22 Temmuz 1942 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

22 Temmuz 1942 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sehir Rosfov'a karşı üç yanlı haberleri Türk dilinde Arab ve taarnız yapıhrken Efimek çeşsıisi Asherî vaziyet TÜRKOLOJİ BAHİSLERİ noktalart Dil davastmn mühim (Baştarafı 1 inci sahifede) gahrog'dan Kursk şimaline kadar harbe muktedir hiç bir faal düşraan bulunmıyacak demektir. Ancak bu bölgede ricatleri kesilmiş ne miktarda diişman kuvvet gruplan bulunduğu henüz malum değildir. Evvelce de izah ettiğimiz gibi Mihverin, Rusya muharebe cephesinin üçte biri bir cenub kısmını yarmak ve bozmak suretile az zamanda başardığı muvaffakıyetin azameti, burada esir ve imha etmiş bulunduğu Sovyet kuvvotlerinin miktar ve nispetile ölçülecektir. Sovyet kuvvetlerinin Rostov'dan cenuba kaçamaması için Almanlar, buradaki Don nchri köprülerini bozduklannı bildiriyorlar. Fakat Kınmdaki Mihver orduları, Kcrç boğazını doğuya doğru geçerek bunlarm cenuba doğru ricat yollannı Kropotkin Krasnodar bölgesinde kesmediği ve bazı Alman seri kuvvetlerinin aşağı Don'u cenuba sür'atle aşarak Kcrç boğan Krasnodar yolile gelecek olanlarla birlikte firari Sovyet gruplarını saramadıklan takdirde bir çok kuvvetlerin Rostov'dan cenub îstikametinde geri gitmelerine mâni olunamıyacaktır. Herhalde Rostovda, Donez bölgesinde, Donez ve Don nehirleri arasında nc miktar Rus kuvvetlerinin imha ve esir edilebildiğini, bu muharebcler safhasınm kapanabileceği bir iki gün sonra öğreneceğimizi zannederim. Stalingrad bölgesine gelince, bundan evreDd yazılanmda bir Alman ordusnnun aşağı ve yukan Don nehirlerinin Stalingrada doğnı teşkil ettikleri büyük kavsin içinde cenub doğuya doğnı süratle ilerilemekte olduğunn yazmıştım. Bu ordu, Sovyet ardcılarile bir çok muharebeler vererek, hatta bunlan geçerek şimdi Stalingradın yalnız 60 Km. batisma varmıştır. Buna göre bu Mihver ordusu Don nehrini, Stalingrad batısında, geçmiştir. Çünkü Don kavsi üzerindeki Donskaya Kalaç'tan Stalingrad 8085 Km. vardrr. Buradaki Alman ve müttefikler ordusunun Stalingrad» 60 Km. yaklaşmış olması için Do nun doğusuna geçmiş olmalan lâzmidır. Bundan başka zaten Voronej'in cenublanndan itibaren Don'un doğusundan cenub doğuya doğnı ilerlemekte olmalan muhtemel olan bazı Mihver kuvvetlerinin Stalingrada şimal batıdan da yaklaşmakta olduklan kabul edilebilir. Velhasıl Stalingrad, Mihver ordulan için şimdi çok önemli bir stratejik hedef teşkil etmektedir. Burasuu da aldıktan sonra artık cenub ve cenub doğuya karşı yapılması iktıza eden büyük ölçüde stratejik hareketler sona enniş olacağından Moskovaya karşı büyük hamlenin derhal başlarnası lâzım gelir. Çünkü Kursk Taganrog'dan Voronej Stalingrad hattına kadar ilerlemekle bütün Rus cephesinin yalnız üçte biri bozulmuş oluyor. Bu cephede bozulan Sovyet kuvvetleri de uraum Rus kuvvetlerinin üçte biri sayılabilir. O halde bunların geri kalan üçte ikileri cephenin mütebaki üçte ikisini teşkil eden Moskova ve Leningrad bölgelerindedir. Mihver bundan sonra işte bu Sovyet ordularını da bozmak mecburiyetindedir. Rusya harbi ancak ondan sonra kazanılmış sayılabilir. Moskovaya karşı büyük bir taarruz ve cenubdan geniş bir çcvirme harcketinin tertib ve icrası, Voronej köprübaşısı elde bulundııktan ve Stalingrad zaptcdildikten sonra, geçcn yıla nazaran simdi çok daha kolay olacaktır. Çünkü merkez Sovyet ordulan grupunun ağırlık merkezi Voronej'de toplanmış. muharebe ediyor ve neticesiz, muvaffakıyetsiz taamızlarla yıpranıyor. Stalingrad ve Rostov alındıktan sonra Don'daki Alman ordulannın çoğu Voroncjle doğusunda toplanarak buradaki Sovyet ordularını yenebilecek ve bu takdirde buralardan artık şimale yani Moskovanın doğusuna doğru hareket edebileceklerdir. Orel, Brjansk, Wiyasma ve Rşew bölgelerinde buhınan diğer Mihver ordulan da ayni zamanda taarruza başlıyabileceklerdir. CUMHURIYET IHEM NALINA MIHINA] (VIontreux muahedesi bir sulh âmilidir ıslah edilecek Ekmeklik unîara yumuşak buğday karıstırılacak Ticaret Vekâleti İstanbul ve diğe büyük şehirlerin ekmek çeşnisinin yen mshsulle ıslahına karar vermiştir. Bu kararla ekmek daha beyaz ve daha mugaddi hale getirilecektir, Bunun için ekmeğe mühim miktarda yumuşak buğday girecek ve kepek nispeti düşürülecektir. Buğdaydan başka maddelerin ekmeğe katılmasma lüzum görülmemektedir. Büyük şehirîerin ekmeklik buğday ihtiyacını karşıhyacak olan Toprak Mahsulleri Ofisi, Çukurovsda yeni mahsulün idraki yeni başlamış olduğundan, dün İstanbulda bazı semtlere eski çeşniye nazaran mısır ve arpası fazla un vermiştir. Bu, bir kaç günlük vaziyet telâkki edilmektedir. Çocuklar arasında pasif korunma teşkilâtı Fatih kaza^ı dahilinde 12 yaşmdan açağı çocuklar arasında bir pasif korunma teşkilâtı yapılmış ve bunlarm yapabilecekleri vazifelere dalr bir program tespit edilmiçtir. Ana ve babasını dövmüş Şakir oğlu Ahmed Isminde yüz on beş yaşmda bir adamla kansı alan seksen yaşmda Zehra. Adliyeye müracaat ederek, istediği parayı vermedikleri için oğullan Ali tarafmdan dövüldüklerini ileri sürmüşlerdir. Da\ııdpapada otruran baba İle ana, Adlt hekimlikçe muayene edilmîştlr. Vücudlerinde dövüldüklerine delâlet eder izler pörülmüştür. Adliyece. oğullan Ali hakkında kanunl takibat icrasma girişilmiştir. Babıâli caddesinde bir kaza Hasan Isminde bir genc, dOn bisikletle Babıâli caddesinden aşagıya dogru giderken bir otomobille çarpışmıştır. Çarpışma netîcesinde bu genc, üç metre kadar havaya fırlamış ve yere düşerek tehlikell surette yaralanmıştır. Yaralı bir müddet kanlar İçinde oidugu vaziyette kaldıktan sonra gelen canfcurtaran otomobili ile hastaneye kaldınlmı§tlr. Bir düzeltme Ücretll iş mükelleılyettne tftbl tutulup da bu mükellefiyeti şimdiye kadar lfa etmiyen kamyonlar İçin 23/7/942 perşembe günü mükelleflyete tâbi tutulmak üzere 21/7/942 tarihli gazetemizde intişar eden tebliğde toplanma günü,26/7/ 942 perşembe günü olarak yazıldığından din ve Behçet admda olan bu hırsızlar bu tarlhln 23/7/942 oldugumı tasrih son defa Beyoğlunda Kalyoncu caddeederiz. sinde Gabriyelin fınnmdan ekmek almakt» olan Sezainin çantasını çalmak Tütün ilcramiyeleri lsterîerken yakalanmışlardır. Beşiktaş Askerllk şubeslnden: 1 Beşiktaş Askerllk şubesinde k s fildı malul Sb. ve eratın, şehid yetlmlertnln tütun Ikramiyeleri aşağıda ya» h tarihlerde Beşiktaş kazası kaymafeamlığında verilecekttr. 2 İzdîhama sebebîyet Terflmemefc üzere herkesin cüzdanmda yazılı No. lara göre saat 9 dan 12 ye kadar ellerindeki mevcud ttitün ikTamiye tevzi ve nüfus hüviyet cüzdanile (3) aded veBikalık fotogTafla birlikte Beşiktaş kaeasında müteşekkil komisyona müracaat etmeleri. 3 Bundan sonra mOracaat gflrderi teumartesl ve çarşamba ve cuma günleridir. 4 Tarfhi tevzünden İtibaren bu tevzi rnüddetl (4) aydır. (4) ay her ayın günlerinde müddeti tevzi günleri aşağıdadır: 22 7'942 çarşamba maKffler, 24.T/942 cuma şehid yetimlerl. Moskova zaptolunarak Sovyet merkez cephesi bozulduktan ve buradaki Sovyel ordulan imha ve esir edildikten sonra artık Alman orduları için cenubda ve doğuda hareket imkân ve kolaylıkları yeniden başlıyarak Kafkasyanm cenu İaşe müsteşarlığı teşkilâtında buna gidilir ve Volganın ötelerine de değişiklik yapılacak aşılrr. Alman ordulannın bir kısmfle dc Ankaradan gelen malumata göre Ticaret Leningradın kafî muhasara ve zaptına Vekâleti ve İaşe müstcşarîığı teşkilâtınçalışılır. İşte Rusya scfcrinin sonu ancak da bazı değişiklikler olacaktır. Ticaret bu suretle gelmiş ve görünmüş addoluVekili bizzat bu hususta tetkikler yapnabilir. maktadır. Bühassa ofisler teşkilâtı ile II. E. ERKİLET ithalât ve ihracat birlikleri teşkilâtınm ehemmiyetle tetkik mevzuu olduğu anReziko ve Sigorta lasılmaktadır. İtha'ât ve ihracat birliklerinin, tacirlerin bir merkeze bağlılığı mukaveleleri Sîgorta sahasının meşhur şahsiyetle itibarile iyi görülmekle beraber bugünrinden biri olan Profesör Moworay'm kü şeklinin değişeceği söylenmektedir. İaşe müsteşarhgmda yeni ihdas edilen eserinin lngilizce aslmdan Anadolu Sigorta şirketi Dispaşörü Bedi İ. Tazıcı umum müdürlüklerin vazife ve salâtarafmdan dillmize çevrilen bu eser, hiyetlerinm de tetkik edildiği bildirilihtiva ettiği toplu malumat ve her nevi mektedir. sigorta me&elelerine dair tam ve kavraKonservatuvar talebeleri gitti yıcı hal çareleri dolayısile büumum tiİki haftadanberi şehrimlzde buhınan caret erbabı, maliyeci ve iktısadcılann müşküllerini halledecek bir kitabdır. ve verdikleri temsillerle büyük bir muTavsiye ederiz. İstanbulda her kitabcıda vaffakiyet kazanmış olan Ankara Devlet Konservatuvan tiyatro ve müzik kısbulunur. mı talebeleri dün sabah Ankaraya haYakalanan yankesiciler reket etmişlcrdir. Kampa iştirak etmiş Zabıta, fınn 6nlerind« yankesicilik olan talebeler haricind" ka]anlar ve meyapan iki hırsızı yakalamıştır. Şerafed zunlar İstanbulda kalmıştır. Ağır işçi karneleri Evvelce agır işçi kamesi alanlardan maada yeniden ağır işçi karnesi istiyen 8000 işçinin vaziyetleri tetkik edilerek bunlardan karne verilecek olanlar tayin edilmiştir. Mühim bir kısım müracaatler reddedilmiştir. ZESS IKON Bir istifa Madent Eşya Birliği umuml katföi .Ziya Bersis'in İthalât Birlikleri umumî kâübile çıkan bir noktai nazar anlaşmazliŞmdan dolayı istifa ettigi ve Istifanamesini sabık Ticaret Vekili Mümtaz Ökmene verdiği öğrenilmiştir. Sinema projeksiyon makineleri Ses tertibatt Amplifikatörleri Türkiye Vekili: lh yü evvel, 21 temmuz 1936 günü imzalanmış ve Boğaz^ ^ lann yeni rejimini tayin etmiş olan Montreu* muahedesi, dünyanın bu bölgesinde banşı temin eden eıı nıiıhim amiUerden biri, belld de birincisi yerine «ceslm>, ohnuştur. Bu hakikati, bugün, hâdiseler Türk dilindeki ec<alt> yerine ctaht> muvacehesinde, daha iyi anlamış bulunebî kelimelerinin ve cüst» yerine nuyoruz. çoğu Arab Acem «fevk> gibi tabirkelimeleridir. (Jear Eğer, Montreui anlaşması Lausanne lere yazı dilimizde Deny) pek haklı R eskisinden daha muahedesinin Boğazlar hakkındaki hüolarak bütün tairh nadir olmakla beraber hâlâ tesadüf kümlerini değirtirmemiş olsaydı, Türkiye boyunca Türk dili uzerinde Aıab ve A kelimeler. Şimdi bunlan sırayla gözden geçire edilebiliyor. Biz, dil davamızın en mü nin, bitaraflığını muhafaza etmesi mucem dillerinden daha şiddetü tesirler bıhim noktalarmdan birini işte bu birinci hal denilecek kadar güç olacaktı. Çünkü rakmış hiç bir dil olmadığına Kani lim. Yedi grupa ayırdığımız bu Arab grup bakıyyelerinin bu dilden artık ta Lausanne'da kabul edilen rejim, Boğazdir (1). Ondokucuncu asrın başında ları harb zamanında da muhariblere meşhur (Bianchi) Türk Fransız ka Acem kelimeleri içinde en büyük yekuıi mamiyle sokülüp atılmak zaruretinde açık bulunduruyordu. Hatta Türkiye Türk diline hiç bir lüzumu olmadiğı görüyoruz. musunun mukaddimesinde bu vaziyeti Yukarıki tasnifimizde ikinci gnıp ola muharib olduğu takdirde dahi, bitaraf tıpkı Türk ırkı gibi cihangir bir dil olon halde sırf şiir ve inşâda (sanâji'i lâfziyye. maizemesi teşkil etmek ve Türk rak da Fonetik ve Semantik bakımların harb gemileri, denizaltılan ve uçakları türkçenvn Arab ve Acem lugat hazineleBoğazlardan istedikleri gibi ve istedikrini fethederek zenginlcşmesi şeklinde kelimelerinin yanında .synonime = dan arabcayla Acemcedeki şekillerini müterâdif» roiü oynamak üzere aiınmış muhaisza etmekle beraber Türk diline leri zaman geçebileceklerdi. tasvir ederken, bu zararlı zenginliğin olan tufeyii soz^erdir. Bunların hiç biri mal olup hem yazı, hem konuşma dülenisbetini şöyle anlatır (2): Bu hükümler baki kalmış olsaydı, «Osmaıılı müelliflcrinin bu iki dil ke ne Semantik, ne Fonetik bakımından limizde yerleşmiş Arab Acem kelime şimdiki harbde, bütün muharib devletr h'melerine mütemadiyen tasa.rruf etnıek tüıkçeleşmemiş, bilâkis yabancılıklarmı lerinden bahsetmiştik. Meselâ «din; lerin deniz ve hava ku\ vetleri, Boğazte gosterdikleri bir nevi keyfî hareket asırlarca muhafaza etmişlerdir. Meselâ «nanıus», «sebeb», .kitab», zaman. lardan istedikleri gibi geçeceklerdi. Gero dereceyi bulmuştu ki bugünkü Tüık türkçenin «yüdız» kelimesi dururken «.vakit», >hak», «halk», «melek», .şey çi bunlar, Boğazlar ve Marmarada birdiünin dörtte üçü bu kelimelerden ınü arabcanın «necm., «kevkeb» ve acem tan», «şart», «asker», «kalem», «kâğıd», birlerine rasgelirlerse harbetmiyecekrekkebdir demekle mübalâğa edilmiş cenin «sitâro iie «ahter. kelimelerine «mezar», «can», «hal>, .vekil», «şişe», lerdi amma, muahedelerin paçavra'sene lüzum vardır? «Güneş« in yanında «lâle», «yâsemin», «şebboy», «saz», «sa petine atıldığı harb zamanlarında, bu olnıaz.» •şems, âftab., «hur>, .şîd» ve chur ray», cam», «kuvvet», «baht», «pcnce nıemnuiyeti dinlemiyecekleri muhakTabii (Bianchi) nin böyle söylemekten şîd» in ne işi var? <Ay» kelimesi yok re», «imza», «tas», celbise. vesaire gibi kaktı. Nitekim, Norveç, henüz harbe maksadı bizim bugün .Osmanhca> demudur ki Arabın <kamer> iyle Acemin kelimeler birinci gnıpdakilerin aksıne girmeden, bu memleketin bitaraf suladiğimiz karışık lehçe edcbiyatmda Arab «mâh» ına lüzum olsun? <Gök> kelime olarak asırlardanberi hem yazı, hem ko rında ve hatta karalan içine iyice girmiş ve Acem kelimelerine nisbetle Türk kesine sipihr, ile tâsmân, niçin rekabet nuşma dillerimize girmis ve bilhassa olan fiyor denilen tabiî limanlannda bilimelerinin ancak dörtte bir derecesinde etsin? Bizim ağao ın yanına neden halk lehçelerinin her tabakasma yayıl le muharibler arasında çarpışmalar olkullanıldığını anlatmaktır. Bununla beArabın •şecer» iyle Acemin «diraht» mıştır. Bu kelimeleri Türk dilinden çı muştur. raber bu nisbet meselesinde mulıtelif dıkilsin? cYol» gibi güzel bir kelimenin karmaya hem lüzum yoktur, hem imkân devirlerle müelliflere ve nazamla nesre Lausanne muahedesi, her iki Boğazın yanında «tarîk> e, râh. a ve sırât. a yoktur. göre az çok bir değişiklik olduğunu da ve Marraara denizinin kıyılarını gayriihtiyacımız mı var? «İri», cbüyük», «koTürk dilinin tamamiyle benimsemiş unutmamalıdir. Meselâ nesre nisbetle caman», <yüce> ve «nlu» kelimeleri du olduğu bu ikinci grup şu beş kısma ay askeri hale koymuş olduğu için, Türkişiir biraz daha sade olduğu gibi, Osye, bu bölgede bitaraflığını müdafaa ve rurken «azîm., «cesîm», «kebîr> ve rılabilir: manlı inşâsının İstanbul fethinden itibamuhafaza edcbilecek esaslı silâh kuvvc«büzürg» tâbirleri niçin kullanılsın? ren gittikçe sğırlaşmaya başlayıp TanA)Türk dilindeki karşıhklan kullanıltine de sahib bulunmıyacaktı. Norveç:n «Baş» ve .tepe» varken «re's», «ser» ve zimat devrinden itibaren yeniden ve mıyanlar: Meselâ «kitab» kelimesınln daha bitarafken nasıl işgal edildiğini cfark» kelimelerine ne ihtiyacımız olatedricen hafiflcmiye başladığı da mu«bitiğ/biUk», <mezar» kelimesinin «sin», biliyoruzı Norveç limanlarına ticaret gebilir? Kadın. demek dururken niçin hakkaktır. Bu gibi farklara müellifıcr «can> kelimesinin «tın/tin» ve .şeytan mileri içinde gizlice sokulmuş olan Altnisâ» ve «zen> diyelim? Bizim «yearasında da tesadüf edilir: Meselâ Hickeiimesinin cyek/yik, gibi türkçe karman askerleri, bu limanlara yarım saat mek. imiz bize yeterken Arabın «taretin 1037 (=Mİlâdın 1627) tarihinde şılıklan yazı ve konuşma dillerimizde içinde, hâkim olmuşlardı. Ayni şeyi, büâm» iyle «ekl» ini ne yapalım? «AİU keölen (Veysî) nin «Siyer. iyle (3) Hicrearük kullanılmaz olmuştur; tün Boğazlar bölgesinde, herhangi bir limesi varken arabca .taht., acemce tin 1044 (=Milâdın 1634) tarihinde ölen B) Türkçe karşılıklanyla beraber müdevletin yapmasına mâni olmamıza im«zîr» kelimelerine ne lüzum var? «Üst> (Nergisî) nin meşhur .Ilamse» sinde (4) terâdif olarak kullanılanlar: sırça» ile kân yoktu; Norveçtekinden fazla olarak dururken .fevk» ve «bâlâ» ne işe yarar? ve bilhassa Hicretin 1127 (=Milâdın beraber <cam», çeri» ile beraber «asBoğazlar bölgesinden muhariblerin iste«Yaz> kelimesüıi bırakıp da «sayf» ya1714) tarihinde ölen (Mchemmed Şefik ker> vesaire gibi; dikleri kadar deniz ve hava kuvveti gehud tâbistân, ve «kjş. yerine «şitâ» Efendi) nin «Şefiknâme» sinde (5) Arab C) Türkçe karşılıkları mâlum olmı çirmek haklan da muahede ile tanınn.ış yayud «sermâ» nasıl kullanılır?... Zaten ve Acem keiimelerinin nisbeti yüzde daha binlerce sayılabilecek büyük ye yanlar: «Lâle», «yasemin» vesaire gibi; olduğu için, Türkiyenin vaziyeti çok dadoksandan aşağı dü : mediği hade, büyük Ç) Türkçe karşıhklan Semantik ta ha güç ve tehlikeli olacaktı. kunlar tutan bu lüzumsuz kelimeler hiç şair (Nedim) in (Müneccimbaşı) dan mânâya bir zaman halkın konuşma diline gire havvülüne uğrıyarak başka naklettiği .Sahâifülahbâr> tercemesi kullanıianlar: Meselâ eski türkçenin Eğer Montreuz muahedesi, harb zamemiş, asırlarca hep kâtib dilinde ve Tanzimattan sonraki eserlerin bile bir gelen «oğur/uğur» manıuda muharib devletlerin Boğazlarkitab sahifelerinde kalmıştır. Meselâ «vakit» mânâsına çoklanndan daha sade sayılabilir (6). hiç bir zaman «meşcerelerde kebîr di kelimesi şimdiki lehçemizde «vakit» dan harb gemileri geçirmek hakkını kalBununla beriber, böyle mustalahhk ve rahtlar var» veyahud «bu sene sermânın mânâsını kaybedip yalnız «hayır», «be dırmamış ve gayriaskerî bölgeleri iiga yahud sadelikle şöhret bulmuş istisnaî şiddcti kadar tâbistânın da harareti hü reket» ve •selâmet» gibi mânâlara kul ederek Boğazların muhafazasını ağır eserler bir tarafa bırakılmak şartiyle bataryalanmızın kudretli himayesine kümfermâ. gibi sözler söylenmemiş'.ir! lanılmaktadır (7); Osmanlı neshnde Arab ve Acem keliD) Türkçe karşılığı olmıyanlar: Me vermtmiş olsaydı, Türkiye, bütün barışŞu halde bu birinci gruptaki kelimeleri melerinin umumî nisbeti en mutedii oteki grupîardakilerden ayırd edebikrsek selâ «melek» kelimesi gibi. Zaten Hınd severliğine ve bitaraf kalmak arzusuna tahminle yüzde altmıştan aşağAı değilİçin eîimizde çok sağlam ölçüler var de Avrupa dillerinde de bu mefhumu ifade rağmen, şimdi, çoktan harbe girmişti. dir. edecek kelime olmadığı için, onlar da mektir: Montreui muahedesi, Türkiyeye bitabizim arabcadan aynen aldığımız bu keBu büyük yekünu dolduran yabancı raf kalmak imkânııu vermiş, böylece A) Yalnız eski kitab dilinde kullanıhp limeyi İbrânî dilinden terceme suretiyle kelimeler Türk diündeki vaziyet ve maAvrupa ile Asyanın elele verdikleri bu hiyetlerine göre tasnif edilecek oLsa, konuşma dilinde kullanılmamış olmak; iktlbas etmişlerdir: İbrânîdeki «ml'k» köprübaşı bölgesi harbden uzak kalmışB) Hem yazı, hem konuşma dillerinde kelimesi «elçi» ve «ulak> mânâsiyle tır. İtalyan donanması Karadenize gireşu yedi zümreye ayrılabilir: ilkonce «angclos» şeklinde jrunancaya türkçe karşılıklan bulunmak. mediği için, Montreus rejiminden Sov1 Semantik ve Fonetik bakımlannİşte bu iki ölçüye göre tayin edilebile terceme edilmiş, yunancadan «angelus» yet Rusya da çok istifade etmiştir. Haldan, yâni mâna ve telâffuz itibaşekliyle lâtinceye ve nihayet bu Lâtin cek birinci grup kelimelerinin herhangi buki müzakereler sırasında, en büyük riyle türkçeleşnıiyerek yabancıb^rine türkçede yer vermek, yalnız çeklinden de «ange> vesaire şekilleriyle güçlüğü Sovyet murahhaslan çıkarmışlıklarmı muhafaza eden ve umuşimdiki Avrupa dillerine iritikal etmişTürk diline değil, Türk kültürüne ve lardı. Montreus anlaşmasının Sovyetler miyetle Osmanlı şairleriie münşîTürk milliyetine de fenalık etmek de tir (8). Bu misalden de anlasılacağı gibi Birliği için de, nekadar faydalı olduğulerüıe «sanâyi'i lâfziyye. malzeböyle vaziyetlerde bütün diller Türk mcktir. nu ispat yolunda, o zaman, bu âciz mumesi olan lüzumsuz kelimeler; dilinin jteptığım yapmıştır. Yukarıki tasnifimizde bizim birinci harririn kaleminde ve dilinde tüy bit2 Fonetik ve Semantik bakımlarmHerhalde bu beş kısma ayrılan ikinci mişti. dan türkçeleşmeyip yabancılıkla grup itibar eıtlğimiz bu lüzumsuz keligrup kelimelerinin türkçeleşmeleri bizim rmı muhafaza etmekle beraber meler iki kısma ayrılabilir; bir kısrm Montreu* uzağı gören; barışsever şahsî ve indî kararlanmıza değil, zamamuhtelif sebeblerden dolayı Türk Dıvan ve Tanzimat edebiyatlarında gömülü kalıp bilhassa Türk dilinin sade na ve Semantik kanunlarının verebile Türk diplomasisinin parlak bir siyasî diüne mal olmuş ve hem yazı, ceği neticelere tâbidir. zaferidir. Aziz Millî Şefbnizin Başvekîlhem konuşma dilierimizde tama leçmiye b3şladığı devirlerden itibaren art:k yazı dilinde bile yer bulamamıştır: miyle yerleşmiş kelimeler; tsman hami DANİŞMEND liği zamanında imzalanmış bu sulh ami3 Hem Fonetik, hem Semantik ba «hayâ» mânâsına «neng», .nankör» mâ(1) Jean Deny, «La Refonne Actuelle lini, bir defa daha selâmlanz. kalem mâ de la Langue Turque», 1935 Paris tab'ı, kımlanndan tamamiyle türkçeleş nâsına «nemekharâm», nâsına «yerâa», «sabah» mânâsına «sepî S. 2. miş kelimeler; 4 Yalnız Fonetik bEkımmdan türk dcdcm», .gemi» mânâsına •fülk«, czen(2) T. X. Bianchi et J . D. Kieffer. gin» mânâsına «tüvânger. vesaire gibi... (Dictionnaire Turc Français», 1801 çeleşmiş kelimeler; rihi», 3 cild, 1285 İstanbul tab'ı. 5Yalnız Semantik bakımından Bunlan bizim atmamıza artık lüzum Paris tab'ı, <Mukaddime», S. X. yoktur; Çünkü bu gibi kelimeleri biztürkçeleşmiş kelimeler; (3) Bk.: «Siyeri Veysu, 1245 Bulak (7) Bk.: Kaşgarh Mahmud, <Divânü 6 Arab dilinde esasen mevcud olma den evvel Türk dilinin millî şuuru ken tab'ı. LugâtitTürk», 1333 İstanbul tab'ı, C. dığı halde arabca köklerden ve A diliğinden etmıştrr. Fakat buna muka(4) Bk.: Hamsei Nergisî», 1255 Bu1, S. 54. rab şekillerine kıyasen Türkler bil bir de ayni grupun ikinci bir kısmı lak tab'ı. (8) A. Meillet, Llnguistique histotarafmdan Türk dili için uydunıl var ki bu kısımda bulunan lüzumsuz (5) Bk.: «Şefiknâme., 1288 İstanbul kelimelerden bazılarına ve meselâ tab'ı. rique et Linguistique generale», 1926 muş •calque=taklid kclimc> ler; sevgi> yerine •muhabbet», «büyük» 7 İslâm medeniyet ve kültürüne aid (6) Nedim Efendi, Müneccimbaşı ta Paris tab'ı, S. 374348. Acem kelimeleri D Yazan Ismail Hami Danişmend 1 NECİB ERSES İstanbulBeyoğlu. îstiklâl Cad. 193 Türkiye Sigorfa Prodüktörleri Gemiyefinden: 25/5.P42 tarih ve 2/17986 sayılı kararname ahkâmına tevfikan, prodüktörler tarafmdan acilen yapılması mecburî olan formaliteler ve verilecek teminat hakkmda malumt almak üzere cemiyete kayıdlı azanm ve yeniden prodüktör olmak talebinde bulunanlarm azami 25 7/942 tanhine ksdar Aşirefendi caddesi. Türkiye han 4 üncü katta Cemiyet İdare merr.urluğuna müracaat etme^ri lüzumu ehernmivetle İlân olunur. KUŞ VASTIK, YORGAN. TUYUNDEN YATAK kullanmak hem kesenize ve hem de BİR M% TÜYÜ YASTİK 2 LİRADIR. YATAK. VORGANLARI da pek ucuzdur. Adres: İstanbul Çakmakçılar. Sandalvacar sokak Ömer Bahoglu Kuş Tüyü Fabrikası Telefon: 23027 SÂTILIK HURD TEL HALAT Mahdud Mes'uliyetli GARB İİNYİTLERİ ÎŞLETMESINDEN: 15 neustos 1İM2 tarihine musadif cumartesi günü saat 11 de kapah zarf usulü ile Soma işletmemizde takriben otuz ton on İlâ on sekiz milimetre kutrunda töl halat satılığa çıkarılacaktır. Talib olnnların şaıtnameyl İstanbulda Eti Bank şubesinden ve Kütahyada Türkiye kömür satış ve tevzi müessesesi ajanı İhsan Şeriften ve Balıkesirde Mükellefiyet müdiriyetinden almaları ilân olunur. eski ve samimî bir dost gibi yaklaştım: fjezikle başım pek hoş değildir ama, Harum efendi, dedim, sizi bütün nikâh rnemura İffet Bey çok azız kalbimle ve iki başh olarak tebrik ededostumdur. İffet Beyi tanımıyanlar bu rim. Mes'ud bir kız anası olarak.. eşsiz cümlemi manasız bulacaklardır. Fakat onun yakından ahpabı olanlar, beziğe bir diplomat olarak.. bayı'dığım bilirler. •Altın dişlerini göstererek güldü: Eşine şimdi çok nadir tesadüf olu A., ama haksız mıyım beyefendi, nan eski d e r a n bu zarif ve çelebi si Köşede beyaz, siyah başörtülüler, du lerim ve işlemeJrten geri kalmış şutı raf, siyasî bir muahede imzalamış mu dedi, iki üç ay sonra isterlerse ayrılsınrahhas heyetlerin >üzlerindeki sahte lar. Fakat altta kalmamak, kızımı mahması, benim umunıiyetle oyun meclis varın ortasma isabet eden kısımda düz rumla bön bön bakıp kalacaktım. Ayol, damad, buraya kadar kuzu maskeyi andıran zoraki bir neş'e ile lerinden fazla zevk almadığımı hisset beyaz, düz lâciverd, kırmızı mor k a n cub ve mahzun bırakmamak mecburişık, yün, şanjan İpekli türbanhlar. Beri gibi gelmiş de şimdi nikâh memurunun dışan çıkülar. Siyah tayyörlü, yeşü yetinde İdim. miş olduğu için toplantılanmızda daima tarafta deniz kızı gibi saçlarını omuz karşısında bir türlü evlenmeğe razı gözlü, fazla buruşuk yüzlü gelin anası: partileri çarçabuk bitirip yaruma gelir, Biraz kekeliyerek sordum: larma salıvermişler, tepelerine kokoroz olmuyor! A... Değil mi efendim, diyordu, oyunda gösterdiği ayni neş'e ve şetaoturtmuşlar. Merdiven başmda fötr, ha Lâkin bu mükemmel işi nasıl ter Tuhaf şey! bizim kızımızın da namusu, haysiyeti retle şakalaşır. sohbet eder. sır, sivri, yayık, küçük, büyük, arkası Diye hayret İçine düşüp boğulmama var. Onu kurtarmak îâzım. Tekrar ni tiblediniz? Zekânıza, dehanıza hayraGeçen gün kendisini makamtnda zi kumaş sanlı, kordelâ bandlı şapkalımeydan kalmadan İffet Beyin sesi sa kâh memurunun önüne gideriz, Bu se nım. yarete gittim. Kapıdan girer girmez lar. Yeldirmeüler, basma, batist elbi londa çmladı: fer oğlunuz «peki» der, kızımız «hayır» Birden çaçaronlaşü: lâtife ettim: seliler, emprime entarililer. Tilki bu Peki, çocuğum, mademki «evet!» cevabını verir. Netice gene ayni olur. Siz tarih bilirsiniz herhalde. Kü Üstad, şuracıkta hernen bir parti alılar, tilki pelerinliler. Esmer, sanşm, dememekte ısrar ediyorsun, o halde, Fakat hiç olmazsa ele güne rezil olçükken tKısası Enbiya» okumuşsu zayıf, şişman. Vücudlerini iple sanımış biraz dışarı çıkın da, büj'ükler arala maktan kurtuluruz!. yapıverelim mi? nuzdur. Ali ile Muaviye erasmda cereDedim. Yüzü, bezikte yenlldiği za sucuklar gibi korseye sıkıştırıp etlenni rında belki konuşurlar, anlaşırlar, o Bir kaç dakikahk intizardan sonra yan eden Sıffin muharebesinden sonöteden beriden pırtlatmış dolgunlar. manlardaki gibi birdenbire kızardı, bazaman arzu ederseniz tekrar gelirsinız! bütün salonu dolduran meraklı, da raki vaziyeti şöyle bir hatırlayın!. İki kışları ciddileşti. Hayran hayran bu kıyafet ve biçim Anneîer, bsbalar önde, müstakbel da vetsiz misafir kalabalığı arasından ge Zevzeklik etme! müzesinde dolaşırken içeriden İffet Be madla gelin arada, şahidlerle davetli çerek nikâh memurunun önüne sıra taraftan hiç biri galib gelememişti.*MüsDİye cevab verdi. Beş on dakika de yrn biraz sinirli, biraz yüksek sesi ak ler arkada salondan çıkarlarken tffet landılar. Hiç kimse kıpırdamıyor, ko Iüman kanı dökülmekte, Ali de, Muaviye de halifelik iddiasmda bulunmakta reden tepeden konuştuk. Tam kalkıp setti: Bey hademeye: nuşmuyor, hatta nefes almıyordu. Udevam ediyorlardı. O vakit iki taraf magideceğim sırada elile koridordaki ka Diğer çifti getiriniz! Peki ama, öyle ise buraya niçin zun boylu, gözlüklü, mahcub gözleri labalığı göstererek: geldiniz? Emrini verdi. Müstakbel gelini te yerde delikanlmın ağzmdan bu sefcr zakereye giriştiler. Ali, Ebu Museleş'ariBenimle beraber müthiş bir kala peden tırnağa müstehzi bakışlarla sü titrek ve tereddüdlü bir «evet!» çıktı yi, Muaviye de AmribnülAs'ı murah Bugün, dedi. gene hayli müştebahk da salona hücum etti. Masanın ' zen koridor halkından tilki pelerinli Aradan iki üç saniye geçer geçrnez, be has yaptılar. AmribnülAs derhal şoyle rimiz var. Otur da sana belki mevzu etrafında oturanlardan maada, on on iki. kadın: çıkar!. yaz üzerine kırmızı, mavi yollu, keten bir teklifte bulundu:. kişi kadar kadınlı erkekli bir grup j Aman Allahım, bu ne kıyafet, elbiseli, yün ceketli, iri kemikli yüzlü Ayni dinden insanlan birbirine Ne mevzu çıkacak üstad. Maksad gelin de ayni kelimeyi tekrar etmez kırdırmakta devam etmekte mana v?r evlenme töreni görmekse onun dikâ'ân ayakta duruyordu. Onların arasından dedi, nikâha böyle mi gelinir? müstakbel damadın da iskemlesinin öYanmdaki yerden yapma boyalı saç'ı mi? bizim de başımızdan geçti!. mı? Vekilleri değil miyiz? İkisinden de nünde dikildiği görülüyordu. Uzun boy şişmanı hemen cevab verdi: Bu, bir zoraki nazlanma idi. Kerıdi O anda kendimi batmak üzere olan halifeliği nezedeiim! Ehli islâm kendine lu, gözlüklü, uçuk renkli, gözleri yer Bilmediğinden mi sanıyorsun. züpkendime: yeni bir halife seçsin!.. Ebu Museleş'ari de mahcub bix delikanlıya benziyordu peliğinden, guya kimseye ehemmıyti bir vapurun içinde sandım. Ortalık bir Hiç olmazsa bir kaç tip tetkiki denbire kanştı. Kalabalık her İki ta muvafakat etti. Muazzam bir kalabalıGelin iskemlesinde saç tuvale'.ini Bet*> vormediğinden!. yaparım! rafın lehinde, aleyhinde mütalealar, gü ğın huzurunda kürsüye çıkarak: Grable'ın «Arjantina» filmindeki kuva*** Diye düşündüm. İffet Bey deftermi, rültülerle muhtelif istikametlere akmı Ey nâs, dedi, vekili olduğum d fürüne benzetmiş, beyaz üzerine kırrmzı, kâğıdlannı alıp büyük salondaki maOğlan, kız analarile babalan nikâh ya başladı. hetle parmağımdaki yüzüğü nasıl çıkarıp mavi yollu keten entari, onun üzerine sasmm başma doğru giderken ben de Gelin, insiyakî bir savletle artık res şuraya koyuyorsam Aliyi de halifelikten de gene yollu yünlüden spor bir ceket memurunun odasma kapandılar, müzasofadaki kalabalığın arasuıa kanştım. kere yîrmi dakika kadar sürdü. İçeri^ men karısı sayıldığı delikanlmın koluna öyle İskat ediyorum. giymiş, İri kemikli yüzlü bir kız otuErkeklerden poturlu, ceketli, sade gömruyordu. Bütün grupun halinde, tavrın den hararetli sesler yükseliyor, fakat ne girdi. Dışanya doğru ilerlemeğe başlaOnun inmesini müteakıb kürsüye lekli, kasketü, şapkalı, başı açık, bıpek iyi anlaşılmıyordu. dılar. İffet Bey gülmemek için kendini da bir acayiblik vardı. İffet Beyin yü konuştuklan yıklı, sakallı, tıraşı uzamış, babayani, Başka nikâhlara davetli olarak gelmiş zortutuyor, yeşil gözlü, buruşuk yüzlü, çıkan AmribnülAs memnun ve mu> zü gene kıpkırmızı idi. şık, züppe. bobstil, hoca bozması, kaler de asıl vazifelerini unutmuşlar: =iyah tayyörlü kız anası, arkada, başı zaffer: Eğer yanımdakiler birbirlerile fısıldaşlem efendisi, sporcu, yanık yüzlü. ssz Bu acayib hâdisenin sonu ne o kalkık. gözü ileride muzaffer bir ku Ey nâs, görüyorsunuz ya, dedi. hi . benizli binbir çeşid insan beş aşajı mamış olsalardı, ben bu netameli siı îacak? mandan gibi yürüvordu. Yerimde du iâfet münhaldir. Şu yüzüğü nasıl aUp ansızın ziyaya beş yoıkarı dolaşıyordu. Kadınlar büs j kut ve hareketsizliğe, Diye kapının önünde telâşlı ve hc ramadım. ihtiyarsız, hayatımda ilk defa parrnağıma geçirıyorsam, halifeliği de bütün bir zıdlar âlemi teşkil etmişlerdi. I çıkmış bir yarasa gibi kamaşmış goz yecanlı bekleşiyorlardı. Nihayet iki ta o gün gördüğüm bu kadının yanına öylece Muaviyeye tevcih ediyorum.. /}= Küçük hikâye Halifelik meselesi Ahmed Kîdayet ^

Bu sayıdan diğer sayfalar: