27 Mart 1942 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

27 Mart 1942 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

= Şarh cephesinde = GÖB&ÜKLERİM 53 n Her cemiyeün her devrnde ve her sınıfında bir sürii bat ıi iukadlara tesadüf edilır; Bunıarm bazuarı ainî bir şekilaecar, bazıları ueği.dir. Ix>ndra Universitesi sosyoioji proıesörü (Edward WesHükümetin emrile ve ofisler vasıta termarck) Lsıâm tunine giren bâtıl itiusile her ay İstanbul vüâyetine verıle kaalan Lki menşea çıkarır (1): Bir kısmı Doğu cephesindeki seyahatimizin BerBu suretle Aimanyada harb doiayısıie cek 150 şer ton pirinç ve fasulye, 100 Arab ka\*minin cahaiyyet devrinden, bir line aid kısmım biürmeden bu müihiş, tâ bidayettenberi yapılmaıarına lüzıun ton bulgur, 1600 teneke yağ ve 600 te kısnıı da Arab omıyan milletierin is*âharbin Mıhver tarafındakj en ağır yük görülen tahdidler pürüzsüz tatoik olun r.eke beyaz peynirin tevzi şekli esas miyetten evveiki devirlerinden kalınave mes'uliyetitü omuzlannda taşıyan Al muştur ve olunmaktadır deni.ebilir. İtibarile kararlaştırı'.mıştır. Bakka";!a dır. (VV'esiermarck) m çok doğıu olarak manyaıun başşehri Berlindeki umumi ve Berljnin, bizim Beyoğiu çarşısına mua nn tevzi kabiliyetlerini gösteren bir lis lespit ettiği gibi, muhtelif müslüman üctısadi hayata dalr bazı gördüklerimi dil bir caddesi addolunabilen Fridrichs tenin hazırlanması Bölge Ticaret Mü memlekeUerinde şeriat mümessillerinin yazmaklığım muvafık olur. trasse'de bazı ufaktefek eşya alabilınek dürlüğü vasıtESİle cemiyetler merkezin hefif tertib açukian bir mücadeleye rağBerlinde yemek içmek ve hava mü için dolaşıyordum. Sigar ve sigara satan den îstenmişür. Liste Böî^e İaşe ve Ti men bu gayri islâmî hurafeler İslârrı dafaası meselelerine daha evveiki yazı büyük bir mağazanın önünde 3040 kişi caret Tnüdürluğü trrafimdan kontrol akîdcîerinin yanıbaşında ve onlarla başlanmda umumî olarak temas etmiştlm. uzun bir kuyruk teşkil etmişti. Bunların edilecek ve öğrendiğimize göre bak baça hüküm sürmekte durmadan aevam Şimdi de harb dolayısile alışverişin bu haline bakarak doğrusu şaştım. Çünkü kallar mevki ve sermaye vaziyetlerine etmiştir! Türk cemiyetinin tarihinde dinî birer rada aldığı şekil ve hale dair gördükle her bir adam diğcrinin arkasında muay göre üç finıfa ayrılacaklardır. Bundan rimi yazmayı faydalı buldum. Çünkü yen bir mesafe ile duruyordu. Kimi ga sonra tayin edilecek nispetler dahiiin mahiyeüe devir devir lezaaürieri görüBerlinde görülen tahdidat harbin zaru zete okuyor ve öndeki ileriye bir adım de her bakkal bu maddeleri bizzat o len bâul itikadiarın bir kısrnı Türk ırkıretleri neticesi olmaktan ziyade tâ blda attıkça o da otomatik olarak bir adım fisten alacaktır. Bokkallar Ceriyeti bu nın muhtelif ülkelerde temas ettiği Ayettenberi harbin istediği bir nizam ve daha ilerliyordu. Yeni gelen her adam mallar İçin para toplıyamıyacak ve mal rap, Acem, Rum vesaire gibi ecnebi cemiyetlerinden sirayet etmiş olmakla beintizam eseridir ve halk bunu çok iyi kendiliğinden en sondaki adamm gerisi Cemiyet elinden geçmiyecekür. raber, muhim bir kısmı da müsiümanne diziliyordu. Başlarında ne polis var, anlamıştır. Berlinin çarşı yerlerini geren bir ya ne de bir değnekçi. Buna rağmen neka Millî korunma mahkemeleri lıktan evveiki Türk an'anelerinden ve haîtâ •Totemizm. devirlerinden in.ikal bana bütün mağaza camekânlarının eş dar sabırsız veya acelesi olursa olsun kadrolan tamamlandı etmiş şeylerdir. Meselâ bazı ağaçların ya ile dolu olduklarını görerek Berlinde yandan araya sokulmak hiçbir kimsenin İstanbul 1 sayılı milli korunma mah takdisine aid vesikalar işte bu türlü itieşya alısverişinin hiç bir sıkıntıya tâbi hatınndan geçmiyordu. Sıra ile sigara olmadığını zanneder. Kezalik sokakları satm almak işte buna derler. Herkes sı kemesinden sonra 2 sayılı müll korun kadlarla alâkadardır. «Fetâvâyı Abuürdolduran Alman kadın ve erkeklerinin rasmı bckliyor ve kimse kimsenin hak ma mahkemesinin kadrosu da tamam rahim. de görülen su fetva, «Totetertemiz ve düzgün kıyafetlerine ve mii ve yerlne tecavüz etmiyordu. Şunu da lanmıştır. Hâkimlitine Üsküdar ceza mizm. İn Türk cemiyeünde müslümankemmel ayakkablanna bakarak insanın İlâve edeyim ki, şayed farzımuhal her mahkemesi hâkiml Nuri Okçuoğlu tayin lıktan asırlarca sonra ne derin izlerle Berlinde istediğl gibi ve lüzum gördüğü hangi bir mahluk sıra bozmağa kalkışır edilmıstir. Bu mahkeme de yakında mu. devarn ettiğini gösteren en kıymetli vesikalardan sayılabilir (2): kadar elbise, pabuc, ve çamaşır tedarik sa derhal menedilir ve sırnaşıklık ederse hakemelere başlıyacaktır. «Bir vakf karye kurbnnde vâkı' edebUeceğl fikrini hasıl eder. Halbuki derhal defedilir. Almanlar nizam ve in 2 sayılı mahkeme, Gümrük blnasında tizamı sevdikerinden nizamı bozanlara faaliyete geçecektlr. Şimdi Yenlpostane arzı mübâhadan hudâyi nâbit olan bir hakiVa( öyle değildir. de çalışan 1 sayılı mahfcemenin de, bir Almanyada elbiseye, çamaşıra ve a karşı asla müsamaha etmezler. Neme kaç güne kadar Gümrük blnasına ta kebir ağaca ol karye halkı varup umuılannı ol ağacdan istimdad eyieseler hâyakkabıya aid, bilhassa yünden ve gön lâzımcı, korkak ve çekingen olmadıkları şınrnası muhtemeldir. kimüsşer' ol ağaa kat' ile ütneyi defe den yapılmış bütün eşya vesikaya tâbi gibi haksızlığa tahammüllü değildirler. Üsküdar Adliye bina?ında çalışan mllîl kadir olur mu? Hediyelik tükenmez kurşunkalemle dir. Fakat vesikalar o suretle hesab ekorunma mahkemesi hftkimligine Temdilmiştir ki ihtiyacdan ne az ve ne de mürekkebli kalem anyordum. Fakat as yiz Başmüddelumum! muavini Senal «Elcevab Olur.> fazla olsun. Hatta 1940 ta Almanyada ker olan her Alman cepheye giderken Merlç tayin olunmuştur. Ayni menbaın ayni sahifesinde ağac ' adam başına tahsis edilmiş olan elbise bunlardan birer tane tedarîk ettiği için takdisinden başka toprak takdisini de Her üç milll korunma mahkemesinlrı puanlarının tamamile kullanılmadığı mevcudlan kalmamış. Yenileri de, ancak gösteren söyle bir fetva daha vardır: diger bütün kadrolan tamamlanmıştır. görüldüğünden 1941 de bunlar, yapılan hükumetin tahdid ettiği sayılarda imal «Meşâyihden Zeyd'in türbesinde olan Eir tavin tecrübeye göre, azaltılmıştır. Demek olu olunduğu İçin çabuk satıhp tükeniyortopraktan bazı kimesneler hastalara ilâc tst!jnbv.l 2 numaralı AŞırceza mah zu'mn ile ve evlâdı olmıyanlara evlâd yor ki Alman halkında istifçilik yoktur. muş. Bir iki kalem ve saire kırtasiye saYani Almanlar vesikalanru tamamile is tan mağazaya girdim ve dolmakalem is kemesi kâtiblerinc!en ve Adliye meslek hasü olmağa nef mülâhaıasijle toprak timale hakikaten lüzum hasıl olmadığı tedim; yok dediler. Bir diğer dükkânda mektçM mü?*an*ik r'He?i mezurılarm çıkarup alup götürür olsalar bu makule halde mahza açgözlü bir İhityat ve itiya satıcı kız: «İsterseniz adının yazalım, dan Recai Töriln. ÜskOd^rda kunılan efâli kabîhaya mütesaddi olanlan hâdın sevkile fazla elbise, çamaşır ve ayak gelecek ay bir tane ahrsınız», dedi. Ben millî korunma mahkemesi kâtîbliğine kimüşşer' muhkem zecrümen' etmek kabı alıp bir yana atmanm umuma ve de ona ertesi günü Berlinden gideceğimi terfîan tayin edllmiştlr. Adliyede bir çok lâzım olur mu? receği mzarratı idrak ettiğinden ancak söyledim. Bu suretle iş bir türlü uyama senedir çalışan ve evvelce blr mflddet lh«Elcevab Olur.. lüzumu kadar yeni elbise, çamaşır ve dı. Nihayet koca Berlinde bir mağazada tisas mahkemesi katibli^mde bulunan Gene ayni sakifede kadınlann muayayakkabı yaptırmakta ve iyi bir bakımla pahalı cinsten bir tek Goldfink markalı Recal Törün, genc. faal ve kıvmetli bîr yen günlerde ve cemiyet halinde yaptıkAdliye memurumuzdur. Kendlsini tebdolmakalem buldum. bunların ömrünü artırmaktadırlar. lan kabristan ziyaretlerinden bahseden rikle yeni i«vi"*e de başan göstermesini Diğer bir mağazanın vitrininde bir seşu fetva da bu kısma girebilir: Almanın zaten hilkaten ve terbıye icatemenni ederlz. «Bir kasaba ahalisinin ekseri nisvânı bı müsrif ve lüksçü bir mahluk olmama yahat Neseseri görerek pek beğendim ve bazı eyyâmda ccm'iyyetle mezaristana sı bunun böyle olabilmesini temin edi içeri girerek satıcı kıza bunu almak is Müzeyyen Senarın takdire gidüp anda içtimâ' ve ittifak ile nevha yor. Alman esasen ferdci olmaktan zi tediğimi söyledim Olmaz! dedi «Alâyık bir hareketi ve sıyâha iştigal edüp feryâdüfigan yade milliyetçidir. Alman için Almanya, man niçin olmuyor?» dedim. Cevaben Kıymetli ses san'atkânmız Müzeyyen eder olsalar hâkimüşşer' mezbureleri herşeyden üstündür. «Deutschland über Berline yeni mi geldiğimi sordu. Hayret a^les. in manası budur; yoksa «Alman ederek: «Evet hem de yanndan sonra Senar Belediyeye çok insanî bir teklif böyle vaz'dan men'e kadir olur mu? lar herkesten üstün» demek değildir. A gideceğim.» dedim. Sualin sebebini anla yapmıştır. San'atkâr şehir hastanelerinde •Elcevab Men'eylemek lâzundır.» mak isteyince bana izahat verdi: «Hüku yatan ve her türlü eğlenceden mahrum rada azim fark vardır. Bütün bu fetvalarda Türk müflisi bâolan hastalara ayda bir gününü ayırarak «Biz herkesten üstünüz» diyen, bir met, fabrikalara her ay için ancak mah konser verebileceğini ve bu suretle onla tıl itikadlara karşı mücadele vaziyetindud miktarda eşya yapmak müsaadesi hodbindir. Fakat memleketin menfaatini rı bir müddet için ıstırablarından uzak dedir. Fakat bu çetin mücadelede ne deNIN 34 uncü SAYISI Ç1KIYOB her nevi şahsî faydalanmalara takaddüm veriyor. Bu suretle mağazalara normal laşürmakla bahüyarlık duyacağını bil ıeceye kadar muvaffak olabilmiştir? Taettiren bir vatanseverdir. Velhasıl Aîman satış ihüyacından az şeyler veriliyor. dirmiştir. Belediye, güzide san'atkârın pılan ağacı yıkıırmakla bir köy yahud V A T A N ve M İ L L E T F İ K İ H ve K U V V ET kadın ve erkeğinin tabiatlerile terbiye Neücede bir ayda aldığımızı bir haftada bu şefkat ve hamiyet dolu teklifini te kasaba halkının Totemizm an'anesine Yazan: Yazan: satıyoruz. Vitrinde gördükleriniz, gelecek leri, Alman hukumetinin tedbir ve niP e y a m i S a f a Dr. M. Hakfa Akansel şekkürle vs memnuniyetîe karşılamıştır. belki nihayet verilebilir. Fakat mezarzamlarının maksada uygun olarak tatbik aya kadar yerlerinde dururlar. Ve ancak j Nisan başmdan itibaren, konserler sıra larla mezarlıklar ortadan kaldunlamıyaolunmalanna imkân veriyor ve yardım yeni mal geldikten sonra saülırlar. O sile her ayın ilk günlerinde hastanelerde csğı için, onlara karşı beslenen hisler H A R B D E N D İ P D İ R 1 ediyor. Yoksa bir nizam ve kanunu ya nun için size vitrinde bcğendiğiniz Nese verilecektir. Bizde hastanelerde munta iıpkı (Westermarck) ın dediği gibi din VE KUVVETLİ BİR MİLLET OLARAK ÇIRACAĞIZ!» seri veremiyoruz. Ama gelecek ay verepanlar ancak bir kaç kişi olduğundan zam konserlerin verilmesi Müzeyyen Se mümessillerinin mücadelesüıe ve bütün Yazan: Emekli General H. E. Erkilet on blnlerle ve yüzbinlerle insan bunları bilirdik. Sizin bunlan bilmediğinizi gör narın bu takdire lâyık hareketile ilk de bu fetvalardaki «zecr> kaydine rağmen düğümden de Berline yeni mi geldiğinlzi bozmağa çalıştıklan takdirde ortaya 5yle •devam etmekten hâlî ka'mış değildir. Türk Medeniyet Tarihinden Ahmed Mithat Efendi fa teessüs etmektedir. anarşi, ihtikâr, hilekârlık, fesad ve ka sordum.» *** M E N D İ L S E L  N İ K T E çakçıhk vaziyet ve meseleleri çıkar ki Perakende kahve fiatları Berlin çarsılarında istedlğiniz kadar Yazan: Hüseyin ^amık Orkun Yazan: Ali Canib Yöntem Sümer medeniyetinin yarıtarih devirbunların önüne adi usul ve tedbirlerle ilâc tedarik edebilirsiniz. Hem de bunFiat Murakabe komisyonu dün Vali lerinden kalma sedef parçalan, âkik ve geçmek imkânı kalmaz. Bir millet öyle lar ucuzdur. Fakat meselâ her istediğiniz muavini Ahmed Kıruğm riyaseti altmda lâciverd taşlan üzerinde fonetik yazının terbiye görmelidir ki devletin nizam ve gözlüğü hazır bulamazsıruz. Fakat sipa toplanarak kahvenin perakende satış teşekkülünden evveiki «Pictograpbie = kamınlanna, hareketlerile güçlük ver riş kabul ediliyor. Ancak pek pahahdır. fiatını tcspit etmiştir. Çiy kahve için tev resim yazısı> devrine aid en iptidaî veE D E B İ M İ L L İ R OM A N mek ve engel olmak şöye dursun bilâkis Ben üç gözlük için iki yüz küsur mark j ziatla müesseselere verilişte 550 kuruş sikalann bir takım sihir formülleriyle Yusuf Ziya Ortaç'm RÜzel türkçemizln eşsiz bir örneği olan bu çok ince, onlann tatbik edilmelerine bizzat kendi vermeğe mecbur oldum. (Bir markın iü ve kavrulmuş ve çekilmiş kahvenin hal tılısımlardan ibaret olmasından da ançok püzel ve yüzde yüz yerli romanı geçen sayıdan itibaren ferdlerile yardım etsin. barî kıymeti yanm liradır.) Çmaraltı'nda tefrikaya başlandı. ka satılışında 675 kuruştan satılması ta laşılacağı gibi, insan zekâsını en evvel ve en fazla işgal eden mesele, «Mukadderat» Ketice şudur: Almanyada vesika usulü, karrür etmiştir. Böyle bir milletin içinde ekalliyette G E N C L İ K B E YA Z I D J A P O N bulunan yabancı ırk ve milletlerden yiyecek ve eşya bittikten veya daraldıkKomisyon, otomobil lâstiğinden top dediğimiz hüyük muammâdır. İnsanlar Teşkilâhna Doğru... Hamamı Yıkıîırken... MÎIletseverliği olan insanlenn nizam ve intizama karşı tan sonra değil, bilâkis daralmadan ve tancı kârmı, evveiki gibi yeniden yüzde bu muammâyı yalnız din ve felsefe saYazan : Yazan: Kısa hikâye halarında düşünmekle kalmamışlar, en durmağa, işlere hile ve fesad karıştır daralmamak İçin daha bidayette İhdas 35 olarak tayin etmiştir, Ha Sin Yusuf Zîva Ortac Emin Ali Çavh mağa, ihtikârlara yol vermeğe artık ce olunmuş. Maksad idaredir. Vesikaya tâbi Manifatura mağazalan sahibleri son eski devirlerden beri buna karşı sonsuz Ş ii RLER «aret ve mecalleri bulunmaz. Onun için olmıyan eşya sarfiyatı da imal cihetile defa verüen perakende kârlarını az bu bir mücadeleye bile girişmişlerdir. Bu tahdid olunuyor. Çünkü hemen her fab larak dün komisyona müracaat etmişler mücadelenin iki hedefi vardır: Ham muDITMANLI DAGLARA (Halide Nusre.t Zorlutuna, ACI (Edib Ayel), millî karakter, devlet mefhumunda başrika ordu için silâh, cepane ve teçhizat dir. Kcmisyon bu müracaatin. Ticaret kadderatı keşfetmek, hem mukadderata SILA (Sadi Kemali Söylemezoğlu), ITYKU (Emin Ülgener), AKDENİZ lıbaşma bir kuvvet kaynağıdır. (Cemal Uğur Öcal), YÜRÜ! (Hayri Bilemedik). Almanyada ve bilhassa yahudisi çok yapmakta ve bu sebeble halkın muhtac Vekâletine bildiriJmesine karar vermiş hâkim olmak... Bu iki hedefin birine Keharıet, birine de Sihlr yolundan gidiİHİMB^İH^^HİBai FİATI 10 KURUŞ. clan Berlinde, Musevilere, zannederim, olduğu şeyler normal zamana nazaran tir. vesika dağıtmsk meselesinde daha başka çok daha az bir nispette imal olunmakD i r gün şeytan zengin bir emlâk sadikkat ve ihümamlar sarfolunarak bu tadır. Bu usuller sayesinde halk hemen lıibinin ölümile, bıraktığı miras İşİcemaat ferdlerinin hern hilkat ve hem herşeyi tedarik edebiliyor, yalnjz mahde terbiye ve görenek icabı mütemayil dud miktarlarda... Bunun için eski eşya ne, varisler arasmda nifak sokmağa giolduklan fazla açıkgözlüklere meydan ve eski malzeme daha uzun müddet kul diyordu. Yolunun üzerine tesadüf eden verilmemektedir. Meselâ yahudiler her lanılmakta ve biraz eskiyince veya bo cami avlusundan süzülerek geçti. Rüzgâr kızıl pelerininin eteklerini şişirikahve, lokanta ve mağazaya giremezler. zulunca hemen atılmamaktadır. Bunlarm alışveriş edebilecekleri mağa= H. E. ERKÎLET yor, gozleri karanlık İçinde parlıyordu, Kırlangıclar havada kanad çırparak u rüzgâr gibi uçarak, etıafta bir iz bıBensiz ömür yolu, ucsuz, bucaksız step şeytanın kızıl ve müstehzi yüzüna gözalar ekseriyetle muayyen olduktan çuştular. Birkaç güvercin duvar boş rakmadan süzüldü, uzaklaşh. Arkasın ler kedar kuru ve boştur. Bir dakika ıordü. başka alışveriş saatleri de tahdid edilluklarjndaki kücük hücrelere sokuldu. dan, sararmıs otlar ve böğürtlenler ara içinde oralarda kâşaneler kurarım... Göz Senenin en hevecanîı eseri miştir. Sonra her yahudi kadm ve erkeHayatta karşıiaşüğı yegâne eşya, ucEtrafta kimseler görünmüyordu. Keme smda kırmızı, bulanık bir duman sü kamaşhrıcı ziyalar ortasmda musiki ses suz, bucaksız gök, kuşlar, jri gövdeli ağinin manto, pardesü, bluz ve cekeünin Hans Söhnker Leni Marenbach rine zincir halka geçirilmiş olan avlu tunu dağıbyordu. leri fışkırtır, her ruhun içinde ben do ğaclar, kirli ve yosunlu sularile yavaş, ü?türde, kolaylıkla görünecek surette krpısından dışan çıkarken, kulağına külaşırım. t?şman bir yahudi alâmeti vardır. Bütün yavaş akan dere... O, artık bu değişmiçük bir çocuk sesi çarptı. Yüreği titribu tahdidat bu cemaatin verebilecekleri Çocuk bazan ona: yen dekordan bıkmış, ruhunun kızıl arİki mevsim geçti. Günler, hâdisesiz bir yerek dinledi. Ses yakm bir mesafeden mazarratlardan Almanyayı korumak Beni bırakıp nerelere sa\Tjşuyor zularma yol açacak daha başka şeylere düzenle birbirini kovalıyor, şeytan çogeliyor, yorgun ve mecalsiz bir titreiçindir. ihtiyacı olduğunu hissetrruşti. Şeytan, yişle kedi miyavlamasmı andırıyorJu cuğa bütün ihtimamile bakıyordu. Ona sun? dij'e sorardı. O da güleıek. ( Fransızca söz^ ) kendi ismini koyduğu gece ormanda İnsanlann can sıkmtılarını gidtr kızın bu sessiz istekierini duyuyor, müsİğrilmiş demir parmaklıkların kenar|*1 Bundan evvelk yazılar 11, 12, larını baştan başa yabanî otlar kapla müthiş bir fırtına olmuş, şimşekler İri meğe, ruhlanna gamsızlık ve lâkaydi tesna bir varlık olaraJt yetiştiriyordu. 14. 15, 17. 18. 21, 22, 26, 27. 28 ikinciOna muhtelif dersler verdi. Link musiki mıştı. Korkak adımlarla otların iç;ne kayın ağacları arasında parlamıştı. Şey drğıtmağa... diye cevab verirdi. teşnn ve 1, 4, 5, 8, 10. 12. 13, 17, 18, gömüîdü. Sesin yayıldığı tarafa yak tan her gün yavrunun tahsil ve terbiKarlı, yağmurlu, kurak mevsimler b:r ve resim öğretti. Güzel, füsunkâr olmak Sinemasında 22. 25. 27. 29 birinc kânun, 3, 6. 8. 10. laştığı zaman, beyaz patiskaya sarıla yesile meşgul oluyor, İnsanlar arasmda biri arkasına akıp geçti. Çocuk artık ta iimini uzun, uzun anlattı. Vücudünün, 13, 16, 18, 21, 25, 27, 30 ikincikânun. 5. HİSSÎ BÜYÜK AİLE DRAMI rak bir sepet içine yaürılmış, durma saçtığı dağınık fikirlermin basit hulâ m'mıyacak derecede bü>ümüş, yüzü insanı çıidırtacak derecede inkişafını te7, 12, 18, 20, 24. 27 şubat ve 3, 5, 6, 9 emsalsiz rağbetlerle karşılanmış dan viyaklıyan, tombul bir çocuk yü salarını masum ruhuna tedricen akiü valışi ve sevimlı bir mana almıştı. Şey min etmek için açık havada raksediyor11, 12, 14, 17, 19, 24 mart tarihli sayılanve büyük muvaffakıyetler zile karşüaştı. YavTU henüz İki ayhktı. yordu. İyilik telkin etmek isteğine rağ tan gözleri kamaşmadan bu rauhteşeTı lardı. Şeytanın kızıl pelerini bir kelebek mızda çıkmıştır. kazanmıştır. Dolgun yanakları, yumuk, siyah gözleri men, tabiatin iğfalkâr sevkile, çocuğun güzelliğe bakamıyordu. Lâciverd göz kanadı kadar hafif, ince tozlar saçarak arasmdan süzülen yaşlarla cam şeker manasız ve silik kalacağı korkusu ru bebekleri bir kadife kadar yumuşak ve rüzgârla uçarken, kızın beyaz tüllere liğe benziyordu. Küçücük başma geçi hunu tazib etmekte idi. İnsanlar için tath parıltı'.arla yanıyor. kızıl saçlaıı bürünmüş olan vücudü orman canavarrilmiş olan kirli bir takye arasmdan lüzumlu gördüğüne kani bulunrluâu, beyaz teni üzerinde daîgalanarak belizevk ve arzu dolu varlığı İçinde yav ne doğru uzanıyordu. Avcılar tarafm lannı bile coşturuyordu. gözüken İnce. sarı saçları alnma ve şa*** kaklarına yapışmıştı. Şeytan sıntar3k. runun kendisine benzemesini istlyor, dsn yuvalan dağılan öksüz orman kuşAradan üç sene daha geçti. İlkbahar birkaç saniye bu hlddetten kızaran ma elinden gelen gayreti sarfediyordu. Ha ları onu görünce kederierini unutuılar, sum yüze baktı. Klm bilir gene ne şey yatınuı kaçınılması İmkânsız bir zaru neş'eli neş'ell ötüşürler; yaralı orman rüzgârlan kırlarda dağılan menekşeletanlıklar düşünüyordu? Gözleri hiç bir ret olduğunu düşünüyor, henüz dokuz canavarları sık ağaclar arasmda sakla rin, yabani kekik otlarının ılık havasile Siberya Çöllerinde başlıyarak alevler içinde Avrupanrn lüks şehirlerinde zaman mahiyeti ölçülemiyen tuhaf bir yaşına basan çocuğu kucakhyarak: narak onu saatlerce seyretmeğe dova dolu olarak esmeğe başladı. Uzaklarda, hitam bulan h'ssî ve müe«sir bir aşk dramı parıltile yandı. Şimdiye kadar insanlar mazlardı. On iki yaşının saf ve romsn hafif bir duman halinde ve sisli renkler Dinle yavrum, diyordu, ben mevarama saç'ığı yalanlardan, kıskanclık cud olmazsam, hayat tatsız bir şeydir. tik hayalleri; genc kızın İçini garib, fa ardında geniş, dolgun bir hayat çalkalardan utanc duydu. Hayatında bir defa Acele İşlerim çıktığı zaman yetişeme kat tatlı bir kederle tutuştuıur^ izah nıyor, tabiat ses ve renk ihtişamile dolup olsun iyilik yapmak arzusuna galebe diğim bazı yerlerde insanlar can sıkın edemediği düşüncelerin tazyikı altmda taşıyordu. Kız, içinde filizlenmeğe başlıSlmini takdim ediyor. Aşkını, ihtirasını ve sırrını saklıyan kadın rolünde çalamadı. İğilerek sür'atle sepeti yer tısından bunalırlar. Budalalık, çirkinlik bir rüya âlemi yaşardı. Çünkü şevtan yan bakir hislerin tesiri altında artık (Arabacının Kızı) nin unutulmaz büyük yıldızı den sldı. Çocuk. ruhunu şeytana satan. ve bayağılık ruhlarını kurutur™. O ruh bu ruha bütün karışık hislerini akıt şeytandan ayrılmağa, hiç bir zaman görkim bilir hangi gün'^kâr kadın tara lara ki ben hayat veririm... Susa.nışlara rruştı. Sabahlan şafağın ilk uçucu ay mediği insanlar arasına karışmağa karar fından bırakılmıştı. Şeytan gene bir aşkuı ve arzunun şarabuu içiriıini. dınlığile uyandığı zamanlar karşiüinda verdi. O, tam manasile hayat için yetişBu güzel ve emsalsiz filmi mutlaka gidip görünüz. Almanyada erzak ve eşya tevziatı Yazan: Emekli General Pirmç ve yağın tevzi şekli Sehir haberleri CUMHURİYET 27 Mart 1942 TÜRKOLOJt BAHtSLERl MUSÎKI: Fetva mecmualarımn = = millî kıymeti = Yazan Î Konservatuvar Orkestrasının ikinci konseri • I H. Emir Erhiİet Her bakkala, dağıtma kabiliyetine şore, liste mucifcince, mal verüecek 1 İsmail Hami Danişmend 5 L*3 îstanbul Konservatuvannın içinde bulunduğu madd! imkânsızlıkları hep biliyoruz. En kuvvetli Istinadgâhmı mensublarınm damarlanndaki san'at aşkı teşkil eden bu müessese, senelerdenberi bin bir güçlükle pençeleşerek varhğım ^0^0^0*0^0*0^0*0^0^f virüp bu tarik ile yükseltmeğe çahşırken ara sıra verdiği müslimîn ve müsli konserlerle İstanbulun musiki meraknıaün akçalannı lılarmı elinden geldiği kadar tatmine izâat edüp hâkim gayret sarfediyor. tarafından defcâtla Bu itibarla İstanbul Konservatuvanbu makule masla nın konserlerine dair tenkid yazısı neşhattan men'olundukta memnu, olmasa redenler bu noktalan daima gözönünde Zeyd'e ne lâzım olur? bulundurur ve imkânsızlıkları hesablı• Elcevab Ta'ziri şedid ile men^yarak müesseseyi teşvik maksadile bazı lir. Eski cemiyetlerde kâhinlerle sihirI bszlarm oynadıkları büyük rol.er ışte bu ckîd olunur. Gaybe ıttılâ* da'vâ edeıse ufak tefek kusurları pek ince eleyip çifıe mücadelenin tarihî ve içtimai teza teedidi imanunikâh lâzım olur.» sık dokumazlar. Bu fetvaya göre falcılık etmek, ıslâhürleri demekitr. Yalnız o cemiyetlerde Fakat evveiki akşam verdiği konserbu İk role aiı vazifeler birbirinden ay miyetten çıkıp «kâfir olmak» demek ol de istanbul Konservatuvan mübalâğarılmış değildir: Bir taraftan hsstahk ve duğu İçin maddî cezadsn başka bir desız söylenebilir ki kendi kabiliyetlerini saire gibi tahakkuk etmiş mukadderata «TecdMi iman> lâzım gelmektedir. Şu aşan müstesna bir olgunluk derecesine yükselebilmiş, ve içinde bulunduğu hâkim olmak için «Tababet., bir taraf İkinci fetva da ayni mahiyettedir: «Bir mahallede sâkin olan Zeyd âyîne maddî İmkânsızlıklara nispetle hayret tan da tahakkuk etmiş ve etmemış mukadderata tesir etmek üzere Eİhirli söz içinde cin da'vet ederin deyü müslü edilecek bir muvaffakiyet göstermiştir. lerle ilâhiler tertip edebilmek için «Şiir. manlan böyle hiyle ve hud'a ile ızîâl Bu son konseri yabancı bir mütehasve hattâ musiki bile sihirbaz kâhinlerin edüp fesaH eder o'sa Zeyd'e böyle etti ! sısa dinletmek kabil olsaydı o mütehassısı İstanbul Konservatuvarına devlet ihtisas sahalarına giriyordu. Onun için ğiçiin ne lâzım olur? ilk cemiyetlerde «Kâhin> demek, hem •Elcevab Ta'ziri şedid ve salâhı tarafından yardım edilmediğine inanrahib, hem tabib, hem şair, hem sâhir, 7âhir olıınca ha'ıs. Mufayyebâta ilm id dırmak hayli güç olurdu. Program zenğindi. Konservatuvann hem mufikişinas demekti. Meselâ müs dia ederse tecdidi imanunikâh dahî iki kıjTnetli unsuru Ferdi Von Ştatzer iümanhktan evveiki Türk cemiyetleriride lâzm olur.» • Kam., «Bahşı» vesaire gibi isimler Gene (Abdürrahim Efendi) nin ayni ve Muhiddin Sadak, birincisi hem sole rol oynayan şahsiyetler işte böy sahifedeki şu üçüncü fetvasmad cinci list, hem şef, ikincisi İse sadece sole bir kaç san'atı birden cem'ed?r'er likle beraber remilcilik de men'edil list olarak konsere iştirak ediyorlardı. Çalınan eserlerin seviyesini gözönünde di. Müslümanlıktan sonra bun'a mektedir: •Zeyd bir sukda dükkânda oturup bulunduracak olursak elde edllen nerın rolleri «Bakıcı». Büyücü», rcmmâllik ve cincilik edüp nâmahrem ticeden sevinc ve İftihar duymamamıza • Cinci», «Müneccim». «Remmâl» vesaavretlerc ve avâm tâifesine yalanlar İmkân yoktur. ire gibi bir takım gizli ve açık san'at söyleyüp ben gaibi bilürün deyü bu Bach'ın re minör piyano konsertosunu sahiblerile saz ?airleri arasında bir tıevi tarik ile halkı ızlâl edüp akçalannı Ferdi büyük bir vukufia icra etti. Eserin «tak5İmi a'mâl» e uğrîdı. Bunlardan izâat eder o!sa Zeyd'e ne lâzım olur? ritmik ve polifonik güzelliğini hiç akmüneccimlikie rerrmâlbk alenî birer «Elcevab Ta'ziri şedid ile zecr satmadan interpreter etmeğe muvaffak san'at hallndeydi. Selçukî sultanlarile ümen'olunup tecdidi imanunikâh oldu. Bach musikisindeki gotik ahenk Osmanlı Padisshlarınm saraylarmda res lâzım olur.» bütün haşmet ve azametile kalblerimize mî müneccimler vardı. Hatta (Evliya (Yenişehirli Abdullah Efendi) nin yu yayılıyordu. Çelebi) İstanbulun esnaf teşkilâh içinMuhiddin Sadak Luigi Boccherini'nln de «EsnâfI münercimân. ve .Ksnâfı karda gördüğümüz fetvasile (Abdürra viyolonsel konsertosunda cidden fevkahim Efendi) nin burada gözden geçirremmâlân. İsmile bunlardan da bahselâde idi. Sazın bütün inceliklerine vâkıf diyordu (4). O zamanın telâkkisince bu diğimiz fetvaları arasmda ceza bakı bir viyolonselci olan Boccherini'nin bu mından mühım bir fark var: (Yenişeiki meslek birer ilirrt ve fen mahiyetineserinde Muhiddin Sadak gerek artistik, deydi. Fakat «Bakicı» lar, «Büyiicii» ler hirli) «idam» re'yinde bulunduğu hal gerek teknik ifade bakımından tam bir de, (Abdürrahim) «hapis» le iktifa edive «Cinci» ler umumlyetle şeriatln ?idyor. Meşihat makammda birbirini iki kudret gösterdi. Kadanslardaki virtiosidetli takibatına uğruyorlardı. Lâle devsenelik bir fasıla ile taklb eden bu lki td'si hayrete değecek kadar parlak v« rlnin meşhur Şeyhülislâmı (Yenişehirli büyük Şeyhülislâmm bu hususta İtti mükemmeldi. Abdullah Efendi) nin şu fetvası bu ta fak ettikleri nokta, .Cincilik», «FalcıBütün bu eserlere hakikî bir musiki kibatın şiddet derecesi hakkında çok Iık», Büyücülük» ve hatta «Remilcianlayışile refakat eden Konservatuvar kıymetli bir vesika demektir (5): lik» gibi bâtıl san'atîarın şiddetle men orkestrasmdan son olarak Ştatzer'in ida«Sâhir ve sâlbi1fesâd olan 7svd inden ibaret demektir. resinde Schubert'in meşhur bitmemiş kablettevbe ahz olunsa Zeyd'e ne lâsenfonisini dinledik. Viyananm bir bazım olur? (1) Bk.: «Surviv^nces paîennes dans har sabahma benziyen taze havasvnı «Elcevab Ratlolunur.» la civilisation mahometane». (Robert Konservatuvar gencleri şimdiye kadar •Fetâvâyı Abdürrahim» in birlnci Godet) nin fransızca tercümesi, 1935 Paolduğundan çok daha çeklci bir cana yacildinde de «Bakicı» larla «Büvücü. lere ris tab'ı, s. 7. kınlıkla dinleyicilere aşılıyabildiler. kar?ı şu üç fetvaya tesadüf edilir (6): (2) 1243 İstanbul tab'ı, c. I, s. 132. Bu son konserile İstanbul Konservatu•Bir mahailede sakin olan Zcydi kâ(3) Bk.: Alexandre Moret, .Histoire van resmi makamlardan daha ciddî blr hin daima evinin içine nâmahrem avancienne», 1929 Paris tab'ı, e. I, s. 128 alâka görmeğe liyakat kazandığını artık retler getürüp ve avâm tâifesinden nice 129. İspat etmiş oluyor. Gerek talebeleri, geâdemi ızlâl edüp âyine içinde cin da'(4) «Evlîyâ Çelebi Seyahatnâmesi». rek üstad profesörleri hararetle tebrik vet cderin deyü mugayyebâttan haber ederiz. c. I, 1314 İstanbul tab'ı, s. 526. [•] Bundan ev\'elki yazlar 6, 23 şu (5) .Behcetülfetâvâ», 1289 İstanbul N. bat ve 7, 18 mart tarihli sayılarımırda tab'ı, c. I, s. 151. çıkmışür. (6) 1243 İstanbul tab'ı, c. I, s. 96. Tek tip zeytinyağı ve ÇINARALTI YARIN sadeyağ Sehrimize gelen malumata göre, hükumet tek tip bir zeytinyağı ve tek tip bir sadeyağı için tetkikler yapmaktadır. Yeni tek tip sadeyağı mahlut olacak, içinde yağlı tohumlann vücude yarayıcı unsurlan da bulunacaktır. Görülen tereddüdler üzerine pirina yağı için de beyanname verilmesi lâzım geldiği dün alâkadarlara bildirilmiş ve bunlar da beyannamelerini hazırlıyarak Vilâyet makarruna vermişlerdir. tsimleri değişecek aylar Ankaradan bildirildiğine göre, b a a ay adlannın degiştirilmesi hakkında Konya meb'usu Refik İnce tarafmdan yapılan teklif, Dahiliye encümenince tetkik edilmiş ve Dil encümeninin de mütaleası alınarak kabul olunmuştur. Bu teklife göre teşrinlevvel ayı, teşrin, teşrinisani ayı «kasım», kânunuevvel ayı «ocak», kânunusani ayı cilkay» adım aîacaktır. c o ç Polis şube müdürleri arasmda 9 seneye yakın bir zamandanberi Emniyet altıncı şube müdürlüğünü muvaffakıyetle idare etmiş olan Faik Abrak Emniyet üçüncü şube müdürlüğüne, üçüncü şube müdürü Kemal Aygün de altıncı şube müdürlüğüne tayin edilmişler dir. tirilmiş; muti bir talebe olduğunu anlıyordu. Bir gün hocasına: ' Ben artık gidiyorum.. dedi. Şeytan vaktin geldiğini hissediyordu ama, benüği üzerinde bu kadar çalıştığı ve alıştığı insanı terkeımeğe de gönıü bir türlü razı olamıyordu. Naçar ince ve kızıl vücudunü hafifçe eğdi. Uzun tırnaklı ellerini ağzı hizasına getirerek kulağına birşeyler fısıldadı. Fakat asırlar geçtiği halde bu, bir sır olarak kaldı. Şeytan, kızı binbir mana taşıyan alevli gözlerile süzerek: Haydi; yolun açık olsun yavrum dedi.. Sana ihtiyacları var onlann... Beni akkndan çıkarma!^ Bu suretle şeytan tarafından ihtimamla büyütülen genc kız bir tayf gibi ormanları, kayaiarı ve dereleri aştı. Karlı dağlardan esen sert rüzgârlar ince elbisesini havalandırıyor, onu uçuruyorduFundalıklar arasından fırlıyan dağ tavşanları korkarak kaçışıyorlardu O, hiç bir şeye dikkat etmeden sür'atle şehre indi. Şimdiye kadar görmediği şehir hayatı ruhunu yeni ve taze bir ümidle dolduruyordu. Ve herkes gönlünü bu vahşi güzelliğe kaptırdı. Çünkü onda şeytanın ruhu gizlenmiş, füsunkâr varlığı ortasında hayat yaşanır ve sevilir bir hale gelmişti. Kıskandar, yorguniar ve mustaribler onda melce aradılar. Ayak bastığı yerler bol bir ışıkla yıkanıyor, erkekler, ona kendilerini beğendirebilmek İçin birbirlerile mücadele ediyorlardı. Kız, iğfalkâr güzelliği karşısında, başdöndürücü gururile mestolarak: Ben olmazsam hayat da olmaz dlyordu... Ve şeyıtn onun saltanat sürdüğü yerlerde vücudunü hissettirmeğe lüzum görmüyordu. ^ = Küçük hikâye Şeytan azan : Küseyîn Huiki ^ ÖNÜ CÖNÜLLER ALDANIR A R K BU AKŞAM Sinemasında MUKADDES H İ L D E YALAN K R A H L

Bu sayıdan diğer sayfalar: