7 Mayıs 1942 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

7 Mayıs 1942 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURİYET 7 Mayıs 1942 Suikasd davasında Pavlofun iddiaları IHEM Merhum Ali Suavi için 20 mayıs günü Halkevleri ihtifaller hazırlıyorlar 20 mayıs ateşli Türk inkılâbcısı'Ali Suavinin ölüm yıldönümüdür. Yurdu muzurt ve milletimizin ilk lâik, ilk türkçü ve türkçeci b yük blr mütefekkırı olan Ali Süavi merhumu, denilebilir ki güzide fıkir adamımız İsmail Hâmi Danişmend, mazi . deki Türk kıymet Merhum Ali Süavi leri ve Türk mefahiri arasından ve yeniden keşfetti, ve bize hakikî çehresüe tanıttı. «Cumhuriyet» sütunlarmda çıkan «Ali Suavinin Türkçülüğü» makaleleri filhakika, garib bir talih cilvesile unutulmuş bir büyük kıymet üzerindeki örtüyü kaldırmış, bugün ve yarın için ideal edindiğimiz inkılâb esaslarını 70 yıl önce ortaya atmış olan Suaviyi, edeta bize karanlık kalmış meçhuller içinden aydınlığa çıkarmıştır. Arkadaşımızm makale serisi, teşekküre lâyıktır ki, bizzat Partimizin yakın alâkasını çekti ve yazılar güzel bir broşür halinde basılarak yayıldı. Arıyanlar İstanbul kitabcılarında bulacakrır. Olgun fikir adamı İsmail Haminin hizmetini burada ısrarla belirtmekten derin b^r zevk duyuyoruz. Hemen hemen ayni hisle görüyoruz ki genclik hareketlerine merkez olan Kalkevlerimizde, Ali Suavi için Özlü bir cikkat uyanmıştır. Onu, bugünün Türk cemiyetine hakkile tanıtmak yolunda kendılerine önemli bir vazife terettüb ettiğini sezen Halkevleri, merhumun yıldönümü için şimdiden kazırhk yapmaktadırlar. Bu cümleden olan, Abdülhak Hâmldin yıldönümünde, dinamik hareketlerine parlak bir nümune veren Üsküdar Halkevi, hususî bir jtina ile çalışarak bir Ali Suavi günü tertib etmektedir. Merhum Ali Suavi Beşiktaş Muhafıa Hasan Paşanm sopalan altında 20 mayıs 1877 de, çehid edildiğine göre, bu sene 65 inci yıldönümüne reslamaktadır. Üsküdar Halkevine de, diğer Halkevleıimize de başarılar dileriz. (Baş iarafı 1 fncl sahifeae) ettirdim ve her İkisine de bildirdim. Sonra Fahriden gelen mektubda kardeşinin çamaşırlarını Adapazarına giden bir kadmla göndereceğini ve gidip bavulu bu kadlndan almamı söylüyordu. Hemşerilik namma, insaniyet İçin gidip aldım. Bavul boştu. Sonra hemşerilerimden Abdürrahran Üskübe gidiyordu. Bavullan ne yapacağımı Fahriden sordum. Sovyet sefarechanesine teslim et, dediler. Mshkemede şahid olarak dinlenen Polonyalı mühendis Edvardın tavsiyesile Yoldaş Nolikofu aramak üzere Sovyet sefarethanesine gittim ve kapıyı açan Kornilofa İşaretle bu maksadıml söyledim. Bavulu bana geri verdiler. Bavul içinde bulunan evrakı aldık. Elbise ile çamaşırları biz gönderemeyiz, al götür, dediler. Benim yerimde siz olsaydmız her hangi bir hemşeriniz böyle bir yardım isteseydi yapmakta tereddüd oder ve bu insaniyeti reddeder rriydiniz? Bavullan teslimden birkaç gün sarra Yenişehirde çahşmakta olduğum b»rber salonuna Kornilof geldi. Türkçe selâm verdi. Konuştu. Şaşakaldım. Sefsrethanede İken hiç türkçe konuşmamıştı. Kornilof bana, sefarethaneye ne zaman geleceğimi sordu. Sefarethaneye gitti ğim zaman Karlof karşıladı. Niyaziden selâm olduğunu, Yugoslavyadan İkinci bavulu getiren Abdürrahmana yeni bir şey gelip gelmediğini sordu. Bunu öğrenmek için İstanbula gönderlleceğimi ve alacağım cevabı Taksim bahçesinde bana kendini tanıttıracak bir adama söylemekliğimi istediler. İstanbuida daha iyi İş bulacağımı da umduğumdan bu teklifi kabul ettlm. duruşma sırasında ögrendim. Diğer zabıt varakalarl, şahidlerin ifadeleri ve mütehassıslar raporunun tamamına a n . cak 1 mayıstsn 5 mayısa kadar şahidlerin dinlenmesinden sonra vâkıf oldum., Reis: Şahidlerin İfadelerine, dinlendikten sonra vukuf peyda edilir. ilk tahkikat esasen gizlidir. Pavlof: « Ceza muhakemeleri usulü kanununun 239, 413, 135, 236, 239 unca maddeleri hükümlerine istinad ederek mahkemeden şu hususatı rica ederim: İlk tahkikat sırasında dinlenmiş olan Halime Yemenici, Hasan Yemenici, Halid, Muharrem, Feride, Gülserenin mahkeme tarafından dinlenmesini İstiyorum. Bu şahidleri istemekliğimin esbabı mucibesi şudur: hetler çoktur. Dinlenen şahidlerden hiç biri suikasd tertibinden bahsetmemişjerdir. Hatta Abdürrahmanla Süleyman dahi tamamile bir suikasd tertibinden haberdar olmadıklarını beyan ediyorlsr. Süleyman ilk tahkikatta vermış olduğu İfadeler de bu hususta Ömere isnadda bulunmaktr.dır. Duruşmada kat'iyetle anlaşıldı ki Süleymamn ifadesi kendisinin değildir. Süleyman mahkemedeki suallere sadece (Benim bu hususta bir fikrim yoktur, akhm ermez) cevabını verdi. Benim sormuş olduğum suallere de mahkenıenin teklifine rağmen cevab vermedi. Müdafaamıza yardım etmek istemediğınden bahsetti. Halbuki bize değil, adalete yardım edecekti. Bundan istinkâfı mahkemece de malum olduğu veçhile kendisinin bir ajan olduğunu ve bize iftira ettiğini gös.ermiştir. Kimin ajanı olduğuna gelmce, bunun tahkik ve tespiti bana düşmez. Reis Mahkemenin, hakkında bir ka. naati yoktur. Pavlof Yan kalmış olan ve devamına da mahkemece müsaade edıleceğ:ni umduğum 15 nisan tarihli ifademde bu hususun tenvirine çahşıyorum. Müsaade olunursa bu hususta izahat vereceğim. Reis Söyleylniz. Pavlof Hiç bir hakikati ve hukuki kıymeri olmıyan bu iki ifadede yani Sü. leymanla Abdürrahmanm isnadlanndan başka büıün dosyada bizim suçlu olduğumuza dair hiç bir emare yoktur. Bu şekilde tamamile anlaşılıyor ki, hiç bir suikasd olmamıştır. Abdürrahmanla Süleymamn ifadeleri hiç bir hukuki kıymeti haiz olmadığı gibi bu ifadeler ancak kendilerinin başka larının Iradeslle hareket eden İki ajandan başka bir şey olmadıklarını ispat eder. Hakikat şudur ki, ortada bir suikasd teşebbüsü yoktur, bir suikasd tasnii vardır. Avukat Kimin ajanı lmîş? Pavlof Kimin ajanı olduğunu tespit etmek mahkemeye, zabıtaya düşer Ben, elimde olan delillerle izah ve tasriha çalışacağım. Bu infilâk hâdisesinirj bir suikasd değil de, suikasd tertibi mahiyetinde olduğu ehli vükufun faraziyelerinden daha kuvvetlidir. fun beyanatının yalnız rusçası 1,5 saat kadar sureceği kendisi tarafından ifaae edildiğinden Kornilofa söz verildi. Kornilof da suikasd hâdısesi hakkında Abdürrahmanla Sülleymamn söyledıkle ruıden başka delil mevcud oimadığmdan bulısetti. Velhasıl o da Pavlolun daha önce bu yolda söylediklerine iştlrak etti. Süleymamn 941 eylulünde kendisini Ankarada 3 defa gordüğüne ve tıraş ettiğine dair ifadesinden bahisle o tarihte Istanbulda olduğunu, bazı Türk şahidler de göstererek ispat edebileceğlni ileri sürdü ve sözlerine şöyle devam etli: « Şahid Kirkorun aklen malul olduğunu görerek insanî düşüncelerle kendisine sual tevcih etmedim. Sadece dimağmm tetkiki hususunu mahkemeden rica etmi;tim. Zannederim ki Tabibi Adlî raporu da benim noktai nazarımı teyid etmiştir. Hukuk kültürü şüphesiz yüksek olan iddia makamı şayed Kirkorun şehadetini kabule şayan görürse ben de kendisinin tekrar mahkemeye celbini İstiyeceğim ve o zaman bazı sualler soracağım. Tahkikat evrakına tamamen vâkıf olamadığım için Madam Öjeni Abdullahm ifadesini anlamış değildim. İyi anlasaydım kendisine bir çok sualler soracaktım ki verdıği cevablar hakikati meydana çıkaracaktı. Öjeni, Ömerin bana geldiğini söylüyor. Halbuki bahsettiği anda öyle vaziyette idi ki bana gelen misafirin eşkâlini farkedemezdi. Reis Öjeni burada iken ifadeleri tercüıne edilip size anlatıldı. O zaman niçin sormadımz? numaradaki 8 rakamınm 3 olması İhtimaiıle de 17^190 numaralı Valter tabancasının nereye satıldığı ayrıca tahkik edilmiş, alman cevabda bu tabancanm İran ordusu namına Isviçrede bir yerde Iran ordusu mubayaa bürosu tarafından yapılan sipariş uzerine 25 mayıs 1940 ta teslim edildiği bildirilmi^tir. Bu tezkerelerin okunmasından sonra müddeiumumî muavini Kemal Bora dedi ki: € Suikasde maruz kalan ve mes'ud bir tesadüf eseri olarak kurtulmuş olan Alman Büyük Elçisinin geçirmiş olduğu arıza hakkında Ankara Nümune hastanesinden ahnmış olan muvakkat ve kat'î raporlan da takdim ediyoruz. Okunmasını rica ederim.» Bu raporlar okundu. Kat'î raporda sol kulak zarında küçük bir ârıza kaldığı, yaranın iltiyam bulduğu ve bu tarafta işitme derecesinde üçte bir noksanlık görüldüğü zikrediliyordu. Maznunlardan Abdürrahman SajTnan Pavlofla Kornilofun 6 kânunusanide Ömeri evinde bularak hazır oiup olmadığını sorduklarınl ve hazırsa Maliyedeki vazifesinden istifa etmesini söyledik'.erini ifade etmiştir. Cumhuriyet Müddeiumumiliği bu ifadenin doğru olup olmadığını tahkik için keyfiyeti Mercan Maliye Tahsil şubesinden sormuştur. Gelen cevab okundu. Filhakika Ömer Tokad 40 lira ücretle tahsil tetkik memuriyken 5 kânunusani 942 de sıhhî vaziyetinin bozulduğundan bahlsle İstifa etrr.iştir. Ömerin elyazısile olan istifanamesi de mahkemeye tevdi olundu. Ömer ilk gelişinde berber Süleymamn evinde on beş gün kalmış, fakat bu ikameti sirasmda nazan dikksti celbetmişse izini ortadan kaldırmak ve zabıtayı yanlış yola sevketmek için İstanbula yola çıkanlmıştı. Örner Istanbulda bir gün kahp Ankaraya dönerek o akşam Toros oteline inmiştir. Ömerin Toros otelinde kaldığına dair hüviyet beyannamesinin asll da İddia makamı tarafından mahkemeye verildi. Âmme şahidlerinden taksi şoförü Fahri Uçar hâdise günü infilâktan İki dakika önce 320 numaralı Ford otomobilinin İçinde Kornilofu gördüğünü söylemişti. Bu otomobilin Sovyet büyük elçüiğine aid olduğuna dair Ankara Emniyet 4 üncü şube müdürlüğünün tezkeresi de mahkemeye verildi. İddia makamı bundan başka Usküb konsolosluğumuzdan Hariciye Vekâleü kanalile Abdürrahmanla Ömer hakkında yapılan tahkikata dair evrakı da mahkemeye tevdi etti. Bunda ezcümle deniliyordu ki: NALINA MIHINA] Kalyoncu ağzile!.. ransız sömürgesi Madagaskar adasına Ingilizlerin asker çıkarması, Fransızlar tarafından muhtelif şekillerde karşılanaı. İngilizlerle beraber hareket eden ve F.ansanın kurtuluşunu, İngiltere ve müttefiklerinin zaferinden bekliyen Hür Fransızlar. memnun olduklarını söylüyorlar. Buna karşı Vişi Fransasmın devlet adamları hâdiseyi büyük infial ve hiddetle karşılamışlardır. Bütün dünya, Vişi'nin ne yapacağını merakla soruyor ve bekliyor. Oradan gelen ilk haberlere bakılırsa Fransa, Suriyedeki siyasetiııi Madagaskarda da tatbik edecek gibi giirünüyor. Bu yazıda Vişi'nin ne yapacağını araştıracak değiliz. Yalnız Fransız devlet adamlarının hâdise üzerine söylediklerini şöyle yan şaka, yan ciddî olarak gözden geçireceğiz. İhtiyar Mareşal Peten şöyle diyor: «Madagaskarın kayıdsız ve şartsız teslim edilmesini istiyen İngiliz ültimatomuna, adanın askeri kumandanı cevab vermiştir: «En son askere kadar müdafaa edeceğiz.» Verilecek tek cevab da bu, idi.» Bu, Verdun kahramanının ağzına ve seciyesine yaraşan, askerce bir sözdür. Başvekil Laval'in söylediklerinin hulâsası şudur: «Bu tecavüzii en şiddetli bir surette protesto edeıim. Adanın, zamanı gelince tahliye edileceği hakkındaki teminatı sened ittihaz ediyorum. Mütarekedenberi İngilizler, Fransaya karşı o kadar düşmanlık göstermişlerdir ki Madagaskara yaptıkları bu taarruz da Fransız hükumetini hayrete düşüremez. «Kat'î bir hareket, herhalde ilkönce Fransadan gelecek değildir.» Bu da, kurnaz bir politikacıya yara. şan, diplomatça ve ihtiyatlı bir sözdür. Laval'in, şimdilik pek ileri gitmek istemediğini ve etrafı kolladığm» gösteriyor. Benim asıl fistünde durtnak istediğim Amiral Darlan'ın sözleridir. O diyor ki: « AngloSaksonlar, düşmanlarile sa vaşacak yerde, bir kere daha anavatandan uzakta bulunan bir Fransız müstemlekesine baskm taarruzu yapmakla ucuz bir muvaffakıyet kazanmak İstemişlerdir. «İngilizlere, bu yol hırsızlarına, taarruzlarınl kabil olduğu kadar pahalıya mal ediniz. «Unutmayuıız ki İngilizler, bize Flandre'da da İhanet ettiler ve Suriyede alçakça taarruzda bulundular; hükumet merkezimizin sivil halkını öldürdüler ve Cibuti'nin kadm ve çocuklannı açhktan öldürmeğe teşebbüs ettiler...» Azgın dcnizlcrle boğuşmaktan hasıl olmuş bir sertlikle ekseri denizciler, kızdıklan zaman küfürii basarlar. Onun İçin Amiral Darlan da İngilizlere basmış kalayı!!.. Esasen, Fransız bahriyelilerinîn yıldızı İngilizlerle barışık değildir. Fransız» lar araslnda en fazla ve en koyu İngiliz düşmanlarının Fransız denizcileri olduğu söylenir. Bu kin, Napolyon zamanında, Fransız donanmasınuı İngilizler tarafından fena mağlubiyetlere uğratılmış olmasından mı kalmıştır, bilmiyorum. Fransa, Almanyanın zorile İngiltereden boşandıktan sonra, İngiliz tlüşmanlığınm başmümessili Amiral Darlan olmuştur. Belki bunda, İngilizlerin, Merselkebir'de ve Dakar'da Fransız donanmasına hücum etmiş olmala» rının da tesiri vardır. Bu defa da ingilizlere karşı en sert ve en tahkir edid dili Amiral Darlan kullanmıştır. Her yiğitin bir yoğurt yiyişi vardır. Darlan da kmnea işte böyle kalyoncu ağzile konuşuyor. «Berhava olan adam, ömer Tokat değildir!» Tabibi adlî raporlarlna göre suikasd esnasuıda berhava olan şahıs 30 ile 40 yaş arasındadır. Boyu da 1,62 santimdir ve kendisinin hıristiyan olduğu söylenmiştir. Halbuki bu saydığım kimselerin ifadelerine ve Süleymamn da dosyasımn 238 İnci sahifesindeki ifadesine göre berhava olan Ömer ancak 2324 yaşında İdi. Boyu da 1.56 İdi. Mütehasslslar da yanılmış değillerdir. Elindeki madde ile berhava olan 3040 yaşlarmda karnmda ameliyat yarası bulunan adam hıristiyandır. Mevzuubahis Ömer Tokada gelince, berhava olan adam değildir. Sadece ortadan kaybolmuş olan birisidir. Tetkik ettiğim dosyalarda berhava olan şahsın Ömer olmadığına dair bir çok deliller buldum ki İsmini verdiğim şahidlerin ifadeleri dinlenince bunlar anlaşılacaktır. Ehli vukufun raporlarına göre berhava olan şahsın karru üzerinde 14 santim büyüklüğünde ve asgarî 6 ay ve azamî 1,5 sene önce yapılmış derin bir ameliyat yarası vardır. Hâdise gününe kadar Ömer Türkiyede ancak bir buçuk sene yaşamıştır. İsmini verdiklerimden İki şahid Ömerin Türkiyede iken hiç bir hastalık ve ameliyat geçirmemiş olduğunu söylemiştir. Ömer Tokadın teyzesi Halime 27 şubat tarihli ifadesinde Ömerin hiç bir ameliyat geçirmediğini ifade etmiştir. İfadesi dinlenen Hasan Yemenici de bir ay evveline kadar Ömerin, Izmire geldiği ve İstanbulda bulunduğu sırada hiç bir ameliyat geçirmediğini, eğer geçirseydi kendisinin mutlaka haberi olacağmı söylemiştir. Ayni gün dinlenmiş olan Talible Muharrem de Ömer Tokadın Türkiyede hiç bir gün hastalanmadığmı ve ameliyat olmadığını söylemişlerdir. Böylece Ömerin akıabasmdan üç şahid hastalanmış veya ameliyat geçirmiş bir şahıs olmadığını söylüyorlar. Ehli vukuf raporunda berhava olanın ameliyat geçirdiğini tespit ettiklerine göre o şahıs Ömer değildir. Müslümanlığm kabili içtinab olmıyan bir kaidesi olan siinnet ameliyesinin Ömer üzerinde yapılmış olup olmadığı hususu da Ömerin akrabasından sorulmamıştır. Zabıtlarda bu yolda bir kayda raslamadım. 4 mart tarihli istimamda Abdürrahmandan bu husus sorulmuş v» Abdürrahman kardeşi kadar sevdiği ve tanıdığı Ömerin sünnetli olup olmadığını bilmediğini söylemişti. Ömerin gözü önünde doğup adeta elinde büyüdüğünü söyliyen berber Süleyman da buna dair bilgisi olmadığmı ifade etmiştir. Bu ifadeler de bana acayib geldi. Kornilof vasıtaslie tespit edebildiğim dosyalarda Ömerin sünnetli olup olmadığı hususunun ilk tahkikatta hiç araştırılmamış olduğunu gördüm. Elbise parçalarına gelince berhava olan şahsın Ömer olduğu bu parçalara istinaden İddia edilmektedir. Bu vasıta ile hüviyet tespiti hem hukukan, hem pratik olarak sakattır. Birbirine benziyen kumaşlardan, her şehirde koyu renkli çizgili palto ile ayni desende pantalon, kauçuktan ayakkabı bir çok kimseler tarafından giyilir. Buna rağmen Süleyman 28 şubat tarihli ifadesinde Ömerin siyah ve altı deri ile pençelenmiş bir ayakkabı taşıdığım ifade etmiştır. Nihayet bu müretteb bir kasdın tertibindeki ustalık gözönüne alınırsa pekâlâ hatıra gelebilir ki berhava olan şahısla Ömerin elbiseleri birbirine benziyebilir ve hatta doğrudan doğruya Ömerin elbiseleri de giydirilmiş olabilir. Feride, ilk tahkikat sırasındaki ifadesinde Ömerin iki bavulu olduğunu söylemiştir. Bavullardan biri evrak çantasımn iki misli ve bir elle karyola altmdan çıkarılamıyacak ağırhkta, diğerinin de daha ufakça olduğunu da bcyan etmiştir. Bu bavullar hakkında ilk tahkikat sırasında araştırma yapılmamıştır. Türkiye Cumhuriyetile an'anevî ve tarihî dostlukla bağlı Sovyetler Cumhurijetinin bir vatandaşı olduğuma göre ben yalnız kendi müdafaamla değil, Türk adliyesinin hakkaniyetle vereceği karar ve hakikatin meydana çıkmasile de alâkalı bulunduğumdan tahkikatın daha esaslı şekilde yapılarak Ankara suikasdı müteşebbislerinin meydana çıkarılmasını ve bunun için de zikrettiğim şahidlerin mahkemeye celbini rica ederim.» Dimağı miisaid değilmiş! Kornüof Burada söylenmiş olan lâkırdılara karşı anî olarak sorulacak sualleri hazırlamağa benim dimağım müsaid olmadığından celbini rica ediyorum. Müdafaam için mühim de bulduğumdan Öjeninin getirilmesini usul kanununun 239 uncu maddesine dayanarak taleb etmek hakkımdır. Evrakı tetkiklerim esnasmda tahkikat evrakmda bazılarımn kaybolmuş olduğunu tespit ettim. Meselâ 22 veya 23 mart tarihli olan ve Kayserıde tevkifime dair müddeiumumî Kemal Bora tarafından tanzim edilmiş bulunan zabıt varakasını dosyada görmedim. Ben bu zabıt varakasını ceza evinde imzalamıştım. Esasen bana imzalatmak üzere verilen bütün zabıtları imzadan istinkâf etmiş değilim. Reis Bu zabıtta ifadeniz var mıydı? Kornilof Sırf benim ifadem vardı. Reis Evraktan eksik olduğunu gördükleriniz hangileridir? Kornilof Ben yalnız bunu biliyorum ve bir tanesinin zayi olmasından diğer bazılarının da kaybolmasına ihtimal veriyorum. Serdettiğim bu kaydın zapta geçmesini isterim. Zira bu işle alâkadar bütün evrakın dosyada bulunması İcab eder. Reis Bu zabıt varakası başka bir muamele zımnında dosyada olmıyabilirBu hususta ne dersiniz? Kornilof Ne söyliyebilirim? Ben ancak bu evrakın dosyada olmadığını gördüm. Sarıyer polis karakolu tarafından verilen ilmhühaberde benim Lamartin caddesinde 24 numaralı evden Büyükdereye naklettiğim yazıhdır. Bu ilmühaber doğru değildir. Ne Lâmarlin caddesinde, ne de öyle bir evde oturmuşumdur. Kornilof duruşma esnasında tutulan bazı zabıt varakalarında tashihler yapmak istediğini de ilâve etti: 15 nisan tarihli duruşma zabıt varakasının 40 ncı sahifesinde benim Türkiyeden Türk makamlarının müsaade ve vizesile hareket ettiğime dair sözlerim yazılmamıştır. Ayni sahifenin 10 uncu satırından sonra bazı zabıt varakalarının bana gösterilmediğini söylediğim yazılacak yerde imza etmemiş olduğum kaydedilmiştir. Bana gösterilmemişti ki imza edeyim, demiştim. «Komilof, Abdürrahmanla görüşmek için tavassutumu istedi» Birinci gün Taksim bahçesine gittim, kimseyi göremedim. İkinci gün tekrar gittim, Kornilofu gördüm. Bende bir şeyi olmadığlnı, bavuldan blr takım kâğıdlar çıktığını söyledim. Benden Abdürrahmanla görüşmek İçin tavassut istedi. İşi Abdürrahmana açtım, Abdürrahman da görüşmeyi kabul etti. Kornilof ayrıhrken, tekrar Fenerbahçe parkmda görüşemimizi istedi. Bana 30 lira verdi. Almak İstemedim. Isran üzerine kabul ettim. Slrf bir hemşerimin efradı ailesini haberdar etmek gayesile ve çok kurnazca kurulmuş bir mel'nnetten habersiz olarak iki kişiyi birbirile tanıştırmak kanunlarımız nazarında bir suç mudur? Aradan zaman geçti, meseleyi unutmuştum bile. Bir gün müteveffa Ömer çahşmakta olduğum berber salonunun önünden geçti. Niçin Ankaraya geldiğini sordum. Gülmekle mukabele etli. Elimde büyümüş olan bu çocuğun alay eder gibi gülüşüne çok sinirlendim. Ömer benim sinirlendiğimi görünce: (Saçlarımı kesersen söylerim) dedi. Elimde makas titriyordum. Nihayet anlattı. Kimsesiz olduğu için ta'.ebe yurdunda kendisine yer bulmak üzere teşebbüslerde bulunmai maksadile geldiğini söyledL Burada kalacak yerl yoktu. Cena hemşerilik ve insaniyet için yanımda yer gösterdim. İstanbula dönmek üzere ayrılacağı gün uğurladım. Trene vakit virdı. İstasyonda geziniyorduk. Ah ederek dedi ki: « Ağabey bilmezsin ne kadar seviniyorum. Abdürrahmanı bir daha gö«Hamlet» davaslna ald muhakemeye receğim.» dün İstanbul birinci asliye ceza mah«Ben buraya Von Papen için kemesinde nakzen başlanmıştır. Temyiz geldim!» dördüncü ceza heyetinin umumî heyetNe demek istedlğini anlıyamadım. çe de tasvib olunan kararile Muhsin Ertuğrulun açtığı hakaret davasmda Ce , Ağabey, beni buraya gönderdiler» sordum. lâleddin Ezinenin beraeti tasdik olun dedi. Kimin gönderdiğini muştur. Temyiz mahkemesi diğer mah • Hani senin Abdürrahmanla tanıştırdığın Rus var ya, İşte o gönderdl» kumiyet kararlarıru da bozmuştur. Nakza uyulup uyulmaması hususunda dedi. « Ne diye gönderdiler? > dedim. taraflar birer birer söz söylemişlerdir. O da çu suali sordu: « Ağabey, biliİlk olarak Muhsin Ertuğrul, Neyire Ne yorsun ki Almanlarla Ruslar harbediyir ve Zeki Coşkundan davacı olan Ce yorlar; ne dersin, bu harb çabuk mu bitsin, yoksa senelerce uzayıp milyonlâleddin Ezine şöyle demiştir: « Muhterem mahkemenizin pek larca adam ml ölsün?» Lâkırdısından munsıfane ve âdilâne vermiş olduğu gene bir sey anlıyamadım. Ömer aykararı Temyiz mahkemesinin bozduğu rılrrken, basamakta dedi ki: « Ben nu duymuştum. Fakat bu bozma kara buraya Von Papen için geldim.» İşte Ankarada bulunduğum ve yarının hangi sebeblere dayandığını bilmiyordum. Şimdi öğrenmiş bulunuyo nımda kaldığı müddetçe talebe yurduna rum. Memleketimizin en büyük, en üs gireceğinden bahseden bir şahsm tam tün ve en son hak ve adalet mercii tren hareket ederken söylediği bu söze olan Temyiz mahkemesinin ve âli mah İnamlır mıydl? Bu üç suçludan ev\elâ kemenin umumî heyetinin maruz kal Abdürrahman söylesin, Kornilof ve Pavdığım haksız hakaretleri, sövüp sayma lofla gorüşmelerinden beni haberdar etları, küfürleri, Türk vatanmda, Türk miş midir? Bunların yaptığı İşten benim dilinde, Türk üslubunda, Türk edebi haberim olmuş mudur? Kornilofa soyatında birer tenkid mahiyetinde telâkkl ruyorum: Kurnazcasma kurmuş olduketmesi karşısmda her hangi bir sözün, ları komplodan benim haberim var mı? yahud müdafaanın artık faydasızllğını Ömerle kimin vasıtasile tanışmlştır? Ve görüyorum. Bu imkânsızlık karşısmda benim haberim var mı? Niçin hakikati huzurunuzdan çekilmeme ve mahkeme gizliyorlar? Komplo, komünizm, böyle şeyler nesalonunu terketmeme müsaade buyurdir; ne gayeye hizmet ederler, bİLT.em. manız ricasındayım. Hâkim Kâşıf Kumral, Temyizin mu Tahsilim yoktur. Omuzlarım üzerinde cib sebeblerine göre bozmaya uyulma taşıdığım ağır yük altmda eziliyorum. slna, vazgeçmeye nazaran Ceiâleddin Mağduriyetimin tevalisine meydan bıEzinenin açtığı davanm düşmesine, ve rakmıyarak tahliyemi rica ederlm.» Elhasll berber Süleyman, bu yazılı Talât Artemel tarafından Peyami Safa aleyhine açılarak mahkumiyet kararile kâğıdda da eski ifadelerini hemen ayneticelenen davadaki karar da bozul nen tekrar ediyor ,suikasd teşebbüsüne duğu için her iki dava birleştirilmek bilerek iştirak etmediğini, hemşerüik sürüklendiğini üzere muhakemenin devammın 18 ma ve insaniyet gayretile söylüyordu. Gerek Abdürrahmanm sözyıs saat 15 e bırakılmasına karar veı leri, gerek berber Süleymamn bu yazı diğini bildirmiştir. ile müracaati tercüman vasıtasile Rus maznunlara anlatıldı. «tnfuaka hedef tutulan «ahıs infilâktan sorrra sapasağlam sefarethaneye gitmiştir» tnfilâk yeri ile infilâkın farzedilmiş olan hedefi arasındaki mesafe de katiyetle tespit edilememlştir. Hedef tutulduğu farzedilen şahıs, infilâktan sonra sapasağlam ve tam sıhhatte olarak o sahadan 100 metre uzakta bulunan otomobiline binerek sağ ve salim sefarethaneye gitmiş, işine devam etmiştir. Şahidlerin ekserisi bu mesafenin 15 18 metre olduğunu söyledikleri halde ancak bir taraf 6, 7 metre olduğunu iddia ediyor. Reis Kimdir bunu söyliyen? Pavlof Mahkemece malumdur. Mektubu da dosya arasındadır. Reis Söyledi&iniz şeyler lcısmen müdefaaya taalluk ediyor. Müdafaa daha sonra olacak iştir. Tevsii tahkikat hakkındaki talebinizi önceden söyleyiniz. Pavlof Arzettiğlm hususat tevsii tahkikata aiddir. Zira bu hususlar tahkikat sırasında nazan itibara ahnmış değildir. Sovyet İstanbul başkonsolosluğu şoförü Meczubun da şahid olarab dinlenmesini rica ederim. Gerçi ben şahid ikame etmek is'emezdim. Buna lüzum da görmezdim. #akat 18 şubattan 7 marta kadar konsoloshane sınırlan dışı. na çıkmadığımı ispat için bu şahidi ikame ediyorum. Zira, Meczub, Türk makamlanmn bildiği öyle bir hakikate vakıftır ki, ifadesi benim konsoloshaneden dışan çıkmakhğımm filen imkânsız olduğunu gösterecektir. Bahsett ! ğim şoför Meczub 2 veya 3 martta benimle kanştırılarak ve bana benzetilerek sokakta ve konsoloshane yakınında müteaddid siviJ polisler tarafından takib ve tevkif edilmiştir. Maalesef bir yanlışlık olduğu vo kendisinin de sebebsiz olarak tevkif edildiği sonradan konsoloshaneye beyan edilmişitr. Benimle kanştırılarak tevkiî edilmiş olan Meczubun tevkifi meselesi de ispaî eder ki \bütün teyakkuzlanna rağmen orada bekliyen slvil polisler 28 şubattan itibaren benim çıktığımı görmemişlerdu ve beni tevkif etmemişlerdir. Eğer beni polisler bir defa daha görmüş olsalardı beni Meczubla kanştırmazlardı. Şoför buraya geldiği zaman hâkîmler heyeti görecektir ki, benimle kanştırılması mümkün değildir. Zira bana hiç benzemez. Reis Tevkif edilmek üzere 28 şubattanberi aranıldığmızı nereden biliyorsunuz? Pavlof Slvil polislerin nöbet beklediği Abdürrahmanm 28 şubat tarihli ifades'nden de anlaşılıyor. Şoför Meczubun tevkif ve tahliyesi de ispat ediyor ki, ben bu tarihlerde konsoloshaneden çıkmamışım ve manav Mehmedle Enverin ifadeleri ya yanlış, yahud ya'.an. 29 şubatta tevkif edilen Abdürrahman İstanbul Polis müdürlüğünde iftira ederek benim suikasd hazırladığımdan bahsetmiş. Kendisinin de komPnist olduğunu. faşist düşmanı olduğunu, komün'stlerin müdafaa harbine giriştiklerini falan filân söylemiş. Ayni tarihte ben'm fotcgrafım gösrerilince, tamdığmı söyliyerek yalanlarma devam etmiştir. Bu sırada Abdürrahmanm avukatı söz istiyerek Pavlofdan bir suali olduğunu söyledi. Reis, Pavlof sözierini bitirdikten sonra söz vereceğini söyledi. Pavlof İşte Abdürrahmanm şu ifadesi de polisin 28 şubattanberi beni tevkif etmek için müteyakkız bulunduğunu göstcrir, dedi.^Vakit öğleyi geçmişti. Mahkemen'n devamı saat on dörde kaldı Maktul ömerin doğum yeri ve aüesi «Ömer aslen Geylân kazasınıh Doviman nahiyesi halkından iken Üskübde yerleşmiş ve muallimlik mesleğinde bulunmuş Halidin oğludur. Halid elyevm İtalyan işgalinde bulunan maskatl resine dönmüş, orada Amavudluk memuru olarak nahiye müdürlüğü yapmaktadır. Suikasd hâdisesinden sonra İtalyanlar tarafından tevkif edildiği rivayet olunmakta İse de sıhhati tahkik edilememiştir. Ömerin Üskübde Yugoslav lisesinin 7 veya 8 inci sınıfına kadar okuduğu, her halde liseyi bitirrrediği arkadaşlaruıın ifadelerinden anlaşılmıştır. Ömer Üskübde iken babaslnm gayrimeşru bir kadınîa münasebetine kızarak babasını öldürmeğe de teşebbüs etmiştir. Ömere ve diğer Usküblü birkaç Türk gencine komünizmi aşılıyan Abdürrahjnandır. Abdürrahman Türkler araslnda faal bir surette kotrünizm propagandası yapar, tatillerde Üskübe geldiği zsman kır toplantıları tertib edermiş. Abdürrahman 1940 senesi yazmda son gelişinde gene böyle bir toplantıda harb vaziyetinden bahisle Boğazlann Rusyanm elinde bulunması lüzumunu İleri sürmüştür. Bu toplantıdan sonra Yugoslav zabıtasl tarafından Abdürrahman hakkında tahkikata geçilince pasaportunu a'.ıp Türkiyeye dönmüştür. Abdürrahmanm babası Üskübde muhallebicilik yapan Hacı Ragıb adında ve iyi tanınmış bir kimsedir. Abdürrahmanm telkinatma kurban olanlardan biri de amcazadesidir. Komünistlik faaliyeti yüzünden Bulgar divanıh'rbi tarafından ölüm cezasına mahkum edlimişse de cezası Kral Boris tarafından müebfced küreğe çevrilmistir.» Hantlet davası Mahkeme, Temyizin nakz kararına ittiba etti Abdürrahmanı Pavlof zannetmi?miş Abdürralıman ve Pavlofla muvaceheye dair zabıtta Ankara Valisinin elıle işaret ederek (Bunu tanıyor musun?) dije sorduğu zaman bu işaretile Pavlofu göstermek istediğini zannedeıek (Tabii!) cevabını vermiştim. Bu noktanın da bu suretle tavzihini rica ederim. Kornüof zabıtnamede diğer bir iki noktayı da tavzih ettikten sonra berber Eüleymandan tevsii talıkikat hakkında diyeceği olup olmadığı soruldu. Süleyman dedi ki: Eylul aymda sefarethaneye gittiğimde ben bu Kornilofu gördüm. Bir kaç gün sonra Yenişahirdeki dükkâmma gelen de bu Korniloftu. Bu sırada İstanbulda olduğunu ispat edeceğmi söylüyor. Bu Kornilof geçenlerde bir ifadesinde izinsiz olarak ve zabıtaya haber vermeden Bursaya gitmiş olduğunu da söylemişti. Bursaya giden Ankaraya da bu suretle habersiz gelebilir. Abdürrahman Sayman da tevsii tahtahkikat hakkında bir diyeceği olmadığını söyledi. Abdürrahmanm karakteri hakkında İstanbula yazılan tezkereye İstanbul Emniyet müdürlüğünden gelen cevab okundu. Bu cevaba göre Abdürrahman polisçe tanınmış bir şahıs değildir. Türkiye ve Yugoslavya hakkında kavlî ve filî bir hali ve propagandası tespit edilmemiştir. Arkadaşlarından Hüsnü, Baki Abdürrahmanm sol fikirlere mütemayil olduğunu, Muammer Ertan talebe arasmda komünist fikirli olduğunu söylemişlerdir. Talebe yurdu müdürü de Abdürrahmanm çok zeki, çalışkan, çekingen tabiatli olduğunu, bazı efkâr ve mülâhazalarile komünizme mütemayil bulunduğunun arkadaşlarından yapılan tahkikattan sezilmekte olduğunu söylemiştir. Universite talebelerine sinemalarda tenzilât «Hâdise bir suikasd değil, bir nümayişten ibarettir!» Pavlof bundan sonra ikinci talebini şöyle anlatmağa başladı: « Hâdise yerini tespit etmiş, gördüklerini de raporlarile bildirmiş oıan Mıllî Müdafaa Fen ve San'atlar heye tinden albay Tevfik ve albay Musanın, Polıs Enstitüsündeki mütehassıslordan profesör Mark Kayonun ve adlî tabib doktor Behcet Kamayın da şahid oiarak celbini ve dinlenmesini rica ederim. Profesör Kayo ile doktor Behçet Kamayın raporlan sonundaki hulâsa kısmmda (Bu suikasd ustaca hazırlanmı=tır) deniliyor. Filhakika ortada faraziyeler vardır. İnfilâk eden maddenin bomba olmadığı da söylendiğine göre kuru gürültü çıkaran, tesirsiz, şenliklerde kullanılan patlayıcı bir madde olduğu anlaşıhyor. Şu halde hâdise hakkında en isabetli düşünce bunun bir suikasd teşebbüsü olmadığıdır. Bu işte infilâk maddesini elinde taşıyan şahıstan başka bir kimseye zarar gelmemiştir. Yoldan geçen iki kişideki pek hafif yara bereden başka hâdisenin kurbanı yoktur. Buna nazaran bu bir suikasd değildir, ancak nümayişten ibarettir. Bunun böyle olduğurm teyid ed^eg ci, Piyango biletlerinin numaralarını tahrif edenler Şemseddin isimli bir genc, millî piyangonun 23 nisan çekilişinde elindeki biletlers ikramiye isabet etmediği halde bunlara ikramiye isabet etmiş gibi numara değişikliği yapmış ve bu suretle 1850 lira almıştır. Şemseddin ve suç ortakları olduğu sanılan Agobla Kiryakiçe, zabıtaca dün sabah Adliyeye gönderlierek, bunlardan Şemseddin sulh ceza m'hkemesince tevkif edümiştir. Bir veznedar 7 sene hapse mahkum oldu Eminönü Malmüdürlüğü veznedan ve muhasebe mutemedi Kâzım Uğur, harç pulu satış hasılatını mükerrer göster mek suretile 28.277 lira 9 kuruş ihtilâsen zimmetine geçirmekten İstanbul ikinci Ağırceza mahkemesinde muhakeme ediliyordu. Mahkeme, kendisinin 7 sene ağır hapse konulmasmı. 4 sene 8 ay memurluktan mahrum kalmasını ve 28,277 ]ira ağır para cezası ödemesini karar altına almıştır. Pavlof «Ceza usulü k a m m u n a m u g a y i r h a r e k e t olunmuştur» diyor Pavlof ayağa kalktı. Tevsii tahkikat hakkında bir müracaati olduğunu söyliyerek dinlenmesini istedi. Pavlofa söz verildi. Elinde birçok kâğıdlar vardı. Göz gezdirerek söylemeğe başladl. Pavlofun sözleri tercüman tarafından cümle cümle tercüme ediliyordu. Pavlof dedi ki: € Muhterem hâkimler, tevsii tahkikat yolundaki müracaatime başbrken şunu da nazan dikkatinize arzetmek isterim ki, şimdi bütün tahkikat evrakma vâkıf olduktan sonra ceza usulü kanununun 143 üncü maddesine mugayir hareket edildiğini de anlamış bulunuyorum. Zira bizim şimdi vâkıf olduğumuz şeylere duruşmaya kadar veya duruşmaya başlandığı sırada vâkıf olmaklığlmız İcab ederdi. Bundan başka, ilk tahkkiat sırasında hazırlanan 13 ve 17 mart tarihli olanlardan maada zabıt varakalarına da vâkıf değildim, Bufilaruı mevcudiyetlni de 178190 numaralı tabancanın nereye satıldığını bildiren vesika Bundan sonra iddia makamı mahkemeye verdiği bazı vesikalarm okunmasım taleb etti. Bunlardan biri Ömer Tokadm berhava olduğu sırada parçaları bulunan ve sonra da üzerindeki 178190 numarası okunan tabancanın nereye satıldığı hakkında Berlin büyük elçiliğinin tahkikatı neticesini bildirir tezkere idi. Valter markah 178190 numaralı otomatik tabancanın 27 haziran 1940 ta Rigada Armenyan Ekonomisgan ticaret eyiae tesUın edüdiği bUdkiliyoıdu, Bu. İkinci celse İkinci celsede müdafaaya taalluk eden kısımları sonraya bırakarak tevsii tahkikat hakkındaki sözlerine devam etmesi Pavlofa bildirildi. Pavlof hasta oîduğunu ileri sürdüğü "tarihlerde konsoloshanoden dışan çıkmadığını tek rarladı. Kornilof da tevsii tahkikat hakkında söyliyecekleri olduğunu bildirdi ve Pavlofun 15 nisanda yarım kalan bsyanatma devam etmeden evvel dtRkarnesini rica etti. Pavlo^ı Universite talebeleri, bir müddet evvel Vali ve Belediye Reisi doktor Lutfi Kırdara müracaat ederek sinemalarda kendılerine tenzüât yapılmasını rica etmişlerdi. İktısad müdürlüğü Universite talebeleri için birinci sınıf sinemalarda lüks koltuk 25 ve ikinci sınıf sinemalarda 20 kuruş olarak bir fiat tespit etmiş ve Üsküb konsolosumuz Reşad Karabu makamca da muvafık görülmüştür. danm imzasmı taşıyan bu tezkereler Yalnız Universite talebesine mahsus okunduktan sonra maznunlara ne diye olan bu tenzilât 15 mayıstan itibaren cekleri soruldu. Kornilof e^akın tari tatbik mevkiine girecektir. hini öğrenmek istedi. Konsolosluğun bu 1500 liralık pırlanta iğne malurıatı kimlerden topladlğmı sordu. İddia makamı tarafından bu malumatın Heybeliadadan vapura binerken Seyfi ne zaman istendiğinl de öğrenmek İs isminde birinin kansının boynundan tedi. Kemal Bora dedi ki: 1500 lira kıymetinde pırlanta bir iğne « Bu cihet kendilerini alâkadar et çalınmıştır. Zabıta, dün Çarşıda şüpheli mez. Bu suale cevab vermek istemiyo bir adamın bu iğneyi satmak üzere doruz. Esasen manasız suallere cevab ver laştığmı görerek yakalamıştır. Kıymetmek İtiyadmda değiliz.» tar iğne meydana çıkarılarak sahibine Kemal Bora mahkemeye Süleymana iade edilmiştir. aid bir de fotograf verdi ki bu fotoToplu iğne fabrikası graf Süleymamn Devlet DemiryollarınBolu vilâyeti dahilinde Mudurnu kada bilet al^ak üzere ibraz ettiği ve bilete yapıştırılmlş olan resimdi ve İs zası civarında bir toplu iğne ve dikig tanbula hareket ettiği tarihi teyid et iğnesi fabrikası inşasma karar verilmişmiş oluyordu. tir. Bu fabrikanın yeri İktısad Vekâ letince tayin olunmuştur. Abdürrshman Sayman dedi ki: < Üsküb konsolosuna bu malumatı Sun'î mangal kömürü verenler benim şahsî düşmanlanm olaFatihte Atpazannda bir imalâthane bilir. Bilhassa Boğazlara taalluk eden kısmını şiddetle reddederim. Ömere ve Belediyeye müracaat ederek kok ve anamcazademe telkinatta bulunmuş deği tırasit kömüründen bir cins mangal kölim. Doğrusu şudur ki bana müessir mürü yaptığını bildirmiştir. Bu tip kömür ile hem ısınılabilecek ve olan Ömerdi. Fakat şimdiye kadar söylemek istemedim. Çünkü ölüler İçin İyi hem de yemek pişirilecektir. Kömür 20 konuşulur. Amcazadem bir işçi olmak dakikada yanmaktadır. İtibarile benden ziyade sola mütemaTeneke tevziatı yildi. Aktif olarak mücadele etmiş olaTicaret Vekâleti, balık tuzlayıcı ve bilir. Fakat benim haberim yoktur.» konservecilere derhal teneke tevziatı Reis: İsmi neydi? yapılması için emir vermiştir. ManifaAbdürrahman: • Hamdı.» tura ve kâğıd tevziatı için de listeler Reis: Hamdiyi son defa ne zaTan gelmiştir. Bu listeler üzerinden tevziata gördün? hafta basında başn.anabilecektir. Abdürrahman: « 940 tarihindenberi Rektör Ankaraya gitti görmedim. Sonra ben Üskübden kaçmış da değilim. Kampa yetişmek üzere gelUniversite Rektörü Cemil Bilsel dün dim. Böyle bir şey vâki olsaydı kon akşam Ankaraya gitmiştir. Rektör, Ansoloshanenin bunu şimdi değil, o za karada bulunduğu müddet zarfmda, yeman ihbar temesi lâzlm gelirdi» ni mali yılın girişi münasebetile, Üniİstirahat İçin celseye fasıla verildi. versitede yapılacak isîer etrafmda Vekâletle temaslarda bulunacaktır. ÜçüncvL celse Üçüncü celse açıldığı zaman Abdürrahmanm avukatı da söz alarak Üsküb konsolosluğunun yazısı münasebeü'e izahlarda bulundu. Pavlof da söz istedi. Abdürrahmanm avukatından sişabUe 3 şütun 5 tej. Konferans Doçent Hüseyin Nail bu akşam 18 de Beyoğlu Halkveinde «1870 Fransız hezimetinden doğan bir cemiyet ve siyaset telâkkisi ve tenkidl» mevzuunda bir konferans yereceUir. Herkes gelebüir,

Bu sayıdan diğer sayfalar: