5 Nisan 1940 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4

5 Nisan 1940 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURİYET 5 Nisan 1940 j Küçük hikâye lercumeı hal DuYDUNUZMU? Moda belâst Moda, insanları her devirde kendisine esir etmiş ve daima, müptelâsı kadar çok miinekkid kazanmıştır. Giyim kuşamda olsun, diğer sahalarda olsun, bu böyledir. Meselâ, şu dans modası. Ortaya atılan her yeni dans, kadın, erkek, etrafına yüz binlerle mürid toplayor. Hem de. bu uğurda, akla hayale gelmiyecek türlü güçlükleri göze almak şartile. Dans tarihinin eski sahifelerini karıştırırsak, göreceğimiz garibeler az değildir. Meselâ, gavot ve mönüe denilen dansların rağbette olduğu devirlerde, vücudün dik durması ve ayakların dışarı doğru çevrilmesi, dansm esaslarındandı. Dans muallimleri, cambazlıktan farkı olmıyan bu işe, dans meraklılarını alıştırabilmek için «ayakları çevirmeğe mahsus kutu» adı verilen bir nevi tahta ayakkabı icad etmişlerdi. Dans dersi alanlar, bu kunduralan giyerler, dans aşkına, ayaklarının dışan doğru dönmesi işkencesine saatlerce tahammül ederlerdi. Bu kadar olsa gene iyî. Vücudün dik, boynun kibar ve asil bir duruş iktisab etmesi için, ayaklan kutuya koymadan yarım saat evvel, boyun, madenî bir gerdanlığa hapsedilirdi. Hürriyet için can veren insanlann, modanın bu en zalim esaretine seve 9eve boyun eğişleri ne akıl ermez bir sırdır! Mark Tvvafn'den RADYO Ann Sheridan yıidızlığa terfi etti Bir rejisör diyor ki: «San'atkâr ideal bir kadın vücudüne sahibdir. Şeytan bakışlı gözlerinde Hattıüstüva mehtablarmın parıltısı yanmaktadır» Holivuddan dün gelen haberler, sinema merkezinin en güzel kadın artistlerinden biri olan Ann Sheridan'ın mensub olduğu kumpanya tarafından yıldızlık mertebesine yükseltildiğini bildirmektedir. Şimdiye kadar muhtelif filmlerde ikinci derecede rollere çıkmakta olan bu gene kız, gerek çehre güzelliği, gereKse vücud tenasübü itibarile cidden misli nadir bulunur bir şahsiyettir. İlk defa film âmili Ben Groves tarafından bir güzellik müsabakasında birinciliği kazanması neticesi keşfedilmiştir. Film âmili bu güzel san'atkâr hakkında şu mütaleayı yürütmektedir: Ann Sheridan, ideal bir kadın vücudüsahibdir. Şeytan bakışlı gözlerinde hattı üstüva mehtabının parıltıları yanmaktadır. Evet, bin rakib ajasında Teksas gükraliçesi namını kazanan bu kadın cidden böyle tarif edilmeğe lâyıktır. Fakat Ann Sheridan ele geçirildiği günden itibaren kendi haline bırakılmıştır. Sade Amerikalı gene kızları değil, dünyanın muhelif taraflarından getir'dikleri cinsi lâtife. mensub şahsiyetleri tekâmül ettirerek beyaz perdenin kahramanı haline getiren Holivuddaki film âmilleri için asen yeni dünyah olan böyle mümtaz bir ipi mükemmel bir hale getirmek hiç de güç bir iş değildi. Sigrid Guri, Ann Sothern gibi Avrupanın şimal memlekeilerine mensub kızcağızlan, Anna Bcl'a gibi halis Fransız kadınını büsbütün baska bir vaziyete soktuktan sonra bu güzel .Amerikalıdan bir yıldız yaratmnk niçin mümün olmasın? Bir kaç kigi, bir tercümeihalimi yaza çıkmamış. Onlar, Morgan*ın, sulardan dıcak olursam, yapacak başka işleri bu şarı çıkmasını kemali sabırla ve beyhude lunmadığı takdirde belki okuyacakların yere bekleye dursunlar. Bir de bakmışlar ihsas ettiklerinden, halkın bu tehalüküne ki gemi yavaş yavaş açılıyor ve demirin mukabeleye karar verdim. lşte yazıyo zinciri, tekne boyunca, miskin miskin sallanıyorl Hayretler içinde kalmışlar. Gerum: Ailem asil ve eski bir ailedir. Aslımız minin fersude defterinde, bu meseleye çok eski zamanlara kadar uzanır. Twain dair şu acayib kayda tesadüf ediliyor: lerin hafızasında mevcud bulunan en eski «Ve sonradan anlaşıldı ki, bu garib ecdad adı Higgins'dir. 8u zatın yaşadığı yolcu suya dalmış ve geminin demirini Onbirinci asırda, ailemiz, Ingilterenin çözmüştü. Sonra, bu demiri sırtlayıp göCork Kontlugunda, Aberdeen'de oturu türmüş, tesadüfen bulduğunu süyleyerek, yormuş. O tarihten sonra, Higgin yerine, memleket içindeki vahşilere satmıştı. Uneden dolayı Twain adını kullandığımıza ğursuz köpoğlu...» gelince bu, hiç birimizin, incelemeği ak Bu ceddimiz, esasen, pek asil ve mületmediğimiz bir sırdır. Meşhur ailelerin kemmel duygulara malikti. Ameıika yerhepsinde olduğu gibi, bu işin altında da lilerinin manevî terbiyesine ve medeniyeşairane bir hikâye bulunsa gerektir. tine ilk alâka gösterenlerden biri olduğuArthur Twain, pek mühim bir şahsi nu hatırlatmakla iftihar ederim. Kendisi, yetmiş. lş adamı imiş ve kızıl Guillaume orada, bir nümune hapishanesi ve bir daı devrinde, dağ yollarında icrayi san'at ağacı yapmış; yerlilerin manevî seviyesiedermiş. Otuz yaşlannda iken, Ingiltereni, diğer herhangi bir inkılâbcıdan çok danin, Newgate denilen meşhur ve eski biha fazla yükseltmiş olmak şerefini, son nalarmdan birine, sayfiyeye gitmiş ve bir nefesine kadar kimseye vermemiştir. lşte, daha dönmemiş. Orada ikameti esnasında o tarihlerde, ceddimizin tercümei hali, bir ani surette ölmüş. takım müphem kelimelerle, birden bire 1 1 60 senesine doğru, ecdadımızdan, bitiyor. Amerikada, ilk defa olarak, beAuguste Twain şöhret kazanmışa benziyor. Bu zat, azizliği pek severmiş. En ho yaz derili bir adamın asılışı ve ceddimin, şuna glden şey, eski kılıcını kemali itina bu hâdise ile şahsen alâkadar bulunuşu, ile biledikten sonra, karanlık gecelerde, o tarihe tesadüf ettiği tahmin olunuyor. Bu inkılâbcının torununun torunu, bin münasib bir mahalle gizlenip, yoldan geçenleri şişlemek ve onlann hayretle zıp altı yüz filân tarihlerinde arzı endam etlayışlarını seyretmekmiş. Doğuştan nek miştir. Tarih, kendisini, «Ihtiyar Amiral» re bir adammış ama, işi tadında bırakma lâkabile tanır. Uzun zaman, hafif ve seri, filolara mış. Bir gece, gene her zamanki gibi eğ müsellâh gemilerden mürekkeb lendiği sırada, zabıta memurları kendisi kumanda etmiş ve tüccar gemilerinin sürni tevkif etmişler. Yukarıdan gelen bir atini arttırmak suretile büyük hizmetler emirle, vücudünün, keza yukan kısmını yapmıştır. Kovaladığı gemilere, uzaktan kesmişler ve geleni geçeni seyredip eğ o kartal gözünü bir dikti miydi, bunlar, lensin diye, kendisini, Temple Bar'da, denizleri aşmak için harikulâde bir gayyüksekçe bir yere oturtmuşlar. Yerini be ret sarfına başlarlarmış. Bunların içinde, ğenmiş olsa gerek. Çünkii o zamana ka lhtiyar Amiralin bütün gayretine rağmen dar, başka hiç bir yerde, bu kadar fazla tembellik eden olursa, Amiral, gitgide arkalmamış. tan, müthiş öfkeye kapılır ve nihayet öfBunu takib eden iki yüz sene zarfında, kesini yenemiyerek geminin üstüne çullaşeceremizde, bir çok asker ismine tesa nır, onu sıkı sıkıya kendi bordasına bağdüf edilir. Bunlar, harbe giderken, şarkı lar, yalnız kendisince malum bir limana söyleyerek, geri kıt'aların ta arkasından götürürmüş. Amiral, bu limanda, gemi sayürüyen; muharebeden sonra da, daima, hiblerinin gelip mallarını istemelerini raordunun en önünde avdet eden kahra hat raht beklermiş. Fakat gelen giden de man ve civanmerd insanlarmış. olmazmış. O arada, bu gemilerin tayfasıOnbeşinci asır başında, «mekteb ho nı tembelliğe alıştırmamak ve sıhhatlericası» lâkabile de anılan, «güzel Twain> i ni muhafaza etmek için, onları, daima buluyoruz. Fevkalâde güzel bir elyazısı banyo ile biten bir kuvvet idmanına mecvarmış. Her kimin yazısı olursa olsun bur edermiş. Bu jimnastiğe, tayfaların öyle mükemmel taklid edermiş ki, insan hepsi bayıhrlarmış. Nitekim, banyodan gülmekten kırılırmış. Uzun müddet ic sonra hiçbirisinin şikâyet ettiği işitilmemiş. rayi san'at etmiş. Sonra, günün birinde, Malsahibleri, gemilerini geri istemekte bir taahhüdname imzalamış ve dağ yol fazla gecikirlerse, Amiral, sigorta parası larında taş kırmağa gitmis. Bu kaba iş kaybolmasın diye gemiyi yakarmış. onıin ellerini bozmuş. Maamafih, taş kıNihayet, bu mühim adam, uzun ve şerıcılık mesleğinde bulunduğu müddetçe, yani fasılalı surette takriben kırk iki se refli bir ömür sürdükten sonra, ölmüş. ne, eğlenceli bir hayat geçirmiş. Sonun hayat bağı, iyice sabunlanmış bir ip şekda da, vazife başında ölmüş. Bu uzun linde, birdenbire kesilmiş. Dul karısı, emüddet zarfında, kendisini istihdam ğer bu ip on beş dakika evvel kesilseydi, edenleri o kadar memnun Lırakmış ki, kocasının dirilebilecek olduğunu, son nehiç bir zaman, bir haftadan fazla işsiz fesine kadar, önüne gelene anlatmış durkalmamış. Böyle yüksek bir teveccüh ka muştu. On yedinci asrın ikinci nısfında yaşazandıktan başka, birlikte çalıştığı diğer artistler tarafından da pek takdir edilir mış olan Charles Henry Twain değerli miş. «Zincir arkadaşlan» namile tesis et bir misyonermiş. Cenub denizi adalılarıntikleri gizli bir hayır cemiyetinin nafiz a dan on beş bin kişiyi dine davet etmiş ve zası imiş. Saçları daima kesikmiş; hep köpek dişinden yapılma bir gerdanhkla çizgili esvab giyermiş; öldüğü zaman hü bir çift gözlüğün, pazar duasına gitmek kumet matem tutmuş. Vefatı, memleket için kâfi bir kıyafet olmadığını onlara öğiçin bir kayıb teşkil etmiş; zira çalışkan retmiş. Cemaati, kendisini pek severmiş. ve muntazam bir adammış. Ölmüş. Cenaze merasiminden sonra, kaBir kaç sene sonra, meşhur Morgan labalık bir kafile halinde lokantadan çıTwain geliyor. 1492 senesinde, Kristof karlarken, yaşlı gözlerle birbirlerine baKolomb'la birlikte Amerikaya geçen zat! kıp, müteveffanın çok iyi bir misyoner olGeçimsiz, almgan bir adammış derler. duğunu söylüyor ve tükenmesinden dolaAmerika yolculuğu devam ettiği müddet yı esefleniyorlarmış. çe, yemeklerden şikâyet etmiş, bu hale Ecdadım arasında, bir başka göbekten bir an evvel nihayet verilmezse gemiden gelenler de var. Fakat bunlar, asılacak kaçıkıp gideceği tehdidini savurup durmuş. dar büyük bir şöhrete sahib olmadıkları Allahın günü burnu havada, geminin için sade hapse girmekle iktifa etmişler. içinde oradan oraya dolaşıp Kristof KoBenim kendi tercümei halim, bu saylomb'un nereye gittiğinin farkında bile dıklarımın yanmda pek sönük kalacağı olmadığmı, oraya bundan evvel asla aiçin, yazmağı asılacağım güne talik etmeyak bile basm.adığına emin olduğunu söyği münasib görüyorüm. Tercümei halleriliyerek süvari aleyhinde atıp tutarmış! ni yazanlar hep böyle yapsalardı, insanO tarihî «kara! K a r a b feryadı. Gemide lar rahat ederdi sanıyorum. herkesin yüreğini titretmiş, onunki müsÇeviren: tesna. Ufukta görülen sahilin teşkil ettiği HAMD1 VAROĞLU ince çizgiyi, isli bir cam parçasından, bir müddet seyrettikten sonra «eğer bu bir s «al değilse arab olayıml» demekle iktifa etmiş. Bu şüpheli yolcu gemiye geldiği za Sanyerde tstika man, yanındaki eşyası, eski bir gazete met Eczanesi sahibi kâğıdına sarıh, B. G. markalı bir menNuri Ağatanın kızı, dilden, L. W. C. markalı bir pamuk çoHaydarpaşa lisesi rabdan, D. F. markalı bir yün çorabdan, kimya muallimi Izbir de O. U. R. markalı gecelikten ibaretzet Ağatanın kardemiş. Buna rağmen, yolculuk devam ettiği §i, Nişantaşı kız orta müddetçe, sandığını bahane edip çıkarmadığı patırtı; kendisine, öteki yolcu mektebi mezunla ların heyeti umumiy.esinden fazla ehem rından ve İstanbul miyet verip takınmadığı azametli tavır lisesi onuncu sınıf kalmamış. Geminin baştarafı denize gö talebelerinden Mü mülüp de dümen tesirsiz kalınca John cellâ Ağatan, tedavi Morgan, muvazeneyi temin etmek için, edilmekte olduğu hastanede evvelki aksandığını kıç tarafa taşır, neticeyi bekler şam hayata gözlerini kapamıştır. Cenazesi dün öğleden evvel Sarıyere miş. Geminin arka kısmı suya gömülecek getirilmiş ve namazı Sarıyer camiinde kıolsa, sandığını baştarafa taşıtmak üzere bir iki adam vermesi için, Kristof Ko hndıktan sonra orada aile mezarhğına defnedilmiştir. Zavallı gence Allahtan lomb'a müracaat edermiş. Fırtınah havalarda, onu kilidli bir yere rahmet diler, kederli ailesine taziyetlerikapamağa mecbur oluyorlarmış. Çünkd, mizi sunarız. ^ t j d e d i mahud sandıktan dolayı öyle fery» " Şehremini Halkevinde yormuş ki, tayfa, verilen emirleri işitmez konferans o'.uyormuş. Kendisinin, namusa mugayir, Şehremini Halkevinden: j ahud saygısızca bir hareketi görülmüş ol6/4/1940 günü akşamı saat 20,30 da Cemasa gerek. Yalnız, gemi defterinde «garib bir hâdise» diye tavsif edilen şu vak'a maleddin Server tarafından Evimizde (Mayazılı: Morgan, gemiye geldiği zaman, ruf ve amatör hayal üstadları) mevzulu ; ukarıda da söylediğim gibi, bütün eşya bir konferans verilecektir. Davetiyeler Ev idare memurluğundan alınır. sı, eski bir gazete kâğıdına sığıyormuş. I'araya çıkarılacağı zaman, ayni eşya, Mari Üstad konseri cört büyük sandık, bir hasır sepet ve iki Beyoğlu Halkevindenşampanya sandığı doldurmuş. Fakat, eşEvimizin tertib eylediğl piyano konseri, 3'asını karaya çıkardıktan sonra geri dö san'atkâr Mari Üstad tarafından 10 nisan nüp, bazı eşyasmın kaybolduğunu, ö.eki 940 çarşamba akşama saat 21 de Beyoğlunyolcuların yükleri arasında araştırma ya da Saray sinemasında verilecektir. Keyfipacağını, küstah bir tavırla söylediği za yet musiki sevenlere arzolunur. man, artık fazla ileri gittiğini görmüşler ve îçtimaa davet kendisini tutunca denize fırlatmışlar. SonAdana liselerinden yetişenler cemiye ra, tayfalar, küpeşteden sarkıp, suyun yü tinden: Cemiyetimizin yıllık kongresi 6 nizüne çıkmasını beklemişler. Fakat, süt li san 940 cumartesi günü saat 14 te Eminöman suyun üstüne, bir hava kabarcığı bile nü Halkevinde akdedilecektir. ( Bugunkü program ) KADrODİFÜZXON FOSTALAB] Dalea nzunlnirn: Tiirklye Kadyosu 1648 m. 182 Kc/s. 120 Kw Ankara » T. A. P. 31.70 m. 9465 Kc/s. 20 Kw. TÜKKtYE Ann Sheridan Sakathk tarifeMİ 1 7 mart 1665 tarihinde, H o 1 a n d a cumhuriyeti, memleket uğurunda yaralananlar için bir tarife yapmış ve bunu bir emirname ile ilân etmiş. Tarife hayli şayanı dikkat. Meselâ, harbde olsun, diğer bir vatan vazifesinin ifası esnasında olsun, iki gozü birden kör olanlara 15,000 lira verilecek. Bir gözün bedeli ise 350 liradan ibaret. İki kolunu kaybeden 15,000 lira alacak; halbuki bir tek kola bunun yarısından da az baha biçilmiş. Hatta sağ kol, sol koldan daha pahalı. Biri 450 lira, öteki 350. Eller, ayaklar için de, böyle tek, çift hesabile takdir edilmiş kıymetler var. Esas itibarile çok iyi düşünülmüş bir şey ama, listedeki muhtelif meblâğlar arasında bir mukayese yapılınca, bazı garabetler görülüyor. Meselâ, sağ kolunu kaybedene 450 lira veriliyor. Halbuki sağ elin bedeli 700 lira. Kol gidince el de beraber gittiğine göre, kola elden fazla vermek icab etmez mi? 1 665 senesînde, însan vücudünün en değersiz tarafı bacak olmalı ki, en az ona kıymet konmuş: 200 lira. O devrin sür'at devri olmadığına, insanlann koşmaktan ziyade oturduklanna göre belki bu bile çok görülmüştür. Iılaşmasına, Marlene Dietrich Amerikan tabiiyetini kabul etmesine rağmen gene kendi esaslı şahsiyetlerini muhafaza ediyorlarsa Ann Sheridan da yepyeni bir artist olarak karşımıza çıkacak, yani bir Jean Grawford, bir Carole Lombard, bir Jeanette Mac Donald taklidi olarak değil, şimdiye kadar hiç tesadüf etmediğimiz bir şahsiyet halinde sinema seyircilerini bediî heyecanlara düşürecektir. Güzel Ann Sheridan'ı sade tabiatin kendisine veıdiği meziyetler için değil, san'atkârane kudret ve mehareti için de alkışlamaya hazırlaMaamafih nasıl Greta Garbo Amerika nalım! İC Flipin adalarında doğmuş bir gene kız olup Warner biraderler tarafından keşfedilmiş bulunan Brenda Marshael «Casus!» ismindeki filimde baş kadın olünü oynamaktadır. Eserin diğer ar istleri Montagu Love ile Henry Danielldir. İC M. G. M. şirketi Amerikanın muh elif sahnelerinde muvaffakiyet kazanmış lan «Filâdelfiya'nın hikâyesi» isminde ki piyesten bir filim vücude getirmek ni^etindedir. Filmin baş kadın rolünü pi r esin ekseri temsillerinde de baş rolü oynamış olan Katherine Hepburn'a vermek niyetindedir. İC James Cagney, Pat O'brien, Ann Sheridan «Alevli kemer» isminde bir kordelâ vücude getireceklerdir. İC Gene artist Jean Parker uzun zamandanberi kocasından ayrılmak istiyordu. Bir müddettir zevci aleyhine açtığı boşanGülhane müsamereleri ma davasile uğraşmakta idi. Nihayet hâGülhanenin altmcı tıbbî müsameresi nikim ayrılmalarına karar vermiştir. Koca sanın 6 ncı cumartesi günü saat 13,30 la «ından ayrılmak istemesi sebebini soran ga 15 arasında yapılacaktır. Arzu eden meszetecilere Jean Parker ju beyanatta bu lekdaşların teşrifleri rica olunur. lunmuştur: Ben Holivudda kalmaya mecbuBir tavzih rum, halbuki onun başka yerlerde ışi var. Üsküdar Halkevinden aldığımız bir mekNasıl olsa birlikte yaşayamıyoruz. BöyLe tubda deniliyor ki: karı kocahğın manası var mı? Resmen «25/3/940 tarihli gazetenizde neşrolunan ayrı seçi olmak daha ijy değil mi? bir havadiste Güzel San'atlar AkademisinİC Fred Mac Murray ile Madeleine den bahsolunarak, Üsküdar Halkevinde bir Carroll yeni bir filim çevireceklerdir. Bu tanışma çayı verdiği yaaalmaktadır.. kordelânm adı «O, daima bir Juliette Akademide böyle bir birlik teşekkül ettir» olacaktır. mediği gibi bu çaylar Akademinin hiç bir alâkası yoktur. Mevzuubahis eğlentiyi, Halkevi Ar kolunun sergi münasebetile tertib etmiş olduğunu, gazetenizde neşretmenizi saygılarımla dilerim.> 12,30 Program ve memleket saat ayarı, 12,35 Ajans ve meteoroloji haberleri, 12.50 Müzik: Muhtelif şarkılar (Pİ.) 13,30 14.00 Müzik: Kar^ık hafif müzik (Pl.) 18,00 Program ve memleket saat ayarı, 18,05 Müzik. Çalanlar; Cevdet Çağla, Fahire Fersan, Refik Fersan, Fahri Kopuz. 1 Okuyan: Necmi Rıza Ahıskan. 1 Zeki Mehmed Ağa Ferahnak peşrevi, 2 Şakir Ağa Ferahnak şarkı: (Güncü gamda ruzu şeb) 3 Melekset Ferahnak şarkı: (Titrer yüreğim ol gülü ter) 4 Nikoğos Ferahnak şarkı: (Hoş yaratmış bâri ezel) 5 Fahri Kopuz: Ferahnak saz semaisi. II Okuyan: Semahat Ozdenses. 1 Rakım Hicaz şarkı: (Gel üzme beni kaşlarmı çatma) 2 Fahri Kopuz Hicaz şarkı: (Bahar oLsa çemenzar olsa) 3 Rifat Bey Hicaz şarkı: (Gülşeni hüsnüne kimler varıyor) 4 Refik Fersa# Hüseynî türkü: (Birkaçı birleşerek). 18,45 Müzik: Saz eserleri. Çalanlar: Vecihe, Basri Ufler, Ruşen Kam, İzzeddin Ökte. 19,00 Serbest saat. 19,10 Memleket saat ayarı, ajans ve meteoroloji haberleri 19,25 Konuşma (Millî kahramanlık menkıbeleri) 19,40 Müzik Çalanlar: Cevdet Çağla, Fahire Fersan, Refik Fersan, Fahri Kopuz. I Okuyan: Melek Tokgöz 1 Hacı Arif Bey Kiirdılihicazkâr şarkı: (Deşrhe dağı sinede) 2 Hacı Arif Bey Kürdilihicazkâr şarkı: (Güzelim. hiç aramazsın) 3 Ethem Efendi Kürdilihicazkâr şarkı: (ince tül gömlekle gördüm). II Okuyan: Mustafa Çağlar. 1 Selânikli Ahmed Karcığar şarkı: (Tiri çeş manmla saydettin) 2 Lem'i Karcığar şarki: (Hüsnüne etvarı nazın) 3 Hüseynî türkü: (Sinemde bir tutuşmuş) III Okuyan: Radife Erten. 1 Nikoğos Hicazkâr şarkı: (Bana hemdem) 2 NevresHicazkâr şarkı: (Mızrabı gezindir) 3 Nasibin Mehmed Hicazkâr şarkı: (Seni candan severim). 20,15 Konuşma (Bibliografya) 20,30 Temsil: Ah! Bir Çavus Olsam! Yazan: Kemal Tözem. 21,30 Müzik Küçük orkestra. (Şef: Necib Askın) 22,15 Memleket saat ayarı, ajans haberleri, ziraat, esham tahvilât, kambiyo nukud borsası (fiat) 22 35 Müzik: Oda müzigi (Pl.) 23,00 Müzik: Cazband (Pl.) 23,25 23,30 Yarınki program ve kapanış. Bugün A S R I sînemada 2 BUyUk ve gUzel f'lm birden : Yaz gaati Bazı garb memleketlerinde, yaz saatine bir saat daha ilâvesi için bir temayül | varmış. Yani, mevcud bir saate bir fazla saat daha eklenecek. Bildiğimiz saati, bir misli ilâvesile ileriletmek ilk mevzuu bahsolduğu zaman, bu fikir bir çok itirazlarla karşılanmıştı. Sonra, alışıldı. Pek de alışıldı denemez ya! Tıpkı, Rumî takvimin efrenciye çevrildiği ilk sıralardaki gibi: Daha eskî marta on üç gün var. Durun bakalım, kış asil şimdi başladı! Nev'inden. Saatler ileri götürüldükten sonra: Sen ona bakma; saat dokuz ama, sekiz demektir, daha erken! Diyenler çok olduydu. Hoş, gene de öyledir. Alışılmışı varken, lâfzisine itibar eden bulunmuyor. Ya, bu bir saati ikiye çıkarınca ne olacak acaba? Öğle vakti sabaha; ikindi, öğleye, akşam ikindiye; gece. de akşama gelecek. O halde, ortalık ağarırken gece mi olacak? Fazla hesab etmeğe gelmez. 3 Ahbap Saadet Durağı Haydudlar Çavuşlar Arasında SONJA HENIE ve DON AMECHE tarafından oynanmış emsalsiz bir süper film Kahkaha tufanı ( TUrkçe SözlU ) ELLY J . ALEVROPOULO CHRYSOSTOME B. PATSIKAKIS Nişanlandılar. 31 Mart 1940 Müteveffiye Bayan Öjeni ALALEMCIYAN'ın istirahati ruhu için önümüzdeki 7/4/1940 pazar sabahı saat 10 da Be şiktaşta Ermeni kilisesinde âyini ruhanî icra edileceğinden müteveffiyeyi tanıyanlara berayi malumat arzolunur. Alalemciyan evlâdları MAX BIRADERLER'in Bugün matinelerden itibaren T A K S İ M Sinemasında JACKIE COOPER ve FRED BARTHOLOMEN istanbulda ilk defa olarak Tarafından fevkalâde bir surette yaratılan ( TEŞEKKÜR^ Hazin bir ölüm ALAYIN ÇOCUKLARI Ve arzuyu umumî üzerine ABDÜLVEHAB'ın en büyük ZAFERİ ASKIN GÖZ YASLARI Türkçe Sözlü, Arabca Şarkılı, Yeni Kopya Üç hafta evvel Taksimde düşürmüş olduğum pırlanta iğnenin sür'atle bulunmasında değerli mesailerini yakinen müşa » hede ettiğim polis ikinci şube müdürü Bay Nazımla Başkomiser Abdurrahmana ve bulunma hâdisesini öğrenmeme yaptıklan neşriyatla âmil olan muhterem Cum. huriyet gazetesine alenen teşekkürlerim.' arz ederim. A. Misak **• Beyoğlu Zükur hastanesinde yattığım müddetçe liyakat ve hazakati sayesinde beni muhakkak bir ölümden kurtaran kıymetli operatör Sadreddin Onarana kalbî teşekkürlerimi sunmayı bir borc bilirim. Y. S. O. berberi Mehmed Sfnema tarlhlnde daima ebedf blrer yıldız gibi parlayan ve yüksek eserlerl yaratan dünyanın en bilyük reJlsörU Feci bir tren kazası Dün, Kartalla Yunus istasyonu arasında feci bir tren kazası olmuştur. Gedikpaşada 6 numaralı evde oturan Devlet Demriyollan Dokuzuncu işletme müdürlüğünde ikinci şube yol şefi Mar dinli Hafız Hüsnü oğlu Nureddin Ünal, Yunus istasyonundan Kartala giden tTen altında kalarak feci bir sekilde ölmüştür. Kaza hakkında tahkikat yapılmakta. dır. ATLAS EKSPRESi ILK C E C İ L B. D Ü M l L L E ' i n son Z A F E R İ HALK OPERETİ Tam kadro, yeni repertuvarla An karadan başlıyarak büyük bir turneye çıkacaktır. Beşiktaş G Ü R E L sineması DEAN 4 BugOnden itiberen pazar akşamına kadar. Günduz: 2,30, suare y Y±F lş Sahra Kaçakçıları 8,30 da Beyoğlu Halk sineması Bu gün matineden itibaren 2 büyük fL, lim birden (İNTİKAM DARBESİ), İstanbulda ilk defa (CASUS PEŞİNDE), Vallas Berry. Dağda ölü olarak bulundu Çatalcanın Arnavud köyünden Lutfi oğlu Naim dağda ölü olarak bulu'nmuştur. Tahkikat yapılmaktadır. Buglin S A K A R Y A sinemasında İstanbulda ilk defa Paris Soir'ın tefrika ettiği en güzel rotnan... Sıcak memleketlerin mavi gökleri altında nefis bir tarihçe... Nişantaşmda Harbiye caddesinde Y A Y L A apartımanının 1 ve 2 numaralı daireleri. Kiralık ALOHA, SEVDALILAR GENNETi Baş rollerde : JEAN MURAD DANIELLE PAROLA ALERME ARIETTY ve HonolulıTnun blitUn gUzel kızları

Bu sayıdan diğer sayfalar: