8 Mart 1940 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

8 Mart 1940 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

8 Mart 1940 CUMHURİYET S BEYNELMİLEL PORTRELER Nicolas Horty Macar Kral Naibi [Intihabmın yirminci yıl dönümü münasebetile] Macaristan, bizzat Amiral Horthy'nin izhar ettiği arzuya binaen onun hiikumet niyabetine intihabının yirminci yıldönümunii asgarî alâyiş ve tezahürle tes'id etmiştir. Bu münasebetle kendisinin bir portresini çizmeği faydah buluyoruz: Nicolas Horthy, 1868 de doğmuştur. Ailesi, Macaristanm eski asil ailelerin • dendi. On dört yaşında iken bahriye mesleğine intisab etmiş ve Fiume Denız Akademisinde parlak bir tahsil yaptık « tan sonra mesleğe girmiş ve sür'atle te rakki etmiş ve 1913 senesinde deniz albayı olmuştur. Bu tarihten bir müddet evvel, 1909 senesinde Avusturya Macaristan lmparator ve Kralı Fransova Jozef, kendisini Avusturya Macaristan donanmasına mensub bir zabitin nail oiabileceği şerefe ulaştırmış, onu kendisîne yaver nasbetmişti. Horthy, bu vazifeyi harbin başlamış olduğu ana kadar muhafaza etti. Muhasamatın başlangıcında Novara kruvazörüne kumanda ediyordu. Otrante muharebesinde ağır surette yaTalanan Horthy, duçar olduğu ıstıraba kahra manca mukavemet ederek bir sedye üzerinde olduğu halde kumanda mevkiini bırakmadı. Bu kahramanlığı üzerine kendisine eski Avusturyanın en yuksek askerî nişam olan Marie Therese salibi verildi. Bir müddet sonra amirallığa terfi ve Avusturya Macaristan filosu başkumandanlığına tayin edildi. Nihayet Avusturya Macaristan lmparatorluk ve Krallığı in hizama uğradı, yıkıldı.. Amiral Horthy de arazisine çekildi. Fakat tarih durur mu?. Harbin önüne geçmeğe çalışmış nadir siyaset adamla rından olan ve bir tek kelime ile hayatını kurtarması muhakkak bulunan Kont Tisza, katledildi. Sukut yolunda kendini tutup durmaktan âciz olan Kont Michel Karolyi'nin zayıf rejimi, mevkiini komünist Bela Kum'a terketmeğe mecbur oldu. O da tethiş usulüne müracaat ederek memlekette komünizmi tesis etmeğe çahştı. Szeged'de bir mukavemet noktası vücude getirildi. Bütün nazarlar kendisine teveccüh etmiş olan Amiral Horthy, 5 haziran 1919 tarihinde ihtilâl aleyhine olarak teşekkül etmiş olan muvakkat hükumette Harbiye Nazırlığını kabul etti.. Bir kaç gün sonra yani 1 6 haziran 1919 tarihinde o sıralarda vücude getirilmiş olan millî ordunun başkumandanbğını deruhde etti. Bundan sonra Macaristan için çok karanlık olan günler hulul. etti. Bir kısım Macaristan, Rumanyalılartn ijgali altına girdi. Nihayet Amiral Horthy, teşrinievvel ayında, ordusunun başında Transilvanya'ya ve oradan bu gün kendi ismini taşıyan caddeden geçmek suretile ve milletin kurtarıcısı sıfatile Macar payitahtına girdi. Macaristanm bir çok yaraları vardır. Kazanmış olsa bile kendisine hiç bir sey temin etmeyecek olan bir harbi kaybetmek pahasına istiklâlini elde etmiştir. Bu istiklâline kavuşmağı ötedenberi emel edinmiş olan Macaristan, sebatkârdır, azimlidir, yaşamak ister, büyük bir gayret sarfile enkazından mamureler me\dana getirmek arzusundadır. Artık kendi mukadderatını tayinde tamamile serbest olan Macaristan, Macar milletinin mizacına uygun olan kanunuesasisine rücu et miştir. Iktısadî Hareketler Şeker fiatları ve şeker sanayiimiz Ziraî seferberlik 1 mart 1920 tarihinde millî Macar meclisi, Amiral Horthy'yi hükumet na ibliği makamına getirdi. Herşeyden evvel memlekette nizam ve sükunun tesisi matlubdu. Macaristan, kanunuesasiye harfiyyen riayet etmekle beraber hükumete aid bütün icraatta misli nadir görülür bir enerji gösteren müm taz devlet reisinin idaresi altında buna muvaffak oldu. 1920 tarihinden itibaren ziraat sahasında ıslahat yapıldı. Küçük köylülere takriben 500,000 hektar arazi tevzi edildi. Bundan başka bahçelerle muhat meskenler inşası için takriben 50,000 hektar arazi tahsis olundu. Ya pılan reformlar, bu kadarla kalmadı. Ameleye aid sigortalar, ihtiyar amelenin tekaüdiyeleri, bu gibi amelenin dul zevcelerinin tahsisatı.. ilâh gibi bir çok hususatta son zamanlarda yeni yeni ka nunlar vazedildi. Macaristan, 1938 senesinde mecburî askerlik hizmetini tesis ve Macar ordusunu yeniden tensik etti. Amiral Horthy hakkında yapılacak en büyük sitayiş, onun adalet hissile mezcetmesini bilmiş olduğu sulh muhabbetin den bahsetmek olur. Amiral, bütün Macarlar gibi memleketi için adalet iste mekte ve ancak bu adaletin cebir ve şiddetle değil, uzlaşma yolile bahşedilece ğini ümid etmektedir. Gazetecilere beyanatta bulunmak itiyadında olmayan amiral, bu sefer Macar milletine hitab eden bir mesaj neşrettirmiştir. Bunda ezcümle şu fıkra, dikkati calibdir: «Her ne pahasına olursa olsun tehli keli maceralardan korunmalıyız.. Her Ijes, J^eod^hayatını^ tehlıkeye^ koymak haklhna maliktir.. Bunu bilirtm.. Fakat milletip hayatıhı tehlikeye koymağa asla hftkkı yoktur.» . ..»<*•Amiralın geçen haziran ayının 1 4 ünde yeni meclisin küşadında söylemiş olduğu şu fıkra da kayda şayandır: • « Milletin sarsılmaz bir iman ve imtisale şayan bir disiplinle tahammül etmiş olduğu yirmi senelik mihnetlerden sonra Cenabıhak, anavatandan kopfınlıp alınmış olan bir takım arazinin kansız bir harb olmaksızın, sırf adalet hissinin za ferile gene anavatana dönmesini müyesser etmiştir.» Amiral, gene ayni nutkunda şöyle demiştir: « Azçok dostane bir surette halledilemiyecek hiç bir mesele yoktur. Bir araya gelmek ve nifak tohumlannı taşıyan meseleleri beraberce tetkik etmek lâzımdır.» Üniversitenin ders kitabları Profesörlerin takrirleri muntazam şekilde bastırılacak Rumen Meclisi açılırken Bükreş 7 (a.a.) Parlamentonun içtinıa devresinin küşadı münasebetile Kral, âyan ve meb'usana hitaben iftitahî nutkunu okumuştur: Nutkun başlangıcında bütün memleketin en yüksek kaygusunun millî müdaafayı ve milletin mevrus mülkünü garanti altına almak olduğu kaydedildikten sonra şöjle denilmektedir: «Cihanın sulhunu yeniden haleldar etmiş olan ihtilâf ile milletlerin normal tesriki mesaieri de memleketimizin hayatî menfaatlerini alâkadar eden bir takım meseleler ortaya çıkarmıştır. Nutukta Rumanyanın tam bir bitaraf lık muhafaza etmek arzusunda olduğu beyan edilmektedir. Kral bundan sonra şubat ayında inikad etmiş olan Balkan konferansının netayi cinden ve Italyanın Rumen gencliği mümessiline yapmış olduğu hararetli kabulder> bahsetmiştir. Kral, iktısadî vaziyeti tetkik ettikten sonra askerî tedbirlere muvazi olarak iktısadî meselelere hususî bir ehemmiyet atfedileceğini söylemiş ve millî iktısadiyatın harbin şeraitine intıbak ettirilmesini isLTniştir. Nutukta bundan sonra parla mentonun halletmesi icab eden meselelere işaret edilmektedir. Bükreş 7 (Hususî) Majeste Kral Karol bu gün irad ettiği yeni nutukta ezcümle demiştir ki: « Memleketimizin mülkî tamamiyetini ve istiklâlimizi korumak için millttimizin hernevi membalarını ordunun emrine vazedeceğiz.» Üniversite ders kitablannın tamamlanması için Rektörlük bütün fakültelere birer tebliğ göndermiş ve bu hususta yapılan hazırhklar hakkında izahat istemiştir. Ür.iversite meclisinde verilen karara göre, bütün profesörler üç sene içinde, derslerinin kitablarını hazırlamağa mecbur tutulmuşlardı. Bununla beraber o zamana kadar talebelerin kitabsız kalmamaları için bazı tedbirler alınması muvafık görülmüştür. Her profesör takrirlerini tespit ederek mensub olduğu dekanlığa verecek alâksdarlar tarafından esaslı bir tetkikten geçtikten sonra bu notlar Üniversite vesaitile teksir edilerek talebelere ucuz bir fiatla satılacaktır. Badema talebelerin hususî surette ve olur olmaz bir şekilde not sa^maları menedilmiştir. Bundan sonra Üniversitede çıkan kitablarda müşterek ıstılahlar seçilmesi için Vekâlet tarafından tebligat yapılmıştır. Maarif Vekâleti, şimdiye kadar Dil Kurumunca kabul edilen terim broşürlerini Üniversiteye göndermiştir. Muhtelif branşlar üzerinde tetkikat yapan heyetlere bu broşürler tevzi edilmiş ve bu heyetlerin çalışma programları da tespit edildiğinden faaliyete geçilmiştir. Bu heyetler tarafından uzun incelemelerden sonra ser'len terimler Vekâlete bildirilecek ve Geçen eyluldenberi mütemadiyen yük•asvib edilmedikçe herhangi bir şekilde selerek bir aralık kilosu 20 liraya kadar rususî mahiyette terim gösterilmiyecek yükselen kalay fiatları hemen her vapurtir. la mütemadiyen kalay gelmesi neticesi olarak sür'atle düşmüştür. Dün piyasada kalaym kilosu 375 kuruşa kadar inmişti. lzmit, 7 (Hususî muhabirimizden) Avrupa harbinden evvel kalayın kilosu Bugün saat 10,42 de burada bir zelzele 275 kuruştu. Dün de şehrimize 10 ton ' oldu. Hasar yoktur. i kalay gelmiştir. Kalay fiatları çok ucuzladı İzmitte zelzele Hükumetin, bir kararla şeker fiatlarını on kuruş yükseltmesi şeker ve şeker sanayii mevzuu üzerinde yeniden alâkayı fazlalaştırdı. Esasen, gıdaî maddelerin başında gelen şeker üzerinde umumî alâka, ötedenberi oldukça büyüktür. Cumhuriyet hükumetinin, her fırsattan istifade ederek, hatta imkânsızlıklar içınde dahi dünyanın muhtelif kıt'alarındaki ekser memleketlerden aşağı bir seviyeye kadar düşürdüğü şeker fiatlarına yapılan son fiat zammından bilhassa şeker sanayiimizin ham maddesini, pancarı veren Türk köylüsünün mubayaa fiatlarına yeni bir ilâve yaparak daha ziyade tatmini arzusu musib sebeb olarak gösterilmiştir ki bu nokta millî iktısadiyatımız için çok mühimdir. Muhakkak ki her tedbir bir ihtiyacın mahsulüdür. Bu ihtiyaclar ba zan bir zaruret, bazan da bir ıstırabın ifadesi olur. Şeker sanayiinin memleke timizde kurulduğu gündenberi, bu sanayii yaşatmak, gene bu sanayi şubesinin ilk çalışan kolu olan pancar müstahsili köylüye biraz daha fazla refah temin etmek ve bir taraftan da halka daha mü said şartlarla şeker istihlâkini mümkün kıl mak için bir çok tedbirler almmıştır. Bu son tedbiri de bu meyanda zikretmeli yiz. Umumî Harbde halkımızın mahrumi yetini en çok hissettiği madde şekerdı. Bu mahrumiyet Umumî Harb ve lstiklâl mücadelesi bittikten sonra dahi unutul mamıştır. Çok geçmeden kurulan millî şeker sanayii işte bu mahrumiyetin ne ticesidir. Acı vaziyetlerin verdiği ibret derslerinden daima istifade eden Türk milleti bir defa daha böyle bir vaziyetle karşılaşmayacaktır. Şeker fiatlarına yapılan son fiat ilâ vesi dolayısile ötedenberi bazı kimselerin ileri sürdüğü bir iddianın gene dillerde dolaştığı duyuluyor: «Şeker memleketimizde toptan kristal 25 ve küp 28 kuruşa satılırken dahi Türk gümrüğüne 9 kuruşa maledilebilmekteydi. Hal böylç iken on kuruş daha zamla yerli şeker fiatlarının daha ziyade yükseltilmesi ne derece muvafıktır? Bilhassa, haricden gelen şekerden 15 kuruş gümrük resmi alınmaktadır. Halbuki mem leket aahilinde yapılan şekerden alınan resim daha çok azdır.» Basit bir mülâhaza ile bu iddiayı haklı görmek lâzımdır. Fakat işin içyüzü bundan büsbütün başka ve böyle iddialara yer vermeyecek kadar farklıdır. Bu noktayı aydınlatabilmek icin şu malumatı gözden geçirmek faydah olur: Şeker, dünyada iki ayrı iptidaî mad deden istihsal edilir; bunlardan biri şeker kamışı, diğeri de pancardır. Dünya ihtiyacının daha büyük kısmı kamıştan çıkarılan şekerle kapanır. Kamıştan istihsal olunan şekerin maliyeti de bir çok sebeblerden çok düşüktür ve dünya fiatına da bu şeker hâkimdir. Buna mukabil panacardan istihsal edilen şekerin maliyeti, dünya satış fiatına nazaran çok daha yüksektir. Pancardan şeker istihsal eden hiç bir memleket yoktur ki, maliyeti, dünya satış fiatlarının çok fevkinde olmasın. Suih zamanmda geniş mikyasta şeker ihrac eden ÇekoŞlovakyada dahi maliyet 14 kuruştan aşağı düşmezken haric için şekerin kilosu serbest döviz fiatile kristal 5, küp 6 kuruşa mubayaa olunurdu. Ih rac olunan şekerler daima dahildeki yüksek satış farklarile himaye olunmuşrur. Bu, bütün şeker müstahsili memleketlerde böyledir. Bu gün yapılan on kuruş zamdan sonra dahi Türkiyede şeker, dünyanın bir çok memleketlerindeki şeker fiatlarından aşağı seviyededir. Avrupa harbinden evvel Türkiyede baz fiatı 26 kuruş olan bir kilo küp şeker Türk parasile Italyada 68.89, Macaris tanda 47,84, Bulgaristanda 40,76, Almanyada 37,17, Holandada 35,76, ÇekoSlovakyada 31,71, Fransada 30,51 kuruştu. Bu memleketlerin ekserisi şekerin vatanıdır. Bu gün bu memleketlerin bir çoğunda şeker vesika ile verilmektedir. Bir kaçında ise ortadan kalkmış gibidir. Fiatlar yukarıda zikrettiklerimizin bir kaç mislidir. Meselâ Yunanistanda şeker 1 7 ku ruştan 35 kuruşa yükselmiş ve vesika ile verilmeğe başlanmıştır. Bu arada, şeker fiatlarına yeni bir zam yapıhrken başlıca gözönünde tutulan pancar müstahsili Türk köylüsünün millî şeker sanayiimizdeki mevkii üzerinde durmak lâzımdır. tptidaî madde olan şeker pancarının memleketimizde yetişti Fazla istihsal halkı ve memleketi zenrilmesi, millî şeker sanayiimizin başlıbaşına bir hususiyetidir. Diğer bütün mah sin \e müreffeh kılacak ve haznemiz onsullerden daha çok bilgi ve vesait isteyen da en gür irad kaynağını bulacaktır. pancar ziraati, Şeker sanayiimizin faaliyeMillî para en sağlam kıymetini fazla te başladığı tarihe kadar Türk köylüsü için meçhuldü. Millî şeker sanayiimiz, isti"h«alle kazanmış olacaktır. iptidaî maddesi olan pancarın yetiştırilMillî müdafaamıza bundan daha mesinde köylü ile muvazi çalışmıştır. Ay kuv\eth bir mesned tasavvur edemivoruz. ni sebeble diğer bütün sanayiimizden daO halde hükumetimizin bu çok hayatî ha ağır şartlar altında bulunmaktadır. Bu ağır şartlar yabancı memleketlerdeki şe ışı bir an önce ele almasın.ı rica ede'im. ker sanayiinde yoktur. Denebilir ki, şe YUNUS NAD1 ker sanayiimizin en mühim işi iptidaî maddesini yetiştirmekle baslar ve bunun dır. Memleketimizde nüfus başına isabet tesirleri maliyetten büyük kuvvetle gö eden şeker miktarı diğer memleketlere nazaran az olsa bile bundan endişe edilrülür. memelidir. Çünkü, Türkiye balın, pek Şeker sanayiimiz bu gün tamamen rüş mezin, incir ve üzüm gibi tatlı yemışierm tünü ispat etmiş vaziyete gelmiş addo vatanı olması itibarile Türk milleti şeker lunabilir. Bu itibarla şeker istihsalât ve ihtiyacını yalnız malum olan şekerden alfiatlarına dünya piyasalarının eskisi ka mamaktadır. Kaldı ki memleketimi/de dar tesirinde kalmadan bir istikamet ve dört tane de glikoz fabrikası bu vadide rebiliriz. Şeker fiatlarında yapılan tenzi yardımcı olarak faaliyettedir. Bunların lât memleketimizde şeker istihlâkini ^ür ilâvesile bizde ferdlerin istihlâk ettiği şeatle artırmış ve istihsal memleketin bu sa ker ve tatlı mevad miktarı diğer millethadaki veriminin üstüne çıkmıştır. Geçen lerden pek de aşağı olmasa gerektir. seneki 44 bin tonluk şeker istihsalâtma Şeker fiatlarına yapılan zammı her bamukabil bu sene 95 bin ton istihsal etmis kımdan bu vadide alınması lâzım pelen bulunuyoruz. Bu fevkalâde bir rekolte tedbirin en faydah ve en hafifi olarak olmakla beraber gene istihlâke ulaşılmış karşılamamız lâzımdır. Bütün dünyada değildir ve haricden şeker ithal etm<*k alınan tedbirleri de gözönüne getirirsek zarureti vardır. Bu hal ise bu giinkü şe şeker fiatına yapılan bu zamla istihsal rait içinde hemen de çok müşkül ve za edilecek neticenin yarın için şükrar.'a ararlıdır. O halde istihlâkle istihsal ara nacağımız bir m a h i y t t e o'araS! rrnıV''ksında bir muvazene tesisi zarureti var {Başmakaîeden devam) aid birinci kısmında acele edilmeğe ihtiyac vardır. Çünkii yazlık zer'iyat için şimdi içine girmekte olduğumuz günler sayılıdır. Kendi işi bakımmdan çok hassasiyet sahibi olan çiftçının kendi sezışile esasen çok çalışmak istiyeceği şüphesizdir. Fakat onun sezişi nekadar kuvvetli olursa olsun zaman itibarile ziraî istihsalin kazandığı ve daha da kazanıp gideceği fazla kıymeti bütün köylülerimizin etrafile tam olarak kavrayamamaları ihtimali yok değildir. Onun için en ücra köylere kadar bütün çiftçilerimizin vaziyet hakkında tenvirlerile fazla istihsale teşvikleri zaruridir. Çiftçiye anlatılmak lâzımdır ki toprak , tan elde edeceği mahsul artık şeksiz şüpEser, san'atkârın duygusunun aynasıhesiz surette fazla pa»"a edecek ve nekadar dır. Ekseriya san'atkârın serseri gönlüçok istihsal ederse o kadar çok kazannün feveranları onun muhayyilesinde bir mış olacaktır. Yalnız köylülerimizin de takım teşevvüşler husule getirir ki bunğıl, mümkün olan her yerde şehır lar kâh bir şaheser olarak kâh beğenilli ve kasabahlanmızın bile topraktan meyip bir köşeye atılan zavallı bir eser kendi hallerine göre ellerinden gelebil olarak kâh da hayata kavuşmamış ceninler gibi tamamlanmamış bir eser olarak diği kadar mahsul almaları lâzım ve mahsulünü verir. faydalı sayılmak lâzım gelen bir devrede Eser yapmak hırsı san'atkârın hayatınyaşayoruz. Ziraat Vekâletimizin bu ziraî da bir dizgin gibidir. Onu bazan ŞUUTIU, seferberlık işinde hükumetin bütün muza bazan şuursuz olarak san'at sahnesinde heretini beraberine alarak göstereceği bu koymuştur. San'atkâr, bir manzara veya hâdiseyük ve çok yerinde faaliyet elbette bıze den mülhem olmuştur. Hemen onu muaz zamanda çok hayırlı yemişler verecekhayyilesinin caddelerinden geçirerek tetir. bellür ettirmek ister. Fakat gayrişuurunMümkün olduğu kadar fazla istihsal: da daha evvel doğmuş bir ilham kaynağı İşte bütün milletin teşvik olunacağı günün vardır. Bu ikincisi birincisine müessirdiı büyük işi. Nerelerde nelerin ekilip biçile ve onun ya natamam kalmasına amil olur, ceğini hepimızden ıyi Ziraat Vekâleti bi yahud da onu matluba muvafık olmıyacak bir şekilde intac ettirir. Ekseri sanlir. Bütün memleket her çeşid mahsul itiatkâr san'at yolculuğunun öncüsü ise gaybarile mümkün olduğu kadar fazla istih rişuurî tesirleri zamanında anlar ve esesale teşvik olunurken bazı mahsulleri 7a ri tamamlamaktan sarfınazar eder. Eğer ten pek iyi yetiştirmekle maruf yerlerimiz san'atkâr aksi olarak san'at yolculude tahsisan o mahsullerin fazla ekilmesi ğunun henüz ardcısı ise vaziyeti anlamakve fazla kaldırılması üzerine gayretlerimi ta çok geç kalır ve fena eser husule getirir. Onun içindir ki büyük san'atkârlazi daha çok tevcih ve teksif edebiliriz. Bir rın eserleri listesinde yarı kalmış olanlaiki misal göstermek lâzımsa meselâ Ada Tinm yekunu haylice kabarıktır. Bımların pa7arından geçen yıllara nispetle bir misli hemen hemen en başında Leonardo dö fazla mısır, patates ve fasulye yetiştirme Vinci gelmektedir. *** sini, Sakarya, Gediz, Menderes, Seyhan ve Ceyhan vadilerinde pamukçuluğun çok Bir arkadaşımm: «Niçin Leonardo'nun ıleri gölürülmesini, garbî ve cenubi Ana birçok eserleri yarım kalmıştır?» suali, doluda mısırdan başka susam ve pirince beni bu hususta bazı şeyler yazmağa sevçok daha fazla ehemmiyet verilmesini, ketti. Filhakika bu büyük san'atkârın birçok eserlerini yarıda bırakması zamanının orta Anadoluda nekadar mümkünse o kabüyük san'at münekkidlerini bile düşündar çok arpa yetiştirilmesini, tütün mınta ceye sevketmiştir. Bilhassa Vasari, bu hukalarımızın bu yıllarda nekadar müm sustaki tetkikleri neticesi bu hali büyük künse o kadar fazla istihsalden asla kork san'atkârın acayib karakterine ve garib mamalarını açık, kat'î ve mütemadi söyli huyuna atfetmektedir. Bazı münekkidler de, Leonardo'nun gayet muntazam ve yebiliriz. şuurlu bir çalışma metodu olduğunu ve Yalnız Ziraat Vekâletimizin teşvikleri büyük eserler vücude getirmek için bazı bu işe kâfi gelmiyeceğine yukarıda bir etüdler yapmak ihtiyacını duyduçunu ileri nebze işarel etmiş bulunuyoruz. Filhakıka sürerek bu yarım eserlerin etüdlerden ibaret olduğunu zikrederler. Ve bu fikrin bu işte hükumet şubelerimizin derece deredoğruluğuna delil olarak da Leonardoce hemen hepsinin muzahereti Ziraat Ve nun yazıları arasında bulunan şu cümleyi kâletının faalıyetlerini teyıd ve takvıye et zikrederler. me'idir. Bu bir millî ziraî istihsal seferber«San'atkârın eserinden hemen memliğidir, ki ancak bütün hükumetin ve bü nun olması fenaya alâmettir. Eserinden tün milletin umumî faaliyetlerile tahakkuk müsterih olmıyan san'atkâr hakikate daedcbıhr ve tam semeresıni verebilir. Ez ha ziyade yaklaşmış demektir.» Bazı bu nevi münekkidler, bu cümleyi cümle Dahiliye Vekâletinin vali, kaymakam ve nahiye müdürü gibi bütün memle şu şekilde tefsir etmek istemektedirler: «Eğer san'atkâr, eserinden ilk hamleketteki büyük memurlannın ve jandarma de memnun olmazsa, daha derin etüdler teşkılâtının bu ziraî seferberlıkte oynayayapmak mecburiyetinde kalır. Bu ise onu cakları rol çok büyüktür. Ordu teskilâtı hakikatlerle karşılaştırır. Her yeni çıkan mızın bu ziraî seferberlikte ifa edebilecegi hakikat, san'atkârı yeni bir etüde sevkehayırlı ve millî müdafaa bakımından çok der ve yeni etüd de daha başka bir hakikate yol açar. Bu suretle eser, san atehemmivetli hizmetleri vardır. kârın ademi memnuniyetile beraber büMeseleye bütün hükumetin alâkasmı yük bir tekâmüle müncer olmuş olur.» zarurî kılan bir amil de fazla istihsal heDiğer bir kısım münekkidler de bu husabına yer yer müstahsillere yapılacak susu şöyle izaha çahşmaktadır: yardımların istiyebileceği bazı maddî kül«Leonardo, heykel ve resim san'atınfetlerdir. Fazla istihsalı temin etmek için dan başka riyaziye ile meşgul olur, mabir kısım çiftçilere tohum ve çift hayvanı kine, su ve harb mühendisliği yapardı. noksanlannın ikmali bakımından yardım Onun bu sahadaki heves ve kabiliyeti lar yapmak lâzım gelebilir. Münhasıran zaman zaman ihtiraslı fikirler seklinde tezahür eder ve yapmakta olduğu güzel fazla istihsal temin etmek işinde kullanılsan'at eserlerini yarıda bırakMrırdı.» mak üzere yapılacak bu nevi yardımlar Bana göre: Birinci fikir, esaslı bir setamamile yerindedir. Memleket dahilinde beb bulamamaktan mütevellid serdediltedarik edilerek bir yerden diğer yere miş düsüncelerden ileri geçmemektedir. sür'atle yetiştirilecek bu yardımları, bu Ikinci fikir ise. e5er Leonardo'nun o cümsayede temin olunacak fazla istihsal, hiç lesini o şekilde tefsir etmek icab ederse, şüphesiz senesi içinde öder. Cünkü elde bir san'atkârın hiç bir z T n tam bir eser v ü c d e setirmemesi icab eder ki h" edilecek her mahsulün fazla kıvmetle saaksi bedihidir. Öy^e zaniclivorum ki. tılabileceği bir zamana yetişmiş bulunuyo Leonardo bu f'kri ekme'iyet bakımından ruz. ileri sürmüstür Vi, gavet verindedir ve San'ata dair Leonardo da Vinçi'nin yarım kalmış eserleri Yazan: ZEYNEL AKKOÇ Resimden başka san'atlarla da uğraşan büyük artist, bazan tabloyu bırakıp mühendislik yapmaya koşardı San'atkârın yarvm htrakUğt eserlerden Dilşes İzabella Gonzaga'nın tablosu valye modeli husule getiriyor. Fakat beğenmediği için onu kırıyor. Hatıra defterindeki: «23 nisan 1490 da yeniden ath modele başladım» ibaresinden de anlaşılacağı veçhile başka bir model yapıyor. Fakat bu da her nedense bronzdan dökülmüyor ve sarayın bir köşesinde 6 sene aldıktan sonra, Fransızların Milâno'yu işgal etmesi üzerine 16 ncı Lui'nin askerleri tarafından kurşun atılarak parça» lanıyor. Leonardo'nun yarı kalmış portreleri de çoktur. Birçok prensler, portrelerini tamamlatmak için çok uğraştıkları halde maalesef muvaffak olamamışlardır. Meselâ, Leonardo, Mantova şehrinden geçerken Düses lsebella Gonzaga'nın portresini yapmak için bir takım krokiler almıştır. Fakat düşesin pek çok uğraşmasına ve bir sürü para teklif etmesine rağmen bir türlü eserin tamamlanmasına imkân hasıl olmamıştır. (Neşrettiğimiz resim, Düşes lsebella Gonzaga'nın krokisidir. Şimdi Louvre müzesindedir.) Milâno Fransızlar tarafından işgal edildikten sonra Leonardo 1500 senesinde Floransa'da yerleşmişti. Burada Anunziata manastırı için kendisine bir tablo ısmarlanıyor. Ustadın geciktirme huyunu bildikleri için, rahibler onu manastırdan dışarı bırakmıyorlar. Buna rağmen bu eser de pek uzun zaman bitirilmemiş kalmıştır. Çünkü o zaman Leonardo Floran6a dan akan Arno nehrini derinleştirmek ve denizden Floransa'ya kadar nakliyat yapmak projelerile meşguldü. Bu sıralarda Mikelanj da Floransa'da idi. Bu iki üstada şehir sarayının büyük içtima salonu için iki fresk ısmarlanıyor. Fre?kler Floransa Cumhuriyetinin iki büyük zaferini ebedileştirecekti. Mikelanj Cecina harbini, Leonardo da Angiari zaferini, eserlerinde tecessüm ettireceklerdi. Her iki san'atkâr da krokilerini neşrettiler. Leonardo'nun krokisi 1558 senesinde ortadan kayboldu. Fakat Bennenuto Cellini'nin tasvirlerinden, bunun fevkalâde olduğu anlaşılmaktadır. Leonardo bu esere yeni teknik usullerle başlamıştı. Bir müddet çahstıktan sonra boyalar yavaş vavaş erimeğe ve birbirine karışmağa başlavor. Lstad bu işten çok müteessir olarak işini terk ile Floransa'nın vakınında bulunan Fiesolo kasabasına çekiliyor ve or?^a bir müddet kalarak dönüyor. Bitirilmemiş eserlerin mühimlerinden olarak «Meryem ve yavrusu» ve «Sant Anna» tablosunu ^=1 ziVredebiliriz. ZEYNEL AKKOÇ Feci bir kaza Galata rıhtımında bağlı bnlunan Dumn kalmış eserler mevzuumuzdan haric lupınar vapuruna posta paketleri yerleşdir. tirilirken vınç kancası, Magara denilen R s n c ftı «vanı k'^'il oNn i'"üncü fi direğe takılmış, direk tahminen 15 metre kirdir. Ve dikk^t «•r'!1;rse, mukaddeme derinlığinde bulunan ambara düşmüştür. kabilinden i'er! sü'di'^iim düsiinc^'erimle O aralık ambarda çalışmakta olan postane hamallarından Velinin başına isabet 'a ki ' eder^k zavallı hamalı başından ve vücuetmis ve Hünün muhtelif yerlerinden yaralamıştır. f =erleri" ; ^ anda b""';^<rrk m ; : ' " ğ İ ade veremiyecek bir halde bulunan Veli ımdadı sıhhî ile Zükur hastanesine kaldı koşmuştur. rılmıştır. **• • •^•<^ kaktır. FA1K GÜNER1 Bir makalede L" "rdo'nun bihri'me miş bütün eserlerinden bahsetmeğe imkân yoktur. Onun için, en karakterıstik lerini zikretmekle iktifa edeceğim: Leonardo ilk eTrİPİ 1477 Epresinde yap mağa başlam'^tır. Bu eser, Floransa sehir sarayınm Şapeli'n'n oteyi için ı^nt'irlanan bir tablodur. O zaman yirmi be c yaşında olan gfenc s="n'atkâr. eseri ÜZP rinde biraz c?l"=t'ktan sonra bırakio 2İtmiştir ve eser Filippo Lippi tarafır^an tamam^nmıstır. Bu, ilk yarım eseridir. 1482 de Milâno Dükü, Leonardo'ya, Francesko Sforza için dikilecek heykelin modelini ısmarlayor. Leonardo modellr biraz uğraştıktan sonra onu bırakıp harb mühendisliğile meşgul olmağa baş'ayor Sipariştan 7 sene geçmesine rağmen meydanda bir iki krokiden baska bir şey görmiyerek hiddetlenen Dükün ihtarı üze rine tekrar model için çalışmağa başlayor ve iki ay zarfında büyük bir ath §ö Kuin Elizabet'i Nevyorkta yüz binlerce kişi karşıladı Londra 7 (Hususî) Queen Eliza beth transat'.antiği öğleden sonra Kev '^oık Ümanına vâsıl olmuş ve yüzbin'erce .,alk tarafından coşkun tezahüratla karşılanmıştır. Amerikan gazeteleri Ingiliz transat !an f iğinin tahtelbahir tehlikesine rağmen A^antiği geçmek suretile elde ettiği büviik muvaffakiyeti tebarüz ettirmektedırler. Molotof'un Bükreşe geleceği asılsız Bükreş 7 (Hususî) Sovyetler Birliği Başvekil ve Hariciye Nazın Molo • tof'un yakında Bükreşi ziyaret edeceği • ne dair verilen haberler salâhiyettar Rumen mehafilinde resmen tekzib edilmektedir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: