9 Nisan 1941 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

9 Nisan 1941 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHUKITET 9 Nîsan 1941 Doğru değil mi? Yaş ve kuru sebzelerle yemişlere dair [ Şehir ve Memieket Haberleri ) Karagümrük cinayeti Şehir medisinde Sinemaların kontrölü Sandalyeci Sadeddi Dün birçok mazbata Belediye? sinemalarnin muhakemesine lar kabul edildi daki eksiklikleri İstanbul Şehir Meclisi dün Vali ve dün başlandı tamamlatacak Belediye Reısi Lutfi Kırdarın başkanhÜç gece evvel Karagümrük civarında sarhoşluk neücesı Sadullah isminde bırı, arkadaşı Abdullahı bıçakla ağır surette yaralanııştı. Abdullah sur'atle tedavi altına alınmışsa da biraz sonra öimüştü. Dün birinci ağır cezada bu cımnayetin cürmü meşhud kanununa uyuiarak muhakemesine başlanmıştır. Katil, Balatta oturmakta ve Mercanda küçük Yeni handa sandalyeci atelyonun imalâthanesmde çalışmaktadır. Sadullah dün vak"ayı şöyle anlatmıştır: c Cumartesi akşamı geç vakte kadar çahştım. Saat 1930 da işi paydos ettikten sonra Yusuf, Abdullah, Receb ve ben Beyazıda çıktık ve saat 23 e kadar bir şarabcı dükkânında yedışer bardak şarab içtik.. Beyazıddan Saraçhanebaşına geldık. Orada da bir şarabcı dükkânına uğradık. Ben Abdullahla beraber şarabcıdan çıktık, Receble Yusuf orada kaldılar. Atikalipaşa tramvay caddesine geldik.. Burada bırbirimizden ayrılacaktık. Receble Yusuf da bize ye tiştiler. Bu sırada o civardaki Aysu sineması paydos olmuştu. Sinemadan bizim gibi sarhoş beş kişi çıktı. Bunların arasında uzun boylu birisi, hiç bir sebeb yokken Recebin yakasma yapıştı ve bir çelme ile altına aldı. Ayırmak istedim, fakat teşebbüsüm fayda vermedi. Bu sırada uzunboylu elini arka cebine atü. Tabanca çıkaracağından korktum ve bıçağıma sarıldım.. Birbirimize girmiş bir vaziyette idik ki tAh vuruldum» diye bir bağırma oldu. Ben uzunboyluyu sarhoşlukla vurdum zannederek kaç mağa başladım. Halbuki sonra öğren dim, arkadaşım Abdullah vurulmuş.. Halbuki Sadullahın polisteki ifadesile bu ifade birbirine uymuyordu. Şahid olarak dinlenen Sadullahın diğer arkadaşlan da aşağı yukan ayni ifadeyi tekrar etmişler, fakat Abdullahrn ne suretle vurulduğunu görmediklerini söylemişlerdir. Muhakeme, diğer şahidlerin dinlen mesi için talik edilmiştr. ğında toplanmıştır. Elektrık ve Tramvay idaresinde bulundurulacak Beleciye murakıblarmın vazifeleri hakkındakı talimatname, Sular İdaresinın alım re satımma aid talimatname, yağ izate yerleri ve gazoz imalâthaneleri hakkında zabıtai beiediye komisyon mazbatası, diş macunu, tuvalet levazımı ve gıda maddeleri bulunan tüpler hakkında zabıtai belediye komisyonu mazbatası kabul edılerek pansiyonlu ilk okul^rda vilâyet hesabına okutulacak talebenin sureti kabulü hakkmdaki tahmatnîme hakkında mülkiye ve maarif encümenleri mazbatası okunmuştur. Talımatnamenin «p^ansiyonlu ilk okullara vılayet hesabina aşağıda yazııı şartları haiz oîan ve vıiâyet hududu dahıiınde doğmuş bulunan çocuklar kabul olunur» tarzmdaki birinci maddesine azadan Halil Hilmi Uyguner itiraz ederek İitanbulda doğmuş kaydının kaldmlmasını istemiştir. Maaıif müdürü Tevfik Kut bu kayıd kaldırddığı takdirde diğer vılâyeterde bu kabil mektebler olmadığı ıçın İstanbulı muthış bır talebe akınınm başlayacagıaı söylemıştir. Azadan Halid Ya^aroğlu ayni mütaleayı yürüterek parayı İstanbul halkının vermiş olması dolay.sile esasen kadrosu az olan bu mektebe İstanbulda doğmuş çocukların kabulü muvafık olacağını beyan etmiştir. Halil Hılmi Uygurer cevab vererek istanbul vilâyetine veya beledıyesıne para verenlerin mürhasıran İstanbulda doğanlar olmayıp Iıtanbulda oturanlar olduğunu söylemiştiı. Nihayet teklifler :eye konulmuş, fakat netice alınamadlgından bu defa azadan Sadi Özdenin veni bir teklifi üzerine madde Istanbul vilâyetinde ikamet edenler ve İstanbul nüfusuna mukayyed olanlar şekünde tadü edilerek kabul olunmuştur. Belediye sinemalan esaslı bir kontrola tâbi tutmaktadır. Her sinema hakkında makine, sıhhat, itfaiye bakımından ayrı, ayn rapor istenilmiş ve alâkadarların gönderdiği bu raporlann tasnifine başlanılmıştır. Bundan sonra her sınemanın eksiklikleri ikmal ve icab eden tadilât yapılacaktır. Yapılan tetkıklerde Beyoğlu sinemalan nispeten iyi olmakla beraber Sirkeci, Şehzadebaşı, Eyüb gibi yerlerdeki bazı küçük sinemalar da tehlikeli vaziyetler vardır. Bundan başka sinema makinistleri de kontrola tâbi tutulmaktadır. Bunlar 15 nisanda imtihan edileceklerdir. Diğer taraftan Belediye garajları da ayni suretle kontrol etmekte, bunların bilhassa yangın ve garaj bakımlarmdan durumlarmm ıslahına çalışmaktadır. Asansörlerin kontrolu devam etmektedir. Bu kontrol esnasında kaçak asansörlere tesadüf edilmiştir. Bu asansörlerin vergi vermeleri iktıza ederken beyanname vermediklerinden vergiden sakladıkları görülerek bu bakımdan da takibata girişilmiştir. imtihanlara aid yeni izahname Vekâlet, lise ve orta mekteblere bir tamim gönderdi Maarif Vekâleü, ortamekteblerie lise ve muaüım mekteblerınde yapılacak imtihanlara aid yeni bır izahname gondermistir. Bu mekteblerde kurulacak imtihan komısyonları zaruret görüldüğü takdirde ikişer azadan teşekkül edebilecek, yalnız deviet orta okul imühanlannm sozlu kısmına münhasır olmak uzere, iki azanın da bulunamaması halinde sozlü şekil yazılıya çevrilerek imtihan bir zat tarafından yapılacak ve imtihan evrakı mektebde sakianacaktır. Muallimi az olan mekteblerde ayni muallimler muhteüf komisyonlara girebilecekler; talebesi pek çok olan mekteblerde her branşın sözlü imtihanlan için iki a y n komisyon teşkil olunabilecek; buna mukabil eleme ve deviet olgunluk imtihanlarının her bransı için birden fazla imtihan komisyonu kurulamıyacaktır. Sözlü imtihanlara girecek talebe sayısı fazla olduğu takdirde gruplara ayrılarak ayn ayn günlerde imtihanlan yapıla cakbr. Eski talimatnameye göre imtihana girecek talebenin, yazıh imtihanlanna aid sualleri mektebler tarafından hazırlanacakür. Alemdar hâdisesi Yazan: SALÂHADDİN GÜNGÖR Alemdar mutlaka imdada geleceklerini umuyordu Nîhayet yanına biraz cephane ve silâh alarak mahzene indi? harem halkı da ağlaşarak kendisini takib ettiler 15 Rumeliden gelen sipahlar zaten îs | hanlığın altmda, Vezir hazinesi olarak tanbulun acemisi idiler. Şehrin girdi cullanılan birbirine geçme taş odalar sini çıktısını bilmedikleri gibi olup bi vardı. Bu odalardan birine girdi. Harem alkı da sessizce ağlaşarak efendilerini tenlerden de pek haberleri yoktu. Her biri bir yer bulup başlarmı sokmuş, takib ettiler. (Arkası var) geçimlerini yoluna koymuşlardı. Işin öteyanı onları alâkadar etmiyordu. Vakıâ aralannda «gayret kuşağını kuşanmıs» bazı kimseler, silâh seslerini ve davul gürültülerini duyımca işkillenmiş, paşalarının başına bir felâket ge'.mek üzere bulunduğunu sezinleyerek, şuraya buraya koşuşmağa başlami""lardı. Fakat tekbaşlarına kime söz geçirebilir ve on binlerce asinin mukavemetıni kınp Sarayı Asafiye nasıl yaklaşabilirlerdi? Esasen sipah ve kırcah askeri, hiç bir noktada toplu bir halde değillerdi. Yeniçerilerin tertibatı cümlesınden olarak öteye beriye serpiştirilmislerdi. Kendilerine, bir yol gösteren bulunsaydı, belki bu müteferrik kuvvetleri bir araya toplamak mümkün olurdu. Fakat hiç bir tareftan böyle bir teşebbüs vukua gelmedi. Kırcalı askerlerinin bir kısmı şaşkınlıktan asilere iltihak ettiler. İçlerinde korkularından şuraya buraya saklananlar oldu. Paşalarına bağlıhklarmı açıkça izhar edenler de yakalanıp tahtelhıfız memleketlerine gönderilmek üzere, kışlalara hapsedilmiş, ortalıkta kırcah askeri görunmez olmuştu. Şehir halkının, her hangi bir müdahalesi ihnmaune karşı da aynca tertibat almdı. Yangın devam ederken ır.ünadiler sokaklarda: Kimse yerinden kımıldamasun. Bu İzmir Şehir Meclisi Daimî Encümen sizin bildiğiniz yangun değildürî diye azasından Muzaffer Özgen imzasile bir bağırıyor, merakını yenemiyerek dışarı mektub aldım. Alemdar tefrikasını alâçıkanlan kullukçu neferatı, zorla evka ile olcuduğundan bahisle hakkımızlerıne gönderiyorlardı. da teveccühkâr bir lisan kulanan sayın «İhtilâl (âmme) den ol derece gizli okuyucumuz, mektubuna, tefrikada adı tutuldu ki, şehir sekenesinden pek çok geçen Sadaret kaymakamı Köse Musa kimseler, ancak güneş doğduktan son Paşanm İzmirde Sarmısakh mezarlığınra. maslahatın farkına» varabi1dılet<' da ele geçen mezar teşmm yukanda görYangın, artık bütün Babıali binalarını düğünüz resmini de terfık etmiş. Mezar sarmıştı. Nalh mesçidden, Tomruk da taşırıın üzerinde şu ibare vardır: «Sairesine giden yolu, eh' tüfekli, beli han bıka rikâbı hümayun kaymakamı merçerli binlerce yeniçeri neferan kesmiş, hum ve mağfur elmuhtacı ilâ rabbıhilbir taraftan öbür tarafa kuş uçurmu gafur Esseyyid Musa Pasa Hazretleriyorlardı. Nallı mesçidin etrafındaki ev nin ruhu için... Sene 1223» ler daha evvelden boşaltılmış, sokak Muzaffer Özgen, bu mezar taşının Köbaşlan asilerin elebaşılan tarafından se Musa Paşaya aidiyeti çok muhtemel tutulmuştu. olduğunu kaydederek, o devTe aid ta Köse Musa Paşanın kabri İzmirde İstanbuldaki Piat Murakabe komisyonu burasu peynır ve et işinde ener^ik davrandığı için pekâlâ muvaffak oldu. Hic bir bakkalda narhtan fazla fiatla peynir satılmıyor, hiç bir kasabdan büronun tayin ettiği miktardan pahalıya et alan vok. Çünkü aksi harekete cür'et edenler derhal mahkemeye verilerek lâjik oldukları cezaya çarpüıyorlar. Yaş ve kuru sebzelerle yemlş de muhakkak ki et ve peynir kadar halkın esaslı gıdasmı teşkil eden maddelerdir ve itiraf etmeli ki yaş ve kuru sebzelerle yemislerin fiatları bugün normalin çok îevkindedir. Fiatlardaki bu dalgalanma ekseriya sermaye ve nakliye ücretlerinin artmasından ziyade günün vaziyetine tâbi olmaktadır. Binaenaleyh Fiat Murakabe komisyonunun İstanbul bürosunun kuru ve yaş sebze ile yemis meselesini de tıpkı peynir ve et sçibi esaslı şekilde ele alarak onları satan esnaf hakkında da muayyen bir kâr nispeti tespit etmesi vatandasları, satKilarm kesesini doldurmak uğruna nahak yere zarar görmekten kurtaracaktır, diyoruz, Doğru değil miî tKTISAD Almanyaya yapılacak ihracat Almanya ile aramızdaki hususî ticaret anlaşması mucibince Almanyaya yapılacak tuzlu ve taze balık, peynir, keten elyafı ve yonca tohumu ihracatı için Ticaret Vekâletinden emir gelmiştir. İhracat tacirleri bu maddeleri aralannda tevzi edecek ve bundan sonra ihracat yapüacaktır. Tevziatta 1938 39 ve 40 seneleri zarfmda bu firmalann Almanyaya yaptıkları ihracat miktarı esas tutulacaktır. ADUYEDE Mahkum oldu % MÜTEFERRIK tktısad Vekili gitti Gümrük varidatı İ?tanbul gümrüklerinin ikincikânunda varidatı 2,800.000 lira olmuştur. Subatta gelir 2,900,000 liraya çıkmıştır. Mart aymda ise 2.350.0O0 liralık varidat temin olunmuştur. Bu ayın ilk haftasmda varldatta bir artma görülmektedir. Bu bir haftada i ^ n b u l gümrükleri geliri ^O.OOO liradır. İki tren kazası Izmir (Hususî) 1327 numaralı katar, Bayındırda 73 üncü kilomet. rede Karahallı köyünde 18 yaşında Mehmed Kiraza çarpmış ve ağır surette yaralanmasıaa sebebiyet ver. miştir. Hâdise tahkik edümektedir. Bundan baska Afyondan gelmekte olan 1106 numarilı katar da gece saat 24 sularında Karşıvakanm Çıli istasyonuna 100 mstre mesafede Kı. lıc köyünde KaraDsmanoğlu Hasanm arabasma çaıptırm^, arabayı 30 metre surüklenıstir. Fakat ma. kınist sürati kesmeğe muvaffak ol. duğu için ne arabacıya, ne de arabaya bir şey olmLştur. Ancak, arabacının aklını oynattığı anlaşıl . mıştır. ŞEHIR tSLERl Belediye memurluğu için imtihan Sadnâzcra konağı iki kısımdan mürekkebdi. Biri Haremi Asafî, öteki de mutfakları, sekban koğuşlannı, ahır ve süvari kışlalannı ihtiva eden kısım.. Şimdi ateş, yavaş yavaş haremin bu kısmına doğru kol atmağa başlamıştı Tabılbazlar, kollannın son Ukatini sarfederek, davullan gümbürdetiyor ve arada bir faaliyetlerine fasıla vererek etrafa kulak veriyorlardı. Başta Alemdar olmak üzere, haremde henuz hiç kimse, kurtuluştan ümidini kesmemişti. Alemdar, bilhassa donanmanm harekete geçmesini bekleyor, Selimiye kışlasında ve Levend çiftliğindeki Rumeli efradmın hâdiseyi haber alarak imdadına koşacaklannı umuyordu. Fakat Selimiye kışlası hem çok uzakta idi, hem de arada, koca bir deniz vardı. Vakıâ, Selimiye topçuları, karş yakadan yangmı görmüşlerdi. Fakat nedence kendilerini top başmdan ay.np yangm yerine gönderen olmamıştı. Donanmada da bu gece garib bir hareketsizlik vardı. Sanki. bu bir yangın değil de, şehri ışıklara boğmak için yapılmış bir şehrâyindi. Hani o, çahmlı çalımlı caddelerde do laşan humbereci ve cebeciler, hani o paşanm küçük bir emrini yerine getirmek için «cânü ser» feda elen levendler?.. Hepsine birden bu gece böyle ne olmuştu, Alemdar da işte asri buna şaşıyordu: Benim btınca askerim varken elleri kollan bağlu mu kalacafım?.. Maamafih, Alemdar, k'endi kendin arada bir tesellive gayret ed ; yor ve mutlaka bir yerden. beklenmedik bir yardım geleceği hulyasile avunuyordu. Atesin yaklasmafcta oldufunu gören bölüVbaşılar. Alemdann etrafını aldıiar Böyle yangunda yanmaktan veyahud yeniçerilere tesiim olmaktan ise, bize izin ver... Gidelim. diyorlardı. hâs shırdaki atlara binüp meydanda yalm kaln hanr duralım... Birkaç kişimiz fed;?ilik edüp kapılan açsm! Yeniçerilere sıkı ates çalut) seri püskürt+iikten eonra. herçibadâbad üzerlerine salalım... Eşkiyayı yarup geçmek mümkün olursa haricdeki kuvvetlerle birleşiriz, yoksa merd?ne ölürüz!.. Fakat Alemdar razı olmuyordu: Sabredelim... Elbette bir imdad e den bulunur. O vaktedek siperden cenfc edüo dayanırız!.. Bir an için dahi rihninden gecirme dieri tek şey varsa, o da te^im olmaktı S«>kbanlan ve saravında kalan kırcal askerlerile. en a? birkaç saat icin da yanabilirdi. O vakte kadar eğer hiç bir taraftan imdad veti'mezse Alemdar, bu son ihtimal' de düsünmemiş değildi. Fakat. şimdilik bu karanndan kim'eyi ha^>erdar ermivordu Biraz sonra, yanına bir mik+ar cepane ve silâh alarak mah7en° inen tnerdivenin sahanlıklarında göründü. Bu sa rihî kıyafetlerin tesbiti cihetinden faydah olacağı mülâhazasile taşın İzmir müzesine nakledildığini haber verivor. Yalnız bir nokta kariimizi tereddüde düşürmektedir: Köse Musa Paşa, Izmire sürgün ve bir müddet sonra da, orada idam edllmişse de, kabrinin içinden çıkanlan cesedi, başsız olması lâzım gelirken, kafatası mezarının içinde bulunmusrur. Kariimiz soruyor: «Acaba, Köse Musa Paşa, İzmirde idam edildikten sonra, kellesi, İstanbula gönderilmemiş midir? Eğer gönderilmişse, bu kafatasıntn bir tzmir limanından yapılan baskasma aid olması da akla gelebilir!» Ben, şahsan karıstırdığım tarih kitabihracat larında Köse Musa Paşanın izmirde idam edildikten sonra, kellesinin İstanİzmir (Hususî) Mart ayında 11bula getirilip emsali gibi «senki ibret> manımızdan 17,416,727 kilo ağırlı te teşhir edildiğine dair bir kayda rast ğında 5,908.417 liralık ihracat yalayamadım. Binaenaleyh aksi zuhur e pılmıştır. Geçen yüın ihracatı 4 mildinceye kadar, İzmir müzesinde bulunan yon 353,992 liralık ve 28.254.043 ki. mezar taşının Köse Musa Paşaya aid ol lo idi. duğunu kabul etmek doğru olur kana941 ikincikânununda 123,326 lira atindeyim. kıymetinde 137,231 kiloluk, şubatın Kariimize. ihtiyar ettiği zahmet ve da da 263,271 lira kıymetinde 2 milgösterdiği alâkadan dolayı teşekkür e yon 676,142 kilo sıkletinde ihracat yapıldığı tespit edilmistir. derim. S. G. • Nisamn onunda İstanbul Belediyesinde memurluk için bir imtihan Dünkü ihracat açümıştır. Bu imtihana orta mek Dün şehrimizde 1200.000 liralık teb ve lLse mezunları iştirak edecek imtihana ihracat yapümıstır. Bunun bir mıl lerdir. Evvelce bu kabil girmek üzere yüzlerce müracaat vayon liralık kısmmı İngiltereve saki iken bu defa ancak sekiz kişi tılmıs olan tiftik partisi tutmaktamüracaat etmiştir. dır. Bundan maada ehemmivetlı miktarda erik pestili ihrac olun Taşla yaraladı muştur. Kadın yüzünden aralan açık btıIthalât ve ihracat ofisinde lunan Hüseyin ve Mustafa adlarmYeni İthalât ve İhracat Ofisi u da iki arkadas, dün Cibalide birbirmum müdürü Ahmed Cemil dün lerine tesadüf ederek yeniden bu Mıntaka Ticaret müdürlüğünde o meseleyi tazeliyerek kavgaya tutuşfis teşkilâtmın hazırlıklarüe meş muşlardır. Bu sırada Hüseyin eline gul olmuştur. Ofis kadrosu tekem geçirdiği bir taşla Mustafayı başmdan agırca yaralamıştır. Hüseyin mül etmektedir. İkinci umum müyakalanmış, Mustafa Cerrahnaşa dür muavinliğine eski ticaret ataşehastanesinde tedavi altına alm lerinden Amerikan Koleji muallim mıştır. lerinden Muzaffer tayin olunmuş tur. Ofisin ithalât kısmı müdürlüKör bir kız otomohil ğüne Alp'Jİlu Seker fabrikası ikinci altmda kaldı müdürü Haydar Mehmed tayin oSoför Muradm idaresindeki 2651 lunmuştur. s numaralı otomobil, Beyoğlu HamalAltın fiatları başı caddesinden geçerken KasımAltın fiatlarmda dün hafif tenez paşada oturan Halil kızı âmâ Hüszül görülmüstür. Bir Reşadiye altı niyeye çarparak yaralanmasına senı 2535 ve külçe altmm gramı 338 bebiyet vermiştir. Suclu şoför yakalanmış, Hüsnlye Beyoğlu hasta kuruştan muamele görmüştür, nesinde tedavi altma alınmıstır. Bir müddettenberi «ehrimizde re Haydar admda biri Fatlhte arpa Trakyada tetkikler yapan Iktısad cı Ahmedle fiat meselesinden kav Vekili Hüsnü Çakır dün akşam, Anga ederken araya giren Hüseyin karaya hareket etmiştir. Özeri tabanca ile ayağından vara 19 mayısa hazırhk lamıştı. Bir müddettenberi asliye 8 inci cezada devam eden muhakeKaza kaymakamlan, Maarif mü. me, dün son a ermlş ve suçu sabit dürü ve beden terbiyesi muaUim görülen Haydar bir sene iki ay hap leri dün saat 10 da Vilâyette, Vali se mahkum edilmistir. muavini Ahmed Kınıkın riyasetin de ihzarl bir toplantı yapmışlar, 19 mayıs gendik bayranu hakkında Müreftenin ismi hazırlanan programm esaslaruıı müzakere etmişlerdir. Yapılan plâdeğistirilecek mi? na göre, Fener stadındaki hareketMürefte (Hususi) Burada halk lere 15 bln, Şeref stadındakine is» arasında şayi olduğuna göre Tekir6 bin talebe istlrak edecektir. Birindağ Vilâyet Umumi Meclisi, Mürefci provalara Şeref stadında 21 nitenin ismini değiştirmeğe karar candan itibaren başlanacaktır. vermiştir. Bu haber, Müreftelileri müteessir etmiş, halk arasında bir îmaret tahsisatı sürü münakaşa açılmasma sebeb oltstanbu! Evkaf Başmüdürlüğü muştur. 1927 senesinde Mürefteye bütçesine bu sene için imaretler tâbi köylere yeni islmler ver.ilirken tahsisatı olarak yeniden 17 bin lira Mürefte isminin de değiştirilmesi tahsisat konulmustur. Sehrimizde, mevzuu bahsolmuş, fakat bu hare Üsküdar, Lâleli, Haseki ve Eyübde ketin memleketin ticarî hayatmda olmak üzere şimdilik dört imaret acacağı boşluk gözönüne almmıç mevcuddur. Bu imaretlerde, fakir olduğundan bundan vazgeçilmişti. • v e kimsesizlere, dullara ve geliri olAyni mülâhaza bugun için de yarid mıyan emeklilere her gün sıcak yebulunmaktadır. Ziraî. smaî ve ticarî mek verümektedir. Yüksek ve orta mahsulât ve masnuatile memieket tahsil gencleri arasında, bazı kimve dünva piyasalannda isim yavmıs sesizler de bu meyanda imarat yeolan Mürefte, bugıin bir remiz hali meklerinden istifade etmektedirler. ne gelmiştir. Bu isim değiştirüdjği Mevqud tahsisat, daha sümuüü takdirde mahsulâtımızajn. an'anevî bir yardım yapmağa şimdilik im kıvmetl sıfıra inmis olacaktır. Halk, kân vermedifinden, imaret tahslsaMürefte isminin degistirilmemesini tmın artırüması için vilâyetce Evbilhassa bu bakımdan istemektedir. kaf umum müdürlügü nezdinde ye Fahreddin Kerimin konferansı J niden teşebbüste bulunulmustur. Cami ve mesçidlerin tasnifi İçinde ibadet edilen ve edilmiyen cami ve mesçidlerin umumi bir tasnife tâbi tutulmasına dair Büyük Millet Meclisince bir kanun Iâ3rthası müzakere ve kabul edilmiştL İstan, bul Vakıflar Başmüdürlüğüne he nüz bu hususta tebligat yapümamıştır. Beyoğlu, Üsküdar da dahil olduğu haMe şehrimizde 492 cami ve mesçid vardır. Bunlardan 28 i daha evvel kadro harici edilmiş coğu harab mabedlerdir. Vakıflar idaresi, camilerin btr tosmını yıktırarak enkazmı satmıçtır. Bir kısmı, arsalarından istifade edilmek üzere muhafaza altına alm. mıştır. Bunlar arasında tatihî w mimarl kıymetl olan, bir iki mesçtdin tamiri kararlaşmıştır. Orman umum müdürü fzmire gitti Bir müddettenberi şehrimizde bulunan Onnan umum müdürü Fahri. tetkiklerini bitirerek İzmire hare ket etmiştir. Orada da orman isletmelerine aid incelemelerde b ı i ; n duktan sonra Ankaraya dönecektir. Yakalanan muhtekirler Fahreddin Kerim dünkü konferansmı verirken Profesör FahreddLn Kerim Gökay dün rak müdafaa kuvvetimizi en yüksek deEminönü Parti binasında kalabalık bir receye çıkardığıru «Yurdda sulh, cihandinleyici kütlesi önirıde «Bugünkü dün da sulh» unsuruna uygun olarak hareya vaziyeti karşısınJa Türkiye> mev ket edildiğini, fakat bütün hüsnüniyetizulu bir konferans vermiştir. mize rağmen herhangi bir tecavüze karşı Hatib, sözleıine, b.ze şu'karışık vazi bütün milletin bir tek fikir halinde Milyette millî emniyet içerisinde yaşamayı lî Şefin etrafmda uyanık bulunduğunu temin eden millî orcüya minnet ve şük söylemiş ve millî hududlarımızda Mehranlanmızı arzla bsşlamıs; bundan iki medcik halkalarmm teşkil ettiği İsmet yıl evvel Cumhuriyet hükumetinin mil zincirinin bükülmez ve kınlmaz oldu letlerarası vaziyetini nazarı dikkate ala ğunu bildirerek konferansını bitirmistir. Yağmur yağıyor, kayalara çarpan dalgacıklann şınlüsından başka ses yok. Her taraf uykunun ölü duygusuzluğuna, gecenin soğuk karanhğma bürünmüş... Galatada Makaracüar caddesindfl tomacı Koço 7 lira kıymetinde bir demir boruyu 15 liraya ve Tahmis sokağında bir kahveci mahlut kahveyi yüksek fiatla satarken yaka lanmış ve Cumhuriyet Müddeiumu. miliğine verümiştir. Hapisanenin merdivenlerinden ağır ağır indi. Bu taş duvarlara gömülü kale mazgallarını anduan pencerelerinin demir parmaklıklarına alnmı dayayarak geçirdiği günleri hatırladı. Ara yerden goze çarpan Marmaranın uzaklarmda aradığı hayallere artık kavuştuğunu zannediyordu. İçinde öyle bir sevinc vardı. Bilinmez bir acı da yüreğini eziyordu. Arkasına bakmaktan korkarak deniz kenarına giden yolu tutturdu. Hapisanede on bir ay kalmıştı. Geceleri içlenmiş, gündüzleri gözyaşı dokmüştü. Bu taş yapının rutubetli havası bütün mafsallarını küflendırmiş gibıydı. Adımları o kadar hareketsiz, oynak yerleri o derece ağrıhydı. Düşmemek için ufak adımlar atıyor, çarpmamak için arasıra başmı kaldırıp ileriye bakıyordu. Elbisesinin tüyleri dökülmüş. yakası siyah yağdan bir iz yapmış. pantalonunun dizleri çıkmış, gerisi delınmişti. Arkası sökük pabucunun altından çorabsız tabanı taslara basıyordu. Saçı, sakalı uzamış, birbirine karısmıştı. Sultanahmed camiinin alt köşesini sapmca sokak tenhalaştı. Ceketinin yenile burnunu sildi. Kaldınmm kenarında duran bir irice taşın üzerine kendini bıraktı. Kaldırımlar arasında hiç durmadan koşuşan, öteberi taşıyan karıncalar vardı. Kendini bunlara daldırdı Kim bilir neler düsünüyordu. Hava yavaş yavaş serinleyordu. Ara sıra güneşi kapar gibi olan bulutlar yağmuru haberleyordu. Uzun zaman böyle hareketsiz kaldı. Bir ara önünde madenî bir ses duydu. ÜrV°rek kendine geldi. Etrpfına bakındı. Birkas adım ileride bir kadın gidiyordu. Önunde, bu kadının bıraktığı bü: on kurusluk vardı. Bir kadına, bir de paraya baktı. İki düşünce arasında bocaladı. Sadaka beklerr.iyordu ama, midesi boştu... Hem de bomboştu. Açhk fena bir şeydi. Anlatılamaz ki... Aç kalanlar bunu iyi bilirler. Kendini yokladı. Yerinden kalkmak için sol elinın ayasını dizine dayadı. Güç halle doğruldu. Köşedeki köfteciye kadar sürüklendi. On kuruşa yüz dirhem ekmekle yedi tane köfte verdiler... Bunlann hepsini dort lokmada yuttu. Üstüste üç bardak terkos suyu içti. Midesini adamakılh şişirdi. Ağzuıı elinin tersile temizledi. Köfteciden çıkarken adımlarını canlı atıyordu... Deniz kenarına kadar etrafına bakuımadan yürüdü. Artık dizleri titremiyordu. Akşamın alacalığı başlanuştı. Hafif bir de yağmur vardı. Bizanstan kalma kalın taş duvarların oyuklarmdan birine oturdu. Arkasını sivri taşlara dayadı. Islanmaktan kurtulmuş gibiydi. Ellerini iki yanında gezdirdi. Bulduğu ufak çakıl tanelerini denize atmağa koyuldu. Çıkan seslere dalarak oyalanıyordu. Yağmur yağıyor, dalgacıkların şırıltıları işitiliyordu. Başka ses yoktu. Ellerinin ayalarını dizleri dibine ve oturduğu taşlara dayadı. Doğruldu. Kalkmak ister gibi dikildi. Gözleri bulutlara saplandı. Yüreğınde bir çurpınış, vicdanında bir haykıriş vardı. r Avrupa trenleri işlemiyor Balkanlarda harb vaziyetl dolayısile Avrupa trenleri kaldırılmıştır. Bir gece bekçisinin i^lediği cinayet Bursa (Hususî) Bursanın Mağazalı köyünden olup Bursada oturan sekizinci daire gece bekçisi Byüb oğlu Osman Albay, kiracı sıfatile evinin bir odasına almış olduğu Bandırmalı Beytullah kızı Fltnatm, İlhami isminde blr genci odasına aldığını duymuştur. Sarhoç olarak eve gelip doğruca Fltnatın odasına çıkan ev sahibi bekçi, hâmil olduğu tabanca İle derhal ateş etmeye başlamış ve evvelâ Fitnatı kalbinden, İlhamiyi de kolundan ve başından yaralamıstır. Fitnat ölmüstür. Müddeiumumilik tahkikata başlamıştır. Buclu yakalanmıştır. KUçUk hikâye Yağmur yağıyor Gök yarıhnış da güneş bu aralıktan toprağa doğru akmış, ya>ihnış gibi bü" aydınlık oldu. Beyaz tüllere bürünmüş bir hayal yere doğru uçuyormuş gibi inmeğe, yaklaşmağa başladı... Aylardanberi kafasında iz bırakan, kendini unutturmıyan bu hayal, cemiyetteki günahının işkencesiydi. Oturduğu yerden indi. Parmaklarile gözkapaklarını oğuşturdu. Ayakları kumlara gömüldü. Yavaş yavaş yürümeğe başladı. Yağmur yağıyordu. Yağmurla beraber kıyıdaki kayalıklara çarpan dalgacıklaruı ince şınltılan işitiliyordu. Hayal uçtu.» Yaklaşü. O, kumlarda ilerledi. Gözleri göklerde, elleri ileride, başı geriye doğru sarkık, önünü görmeden. bastığı yeri sezmeden ilerleyordu. Ayağı bir taşa çarptı. Sendeledi. Boylu boyunca kumlaruı üzerine uzandı. Bu sırada başı bir sert yere çarptı. Şakağında sızı duydu. Yağmur yağıyor, dalgalann sesi duyuluyordu. Bir yumuşak el saçlarını okşadı. Bir sıcak nefes alnında dolaştı. Başı sert kayadan bir yumuşak diz üzerine bırakıldı. Belli belirsiz bir ses duydu: Canın yandı mı? Acıdan yaşaran gözlerini açtı. Şaiıin. koyda tenha yıkanan Leylâsını görür gibi oldu. Yaradıhştan san bukleler gül pembesi yanaklan çevrelemişti. Bu yanaklardan birine derın bir yara izi vardı. Doğuştan mavi gözlerde kullenmiş kıvılcımlar gizliydi. Kızılcık durusu dudaklarda bir acı gülüş takılıydı. Yavaş yavaş gözlerini kar>sdı Bir derin koma içinde hareketsiz k«ldı. On bh ay önce pürüzsüz olan bu yüzü düşünüyordu. Ona sevgisini anlatmış, fakat sevilmedğini öğrermişti. Dişarıda yağmur çiselsyor, sobada odunlar çıtırdayordu. O, insafı kurumuş, rahmeti tükenmiş fibi gülümsemiş, atesi sönmüş, kalbi katılaşmış gibi karşıîık vermişti. Kendini toparlamağa çalışb. Yattığı dizin sıcaklığı yağmurun serinliğine karışmısü. Kumlara gömülen dirseklerine dayanarak başmı kaldırdı. Sanmtırak kumlar üzerinde izler bırakarak uzamış kırmızıhk gördü. Dönen başmı daha fazla tutamadı. Tekrar kumlar üzerine bıraktı. Parmaklarmı şakaklarında dolaştırdı. Burnunun ucuna kadar yaklaştırdı. Islaklığın kırmızı rengini gördü. Kan kokusu aldı. Ayağı takılıp da düşerken başmı taşlara çarptığını hatırladı. Demek ki; yumuşak kumlara bir ılık kucak hissini verdiren kendi kaBirkaç yalvarış l>oşa çıkınca benli nıydı... ğinde kuduran fırtnalara uyarak eriDizlerini, dirseklerini ve benliğinde şemediği saadeti "kaşkasına çok gör duyduğu bütün kuvvetleri bir araya müş, bu ilâhî yüzü göz ucundan çene getirerek yerinden kalktı. Mahkemenin si\Tİsine kadar ayumıştı. Etraftan ye kanunlara dayanarak verdiği cezadan tişenler ellerini tutrtasalardı bıçağı daha sonra, hiç bü kanuna bağlı bulunmızalim davranacaktı. Muhakemesi kısa yan vicdanının kararlarına uydu. Yıksürmüştü. Kendi irsafsızhğmm cezası tığı saadetin bu kadar kolay ödenebim daha çok istemişti ama on bir ayı leceğini aklına getiremezdi. Hayatta bir kâfi görmüşlerdi. Tas bir odanın top bağlantısı da yoktu. Gözlerini kapadı, rak döşemesine serili çul üzerinde öm başını göklere kaldırdı. Birdenbire beyrünü harcayarak duyurduğu acıların ninde bir simşek çaktı. Bu ışık altınfazlasını çekmiş ve fakat vicdanı ken da bir yırtık yüz belirdi. disini bir türlü affedememişti. Şimdi de Bu kara ufkun altında lâciverdlaşen onun ağır ithamlan eltında kıvranı sulara doğru adımlarını sürüyerek yüyordu. rümeğe başladı. Sular gittikçe yükseliYavaş yavaş gözlerini açtı. Karşısm yor, bu günahkâr baş her adımdan sonda bulacağını umduğu pembe panakla ra bir parça daha alçalıyordu. Gözleri rm kızıl yaması buğulanıyordu. Elini görmez oldu, izler belirsizleşti, denizin kaldırdı. Bu yüzü okşamak istedi. Ne vüzünde kabqrcıklar fıkırdadı. Yağmur gene jnğıyor, dalgaların şıçere, kolu boşlukta yarım daire çizerütılan gene işitiliyordu. rek nemli kumlar üstüne düştü. Leman Ahiskal Edirne Halkevinin tertib ettiği geziler Edirne (Hususî) Edirne Halkevi çok faydalı bir köy gezisi yap mıştır. Sabah saat dokuzda Bdirneden hareket eden kafüe evvelâ Hasköve, oradan Arpaç ve Küküler yolu ile Süloğluna giderek tetkik ve temaslarda bulunmus ve gördükleri yenilik eserlerinde Türk köylüsü nün samimî ve feragatli öncüler peşlnde her iyi ve yeni şeyi kavrayış ve benimseyişindeki fıtrl kabüiyetini bir kere daha müşahede etmislerdir. Muntazam yoUar, parklar, bazılarında elektrik tesisatı, ordu ev leri, sinemalar, çeşidli ziraat müesseseleri, Atatürk ve Mehmedcik anıtlan bu yenilik eserlerindendir. Halkevlileri Süloglu dönüşünde Hasköyde teftiste bulunan General Kâzım Dirik karşılamış ve kendi lerine Orduevinde bir öğle ziyafeti vermistir. Kafile Hasköy ve Havzada da tetkik ve temaslarda bulunduktan sonra geç vakit Edirneye dönmüstür.

Bu sayıdan diğer sayfalar: