18 Şubat 1941 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

18 Şubat 1941 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURIYET 18 Subat 1941 00 |Doğru değil mi?[Süt meselesi Son günlerde bütün gıda maddeleri gibi süt fiatları da yükseldi. Şehrin ekseri mahaUelerinde sütler 20 kuruşla otuz kuruş arasında satılıyor. Fakat bazı mahallelerde de hâlâ eski fiatı olan 15 kuruş muhafaza ediliyor. Bu, ne acayib iştir; eğer otuz kuruş sütün değer tiatı ise 15 kuruşa satılanların yarısı su demektir. Yok, on beş kuruşa satanlar hile yapmıyorsa ötekiler düpedüz ihtikâr yapıyorlar, demektir. Belediyemizin şu sırada işi pek çok olmasına rağmen bu iki ciheti de ayrı ayrı tetkik etmesi lâzımdır. Fakat davanın diğer bir garib ciheti daha var: Süt fiatımn yükselmesinden biz müstehlikler kadar sütçüler de şiVâyet edlyorlar: Fiatlar sırf mandıracılarm yüzünden fırlıyor, bu gidişle süt bir gün lüks maddeler arasma girecek ve tabiatile alıcısı da o nLspette azalacak. İşln en kestirme tarafı Belediye süte narh koymalıdır! Diyorlar, mandıracılar İse süt,ü sütçülerin kendilerinden aldıkları gibi saf olarak satmadıklarmı iddia edlyorlar. Sütün safiyeti meselesi, senelerdenberl halli lmkânı bulunulamıyan bir muamma idi. Bugün ise karşımızda bir de fiat yüksekllği ve tehalüfü endamını gösterlyor. Ne yazık ki, Belediye, Lşi kökünden kavramak istediği, bu da büyükçe bir sermayeye ihtiyac gösterdiği için mtizminleç miş, derde şimdilik çare bulamıyor. Binaenaleyh gerek mandıracılar, gerekse sütçüler halkta yerleşmiş olan bu şüphe ve emniyetsizlik yüzünden satış.larının azalmamasmı ve kârlarına kesad Relmemesini arzu ediyorlarsa, birleşip şehrin muayyen yerle rinde tevzl merkezleri p^arak muayyen ve müsavi fiatlarla saf süt satmaya baslamalı, bu suretle hem halkuı sıhhatinl, hem de kendi menfaatlerinl korumalıdırlar, diyoruz, Şehir ve Memleket HaberlerT~) Bir çocuk bir tekme yedij ameliyat Sıhhiye Vekâleti bu yapılırken öldü Yüzde 300 karla mal müesseseleri iiç Evvelki gün futbol oynarken en nasatan bir tiiccar zik yerine kazaen şiddetli bir tekme kısma ayırdı yiyen 13 yaşlarında bir çocuk, kaîdııılAdliyeye verildi Hıfzıssıhha kanunu, gayrisıhhî müesseselerıp şehir dahilinde inşasını menetmektedir. Bu kabil müesseseler, duman, koku. gürültü, toz, yangın ve iştial tehlikesi gibi sebebler gözönünde tutularak üç sımfa aynlmaktadır. Birinci sınıflar tamamıJe hususî meskenlerden azakta bulunacLklardır. İkinci sınıflar, meskenlerden muayyen mesafede uzakta bulunacak, Iiçüncü sınıf ise sıhhî nezaret altında bulundurulacaktır. Sıhlıiye Vekâleti bu listeyi tanzim ederek aşağıdaki şekilde Vilâyete gondernıislir: Birinci sınıf: Mezbahalar, soğutma tesisatı olmıyan barsak, et ve sakatat işletme ytrleri ve depoları, ispirto ve eknıek maya fabrikaları, hayvan ve nebatî, uzvî maddeler ve süprüntü biriktirme yerleri, fabrika mahiyetinde iş çıkaran tuğla, kiremid, kirec, su kireci, alçı imal ve istihsal yerleri, büyük odun, maden kömürü ve kok depoları, selüloz, saman kâğıdı ve alüminyom kâğıdı fabrika ve atelyeleri. İkinci ıınıf: Halı yıkama ve d'jvrr.e yerleri, boya yerleri, çamaşırhapeler, barsaktan tel halinde imalât, deri kurutma yerleri ve deri depoları, barsak depuian, su bendleri, havagazi, kok ve katran fabrikaları, perakendecilerın küçük odun ve kok depoları, balıkhaneler, sun'î yün fabrikaları ve atelyeleri, un, ekmek fabrikaları, matbaalar ve harc dökünı yerleri, paçevra depoları, kullanılmif ve kırpıntı kâğıd depoları. Üçüncü ıınıf: Kahve kavurma yerleri, fırça imal atelyeleri, yapağı depol«rı, turşu İmal atelyeleri, fötr fapka ve keçe imai fabrikaları, gazoz, Upirtolu içkiler, soda, sirke fabrika ve atelyeleri. Belediye, bu liste Uzerine bu gibi rrıüesseselerin vaziyetlerini tetkik ederek kanunun gösterdiği seraite riayet» davet edecektir. dığı hastanede ameliyat yapılırken ölmüştür. Nişsntaşında Meşrutiyet mahallesindeki bir arsada beş on çocuk top oynarlarken bunlann arasında bulunan 16 yaşlarında Mustafa Akyıldız adında bir çocuk, bir aralık şiddetle topa vurmak üzeıe saliadığı tekme arkadaşı 13 yaşlarında Ibrahim oğlu Mehmedin husyelerine isabet etmiştir. Baygın bir halde Şişli Çocuk hastanesine kaidırılan Mehmede sür'atle ameliyat yapmak ic&b etmiştir. Fakat yapılan bütun ihtimama rağmen yavrucak ameliyat esnasında ölmüştür. Fincancılar yokuşunda Rızapaşa caddesinde 33 numaralı mağazada kimyevî maddeler satan Ra^id Sivilin kilosunu 295 kuruşa mal ettiği jelâtini 750 kuruş gibi fahiş bir fiatla sattığı zabıtaya ihbar edilmiştir. Zabıtaca icab eden tertibat alınmış ve Raşid Sivil, Yazan: W. ChurchİU tngiltere Başvekili Başka bir vesile ile muharrir kahraman bize; dünyada yegâne mürebbinin güzel san'atlar olduğunu ve bundan başka aııcak iş. kencenin insanlara birşey öğretebüeceğini iddia et mektedir. Fakat hocasının talimahna riayette kusur eden bu şakird; birkaç sene sonra: < San'at ve san'at hatın için katlandığun bü tün fedakârlıklar, bütün gayretler hep boşa gitti» diyor ve bir zaman sonra Schopenhauer, S h e 1* ley, Goethe ve Morris gibi mürebbilerin prensiplerine bağlanarak yaşıyordu. Hatta aklının biraz daha kafasından yukarılarda dolaştığı esnada William Morris ile Goethe'yi aralarında en ufak bir mukayese zemini olmamasına rağmen bir tutuyordu. Shovv 89 uncu asrın sonlanna kadar hep böyle tezadlar ve aykın nazarijelerle nazarı dikkati celbetmeğe uğraşıyor ve muvaffak oluyordu. Bir daha kendini bırakmamak üzere kendisine gülen talih yıldızı, şöhretini de ancak bu zaman temin edcbilmişti. Yirmind asra kadar yazdığı 3 piyes Candida, Major Barbara ve Man and Superman adlı eserleri, yalnız İngilterenin değil, bütün dünyanın nazarı dikkatini Shavv üzerinde toplamağa başlamıştı. Garib bir hâdise olmakla beraber, bir hakikattir ki artık şohreü «trafına büyük kütleler toplanan piyesçi Shaw bir gün, bir münakaşa esnasında <bir esere başlayan muharrir, yahud bir piyes yazan adam, onun aonunu nasıl geüreceğini evvelden düşünmtif ve karar vennlş olamaz. Bu gelisigiiıel ve baslangıca göre bitirilir.» Lâkin muharririn piyesleri hakkında çu da kat'iyetle söylenebilir ki onlar yazıidığı tarihten yirmi beş sene sonra, elli sene sonra, hatta yiiz sene sonra tekrar tekrar oynandığı halde ve yahud oynanacak olsa, asla san'at ve ehemmiyet bakınundan kıj metlerinden birşeyler kaybetmiyecek kadar güzeldirler. Dünyada çok az insan vardır ki va'zettikleri şekilde hareket etsin. Bernard Shavv da bunlardan biridir. Gene dünyada çok az insan vardır ki onun gibi bir davanın her iki tarafından da ayni derecede kendine istifade temin etsin: Bernard Shavv'nun ruhî yurdu hiç şüphesiz ki Rusyadır. Doğduğu yer serbest İrlanda, yiyip içtiği ve rahat, mureffeh, hayat sürmüs olduğu yer İngiltcre olduğu gibi! Onun hajat ve cemiyet kaideleri hakkınJaki mütefessih nazariyeleri ise, hu6usî hayat ve felsefesinden tamamile uzaklaştırümışür. Hürmet ve kopya edilmeğe lâyık ahlâkî bir hayat sürmüş olmak itibarile onu bir misal olarak alabiliriz. Salâbeti ahlâkiyenin bir timsali olan bu zat; hakkında alay edercesine yazı yazdığı izdivac ve aşk müessesesinin en muvaffak insanlarından biridir. İzdivacda hakikî aşk ve saadeti bulmuş olan Bernard Shavv, hcrkesin bu saadeti bulmaması yahud bulamaması için adeta elinden, daha doğrusu kaleminden gelen herşeyi yapmıştır. Kendisi eabahtan akşama kadar dedikodu yaptığı halde, parhmanter müesseselerin ilgası için, geceden sabahlara kadar yazı jazmıştır. İlk kurban kendisinin gideceğini bildiği halde, İngilterede demir gibi kuvvetli bir diktatorlük ihdası lüzumu üzerinde ısrardan da hiç bir zaman hâü kabnamıştır. Servetin mütesaviyen taksimini, fazla servet sahiblerinin bu paraj a müstahak olmadıklarını ve nihayet servetin devlef elinde bulundurulmasını istiyen bu kahraman «Loid Corc. un zamanında konan lüks vergisine karşı en şedid tenkidi japmıştır. Çünkü o tarihlerde artık o da servet ve sâman sahibleri listesine dahi! olmuş bulunuyordu. Ne garib bir Insandır, Bernard Shavv ki; şahsî servet biriktirme bakımından müthiş bir kapitalist kesilirken içinden de samimî bir komünist olarak yaşıyabilmekte idi. Eserlerinde ve piyeslerinde insan öldürmeği tiplerine hiçe saydırdığı halde, kendisi, bir sineğin dahi canını almak busıısunda fevkalâde mütererdid davrandığı kat'î olarak tespit edilmiş bir h?kikattir. Bana öyle geliyor ki, Shavv birbirini tu'mıyan söz ve hareketlerile, hakikî ve snn'î pozlarile hepimizle uzun zaman alav etmiş, kendisi de bir hayli eğlennr'stir. Biitün hayatınca ve tannan kahkahasiie nazariyc diye ortaya atıp bilâh're gene kendi kalemile ayakta duranrvacak bir tarzda red ve cerheylediği ve bizzat bugün müdafaa ettiğini yarın Vrrin dibine baürdığı o kadar çok görii'mü«.tür ki bu adama müstakar bir f'ir sabihi divernevîz. O olsa olsa onu o' v9n ve onu din'svenlerin de fiUiHerini ahüst eden ve h«r«ün renk değistir<"n bir bukalemundan başka birşey değildi. *** Maamafih Bernard Shavv'nun İngiliz hryat ve an'ancsi üzerindeki tesirieri hic de derin olınamıştır. Ona, Britanva h ' k ı daha ziyade eski hanedan kapılarında ve yahud hükümdar saraylarjnda beslenen ve efendilerini eğlendirmeğe memur dalkavuk ve meddahlardan daha fazla bir ehemmiyet vermiş değildir. Bumınla beraber sıırası da söyleneDİlir ki. sözlerini ilk söylediği zaman o da •amimî olarak inanır ve kimseyi aldatmak emelini beslemezdi. Gayrisıhhî müesseseler Fudbol oynarken Insafsızhk bukadar olur! NALINA İHEM MIHINAİ Amerikanın yardımı lmanlar, Amerikanın yardımı gelmeden İngiltereyi haklıyacaklaruu soylüyorlar. Bu, onların en büyük hulyası, emeli ve temennisidir. Şundilik bunun için kullanacaklarnı meydana vurduklan silâh, denizaltı gemilerile uzak mesafe tayyareleridir. Bu iki silâhla İngiltereye gelen vapurlara hücum ederek İngiliz milletini aç, siluhsız, ve ham maddesiz bırakacaklarını unıuyorlar. Galiba, bunda muvaffak olduktan, yani Büyük Britanva adalarını maddeten ve manen zayıflattıktan sonra, büyük bir ihrac ve isülâ taarruzu j apmağı düşünüyorlar. İngiltere ile onun tabii müttefiki olan Anıerika da, bu Alman silâhlarına karşı en müessir çareyi araştınyorlar. Bu çare bulnnmuştur ve Amerikanın İngiltereye kütle halinde, sür'atle yardun etmesidir. Amerikanın, halen, İngiltereye yardun ederaediğini sananlar var. İş böyle değildir, Amerika, İngilterenin peşin para ile \aptığı siparişleri harıl hanl yetiştirmcktedir. Geçen ay Amerika fabrikalarının yaptığı 1200 tayyarenin belki hepsi İngiltereye verilmiştir. Bundan sonra yapılması düsünülen ve müzakere edilen yardun, İngiltereye peşin para almadan ödünc ve kiralama suretile yapılacak daha büyük mikyastaki yardımdır. Sonra bir nokta daha var Biz öyle anıyoruz ki Amerikanın müstakbel \ardımı. ingiltereye bir müdafaa harbinden zi\ade bir taarruz harbi için faydalı olacaktır. Fevkalâde bir sürpriz vuku buhnadıkça bugünkü İngiliz silâhları bir Alman taarruzunu def'e kâfı gelecektir. Fakat, • fazla mal göz çıkarmaz.» Meselâ birkaç gün evvel ajanslar, Amerikanın İngiltereye yeniden 146 muhrib vereceğinden bahsettiler. Bize kalırsa, bu rakamda bir fazlahk vardır; o da baştaki 1 rakamıdır. Verilmesi düsünülen muhribler, 146 değil; 46 olsa gerektir. ünkü Amerikanın eski sistem muhribleri, 156 tane idi. Bunlann 50 tanesi, İngilizlere verildi. Kalan 106 muhribin bir kaç tanesi de başka hizmetlerde kullanılmaktadır. Şimdi Amerikanın elinde bu pemilerden 100 tane kadar kalmıstır; bu itibarla İngiltereye 146 muhrib verilmesine imkân yoktur. Bu 100 kadar muhribden bir kısmı da, Amerikahlara lâzımdır. Çünkü bunlar haricinde Amerikanın insası bitmis 73 ve tezgâhta 24 muhribi vardır. Bu kadarcık gemi ise Amerikanın pek ü'yük olan muhrib ihtiyacına kâfi değildir. Bu itibarla Amerikalılar, şimdilik, eski muhriblerinin belki yarısını İngiüzlere vermekle iktifa edeceklerdir. Fakat Amerika, bir kere seri insaata başladı mı, fevkalâde rökorlar tesis edebilecek bir kudrettedir. Büyük Harbde, ticaret cmileıini nekadar çabuk yaptıklannı vvelce bir makalemde yazmıştım; onlar larb gemileri inşasuıda da, ayni harika>T göstermişlerdir. İşte size gene geçen harbe aid bazı rakamlar: Amerikalılar, 1917 şubatında, Almanya ile diplomatik münasebetleri keser kesmez şöyle bir program kabul etmişlerdi: 275 muhrib, 447 denizalü avcl otu, 99 denizalh gemisi, 112 Eogleboots dedikleri 500 tonluk büyük denizalü avcısı, 54 mayin tarayıcı. Gerçi 1918 ikinciteşrininde bunlann hepsi ikmal edilememişti amma harb biimemiş olsaydı bu bine yakın gemi tamamile inşa edilmiş olacaktı. Filvaki o zaman, Amerika inşaat tezgâhlan emsalsiz rökorlar tesis etmislerdir. Harbden evvel, insası 20 24 ay süren muhriblerin tekneleri, 17 buçuk günde denize indiriliyor ve 70 günde ikmal ediliyordu. Sonra bu rökor da kırıldı; Reid muhribi, ilk çivisi çakıldıktan 45 buçuk gün sonra teslim edildi. Bu, inanıhnaz bir sür'attir amma hakikattir. 500 tonluk ve 18 mil sür'atindeki büyük denizaltı avcılarından Ford fabrikası ber ay 23 tane yapıyordu. Amerikan tersaneleri, takriben 20 ayda, 441 tane denizalü avcı botu yaptılar. Amerika, bu defa da kollannı ve paçaiarmı sıvamıştır; muhakkak ki kendi eski rökorlarını da kıracakhr. Onun icin Almanyamn acele ve telâş etmekte hakkı vardır. Bernard Shaw 0, sözü tavrını tutmaz bir tezad âlemidir Bunun içindirki Bri tanya halkı Shav'a eski zaman sarayla rında beslenen meddahlardan fazla bir muhabbet vermiş değildir! birlikte Lady Astor namında kadın yazıcunız da iştirak etmişti. Bernard Shaw istese de kendine daha iyi bir seyahat arkadaşı intihab edemezdi. Lady Astor da, tıpkı Bern a r d Shaw gibi bütün dünyaya şöhreti yayılmış muhar rirlerimizdendi ve tencere yuvarlan mış kapağını bulmustu. O da Atlantik deniadnin her iki tarafında hükümferma olan (ohretlerdendl. Onu da yeni dUnya eskisi kadar tanıyor, o da kadın cemiyetlerinin en ileri gelenlerinde sözünli ve sohbetini yerll yerinde kullanıyor ve bir çok taraflar kazanmış bulunuyordu. Lady Astor da, dili keskin fakat kalbi yumuşak bir Insandır. O da vaız ettiği gibi yaşamaz. Kuman tel'in ettiği halde. at yarışlarında ve bizzat kendisi yarış hayvanı beslemek sııreüle en büyUk bir kumarbazdır. Hatta komiinisllerden iltifat ve muzaheret gördüğü halde ve hatonların arabasına zaman zaman blndiği halde, hâlâ Plymouth intihab daire«inin muhafazakâr bir meb'usudur. Fakat bütün bunlan öyle güzel ve öyle birbirine uydurarak mezcetmiştir ki halk içinden bir şeyler sezinsemekle beraber, sadece ağzı açık, ona hayran bakar dıırur. 150 kilo jelâtini 1125 liraya ve faturasız satarak mukabili olan çeki alırken suç üstünde yakalanmıştır. Raşid Sivil, bu cürmümeşhud karşısında hemen hiçbir şey söyliyememis ve zabıtaya verdiği ifadede kendisini müdafaa edememiştir. Suç mevzuu oMüddeıumumüik ve polis hâdise hak lan 150 kılo jelâtin adliye emanet dakmda tahkikata başlamıştır. iresine gönderilmiştir. Raşid Sivil de hakkında tanzim edilen evrakla birMAARİFTE likte adliyeye teslim edilmiştir. Darüşşafakaya kız talebe de ahnacak Memleketimızin en eski bir irfan müessesesi olan Darüşşafaka lisesine bir de kız kısmı ilâvesi için verilen kararm tahakkuku yolunda faaliyete geçilmıştır. Erasen bu fikır 939 senesinde mektebi ziyaret eden Başvekilimiz doktor Refik Saydam tarafından ortaya atıldığı için, Başvekâlet bütçesinden de yardımda bulunulacaktır. Türk Okutma kurumu, kız kısmının inşa edileceği yeri tespit etmiştir. Bu yer Darüşşafakamn aşağı bahçesinin Gelenbevi tarafındaki kısmındadır. Bu ranm açılması için çamaşırhane ile bir imama aid olan bina istimlâk edilerek yıklırılacaktır. Kız kısmı şundilik 100 kişilik yapılacaktır. MÜTEFERRİK Yedikule havagazi fabrikası amelesi zam istiyor Yedikule havagazi fabrikası ile fabrika amelesi arasında iş kanununa tevfikan ücretlerin arttırılması meselesi etrafında ihtilâf çıkmış ve kanun hukümlerine tevfikan bu ihtiiâfı tetkik etmek üzere dün de vilâyette valı muavini Raşid Demirtaşın baskanhğında bir hakem heyeti toplanmıştır. Raşid Demirtaşla edebiyat fakültesı dekanı Hâmid Ongünsu ve ticaret odası umumi kâtibi Cevad Nizamiden mürekkeb olan bu komisyonda şirket müdürlerile amele ınurahhaslan dinlenilmiştir. Hakem heyeti tekrar toplanarak kararını alâkadarlara tebliğ edecektir. \ Meşhur muharrir Burkein yazdığına bakacak olursak. aslen Amerikalı olan, Vikont Astor'un karısı Lady Astor gencliğinde harikulâde dilber bir kadınmif. Amerikadan ilk geldiği senelerde gene ADL1YEDE bu ımıharrire göre onun hüsnii ânından etrafa saçılan güzellik şuaı bulundujftı Adliye suiistimali davatı yeri aydınlatacak kadar pariakmış. HatAdliye suiistimali davajsı, İctanta Amerikadan bizim biraz sisli olan bul birinci Ağırceza mahkemesinde Londra iklimini aydmlatmak fizere son safhasına gelmiştl. Hazinenin günderildiği rivayet olunur. 33,000 küsur lira zararım mucib olLady Astor tenezzül ederse bütün ka duğu ileri sürülen bu meseleden dopılann ona ardına kadar açıldığı mu layı muhakeme edilen mutemedlerhakkaktır. Nasıl ki kadınlara ve bilhas den ikisi mevkuf, diğerleri gayrisa ernebi doğumlu fanilere çok sıkı su mevkuftur. Son celsede, mahkeme, rette kapah olan Avam Kamarasmın tahkikatm tevsiine lüzum görmüş kapılan bile onu istikbal için adeta ken tür. diliğinden açılmıştır. Hatta ilk nutkunu Tahkikatın tevsii kararına göre, irad ettiği zaman Loid Corc ve Mister mutemedlerden Eminin 1937 seneBalfur onu bizzat oturduğu koltuğa ka sinde beş avans ilmühaberile cem'an dar götürmüslerdi. Bu muvaffakiyetler 1400 llra ve Asımm da ayni senede bir Avam Kamarası azası için hakikaten iki avans ilmühaberile 500 lira avans büyük basarılar arasmdadır. Bilhassa alarak mahsublarını yaptırmadık bu aza yabancı bir kimse olursa... ları iddia edildiğinden, «bu avans(Arkası var) ların eşhas zememine alınmış olup olmadığis Defterdarlık Muhasebe müdürlüğünden sorulacaktır. Diİki kaza Şoför Anastasın idaresindeki 3699 ğer taraftan, mutemedlerin aldık numaralı kamyon, Tarlabaşı cadde ları ve sarfettikleri paralara dair Hasanın slnden geçerken 7 yaşlarmda Leon Adliye levazım memuru adında bir çocuğa çarparak ^ara dofter tutması için emir ve talimat yok mudur, 912/38 tarihlnde bu lanmasma sebebiyet vermiştir. Kazlıçeşmede oturan Salih admda hususta talimat yapılmış mıdır, biri, sarhoş bir halde Yedikule cad «.defter tutulsun» diye verilmiş bir desinden geçerken şoför Hikmetin i emir var mıdır, bu cihetler de Müddaresindeki otomobiiin sadmesine deiumumilikten sorularak, böyle maruz kalarak yaralanmış, tedavi şeyler mevcudsa, blrer sureti getiraltma alınmıştır. tilecektir. Başkaca, bu meseleden ıı J dolayı Defterdarlık mensublann dan İstanbul asliye birinci ceza mahkemesine verilenlerin muhakeme neticeleri oradan sorulup öğreI I İr Belediye sular idaresinin Karabük Bu hususlardaki cevabların nihadomir ve çelik fabrikasına sipariş ettiği su boruları yakında gelecektir. Bu yet beş gün zarfında gönderihnesi bonılar geldikten sonra Beşiktaşın Ye nin müzekkerelere yazılması karanimahallesi ilc, Bakırköyüne su tevzi nle, tetkikatın ikmali, 26 şubat çarşamba saat 15 e bırakılmıştır. atı yapılacaktır. tKTISAD Otomobil lâstikleri tevzi ediliyor Dofira ni ? Fiat Murakabe komisyonu dün Ticaret Müdürlüğünde Vali ve Belediye Reisi Lutfı Kırdarın riyaseti altında toplanmış, ŞEHİR tŞLERİ lâstik tevziatı üzerinde kararlar verilmiştir. İstanbulda mevcud 3700 otomobil kamyon lâstiğinin bu sabahtan itibaren Yeni tramvay hatları tevzıine karar verilmiştir. Kamyon lâsTramvay idaresi yeni hatlar ihdas tikierinin yüzde 70 i taşra ve yüzde 30 u etmiştir. Bunlar Aksaray Maçka, İstanbula, otomobil lâstiklerinin yüzde Ortaköy Sirkeci, Harbiye Yediku 70 i İstanbul, yüzde 30 u taşraya verileledir. cektir. Askerî tıbbiye okulunda dünkü merasim Tabib ve eczacı yedek subaylann Gülhanede stajlarını bitirerek kıt'alanna gönderilmeleri münasebetile, dün Beyazıdda Askerî Tıbbiye okulunda me rasim yapılmıştır. Merasime İstiklâl marşile başlanmış; müteakıben okul müdürü General Hüseyin Külünk genclere bir hitabede bulunmuş, ordumuzda görecekleri vazifenin yüksekliğini işaret ederek muvaffa kiyetler dilemiştir. Generalden sonra, okulun dahiliye müdürü albay doktor Edib Open de genclere kıymetli öğüdleıde bulunmuştur. Genc subaylar and içerek, vazifelerinin kutsiyetine bağhhklarını ifade ermişler; müteakıben mü retteb oldukları kıt'alara iltihak etmek üzere okuldan aynlmışlardır. Sürpağop mezarlığında yapılacak mahalle Sürpağop mezarhğmın eşhasa aid olan kısmının da Belediye tarafmdan istimlâk işi ikmal edilmiş ve şehircilik mütehassısı Prost tarafından buraya mahsus bir plân hazırlanmıştır. Bir ay sonra buradaki yollarla elektrik ve havagazi tesisatı ikmal edilecek ve cadde üzerindeki kısım satışa çıkarılacaktır. Burada bir nümune mahallesi inşa edilecek, yapılacak evler bahçe içinde ve ayni slstemde olacaktır. 55 bin çuval kahve daha geliyor Yakında limanımıza gelmesi beklenen 10,000 çuval kahveden başka hususi firnıaların sipariş ettiği 15,000, 10,000 ve 30,000 çuvallık üç parti kahvenin de Portsaide geldigi haber alınmıştır. Bunlar da derhal geürtilecektir. c İktısad Vekilinin dünkü tetkikleri J Satie davası «Satie» nin Sahpazarındaki binasma aid alım satımdan dolayı Deniz Bank erkânı hakkında verilen karar, Temyizce bozulmuştu. Bunun üzerine, İstan bul birinci ağırceza mahkemesinde yeniden celse açılarak, müddeiumumilik, nakza ittiba edilmesisini istemişti. Dün sabah bu muhakemeye devam olunmuş tur Dünkü celsede dava edilenlerle vekilleri, nakza aid görüşlerini belirterek, ncticede bozmaya uyulması isteğinde bulunmuşlardır. Mahkeme, uyup uymamak hususunda bir karar vermek üzere, muhakemenin devamını on üç mart sabahına bırakmıştır. Kısa Haberle? Vekil, Yerli Mallar Pazarlan Müdürlüğünde Şehrimizde bulunan İktısad Vekili Hüsnü Çakır dün bazı tetkikler yapmış, Yer'i Mallar Pazarları müesseseleri müdürlüğünde pamuk ipliği toplama ve tevziat işleri için hazırlanan proje hakkında izahat almıştır. Bundan biraz sonra, iktısad Vekilinin nezdinde bir toplanü j'apılmıştır. İktısad Vekili Sümer Bank İstanbul şubesine de giderek pamuk ipliği tevziatı üzerinde tetkikler yapan zevatla görüşmüştür. İktısad VekiU Hüsnü Çakır: « İstanbulda malum olan günün meselelerini tetkik ve bunlarla meşgul olmak üzere geldim; burada birkaç gün daha kalarak tetkikierime devam edeceğim. Üzerinde meşgul olunan meselelerin bashcası pamuk ipliği işidir. Bu işin en mükemmel şekilde organize edilmesine çalışıyoruz» demiştir. altın gömdüğünü iddia edemezsin ya... Şu elindeki bez parçalanna bak... Hem kan içinde, hem de taze insan leşi kokuyor... Ah... Reis Bey, azgın bir delininkinden daha sonsuz bir hiddetle kaldırdığım yumruğu o alçağm başma indirebilseydim gık der orada gider, ne onun, ne de çocuğun ölümünü benden kimse sormazdı. Fakat kolumun altmdan yılan gibi kıvrılıp kaçtı. Yanımda tabancam da yoktu ki arkasından ateş edeyim! Ertesi gün, yememiş içmemiş, meseleyi gidip karakola haber vermiş, fakat anlıyorsunuz ya... Beş lira için... Eğer o parayı benden alıp boğazına kor düşesi o fahişeye yedirebilseydi bu kepazeliği yapmıyacaktı. Evet, Reis Bey, ben çocuğumu öldürmedim, fakat ona eziyet etmiyerek tath ve sakin bir ölümle... Çünkü fakirdim, yoksuzdum, onu besleyip büyütemiyecektim... İleride yaman bir serseri, kurnaz bir hırsız, azıb bir katil olması muhtemel o yavruyu beşeriyete hiçbir zaran dokunmadan ortadan kaldırdım. Fakat bu işi yapan sade ben miyim, Reis Bey, halleri vakitleri yerinde, adamakılh varhklı, kibar beylerin hanımlan da hiçbir mecburiyetleri yokken karınlarındaki yavrucuklarını henüz yumurta halinde iken gidip doktorlara kazıtmıyorlar mı?. Eğer benim sözüme inanmıyorsanız, gazeteleri açıp bakınzı, «kavanoz çocuklan» dive feryadı ayuka çıkanyorlar. İşte bütün bunları nazarı dikkate alıp, elinizi vicdanınızm üstüne koyun, cezamı ona göre tayin edin, Reis Bey!. Hapisaneler umum müdürü şehrimizde Hapisaneler umum müdürü Sakib Guran, Ankaradan şehrimize gelmiştir. Kendisi, İstanbulda bir müddet kalarak buradaki cezaevlerinde tetkikatta bu lunacaktır. Bu tetkikatla, cezaevlerinde yapılması tasavvur edilen ıslahat için esaslarm ve teferruatın tespitine çalışılacaktır. ~k Pasif korunma denemesinin ihzarmda gösterdikleri mesaiden dolayı viiâyet seferberlik müdürü Ekrem Gönen ile mezkur müdürlük kalem şefi Hakkı Erken vilâyet makamı tarafından bir takdirname ile taltif edilmişlerdir. Reis Bey, biz, çingeneler son zamanlarda çok fakirleştik. Çünkü fala bakmak yasak, göbek atmaya ehemmiyet veren yok... Gaz ocakları çıktığındanberi ıskara maşa satışına kesad geldi. Ama, diyeceksiniz ki Reis Bey. gidin başka işler yapm... Tarlada çalışm... 'Çıraklık, tezgâhdarlık edin... Cingene olduğumuzu öğrenince kimse emniyet etmiyor, bizi yanına almıyor. Aifedersiniz, belki size lâkırdıyı uzatıyorum gibi geldi ama, yoksuzluğumdan bahsetmeden o işi yapmaya nasıl mecbur olduğumu anlayamazsmız Reis Bey'. Bir buçuk ay hapis Beyoğlunda Melek sineması önünde Muizin para çantasını ve Karadeniz va punında bir yolcuya aid ceketi aşır maktan muhakeme edilen Ahmed İstanbul sekizinci asliye ceza mahkemesince bir bucuk ay hapse mahkum edilmiştir. ikinci Ticaret mahkemesi azalığı Emirdağ müddeumumisi Fethi Arslan; terfian İstanbul ikinci ticaret mahkemesi azalığına tayin olunmuş şehrimize geleek, yeni vazifesine başlamıştır. Hukuk doktoru olan Fethi Arslan; adliye sahasında muntazam Fethi Arslan ve itinah faaliyeti ile temayüz göstermiş genc ve kıymetli adliyecilerimizdendir. Yeni vazifesinde de muvaffakiyet göstermesini temenni ile, kendisini tebrik ederiz. KUçUk hlkâye Ibonım çocuğu tuğuma kıstım. Evvelâ ağlaması, sonra da kıpırdamaları durdu. Sur haricine çıkıp ta şöyle bezlerin aralığmdan elimi sokarak yokladığım vakit minimini vücudü buz kesilmişti. Her halde havasızhktan boğulmuş olacak... Reis Bey, yavru anlattığım gibi kendiliğinden ölüvermişti. Allah canımı alsın ki ona kat'iyyen eziyet etmedim... Nihayet kendi sulbümden ohnuş bir çocuk... Yarın ahirette adama sorarlar. Mezarlıkta ayağıma taşlar, çalılar takılıyordu. Hemen bir ağacın dibine çömeldhn, belimden bıçağı çıkanp bir küçük çukur kazdım... Toprakla üzerini örterken, alimallah, gözlerimden dereler gibi yaş akıyordu, e kolay şey değil... Reis Bey!. Tam doğrulup ayağa kalktığım zaman arkamdan beş on adım ötede bir çıtırdı oldu.» Demindenberi boz bir bulutun içine gömülmüş olan ay yeniden ablak yüzünü göstermişti. Ellerim, ayaklarım titremeğe, kalbim çarpmaya başladı. Beni muhakkak biri takib etmiş, gözetlemişti... Evet, servinin gerisine saklanan gölze mutlaka bir insandı. Yere kapanıp dört ayak kayar gibi ilerleyip kaçmak istemesine rağmen ben onu tanımıştım... Hey, davranma, yakarım ha! Diye bağırdım. Gölge hemen yerinde derlenip toplandı: Ibram ağabey, benim, dedi, ben Hasan... Ulan aloak, rezil, geç vakit buralarda ne arıyorsun? Sulukulenin toy delikanhsı ayağa kalkmış, suratına inecek tokatlardan kendisini korumak için iki kolunu başmın hizasına kaldırmış öyle cevab veriyordu: İbram ağabey, kızma sakm... Belki bir enayi geçer de korkutur, beş on parasım alırım, diye, burada bekliyordum... Ulan namussuz... Bizim tayfaya böyle şeyler yakışır mı? Ne yapayım, İbram ağabey, son günlerde mangiz tutmuyorum... Halbuki Beyoğlundaki gaco beni «para da para!» diye sıkıştırıp duruyor.. Bir kısmet te çıkmadı, yann karıya ne yüzle gideceğim bilmem... Ne olur, sen bana biraz patakoz versene... Fazla istemem, beş lira yeter... Ulan bende para ne gezer... Ha... Gömdüğün çocuğu öldürmeyi akıl etmeseydin, ona şu hafta içinde daha mı az sarfedecektin!. Ulan ne biliyorsun benim çocuk gömdüğümü? Ha... Pembe ablanın gebe olduğundan mahalleli haberdar değil miydi saruyorsun?. Bu mezarın dibine de Bundan aşağı yukarı tam bir sene evvel «Pembe Kız» la evlenmiştim. Ikinci ay karım bana «gebeyim!» dedi. Kasketimi önüme koyup şöyle bir düşündüm... Şu zamanda kendi boğazı' mizı doyuramazken üzerine bir de çocuk büyütüo beslemek... Ne güç şey o!. «Pembe Kız» a: Düşürelim! Dedim. Kale dibinde oturan ihtiyar büyücü gibi bir kadın vardır. Ona gittik. Bir fitil verdi, bir de toz... Götürdüğüm iki tavuğa mı yanayım... Ta orava kadar sekiz on defa taşınmamıza mı? Bilmiyorum. Hiçbir faydası görünmedi. Cadıya çıkıştım. Fakat beni kolayca yatıştırdı: Korkma, dedi, çocuk içeride öldü bir kere... Büyüyüp doğsa da dünyaya cansız gelecektir!. Ah... Alçak, kahpe karı... Yalan söylemiş meğer!. Halbuki, biz bu sözüne Birkaç zaman evvel. Shavv'nun yazmış kandık. başka bir şey yapmadık, bekolduğu Kusya sey?hatnamesi beni fazla ledik, durduk... «a eğlendirmişti. Bu seyahate onunla Mehtabh bir gece ama, ay sık sık bulutların arasına girip çıkıyor... Geç vakit eve dönüyordum. Uzaktan baktım pencereden ışık görünüyor... Pembe Kız, bu zamanlara kadar orurmaz ama. hayırdır inşallah!. Ben evde bulunmadığım anlarda kapmm arkasma yatak ve iskemle yığılır... Onun için itmekle açılmaz... Vurmak lâzımdır... Vurdum, ses yok, kıpırdama yok... Evvelâ hafjften bir inilti... Sonra derinden bir gürültü... Taban tahtalan üzerinde ahlı oflu bir sürünme... Ve karşımda ne göreyim! Karım yarı çıplak... Ölü gibi sapsarı... Köşedeki minder baştan aşağıya kan içinde... Hay Allah müstahakkını versin... Bizim karı doğuruyor!.. Vay canma!.. Başım'.za gelenler... Hemen çuvalı bir tarafa, ceketi sıyırıp başka bir tarafa fırlattım, fakat ben yetisemeden çocuk meydana cıktı... Tavşan yavrusu eibi bir şey... Hep akhmda büyücü kadının lâfı... Oğlan önümde kıvır kıvır kıvranıyor, zırıl zırıl ağhyor da ben gene onu ölü diye evirip çeviriyorum... Ne gezer, canlı... Hem de turp gibi dipdiri... Ben karıya, karı bana bakakaldık... Ama, durmaya, düşünmeye gelmez... Acele bir karar vermek lâzım... Hemen çocuğu bir bavluya sardım Üzerine eski bir hırka, daha üstüne yazma bohçayı sımsıkı bağladım. Kol Tencere devrildi Beyoğlunda Dolabdere caddesinde 24 numarada oturan Oropsima adlı bir kadın, evinde yemek pişirirken ocak üzerindeki kaynar tencerenin devrilmesi neticesinde muhtelif yerlerinden yanmış, Beyoğlu hastanesine kaldırılmıştır. CUMHURIYET Nüshası 5 kuruştur. Senelik Alü avlık Üç aylık Bir avhk ( 1 00l1 (i Rhnıif. Hfirnii f "cldll \ "Mkkat Jçın 1400 Kr. 750 . 400 . 150 . Türkiye Hartc ıcın 27ou Ki 1450 . 800 » Yolrtur Nuri Refik Gazeteraize gönderilon evrak ve razılaı neşredilsin edilmesın tade edilme» ve riyamdan mes'uliyet kabul olunmaz.

Bu sayıdan diğer sayfalar: