26 Mart 1941 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

26 Mart 1941 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURİYET 26 Mart 1941 |Poğni değil mi?fMüracaat yurdları Her kazada yoksul vatandaşlarm resmî dairelerde ve mahkemelerdeki işlerini takib etmek için verecekleri istidalan yazmak ve onlara bu hususta yol göstermek için birer «müracaat yurdu» kurulması kararlaş tırılmıştır. Bu yurdlara gidecek kimseler derdlerini orada hiç çekinme. den anlatacaklar, dinleyen zat de bu sözlerin hulâsasını arruhal şeklinde kaleme alacak, «bu istidayı falan makama vereceksin, işini füân dairenin falan şubesinden sokacaksın!» diyecek! Şimdiye kadar diplomasız ayak avukatlannm, iş tellâllarımn ve köşe başı arzuhalcilerinin istismar etmekte oldukları halkı fazla masraf ve müş. külâttan kurtaracak olan bu teşebbüs hiç şüphesiz son derece hayırlı ve faydalıdır. Fakat bu meselede vatandaşlarm da çok esaslı iki noktaya dikkat etmeleri icab edecektir. Biri, onu müracaat bürosuna gitmekten menetmek için propağanda yapmaktan geri kalmıyacak olan menfaati sekteye uğramış kimselerin sözlerine aldırmamak, diğerleri de ehemmiyetsiz ve manasız şeyler için müracaat bürolarını işgal etmemektir. Ç Şehir ve Memlekel Haberlerî Sokak ortasmda Bir iki j Alemdar hâdiscsi Yazan: SALÂHADDÎN GÜNGÖR Hâdiseler Tuna boyunda çok fena tesir yapmıştı Bir sabah Alemdar Mustafa Paşa ordusu Edirne önlerinde görününce Istanbuldakiler birbirine girdiler 4 Kabakçı Mustafa, yârânlle mfişaverede.. üçüncü Selimin hal'i habtri, Tuna ook iflaki Alemdar Mustafa Paşa ordugihın hlç da büyük bir heyecana sebeb oldu. Yeniçeri ağası, zaten «Sultan Mustafalu» oLmakla tamnmiftı. Ağanın adamlan derhal ortalığı birbirine katülar. Çapulcular arasında: Daha biz ne dururuzT.. Yoldaşlannuz, işte (Âsitane) deki ricalin işinl bitirmisler. Biz de buradakilerin hakkından gelelim! kabilinden sözler duyulmağa başladı. Orduda bulunan Üçüncü Selim taraftarlank blrer blrer azlediliyorlardı: İlk partide Mektubcu Tahsin Efendi lle Muhasebei Evvel Kamiz Efendiye işten el çektirildi. İstanbul ihtilalcilerinin tazyikile Akdeniz boğazı Seraskeri Çelebi Mustafa Paşa, Sadrıazam ve Serdan Ekrem oldu. Ruslar, Kabakçı vak'ennı frrsat bilerek, yeniden Silistre kalesine saldırdllar. Alemdar Paşa, beş bin «güzide» askerle kalenin imdadına yetişmeseydl, Moskoflar çoktan Tunayı geçmişlerdi. Vakıâ, düşman bu hücumlardan bir netice elamamıssa da, yeni Sadrıazam Alemdann ordudaki nüfuzunu kırmak için, bunu nrsat ittihaz etti ve ordunun kumandasını bizzat ele almak sevdasma düşerek, bir gün ansızın Alemdann karargâhına çıkageldi. Sadrıazam, cahil olduğu kadar da mağrur bir adamdı. Alemdara haddini ve mevkiini bildirmek isteyordu. Yaptığı baa bed muamelelerle Tuna Seraskerinin kalbini kırdı. Alemdann merd bir karakteri vardv. Riyakârlıktan hoşlanmaz, saray teşrifatinrlan anlamazdı. Çelebi Mustafa Paşanın baa imalı sözleri, temiz asker ruhu üzerinde ağır bir tesir yapmıştı. Kar»tını vermekte gecikmedi ve bir gün eski Mektubcu Tahsin Efendiyi yanma alarak Rusçuğa çekiliverdL Mağrur Badnazam genlş bir nefes almıştı. Koca Alemdar ordusu, artık elinde demekti. O, bu ordu ile Rusyaluya karsı tekbaşına bir şeyler yapabileceğini sa«uyordu. Fakat Alemdar çekilince, ordunun rabıt ve zaptı da bozuldu. Süvariler, bölük bölük dagılmaya başladılar. Çelebi Mustafa Paşa, bunu biç beklemiyordu. Ruslar yeniden Tuna üKerine yuklenince, büsbütün şaşırdı. Vaziyet sarayın da endişesini artırtnıştı. Padişah, iltifatlarla dolu hatu hümayunlarla Alemdan tekrar işbaşına davet etmeğe mecbur oldu. Serdar, bu yslana nüvazişlere aldanmıyar, Ruıçukta yeni arkadaşlarile (1) başbaşa toplantılar yaparak devlet ahvalini görüşüyordu. Sultan Mustafa, bir cahil, kendini bilmez kişi idi. Üçüncü Selim gibi bir Padişahı bal* etmek, bu «mülkü millet» için herösız felâketlere yol açacakti. Alemdar da aynı kanaatte idi. Bir akşam, gene Ramiz Efendinin evinde gizlice toplanmışlardı. Rusçuk yaranı, İatanbuldaki rezaletleri anlata anlata bitiremiyorlardı. Kabakçı Mustafa, Boğaz Muhafızhğına tayin edilmişti. Herifin astıgı asük, kesüği kestikti. Padişahı, avcunun lçine almış, bildiği gibl oynauyordu. Çığınndan çıkan yeniçeri ocağmda bir tek söz anlayan adam yoktu. Nizamı cedid ortadan kalkmışn. Anadolu, xorbaların elinde, inim inim inleyordu. Bu sözler, Alemdara gereği gibl tesir etmişti. Bir ara kendini tutamadı ve elini Ramiz Efendinin omzuna koyarak: A be ne dersiniz?.. Görellm mi o Işi?.. Gidelim mi İstanbula ka?.. diye "BÖvlendi. Rusçuk yaranının da, zaten bütün arzusu, Alemdan ordusunun başında İstanbula sokmaktan ibaretü. Devleti kurtarmak için, ortada başka bir çare göremiyorlardı. Alemdar da Üçüncü Selimi tekrar tahta geçirmek, gitgide bir fikri sabit haline gelmişti. Olup biten işleri havsalası bir türlü almıyordu. Bütün fesadın başı, Şeyhülislâm ola(1) Alemdarın arkadaşları, sonradan Rusçuk yaranı admı alan kimselerdir: Kaptan Ramiz Efendi. Reisülküttab Galib Efendi, Cihadiye Nazııı Behic Efendi, Defterdar Tahsin Efendi, Vezir Kâhyası Refik Efendi, Kethüda Ahmed E heriftL Kabakçı, ona danışmadan bir lş yapmıyordu. lstanbula giderse, ilk ortadan kaldıracağı adam, bu topal mel'un olacakü. Alemdar, Kabakçıy«, kıvmet vermiyordu. Bu serserinin nihayet bir sıkımlık canı vardı. Fakat Tuna Serdannı aimdilik asıl meşgul eden mesele, Silistredeki ordunun perişanhğı idi. Ruslarla mütareke lmzalanmış, çoktanberi kendisinden hizmet beklenemiyecek bir hale gelen orduya, Edirneye dönmesi için emlr verilmişti. Alemdar, yeniden Tuna Serdarhğım kabul ettiği zaman, vaziyet işte bu tnerkezde idi. Sadrıazam Çelebi Mustafa Paşa, Edirnede bir takım gülünc tedbirlerl* Alemdarı sinirlendirmekte idi. Tuna boyundaki sergerdelerden Yüıkoglu, Gâvur Hasan gibl bir takım esamisi okunmaz kimselerin orduya almması üzerine Alemdar harekete geçmeğe karar verdi. Rusçuk Yaranı, Serdarı zaten tahrik edip duruyorlardı. Bir sabah şafak vakü, sürgün avına çıkmak bahanesile, Rusçuktan ayrılan Alemdar Mustafa Paşa, yanmda on bin kadar tüvari olduğu halde, apansız Edirne önlerinde göründü. Alemdarın bu hareketi. zamanında yapılabilen yıldırım taarruzlanna misal olarak gösterilebilir. Yalnıı Sadnazamı değil, bunu öğreıünce İstanbulu da telâş aldı. Kabakçı Mustafa ile başmüşaviri Şeyhülislâm Ataullah Efendi, birbirlerine girdiler. Meczub Sultan Mustafa, Şeyhülislâmı acele saraya çağırtü: Haber tahlh midirT Beli Padişahım. Şimdi IM tedbir eylemek gerek? Ataullah Efendi, ellerinî uğuşturuyordu: Tedbir riz* fl'lem nıltanım! Korkak Padişah, dakikadan dakikaya fikir değlştiriyor, kâh Alemdann uzerine ordu göndermeğe kalkıyor, kâh onu yola getirmek oarelerini düfünttyor, neticede hiç birinde karar kılamıyarak: Sen ne düsünürsün? dly« Şeyhülislâmrn yüzüne bakıyordu. Ataullah Efendi, Alemdara karsı durulamıyacağını bildiği için Padişahın alt çenesinden aldı: Dainize kalırsa, simdilik idarel maslahat eylemek gerekür. Alemdar Pasanın hoşuna gitmiyen baa (kesan) ı ordudan uzaklaştırırsak, onun da bir şey demeğe hakkı olmaz. Bu mütalea, Sultan Mustafaya da mülâyim gelmişti. Hemen emrl şerifler ı»dar edilerek, Edirnede bulunan Sadnazama, Alemdar Paşayı «bir hoşça» tutması için talimat verildl. Çflnkfl Alemdar, tstanbul İçin hakikî bir tehlike olmak istidadını gösteriyordu: (Arkası var) Sacide Hanım, demindenberi sessiz ve hareketsiz duruyordu. Şişkin kapaklan içinde lüzumundan fazla açılmış gözleri etrafa dikkatle bakıyor, fakat hiç bir şey görmüyordu. Şakaklarma kuvvetli bir kan dalgası hücum etmişti. Beyni zonkluyordu. Bütün mevcudiyetinde adeta madenî bir hissizlik hâkimdi. Bir an kendini toplar gibi oldu. Lâkin gene dilinde tek kelime söyleyecek takat bulamadı. Şakir, manevra kayışını düzelüp sıkıştırmakla meşguldü. O da, bir çeyrek, yirmi dakikadır zihninde, Sacide Hanımı fazla müteessir etmiyecek veda cümlesini arayıp duruyordu. Nihayet btitün cesaretini topladı. Mümkün olduğu kadar serin kanlı görünmeğe çahşarak: Anneciğim, vakit geldi, dedi, ben artık gideyim! Sacide Hanım da kendini tutmaya, iradesine hâkim olmaya gayret etti. Oğlunun boynuna atılıp hıçkırmaktan güçlükle vaz geçti. Bununla beraber, Şakirin her zamankinden ziyade şu anda babasına benzediği de gözünden kaçmadı. Galible 1914 te başlayan Büyük Harbin ilk senesinde evlenmiş, üç ay sora da dul kalmıştı. Aralanndaki yegftne fark onun muvazzaf zabitliği, Şakirin yedek subay oluşu idi. Balatta Toptancı sokağında 35 nu . marada oturan Kemal ile Sirkecide Hocapaşa mahallesi Kemal sokağında 52 numaralı otelin müsteciri Abdinin bir müddettenberi araaı açık bulunmaktad!r. Dün Kemal. yaninda Hasan isminde bir arkadaşı olduğu halde Galatada Voy. voda caddesinden geçerken Abdl ile karşılaşmıştır. Bu tesadüf Abdiyi sinirlendirmiş, ve anî olarak bıçağmı çekerek Kemalin üzerine saldırmış, başından ve göğsünden ağırca yaralamıştır. Bu sırada araya girmek istiyen Hasan da elinden yaralan mıştır. Hâdiseyi müteakıb kaçmak istiyen Abdi, polis tarafından yakalanmış, Kemal ve Hasan Cerrahpasa hastanesine kaldırılmıştır. it Üsküdarda Rumt Mehmedpaşa mahallesi Eskihamamda çalışan ve orada yatıp kalkan Mevlud, gece odun atmakta olduğu külhanm demir kapağı üzerine düşerek yaralanmasma sebebiyet vermiş, Nümune hastanesine kaldınlmıştır. "k Küçükpazarda Fıkarababa sokağında oturan Hüseynin 7 yaslanndaki kızı Güler, Atatürk Köprüsü üzerinde oy narken 1749 numaralı otomobilin çarpmasma maruz kalarak başından yaraIanmış, Şisli cocuk hastanesinde tedavi tzmir (Hususl) Şehrimizde aşk yü altma alınmıştır. zünden, sokek ortasmda bir cinayet olmuştur. Vak'anın kahramanı, HalkapıIKTISAD narda şayak fabrikasında amele, 20 yajında, evli ve Kurtiş Hepgün namında Piyasaya çıkarılacak bir gencdir. Maktul 19 yasuıdft Yasar kahveler da aynı fabrika amelesindendir ve bir mahallede oturmaktadırlar. Kurtis, 16 İstanbul gümrüklerlnde halen yasmda Bahriyt namındaki kızın aile mevcud 1030 çuval Hlndiya kahvesi sinin evinde kiracıdır. Bahriye, Yaşark bu hafta zarfmda piyasaya çıkansevişmls, hâdise duyulmus, Kurti» kıa larak tevzii yapılacaktır. kanmağa ve müdahalelere başlamıştır. Almanyaya ihrac edilectek Geçenlerde aralannda «iddetll bir ağız kavgası olmus ve bunu takiben Bahribarsak ve deri yenin babası, Kurtişe: Almanyaya İhrac edllecek olan Kızimı sana emanet ediyorum, fab barsak ve deri üıracat kontenjan rikaya gider gelirken nezaret e t listeslni Vekâlet tasdik ederek MınDemistir. Dün akşam, Bahriyenia di taka Tlcaret müdürltiğüne gönderğer bir kıx ve Yasarla beraber fabrika miştir. dan çıkarak beraberce yolda gittiklerinl Dünkü ihracat gören Kurti?, hemen yaklaşmış ve Ya»ara: Dün 407 bin ttralık ihracat yapıl Buraya gel, seninle hesablaşacağız. nuatır. Bu meyanda Almanyaya 135 Demistir. Yaşar da çekinmeden yürü bin liralık tütün ve 52 bin liralık müş ve iki genc kavgaya tutusmuştur. seytlnyag, Rumanyaya 18 bin liraKurtiş, evvelden haarladığı bıçağmı çe lık yer fıstığı, İsveçe 35 bin llralık kip birkaç defa saplayınca kızlar ba deri g'önderilmi^tlr. ğırmağa başlamıs, yarah da yerden alTerzilere makara tevziatı dığı bir tası Kurtişin başına savurmuşTeraüer cemiyetl, terzllerin baş tur. Katil bunun üzerine Ikinci bir lıca lhtiyacını teşkil eden makara hamle daha yapıp cinayetl tamamlamış lşini üzerine alarak muntazam bir ve zavallıyı öldürmüştür. Hakkında ve çekllcte tevziine baslamıştır. Bu rarilen ceza 15 sene ağır hapistir. zlyet terzilere bir kolaylık arzet SiKvri önlerindeki Büyük Sırbistanı adam Galatada küçültenler kişiyi yaraladı facıanın muhakemesi Y Musevi muhacırlarını Hayfaya götürürken batan geminin kaptanı Ağır ceza mahkemesinde sorguya çekildi Hayfaya gidecek muhacir Musevilerıe yüklü olarak bundan birkaç ay evvel Varnadan gelen ve İstanbul limanından transit geçen bir yelkenli, geceleyin Silivri önlerinde kayahklara çarpmış, parçalanrruşü. Yelkenlinin yolcularından birçok Musevi bu kazada ölmüştü. Mevkuf kaptan Viktor İvanofun muhakemesine İstanbul ikinci ağırceza mahkemesinde dün devam edilmiştir. Dünkü celsede, kılavuz kaptan Hüsnü ile Liman reis muavini Hayri Karaarslan, şahid olarak dinlenilmişlerdir. Kaza esnasmda yelkenlide bulunan Hüsnü, yelkenlerin eski ve yamah olduğunu, gemide barometre görmediğini söyleyerek şöyle devam etmiştir: « Kaptan baştarafta bulunan tayfaya rusça «Demirl hazırle» dedi, tayfa, gürültü, patırdı arasında «demirl at. anlamış olacak ki derhal demiri attı, Orası kumluk olsaydı mesele yoktu. Kayalık olduğuna göre hatalı harekettir, ama kaptan böyle bir emlr vermediğinden, nıçlu değildir. Geminin muayenesi Varnadâ yapümış ve liman fen heyetinden hareket müsaadesi alınmış olmasına nazaran, kaptan, arbk geminin teçhizat noksanından mes'ul olamaz. Gemide meveud 350 yolcu, bu yelkenlinin istiab haddinden çok fazladır.» İki tercümanla ifadesi alınan Viktor İvanof, orada demir atmayı kılavuz kaptan Hüsnünün tavsiye ettiğini, kendisinin de tayfaya «demir at» diyerek bu suretle demir attırdığını iöylemiş vt IHEM NALINA MÎHINA Doğrn degil mi? Izmirde aşk yüzünden bir cinayet Erenköyünde40odah Ziraat Vekâletinin verdiği karar Bir köşk yandı Ateşin bir sigaradan İstanbulda satılan unların tipleri çıktığı tespit tahdid edilecek edildi bu dhetten, bu şahidliği kabul etmemiştir. Liman reis muavini Hayri Karaarslon, vak'a yerine keşfe gidildiğini, keşif neticesinde rapor hazırlandığını söyleyerek, şöyle demistir: Demir atma, yerin kumluk olması takdirinde, faydalıdır. Yer kayalık olursa, bilâkis zararlıdır. Çünkü, olduğu yere perçinlenen tekne, kayahklara çarpa çarpa parçalanır. Bu vaziyette de eğer tekne ahşab olmayıp da demir olsaydı, nisbeten daha az hasara uğrardı. Kaptan, geminin seyrütefere tahammül kabiliyeti noksanından mes'ul sayıhr. üksek İspanyol Asker! Şurası azaDiğer taraftan, seyrüsefer ettiği sahilsından, Balear adalanndaki kara, lerin nereleri kumluk, nereleri kayahk, deniz ve hava kuvvetleri başkumandam, elindeki "haritaya bakarak, asağı yukarı ve birinci Franko kabinesinde Hava Nada olsa bilmesi lâzım gelir.» 2ln olan General Dindelin İspanyollann Müddeiumum! Turgud, her iki şahi isimleri pek nzun olmakla meşhurduı de de birçok sual sordurmuş, alınan ce amma bu zatın ismi değil unvanlan vablarla, o akşazn en makul ve ihtiyat uzun bir makale yazmış, bu makalenin lıca hareket, icab eden manevra ile ge bir hulâsasını dünkü Cumhuriyet'te miyi baştankara etmek olduğu, halbuki okudum. Bu İspanyol kumandanı ağzı^ kayalık yere demir atmak sureüle bu nm içinde blrşeyler gevellyor ve ezcümle şöyle dlyor: nun yapılmadığı anlaşılmıştır. tKolay yol en kuvvetliye teslim olaMevkuf kaptan, ilk şahidin ifadesine olduğu gibi bu ikinci şahidin ifadesine rak ikttsadî bir esaret ve hafif siyasî de baa cihetlerden itirazda bulunmu; tâbiiyet mukabilinde toprak emnlyerini tur. Neticede, bir şahidin mahkemeye tetntn etmektir. Bu usul memlcfcetfmtzin celbl, diğerinin istinabe yolile ifadesi karukterine uygun değildir. Bizlm efsanin ahnması ve kazadan kurtulanlar nevt ffururumuz seyis rolü ot/namomtza dan harice gidenlerin dosyada mazbut mdnidir. Biz galibin arabaatntn arkanna ifadelerinin okunması kararlaşurılmış, binmeğe hiç bir zaman tefebbus etmemuhakemenin devamı, 25 niaan saba dik.. Generalin ne demek istediğini pek İyi hına bırakılmıstır. anlayamadık amma, bahsettiği o efsanevî gururun, İspanya iç harblnde, İtaU yan ve Alman tanklannm ve tayyarelerinin arkasma binmelerine nasü mâni ounadığmı sormaktan kendimizi alamıyoruz. Anlaşılan bu gurur, başkalannm sayesinde kazanılan zaferden sonra geU miş olacak. ugoslavy» hıütıuneü de, üçlü pakt denilen Mihver çevresine sokuiuu. i.^ı de, milleün sarih arzusuna ragmen. liuyük Harbde, sonuna kadar döğüsen ve nihayet ölüm karşısında gösteroıği kahraınanbğm faaklı mükâfatını alarak kelimenin her iki manasile mücadeleden «büyümüş» çıkan yiğit Sırbistan nerede, Mihverin tazyikierine nihayet boyun eğen bugünkü Yugoslavya nerede? Neyse «Her koyun kendi bacağından asılır» sözü hükumetler için de variddir. Yugosiavya hükumeti de yapnğı işten kendi mesuldür; fakat, bu karann Sırb miiletinin kahraman ruhuna uymadığını biliyoruz. Esarete baş eğmek âdeti obnıyan ba milletin, kendi şerefine ve seciyesine yaraşmıyan bu zâfı göstererek büyük Sırbistanı küçük düşüren politikacılardan bir gün hesab soracağı muhakkaktır. Simdilik yapılacak şey, bugünün yakın olmasını dilemekten ibarettir . Y Şarköy (Husual) Şarköy ve Mürefte mıntakası tütün rekoltesl bu sene 190,000 kilodur. Tütün istihsalâtımız, geçen senelere nta petle üçte iki nispetinde azalmıştır. Bu havalide ötedenberl tütün fiatlarının müstahslli tatmin etmemesi vüzünden lstihsalât esasen azalmakta ve harlcden alıcı gelmemektedlr. Mıntakamız tütünlerl yalnız İnhlsarlar idaresi tarafından satın alınmaktadır. İnhlsarlar İdaresi bu sene de iyi cina tütünleri almağa başlamıştır. Zürra tarafından verilen haberlere göre bu İyi tütünler 10 25 kurus arasmda satılmakladır. Bir kilo ıspanak ve pırasa îiatmı blle tutmıyan bu değerle tütün satmak köylüyü hiç de memnun etmemektedir. Bu ltibarla bu havallde gelecek seneler zarlında tütün ekilmemeai mütaleaaı ileri sürül mektedir. Vilâvetimizin güzel bir kasabası olan ve Beysehir gölü kenannda kurulu bulunan Beyşehirin elektrikle aydınlatılması lşine Beysehir Belediyesince ehemmiyetle çahşüıyor. Tanzim edilen proje Nafıa Vekâletine gönderildL Elektrik Beyşehir gölünün sulanıu Çumra mmtakasına nakletmek üzere eçdmış olan kanala dökülea Afşar luyundan istihsal edilecektir. Beyşehir, tabiî bütün güzellikleri caml bulunan bir kaza merkezidir. Bu kasaba bir de elektriğe kavuşacak olursa o güzellikleri çok artacak ve en yakın zamanda en mamur kasabalanmızdan biri haline gelecektir. Beysehir kazası maden bakımından da çok zengindir. Bundan evvelki senelerde yapıknış olan sondajlar da bu mıntakada çok zengin linyit kömürü bulunduğu da tespit edilmiş ve hatta açılan baa ocaklardan kömür de çıkanlmıştı. ŞarkÖyde bir kilo tütün 10 kuruşa satıhyormuş mlştlr. Ayrıca Sümer Bank da dört tlp nümune hazırlamış ve Ticıret Odasına tesllm etmlştlr. Tlcaret Odası, Ayakkabıcılar cemiyetl ve Sümer Bankın nümune lerinl esaslı bir tetkikten gecirdlkten sonra bunlardan dört tipl piyasaya arzedecektlr. "Ayni zamanda Sümer Bank ve Ayakkabıcılar cemlyeti. dört tip üzerinden kadm avakBeyşehire elektrik veriliyor kabılan nümunelerlni de hazırla mağa başlamıslardır. Konya (Hususl muhabirimlzden) Evvelki gece saat 23,30 da Erenköyünde Tuccarbası aokağında 8 numaralı Reşad kızı Bayan Saffete aid 40 odalı eski ah. şab kSşkün üst katındakl odalardan birinde söndürülmeden yere atılan sigaradan yangın çıkmış ve yanguı bu bümis olduğundan, tevzl lçinden hem yük bina tamamen yandıktan sonra son. terzller ve hem de Terziler ceml dürülebilmiştir. yeti lstifade etml^tir. İtfaiye yangın mahalline geldiği zaman ffvvelce. azası mahdud olan cemiates genişlemiı bulunuyordu. Binamn yetin gün geçtlkçe miktan mahsus eski ve içinin yağh boya olması, yan. bir şekilde artmaktadır. Her aza ğllun büyümesine sebebiyet vermiştir. dan 5,5 lira aldat almakta olan ce Ateş Itfaiyenin beş saatlik sıkı bir çalışmiyetin malî vaziyeti oldukça düselmls, ayni zamanda terzller de ması neticesi blna tamamen yandıktan makara tşml kolaylıkla halletmek sonra saat 4,30 da söndürülmüştür. Köşk sekiz bin liraya sigortalı bulunimkânmı bulmuşlardır. maktadır. Yangın sureti vukuu tespit Yeni tip ayakkabılar edilmiş bulunmakla beraber, zabıta her Ayakkabıcılar cemiyetl yapmış hangi bir suretle hâdlsede kasid olup olduğu dört tlp erkek nümune a olmadığı etrafındaki tahkikatına devam yakkabüannı Tlcaret Odasına ver etmektedir. ene dünkü Cumhurlyette bir Roma haberl okudum. Napoll Ünlversltesl' nin büyük Içtima salonunda müstemleke meselelerini tetkik etmek üzere, Almanlarla ttalyanlar arasmda bir toplanh yapılmış ve bu toplanh «müstemleke Ziraat Vekftleti İstanbulda satılan un taharriyarmda» Alman ttalyan işbir< tiplerini bir kaç sınıfa ayırmağa ve bin. llğinin müessir bir tezahürii olmus. netico bu tipelri tahdid etmeğe karar Almanyanın mUstemlekeleri geçen vermiştir Bu hususta Belediye riyasetinin fikri sorulmuş, belediye riyaseti de harbde elinden çıkmışhr, İtalyanmkluhhat müdürlüğünden malumat iste ler de, bu harbde blrer birer gitmektemiştir.. Sıhhat ve İktısad müdürlükleri dir. Bu itibarla toplanhnm yeni mfis* nin hazırlayacaklan raporlar Vekâlete temlekeler taharri etmek üzere yapılmış olması çok yerindedir amma İşleri gönderilecektir.. Belediye, 940 yılında muhtelif fırm yoksa arayadursunlar. Y lardan aldığı ekmek tiplerini tetkik ve tahlil ettirmiştir. TJzun zamandanberl unlar Toprak Ofisi tarafından verüdiği halde ekmeklerin muhtelif kalite ve çeşnide olduğu görülmüştür. Bu ekmeklerin yüzde yirmisi bozuk, yüzde on ikisi hamur ve diğer sebeblerden dolayı matluba muvafık değildir. Belediye gıhhat müdürlüğü bu işin izalesi için bir rapor hazırlayarak riyaset makamma vermiştir. Fınncıların bir çuval undan 94 den fazla ekmek çıkardıklan, hamurkârlarm mütehassıs olmamalan dolayısile iyi hamur yapamadıklan ve ekmek hamurunun 1170 gram olması lâzım geldiği halde ekmek imali esnasmda hamuru mezkur miktardan eksik kestikleri görülmüştür Tecrübeler yapıldıkça belediye ekmek işindeki noksanlan görerek izaleye çalışmaktadır. Trakyada Sıtma Mücadele teşkilâtının faaliyeti Edirne (Hususl) Geçen sena «Sıtma mücadele teşkilâtı> nın ea verlmll yılı oldu. 935 senesinde kurulan ve faaliyeiı sahasmı her sene biraz daha genlş< leten bu teşkilât, evvelki yülards olduğu glbl geçen sene de yüzlerce kllometrellk kanal ve arklar açtırmak, bataklıklar kurutmak, bend* ler ve köprüler yaptırmak suretileı sıtma belâsmın biraz daha kafa> smı ezmiş ve on blnlerce vatandaşı tedavi ederek nüfus ve sağlık poli< tikamıza en yerlnde bir hizmeti ifa eylemiştir. Geçen şubat sonunda başlayıp bu senenln mart başma kadar devam eden bu faaliyet yılı içinde görülen en çok kayda ve memnuniyete değer hâdiselerden biri de halkın, bu sahadaki faaliyetin mana ve değerini şuurlu bir surette kavrayı^ı vo hükumete muzahir oluşudur. Bu bir yıllık çalışmalarda Trakyat halkı ve bilhassa köylülerimlz sıtma mücadele teşkilâtile elbirliği etmiş ve boş vakitlerinde birblrlerila adeta yarış edercesine çalışaraS sıtmanm tahribatım önlemekte büytik rol oynamışlardır. Geçen bu bir sene zarfmda Lüleburgaz ve Çorluyu da faaliyet çevresi içine alan «Trakya Sıtma mücadele teşkllâtı» 160,433 sıtmaü va dalaklıyı muayene etmiş ve bunlar« dan 65,418 kişiyi tedavi altma ali mıştır. Ayrıca sıtma ile mücadele için 483.823 kilo kinin, 76,379 aded ökinin, 78 aded stebrin, 12290 aded kurvet komprimelerl ve 1353 aded kinin ampuîü da|ıtılmış ve sivrisinek sürfelerini öldürmek maksa» dlle de bataklıkîara 223.475 kilogram parl yeşili ve 1772 kilo da mazut dökülmüştür. Bunlardan başka gene bu bir sene içinde 14815 metre kanal ve arK açtırılmış, 745 metre kanal, 57,573 metre ark, 111,805 metre dere, 4.179 metre murabbaı göl temizlettiril miş, 57.812 metre murabbaı bataklık kurutuîmuş. 9.234 metre çukur doldurulmuş, bir köprü ve üç bend yaotırılmış ve 21,532 metre murabbaı tiif«n çöl snviı da bosaltılmı<ît1r. JL Kısa Haberle? * Şükrü, îsmaü, Zekl, Kemal .adlı dört genc, Sultanhamammda bh" handan çıkarılarak bir mağazaya götürülen 24 tane gömle^l yolda a^ırmışlar, 6 şar tan« olmak üzere ayınp aralarında paylaamışlar. satarken yakalanmışlardır. Dördü de Adliyeye verilmiştir. fr Mısırçarşısı civarında, bir kamyondan fcadınlara mahsus yagmur ve kar başlığından bir düzinesi aşınlmıs, aşıran Abdullah lsmindeki genc, Adliyeye yollanmıştır. 3ultanahmed ikinci sulh ceza mahkemesi, Abdullahı 15 gün hapse mahkum ederek, tevkif etmiştir. •k Bulgar hududunda bekliyen ithalât eşyamızın son kısmı da gelmiştir. Bu suretle Bulgar hududundaki ithalât eşyamızın tamamı gelmis bulunmaktadır. •k Flat Murakabe komlsyonu, göm lek, boyunbagı ve çorab fiatlan üzerlndeki tetkikleıine devam etmektedir. MÜTEFERR1K Defterdar Ankaraya gitti İstanbul Defterdan Şevket, venl hazırlanan bazı lâyihalar etrafmda Maliye Vekâletile temaâ etmek üzere Ankaraya gitmistir. Izmirde belediye faaliyetleri İzmir (Hususî) Şehrimizde, havaların da açılmış olmasından istifade edilerek Belediye faaliyetlerine tam bir hız verilmiştir. Her tarafta büyük bir eğaclandırma faaliyeti vardır. Kadifekalesinde bütün şehre naar olarak inşa edilen ve civan ağaclandırılan yeni kazino, şimdiden alâke toplamağa başlamıştır. Kazinonun ihtiyacı karşılayamıyacağı düşünülmüş, yeni ilâveler yapılması kararlaştırılmıştır. Her yerde kanalizasyon ve kaldınm înşaatma devam edildiği görülmektedir. Diğer taraftan Fuar için geniş hazırlıklar yapılmaktadır. Bu sene fuârda orijinal mahiyette yeni eğlence yerleri olacaktır. Kültürpark kısmının da tanzim edilmesine ve zeoginleştirilmesine çalışılmaktadnr. Defterdarlığa aid ernlâkin satış şekli İstanbul Defterdarlığı Millî Emlâk ldareslndekl bazı emlâk glmdive kadar Emlâk ve Eytam Bankasma devredllmek suretlle satılmakta idi. Bankaya devri mukarrer emlâk miktarı haddi muayyenlni bulduğu için badema Deftardarlıga aid emlâkln doğrudan doğruya Emlâk müdürlüğünde mütesekkll komlsyon tarafından satılması takarrür etmiştir. Bundan başka çiftçilere tak sitle tevzi edilecek arazinin tevzi işIerile meşgul olmak üzere bir komisyon kurulmuştur. önünde idi. Yirmi sene evvel aynı hayır teşkilâtının bir başka binadaki merkezini ziyaretini hatrrladı. O zaman kucağmda yetimi şehid bir zabit karısı sıfatile yardım istemeğe gelmişti. Şimdi o, hayattnı, faaliyetini başkalarına muavenete hasretmeğe koşuyordu. Loş koridorlarda yürürken gene kalbinde bir coşkunluk hissetü. Ruhunda ağlamak, hançeresinde hıçkırmak ihtiyaclan beUrmişti. Anide oğlunun kapının arahğından başını uzatıp söylediği sözler, uğuldayan kulaklarını sert ve keskin akislerle çınlatü: KUçUk Hlkâye Anneciğim sakın ağlama! ve donmuş gibi öyle kaldı. Vücudüne duygu, dimağına idrak hassası dÖnüp gelince gözlerine yaşlar, göğsüne hıçkırıklar da hücum etti. Babası gibi o da gitti! Diye ağlamak üzere idi. Birden silkinerek yerinden kalktı. Ruhuna savlet eden kâbusun pençesinden kurtulmak için son bir gayretle çırpındı ve yavaşça mırıldandı: Teessüre kapılmamak, kendimi tutmak lâzım... Şakir, ağlama, üzülme demedi mi? Yumruklarını sıkarak yemin eder gibi tekrarladı: Ağlamıyacağım, ağlamıyacağım! Pencereye kadar yürüdü. Dışarıya bakarken yeniden bir hareketsizllk ve sükut bulutu içine daldı. Sonra birden döndü, çılgın gibi yatak odasma doğru koşarken: Evet, diyordu, yamızbaşuna kalıp ah vahla vakit geçireceğime meşgul olacak bir iş bulmalıyım. İşin bundan ıyisi de can sağlığı! Nuri Reflk = ^ tim kalan yavrucuğu bir asker evlâdına lâyık terbiye ve tahsille büyütmüş, tekrar evlenmeyi aklına bile getirmemiş, bütün meşgalesini çocuğu teşkil etmişti. Şimdi, baba ile oğul arasındaki maddî ve manevî müşabehet, şu harab ve bitkin anmda bile onu sevindirmekten geri kalmıyordu. Şakirin, kıtaya gitmek günü gelinceye kadar bu ayrüığın benliğinde yaratacağı acıyı, ıstırabı aklına getirmek istememişti. fendU. Genc zabit, küçük bavulunu eline aldı, annesini, damarlarında kaynayan bütün sevgi ve şefkatin hızile kucakladı, sonra kapıya doğru tereddüdlü adımlarla yürüdü. Kanadı çeldp kapamak üzere iken arahktan başım uzarh. Tatlı ve hazin bir sesle: Ben gittikten sonra sakın ağlayıp da kendini üzme... Evlâdlık hakkımı helâl etmem, anneciğim! dedi. Kapı sinlrlendirici bir gıcırh ile 5rtülüp de evlâdı ile kendisl arasında hain bir duvar şeklini aldığı zaman Sacide Hanım solgun ve perişan, köşedeki isDünyaya gelmezden aln ay evvel ye kemleye yığıldı. Bir müddet hareketsiz J dan birkaç eski kâğıd parçası çıkardı. Bunlardan birinin kösesinde Sacide Hanımın hastabakıcı kıyafetile bir resmi yapışıkü. Onu dalgınlık ve iftihar hislerinin yekdiğerine kanşmasından vücude gelmiş derin bir vecid içinde seyrederken: İyi ki vaktile akıl etmişim de gönüllüler mektebine yazılmışım! Diye düşünüyordu. Dolabı kapadl. Masanm üstündeki albümden kart postal büyüklüğünde iki fotoğrafı çekü. Biri Galibin göğsünde harb madalyası, yüzbaşı üniformasile, öteki Şakirin yedek subay mektebine ilk girdiği anda çekilmiş resmiydi. Bunları kâğıdlarla beraber çantasma yerleştirdi. Kollannı sıvadı, entarisirdn eteklerini beline iliştirdi. Bütün eşyayı odanın birine toplayıp kapadı. Eüni, yüzünü yıkadı. Giyindi, dışarıya fırladı. Ne kadar yürümüştü, hangi sokaklardan geçmişti; hlç farkmda değildi Fakat sevki tabiisi, onu, zihnindekl heAynalı dolabın içindeki deri çantal defe ulaşUrmıstu «Kızılay» binasının Ben gittikten sonra sakın ağlayıp kendini üzme... Evlâdlık hakkımı helâl etmem, anneciğim! Sağ elinin tersini gözlerinin üstünde gezdirdi. Kirpiklerl kupkuru idi. İki üç defa öksürdü. Göğsünü kaplayan hırıltılardan boğazma tıkanan yumruklardan Nüshası 5 kurustur. eser kahnamışü. Geniş çerçevell penceTürkiye Harlc relerden birinin önünde durdu. Çantaiçin icin smdan her iki askerin de reshnlerini 1400 Kr. 2700 Kr, Senelik çıkarıp bir ona, bir de ötekine baktı. 750 » 1450 > Alü avhk Baba oğulun, yekdiğerinin aynı tebes400 » 800 » Üc avhk sümlerinde kendisine sonsuz cesaretler Yoktur. Bir avhk 150 veren çizgiler ve yayılışlar sezdi. Resimleri tekrar çantasma yerleştirdi. Hiç bir tarafa bakmadan müdirivet o Gazetemize eönderilen evrak ve vazılar doğru hızla yürüdü. nesredilsin edilmesin iade edllmez ve Nuri Refik oyaından mes'uliyet kabul olunmaz, CUMHURİYET Abone şeraiti Dikkat

Bu sayıdan diğer sayfalar: