10 Ekim 1941 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

10 Ekim 1941 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURİYET 10 Birinciteşrin 1941 Dünyadan akisler] Sür'at mücadelesi Karada, suda ve gökte son hızla gidebilmek havanın mukavemetini hice îndirmekle kabildir Sehir haberleri Ticaret Vekilinin diinkii tetkikleri Mümtaz Okmen, muhtelif idare makamlarile temaslar yaptı Şehrimizde bulunan Ticaret Vekilı Mümtaz Ökmen. dün öğleden ev\el bölge Ticaret müdürlüğüne gelerek burada bir müddet mesgul olmuş ve Bölge Ticaret müdürü Necmeddin Mete ile gö rüşmüştür. Vekil, bundan sonra sırasile Toprak Mahsulleri umum müdür muavini Şakir Turalı, Ticaret Ofisi müdür muavini Muzaffer. Petrol Ofis müdür muavini Nejadı kabul etmiştir. Devir açan yeni ilâc Şu son bir kaç sene zarfında doktorıarm her tarafta kolaylıkla bulup hastalarına tatbik edebildıkleri veııi ilâclar serısi beşerin bir çok ıstırabına derman olmakta ve ölum nispetini hayrete şayan bir derecede azaltmaktadır. Evvelkı sene bu tebeşır beyazı renginde olan mınimini tabletcıkler yalnız Birleşik Amerika hükumetlerinde zatürreeden, hummayı nefasiden, iltihabı sahayadan, gazli gangrenden ve daha bu ayarda sair tehlikeli hastalıkiardan mustarib 50 binden fazla insanın hayatını kurtarmıştır. Geçen sene zarfında yapılan müşahedeler ise daha hayret verici bir mahiyettedir. Sulfanilamide ve bunun müştakkatı olan sulfapyridıne, artık tecrübe devirlerini geçirmış ve doktorluğun en halâskâr İlâcları arasına karışmış bulunuyor. Şimdi gene bu esasa aid o'.mak uzere hazırlanan sulnatfıazol, (Sulfa Mucizeleri) ismi verılen müstehzarlar arasına karışmakta ve beşeriyetin sıhhat tarihinde yeni bir devir açmaktadır. Asırlardanberi doktorlar; tıpkı Dr. Ehrlich'in salvarsanının vücud içinde frengi spiroçetlerini harab ettiği gibi vücude yerleşmiş olan bakterıleri insana bir zarar vermeden öldürmeyi duşünmekte idiler. 1935 te Dr. Gerhard Domagk; tavşan ve farelerde menşei bakteriler olan hastalıkları tedavi için tuğla kırmızısı renginde (Prontosil) namında bir ilâcı tecrübe ediyordu. O sıralarda doktorun kıa elini bir iğne ile yaralayarak kanını zehirlemiş bulundu. Kızı tedaviye koşan doktorlar vaziyetin çok tehlikeli olduğunu söylediler. Dr. Domagk da kızına üzerinde çalışmakta olduğu protosili tatbik etti. Üühab derhal kayboldu ve kız kurtuldu. Bunun üzerine Almanya ve Fransada protosilin muhtelif çeşidleri hazırlanarak piyasaya sevkolunmağa başladı. Bu ilâc streptococ, pneumococ, staphylococ, gonococ basilleri tarafından vücude getirilen her türlü iltihablara karşı geniş bir şifa hassasım haiz bulunuyordu. İlâcın tesirlerinden tamamen mutmain olmıyan Amerikan ve İngiliz laboratuarIarı protosili parçalayarak bunun muhtelif terkibleri üzerinde çalışmağa koyuîdular. Nihayet bunu terkib eden cisimlerden ancak sulfonamide ismi verilen bir parçanın en müessir kısmı olduğunu anladılar. İşte bütün dikkatleıini bunun üzerine teksif ederek pek çok tecrübelerden sonra bu cevheri esas tutmik suretile muhtelif müstahzarları meydsna getirdiler. ( TababetteH I H F M N LN J AI  i n c r ı MiHiNAİ İstihsal harbi D ngilizlerle Amerikablara göre harb, bir istihsal yanşı şeklini almıştır ve başta tayyare olmak üzere, en çok snâh ve harb malzenıesi yapan taraf muzaffer olacaktır. Sadece fazla istihsalle zaferi kazanmak düşüncesinın doğru olup olmadığını munakaşa edecek değüiz. Yalnız, Ingüterenin Vaşington seüri Lord Halifaks'ın, Amerikaya varır varmaz, söylediği bir nutukta, «istihsal, gene istihsal, daha çok istihsal» demesi, AngloSaksonların istihsal meydan muharebesine büyük ehemmiyet verdiklerini ve harbi kazanmak için istihsal yanşını kazanmak istediklerini gösteıiyor. İngiltere ile Amerikanın ayrı a y n ve beraberce nekadar tank, top, diğer silâh ve maizeme yaptıklan tabiatile gizii futulmaktadır; yalnız Amerikanın tayyare istıhsali, bu kaideden haricdir. Onun İÇİD istihsal harbini tayyare imalâtı bakunından tetkik edebileceğiz. Amerikanın mayısta 1334, haziranda 1476, temmuzda 1460, ağustosta 1854, eylulde 1914 tayyare yaptığını öğrenmiş bulunuyoruz. Amerikan imalâtının, sene sonuna kadar, ayda azanti 2500 e çıkacağı ümid edilijor. Amerikahlar, bu yekunu, Almanyanın ayhk tayjaıe istihsaline muadil addedij orlar. Fakat 2500 tayjare, yalnız Alman fabrikalarmın japtığı miktardır. Halbuki şimdi, ijüiun A\rupa fabrikaları Almanya hcsabına çalışıyor. İtalyan sanayii de iyı koıu, Almanyanın yardımcısıdır. Eğer Sovjet Rusyanın işgal altına alınan ve aiınmak üzere olan topıaklanndaki fabrikalar, tamamile tahrib edilmemişlerse, onUr da, hiç olnıazsa kısmen, Ahnan\a için çalışmağa başhj acakiardır. D«mek ki ingiltere ile Amerikanın. yalnız tayyaıe imalinde Almanyayı gcçmeleri için, bugünkunden çok daha büyük gayreller sarfctıncleri lâzımdır. Sulfa mucizeleri Yazan: 1 D Ragıb Nureddin Ege altmış ve doksan yaşmdaki hastaiar iızermde Nevyork hastanelerinde yapılan tecrübelerde sulfapyridıne'nin bu ölüm nispetini yüzde 23.5 e düşürduğü görülmüştür. Bu hastalarda ateş devresi 12 gunden takriben 72 saate duşmuştür. Zatürıeenın seromla tedavisi hcm n:a5rafü olmakta, hem de bu hastalığın otuz iki tıpini birbirinden ayırabilecek adamakıllı mücehhez laboratuarlara ihtıyac arzetmektedir. Halbuki yeni sulfanilamide müstahzarları; zengin, fakır, köyde ve şehirde, her yerde ve her yaştakı hastalara herhangi bir doktor tarafından verilebüecek bir ilâcdır. 193S va 1939 senelerinde bu ilâcın bütün memleket dahilinde ve en geniş bir mıkyasta kullanılmasıle anlaşılmıştır ki; zaturreeden ölüm vak'aları yüzde yirmi beşten yüzde beşe pek kolaylıkla düşürülebilecektir. Meşhur bir Amerikan doktoru Tıb Kongresinde şöyle bağırmıştı: «Artık millet zatürreeden ölmek istemiyorM» Zatürree hastalığına karşı elde edilen bu muvaffakiyet; (Sulfa Mucizesi) nin inanılmıyacak en basıt bir hikâyeciğidır. Staphylococ, gonococ, streptococ, pneumococ vesaire gibi bir çok mikroblar insan vücudünde şekilleri pek çok değişik daha bir çok hastalıklara sebeb olmaktadırlar ki; bütün bunlara karşı sulfanilamide en kat'î bir ilâc olarak hazır durmaktadır. İngilterede doktorlardan bir grup; bununla hummayı nefasi mücadelesine giriştiler. Hasta 238 anneye tatbik edilen bu ilâc sayesinde ölüm nispeti yüzde 23 ten derhal yüzde dövde düştü. Bir Paris hastanesinde 2100 gebe anneye vaki olarak bu ilâc tatbik edildikten sonra; hemen her zaman hummayı nefasiden bir kaç kurban veren bu hastanede, bu tecrübe esnasında, bir tek ölüm vak'ası olmamıştır. Birçok doktorlar menşei streptoccc olan ve ölüm nispeti yüzde yüz bulunan meningite üzerine tatbik ettiler. Yarım Saatte 170 kilometre kateden Aerodinamik Bugün, ilk defa vücude getirilmiş olan lokomotif, buharlı gemi, otomobil ve uçak modellerini gördüğümüz vakit kendimizi gülmekten menedemiyoruz. Çünkü aradan geçen zaman zarfında ilim ve teknik o kadar ilerledi ve bu lîaklıye vssıtalannın şekli o derece tekâmül etti ki onlarm şimdiki kalıb ve kıjrafetlerile ecdadlan arasında hemen hemen hiç bir münasebet kalmamış gibidir. Biri ile karşılaşınca diğerini hatıriamak imkâru yoktur. Her memleket halkı konforlu ekspres trenlerine, lüks kamaralı vapurlara, rafcat ve baş döndürücü sür'atle giden otonıobillere, yolcu uçaklarına o kadar allışmışlardı ki ikinci büyük harb çıkıp da bunların bir kısmından mahrum kalınca, sanki insanlar yaradıldıklan andan itibaren böyle seyahat ediyorlarmış gibi sonsuz bir ye'se düştüler. Atlı arabalar, yelkenli kayıklar değil, biraz yavaş giden otomobiller, vapurlar bile onların canını sıkıyor, sabırsızlıktan ve taham mülsüzlükten sinırlenmelerine sebebiyet veriyor. Evet, beşeriyet asırlardanberi hep şu | Doğru dcğil mi? \Nakliye vasıtalarında temizlik ve rahathk Naklıye vasıtalannda temizlik ve rahathk her yolcunun bunları 15leten idarelerden ilk iş olarak istiyecegi bir haktır. İçinde yaşadığımıza benzer bazı fevkalâde hallerde halk bır kısım rahatını pekâlâ feda edebilir ve ediyor da. Çünkü bu rahatsızlıkların önüne geçmek hiç kimsenin elınde değildir. Fakat bız, bazan ıslahı elde olanlara da ihmal yüzünden goz yumuyoruz. Evvelce de yazarak nazarı dikkati celbetmiş olmamıza ragmen Kadıkoy vapurlannın bir kısmında müstahdeminin kaynattıklan tencerelerden taştığı muhakkak olan yemek kokulan muhtelif seferlerde alt ve üst kat yolculannı bogacak derecede buram buram tütmekte devam ediyor. Tramvaylarda ise, temizliğe pek fazla ehemmiyet verilmedigine şahld oluyoruz. Seferlerini bitirdikleri zaman iyl havalandınlmadıklan için sabahleyin erkenden bile bir çoklannın içi kokuyor. Meselâ, dun bir Beşiktaş Fatih tramvayının birinci mevki arabasında orta camın dışmdakl muhafaza cubuğunda kuruyup kalmış kuş ifrazatı, oradan sokağa bakmak istiyenlerin midelerini bulandınyordu, Bu vaziyet karşısında nakliye vasıtalannda kabil olmıyan değil lâkin kabil olan temizlik ve rahatlık işlerile biraz daha alâkalı olsak ve bu hususta bir parça titiz davransak, diyoruz; Saat 13 e kadar Bölge Ticaret Müdürlüğünde kalan Ticaret Vekili, öğleden sonra tekrar Ticaret Müdürlüğüne gelmiştir. Burada bir müddet meşgul olan Vekil, buradan sonra Ticaret Odatarzda inşa edilmiş modern bir lokomotif sını ziyaret etmiş ve burada Ticaret Odası reisleri Mitat Nemli ve Ahmed gaye uğrunda alınteri döküyor ve vücud Kara ile saat 18.30 a kadar 2.5 saatlik yıpratıyor: Daha mükemmel ve daha bir görüşme yapmıştır. Bu görüşmeye çabuk!. bir aralık Ticaret Odası umumî Kâtib! Daha mükemmel için ne kadar zihin Avni Abacı da iştirak etmiştir. yorduysa, daha çabuk için de o kadar Öğrendiğimize göre Vekil, Ticaret kafa patlatmış ve nihayet şu sırrı meydana çıkarmıştır: Son hızla gidebilmek, Odasında erbabı ticaret ve sanayıin ishavanm mukavemetini hiçe indirmekle tekleri üzerinde sual'er sormuş ve bu kabildir. Şimdilik buna imkân görme meyanda tütün ve et ticareti üzerinde yince o mukavemeti mümkün olduğu ehemmiyetle durmuştur. Bilhassa Ingiltere ve Almanya ile yapılan anlaşkadar azaltmaya çalışjyor. İlk lokomotif, manda arabalarından malann tatbkatı takarrür etmiştir. Ticaret Vekili bugün İthalât ve İhrabiraz hızlı gidiyor, ilk otomobil beygirli landolarj ancak yarı yolda bırakabili cat birliklerinde meşgul olmuştur. yordu. İlk uçağın kırdığı sür'at rekoru ise saatte ancak 41 kilometre hızla uçaBükreş elçimiz bilmesiydi. O vakte kadar hava tabakası On beş gündenberi mezunen memleancak kuv\'etli bir rüzgâr veya fırtına halinde tecelli ettiği anda ilerlemeğe ketimizde bulunan Bükreş büyük elçimâni telâkki ediliyordu. Fakat arılaşıldı miz Hamdullah Suphi Tannöver bu saki karada, suda ve gbkte yürüyen, ko bah hususi oromobille ve Sofya yolüe şan, kayan her nakliye vasıtası sade Bükreşe dönecektir. kendi ağırlığını sürüklemek için kuvvet Et meselesi halledildi sarfetmiyor, ayrıca önüne tesadüf eden Et meselesi hakkında alâkadar mahava tabakasını da yarmak içm kudret israf ediyor, bu suretle elde edebileceği kamların aldığı tedbirler neticesinde sür'atten mühim bir kısmını kaybedi dün Hayvan Borsası pay mahallinde fazla kasab'.ı's hayvan arzedilmiş ve yor. 2000 koyun kesilmiştir. Bu koyunlar FiBinaenaleyh nakliye vasıtalanıun ha at Murakabe memurlannın nezareti alvayı kolayca yarabilecek ve onun içinde tında bütün kasablara tevzi edümiştır. rahatça seyredebılecek biçimde inşa e Bugün kasablara bu itibarla daha fazla dilmeleri de düşünülmeğe başlandı. et gelmış olacaktır. Aerodinamik tarz ilk defa Pariste ve Diğer taraftan et buhranını yaraGöttingen'de 1907 tarihinde ucaklara tatbik olundu. Alâkadarlar bu şekil u tanlar hakkında tahkikat devam etçakların ayni makinelerle teçhiz edıldik mektedir. leri ve ayni ağırlığı taşıdıkları halde diğerlerinden çok daha sür'atli gittiklerini takdir ve memnuniyetle gördüler. Aerodinamik tarz; nakliye vasıtasma yukandan aşağıya damlayan bir su katresi şeklini vermeği istihdaf ediyordu. Ön, yarım dairenin tepesi biraz kabarmış tarzda olacak, arka ise gitgide sivrilecekti. Bu biçim otomobiller ancak Birinci Umumî Harbin mütarekesinden sonra görülrrteğe başlandı ve bunları o şekilde büyük otobüsler, «Stromolinie elek trikli tren. ler takib etti. Kısmen lokomotiflerin de o tarzda inşası teşebbüsüne girisildi. Demiryollorı üzerinde saatte 120 kilometre sür'etle giden trenler seyrüsefere koyuldu. Buharlı ve elAtrikü nakliye vasıtalarından vapurlar bu suretle sür'atçe en geride kalanlar oldular. Bu günün mühendisleri nakliye vasıtalarından her hangi birine aerodinamik şekil vermeğe çalısırlarken ayni zamanda göze mümkün mertebe hoş görünecek bir biçim de meydana getirmeğe gayret ediyorlar. Teknik esaslarda estetik kaidelerinden uzak kalmamaya uğraşıyorlar. Fakat acaba uçak. lokomotif. otomobil, vapur ve saire gibi nakliye vasıtalarının en güzel ve sür'ate elverişli şekilleri bu günkü biçimleri midir? Hiç şüphesiz, hayır... Yirmi otuz sene sonra belki şimdiki kalıb ve kıyafetlerle hiç alâkası clmıyan büsbütün yepyeni tarzlar meydana çıkacak. insaniyet sür'at mücadelesinde biraz daha muvaffak olacak, hava mukavemetini kırmakta yeni veni zaf^erler elde edecektir. aFirdanberi tıb tarihi bu hastalıktan sağ kalabilmiş yalnız (65) vak'a kaydetmış bulunurken şu son bir sene içinde sulfanilamldele tedavi edilen 40 hastamn hepsi şifaya kavuşmuş ve bu bastalıktan ölüm nispeti yüzde 35 e duşmuştür. Yılancık hastalığı umumıyetie yuzde 15 ölümle neticelenen bir afettir; hele çocuklarla ıhtiyarlarda bu nispet yüzde ^5 e kadar yükselmektedir. Amerikada sulfanilamide sayesinde bu ölüm nispeti yüzde dorde düşmuş ve Glascow'da yapılan bir tecrübe sonunda bu nispet yüzde 2.3 e kadar indirilmiştir. Temizliğine dikkat edilmiyen yaraların maruz kaldığı gazli gangren âfeti umumiyetle ya ölümü, yahud ko'av'ikla kesilebilecek bir yerde ise, o uzvun kesilmesini intac ederdi. Boston'da meşhur Johns Hopkms müessesesinde suıfanilamide ile tedavinin başlıca üstadlarından birisi olan Dr. Perrin H. Long; «Fakat şimdi... ' Sulfanilamide'in gazü gangren basilleri üzerine olan seri tesiri akıllara dureunluk verecek bir derecededir» demiştir. Bu ilâcların (Sulfa Mucizesi) denilen bu hayat verici tesirlerini ne suretle gösterdikleri, henüz, bir muamma halindedir. Bu vakte kadar elde edilen kanaat; bu cevherin doğrudan doğruya mikroblara hiç bir zarar vermediği merkezindedir. Çünkü; bir tecrübe tüpünde sulfapyridine muvacehesinde yapılan kültürlerde pneumococlarm huzurla yaşadıklan ve üredikleri görülmüştür. Halbuki pneumococlu zatürreeden mustarib bir hastaya verilen ayni dozdaki sulfapyridine hastayı tamamen şifaya kavuşturmuştur. Şu takdirde; (Sulfa Mucizesi) mikroplan öldürmüyor, fakat uzviyete lâzım olan yardım ve mukavemeti vererek onun muhafız hücrelerinin zaferle nihayetlenmesi mukarrer mücadelelerinl himaye ediyor demektir. Bugünkü tıb âleminde (Sulfa Mucizesi); tıpkı Louis Pasteur'ün açtığı yeni devir gibi; insanlık tarihinde ikinci ve daha mes'ud bir kurtuluş devrinin mübeşşiri olarak selâmlanmaktedır. Ragıb Nureddin EGE Siyasal Bilgiler okuluna alınacak talebe Çamaçır yıkarken yandı Cumhuriyet bayramına hazırlık 29 birinciteşrinde Cumhuriyetin 18 inci yıldönümü yurd içinde bütün şehir, kasaba ve köylerde yurd dışmda Türk elçi ve konsolosluklarında Türk vatandajşlannın iştirakıle ve fevkalâde merasimle kutlanacaktır. Bu münasebetle şimdıden hazırlık'.ara başlanmış vilâyet, kaza, nahiye ve köylerde kutlama programlannın tanzımi için komiteler kurulmuştur. Aynca mekteb lerde de, bayramın coşkunlukla kut lanmasım temm maksadile zengin programlar yapılmaktadır. Yüksek Mühendis okuluna alınan talebe Yüksek Mühendis okulunun kabul imtıhanlan bitmış, kazanan talebenin isimlen ilân edilmiştir. İmtihanlara 603 talebe girmiş, bunun 127 si muvaffak olmuştur. Kabul edtfen talebenin 37 sı nehari, 90 1 da leylî olacaktır. Bu y\ açılmasına karar verılen tayyare şubesine, makine şubesi beşınci sınıf talebesmden 8 talebe ayrılmıştır. Tayyare şubesi talebesi stajlannı İstanbul ve Ankaradaki tayyare fabrikalannda yapacaklardır. enc öğretmen: Maalesef ben fıkırlerinıze İştirak edemiyeceğim, dedi. Bir insan kalbi ve bır öğretmen kafasile yaptığım şeyden hiç de nadim değılim. Hem belki fırsat bulursam başka şeyler de yapacağım. Direktör: Vazifemızin ehemmiyetini izaha lüzum yok, dedi. Elımıze teslim edilen yüzlerce çocuğun derslerinden olduğu kadar hareketlerinden de mes'ulüz. Sonra, talebe velilerinin arzularına hürmet etmek lâzım. Mademki.... Gene kız İsyanla: Mademki babası böyle istiyor, diye dırektörün sözünü kesti. Bu kanundur, hilâfında hareket edilemez öyle mi? Oh, ben böyle düşünmüyorum. Bir anayı evlâdından ayırmak icin kimden salâhiyet alıynr bu adam? Haince hareket ettiği, haksız olduğu ona anlatılmah. Biz aile işlerine karışamaytş ki... Öğretmenin bakışları gölgelendi. Rüyada konuşur gibi yavaş yavaş: Talebemi tanımak için önce serbest bir tahrir vazifesi veririm, diye basladı. Duygularını, düşüncelerini, arzu ve hayallerini içlerinden geldiği şekilde yazmaları hosuma gider ve kendilerıni cabuk tanımama yardım eder. Yaprak'm hazin hayatını bu suretle öğrendim. Küçük kalbini ezen acıları o kadar içe işleyen bir dille ifadelendirmişti ki... Gayriihtiyarî onunla alâkadar oldum. Sonra bir gün mekfebe gelirksn bahçe duvarmm arkpsında mahzun bir kadına rastladım. Ruhunun bütün acılarmı Sanki gözlerine toplamış. bahçede oynayan çocuklara bakıyordu. Ben yaradıhs itibarile biraz mütecessis bir kızım. Bu kadının bir derdi olduğunu düsündüm ve talebelerle böyle uzpHsn uzağa alâkadar olusunu manidar buldrm. Bir çok »ün ona daima ayni yerde rast ladım ve nihavet onunla konu=maktan kendimi alarrsdım. Kısa bir kaç cevsbla vaziyeti idareye çalıştı Fakat Yaprağm, talebem olduğunu öğrenince der Bu suretle hazırlanan ana cevher, yani sulfanilamide bb üstadlarının en müşkülpesendlerini bile memnun edecek bir liyakatte olarak eczanelerin raflarında yer almış oldu. Sulfanilamide; yalnız bir cins iltihabın şafî bir ilâcı değil. menşei bakterili olan otuzdan fazla öldürücü hastahkların yegâne devasıdır. Bu ilâcın tecrübelerine baslandıeı esnalarda, 1937 de, Bırieşik Amerikada senede takriben 450 bin kişi zatürıeeye tutuluyor ve bunun yüzde yirmı beşi, yani 120 bini oluyordu. Bu ilâcı Westem Pennsylvania hastanesınde doktorlar otuz iki çeşid bulunan zatürreenin en tehlikelisi olan (Tıb: III) ü üzerinde tecıübe ederek, şu neticeye vardılar: Hastalardan bir grup sulfanilami tabletlerile, diğer grup da müteamil usulle tedavi edildiler. Birinci grupun beşte dördü iyileştikleri halde ikinci grupun beşte dördü öldü. Sulfanilamide; hastalığın krizini tacil ediyor, teneffüs sakinleşiyor, nabız ve hararet sür'atle tabıileşiyor. Bu tecrübelerden sonra sulfanilamide zatürreenin bütün şekillerinde kullanılma ğa başlandı. Gene bu esasa istinaden vücude getirilen sulfapyridine de şifa nisbetinı daha büyük bir nisbette artırmış oldu. Bu ilâcı tecrübe için zatürreenin, istisnasız yüzde 75 öldürücü bulunduğu Kadıköyünde Moda caddesınde 238 numaralı evde oturan 70 yaşlarında Siyasal Bılgiler okulu kabul imtihanEster, mutfakta çamaşır yıkarken o larına bu sene 500 talebe ginniştir. Yecaktan sıçrıyan kıvücım eteklerini tu ni ek kanununa gore, okula her sene tuşturmuştur. Ester, muhtelif yerlerin Dahilıye Vekâleti hesabma 100 e kadar talebe almabilecektir. Almacak den ağır surette yanmıştır. mıktar, Dahiliye bütçesine konacak tahsisatla mukayyed olduğundan, Daölüm hiliye ve Maarif Vekâletlerince müşteMerhum Veli Bıza Paşazade ve Ziraat reken tespit olunacaktır. Okulun yer Bankası memurlanndan Bayan Mel& vaziyetı müsaid olmadığı takdirde tahatle Bay Enver eşi Bayan Naifenin lebeye her ay, Dahiliye Vekâleti tarapederleri Babıseraskeri evrak memur fından 40 lira verilecektir. lanndan emekli Bay Reşad Işın kısa İzmir Belediye reisi gitti bır hastalığı müteakıb 8/10/941 tariVali ve Belediye reisi doktor Lutfi hinde vefat etmiştir. Cenazesi Ferıköy aıle kabristanına defnedilmıştır. Allah Kırdarın misafiri sıfatıle bir kaç gündenberi şehrimizde bulunan İzmir Berahmet eylesın. lediye reisi Behçet Uz dün İzmire av**» det etmiştir. Levazım üsteğmeni Muzaffer, askeri Ömürlerimiz geçiyor, harb devam edikimya mühendisi talebesinden Arif ve Teşekkür Üniversite talebesinden Sadeddin ve Refikamm pek istisnai bir tıb vak'ası yor ve biteceğe de benzemiyor. Ticaret okulu talebelerinden Salâhad teşkıl etmiş olan müzmin apandisıt adin ve ilk okul talebelerinden Necmed meliyatmı fevkalâde bir muvaffakiyetle din Ünsoyun babalan Ziraat Bankası başaran büyük üstad Dr. Profesör Kânın kuruluşundan itibaren 35 sene bü zım İsmail Gürkana sonsuz minnet ve yük hizmetleri sebkat eden mütekaid tesekkürlerimi sunar ve gerek ameliSabri Ünsoy kısa bir rahatsızlıktan yat, gerekse tedavi günlerınde pürüzsüz sonra Ramazanı Şerıfm 17 nci perşem bir ihtimam ve derin bir şefkat eseri be gecesi saat 19,40 ta rahmeti rahma göstermiş olan Marmara kliniği ldareMectnuasınm yarınld sayısmda: sine de aynca teşekkürler ederim. na kavuşmuştur. Foto Namık Görgüç Cenazesi bugün Kadıköy Halkevi ittisalmdeki hanesinden kaldırılarak naFalih Rıfkıya cevab Eşimin ölümü dolayısile cenazesine mazı Aksaray Valide camiinde oğleyin gelen ve bızi dil ve yazılarile teselli eYazan: ORHAN SEYFİ ORHON kılındıktan sonra Merkezefendideki a den her tabakadan dostlara ölçüsüz ÇINARALTInın yarmki sayısı en ile kabristanına defnedilecektir. Akra teşekkürlerimizi sunanz. zengin şekilde çıkıyor ba ve dostlannın cenazesine iştirak etMuş meb'usu Hakkı Kılıcoğlu ve melerini dileriz. çocuklan Demokrasilerin Almanyaya kaışı sayı bakımından hava üstünlüğünü temin edebihneleri için 1942 sonunu beklemek icab edecektir; çünkü Amcrikalılar, ancak, o zaman, yılda 30,000 tay>are yapabileccklerini umuyorlar. İngiltere ve dominyonlannın imalâtı da, senede 20 bin tayyareyi bulduğu takdirde AngloSaksonlar, 1943 başında yılda 50.000 tayyare yapabileceklerdir. Fakat, Alınanya, elinde bulunan inıkânlarla 1942 sonunda, acaba nekadar tayyare yapacaktır? Eğer, o da imalâtmı aıtırırsa kı aksini iddia etmek mümkün degildir tayyare istihsali harbi, 1942 sonunda da, İngiltere ile Amerika tarafından pek kazanılmış olmıyacaktır. Halbuki AngloSakson mütehassısları, Ahnanjayı ezici bir hava üstünlüğü ile manen ve maddeten jıpratarak harbi zaferle bitirmeği hesablıyorlar. Onların valnız hava harbi ile bu neticeye varabümeleri mümkün olsa dahi, harbin 1942 sonunda ve 1343 başında bitmiyeccği kendiliğinden anlaşılır. Çünkü yapılan tayyare miktarı Almanlarmki kadar veya biraz daha fazla olacaktır. Yalnız fazla tayyare yapmak zaferi temin etmez; ancak bu tayyarelerle harbederek hasmı yenmek suretiledir ki muzaffer olmak mümkündür. Böylece bir taraftan harbe devam ederken diğer taraftan daha büyük bir üstünlük elde etmek ve daha şiddetli darbeler îndirmek icab edeceğinden 1943 te bir harb yılı olacaktır. Onun içindir ki Amerikada şimdiılen 1944 te yapılacak istihsallerden ve yardımlaıdan hahsedilmcktedir. ÇINARALTI BİR TARİH DERSİ = Küçük hikâye Doğru değil mi? Suç Mükerrem Kâmil Su çıkıştL İstemediğim şeyleri kızıma yaptıran sizdiniz ha? Peki, ne hakla bu işe karışıyorsunuz? Kalbsiz bir adam yüzünden iki zavallının ıstırab çekmemesi için. Lâkin, beyefendi, niçin bu kadar merhamet siz oluyorsunuz? Ayrıhnanız zarurî dahi olsa, kızımzı annesinden uzak tutmak hakkına sahib olamazsınız. Ya öyle icab ediyorsa... . Fakat niçin? Hayır, ne olsa size hak verilemez beyefendi. Bir katili dahi icabında evlâdını görmekten menetmezler. Oysa ki... Direktör vaziyetin gittikçe gerğin leştiğini hissediyordu. Fakat adam birdenbire yumuşadı. Gene kıza: Niçin böyle yaptığımı biliyor musunuz? diye sordu. Madem ki, iç yüzümüze az çok vâkif oldunuz. O halde müphem kalan bir noktayı da ben anlatayım: Neriman fazla hassas, mağrur ve inadcıdır, dedi. Nasılsa bir suç işledim. Gayrişuurî bir şekilde atıldığım macerayı öğrendi. Çocuğu alarak evi terketti ve kat'iyyen beni affetmiyeceğini söyledi. Çok yalvardım. Her türlü teşebbüse giriştim. Faydasız kaldı. Avukat tuttu. Mahkemeye baş vurdular. Ben de mukabil cephe aldım şüphesiz. Ben boşanmamak için her türlü müşkülâü çıkardım, o da manen kopmuş olduğunu iddia ettiği rabıtamızı resmen çözmek için her fedakârhğı göze aldı. Mahkeır.e muvakkat ayrıhk karan verdi. Bu müddet zarfında Yaprağın leylî bir mektebde okutulması da behis mevzuu oldu. Çocuğu mektebe verdim ve annesi ile görüşmekten menettim. Çünkü beni affetmiyen karımın, yavrusunun h^ısretine dayanamıyarak yuvaya döneceğini üm ; ^ OLMEYEN AŞK (WUTHERING HEIGHTS) En büvük aşk filmi. Başrollerde: Marle Oberon Laurence BU GUN MATINELERDEN İTİBAREN Oüvier I TAKSİM Sinemasında TALİH ADASI Hissî. müessir ve ihtiraslı filmi başhvor. İlk büyük macera filmi; tamamen renkli: Esrarengiz adanın balta girmemiş ormam Haydudlar ininde... 2 kadın tehükede... Amerikan donanması tarafından kurtardısî. Ormanlar Hâkimi Türkçe sözlü ilk büyük film Pek yakında SARAY Sinemasında hal canlandı, samimileşti. Ve bir gün bana kocasını sevmesine rağmen ondan ayrılmağa mecbur olduğunu söyledi. Yaprağın, annesi çok mustarib ve izzeti nefis sahibi bir kadın bayan direktör. Onu tamsanız, eminim, siz de beğeneceksiniz ve acısını yüreğinizde duyacaksimz. Bana öyle geliyor ki, benim yerimde kim olsa benim yaptığımı tereddüdsüz yapardı. Direktör, mahzun mahzun başını salladı. Ve biraz e\velki halini hatırlatmıyan bir yumuşakhkla: Lâkin, yavrum, unutmamalıyız ki burası hususî bir mektebdır, dedi. Adam, kızını mektebden alacağını ve bizi icab eden makamlara şikâyet edeceğini söyledi. Mevkiimi kaybetmekten korktuğum için sizin çok insanî bulduğum hareketinize müdahale ettiğimi sanrrayın. Talimatname sarihtir. Mekteb idaresi resmen tevsik edilen veliyi tanır ve onun arzularına bağlı kalır. Öğretmen: Sizi anhyorum efendim, dedi. Bu hâdise beni çok sarstı. Hatta bu yüzden istifa dahi edebilırim. Adamın arzularına boyun eğmeme imkân yoktur. Beni mazur görünüz. Direktör: «Çok gene, tecrübesiz ve fazla hisli» diye düşündü. Blr müddet sustular. Sonra gene genç ktz kendi kendine konuşur gibi: Bir kac defa Yaprağı annesine gösterdim, dedi. Öğle tatilinde, nöbetçi olduğum günlerde. Ah, bu zavalh ana kızm öğretmen odasında, görü'Tiekten korka koıka bir kuctklaşmalan vardı ki, ağamamak için taftan bir kalb sahıbi olmak lâzım ge'ırdi. Kadın. çocuğunu göğsüne bastırarak saç'aıını, yüzünü. gözlerini koklava koklava öpüyor ve hıçkırıklarını güç tutuyordu. Ayrılırken hissediyordum ki, kadını ya, şatan kuvvet eriyor; varlığı o küçük şeyin arkasından sürüklenip gidiyordu. Sonra derslerimin birinde sınıfa bir mektub yazdırdım. Yaprak annesme yazmıştı. Bu, içli bir hasret mektubu idi. Sızlayan bir kalbin damla damîa kâğıda dökülüşü idi bu.. Onu da dosyaya koyacağım yerde kendi çektiğim küçücük resmi ile beraber annesine verdim. İşte adamın cinayet diye isimlendirdiği bütün suçum bundan ibarettir. Fakat şimdi ne yapmalı? Ya çocuğu mektebden alırsa? Ah ne fena. O zaman çocuk annesini görmemeğe mahkâm olacak. Bir şeyler yapmalı, buna mâni ohnalıyız bayan direktör. Öteki müphem bir hareket yaptı. Zil çalındı. Öğretmen sınıfa gitti. *** Direktör yatakhaı>eleri gezi^'oı'du. Beyaz ortülerm altında muntazam soluklarla uyuyan gene kızlara gülümsiyerek baktı. Yastıktan kaymış bir kaç başı düzeltti. Sonra Yaprağın karyolasınm ayak ucunda durdu. Küçük kı zm uzun kirpikleri bırbirine yapışmışti. Yanaklarında kurumuş göz yaşları nın izleri vardı. Kumral bukleleri yastığın üstüre serilmişti. Uykusunda içini çekiyordu. Bir eli karyoladan aşağı sarkıyordu. İhtiyar kız, vaktile aşkını ve saadetini bir suitefehhüme kurban eden hicranlı insan, bu mazlum görünüş karşısında içini çekti. O da öğretmen Güzin gibi bir şeyler yapmalı, fakat ne, nasıl, diye düşündü? Bir kaç gün sonra Yaprağın babası mektebe uğradı. O aralık, garib bir tesadüf öğretmen Güzini direktörün odasma sevketti. Adamla tanıştılar. Yakışıklı, mağrur, sert bakışlı bir adamdı. Demek ki, sizdiniz, diye gene kıza ediyorum. İşte böyle, bayan öğretmen, çocuğun saadeti namına kalbsiz dav randrnı.» Güzin, o akşam soluğu Nerimanm evinde aldı. Göz yaşları içinde ona kendi sırrmı anlattı: Sözlerinin sonunda: cGörüyorsunuz ya» diyordu. «Anneli, babalı öksüzüm. İkisi de evlendiler. Çoluğa çocuğa karıştılar. Ve ben iki arada çok ıstırab çektim. Bir tarafta yabancı bir erkek, ötede huysuz bir üvey anne. Öyle berbad bir çocukluk devresi bağışladılar ki bana. Şimdi gönlümün bütün sevgisini talebelerime harcayarsk o fena günlerin acısını çıkarıyorum.» Epey konuştular, munakaşa ettiler. Güzin, her erkeğin icabında yanılabileceğini, samimî bir şekilde nedamet ettikten sonra affa lâyık olduğunu iddia ediyordu. Neticede anlaştılar ve teferruatı kararlaştırdılar. Mektebin kabul günü idi. Çocuklanm görmeğe gelen ilk anne baba onlar oldular. Yaprağın çılgm bir sevinrle annesine doğru bir koşuşu ve sonra kollannı açarak ikisini birden öyle bir kucaklayışı vardı ki... Koridorun bir kösesinde bu sahneyi seyreden gene öğretmenin gözleri yaşlarla doldu. Yeniden elde edilen bir saadetin tadını o da kendi içinde, ıstırabı erken tanımış tazs yüreğinde, belki onlar kadar duyu • • yordu. Cuma 18 Ramazan Vasatî saat E7anî saat Güneş 6.06 12.28 | Oğle Ikindi Akşam Yatsı Imsak 12.01 15.11 17.39 «9.10 4.28 6.22 ' P33 12.00 1 1.30 10.50

Bu sayıdan diğer sayfalar: