18 Temmuz 1941 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

18 Temmuz 1941 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

18 Temmus 1941 CUMHURİYET dfiyasitcmal Dokuz milyon askerin yaptığı harb! TÜRKOLOJİ BAHİSLERİ Yolcu karşılama ve uğurlama şekli yeni bir nizama sokulchı n son Alman teMiği müthiş Ankara 17 (Telefonla) İstanbul yokuları karşılayanlann ve ayni saru bir hakikati ifşa ediyor: Şar Taribe bakarsak, cephesinde iki tarafa m«n liman nizamnamesinin muaddel 56 ncı retlerle yolculara vapurlara kadar reismi «Olympus Mymaddesi şu şekilde değiştirilmiştir: fakat etmek mecburiyetinde bulunan sub dokuz milyon askerin iştirakile eş «Gümrük ve polis, kontrol ve mua uğurlayıcılann polis ve gümrük kon sius», «Cebeli Rühgörülmemiş kafî bir muharebe vuku yene işlerl bitmeden yolcularla karşıla trollanndan önce veya sonra vapurlara bân» ve «Keşiş dabulmaktadır. yıcılann birleşmeleri yasaktır. TJğurla girmelerini emniyet bakımmdan mın ğı» gibi değişiklıkDokuz milyon asker birbirine karş yıcıların da geçirmek istediklerl yolcu takanm en büyük polis amiri, gümrük ler geçirdiği halde fen medeniyetinin en son icadlarmı ve larla temasları nhtımda nihayet bu bakımından da en yüksek gümrük âmi heybetli cisminde hiç bir taiıavvül olen miihlik vasıtalannı kullanarak kaf lur. Her iki halde de resmî vaziyetler ri tarafından müsaade olunur ve elle mayan «Uludağ» m eteğinde cısmi dabir netice almak için döviişüyorhır. Hanima değişüği halde ismi hiç değişmiyen müstesnadır. Hasta ve malul olanlarla rine birer vesika verilirj» gi taraf bozulursa, sırtüstü yere serilebir «Bursa» görürüz. (HdjTuilah ibni ..H.um ıı,Nmıııııııımnit!ll1tl!IIIIIIIIIIII!lfl[IIW» i"«i!llllinıııııı cek ve mevcudiyetinde açılan yarayı Abdülhak Efendi) rün On dokuzuncu kapatamıyarak scnelerce, belfci asırlarasırda gördüğü ve birbirine hiç benca bu unulmaz yaranın ıshrabile kıvrazetemediği için hayretle içiude kaldığı nacak! Gerçi bu ıstırabı yenen taraf ds üç Bursa, işte bu muhteii£ Bursalar çekccektir, fakat onun gaiibiyet gibi bir süsiİGsinin en sonuncuîarıdır. tesellisi ve galibiyetin verdiği sarhoşlukBüyük seyyah bu küçük seyahatlela, temin ettiği ganimetle avunmak gibi rinin tarihlerini tayin etmiyor. Yalruz rüçhanlan vardır. ilk seyahatinin «Hareketi arz tarihinMilletlerin hak ve hfirriyetini tanımaden akdem», ikincisinin «Hareketi arz rnak, dünyanın ikbsadi nimetlerini payakîbinde» ve üçüncüsünün de seyahatlaşamaınak vüzünden kopan bu müthiş namesini yazdığı tarihten bir sene evtnücadeleden neler doğacağını tahmin vel olduğunu söylüyor ve «Hareketİ etmek kolay değildir. Fakat bugün, Şiarz> tarihi olarak da 1268 (Mıîâdi 1851) mal Buz denizinden Karadenize kadar senesmi gösteriyor: İkinci scyahatin işte uzanan bir cephe, milyonlann haşir ve bu tarihe tasadüf ettiğini kolayca anneşir oldıığu bir cehennemdir ve bu ceyoruz. Üçüncü seyahati de 1864 de bennemi birbirini imha için kullanan Londra 17 (a.a.) Norveç ajansma aıdığı Şeyahatname tarihir.den bir seLondra 17 (a.a.) Lordlar Kamarası dokuz milyon insan, beşeriyetin yakın gelen haberlere göre, Almanlar şimalî azasından Lord Strobolyi'nin bir sua ne evvel olduğuna göre 1363 senesine islikbalini ateşle çiziyorlar. Bu cehen Norveçte Finlandiya hatları arkasında line cevaben hükumet namına cevab esadüf etmesi lâzımgelirt Şu halde bu nern hangi tarafı yutamazsa o taraf be sabotaj hareketlerinden korktuklarm veren Lord Moyn, Almanların Âfrika on iki seyahati arasında on iki sene şeriyetin mukadderatına tahakküm ede dan Rus taraftarı oldukları zannedilen daki Fransız deniz üslerinde gösterdik geçmiş demektir. Merhurrun İlk seyacek ve beşeriyeti peşinde siirükByecek bir çok kimseleri tevkif etmişlerdir. leri faaliyetin, mevcud malumata göre, hatine gelince, kendisi bunun da «Hulir. Muhasamat başladığı zaman Almanlanr. şimalî Afrika ile Afrikanm şimali garbî dâvendigârı sabık asrında ve maiyyeti Bütün dÜByanın göıü, bu cehennem küçük Vadso limanında 50 ki$i tevkif sahilleri üzerindeki üslere inhisar etti Hümayunda> yâni Seyahatnamenin yaüzerine saplanmıştır ve alınacak kat'î ettikleri söylenmektedir. Finlandiya hu ğini söylemiştir. Bu faaliyeti, mütareke ıldığı (Abdülaziz) devrine nisbetle devrinde olduğundan neticenin mahiyetini beklemektedir. dudu civannda bir limanda bulunan komisyonlarındaki Alman murahhas he Abdülmecid) yeti idare etmekte ve bu komisyonun Dahsettiğine göre, (Sultan llecid) in Dünya tarihi, intizarm bu kadar heye Norveç vapurları, mürettebatm aldığı faaliyeti Fransız makamlarının müsa zmit yohıyla yaptığı Bursa seyahatinranlısma ve atesfisine şahid olmamışh vaziyet dolayısüe alacakları hamuleyi tamamlamadan hareket emri abnışlardır. mahası derecesinde genişlemektedir. de (Hayrullah Efendi) nin de maiyyette ve dünya tnilletieri hiçbir vakit bu kaŞimal bumuna gitmekte olan posta va Mütareke komisyonunun Dakardaki faulunduğu anlasılıyor: ^Takvimi Vadar yaman bir imtiban gtçirmemişH. aliyeti hakkında İngiltere hükumetinin Birkaç gün Teya birkaç hafta Içînde purlarımn da seyahatlerine devama mü malumatı yoktur. Bundan başka düşman sayi'» in 6 Cemâziyerâhir 1260 tarihli e 271 numaralı nüshasında (Abdülmebu müthiş haile, beşerin ihtirası gentşlî saade edilmemiştir. tahtelbahirlerinin Âfrikadaki herhangi Almanlar, İngiliz Sovyet anlaşma bir Fransız üssünden istifade ettiklerine :id) in Bursa'ya hareketi 1260 Cemâziğinde tahribat yaparak ve bu ihfirasin revvelinuı 8 mci eumartesi gününe siddeti derecesinde kanlar dökerek niha smın tamamile lehinde bulunan Nor bir delil de yoktur. müsadif gösterilmektedir. Bu Hicrt seveç vatanperverlerinin şimalî Norveçyet bulacak ve hiç şüphe yok ki, bu e de Milâdtn 1844 tarihine müsadiftir. İngiliz kıt'alannın Tobrukta Avnıpa hailesini, daha büyük bir beşe teki Alman laşe ve münakele yollarıGene ayni nüshada «Sertabib Semahatlü nın emniyetini ihlâl etmelerinden korkrî haile takib edecektir. yaptıklan bir baskın Efendi Hazretleri» nin, yâni (Hayrullah maktadırlar. Londra 17 (a.a.) Bugün Londrada Efendi) nin de Hekimbaşı Sıfatiyle «MaJapon buhranının bildirildiğine göre 12 temmuzda İngiliz yyeti Hümayunda» bulunduğundan kıt'aları tarafından Tobrukta yapılan bahsedildiğlne göre. Efendinin ilk iki doğuracağı buhranlar baskın düşman tarafından ehemmiyetli :eyahati (Abdülmecid) ve üçüncüsü de Mugla 17 (**.) Bugün saat 10,34 bir huruc hareketi sanılmıştır. Baskın, Abdülaziz) devrine müsadif demekDünyanın eşini görmediği munarebete burada şiddeüi bir lelaele olmuştur. Tobruğun 60 kilometre cenubunda ve r. le» Avnıpamn mukadderatını tayin eHasar yoktur. Tobruk Elgabi yolu üzerinde 40 kidecek kat'î safhalara doğrn yürüdüğü bir Işte bu esaslara İ5tinaden (Hayrullah iilik bir kuvvet ve bir avcı tank müf Efendi) nin seyahat tarihîeıi kolayca sırada, takibe değer en mühhn mesele, Kızılay veznedarının rezesi tarafından yapılmıştır. Topçu ve ıralanabilir: Birinci seyahat (H. 1260 = harb variveti ohnakla beraber, bn harb muhakemesi İngiliz hatlarmdaki mitralyözl#r bas1844), ikinci seyahat (H. 1268 = M. vaziyeti üzerind* de tesir edeeek hâdiAnkara 17 (Telefonla) Kıalay kıncıları himaye etmistir. Baskından .851) ve üçüncü seyahat de (H. 1279 = sclere sahne olan Uzaksarka dönmek maksad düşmana zayiat verdirmek ve 1. 1863) tarihlerine tesadüf etmektedir. ieab etmektedir. Çünkü Urakşarkta vu reznedarı Celal Sanul, vezne k&tlbi Samih Tipas ve muhasebe kâtiblerinden bazı malümat almaktı. Bu hareket es On dokuz sene içinde geçen bu üç seyaku bulan hâdiseler. Japonyanm yenl Wr nasında düşman elli kişi kaybetmiş ve harbe atılıp atılmıyaeağmı, harbe atılırsa Şemseddin Karamızrak haklanndaki ihatin ilk ikisi arasında yedi ve ikintilas davasına bugün Ankara Agırceza beş esir vermiştir. Matlub malumat e isiyle üçüncüsü arasında da on iki sehangi isükameti tutacağını tayin edesirlerden alınmıştır. Baskın yapılırken mahkemesinde devam edildi. Kızılaydan cckür. elik bir fâsıla vardır. (Hayrullah Ebaa hususların sorulması İçin muha biç bir düşman tankına tesadüf edilBu sahrlan yazdığımM dakikaya ka keme 30 temmuz çarşamba güuü saat memiştir. 10 İngiliz yaralanmıştır. Üç endi) işte bu küçük fâsııalaıla gözleİnin önünde üç muhtelif Bursa teseldar alınan haberlere göre yenl Japon m dörde talik edildi. ngiliz kayıbdır. Düşman bu baskını ül etiiğine şâhid olmuştur. Bu üç Burya kabinesi. gene Prens Konoye'nin riTobruktan yapılan bir huruc hareketi arasındaki büyük farkları «Encüyascti aliında «eşekkül edeeek ve böyleılarak göstermekle yanılmışür. meni Dâniş'in kıymetli reisi şöyle anceTju Japon asilzadesi üçüncii kabinesi şarkta, Japonyaya karşı gelebilecek ba Italyan tebliği atmaya başlar. (S. 397 3SS): ni kuracaktır. Yeni Japon hükumetinin kara kuvvetinden kurtularak farkî AsRoma 17 (a.a.) İtalyan ordulan ueskisinden daha kuvvetli olacağı bildi yada tam ve şümullü bir hakimiyet tesis . . . İsbn üç defai azimetimin ümumi karargâhının 407 numaralı tebli çünde dahî şehri ve etrafını birbirine rildiği için eski kabinenin zâf unsurlan tmek. 2 Almanya>n Sovyetler Birliğile ği: Imlunduğu ve onlana yerine kara ve enzemer bir halde gördüğüm cihetle deniı kuvvetlerinin basında bulunan ri başbaşa bırakarak cenuba doğru yürü16 temmuz gecesi hava teşekküllerimiz, mütehayyir olmuş idim. Şöyle ki: Evcalin kabineye aknacağı tahmin olun mek ve Ahnanyanın Sovyetler Birliğini Malta adasındaki hava üslerini bombar elki defasmda vatanımdan iptidaki seınaktadır. Japon kabincsinin bn şekilde yrprahnasmdan veya parçalamasından dıman ttmişlerdir. ahatim olup Hudâvcndigârı sabık aslakviye enilmesinden maksad da. bugün istifade etmek. Şinıali Afrikada düşmanm zırhlı oto ında maiyyeti Hümayunda birlikte kü harb vazîyetine göre kat'î bir karar 3 İngiltere ve Amerika harb neti mobillerle yapmış olduğu keşif teşeb »ulunduğum cihetle şehri muntazam ve' verebilecek bir hükumetin iş başuıa gel cesinde kendilerinl büsbütün israf et büsü, Tobruk cephesinde akamete uğ röfusi kesire ile mcslıun ve emtiai mesidir. Çönkü Prens Konoye'nin ikind mis olacaklan için harb sonuna kadar ratılmıştır. Tayyarelerimiz, Tobruğun ıefisei gîınagunu gördüğümde memnun kabinesi Mhver devletlerile ittifak et İngiltere ve Amerika ile mücadeleye se müstahkem mevzilerini ve Mısırdaki lmuş idiın..... tikten sonra Sovyetler Birliği ile de bir beb olacak ihtilâtlardan çekinerek ya düşman hava üslerini bombardıman etEfendinin bu fıkrasında bahsettiğl eski mişlerdir. Siwa civarındaki İngiliz müf Bursa hakkında bundan bir sahife evhitaraflık mnahedesi yapmış ve Sovyet a?. fakat emniyetli adımlar atmak. Alman harbi çıkar çıkmaı, bn harbe 4 Mihver siyasetine bağlanntıyarak rezeleri ile motöriü vesaiti bombardı el verdiği malumatı da buraya naklekarşı vaziyetini tayrn edememiştf. e Rusya ile de geçinerek Çin işini tas man edilmiş ve mitralyöz ateşine tu liyorum. (S. 337): •Bu sehir fil'asıl bir kae yüz bin nüHalbuki Japonya bu harbden iki su fiye etınek. ve bu tasfîvenin neticesin ^ılmuştur. Pike bombardaman tayyarelerimiz ıısa mesken olmuş iken şimdilerde kırk retle istifade edebiiirdi. Birincisi Sovyet den vaziyetrn temin ettiği imkânlar daMersa Matruh açıklarmda iki vapura >in sekeneyi hâvidir. Elyevm mâmuriyIcr Birliğine karsı harb ilân ederek. ikin iresinde istifade etmek. eti kadîmesine dair pek çok âsârı Eski kabinenin bu muhtelif cereyan hücum etmişlerdir. Bin beş yüz ton ciâ cenuba yani Hbıdiçiniye doğru yüan telif eden bir siyaset tutamadığı için hacmindeki bir vapura isabet vaki ol eftime bağçelik içlerinde kalmıştır. rüyerek..: Japonya bu hareketlerden birine de istifa ettiği ve daha kuvvetli olacağı ösy muş olup bu vapura batmış nazarile ?ehrin kalesi cebeli mezkurun damenbakılabilir. Düşman, Bingazi ve Trab lerinde yüksekçe bir tepenin üzerinde karar vermediği için onun fırsattan, yani leııcn yeni kabinenin ise bu cereyanları latmin edeeek kararlar vermek üzere lusgarba yeniden hava akmları yap lup halenin haric (arafı varuşlan olRusyanın Avrupada, İngilterenin Atlanmış ve hafif hasarata sebebiyet vermiş mağla salârini Osmaniyyenin makarrı tikte ve Şimalî Afrikada meşguliyeön kfidar mevkiine geleceği anlasılıyor. sltanatları olduğu zamanlarda her biİlımal olunnıanıası icab eden bir amil tir. den, Fransanın yıkılmış olmasından, AŞarkî Afrikada Uol Chefit mmta •isinin i'marı memlekete dair bırakmerikanın henüz silâhlanma devresinde de Alınan Sovyet harbinin boşlaması ıklan eserleri elyevm bâkîdir. Lâkin bulunnıasından istifade ederek Çin har ü^erine bir S o ^ e t İngiliz ittifakının kasında şiddetli topçu faaliyeti görül•eııd l»nc akdem birbirini möteâkıp bini tamamile tasfiye etmesi ve bu tas akdohınntasMhr. Bn Htifakm »kdi, Ja müştür. Atlas Okyanusunda harekât icra et âki olan hareketi arzda âsârı kadîfiyenin kendisine temin edeceği büyük pon siyasetinin kararlaştırılması iizerinde nıüessir olacaktır. Gerçi Sovyetler mekte olan bir denizaltımız, sekiz bin menin ekserisi harab olmuş, zaten şehkuvvetle daha büyük maceralara girişBirliği bu ittifakın münhasıran Alman ton hacminde bir petrol gemisini ba rin sokaklan dar ve gayri muntazam mesi bekleniyordu. lduğundan mâmuriyyet ve zenginlik yaya karşı yapılmış otduğuna dair Ja brmıştır. Fakat Japonyada yalnız bu fikrîn hâle mâruf olan koea bir memleket heponyaya teminat vermiştu. Fakat bu tekim olmadığı, bilâkis muhtelif fikirlerin Muğlanın bir senelik ruen viraneliğe dönmüs idi». minatın Japon sijaseti üzerinde ne deçarpışması vüzünden siyasî bir buhraistihsalâh rece müessir olacağı yeni hükumetin taBu iki fıkradaki izahata göre (Haynm başgösterdiği Prens Konoye'nin iskib edeceği siyasetle görülecektir. Muğla 17 (a.a.) Bu sene vilâyeU rullah Efendi) nin ilk seyahatinde görtifasile büsbütün teıahür etmistir. Elhasıl Japonynnm. mühim kararlar miz dahilinde 16,600 ton buğday, 4,600 düğü eski Bursa kırk bin nüfuslu, soJaponyada çarpısan fikirieri kısaca arifesinde oMuğundan süphe etmemek ton çavdar, 1,400 ton arpa, 5,800 ton kaklarının darlığıyla intizamsızlığına huiâsa etmek mümkündür: icab eder. Ve bütün dünya. Avrupa har yulaf, 110 ton mahlut, 10.000 ton mısır, •ağmen umumî manzarası oldukça mun1 Sovyetler BirKğinin Almanya île binin neticesini bektediği gibi bu karar 2,000 ton pirinç, 300 ton pamuk, 1,151 azam ve bugün meydanda hiç bir eseri harbetmekte olmasından istifade ederek lan da beklemektedir. ton patates, 2,400 ton susam istihsal e görünmiyen eski kalesi biraz belli bir Sovyetler Birliğini Uzakşarktan tamaehirdL Fakat «Birbirini müteâkıb vâki dilmiştir. ömer Rıza DOĞRUL nıile uzaklaştırmak ve böylece Uzak| 1 Istanbul limanmda Hayrullah Efendinin Bıırsa seyahatnamesi Yazan: ^••^^^^^^••••ı Kaldırmalı mı? Kaldırmamalı mı? ana sorarsatuz kaldırmamalı. Onlara sorarsanız: Deıhal kaldırmah! derler. ÇOnkü onların işlcrine öyle gelir. Ama yahıız onları dinleyip de kaldırmak bize gadrolur. Zira bu isten kendi ifadelerine nazaran onlann zararı yoktur; fakat bizim kânmız varuTT. Sabırsızlanmayınız! Et narkmdan bahsediyorum. Kasablaj cemiyeti (veya şirketi) Fîat nıurakabe komisyonuna müracaat edip artık et bollaştığı için narka lüzum olmadığını söylemiş ve narkın kaldınlmasını istemiş. Evvelâ naçizane arzedeyim ki; ben olsam gıda maddeleri ücareüle meşgul olanların böyle cemiyetler (veya şirketler) kurarak ağızbirliği yapmalanm pek de hos gönnem. Bu cemiyetler bir nevi rrust mahiyeti arzetmese bile nihayet muayyen bir gıda maddesi iizerinde küçük rekab,etleri ezecek bir tesir yapacağt için müstehlik denilen bizlerin pek de lehine çalısmaz, nıhuna mevlud okumailar. İmdi bu küçük fakat rulılu nokta üzerine iaşe teşkilâtımızın dikkat nazarlarmı çektikten ve bu gibi cemiyetleri (veya şirkctleri) sünnet cemiyeti gibi hüsnü kabul edemiyeceğimizi dobra dobra söyledikten sonra tekrar narka döniiyorum. Vaktile peynirciler de gelip: Aman efendim! Narka ne hacet! Mallar artık bollandı. Kendi kendine ucuzlayacak! Hem siz kurrulursunuz, kulfetten, hem biz! dediler ve peynir narkını kaldırttılar. Netice ne oldu? Beyaz peynir seksene, kaşar 130140 kurıışa çıktı. Haniya mal çok ve fiatlar düşecekti ya? Bos lâf efendim! Şimdi peyniri ocuzlatmaya kalksanız: Mahvoluruz. Biz peyniri yerindo pahalı aldık! Derler. Doğru da olsa, iğri de olsa hakh bir lâf olur. Eğer nark vaktinde muhafaza edilseydi. sütçüler sntlerfnl, peynirciler peynirlerini bu narkı ginönünde totarak alıp satmağa mecbur kalırlar, bugünkü gibi tereffü ohnazdı; veya olsa da daha az olurdu. Ben. Avrupa harbinîn pîyasadaki tesirini inkâr etmiyorum. Lâkin bu tesir kendi mahsulârınuzın yüzde yüz arrmasına sebeb olacak kadar derin ve bÜTiik değildir. Üsttarafı bir kısım esnafın fırsattan istifade, kârlannı artırmalarının netieesidir. Aldığimız malumata göre bütün azheına ve kıtlığına rağmen İngiltorede ırıda raaddelerinin fiatlannda büyük bir kseHs olmamış. Peynir gibi simdi et narkının kaldınlraasını istiyenlcrin de kaygusu MuraVabe komisvonu memurlannı hevhude bir yor<nınluktan korumak değildir. Hem onların nesine lâzım efendim! F,t ncnrlavacak ise buna nark mı mânl r.luynr? Nark demek azami fiat demektir. Narktan ucuza mal satanın elini nü tııtuyorlar? Rıı müuascbetle küriik sermayeli keİlerin hana anlaHık'an bir nokfayi burada alâkadarlara haher vermek isterim (Eier haberieri yoksa!) Bir takım yüksek sernveyeli adamiar, tnezhahava gelen hayvanlan et fiat'arını düşük görünrp a Iıo saklıyor ve kes. tfrıniynrlarnus. İki rün bövle oldu mu üçüncü rün müsteri<sine mal verememekten korkan kasab narka tâbi olmıyan etleri pahalı n'maya merbur kalıyormus Bnnun doğru oldojuna inanınm. Crmkü koyıın eti 60 knrosa satıhrV.n sıeınn S5 kurusa satılması neye Aralarmda bir rok dostlanm olmasma rsğmen kasab zümresinin nark ve fiat bahmdaki herbanpi bir tesebbö^ö benim ii/erimHe hic bir zaman iyi bir tesir yapmanus ve hic bir zaman onlartn bu ce«iıl teseMıiUierinHe mücfehlik lehine hnreket ettikleri kanaati hasıl oV^ımıştır. Bizde böyük sermayeli gıda maddeleri kooperatifleri kurulup fiatlar üzerinde bir nâzitn vazifesi görünctye kadar. halkı hangi mahal. sınıf, derece ve sermayede olursa olsun madrahaz tazyikındaa Inrtarntanın yegâne çaresi nark ve narkın sıkı takibidir. Bunun aleyhine söylcnen sözler, lâfüküzaftır. Dünyanm yıitabiî şartlar içinde yuvarlandığı bir sirada ise tabiî iktısad ve tiraret kanunlanndan bahsetmek abes olur. Şimdi şuraya kaydediyorum. Ne sebeb ve mütalea ile olursa olsun et narln kalHınlırsa aradan bir hafta geçmeden fiatlar narktan en az yüzde yirnıi ve kış yaklaştıkça yüzde elli. yetmiş beş daha yükselecektir. Zannederim ki; maksad bu neticeye varmak değildir Ismail Hamî Danişmend 2 [•] olan» zelzeleler bu eski Bursa'yı baştan aşağı yıktı: Efendinin bahsettiği ikinci Bursa, işte bu büyük zelzelelerin baştan ba§a yıktığı şehir harabesiydi. (S. 398): « . . . ikinci defaki azimetimiz hareketi arzın akîbinde olduğundan, nc kadar ebniyei atika var ise mecmuu lıâke beraber olmus, esvâkı taş ve toprak HMİozlarıyla doimıış, UhıCâmi'in içine girilmez, Çelebi Sultan Blebmed'in câmii ve türbesi tarafına varılmaz, deruni şehir yanmış ve yıkılmış, birbiri nslüne yıgılmış, cesim bir viranelik haItne gebnis otduğunu görünce hasbelbeşeriyye mükedd«r ve manıun oldunı». (Hayrullah Efendi) nin derin bir teessürle seyrettiginden bahsettiği bu muazzam harab«nin ortasmda eski Osmanlı âbidelerinin hepsi ayakta kaimış değildi; bir çok câmilerle türbeler ve hanlar bile yıkılmıştı! Meselâ «Câmj'l Kebir», «Câmi'i Şehadet», cYeşil Câmi ve türbe», «Hudâvendigâr câmiiyle türbesi», «Muradiyye câmiiyle türbesi» ve «Sırmakeş hanı» gibi büyük âbideler «münhedim> yahut «harab» obııuj, şehrin her tarafı «dağlarca yığılmış kalmış olan molozlar» la dohnuştu. Bu vaziyet, (Hayrullah Efendi) nin üçüncü seyahatine aid izahat içindeki «tâmir» ve «tecdiden inşa» tafsilâtından anlasılıyor. «Bursa seyahatnamsi» nin en mufassal kısmını teşkil edip eserin 398 inei sahifesuıden 408 incl sahifesine kadar on sahife tutan bu üçüncü seyahat hikâyesi de söyle başhyor: Norveçte alınan ihtiyat tedbirleri Şimalî Âfrikadaki Fransız üsleri Almanlar şimalde, Rus taraftarı olduğu zannedilen bir çok kimseleri tevkif ettiler Londraya göre Almanlar, bu üslerden, Fransanın müsamahası ile geniş surette istifade ediyorlarmış iki tarafları kârçir dükkânlar önlerind« sıravâri ağac dikilmiş metin sose yolları görülünce büyük bir sehre girileceği mâlum olmaktadır...». Efendi merhumun bu izahatıyle bundan sonra gözden geçireceğimiz tafsilâtından anlaşıldı^ına göre. üslubsuz bir Tanzimat şehri diyebileceğimiz en son Bursa kurulurken dinî ve tarihî âbidelerden başka her şey değl^mis ve artık bu yeni Bursa ile eski Bursalar arasmda şebircilik telâkkileri itibariyle hemen hiç bir alâka kaimanııştı. Hattâ o dinî ve tarihî âbidelerin şehre verdiği umumî manzara bile istihaleye uğramış, eski âbidelerden çoğunun yıkılması Bursa'nın ç^hresini değiştirmişti. (Evliyâ Çelebi) nin ikinci cüdinde anlattıçma göre (S. 17): • Cebeli Rühbânın nısfında Kadı yaylasından Bursa seyrolunursa iki yüz kurşunlu câmi, yedi yüz minare görünürdü». (Hayrullah Efendi) nin bahsettiği üç Bursa'nın birincisi, yâni «hareketi arz» dan evvelkişi bile (Evliya Çelebi) nin bu muhteşem Bursa'sı değildi. deden yapılmış ve mihrab ve minberi tannm olunmuş, etrafında gasb ile yapılmış olan salas gibi dükkânlar kaldırılarak güzel bir meydan açılıp hey'eti kadimesine ircâ ohınmuş, oradan sanîı salâtini âli Osman Gazi Orhan merbnınun câmi'i şerifi nısfına beraber rmıloz ile örtülmüş ve cemâata kapulan kaptmmıs bir halde iken tathir ettirîlmiş ve bu iki câmilerin mâbeyni eşcar ile teıyin kıhnııp pazar mahalii tahsis »lunmos, şehrin bir ucundan diğer ucuna dek on sekiz zirâ arzında muntazam iki cesim caddeler açıhip gerek Gemlik gerek Mudanya şehre takarrüb olundnkta Muğlada srene (zelzele oldu î hami DA^rtŞMEND • . . . Geçen sene kaplıcalara girmck üzere gittiğimde şehrin vasab makamınt*l ilk yaa 1 temmua tarihli nüsh*da olan meşhur Câmi'i Kebirin müced mızdadır. Amerilcadan sevkedilecek Alman konsolosları Vasington 17 (ajt.) Dün Westpoint vapurunun hareketl, Alman konsolosları Wiedmann ile Bercmers'in muvasalatma intiıaren tehlr edllmiştir. Vapurun bu sabah hareketi mukarrer iken Hariciye Nezaretinin emri üüerine yolcıılann ve bagajlann yeniden kontrolu İçin tekrar tehlr olunmuçtur. Westpoint Alman konsolosluk memurlan Ue aileleri efradından mürekkeb 500 kişilik bir kafileyi Lizbon'a götürecektir. Gemide ftalyan konsolosluğuna mensub memurlar da vardır. Vapurun öğleye dogru hareket edebileceği zannedilmektedir. Sıhhat müdürleri arasında nakiller Ankara 17 (Telefonla) Hıfzıssıhha işleri dairesi reis muavinl doktor Bahri Bengü. hudud ve sahiller sıhhat umum müdür muavinliğine, Trabzon sıhhat müdürfl doktor Şahab Akm Seyhan sıhhat müdürlüğüne. Bilecik sıhhat müdürü doktor Şükrü Göksu Trabzon sıhhat müdürlügüne tayin edUmişlerdir. Çankın sıhhat mtldürü doktor Atıf Ergttndüz'ün sınıfı üçüncüye. tkinci sıntf sıhhat miifettislerinden doktor Nafiî Seckinin sınıfı birincive ve Kayseri sıhhat müdürü doktor Faztf Gökçüören'in smıfı üçüncüye çıkarılmıştır. Avustralya 63 vapuru musadere etti Sydney 17 (a.a.) Ticaret Nazın Page beyanatta bulunarak Avustralya hükumetinin devletlerarasi deniz tkaretinde kullanılan 63 vapuru musadere ettiğini bildirmistir. Bu gemiler deniz münakalâtmı mürakabeye memur koaeınrine verilmiştir. Emniyet âmirleri arasında Ankara 17 (Telefonla) îstanbul vilâyeti emniyet kadrosu birinci sınıf emniyet âmirlerinden Şükrü Kolak Ue Kırklareli vUâyeti birinci sınıf emniyet âmirt İsınail Günday münhal bulunan üçüncü sınıf emnivet nolis miifettiş liklerine ve Giresun vilâyeti birinci sınıf emniyet âmiri Hulusi KırklareM blrinci sınıf emniyet âmW*lne naklen, îstanbul vilâyeti emni: • kadrosu bas komiserlerindpn Emin Sökmen mezkur rilâvet üçüncü sınıf emniyet âmirilSine ve Avdm vilâyeti emnivpt kadroîu baş komlserlerinden Halid Venw Gtrçsun \1lavetl ikinci sınıf emnivet amirligine terfian tayin edilmislerdir. 90 bin çuval kahve çîkarıîıyor Ankara 17 (Telefonla) İskenderun limanına gelen 90 bin çuval kahvenin gemilerden tahliyesine başlanmıştır. İkinci umumî müfettişlik malî müşaviri Ankara 17 (Telefonla) Münhal bu. lunan ikinci umumî müfettişlik mali müşavirliğine Edirne defterdan İzzet Lutfi terfian tayin edilmiştir. Arab miHivetoerverleri Hkvfa yolunda bir könrüyü ucurmutlar Tahran 17 (a.a.) BaÇdaddan gelen haberlere göre Arab mUiivetperverleri Rııtoaid'de Ba^dad Hayfa yclunun bir kısmını dinamitle uçurmuşlardır. Ürdündeki ku\Tetlere kumanda eden Ekuatör Peru anlaşıyorlar binbaşı Glup Arab mînivetoerverterini Lima 17 (a.a.) Peru hükumeti, E aramak üzere bir motöriü müfteze ile kuatör'le olan hudud ihülâfının haili hsreket etmistir. için Birleşik Amerika, Brezilya ve Arjantin tarafından yapılan tavassut tek Japonya, Panama kanal^nda lifini ve kıt'alannın hududdan 15 kl vapurl»rtna gösterilen mü$lometre geriye cekilmesinl kabul eyleinilÂUan müşteki diğini biklirmiştir. Peru hükumeti ayni zamanda kıtaaVasington 17 (a.a.) Associated tın bu çekilmesine Peru ve Ekuatör Press'ln verdigi bir habere göre Japon hükumetlerinin sivil ve askert bir ko büyük elçisi bazı Japon vapurlannın misyonun nezaret etmesinl ve askerî Amerika limanlannda ve Panama kanatayyarelerin de bir banş ve dostluk lında durdurulması hakkında Amerika paktı imza edilinciye kadar hudud böl Haririye Nezaretine bir nota tevdl et sesinde uçmamalannı kabul etmekte miştir. Protesto mahivetinde olmıyan dir. bu notada yalnıs Jaoon vapurlannın Ckuatör bu tavassut teklifini daha serbestee ve sür'atle harekeUerirün temini tebüg edilmektedir. evvel kabul etmişti. B. FELEK Lemanla Edibe teyze, bir şey söylerniyorlardı. Remziye, kardeşinin elini +uttu: Ne oldun? Elin buz gibi.» Leman, sesi titriyerek: Senin elin de, ateş gibi yanıyor! dedi. Söyledim, yorgunum. Kapıyı kapadılar. Taşlıkta, Remziye sordu: Mutfakta bir işiniz var mı? Leman, topraklarını düzelttiği saksıları gösterdi: Edibe teyze, bu yakınlarda Kadıköye geçeceğim, diyor. Bize, daldırma sardunyalar getirecek. Remziye, mutfaktaki iskemleye çökmüştü, yorgun bir soluk aldı: Çok iyi! Leman, merak ve helecanla bakıyordu. Ne olmuştu? Neden, böyle vakitsiz eve gelnıişti? Neye elleri ateş gibi yanıyordu? Fabrikada bir vak'a mı çıkmıştı? Remziyenin yorgunluğunda ve solgunluğunda, fazla telâşa düşülecek bir hal göremiyordu. Fakat buna rağmen: * Ne var? Ne oldu? Diye soranuyordu da... Ablasımn sakin hallerini biliyordu. Bu durgunlugunun bir facia saklaması ihtimali de vardı: Remziyeyi fabrikadan mı çıkarmışlardı? Yoksa, fabrika mı kaparanıştı? Remziye, elindeki paketi Edibe teyzeye uzattı: Bu da elimde kaldı... Sonra, iki kolunu yana açarak sordu: Ayol, ne susuyorsunuz? Konuşsanıza! Bu sonış, Lemanın içini ferahlatmıştı; gülümsedi: Ne konuşalım? Haber sende! Edibe teyze de: Evet, haber sende! Demek ister gibi önüne baktı. Remziye, göğüs geçirdi: Merak edilecek, tehlikeli bir şey yok... Aklınızdan... Lemanı yan gözle süzüyordu: Hele senin aklından neler geçtiğini biliyorum. Tiksinmiş gibi yüzünü buruşturdu: Can sıkacak şeyler... Pisük. Adilik... Ayaklanndan iskarpinlerini çıkanyordu: Burası çok sıcak.. Yukarı çıkalım. Nasıl istersen, abla? Fikri, daha uyanmadı, değil mi? AŞK roman I Uyandıralım mı? Remziye, düşündü: Hayır... Ter içindeyim. Yukan çıkalım, üstümü değiştireyim. Biraz dinleneyim. O da uykusunu alsm. Leman, artık dayanamamıştı: Abla, ne var Allah aşkma? Remziye, ağır ağır döğnümuştu, tiksiniyordu:' Fikriyi aldığınuz, fabrikada da duyulmuş, senin anlıyacağın! Leman, ablasına inanıyordu ama, buna inanmıyprdu: Yeni mi ögreniyorlar, ayol? Dedikodudan'dedikoduya. rivayetten rivayete fark vardır. UÇUR 99Yukan çıktılar. Remziye, soyundu; esvabmı değiştirdi. Halinde, fazla bir telâş yoktu. Fakat Leman, bu sükunun, bir acı yorgunluğu olduğunu hissediyor; artık ablasına fazla bir şey soramıyordu. Remziye, nihayet arka odaya gelip oturabilraişti. Onlar sormadan söze başladı: Bizimkisi, yaşamak değil, iç üzüntüsü... Bütün çalışıp çabaladığımız, didindiğimiz, hep boğaz tokluğu için™ iki lokma ekmeği de rahat yiyemezsin™ Sustu, içini çekti: Dedikoduları çıkaranlann hali, Vizden farklı mı? Hep bir ayarız. Bir Mahmud Yesari Leman, buna isyan etti: Hayır! Biz, o ayar insanlar değiliz. Remziyenin sesi, birden acüaşmıştı: Çalışmakta, yorulmakta, aç kalmakta bir ayarız. Edibe teyze, dudaklannı kımıldatarak tespihini çekiyordu. Leman, sedirin kenarından az kaldı yere kayıyordu, silkinerek doğruldu. Remziye, kardeşinin sendeleyişini görmemişti sanki. Önüne bakarak komışuyordu: Fikrinin evimize gelip gittiği, yeni bir mesele değil. Hele. kavgadan sonra.. Aradan zaman geçince unutulmağa başlamış gibiydi... Durdu, güldü: Unutuhnağa başlamış gibiydi! di medi, başı eğik düşünür gibi durdu; yorum. Hiç unutulur mu? Hiç unutur neden sonra: lar mı? Beni, Fikriyi sevenler; sırası Ne diyordum? düştükce soruvorlar. Bana diş bileyenDedi ve hemen hatırladı: ler, Fikride gözü olanlar... İşte, her nedense, çekemıyorlar. İhtiyar kadının sesi, bir ah gibi çı Ama. bu işte, yalnız çekememezlik, gakıvermişti: yok. Hasan ağabeyin de parmağı Gözleri çıksın! var. Leman. parmağmı ağzına götürmüştü: Remziye, bu «beddua» ya açıkça «a Evet, ben. onu umıtmuşrum. min» diyemedi ama, bir şey de söyleRemziye, önüne bakarak konuşuyormedi du: Leman, kendi düsüncelerile vaziyeti Ondan, hiç ses sada çıkmıyordu. kavramağa çabalıyordu: Bunlar, kadm tarafı değil mî. abla? Ben. buna aldanmıyordum. Bende gözü Gündeliğim arttıŞı icin çekemiyen olduğu için, Fikriden hmcını alamadığı ler var... Fikriyi bana lâyık görmiyen. için, bizimle el altından uğraşacağına emindim. ler var... Leman, daha dikkatle dinliyordu: Leman, kaşlarını çatarak doğrulmuş Hasan ağabey, o sevdadan vazgeçtu; bağırmak istiyor gibiydi; fakat söymişe benziyor, diyordun. lerken sesi, boğazında tıkanmıştı: Öyle görünüyordu. Mecburdu. Hem Onu söyliyenler halt etmişler... Edibe teyze, yaşlılığın verdiği kayıd. işinden koğuhnak, hem de Fikriye hesızlık ve iç genişliğile, tespihini havada sab vermek vardı sonunda. Leman, dudak ucile istemiye istemiye çevirdi: güldü: Hasedlerinden, kızım, hasedlerin İkisi de birbirrnden korkunc ve den. Bunun için mı, kendini üzüyorsun, üzeceksin? Ki'kanclıklarından. 'ehlikeli... mahsus da fit çıkirıılar. var) Remziye, bir an, onl.ra cevab ver

Bu sayıdan diğer sayfalar: