24 Mayıs 1942 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

24 Mayıs 1942 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURIYET 24 Mayis 1942 1HEM tçkiye dair Rakının türkçesi Kadehlerin adedi ve sarhoşluğun nevileri îçkiden vazgecirmek için çare? Evi mi, pencereyi mi? Bekri Mustafa fıkraları Boş şişe Beyin akşam ve sabah yedikleri Şu gözü körolası Içld, midede şişede durduğu gibi dursa İyi olacak ama gelgelelim kazın ayağı öy!e değil. Bugün size biraz içkiden bahsedeceğim. Rakının türkçesini bilir misiniz? Ben bilirim. Aklıma geldi; tuhaf bir taksimdir bu; Nureddin Artam rakının tadını bilir, ben de adını. Efendim. Öz türkçede rakıya (akcinni) derler. Buradan da anlanlır ki bu kâfir şey şişede durduğu gibi midede sakin durmaz. Birincide biraz zihne revnak verir, ikincide insanı azıcık ateşlendirir. Üçüncüde gözlerin feri artar; ama başa bir hafif ağırlık gelir. Dördüncüde ağız yayılmıya, gözler bayılmıya başlar. Buna (çakırkeyif) denir. Beşincide göz dalar, dil ağızda büyür, sigara güçlükle yakılır. Buna (keyif) denir. Altıncıda iş inada biner. Yemin kasem, Muhabbet sadakat ve erkeklik teminatı. Yedincide dokunma bana... Ha sızdı, ha sızacak. Ve bütün bu safhalara da topyekun sarhoşluk adı verilir. Sarhoşun iki yana yalpa ettiğinden şikâyet ederiz. Bu hâdiseden en çok ıstırab çekten zavallı gene kendisidir. Lâkin ne çare ki bir kere ayaklarla baş arasında geçimsizlik başladı mı kolay kolay düzelmez. Adam vardır İki kadehte tamamdır.Sulanır, çamurlanır. İnsanın boynunasarılmıya ve ispirtolu salyalarile yüzünü gözünü yalamıya başlar. Reddedersen kabarır. Çıkışırsan başlar ağlamağa: Sen bunu bana yapacak mıydın? Yazıklar olsun. Ben sana canunı feda ederim be! Namusum hakkiçin ederim. Bugün de ederim, yarın da... gibi sitemlerle kafa... ağrıtır. Bazılan da yarım kilo içer de bana mı demez, Bence birincisi daha makbuldür. Nasıl olsa sarhoş olacak değil mi ucuza mal olan elbette müreccahtır! İçki bahsi ederken, son günlerde Millet Meclisinde şarab aleyhine söylenen sözleri hatırladım. Gözünü seveyim, içkinin iyisi olur mu? Şarabı da, rakısı da, konyağı da, viskisi de, votkası da, cini de, perisi de hep bir şeyin soyudur. Aradaki £ark ispirto nispetinden ibaretlir. Ve nihayet hepsi de Galib Paşa merhumun dediği gibi «akcinni» dir. Ben içki içmem. Taassuba yormayın. Sıhhatime dokunur diye korktuğum da muhakkaktır ama asıl beni tiksindiren şey insanm sarhoş olduğu zaman aldığı kıiıktır. O ne rezalet, ne kepazelik, ne murdarhktır yarabbi! Adama üste para da verseler bu hale gelmeğe razı olmamalı; ama körolası iptilâ bütün bu muhakemelere kulak asürmaz. Birini içkiden vazgecirmek için ne yaparsın? diye bana sorsalar: Sarhoş eder, o halde filmini çekerim. Ayıldığı zaman da bu filmi umumî bir yerde kendisine gösteririm. Bakalım bir daha bu maskaralığa razı olur mu? Fikrim fena değil ama tatbik eden . nerede? İçkj keyif için içilir. Ondan ötürü hakkmda bir çok fıkra, hatta sarhoşluğu hoş gösterecek flkralar vardır. Bektaşinin: Desene! Ahirette ya hey! dediğini bilirsiniz. Bir daha yazmıyayım da başkalarını anlatayım, Herifin birisi içkiye müptelâ imiş. Gece gündüz bırakmadığı içki yüzünden gözlerine hastahk gelmiş. Doktorlar, ispirtoya devam ederse kö'r olacağını kendisine açıktan açığa söylemişler; fakat dinletememişler. Nihayet dostlarından birisi bir kenara çekip nasihate baş lamış: Yahu! Sen akıllı uslu bir adamsın. Bu zıkkımı içme demiyorum ama artık senin için bir zehir oiduğu tahakkuk etti, Kör olacaksm. İşte gözlerinin hali meydanda. Bunu bir değil, beş değil bütün hekimler söylüyorlar. Vazgeç şundan canım. Bırakamıyorum kuzum. İçmezsem yapamıyorum. İyi ama gözlerini kaybedeceksin. Hayatımı kaybermedense gözlerimi kaybetmeyi tercih ederim. Sen olsan, pencereyi kurtarmak için evin mahvolmalsma razı olur musun? cevabını vermiş. Minareyi çalan kılıfını haarlar. Sarhoşluk kolay mı? Onun da kendine mahsus mantığı, felsefesi ve muhakemesi vardır. NALINA MIHINAİ . Yazan: Yeşilay Genclik Kurınnunıın ayhk toplantıss Millet Meclisinde, içkinin tahdidine dair müzakereler, şükranla karşılandı Yeşilay Genclik kurumunun her ay E minönü Halkevi salonunda yaptığı kültür toplantısmın kış devresine aid sonu dün kalabalık bir Yeşilaycı ve genclik kütlesinin iştirakile yapıldı. İstiklâl marşile açılan toplantıda genclik şubesi ikinci başkanı Mahmud Sonmez toplantıyı açmış, aylık içrimalarda alınan neticeleri hulâsa ettikten sonra yazın köylerde sağlık ve içki düşmanlığı propagandalan için grup halinde gezinıiler yapılacağım. genclere tatil kursları açılacağını söylemiş, kuvvetli iradeli ve lmanlı bir genclik zümresi yetiştirmek üzere 12 yü evvel bu ayda genclik şubesinin kurulauğunu söylemiş, kendi ve arkadaşlan adına teşkHâtı kuran YeşUay umumi kâtibi, Yeşilaycı genclerin teşekkürlerini bildirmiş ve yeni iltihak eden yetmiş gencin yeminlerini yaptırmalannı rica etmiştir. Profesör Fahreddin Kerim, Yeşilay davasının bir memleket davası haline geldiğini, 19 mayıs Genclik Bayrammda Milll Şefin genclere hitabmda saglıgı bozan zehirlere karşı hassasiyetlerini ifade ettiklerini, Büyük MiUet Meclisinin şarab istihlâki lâyihası münasebetile bir çok meb'uslann mUletin hissiyatına tercüman olarak içki sarfiyatı tahdidini lstediklerinl şükranla karşıladıklannı söyledikten sonra içkiyl lçenler hangi şekilde olursa olsun keyif duymak, sarhoş olmak için içerler. Tesir eden madde alkoldür. Bazı memleketlerin rakı, bazılarının şarab, bazılannın da bira ile alkolizme doğru gittiğine, bilhassa nesle zarar verdiğine işaret etmiş, Fransanın başına gelen felâketlerde en büyük davanın şarab olduğunu, son senelerde Fransada nüfus azlığının kerkunç dereceye indiğini, nüfus başına Fransada 22 kilo içki içildiğinl, Cle'menceau, Herriot gibi siyaoilerin, akademisyenlerin nazarı dikkati çekmelerine rağmen Fransanın gaflet uykusundan uyanmadığmı söylemiş .bizde alkol sarfiyatmın ve alkolden mütevellid asabt hastalıkların az olduğunu teşekkürle kaydettikten sonra: «Şimdilik memnuiyet taraftarı değilim. Fakat istihlâki kolaylaştırmak, hele her tarafa şarab dağıtmak suretile halkın kolaylıkla tedarikini temin etmenln, hele propaganda ve reklâmın sureti kat'iyede aleyhindeyim» demiştir. İnhisarlar Vekâletinden üzüm suyu fabrikası yapılması, alkolün sanayide kullanılmasını temenni etmiştir. Cemiyete yeni iltihak eden yetmiş genc and lçmişlerdir. Azadan Fehmi Atanç bir hasbıhalde bulunmuş, Eminönü temsîl kolu bir piyes oynamış, gencler muhtelif şiirler okumuşlar, bu suretle Halkevi salonunda samimî bir tanışma günü yapılmış, Yeşilay musiki kolu tarafından konser verilmiştir. Burhan Feiek Bizim sarhoşların piri Bekri Mustafadır. Merhum hakkında türlü hikâyeler vardır. Size İki tanesini nakledivereyim: İçkinin yasak olduğu devirlerde asesbaşı Bekri Mustafayı zil zurna sarhoş olarak bir çukurun içinde yakalamış: Bre nâbekâr! Sen Padişah yasağı bilmez misin? Böyle sarhoş olup sokaklara serilirsin? Ağa! Ser. bana karışamazsın (etrafmdaki suyu göstererek): B;na Kaptan Paşa karışır! cevabını vermiş. Diğer fıkra da meşhurdur' ya! Halk veziri istemezmiş. Bâbıâliye birikmişler ve: İstemezük! Feryada başlamışlar. İçeriden emir gelmiş: Birisi gelsin de derd anlatsın! Bakalım neden ötürü lstemiyorlar? Önde de Bekri Mustafa bulunuyormuş. Çal yaka içeri alıp huzura çıkarmışlar ve sormuşlar: Kimi İstemezsin bre? Meyhaneci Dimoyu.. Niçin? Geç açıp erken kaplyor da ondan. cevabını vermlş. Bu fıkra (istemezük!) zihniyetinin iç yüzünü gösterir. Şiirlerimiz, şarkılarımız, tasavvuf felsefelerimiz hep içki üzerlnedir ve bütün bunlardan dolayı genc, lhtiyar çoğumuzun sıhhatimiz bozuk, karaciğerimiz büyüktür. Amma gefte içer, içer, içeriz. Çünkü: «İ bâde, güzel sev var ise akh fuurun» •Diinya var İmiş yâ ki yok ne umurun?» beytl işimize pek İyi gelir. Size bir fıkra daha: Bir mekteb hocası her halde Avrupanın bir kasabaslnda olacak. talebeEİnden birini çağırmıj, eline bir şişe vermiş: Oğlum, al şu şişeyi glt bakkaldan şarab doldur. Peni efendim! Parası? Parasını verdikten sonra herkes doldurtur. Hüner onu parasız doldurtmaktır. Bu cevabı alan çocuk bakkala gltrriş ve biraz sonra getirip şişeyi hocaya vermlş. Hoca da hararet basmış olacakİştiha ile başma dikince görmüş ki şişe boş, hiddetle sormuş: Edebsiz! Benimle alay mı ediyorsun?. Bu şişe boş. Hocafendü Dolu şlşeden herkes şarab içer. Hüner boş şlşeden İçmektir. cevabınl vermiş. î Böyle marifetlller şimdl çoğaldı. Boş keseden geçlniyorlar. Sarhoşluk babında size şu son fıkrayı da yazayım da işi kapatayım: Bir içki âlemi. Sofralar, misaflrler ve çalgıcılar. İçiliyor, eğleniliyor. Ev sahibi musikiye meraklı. Bunu bilen kemanl, beyin sevdiği bir kaç parçayı çalıyor. Feryadı vermiş olan bey kahyaya emir veriyor: Şuna yirml llra ver!. Eğlenti sabaha kadar sürüyor. Ertcsl sabah kemani, kahyaya müracaat ediyor ve yirmi lirayı istiyor. Beyin âdetini bilen kahya: Bir kere kendisine sorallm, dlyor ve gidip soruyorlar. Bey mahmur bir eda İle kemancıya: Evet! Dün akşam sarhoşlukla öyle bir halt yemişim! Kusura bakma! deyince kemanî dayanamayip: Beyim! Dün akşam yediğiniz şekerdi. Asıl haltı şimdi yediniz! cevabınl veriyor, veriyor ama bey gene haklıdır. Bütün haltiar sarhoşken yenir, ayıkken de tamire çahşılır. Memlekette üç senelik kibrit stoku var Bir takım kimselerin sözde açık gözlük ederek, ihtiyaclarından fazla kibrit almalan yüzünden şehrimizde hiç yoktan bir kibrit darlığı başgöstermişti. KibTİt şirketi, bu suni darlığı önlemek için gereken tedbirleri almış ve dünden itibaren bütün bayilere yeniden bol miktarda kibrit dağıtmıştır. Şirket bu kibritlerin satış vaziyetini kontrol ettirmektedir. Aldıklan kibriti saklayanlara bir daha mal verilmiyecektir. Şirket idaresi, elinde, memleketin üç yıllık ihtiyacını karşılayacak miktarda stok bulunduğundan halkın kibrite karşı bu tehalükünü tamamen yersiz bulmaktadır. B. FELEK Türk tipi tiitün Tütünlerimizin imal ve işleme tiplerini birleştirerek tek tipe irca için Ankarada Gümrük ve İnhisarlar Vekâletinde bir toplantı yapılmıştır. Bu toplantı neticesinde tstanbuldaki tütüncülerin iştirakile temmuzun ük haftasında bir toplantı daha yapılarak «Türk tipi» takarrü» edecektlr. Yeni sanayi kanunu 1 hazirandan itibaren mer'iyet mevkiinden kalkacak teşviki sanayi kanunu yerine kaim olacak yeni sanayi kanunu projesi için İstanbul Ticaret ve Sanayi Odasmda yapılan içtimalar bitmiştir. Ticaret Odası teşviki sanayi kanununun normal zamanın avdetine kadar ipkasmı taleb etmeği esas itibarile kabul etmiştir. Bu kabil olmazsa yeni sanayi kanunu projesinde, konulmuş olan sanayie aid bazı kayıd ve şartlann hafifletilmesi teklif edilmektedir. Bugün M E L E K Sinemasında ZEVK... EĞLENCE... VE NEFİS BİR KOMEDİ: DELİ DOLU Sizi kahkahalarla güldürecek, şen ve mükenunel film. Bas rollerde: Münire Hanımdan mektoblar: Sacide Hanıma İstanbul Universimından tasarruf ettesi yayımlarlnın miş bulunacaktık. 170 İnci cildinde, Fakat biz bu nevi felsefe doçentlerinkat'i formülleri, üsden doktor Mazhar lub tarihine yabancı Şevket İbşirin Rökalan, yahud muaynesans San'atı adile çıkmış ilk eserini mekân münaîebetlerini fethetmekte gös I yen bir üslub üzerinde yapılan araştırgöriiyoruz. Büyük formada 215 sahife terdiği muvaffakiyetin emsali mazide | maların neticelerini umumiyetle san'atın den İbaret ve resimli olan bu kitab, asla görülmüş değildir. Görmek san'atı mahiyetine aid bir hakikatmiş gibi kadaha ilk bakışta müellifinin yüksek bir bu derece İncelemiye doğru gittikten bul eden mücerred estetik iddiaları bir san'at terbiyesinden geçmiş müsi^âna bir ve en doğru müşahadeleri ka\Tayıp ifa tarafa bırakmayl tercih ettik zevke sahib olduğunu ispat eden bir de etmesini bildikten sonra artık tabi Yalnız tarihi yazan da, muayyen bir tertib ve tabı nefasetinl örnek oiscak ati saiece taklid ve ifadede kalınmıya devre yaşayıp, muayyen bir şahsıyet kadar muvaffakiyetlc temsil etmektedii'. rak ayni zamanda bu tarzda anlamak temsil edeceği için, şekle yahud muhteVâkıa bir feisefeci kaleminden çıkmls İçin lâzım olan merak ve cessretlerin vaya daha ziyade ehemmiyet veren bir bir eserin her şeyden önce düşü.ıme uyanması tabiî bir netice olarak bekle san'at görüşüne temayül göstermektcn huzuru veren bir sadelik içinde şörün nebilir. İşte portre san'atında üstad de kendisini alamıyacak ve bu temayül mesi beklenirken bizi kabından başlı nebilecek kadar amatör olan Mazlıar ta'ciatile yazacağı eserde de kendisini yan bir güzellik heyecanile teshir et Şevketin müdafaa etmek istediği tezln hissetürecektir. Bu sebebden dolayı bimesi bir kusur gibi görülebilirse ue gayesi budur. Meseleye verdiği ehemmi zim de bu kitabımızda daha ziyade şemevzııun resim, heykel ve mimarî gibi yetin dcrecesini anlamak için önsözün kilci bir görüşün hâkim olmasına hayplâstik san'atların tarihinden bir parça den şu satırları aj'nile nakletmek lâ ret edilmemelidir. fRönesans San'atı> olması ve müellifinin felsefedeki başiıca zımdlr: «Bugün Rönesans san'atı hak nda şekil meseleleri ve bu meselelerin İhtisasınm esietik ve san'at felsefesine kında diümizde yazılmış bulunan bir halli için zarurî okn tahliller her şeyaid bulunmasl gösterilen itiııanın yerin eserin mevcud olmaması, garb kültür den daha mühim bir yer almaktadır.» de sarfedilmiş olduğunda hiç bir şüp dünyasının kuruluş devrine aid meseKitabın içindekilerine gelince bunun he bırakmamaktadır. Bununla beraber lelere karşı ne kadar lâkayd kaîdığı üç klsma ayrıldığı görülür: Birinci kıhemen hemen hiç bir şekil ve surete mıza İşaret eden canh bir misal olarak sım, «Ortaçağdan Rönesansa geçiş» i ihtahammüiü olmıyan halis felsefe eser gösterilebilir. Avrupa karşısındaki vazi. tiva eder; ikinci kısım, «Rönesansın İlk lerini okumağa alışmış olanlar bu gü yetimiz, tenkidsiz bir hayranllk şeklin de\Tİ» ni aksettirir; üçüncü kısımda zel eseri ellerine aldıklan zaman, bel de kaldığı müddetçe, bu lâkaydinin «Rönesansm olgunluk devri» görülür. ki de, tarif edilemez bir rahatsiiiık devam etmemesi için bir sebeb de yokİtalyan Rönesansmın babası E3yilan duygusile yadırgama gibi bir şey his tu. Fakat artık bugün biliyoruz ki kök Giotto ile resim san'atına mekân fikri sedeceklerdir. Fakat bu ilk lniıbaa mu lerine, asıl ve öze gidilmedikçe, garb girmiş bulunuyor. Bundan sonra sırakavemet ederek müellifin önsözünü o âleminden alınacak her şey bizim İçin sile natüralist bir san'atla birlikte tablat kumağa başlaylnca gerek üslub ve ge taklid olunabilecek, fakat aslâ benim müşahadesi doğuyor. Mimaride yeni yarek düşünüş İtibarile bir felsefe kafa senmiyecek olan yabancı bir unsur ha pı fikri başlıyor. Heykel san'atile mimasile karşılaştıklarını ve ele alınan mev linde kalmağa mahkum olacaktır. Bu rî araslnda yeni münasebetler kurulzuun kültür hayatımız için ne kadar el bilği bugün bizi, kendi mahiyetimlze mağa yüz tutuyor. ze ı ve zarurî bir noktadan kavrdnıp olduğu kadar, mensub bulunduğumuz Rönesansın ilk devri 1430 dan sonra gösterilmeğe çalışıldığinı pek çabuk fat kültür çevresine aid bulunan kıymetlekedeceklerdir. Çünkü müellifin asıl rin de üzerinde düşünmeğe sevkediyor Donatello İle başlatılıyor. Burada Flomaksad ve gayesi bir san'at tar'hi yaz ve tarihi bir şuurla bu kıymetleri mey ransa atölyeleri bilhassa ehemmiyetle maktan ziyade incelediği san'at devrl dana çıkaran kaynaklara kadar gitmek tafsil ediliyor. Teknige müteveccih tanin, Tanzimattanberi doğrulduğumuz hususunda bir lüzum ve zaruret duyu biat ilimleri kültürünün teessüsünde bu garb medeniyetinin müşahede ve tekr.i yoruz. «Rönesans San'atı» adı altında atölyelerln oynadıklan rol gösteriliyor. ği dayanan kültürüne nasıl bir beşik neşretmekte olduğumuz bu kitab, varh Bundan sonra bu atölyelerin çok objekolduğunu göstermektedir. Müelliiin bü ğlnı böyle bir zarurete borçlu bulun tif çahşmalanna ve ticaret temayüllerlyük bir ehemmiyetle işaret ettiğl bu makta ve bu istikamette yapılan bir de ne karşı reaksiyon oluyor. San'atta hinokta üzerinde şimdiye kadar henüz neme teşebbüsü olarak anlaşılmayı iste kâyecilik ve zenginlik temayülleri, edebi muhteva tezyinî zevk arzuları hiç durmadığımız için modern ilim ve mektedir.» beliriyor. Kompozisyonda hareket liklrtekniğinin İlk ve esaslı tesbiyeyi evvelâ İdare etmek demek, ileriyi görmek Modern san'atın İlk kaynağım bu leri uyanıyor. Mimarl ile resim san'atı Rönesans san'atkârarınm atölyelerintarzda bir dava halinde ele aian mü arasında yeni münasebetler kuruluyor. demektir. Halbuki bence idareler ve idade almlş olduğu fikri, çok zayıf bir ihellifin san'attan ne anladığını tabiatile Nihayet Leonardo'da alâka sahası son reciler, bu harb, 1939 martından ititimal dahilinde tile olsa, merakı şidbaren, artık trampet çalarak gelirkcn bilmek İsteriz. Bu noktayı kendi ağzınderece genişleyip tenevvü ediyor. Res dahi onun geldiğini göretnedüer, anlıdetle çekecek bir mahiyettedir. Çünkü dan dinlemek en doğru bir hareket osam, mimar, heyke:ıraş, mühendis, tekötedenberl alışmış olduğumuz fikir, amadılar, hattâ sezemcdller. Bunlar, lur: «San'attan ne anladığımlzı burada san'atla ilim ve onun tekniği arasında nik adamı ve tabiat âlimi olarak her harbi boş ambarlarla karşıladılar; Franuzun uzadıya izah etmiyeceğiz. Zira übu mahiyette bir doğurtkanhk münaparmağnda bir hüner taşıyor. tKâinata sa yıkılıncıya kadar geçen 9 1 0 aymld ediyoruz ki, bu kitabı okuyan, her sebeti olduğunu kolayca tahmln veya hangi sıfatla temas ederse etsin, daima lık fırsattan da, Ege deniz yoUarını kabahiste ve san'at eserleri üzerinde yatelkin edecek bir mahiyette olmaktan yeni bir meselenin izinde bulucu ve ya pıyan ve Meriç köprülerini yıkan Balpılan bütün tahlillerde bu hıısustaki fiuzaktır. İtiraf etmeli ki bizi arkasınn an fırtınasından önceki bir o kadar kirlerimizi anlamakta güçlük çekmiye ratıcı olarak görünüyor.> takarak sonuna kadar sürüklemek için 1483 ten sonra başlatılan Rönesans'm zamandan da istifade etmeyi bilmeıiiler. cektir. Eğer san'at şeklidir, veya muhmüellif bundan daha cazib ve merakh tevadır; yahud da her ikisinin birliğidir olg^ınluk devrinde Leonardo'nun yanm Bir tarafta kırtasiyecilik görencği ve bir mesele bulamazdı. Eserin belkenıiğ: şe'dindeki estetik fcrmüllerinden birini da Michelangelo'larla Rafael'leri görü geleniğile sayısiz kâğıd dnldurulurken, de işte buradadır. Bundan dolayı Mazidaresi, alıp, onu sab;t ve kat'i bir hareket yoruz. Artık kompozisyonda «bütünlük», öte tarafta şeker fabrikalan har Şevket yalnlz felsefecileri değil, noktası olarak kabul edebüseydik, hiç eserde «manevi birlik» gibi şeyler aranı depolannı, ambarlarını doldurmak basan'atkârları da hayretli bir meraka sosiret ve ihtiyatkârlığını göstermişti. Şiınşüphe yok ki bu kitabı yazarken kar yor. İdealizm başlıyor. karak nereden geldiklerini ve eski mesdi tramvay depolarında bandaj ve yay şılaştığımız güçlüklerin mühim bir klsM. Sekîb TUNC yoktur, fakat şeker fabrikalannın amlekdaşlarının yeni san'atı doğururken haberlerl olmadan ayni zamanda mobarlarında her şey vardır. Albullu fabHavagazi memurlarına Pamuklu mensucat fişi dern ilim ve tekniğe nasıl ebelik etfikasudaki müşahadclerimle yalnız, iyi tiklerini anlamak istiyeceklerdir'. Geue yapılacak zam konuşan Kâzun Taşkendin iyi bir baalamıyanlar itiraf etmeli kl Rönesans san'at tarihi. Süîner Bank Yerli Mallar Pazarları, şarıcı olduğunu görmekle kahnadım, Havagazı şirketleri, müstahdemleribu derece geniş bir alâka uyandırmak şimdiye kadar hiç pamuklu mensucat Alpullu fabrikasındaki müşahadelerimle için bundan daha güzel bir tarzda vaze nin maaşlarına yapacakları zam şekilalmamış olanlara yapılacak tevziat için ayni zamanda bir defa daha aniadım ki dilemezdi. Bu günkü ilim ve teknik İ'k lerini tesbit etmiflerdür. Yapılan topevlere fiş dağıtma işini Üsküdar ve Ka idare etmek dcmek kırtasiyecilik yapteşekkülünü filhakika san'atın rahrr.in lantılarda zam şekli üzerinde jirket dıköy kazalannda ikmal etmiştir. Evde mak değil, ileriyi ve iş görmek dede idrak etmişse arada bir kan kardeş mümessillerine salâhiyet verilmiş oldubulunmadıklarından dolayı veya diğer mektir. Bunu, şeker fabrikalanrtda olliği bulunuyor ve birbirlerinden ne ka ğundan tespit edilen zam şeklinin yeduğu gibi her yerde temin etmek için dar ayrılsalar aynı kanla beslendikleri niden tetkikine lüzum görülmemekte sebeblerden bu kazalarda fiş alamıyan de, her işin başına hakikî ihtisas sahibi için yaşama ve ölme kaderleri de mü? dir. Maaş zamları haziran başından iti lar nüfus kâğıdlarile iaşe bürolanndan liyakatleri getirmek ve bir takım hızuli fişlerini alabileceklerdir. * terek olacak demektir. Bu hakikatin id baren tatbik edilecektir. kayıdlarla onların elini kolunu bağlarak edilmesi iki tarafın kendilerini tamamak kâfidir. Çatalca ormanlarında «Yeniler» in resim sergisi nımalarını ve birbirlerini can yoldaşl Dün öğleden sonra Basın Kurumuntetkikat gibi sevmelerini iktiza ettirecektir. da, cyeniler» in ikinci resim ve heykel İstanbul Orman Başmüdürü, Çatalca sergisi açılmıştır. Sergide, Kemal Sön ormanlarında bir tetkik seyahatine çıkFilhakika Rönesans devrinde doğan mezler, Haşmet Akal, Agob Arad, Tur mıştır. Başmüdür, bu seyaJıatten istifade Hariciye Umumî Kâtibi yeni resimdeki hususiyet ve kudretlerin gud Atalay, Nuri İyem, Fethi Karakaş, ederek, İstanbulun mahrukat ihtiyacını Ankaraya gitti yeni ilme esas olan doğru, lnce ve tahlilî Nejad Melih, Annj Atanasova, Refia temine yarayacak baltalıkları da tetkik müşahade İle olduğu kadar teknikle de Edren, Avni Arbaş, Hüseyin Anka, Fa edecektir. Mezuniyetle şehrimize gelen Hariciye sıkı bir bağhhğı vardır. Eski Yunan ruk Morelin resim ve heykel olmak üVekâleti Umumî Kâtibi Numan MeneKarne kaybedenlere heykellerlle şiirini bildiğimiz gibi resim zere 130 parça eser vardır. mencioğlu, dün akşamki trenle AnkaVilâyetten tebliğ olunmuştur: ve tablolarml biimediğimiz için bu hu«Yeniler» in ikinci sergisi, birinciraya dönmüştür. 1 Ekmek kartlannı zayi ettiklerinsusta doğrudan doğruya verilabilecek sinden daha fazla muvaffak olmuştur. bir hükümde bulunamaylz. Fakat bu Yeni imzalar arasında göze çarpan is den bahisle Vilâyet ve kaza İaşe büro Bir bekçi karne mi satıyor? larma müracaatler tevali etmektedir. resim hakkında malum olan hikâye ve tidadlar bulunmaktadır. Sultanahmed civarında, Rüştü isminde 2 Ekmek kartlannı zayi edenlere bir bekçinin karne sattığı ihbar olufıkralara ve Yunan heykellerine bakıEski Baro reisi vefat etti lırsa resim ve heykel san'atlannın damayıs ayı zarfında kart verilmiyecegi ve narak, tahkikata başlanmıştır. Dosya, İstanbul Barosunun eski reisi Ha zıya keyfiyetini tevsik edenlere müteakıb İstanbul Millî Korunma Müddeiumuha eski Yunandan itibaren objektif olmak yani tabiati mümkün olduğu kadar san Hayrl Tan; vefat etmiştir. Bugün ay için kart verileceğinden saym halkı miliğine gönderilmiştir. sadık bir surette taklid etmek ve el ma öğleüzeri Teşvikiye camiinde namazı mızın kartlannı muhafazada itina gösZincirlikujrudaki Asrî me termeleri ve aksi takdirde müracaatleriharetini buna göre ayarlamak hususla kılmarak, rında son dereceye kadar cehd sarfa zarlığa gömülecektir. nin is'af olunamıyacağı tebliğ olunur. dildiği görülüyor. Bundan evvelki meNüshası 5 fcurustur. deniyetlerden tâ İptidaî medeniyetlerin Türkive Harlc san'atlanna kadar geriye doğru gidildilcin ği zaman tam manasile san'at namına icirj SeneUk değil de doğru müşahade ve tabiati 1400 Kr. 2700 Kr *« 1 O •• 1 • • Alt) avhk taklid namına büyük kusurlar ve hattâ 750 > 1450 > Üc avlık acaibliklerle karşılaşmaktan fazla bir 400 > 800 » Bir aylık şeye pek nadir tesadüf edilir. Halbuki 150 . Yokrur. Rönesansta doğan yeni resim çizği doğF E V K A L Â D E F İ L M İ N İ H E R K E S ruluğile gölge, ışlk farklannın bütün inceliklerine renk anatını katmakta ve Gazetemize eönderilen evrak ve razılaı bilhassa perspektif denilen mesafe ve nesredilsin edilmesin iade edilmeı ve Heyecanla alkışlıyor. 15 kısım birden gösterilecektir. nvsından mes'ulivet kabu) oltınmaz Bugün matineler 11 de başlar. ans San'atı Yazan : İdare etmek ileriyi görmektir ç gazeteci arkadaş Alpulla şeker fabrikasım ve bu fabrikaya bağlı Sannısaklı çiftliğini gezdiğimiz zaman, en çok dikkatimize çarpan bir şey de, muhtelif malzeme ambarlarının doluluğu oldu. Pancar tohumu da dahil olmak üzere, fabrikanm ve çiftliğin malzeme ve yedek parça olarak her neye ihtiyacı varsa, hcpsi, en az iki yıl daha yetişecek kadar, zamanında ve ucuzca depo edilmiş bulunmaktadır. Yani iki seııe, dışarıdan hiç bir şey gelmese dahi, fabrika, mevcud malzemeyle kendi kendini idare edebilerektir. Fakat, unmnıl müdür Kânm Taşkend, Avrupa demiryolu açıldığı zaman gelmek üzeıe, bir çok malzeme daha ısmarlamış olduğngibi, yeni siparişler vermekten de geri durmamaktadır. Fabrikanm büyük ambannda yepyeni bir kaç bisiklet de gördüğümüz zaman, umumî müdür gülerek merakımızı tatmin etti: « Posta ve muhabere işlerimizde bunlara da ihtiyaç vardır. Bir müddet sonra, piyasada bisiklet de bulamıyacağımın düşünerek vaktinde bir kaç tane tedarik ettik.» Ambarlardaki malzeme ve yedek p a r . çalar, en modern usullerle depo edilmişti. Her malın yanında bir fiş asılıydı. Bir bakışta ondan ne kadar depo edilmiş, hangi tarihlerde ne miktar verilmiş ve elde daha ne kadar kalıtuş olduğu görülüyordu. Bazı çok lüzumlu maddclerin fişlerinde, bunlardan ambarda, mutlaka bulunmasl lâzım gelen miktar da işaret edilmişti. Bu intizam sayesinde koca ambarların mevcudıınu kısa bir zamanda sayıp teftiş etmek kabildi. Ambarlar, malzemenin bozulmosmı, paslanmasını, küflenmesini, çürümesini önlemek için, pek esaslı ve mükcmmel apılmışh. Içlerinde sigara içmck yasaktı. Her tarafta bol bol yangın sondürme cihazlarl sıralanmıştı. Alpullu fabrikasının ambar ve depolarında gördüklerimiz arasında en hoşuma gidcn şey, malzeme ve yedek parça bolluğunu temin eden basiret ve u zağı göriiş meziyeti oldu. Prof. M. Şekib Tunc CÜMHURİYET seraifi Ordular Çarpışırken | Abone T urkçe Sozlu ELHAMRADA Dikkat = KUçUk hikâye ANN SOTHERN R E N K L İ M İ K İ (Çamsakızı) M A V S Roland Young Billie Burke İan Hunter A y r ı c a : Bugün saat 11 de tenzilâtlı matine Bugün S A R A Y Sinemasında Şeytan Dohtor B a s r o l l e r d e : Mevsiınin en şayanı hayret ve orijinal filmi Robert YOUNG Florence RİCE Kara sihirbazlık Aşk, hayat ve ipnorizma Karanhklar geytanı kimdir? gibi meraklı ve esrarengiz sahnelerle dolu bir film. Bugün saat 11 de tenzilâtlı matine «Sevili Sacideciğim; i ; ; Uzun zamandır fazla sinirli olduğum için sana yazamadım. Biliyorsun şu Nihad meselesi. Nihayet alâkamı kestim. Bana ihanet ettiğine son zamanlarda iyice kanaat getirmiştim. Neclânm bu beğenirsin. Ismi Cemil. Bu Neclâ hâlâ ınadım gıbi bakıyorutn. Onunla ÇOK ?yi ahlâksız adamdan hoşlanmamakta hakk çocuk! Tenisten, denizden vakit bulub dost olduk. Kızımın evleneceği adamı varmış. Zaten benim gibi kırkma yak da bir türlü Comil Beyle meşgul ol anlamak, ahlâkını, fazilet ve kusurlalaşmış, üstelik bir de gelinlik kızı olan muyor. Fakat bu izdivaca onun da rını iyice öğrenmek için elimden geleni» bir kadm için gönül oyunlarına kapıl itiraz etmiyeceğine eminim. Bu adam >apıyonuji. Onu tasavvuruuıdan mütam benim istediğim gibi bir damad. Iremmel bulduğum ilâh . . , , « mak gülünç. Artık aşka tövbe!. «İki gözüm; Şimdi Neclâya koca arayorum. On Arada sırada geliyor. Zannedyorum ki sekizini bu yaz bitirecek. Sen Neclâyı Neclâya lâkayd değil. Kızırru istediği Nihayet arzularım hakikat oluyor, biraz fazla pervasız ve erkek tabiatli anda muvafakat etmiye karar verdim. Cemil son günlerde çok heyecanlı, leBu poker partileri de insanı harab lâşlı göıünüyor. Neclâya karşı her zaolduğu için pek sevmezsin bilirim. Fakat altın gibi bir kalbi vardır. Son za ediyor. Geçen akşam yüz lira kay mankinden fazla şefkatli. Bana da manlarda çok da güzelleşti. Yalnız biraz bettim ve bir daha elime iskambil kâ sık sık hepimiz h^akkında hayranlığıru kadın olmasını, konuşmasmı, giyinme ğıdı almamak için yemin ettim. Sü anlatan sözler söylüyor. Bugün yarın sini öğrense!. Köşke geçeli on gün o kuneti, inzivayı seviyorum. Geceleri Ntclâyı benden isteyeceğini sanı/oruTjı. luyor. Neclâ denize başladı bile. Ben mehtabda gezmeye çıkıyoruz. Bazan Ce Faz'.a mahcub. Bazan karşımda aö/îebildiğin gibi günlerimi bir kaç ahbabla mil Bey de bize refakat ediyor. Sahile meya ivzır bir tavır aldığını, heyecanla geçiriyorum. Akşamları küçük bir po doğru ilâh . . . . » komışmaya hazırlandığını görüyorum. ker partisj yapıyoruz. Burada havalar Sonra çekiniyor, sararıyor, mısuyor. «Sacideciğim; ilâh . . . . » Burada sıcaklar fena bastırdi. Her Fakat her halde şu günlerde ilân . . . » sabah denize giriyoruz. Neclâ ile Cemil «Scgııi Sacide; «Sevgili kardeşim; Nihayet söyledi. Dün gece. Yalnızdık. Nihayet bizim kıza istediğim gibi bir uzaklara açıhyorlar. Ben sahilde gükoca buldum. Genc bir avukat. Otuz r.eşleniyorum. Bu Cemil çok hoş birBahçede oturuyorduk. Evet söyledi. Fabeş yaşmda. Uzun boylu, oldukça güzel. adam. Galiba Neclâ da yavaş yavaş ona kat şaşılacak şey! Beni sevdiğini itiolgun, münevver bir adam, Görsen pek ısjnmıya başladı. Çemile şimdlden da raf etti!. Halbuki ben ne bekliyorduml Aşka tövbe lamış bir adamla anlaşamıyacağı muhakkaktı. İzdivac için de daha vakti var. Her akşam Cemille ilâ . . , > «Canım Sacideciğim; Perlde Celâl Perişan bir haldeyim. Şimdi ne olacak?. Onu tersliyemedim, yanından kaçtım. Allah aşkına bana bir akıl ver. Pek sıkıntıh ilâh . . . . . «Sevgili Sacide; Bana ne kadar kızsan hakkın var. Yine sükutum uzun sürdü. Fakat öyle heyecanlı vak'alarla dalu günler geçti ki. Ne ise kısaca anlatayım. Cemilin oldum. Peşimi bir an bırakmıyordu. Doğrusu Neclânın hakkı varmış. CeNeclâ ise son günlerde ona karşı fazla mil de tahammül edilir adam değil. sert, düşman bir tavır almıştı. Bir gece Şehre indikten sonra birdenbire alâkamı bahçede yalnızdım. Onu karşımda bul kesiverdim. Zaten arkadaşım dediği o dum. Yalvardı. Ellerimi deli gibi öpü budala kızlardan hiri ile münasebeti yordu. Nihayet ben de genc bir kadı olduğundan şüpheleniyordum. Banşmak, nım. Eğer aşkına mukabele etmezsem tekrar gelmek için çok yalvardı. Ama kendini öldüreceğini söylüyordu. Ne ya beni bilirsin. Ne ise. Şu belâdan kurpabilirdim? Onu seviyorum. Ona deli tuldum. Zaten böyle şeyler ben yaşta gibi âşığım. Her gün buluşuyoruz. Sa bir kadmdan geçmiş sayılır. Neclâ da na her şeyi açıkça yazıyorum. Bana şu son günlerde pek havalandı. Onu kızar ımsın bilmem? Fakat bu bir gü muhakkak evle^dirmek lâzım. Bitişiğe nah mı? Nihayet Neclâ henüz çocuk genc, güzel bir mühendis taşındı. Tam sayılır. Sonra onun tabiatinde bir kıbizim Neclâya göre bir koca. Pek nazın Cemil gibi ince, olgun, hayatı an zik, terbiyeli ilâh , , , . m Yakmda şehre iniyoruz. Son zamanlarda yine âsabım fazla bozuk. Cemil beni üzüyor. Neclâ ile bir türlü geçinemiyorlar. Cemilin de son zamanlarda hareketleri değişti. Bizim eve bir çok arkadaşlarını çağırıyor. Bunların arasında bir hoşlanmadığım âdi, arsız mamalle kızları da var. Bilirsin ben sevmediğim şeyleri yapmalanna tahammül edemem. Son günlerde ilâh . . . . » «Sacideciğim;

Bu sayıdan diğer sayfalar: