiğim zaman Ne dersiniz Leylâ Hanım? kendi kendimden korktum. Ya! İşte böyle küçük hanım! Ümid ve hülya ışıklarile aydınlanan saHer hitabına, mutlaka bir tebessüm ilâbahki yüzümün yerinde, şimdi. yumruk ve ediyor. Sıcaklığı yavaş yavaş, ruhuma gibi şiş bir çift gözün, kederden adeta doçjru yayılan, gözleri kendisine doğru porsuyan yanakların çirkin manzarası çeken tebessümler! var. Sari neş'esinin, tedricen beni de sardıYüzümü soğuk su ile uzun uzun yıka ğını hissediyorum. dım. Gözlerimin kırmızılığı biraz kaybolAcı ile burkulan dudaklarımda, mahdu. cub, korkak bir tebessüm dolaşmağa başArtık, aşağı inebilirim. Selim Sekban lıyor. Rengi kaçan yanaklarıma, sevinc Beyin karşısında, sevgi dilencisi vaziye pembeliğine benzeyen bir renk yayıldığıtinde kalmak kork"«u yok. nı, aynaya bakmağa Iüzum kalmadan an*** lıyorum. Sofrada. Selim Sekban Bevle karşı karNe garib adam! Sabahki ciddiyetile şıyayım. Misafirimiz, sabahleyin, araba şimdiki hali arasında hiçbir münasebet

Bu sayıdan diğer sayfalar: