9 Mart 1940 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6

9 Mart 1940 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURtYET 9 Mart 1940 Ecnebi dili bilen memurlar için Maarif Vekâleti hazırlanan talimatnameyi neşretti Ankara 8 fa.a.) Maarif Vekilliğinden: 3656 ve 3659 numaralı kanunlann yabanCi dil bildiklerini ileri süren memurlar için tespit ettiği imtihanın nasü yapılacağı hakkındaki talimatname aşağıda neçro lunmaktadır. Bu talımatnameye gore açılacak imtihanların günleri Ankara Dil, Tarih Coğrafya Fakültesile Istanbul Üni versitesi tarafından tespit edilerek Veicillikce ilân olunacaktır. 3656 ve 3659 numaralı kanunlann ne? rinden sonra imtihan için Maarif Veki'liğıne müracaat etmis olanlar, müracaatleri Icra Vekilleri Heyetinin 20 2/940 tarih ve 2 12916 sayılı kararile kabul buyurulan aşağıdaki talimatnamenin ikinci maddeaindeki şartlara uymıyanlar, eksik vesıkalarını tamamLamalıdırlar. Bu gunden sonraki müracaatler talimatnamede tespit edilen'aylar irînde kabul edilecektir. Afrodit davaları devam ediyor Dün Son Telgraf ve Tan hakkındaki muhakeme!ere başlandı «Afrodit» mevzuu etrafında açılan bazj davaiara aid muhakemelere de, dun lstanbul Asliye altıncı ve yedınci ceza mahkemelerinde başlandı. Bunlardan altmcıdaki, «Son Telgraf» gazetesi sahibi, Başmuharriri ve Neşrıyat Müdürü Etem İzzet Benice ile şair Necib Fazıl Kısakürek aleyhlerindeki davadır. Bu gazetede «Çerçeve» sütununda Necib Fazıl Kısakiirek imzası üstünde yazılanlardan bir kısmı, Istanbul Müddeiumumisi hakkında müphem ve suizannı mucib neşriyat mahıyetınde görülmüş, matbuat kanununun 27 ve 30 uncu maddelerine göre dava açılmışur. Necib Fazıl Kısaküreğe tebligat yoktu. Etem İzzet Benice, mahkemeye gelmişti. Sorgusu yapıldı ve şairin «Rapor» isımli fıkrasının Müddeiumumiye karşı yazılmadığını, esasen «Afrodit» muhakemesinde dava mevzuu eser Maarif Vekâleti Millî Talim ve Terbiye Heyetinm tetkikine gönderildikten sonra Müdd.eiumumilikçe bu hususta bir guna iddia ve mütalca serdedilmedığini, bu itibarla da yazının iddia makamına matuf olamıyacağını söylemiş ve «fıkralar, bir roman gibi tefrıka halinde yazılmaz, bu gibi yazılarda günün muhtelif mevzularmın bahsi geçer. Bu yazıda, dava mevzuu olan eserin müstehçenliğini iddia yollu neşrolunan broşürler ele alınmıştır. Kaldı ki Necib Fazıl Kısaküreğin fıkralan, başlı başına mübtakil bir tefekkür tarzının ifadesi ve bu gibi yazılarile Müddeiumumî tahkir edilmiş değildir.» demiştir. Necib Fazıl Kısaküreğe tebligat yapılmak üzere, muhakemenin devamı, martın on üçür" b]r?''ilm''=tır. Cumhuriyet Lik macları Araya epey f asıla giren müsabakalara pazar günü devam edilecek Altmcı Balkan güreşleri münasebetile tehir edilen lik maçlarına pazar günü her üç sahada birden devam edilecektir. Istanbul lik maçlarının hiçbir suretle tehir edîlmeyeceği şeklinde yapılan fi kistüre göre maçların 18 şubatta bitmesi lâzım gelirken, bidayettenberi beş maç geri bırakılmış olduğundan oyunların 24 marta kadar devamı bir mecburiyet halini almıştır. Zaman zaman sekteye uğrayan lik maçları da bu yüzden kendisine mahsus olan zevk ve heyecanıru pek tabiî olarak kaybetmiştir. Bunun neticesi, günü gü ııüne yapılamayan maçlar dolayısile o yuncular formlarını, merakhlar alâkalarını, kulübler likteki vaziyetlerini miitemadiyen değiştirmek mecburiyetinde kal mıslardır. GÜNÜN BÜLMACASI 4 5 8 T 8 H 1 0 Emlâk ve Eytam Bankasında malullere tevziat şekli 3/3,940 tarihli Yeni Sabah gazetesinde tekaud maaşlarınm iskontosu hakkında yazılmış bır roportaj gorduk. Cereyaıu hale uymayan ve pek mubalâgalı bir şekilde yazüan bu yazı hayretlerimizı naucıb ol muştur. Filhakika Emlâk ve Eytam Bankası tekaüd maaşlarını iskontoya ba§ladığı ta rihten itibaren mütekaidlere ve bühassa oıalullere bır çok kolaylıklar göstermiş ve onların maaşlarını sıkıntı çektirmeden bir an evvel odemeği kendisine esaslı bir vazife telâkki eylemiştir. Bu cümleden olarak son zamanlarda ashabı mesalihi Malmüdürlüklerine uğrat madan vize muamelesini kendi vesaitile yaptırmakta ve bu suretle alâkadarları para ve zaman israfmdan kurtarmaktaclii. Her mütekaid banka tarafından kendisine verilen hesab puslasının altmdaki meş ruhattan üç ay sonra hangi gun ve saalte müracaat eyleyeceğini öğrenmekte ve ona gore hareket etmekte olduğundan tramvay caddesini dolduracak ve müruruuburu iş kâl edecek derecede izdiham değü, maaş alma muamelesinin tabiî cereyanını sek teye uğratacak derecede bıle kalabalık olmamaktadır. Memurların halka iyi muamele yapma dığı hakkındaki sözler de tamamen asıisız olup her zaman göroduğümüz kolaylık \t nezaketten bilhassa müteşekkiriz. Bu itibarla hakikati efkârıumumiyeye bildirmeği bir vazife telâkki ettiğimizden gazetenizın bu hususta tavassutunu rica ederiz. Saygılarımızla. Kurmay albay, Mütekaidini Askerlye cemiyeti idare heyeti azasından Ali Rifat Erel Harb Malulleri cemiyetl Divanı Haysiyet reisl sabıkı Mustafa Nezlh Tekül 1 • 1 • I •1 1 1 1• 1 1 1 1 • 1 m\ •1 1 !» 1 • I m « • FIRSAT: Sayın halkımıza, Muhaceret dolayısile Japonyadan beraberimde getirdiğim her çeşid ev ve kadm eşyası, manifatura, cazib hediyelikler, hazır giyim eşyası, salon tezyinatı, oyuncaklar ve saireyi çok ucuz fiatlarla satmaya başladığımı arzederim. Abdünnafi Atlas Uzakşark Pazarı, Osmanbeyde No. 186, (Nargileciyan eczanesi yanmda) • Talimatname ' Madde 1 a) Devlet menıurları aylık larınm tevhid ve teadülüne dair 30 hazitan 1939 tarih ve 2656 numarah kanunun 3 üncü maddesinin H fı'irasma göre 15, 14, 13, 12, 11, 10 uncu derecelerden bankalar ve devlet muess&seleri memurları aylıklarının tevhid ve teadülü hakkındaki 3 temmuz 1939 tarih ve 3659 numaralı kanunun 5 inci maddesinin H fıkrasma göre de 14, 13, 12, 11, 10 ve 9 uncu derecelerden daha yüksek bır dereceye almmalarını veya esasen maaşlı, yahud da daimi ücretli memur iken para mukâfatı almalarını temin etmek uzere bir yabancı dile: b) 3656 numaralı kanuna göre 9 uncu ve 3659 numaralı kanuna gore de 8 ınci dereceye almacaklarmdan daha yuksek bir dereceye geçırümelerinl temm etmek uzere de iki yabancı dıle; Hakkile vâkıf olduklarını ispat etmek lateğınds bulunanların imtıhanları Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakultesile Istanbul Universitesinde her yıl mayıs ve ikinciteşrın aylarında yapılır. Imtıhan günlerl Maarif Vekillığmce tespit edilerek gazeteltrle ilân olunur. Madde 2 Birinci maddede yazılı lm tıhana girecek maaşlı veya daimi ucretll memurlarla bu gibi memuriyeüere talıb namzedler fransızca, almanca, ingüizce ve italyancadan hanglsi veya hangilejınden nerede ve hangi devrede imtihan olmak istedıklerini blldirır bır dılekçe ile her yü n.san \e birinciteşrın ayları içinde Maarif Vekilliğine müracaat ederler. Memur namzedlerınin bu dılekçeye huvıyetlerıni; kaçmcı maaş veya daimi ücret derecesine namzed oldukiarını gbsterır fotoğraflı ve intisab edeceklerı idareden tasdıkli bireı vtsıkayı; Esasen maaşlı veya daimi ücretli memur o'anların ise mensub oltiukları idarenin Sicıl mudurluğunden huviyetlerile derecelerni, yabancı dıli yeniden mi yoksa eskıslne llâveten mi öğrendi'slerıni, eskiden biı dil imtihanı geçirerek herhangi bir hak kazanıp kazanmadıklarını göstermek üzere âîaeakları birer vesikayı, Eklemeleri lâzımdır. Dilekçelere ayrıca 4,5 x 6 boyunda dorder fotoğraf da üiştiMadde 3 Yabancı dil imtihanları bi rinci maddede yazılı müesseselerde, Istanbulda Unıversite rektörünün, Ankarada Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi dekanıTiın nezaret ve murakabesi altmda diUere gore kurulacak komısyonlar tarafından yapılır. Bu komisyonların azası Maarif Vekillığinin inhası üzerine İcra Vekilleri heyetince tayin olunur. Madde 4 Bu talimatnameye göre yabancı dil ımtihanma gireceklerden imtihan olacakları yabancı dilde yazılmış en az 250 kelimelık umumi mevzuda bir parçayı türk çeye ve türkçe yazılmış en az 250 kelimelik umumi mevzuda bir parçayı yabancı dıle lugate müracaat etmeden doğru olarak tercüme eden'.erle komisyonca verilecek bir mevzuu not almaksızın 15 dakika düşün dukten sonra yabancı dilde ağızdan doğru aniatabüerıipr rrmvaffak n'mm savılırlar. Millî küme maçları ve hâlâ gönderilemiyen talimatname Sona yaklaşan lik maçlannı, evvelce yapılan program tahakkuk ederse bir hafta ara ile üç büyük şehir arasındaki dördüncü millî küme maçları takib edecektir. Her sene rengini ve şeklini değiştiren millî küme maçları bu sene yepyeni bir şekilde yapılacaktır. ldarî ve malî sebebler dolayısile bil hassa geçen sene büyük dedikodulara sebebiyet veren millî küme maçlannın ortaya çıkardığı hoşnudsuzluğu sezen Futbol Federasyonu bu seneki maçların bütün yükünü alâkadar üç mıntakaya bı akmak suretile futbol tarihinde büyük bir yenilik yapmış bulunmaktadır. Muhitte büyük bir alâka uyandıran millî küme maçlarında Federasyon se yirci kalacak, dört ay gibi bir zaman zarfında yapılacak maçlarda ceza faslı müstesna; ne idarî ve ne de teknik husus larda hiç bir rol oynamayacaktır. Bu maksadla bundan bir ay evvel Istanbulda Federasyon mümessilinin iştirakile üç mıntaka ajanile yapılan toplanlıda millî küme talimatnamesinin ana hatları tespit edilmişti. Beden Terbiyesi Umumî Müdürlüğü nün tasdikına gönderilen bu talimatna me, maçlar çok yaklaştığı halde henüz alâkalı kulüblere gönderilmemiştir. Sadece bir tasdikten ibaret olan tali matnamenin bu kadar gecikmesi olsa olsa esaslı değişikliklere lüzum görüldü ğünden ileri gelmektedir. Kulübleıi pek sıkı bir surette alâkadaı eden millî küme talimatnamesinin maç lara üç beş gün kala gönderilmesinin doğuracağı mahzurları sırası geldiği zaman ortaya ç'''armak daha doğru olacaktır. Soldan sağa: 1 Sanayi aletlerine sürülen bir madde (mürekkeb kelime). 2 Vücudünde soğuk hissederek, nota. 3 Vâzılı ve net değil, suyun akışmı tarif eden bir kelime. 4 Fasıla, takılan. 5 Kuruntu, henüz ol mamış. 6 Bir hayvan, göğüs. 7 İç uzuvlarımızdan biri, zamanın kısımlaruı dan. 8 Menfaatini duşunen (iki kelime). 9 Fazla insan toplantısı. 10 Evvelce «şu» yerine kullanılan bir kelime, bir emrin tersi, bir cins işl«me tezyinatı. 11 Bır mevsim, koruma. Yukarıdan aşağıya: 1 Ayni seviyede bulunmaklık. 2 Kabile, gözleri ayni noktaya bakmaz. 3 Basa giyilen sivri şey, Birinci Muradı vuran Sırblı. 4 Fena değil, «müsaade ko par!» manasma mürekkeb bir emir. 5 Ters çevirirseniz eski bir medeniyet olur, bir şeyin en derin noktası. 6 Dişi değil, binalar (cemi). 7 Bir cins taş, bllgi. 8 cereyan ediş, bir gün. 9 «Bunu bırak yerlne para al!» manasına geien mürekkeb bir emir. 10 Hararet alan, bir emir. 11 Vilâyet, bir cins içki, uzakta olan bir şeyi göstermek için kullanılan bir tabir. Evvelki bulmacamn halledümis sekli i 2 8 4 !• | 1 11 * İMİUJLJ 1 1 1 1» I Osmanlı Bankası İLÂN AİLE SANDIĞI PİYANGOSU Osmanlı Bankasınca ihdas edilen «Aile Sandığı» piyangosunun keşidesi 25 mart 940 tarihinde icra edilip atideki ikrami» yeler tevzi edilecektir: 1 a d e d T . L , 1,000. hk = T.L. 1,000.4 » T.L. 250. hk = T.L. 1,000.5 » T.L. 100. hk = T.L. 500.25 > T.L. 50.. hk = T.L. 1,250. 22 » T.L. 25. hk = T.L. 1,250. 85 aded ikramiye için: T.L. 5.000.Işbu keşideye ilkteşrin 939 mart 9940 altı aylık müdet zarfmda «Aile Sandığı»' (tasarruf cüzdanı) hesabında matlubu T.L. 50 den aşağı olmıyan her mudi iştirak edecektir. Avukatııt Yazan: Ali Haydar özkent Maruf avukatmızın adlî edebiyata hediye ettiği 860 sahifelik bu kıymetli eser, sade meslek mensublarının değil, içtimaî hayatın vâkıalarına yakından vâkıf olmak isteyen bütün münevverlerin okuyacağı bir kitabdır. Her kitabcıda bulunur. Tan hakkındaki dava Yedincideki dava, «geri zihniyet, ileri zihniyet» mevzulu yazısından dolciyı, «Tan» gazetesinin sahibi ve neşriyat müdürü Halil Lutfi Dördüncü ile yazının muharriri Sabiha Zekeriya Sertel aleyhlerine açılan davadır. Sabiha Zekeriya Sertel, «Afrodit» davasında mahkemenin ârâ kararına karşı mütalea beyan etmediği gibi dava mevzuu üzerınde de durmadığını, yazısında şahıs kasdedilmediğini, sadece bir zihniyet mukayesesi yapıldığını anlatmıştır. Halil Lutfi Dördüncü de, bu esastan cevab vereıek. gazetelerin vazifesi umumî efkâra tercüman olmak olduğunu, neşriyatla bu gibi münakaşaların yapılabileceğini ilâve etmiş ve «bizde ekseriyet, san'at ve edebiyata karşı hür fikirlidir. Biz de bu vesile ile yaptığımız nesriyatta bunu tebarüz ettirdik. Yoksa Müddeiumumiyi kasd ve mevzuu bahsetmedik.» diyerek, esasen «Afrodit» i istihcanla it ham edenin, bu hususta ilk raporu veren Ibrahim Hakkı KonyaU olduğunu ve o nun mütalea yollu beyanı tenkide uğradığını ılâve etmiştir. «Tan» gazetesinin altmcı cezada başka davaları bulunduğu bahis mevzuu oldu ve davalar tevhid edilip edilmemek üzere oradan istilâmda bulunulmasına karar verildi. Tekirdağından L. Sönmez imzasile fikâyet mektubu gönderen okuyucumuza : şikâyet Sarih adresinizi bildiriniz ki mektubunuzu neşredelim. İngiltereye ısmarlanacak vapurlarımız Ingilterede inşa olunacak 1 \ vapura aid son müzakereleri yapmak ve mukaveleyi imzalamak üzere bu vapurların ihalesi yapılan Suvan Hanter birkfsik tez. gâhlannm salâhiyettar bir mümessili Ankaraya gelmiş ve Münakale Vekâletile tema^lara baslamıştır. Ingilterede yapılacak 1 1 vapurun dörSağlam çocuk dü her hatta çalnab'lecek tonajda olacak, diğerleri Ayvalık, Karabiga ve İnebolu Bu Isimdeki zengin mündericatlı haftahatlannda islivecek tiote insa olunacaktır. lık çocuk gazetesinin dördüncü sayısı mart ünitelerile çıkmıstır. li, ikinci maçı 1 1 de Beyoğlusporla Güneş takımlan yapacaklardır. "zi • İMİF |z EİC 1 İVİA L İİDİEİLİİİK • N E İ M EİK • LİIİRİE T • Yll V • İH « İ K İ I İ T AİB E İ R • GİA B • !S m Mİ İ N m Ç|ü RİOİKİ»|S AİL İ L 1 M A YİAİR 1 • E G tk M * B Ü KİE R EİK İ İL E A KİA L A R • N IİTİB N • T E Z • İA OIVIE YENİ ESERLER G E|V E z EİCİO cıu Kİ 7 S 10 11 Tötonya Alman Klübü azalarına: 28 maTt 1940 tarihli perşembe günij akşam saat 20,30 da Tötonya kulübünda yapılacak olan senelik umumî içtimaq gelmeniz rica olunur. 1 Geçen seneki içtima raporunuf okunması. 2 Reisin raporu. 3 Muhasible murakıblann Tapor ı ları. 4 Muhtelif arzu ve talebler. Heyeti İdare RUZNAME ( Mekteb maçları Mektebler arasındakı lik maçlarının en güzel oyunları bu gün Taksim stadında yapılacaktır. Birinci maçı Galatasarayla Kabataş, ikinci maçı da Boğaziçi ile Istanbul lisesi takımları yapacaklardır. Şeref sahasmda ise; ilk maçı Pertevniyal ile Istiklâl, ikinci maçı da Vefa, Haydarpaşa liseleri takımları oynayacaklar dir. Rekabet kabul etmez erişilmez kuvvet Pazar günkü maçlar Pazar günü yapılacak maçların üzerinde durulacak oyunları Taksimde yapılacak Galatasaray Vefa maçile, Şeref sahasında oynanacak Fenerbahçe Beykoz arasındaki maçlardır. Galatasarayın artık birincilik yolunda hiç bir ümidi olmadığl için, yapacağı n.açın nihayet zevkli bir oyun olmaktan başka bir kıymet ifade eder tarafı yoktur. Fenerbahçe, en son karşılaşmayı Be şiktaşla yapacak ve bu maçı kazandığı takdirde şampiyon olacaktır. lste bu ümidledir ki, Fenerbahçe Beykoz maçı her bakımdan ciddî bir alâka ile takibe değer bir oyundur. Fenerbahçenin gerek Beykoz, ve gerekse Istanbulspor maçlarını mutlaka kazanması lâzımdır ki, Beşiktaşla birinciük yolunda ayni iddiayı taşımağa hak ka zanmış olsun. Geri kalan maçlardan Beşiktaşla. Hi lâl oyunu, Beşiktaşa kolay bir galibiyet kazandıracak maçtır. Kadıköyde yapılacak Süleymaniye Topkapı maçile, lstanbulspor Kasımpaşa maçı birbirlerine bir hakimiyet göste remeden cereyan edecek oyunlardır. Likteki vaziyetleri bakımmdan bu maçların da kendisine mahsus mutlak bir hususiyeti olduğu muhakkaktır. *** Taksim stadı tarafından tertib edilen sabah maçlarına pazar günü devam edilecektir. Saat 9 da ilk maçı Galatasarayla Şişyerde işitmiş, bir yerde okumuş gibiydim. Fakat bu sözü okuduğum veya işittiğim yer, mutlaka Selim Sekbanla alâkadar bir yer olacak ki, ayni cümleyi şimdi onun mektubunda buluyorum. Saadetimi alıp götürdüğünü iddia etmişim! Bunu ne zaman kendisine söyledim acaba? Ruhumun geçirdiği elim istihaleyi, kendi kendime bile itiraf edeli aradan çok zaman geçmedi. O gündenberi de, Selim Sekban Beyi ancak burada gördüm. Aramızda buna benzer hiç bir söz geçmedi. Düşünen kafam, gözlerimin önünde, yavaş yavaş bir sahne canlandırıyor. Oldukça yakın günlere aid bir sahne... Selâmhk tarafındayım; Selim Sekban Beyin odasında... Perdelerden süzülen yarım aydınhğın, ta ruhuma kadar indiğini, orada kıpırdanışlar uyandırdığını hissediyorum. Önümde, açılmış, bir tabaka beyaz kâğıd duruyor... Bu kâğıda bir şeyler yazıyorum... Bir mektub... Bütün ötekî satırlarını siyah bir çizgiden ibaret gördüğüm bu mektubda, bir cümle, şu dakikada, üzerine bir güneş huzmesi isabet etmiş gibi, harfi harfine gözümün önünde... «Alıp götürdüğünüz saadetimi geri getiriniz, beyefendi.» Bu, Selim Sekbanın bahsettiği cümlenin ta kendisi! rîür. Piyanist Ştatzerle bir talebesinin konseri Galatasaray denizcileri kır koşasu Galatasaray denizcileri tarafından tertib edilen kır koşusu gelecek pazar sabahı saat 10,30 da Robert Kolejde 3500 metreiik bir mesafe dahilinde yapılacakrır. Kosuya 35 atlet girecektir. Beşiktaş Halkevinin sokak koşusu Beşiktaş Halkevi tarafından üç kilo metreiik bir koşu tertib edilmiştir. Müsabaka Beşiktaş Halkevinin önünden başlayacak, müsabakaya her arzu eden atlet girebilecektir. Müsabakaya 1 7 mart pazar günü saat 15 te başlanacaktır. Yarışda birinciden beşinciye kadar derece alanlara mükâ fatlar verilecektir. Atletler saat 1 4 te Beşiktaş Hs'kevinde toplanacaklardır. Kadm Dünyası Konservatuar piyano profesörü Ferdi von Ştatser'le geçen sene Konservatuardan diploma almış olan Popi Panayotidis, 12 mart salı günü saat 2 1 de Fransız tiyatrosunda iki piyanoda beraberce bir konser vereceklerdir. Programda Mozart, Brahms, Debussy, Zayi 394 numaralı liman cüzdanı mı kaybettim. Yenisini çıkaracağımdan Strawinsky ve Liszt'in bazı eserleri ve Ferdi von Ştatser'in kendi bestelediği üç hükmü yoktur. Mehmed oglu Ahmed Ural dansı vardır. Bu güzel moda, san'at ve sinema mecmuasınm ikinci sayısı çok cazib, dolgun miindericatla bu gün çıkmıştır. tcinde kadım alâkadar eden pek çok yazı ve resimler vardır. Tavsiye ederiz. Ferdi von Ştatzer Popi Panayotıdis Bir sporcu vefat etti Eski millî takım güreşçilerinden Mu hafız alayı yüzbaşılanndan Şefiğin bira • deri eski güreşçi ve atlet Faik dün Şifa Yurdunda vefat etmiştir. Cenazesi bu gün Eyübde öğle namazını müteakıb Eyüb mezarlığına defnedilecektir. Faik uzun zaman güreş yapmış, disk atmış iyi bir sporcu idi. Allahtan rahmet diler, kederli ailesine taziyetlerimizi be yan ederiz. Fakat... Fakat buna imkân yok... Selim Sekban Bey, kendisi burada bulunmadığı günlerden birinde, benim kaIemimden çıkan bu sözü nasıl bilir? Bunu kendisine kim söyledi? Yazdığım mektubu göndermemiş, masamm gözüne saklamıştım. Orada, o kapalı yerde saklı duran mektubu, benden başka hiç kimse görmedi. Şu halde Selim Sekban Beyin mektubundaki tariz, bir tahminden, boş atıp dolu tutmaktan ibaret! Masamın çekmesini çekip bakıyorum. Işte, mektub orada duruyor. Onu, baştan aşağı bir kere daha okudum: «Alıp götürdüğünüz saadetimi geri getiriniz, beyefendi» cümlesile bitiyor. Selim Sekbanın mektubunda bahsi geçen ve geri getirilen saadet, buradakinden başka bir şey olamazl Anlamıyorum. Baştan aşağı esrarengiz bir adam olan Selim Beyin, kapalı çekmelerin içinde saklı duran mektubları okuyacak kadar kuvvetli falcıhğı da mı var? Ne kadar düşünsem, bu muammayı çözemiyeceğim... Zaten, aylardanberi, Selim Sekban Beye aid her iş üzerinde boş yere düşünmekten öyle yoruldum ki!.. Şimdi, düşünülecek daha başka bir iş var. Kendimi düşünmek mecburiyetindeyim. Dünya milletleri arasında endüstri âleminin devletimiz vasıtasile ÇAPA'ya resmen verdiği (rekabet kabul etmez erişilmez kuvvet) unvan ve tevcihini sayın vatandaşlanma arzederken hakikaten cihanşümul şöhreti haiz firmalar •tnüstahzaratile lutfen mukayese etmelerini rica ederira. 250 gramhk kutular içerisinde bulunan ÇAPA MAJIKA PİRtNC UNLARI ve HUBUBAT UNLARI derecesinde hiç bir müstahzann mevcud olmadığ» görülecektir. Memleketimizin her köşe ve bucağında en müsaid fiatlarla ÇAPA müstahzaratını bulabilirsiniz. Beşiktaş: ÇAPAMARKA Kunıluş tarihi: 1915 Selim Sekban Beyin bu seferki gidışi, geçen defakine hiç benzemiyor. Mektubunda da yazdığı gibi, bir daha birbirimizi belki göremiyeceğiz. O, belki, diyor. Fakat bence bu, muhakkak. Bir hafta kalmak kararile gelen bir adam, geldiğinin üçüncü günü, kaçarcasma giderse, bir daha dönüp gelmiyeceğine bundan daha büyük delil olur mu? Ruhumda engin bir bezginlik var. Kalbim, bir mezar kadar kasvetli. Sabahleyin gözümü açar açmaz okuduğum mektub, bir ölüm mahkumunun fermanı kadar, yüreğime yeis sindirdi. Elime verilen, yepyeni hayat kitabının, sadece yaîdızlı, süslü kabını görüp, açtığım sahifesini okuyacak vakit bulamadan kapatmak mukaddermiş! *** dereceye kadar yakışıksız olduğunu oni anlatmak lâzım. Fakat nereye yazacağım? Hangi adrese? Bir arada yediğimiz son öğle yerne* ğinde, büyükanneme, ihtiyaten bir tara< fa kaydetmesini rica ederek, yeni bir mektub adresi vermişti. «Istanbul, postS kutusu 999 adresine yazarsanız, mektu* bunuz benim elime gelir» demişti. Pek kulak vermemiştim ama, numar^ nasılsa aklımda kalmış. Bu adrese yazabilirim. Yazacağım mektubun plânı zihnimda tamamen hazır. Gece, el ayak cekildikten sonra, oda« ma kapandım. Selim Sekban Beye yaza* cağım bu son mektub için sükunete, bü* yük bir sükunete ihtiyacım var. Çünkü bu mektub, zehirlenen hayatw mın bir tarihçesi, çalınan saadetimin, onu çalan hırsızın yüzüne haykırılmış feryadı olacak. Tefrika No. 45 Nakleden: HAMDI VAROGLU Muhakeme kabiliyetimi tamamen kaybetmiştim. Kafamın içi uğuldayordu. Bu vaziyette ne kadar kaldığımı bilmiyorum. Aklımı başıma topladığım zaman, parmaklarımın ucunda ince bir temas, elimde bir kâğıd parçası tuttuğumu bana anlattı. Mektubu gözlerime yaklaştırdım, tekrar okudum. Bu mektub bana, Selim Sekban Beyin, ben uykudayken çıkıp gittiğini, bir daha belki hiç gelmiyeceğini anlatıyordu. Fakat o satırlann haykırdığı bu korkunc haber, gene koyu bir muammaya bürünüyordu. Selim Sekban niçin gitmişti? Niçin böyle birdenbire gitmek mecburiyetinde kalmıstı? Birbirimizi bir daha görememek ihtimali neden ileri geliyordu? Mektubun bir cümlesine, daha fazla takılıp kaldım. «Alıp götürdüğümü iddia cttiğiniz saadetinizi geri getirdim> cümle ? ;. Ben bu sözü hatırlayordum. Bunu bir Misafirin bu gün gideceğini bilir miyim ben? A a a! Selim Beyin bu gün gideceğini bilmiyor muydun? Hayır, nereden bileceğim? Sen biliyor muydun sanki? Tabiî, kızım. Hanımefendi dün geceden bana da söyledi, bizimkine de arabayı hazırlamasını emretti. Ikimiz de erkenden kalktık. Baska türlü, horozlar ötmeden ben Selim Beyin yüzünü nereden gcecektim> Hayretten hayrete düşüyordum. Selim Sekban Beyin, hiç beklemediğim halde bu anî gidi^i zaten kâfi derecede acı bir sürprizdi. Fazla olarak, onun gideceğini köşkte herkes bildiği halde bunun benden gizli tutulması ikinci ve daha acı bir sürpriz oldu. Kendimi, aleyhime el ve dil birligi eden bütün bir ev halkı ortasında, kötü talihimle başbasa kalmış gibi gördüm. Dadımdan öğrenilecek bir şey kalmamıstı. Onu savdım. Mektub elimde, yai tağımın kenarma iliştim. Büyükannemle aramızda, Selim Sekban Beye, onun anî surette çıkıp gidişine dair bir kelime bile konuşulmadı. Hiç bir şey sormadım ve sormıyacağım. Etrafımda cereyan eden her şeye karşı öyle derin bir lâkaydi duyuyorum ki! Yalnız, zihnimi kurcalayan bir nokta Yanıma bir deste kâğıd koydum. Kavar. Selim Beyin, kibar bir insana yakışlemime yeni bir uc taktım. mıyan bu hareketini yüzüne vurmak, maEtrafı bir kere daha dinledim. Köşkün nasız mektubuna cevab vermek isterdim. içi, kalbim gibi, bir mezar sessizliğinft Bir daha yüzyüze gelmiyeceğim bu gömülü. mağrur adamın son hakaretine boyun iğYazıyorum. mevi şerefsizlik telâkki ediyorum. Evet, yazmak, yaptığı bu hareketin ne İArkast varl t

Bu sayıdan diğer sayfalar: