11 Kasım 1940 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

11 Kasım 1940 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Büyük siyasî tefrika: 3 "Hitler, Blum a müreccahtır!99 «Majino hattı nazariyesi» Fransayı uyutmuştu Yazan: GORDON WATERF1ELD 9 sa bu suretle birinci sHezimet sırasında Borijdo sokaklarmda bu sesler yükseliyordu Fransada sağ ile sol partiler arasınHaki husuraet, bühassa son zamanlarda korkunc bir mahiyet almıştı. Siyasî grupların, ekseriyeti, sağa veya sola çevirmek için sürekli manevralar yapmaları yüzünden memleketin parlamento hayatı sonu gelmiyen istikrarsızhklar içinde çalkanıyordu. Tanınmış simalar, birbirlerine uluorta hakaret ediyor; kahvehanelerde arbedeler kopuyor, halta Fransız kadınlarmın çay ziyafetlerinde bile siyasî düşünceler, zaman zaman tıummalı bir hararet peyda ediyordu. Bütün bunlar, sanayicilrin, bankerlerin, fclerikallerin ve hükumet memurlannın iirkek kalbinde, halktan korkma hissini yeniden uyandırmakta idi. Fransızlar arasmda ayrılıklar ve husumetler o kadar derinleşmişti ki Fransa mütarekeyi imzalamadan önce, istiklâlinin son günİerini yaşadığı sırada Bordo sokaklarmda Hitler'in gelmesi, Blum'ün gelmesine müreccahtır!» sesleri yükseliyordu. ı Weygand gibi birçoklarının en büyük lcorkusu, komünistler tarafından hazırîanan bir halk ihtilâlinin kopması idi. Ve bunlar korktuklarına uğramaktansa, Almanların şartlarını kabul etmeyi tercih ediyorlardı. Fransanın hezimete uğra " tnasına ramak kaldığı sıralarda da zabıtanın en büyük tasası, komünistleri yakalamak, komünizme karşı temayül gösterenleri takib etmekti. Buna mukabil Fransız maneviyatını daha müessir bir surette tahrib eden faşistler bir seneden beri, hiç bir takibe uğramamakta idiler. Blum, Fransız âyanının muhalefet ve husumeti yüzünden iktidar mevkiinden çekilmeğe mecbur kaldıktan sonra radi. kal sosyalistler iş başına geçmişler ve , halk cephesinden ayrılmışlardı. Bunlann ' lideri Daladier idi. Daladier kuvvetli bir şahsiyet olsaydı, millî bir hükumet teşkil eder ve bütün Fransayı bir müddet için birleştirebilirdi. Fakat Daladier, içi boş bir Napolyon'du; Harbiye Nazırı ve \ Fransız erkânıharbiyesinin uşağı i&;. Reynaud gibi, miralay de Gaulle gibi basiretli adamlar ordunun, Hitler ve Alman erkânıharbiyesi tarafından tutulan usule göre hazırlanmadığım söylediklerl haîde Daladier Fransız erkânıharbiyesinin nok tai nazarmdan ayrılmadı. Ve düşmamn motörlü kıt'alarından bahsedildikçe iki kelime ile cevab verildi: Majino hattı! r sınıf bir devlet olmaktan çıkmıştı. Fransa hükumeti, Almanyanın gayriaskerî mıntakayı işgal etraesinin mana ve şümulünü müdrikti. O halde niçin bu harekete mukabele etmedi? Çünkü Hitler, harekete geçmek için en tnüsaid fırsatı kolîamıştı. Fran sada iki ay sonra umumî seçim yapıla caktı. Albert Sarraut intikal devrinin hükumeti başmda idi ve Flandin Hariciye Nazın idi. Bunlar, İngilterenin bir yardım vadedecek vaziyette olmadığını görerek hiçbir mukavemet teşebbüsünde bulunmak istemediler. Ve bu dakikadan baçlayarak Hitler bir daha geriye bakmadı. Fransa, tekbaşma hareketi göze alacak derecede müstakil olsaydı, Alman fırkalarını, rnuhakkak ki, dur durur. ve Hitler'in genişleme siyasetine sed çekerdi. Fakat Fransa, hiç bir riski göze alacak vaziyette değildi. Ve bu sıradan başlayarak Fransada Bonnet, Flandin, Laval gibi infirad siyaseti taraf tarlarının nüfuzu arttı ve bunlar 1936 haziranında iş başına geçen Halk cenbesi hükumetini baltalamak için entrücalar çevirmeğe koyuldular. İhtiyar bir kaplumbağa nasıl kabuğuna çekilirse Fransa da Majino'mm gerisine çckilmişti ve Almanya, Avrupanın mukadderatile istediği gibi oynamakte idi. İtalya Yu goslavya ile anlaşıyor ve Çekoslovakya ile Polonya da Almanyanın payına düçüyordu. Nihayet Almanya, asıl Fransayı vurmak için en müsaid fırsatı seçti ve Fransaya hücum etti. Majino hattı ve bu hattın temsil ettiği herşey, Fransanın nıhunu kemirmişti. Fransa, bu hattın aşılmıyacağma aşın derecede inanıyor, fakat bu hatü da denize kadar uzatmağa lüzum görmüyordu. İntizar içinde geçen sekiz ay içinde hiçbir şey yapılmadığı halde Almanlar ,en zayıf noktadan taarruza geçmek için en hurda teferruatı da nazan dikkate alarak hazırlanıyorlardı. Sehir Millî Şefin Hitabeti Haberleri Piyasaya kalp Yıldönümünü selâmlarken lira sürülüyor Fakat bunlann hakikî yüz kuruşluklardan tefriki çok kolay oluyor Yapılan bütün ihtarlara rağmen şehrimizde bazı satıcıların, ve tramvay biletçilerinin üzerinde (100) kuruş yazan gümüş liralan kabul etmek istemedikleri görülmektedir. Halbuki bu paralar, Maliye Vekâletinin tebliği mucibince önümüzdeki şubat ayına kadar tedavül edecekleri gibi, bu tarihten sonra da mal sandıkları ve Cumhuriyet Merkez Bankası şubelerince kabul ve tebdil edileceklerdir. Yüz kuruşluk gümüş liralan kabul etmiyenler hakkında vaki olacak şikâyetîer üzerine kanunî takibatta bulunulması kararlaşmıştır. Ancak piyasada, bazı kimselerin, gümüş liraların sahtelerini de şuna buna sürdükleri görülmektedir. Kalp yüz kuruşluk gümüşlerde, Türkiye Gumhuriyeti ibaresindeki «H» harfinin ortasında çizei olmadığı gibi kenarındaki T. C. harflerinin arayerindeki nokta, hakikî gümüş lirada yuvarlak. kalplarda ise dört köşedir. Kalplardaki (100) rakamı üzerine elle dokunulduğu zaman hafif bir kaypaklık hissedilmektedir. Bu noktalara dikkat edenler. (100) kuruşluklarn sahtelerini, hakikilerinden kolay lıkla tefrik edebilirler. Esasen kalp (100) kuruşluk gümüşler piyasada pek az olduğundan halkımızuı vehme kapılarak her ellerine geçen yüz kuruşluğun sahte olmasından endişe etmelerine de mahal yoktur. Kendilerini ilk defa 1922 ikinciteşrininin 1 inci cuma günü, yani saltanatın lâğvedüeceği gün, Büyük Millet Meclisinin encümen odasında, «Teşkilâtı Esasiye», «Adliye» ve «Şeı'iye» encümenlerinin hep bir arada toplandığı o tarihî içtimada gördüm: Büyük masanın yanında, çekic gibi bir duruşu, kafa içindeki zekânın dışarıya vurmak istemesinden meydana gelmiş gibi çıkkın bir alnı, keskin çizgili başının ahengini canlandıran ışık dolu siyah gözleri vardı. Gözbebekleri yalnız görmek için değil aydınlatmak için yaratılmışçasma piMİ pırıldı. O gözler yalnız bakmıyor, konuşuyor da. Hacı hocanın «kitab» dan ve «şeriat» ten bahsederek saatlerce ve saatlerce uzattıklan meseleyi Atatürkün, masa üstünde, •Saltanatın fcallrtığır.ı anlamıyanlann kafalan kesilirr. diye bomba gibi gürleyişinden sonra, bütün o hacı hocalar tarafından, uslu uslu, maddelerin müzakeresine geçildiği vakit, Mustafa Kemal artık hiç ağzını açmamış, hükumet namma sadece yeni Haririve Vekili müdahaleler yaparak fikirlerini söylemişti. Saltanatın lâğ\i Iâyihasmdaki maddeler hep keskin keskin söylenen bu fikirlere göre değiştirildL Garb cephesinin muzaffer kumandanlığujdan birdenbüe Hariciye Vekilliğine getirilen bu çelik duruşlu askerin sesinde de madenî bir tınnetin çelikliği vardı. Lozan'a hareket etmeden önce Millet Meclisi kürsüsünden b s a bir nutkunu dinledik, sözden çok ise alı^mış pişkin bir asker mizaemm cümlelerine askerî bir kat'iyet verdirerek, az, açık, ve sözü lâf şekline götürmekten çekinen bir münekkahiyetle konuştu. Lozan'da uzun aylar, yıkılan bütün imparatorluğun hesabını, azametli enkaz arasından, dünya galiblerine ve onların en hünerli ve mağrur diplomatlarına karşı, onların da gazetelerinde itiraf ettiği veçhile, daima gülerek, ve fakat mukabilmde hiç bir şey vermiyerek, buhranİL çetin, çok kere karanlık, bazan alacalı hava içinde cenkleşe cenklefc yapttğı müzakerelerdeki nutuklannı, yeni vatanın merkezinde. CUMHURIYET 11 Ikinciteşrin 1940 NALINA İHEM MIHINAİ Kutlu olsun! •• ki Baş, 1919 yılında, elemli bir mayıs II günü, İstanbulun küçük ve mütevazı U bir evinde, derdleşmişler JconuşmuşIar, anlaşıııışlar, beraber çalışmağa karar vermişlerdi. Bu işbirliği 20 yıl sürdü. Bu 20 yıl içinde o iki Baş, birbirinin dostu, birbirinin silâh arkadaşı, zafet arkadaşı, inkılâb arkadaşı, birbirinin tamamiayıcısı oldular. Bu iki Başın birleşmesi ve beraber çalışması bir vatanı kurtardı, bir dcvleti istiklâline kavuşturdn, bir milleti eşsiz bir inkılâbla insanlık ve medeniyet âleminde lâyık olduğıı yüce mevkie çıkardı. I İSMAİL HABİB | /^ Yazan: 1 d.Zd.11* ^\ ajansın verdiği telgraflarla okuyorduk. Kendilerinin asıl kıymetli nutuklannı ve hitabelerini, hemen hemen bütün Cumhuriyet devrini kaplayan Başvekilliği zamanında gördük. Hükumet Şefliğinde siyasi ve idarî hayatı uzayıp kabardıkça hitabeti de beraber büyüyor gibiydi. 1925 te kurulan Ankara Hukuk mektebinin, dipîoma tevzii münaEebetile, her sene memleketin dahili ve haricî siyasetine dair nutuk vermeği âdet edinmişti. Bunlardan biri Ağrı meselesmin hâd bir devreye girdiği zamana rastladı, hem nezaket, hem metanet isteyen o haricî meseleyi anlatırken, cümlelerine öyle dolambaclı bir kıvraklık ve o kıvraklık içinde o cümlelere öyle çetin bir sertlik koydu ki, çelikle çiçegi birlestirir gibi yapıîan bu tezad harikasına hep, bütün dinleyenler, hayret edip kalmıştdc Onun Başvekillik devrine aid r.utuklannm mühim bir kısmı 1933 te «İsmet Paşanın siyasî ve içtimaî nutuklan» istnile neşredildi. Bu kitaba kül halinde bakıhnca ilk göze çarpan vasıf o nutuklardaki zengrn çeşidhliktir: Bu kitabda siyasetten hamasete, adliyecilikten imarcılığa, sulhculuktan kahramanlığa. halkçılıktan insancılığa, emniyetçilikten millî kabiliyete, kültürcülükten inkılâbcılığa, sportmenlikten ahlâkçılığa kadar her sahada ve her mevzuda bol bol ve olgun olgun misailer bulabilirsiniz. Hitabetinin en keskin çizgileri kıaaca şöyle hulâsa edilebilir: Hiç romantizme kaymıyor. Şişkin cümle değil tok ve dolu cümle söyler. Fikri aydınlıkür, fakat ifadesine oynaklık ve dinleyenlere sürpriz venneyi ryi biüyor. Gayet realist söylediği halde kuru kalmayışı bundandır. Oriun hitabelerinde boş bir kelime bile bulunmaz. Gözlerinin ısıklı bakışlan, tam yeri geldiği zaman şehadet parmağının keskin hareketlerı, ve sesinin çelik tınneti hitabetinia ayrı cazibeleridir. Bütün bunlann üstünde umumî vasıf olarak da şunu görüyoruz: Selim bir akıl ve müstakim bir zevkle perçinli bir mantığın fikirleri ve cümleleri kopmaz bir lehimle birbirine ekleyen mehareti. Bakınız, 1929 martınm 6 sında, Millet Meclisinde, adliyeden bahsederken, Türkün hâkimliğe olan kabiljyetini onun istiklâl ve kahramanîığa olan fıtrî kabiliyetinden istifade ederek, bu iki mefhumu ne güzel bir mantıkla ne iyi birleştiriyor: MÜTEFERRtK Emlâk alım, satımı Bundan üç ay evvelindenberi, göriilmemiş bir şekilde artan, emlâk alım, satım işi son günlerde eski normal şekline avdet etmistir. Dünya buhranı dolayısile bankaiardan paralarını çeken bazı kımseler, bu servetlerini değerinin yüzde yirmi, otuz fazlasile aldıkları emlâke yatırmakta idiler. Tapu dairesinde bu suretle, bir müddet her ay iki, üç milyon liralık muamele cereyan etmiştir. Menfi mukavemet 10 myıstan önce, bir harb muhabiri sıfatile cepheyi ziyaret ettiğim zaman, bütün kumandanların müdafaaya aid çalışmalarını göstermek için derin bir istek içinde olduklarını gördüm. Miralaylardan biri, beni Strasburg'un şimalinde, Ren üzerinde bir mevkiden bir mevkie götürüyor, askerlerin geceli gündüzlü çalıştıklarını söyleyor, Bu beton inşaat harikulâdedir! Diyor ve ilâve ediyordu: Bunları aşmak, imkânsızdır! Ren'in ötetarafmdaki Almanlarm da buna benzer beton inşaat yapıp yapmadıklarmı sordum: Hayır, dedi, onlann betonu bu derece mükemmel değil!' Tekrar sordum: « Onlann da Inşaatlarını kuvvetlendirmelerine imkân vermemek için taarruza geçmek daha münasib olmaz mı? Miralay Tsüyük bir çam devirmişim giib soğuk soğuk gülümsemekle iktifa etmiş ve cevab vermemişti. Çünkü hiç kimse de taarruz etmeyi akhndan geçirmiyor ve Almanların taarruza geçerek bu kayalara çarpmaları bekleniyordu. Bu sırada iki taraf da inşaata o dcrece koyulmuşlardı ki birbirlerine ateş açmayı da düşünmüyorlardı. Yalnız her akşam yeknesaklığın verdiği sıkıntıyı bertaraf etmek için birkaç top itmakla iktifa ediliyordu. Geceyi Ren kıyısında muhkem bir mevkide geçirdikten sonra sabahleyin nehrin kıyılarındaki siperleri gezdim. Karsı tarafta bir Alman askeri güneşte duruyordu. Alman askeri beline kadar soyundu ve yıkanmağa başladı. Yanıbaşımdaki mitralyözlere bakarak Fransız nöbetçisine sordum: Neye ateş etmiyorsun? Çevab verdi: Biz ateş edersek, onlar da bize ateş ederler! {Devam edeeek) Kaptan imtihanı bitti Kaptan ve makinistlerin Yüksek Ticaret mektebinde yapılan ve bir haftadır devam eden imtihanlan bitmiştir. İmtihan neticeleri bilâhare anlaşıla caktır. • Konvansiyonel altı saat gec kaldı Konvansiyonel kataVı iîüri altı saatlik bir teahhurla saat 13 te Sirkeciye gelmiştir. Teahhur, trende yolcuları olanlan bir hayli telâşa düşürmüş ve gar kalabahk bir hal almıştı. Yaptığımız tahkikata göre, konvansiyonel. hududlarda çok sıkı kontrol ve müşkülâttan dolayı gec kalmıştır. tarafj 1 iad rerek dünyanın yeniden bir bayat ve memat imtihanı geçirmekte oldugu bugünlerde yeni hiı imtihana maruz kaldığı takdirde Atatürkün miras bıraktığı eserleri korumak için Türk miHetinin Millî Şefi etrafında ve emrinde dövüşmeğe hazır bulunduğunu tebarüz ettirmektedirler. Yapılan ihtifalleri müteakıb Atatürk anıdlarına ihtiramla çelenkler konulmuşrur. Atatürkün muvakkat kabirlerinin bulundukları Etnografya müzesi ise şehrimizde yapılan ihtifalin mihrakını teşkil eylemiştir. Yurdda matem Şehrimizde Ebedî Şef Atatürkün ölümünün ikina yıldönümü münasebetile dün saat 9,05 te vurdumuzun her tarafında büyük ihtifaller yapılmıs, aziz ölünün hatırası önünde bütün millet hürmetle eğilmistir. Yurdun her tarafında olduğu gibi. şehrimiz Halkevlerindeki ihtifal de çok hazin olmuştur. Eminönü Halkevinde yapılan merasünde Vali ve Belediye reisi Lutfi Kırdar, İstanbul Komutanı, Parti başkanı, hükumet ve Parti erkânı ile kâlabaİık bir halk kütlesi bulunmuştur. Parti idare heyeti azasından Atıf Ödül saat 9,05 te salonda bulunanlan beş dakika sükute davet etmistir. İhtiram sükutunu müteakıb Halke\"i başkanı Yavuz Abadan, Ebedî Şefin yüksek dehası ve yarattığı eserlerin eşsizliğini tebarüz ettiren kıymetli bir nutuk söylemiş ve demiştir ki: c Şu anda büyükler büyüğü Atatürkün manevî huzurunda mukaddes vazifemizi yapmak için toplanmış bulunuyonız. Yurdun dört köşesine dağılmış olan Türk müliyetçilik imanı nın bütün ulvî kültür mabedlerini şu dakikada ayni ibadetin vecdi sarmıştır. Türk milleti, Büyük Kurtancısınm ruhunu ve hatırasını taziz için bu ocaklarda yapılan âyine. bütün varlığı, benliği ve kalbile iştirak ediyor.> Yavuzun nutkundan sonra Meliha Avni Sözen, Millî Şefin hitabesini okumuş. müteakiben Atatürkün cenaze merasimine aid bir filim eö?termistir. Bu suretle nihayet bulan Halkevindeki ihtifalden sonra Evi dolduran yüzlerce kişi Sarayburnuna giderek Atatürkün heykelinp çelenk ko\Tnuşlardır. «Milletler arasmda birinci derecede Bu iki Baş Atatürkle İsmet İnünüdür. itibara lâyik olanlar kendi ınevcudiAllah onlan beraber çalışmak ve bu jretleri için icab ederse hayatlarını fe milleti beraberce kurtarmak, yülıseltda etmeğe her aa hazır bulunanlar mek için yaratmıştı. Harb gibi sulhu da dır. Bu kahiliyet miUetlernı yüksek ev beraber yaptılar, sulh gibi inküabı da sahnın ifadesidir. Hakimlik bu kabi beraber yarattılar ^teş karşısında beraliyet kadar yüksek, birinci derecede ber çarpıştıklan gibi yeni Türk Cumhuyaraülış ister. Türk milleti lıâldm olriyetini de beraber kurdular. Mukaddemak kudretinde, tabii ve fıtrî olan salâhiyetinde. tarihin ve bugünkii dünya rat, onlan Turklüğe beraber hizmet etnm tanıdığı en büyük milletlerden bi sinler diye tanıştırmıştı. Talih, onlan ayni mukaddes vazife yolunun başmda, yanyana getinnişti. Onlar, millet yolunHele devlet şefi olduktan sonra, son da, ayni ülkü ile ayni istikamette, ayni iki yıl içinde söylediği nutuklar ve yaptığı hitabeler. İki sene evvel bu gün hedefe doğru beraber yürüdüler. TürkiMillet Meclisi tarafından müttefikan yenin kurtuluş ve inkılâb savaşlarının Cumhur Reisi seçilince söylediği kısa tarihine adları beraber, yanyana, yanlnutuk ;dost ve düşman, bütün dünya dı. Bu beraber yürüyüş, bu yanyana ginm bize baktığı o en tarilıî günde, en söylenecek sözleri en şimşekleme bir diş, bu birbirini tamamlayıs. o kadar kesküılikle, teessür ve temkini en ha mukadderdi ki ölüm dahi onların berarikalı bir şekilde birleştirerek, büyük beı yürüjüşünü bozamamıştır. Bir RÜn zryam derin yası içindeki millete iman, birinin ölümüne ağladık; ertesi gün ötedost milletlere itminan, ve düşman'.ara kinin vazife başına geçişinden ferah inkisar vermek suretile, on sekiz mil duyduk. Seneler geçiyor ve bu. böylece yon Törkü yekpare bir kütle halinde devam ediyor. Dün Ebedî Şefin matem tek kalb ve tek ruh gibi bir araya top günü idi. Bugün Millî Şefin Cumhur layan bir belâgat tılsımı olmuştu. Reisliğine seçildiği kutlu gündür. Son Millet Meclisinin intihab hazırEvet, iki yıl önce, bugün, Atatürkün lığı esnasında, istanbul Universitesinyerine, Türkiye Cutnhuriyeti Reisliğide söyledikleri nutukta «Atatürkün cşne ve Türk milletinin başbuğluğuna İssiz adı yerden göğe kadar bir daha dalgalansın. cümlesi de, hâlâ ulvî bir me met İnönü seçilmiş ve Millî Şef, Ebedi habetle, Üniversitenin semasından bü Atanın halefi olarak Türkiyenin mukadtün vatan ufuklarına doğru dalgalanıp deratını idare etmek gibi, hem çok serefli. hem de çok güç bir vazifeye başduruyor. lamıştı. Bu vazifenin yüksek serefi nasıl İSMAİL HABİB izah istemezse, Ata gibi bir güncşten sonra doğan en nurlu yıidızın dahi parlaklığmı bütün ihtişamile gösterebilmesindeki giiçlük de öylece izahtan müstağnidir. Fakat IVDllî Şef İsmet İnönü, bü>ük Türk milletinin büyük evlâdlarmdan biri ve Atatürkün en kudretli arkadaşı, onun en kuvvetli yardımcısı idi. Atatürktcn en çok ilham alan, Atatürke en çok benzeyen odur. 20 senelik sıkı temas ve arkadaşlık, onu, Atatürkün yolunda, en küçük sarsıntı, en ufak gecikrae olmadan. ayni ateşle, a>ni heyecanla, aynt emniyetle yürütmüştür. Bu yol, zalen, bütün ömriince, ismet Inönünün de yürüdüğü yoldu. rek abideye çelenk konulmuştur. Diğer Halkevlerinde Şişli, Fatih, Kadıköy, Üsküdar, Beşiktas Halkevlerinde de Parti tarafından hazırlanan programa göre, ihtifaller yapılmıs, Büyük Ölünün hayatı anlatılmış, ona karşı olan bağlüık ifade edilmiştir. Harb Akademisinde Dün Harb Akademisinde yapılan ihtifalde Akademi komutanı ve muallimlerile Akademi talebesi ve hususî EUrette davet edilen zevat hazır bulunmuşlardır. Bu münasebetle Akademi koınutanı General AH Fuad, beliğ bir hitabe irad etmiştir. Yedek Subay okulunda da aynı suretle bir ihtifal yapılmıs ve Atatürkün askerlik ve inkılâbcıhk noktaı=mdan yüksek mezayası tebarüz ettirilmiştir. Millî Şefimtz, AUtürkün kabrinde Saat tam dokuzu dört geçe Milli Şef İsmet İnönü buraya gelerek kendisine intizarda bulunan Büyük Millet Meclisi reisi Abdülhalik Renda, Basvekii doktor Refik Saydam ve Genelkurmay başkanı Mareşal Fevzi Çakmak ile birlikte müzeye girerek Ebedî Şefin manevî huzurlarmda beş dakika süren bir tazim vakfesinde bulunmuslardır. Bu esnada müzenin önünde bulunan bir askerî kıt'a ile polis müfrezesi rasimei ihtiramı ifa eylemiştir. Reisicumhurun aynlmasını müteakıb başta Parti genel sekreteri doktor Fikri Tüzer olduğu halde Parti umumî idare heyeti azaları topluca muvakkat kabrin bulunduğu salona girmişler ve Ebedî Şefin manevî huzurlarmda eğilmişlerdir. Bunu Vekillerin ve meb'uslarm ve başlarmda profesörleri olduğu halde Türk Dil, Tarih ve Coğrafya fakültesile Hukuk fakültesinin ve Siyasal Bilgiler okulu talebelerinin tazim vakfeleri takib eylemiştir. Majino hattı nazariyesi Majino hattımn mevcudiyeti Fransanın diplomasi ve askerî strateji sahalannda menfi bir siyaset takib etmesine sebeb oldu. Bu siyaset, Hitlerin enerjisi ve ihtirası karşısında ancak felâket doğurabilirdi. Fransanın Majinoya güvenerek «beklemek ve görmek. siyasetini takib etmeğe karar verdiği, Almanların 1936 da Ren havzasını işgal ettikleri sırsda göze çarptı. Fransa, Almanyanın bu hareketine lâkayd kaldı ve yalnız bir miktar istihkâm askerlerini toplamakla iktifa etti. Bu dakikadan başlayarak Fransanın müttefikleri olan Çekoslovakya, Yugoslavya ve Polonya, Hitler'in apî bir hareketi karşısında Fransadan hiçbir yardım bekleneraiyeceğine inandılar. Almanya Sigfried hattını inşa etmekle Fransanın Avrupadaki müttefiklerine yardım etıresi imkânını ortadan kaldırmış ve Fran ECNEBÎ MEHAFILDE Bir kısım Yunanlılar gitti İstanbulda bulunan Yunanlılardan 300 kişilik bir kafile, konvansiyonel trenile Atinaya hareket etmistir. Yunanlı gencler, Sirkeci istasyonunda İstanbulda bulunan dostları ve akrabaları tarafından uğurlanmışlardır. MALİYEDE Millî Emlâkte 12 bin liralık suiistimal Bir müddettenberi Defterdarhk Millî Emlâk müdürlüğünde teftişatta bulunan maliye müfettişleri mesailerini ikmal etmişlerdir. Yapılan tetkiklerde Millî Emlâk müdürlüğü tarafından satışa çıkanlmış ve yekunu 120,000 lira1KTISAD POLISTE ya baliğ olmuş bulunan emlâke aid satış makbuzları dosyalarında buluna Altın yükseliyor Şüpheli bir ölüm mamıştır. İlk taksit olarak yatırılması lâzım gelen makbuzlar bu emlâkin yüzAltm fiatları, geçende 23 lira 80 kuBeyoğlunda Meşrutiyet mahallesinde ruşa kadar düşmüşken, yeniden yük 10 numaralı evde oturan Muzaffer a de onu nispetinde olduğundan meydaselmeğe başlamıştır. Borsa haricinde dında genc bir kadın, odasında ölü o na çıkanlan suiistimal de yüz yirmi bin liranın yüzde onu miktarındadır. altm 24 lira 10 kuruş üzerinden mua larak bulunmuştur. Müfettişlerin, bu kısmın şefliğini yapmele görmektedir. Belediye doktoru, ölüm hâdisesini mış olan ve uzun müddet Maliye VeŞEHİR İŞLER1 şüpheli görerek cesedi Morga kaldırt kâleti umum müdürlüklerinde bulunmış ve zabıtaca tahkikata başlanmıştır, duktan sonra tekaüd edilip ücretle bu Yeni bir fidanlık vazifeye tayin edilmiş bulunan bir zat Tramvaydan atlıyanlar Belediye, Vilâyetin Büyükdere meyhakkında tevkif kararı verdikleri söyva fidanlığı civarında bir meyvasız aZabıta, hemen her gün tramvaylara lenmektedir. ğac fidanlığı tesisi için tetkikata giriş hareket esnasında atlıyanlan yakalayıp miştir. Burada yetiştirilecek fidanlar para cezasına mahkum etmektedir. Fa Otomobil ihtiyar bir adama kat gene bu hareketin önü alınama sokaklara dikilecektir. çarptı maktadır. Beyoğlunda Tarlabaşında oturan Dün de muhtelif semtlerde 26 kişi Yorgi adında ihtiyar bir adam, dün yakalanmıştır. Sakızağacı eaddesinde karşıdan karşıya Bundan başka 15 şoför ve 6 muhtelif geçerken şoför Mustafanm idaresindeesnaf da Belediye talimatnamesine ay ki otomobilin çarpmasına maruz kalakırı hareket suçundan tecziye edilmiş rak muhtelif yerlerinden ağırca yaraölenler, evlenenler lerdir. lanmış, tedavi altına alınmıştır. •k Geçen sene şehrimizde 6,642 evlcnme ve 12,469 ölüm. 940 yılının eylul ayına kadar da 4680 evlenıne ve 7721 ölüm vak'ası olmuştur. Aynadan yana, korkusu yok. Güzelliğine, kendisi kadar, başkalan da inandırmış olacaklar ki, nohud burnu havada. genc kız azmanı, kadın, diyemiyorum! vakitsiz serpilmiş, etine dolgun, yumuk yüzlü bir laz. Hali, tavn, serbest ama, vakit vakit seıbestliğinden kendisi de utamyormuş gibi bir irkilişi var. Kendi de, kendi halir,e ir.anamıyor. Yalnız, nohud burnunun ucunda, hoşnudsuz bir rüzgâr estiği belli. Kirpiklerini, herhalde kendisine pek yakıştırmış, pek beğenmiş olacak ki durmadan bir teviye kırpıyor, gözlerinin rengini keşfetmek kabil değil. İskemleye, koltuğa yerleşir gibi oturuyor. Bunda, koltuğa oturma alışıklığı yok, hasreti var. Elinin, yahud parmaklarının ufacık bir hareketi için, kollanm geriyor, dünyayı kucaklayacakmış gibi birşeyler yapıyor. Bu kızın, belli ki yeri de dar. İnsanların yaşama şartları ahlâklarına ve tavırlarma tesir ediyor. Bir masada altı kisiyiz. Onu, baş köşeye oturtmuşlardı. Mantosunu çıkarmadan, iskemleye gerilip yaslandı; sokağa çüayormu» gibi ipek boyun atkısmı sıkıca düğümledi. Amerikan sefirinin teessürü Saat 9.30 da kordiplomatiğin en kıdemlisi sıfatile Amerika büyük elçisi Mac Murry Etnografya müzesine gelmiş ve kendisini karşılayan Haricij'e protokol şefile birlikte salona girerek uzun bir tazim vakfesinde bulunmuştur. Mac Murry, bu tazim vakfesi esnasında şahsan da dostu bulunduğu Atatürkün hatırasını taziz ederken duyduğu derin teessür ve heyecaru zaptedememekte olduğu simasındaki hatlarm ifadesinden anlaşılmakta idi. 20 ikinciteşrin 1938 gwnü Atatürkün cenazesi Ankara garına geldiği zaman, ismet inönü. taburun bulunduğu vagona girmiş, perdeleri indirilen vagonda beş dakika. Atatürkle başbaşa, yalnız kalmıştı: sonra gözleri yaşla dolu vaçondan aynltmştı. O zaman .İsmet İnönünün gözyaşlan» diye, gene bu sütunda yazdığım yazı şöyle bitiyordu: Bu loş vagonun uhrevî havası içinde Üniversitedeki merasim Saat 9.05 de Edebiyat Fakültesi de iki Baş arasında manevî bir dille şöykanı profesör Hâmid, Büyük Ölünün le bir konuşma olduğuna iman edebiliriz: hatırasına hürmeten hazır bulu ismet, daima seninle beraberim: nanlan beş fiaHVa ayakta süku te davet etmiştir. Derin biı hu sana muzahirim: hak yolunda, inkılâh şu içinde geçen sükut vakfesinden son yolunda, yüksslme yolunda, zafer yora, profesör Hâmid, «Türk âleminin lunda, eskisi gibi kuvvetle yürii. buhranlı zamanında Osmanh Impara Atam, daima senden, senin ruhuntorluğunun sarsılmış ve bozulmağa yüz dan ilham alarak, senin manevi yardıtutumuş bir devresinde Mustafa Kema muıa güvenerek, senin yolunda, bizim bir İmparatorluğun ölüm ürpertilerini yolumuzda, eskisi gibi kuvvctle j ü r u görüyordu» diye başlıyan bir nutuk yeceğime and içiyorum. söyliyerek Büyük Dâhinin medeniyet Faniler ayrıldılar arama ebediler beradünyasmda yarattığı j"enilikleri ve bvı berdirler. Vücudleri aynldı amma ruhuğurda sarfettiği emekleri anlatmış ve lan gene beraber, gene yanyana, gene hitabesini şu cümîelerle bitirmiştir: basbaşadır. Bu iki Baş, bu iki isim da^ « iki yıl evvel. maddî varlığile a ima yanyana kalacak; Türk zaferinin, ramızdatı ayrılan bir Atatürk, bu gün Türk inkılâbınm ve tarihe yeni doğan başımızda ve içimizde yaşamaktadır Türk Devleünin ölmez sembolü olacaktır.» Sbediyen de yaşayacaktır.» İki yıl önceki ümid ye temenıu, şimdi hakikattir. MİIU Şef İ s m e t İnönü, iki senedir, devleti Atatürkle miişterek ü!kiisüne uyçun olarak idare ediyor; intihab edildiği gün kendisine bağladığımız hiç bir ümidi boşa çıkarınanuştır. O, Türk milletinin, kuvvetli, iradeli ve müdebbir şefi, sevgiü babasıdu. Türk milleti ona inanınış, ona güvenmiş, ona bağlıdır. Her an, memİeketinin iyiliğini ve milletinin şerefli b:r barış içinde yaşamasnıı temine çalışan Millî Şef, artık buna imkân görmediği ve «Silâh başına!. dediği zaman, 18 milyon Türk bütün varlığile onun gösterdiği fedakârlık ve kahramanlık yoluna atılmağa hazırdır. İsmet İnönünün, Avnıpayı kasıp kavuran bu haüe içinde bizi en doğru yola götürdüğüne tam bir itimadımız vardır. başlayan Beyoğlu Halkevinde Halkın tazim geçidi Ebedî Şefin kabirleri önünde böylece başlamış olan tazim geçişine, Halkevinde yapılan toplantıdan sonra bütün halk iştirak eylemiş ve akşamın geç vaktine kadar devam edip gitmiştir. Ankarada bulunan hemen herkes Büyük Atalarmm kabirleri önünden bu gün derin bir huşu içinde geçmiş ve bütün Etnografya müzesine giden yollar halk akınından dolp taşmıştır. Herkesin simasmda aynı derin tcessürün izleri görülmekte ve sık sık zaptedilemiyen hıçkırıklar duyulmakta idi. Ev başkanı Ekrem Tur 9.05 te kürsüye gelmiş, on sekiz milj'on kalbin müşterek bir ıztırabla andığı Büyük Atanm hatırasını tazizen dinleyicileri be§ dakika ayakta durmağa davet etmistir. Ondan sonra Beyoğlu Parti başkanı Mekki Hikmet bu acı yıldönümü münasebetile toplanıldığını söyliyerek, Atatürkün hayatım, inkılâbcı, yaratıcı karakterini anlatan bir nutuk söyle tniştir. Hatib, sözlerini şöyle bitirmiştir: « Atatürk, 19 mayıs 1919 da yurdumuzun üstünde doğan güneşti. O güneş, 10 ikinciteşrin 1938 de batarken bir daha batmamak üzere Türk milletinin kahraman vefalı kalbinde doğd'i. Kuvvetli ve daha kuvvetli olmak, önde ve en önde bulunmak ve bu suretle ona minnettarlışjımızı ödeBüyük Millî Şef, bn gün üçüncü yılın kutlu olsun! Memlekette mek: İşte ona karşı vazifemİT.» Dün gece aldığımız tel=rraflarda, ytırMekki Hikmetten sonra İh?an Arif. Millî Şefin beyannamesini okumuştur. dun her yerinde aynı hüzün ve tazim Müteakiben hep birden T?ksime eidile içinde Ihtifal vanılrfı*ı KMirilmektecfir. etti: Birşey sormama müsaade eder misiniz? Genc kız, içtiği biradan ziyade^ kendi sesinden sarhoş olmuştu ,yumuk gözlerini kırpıştırarak, gülümsedi: Buyurunuz, sorunuz. Artist, sordu: Siz, artist misiniz? Genc kız, tiksinir gibi başını saliadı: Hayır! Artist, genc kızın yüzüne bir saniye bakü bakmadı. bana döndü: Küçük hanım, muharrir nü Ben, suçlu suçlu boynumu büktüm: Maalesef tanımıyorum. Genc kız, tekrar tiksinir gibi başmı saliadı: Hayır! Bu cevab karşısında, artist, durdu, yutkundu: Demek seyircisiniz? Harb, ateş, ölüm lâkırdısından korkan: beni, hasta olduğum zamanlar sevmiyen artist, elini masanın kenarma vurdu, bağırdı: AHahaşkına muharebeden konuşa Bundan sonra Edebiyat Fakültesi talebelerinden Halid Tanyel, Atatürkün gencliğe hitabesini okumuştur. Tıb FakülteFİnden Halid Ur, gencliğin Atatürkün kaybmdan dolayı duyduğu acıya tercüman olarak çok heyecanlı bir nutuk söylemiştir. Bir kaç talebe daha ayni duyguları ifade etmek üzere EÖZ söylemiş. bir kız talebe Millî Şefin hitabesini okumuştur. Müteakiben binlerce genc. başlarında profesörleri olduğu halde, büyük sükun ve intizam içinde Sarayburnu parkma gitmişler. Atatürkün hevkeline şükranlarma n"şane olarak bir çele^k bırakmışlardır. Yüksek İktısad ve Ticaret mektebinde ve şehrimiz4eki ilk, orta mekteb lerle liselerde de a^^^i şekilde îhtifaller yapılmıs. Ebedî Şefin hatırası hürmetle yâdedilmij+'r. İstanbul mu? Beyoğlu mu? Bazı kimselerin, Belediyer.in daha zijade Beyoğlu semtinin imarına chemmiyet verdiği hakkında izhar ettikleri kanaat üzerine Vali ve Belediye reisi Lutfi Kırdar: « İstanbul semtinde imar işlerimiz için cem'an 1.702.755 lira sarfettik, halbuki bu sene Beyoğlu semti için ancak 703,798 lira sarfedilmiştir. demiştir. Hayattan hihâyeler Seyirci ile artist muş, mantosu sırtmda, atkısı boj'nur.da, kıpış kıpış bakan, nohud burun genc kız, birdenbire, isyan ediverdi. Sesi, bir hakaret gibi şaklayordu: Bizde filim yapılmıyor. Hemen hepsini gördüm, birini de beğenmedim. Yeni bir filim seyrettim; eser, fena değil, güzei. Lutfen, hatır için beğeniyor gibidi; fakat rejisöre, artistlere ateş püski'ırüyordu: Artistler, çok fena oynayorlar. Ama, çok fena oynayorlar. Israr ediyordu: Rollerini, çok bayağı oynayorlar. Sonra, nedir o dekorlar! Boğaziçinde bir otel guya! Boğaziçinin o taraflannda, ben. öyle bahçeli otel görmedim. Sonra, ctelin kapısını hiç göstermiyor. Çiçekli bir bahçe, o kadar. Kadm artistlere acıdım. Aman, o ne acemilik! Kocasını kıskanan kadın rolündeki artist, kocasına Mahmud Yesari Yazan: Açık lâğımın sebeb olduğu ölüm Kumkapıda oturan Karnik adında biri, evvelki gece geç vakit evine giderken, karanlık bir sokakta, açık kalmış lâğıma düşerek muhtelif yerlerinden ağır surette yaralanmış ve kaldırıldığı Gerrahpaşa hastanesinde dün enbah ölmüştür. Darülâcezede Geçen yıl içinde DarUlâcezede 127.653 ü erkek, 94,419 u kadın olmak üzere 222,072 ihtiyar ve malul. 37,307 si crkek, 21.725 i kız olntak üzere de 5S.032 çocuk ki ceman 281,104 ki>i iaşe ve ibate edilmiştir. Çöpler it Geçen yıl İstanbulda 91325 (on çbp toplanmıştır. Bu miktar bir sene evvelkinin bir misli nispetinde fazladır. Evet, kımıldanmak, hareket etmek istiyor ama; ne? Onun sıkıntısı içinde etrafuıa bakmıyor. Ve konuşmak istiyor. ama, ne konuşacak. Bakışlarile, ta^riarile dünyayı istihfaf ediyor. ne konuşsun! Çok geçmedi, muharebe bahsi açıldı. Ve uzadıkça uzadı. Masada, bir artist arksdaşımız var. İçi sıkmtılıdır, hemen «sinir basar>f O, daima neşeli şeyler konuşmak ister ve neşesile etrafmı da neşelendirir. Bu, bir kişiyi değil, binlerce kişiyi güldürebilen, güldüren artist bunalmıştı; yalvardı: Başka şeyler konuşalım, dedi. Yalnız, Allahaşkına, şu muharebeden bahsetmiyelim. Günün değil, asnn en büyük, en mühim mevzuu ve ayni zamanda hastahğı olan sinema bahsi açıldı. İskemleye, koltuğa yaslanır gibi otur bağlı bir kadın hali almıyor. Işıklar da iyi değil; sönük olacak yerde, keskin; keskin olacak yerde sönük. Bu yumuk gözlü, nohud burun genc kız, kimdi? Bende merak uyanmıştı. İsmini söylemişlerdi ama, hemen unutmuştum. Herhalde, artist olacaktı. Çünkü bu kadar «salâhiyetle» nasıl konuştırdu? Gelgelelim, ben hemen hemen bütün artistleri tanırnn. Bunu, hiç gözüm ısurnıyor. Şüphelendim, kendi kendime: Kadın muharrirlerden olacak! dedim. Öyle ya, bu da belki yeni açılmış istidad dehalarmdan biriydi. Meraktan çatlayorum. Soracağım, soracağım ama, o, lâkırdının arkasını kesmiyordu. Bir kişiyi değil, bin kişiyi, on bin kişiyi güldüren neşeli, şen ardst, elile isaret CUNHURİYET Nüshasj 5 kuruş tur. flöone seraiti { Senelik Altı aylık Üç aylık Bir aylık Türkiye Haric için için 1400 Kr. 2700 Kr. 750 > 1450 » 400 » 800 » 150 » Yoktur. Dikkat Gazetemize gönderilen evrak ve yazılar neşredilsin edilmesin iade edilmez ve ziyaından mes'uliyet kabul olunmaz. MAHMUD YE3ARİ

Bu sayıdan diğer sayfalar: