28 Ağustos 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 4

28 Ağustos 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Abdülhamit ve Gözdeleri Tarihi tefrika: 48 Necmiseher üç günden beri ya- takta yatıyordu. Doktorlar Nec miseherin sıhhi vaziyeti hakkın- da Padişaha her gün raporlar ve- riyorlar, bir az daha iyileştiğini söylüyorlardı. Necmiseher , artık, yaptığı işin çok gizli kaldığına inanmıştı, Eğer Padişah bu hâdiseyi kendisinden şüphe etseydi, elbette herkesten evvel onu cezalandıracaktı. Bu yüzden Hekimbaşı ile bera- ber iki yaver daha işten el çekti- rilmiş, yerlerine başkaları tayin edilmişti. Necmiseher o gün yalağından yavaşça kalktı.. Arkadaşlarından İkbali çağırttı: — Kuzum Ikbalciğim, dedi, Ya- ver Kâzım Beye seninle küçük bir haber göndermek istiyorum.. Kim- seye sezdirmeden gider misin? Ikbal şaşaladı: — Allah göstermesin.. Ben öyle tehlikeli bir adamım yanına gider- miyim? Ve yavaşça şu sözleri fısıldadı: — Zaten onun yanına girmeğe imkân yok ki,. Kapısında silâhşor lar dolaşıyor. Sarayın zemin katı- na kuş uçurmuyorlar, Necmiseher bu sözlerden bir şey anlayamadı. — Neler söylüyorsun, İkbal? dedi, ben senden bodurumdaki mevkufları sormuyorum. Yaveran odasına gidip Kâzım Beyi görme- ni istiyorum. İkbal güldü: — Senin üç gündür sarayda o- lup bitenlerden haberin yok gali- ba..? — Neler oldu, İkbalciğim? An- latsan a.. — Yaver Kâzm Bey mevkuf ayol.. Sana söylemediler mi? Necmiseher gözlerini açarak: — Mevkuf mu? dedi, sen rüya mı görüyorsun? — Rüya değil, hakikatten bah- sediyorum. O da onlardanmış. Pa dişahr zehirlemek istemiş. Üç ki- şinin de başmı yaktı. Zavallı He- kimbaşı ile iki yaver saraydan ko- vuldu. Necmiseherin ağzı bir karış a- çık kalmıştı: — Kâzım Bey şimdi mevkuf ha..2! © Tefrika numarası : 61 Yazan: Ishak Ferdi Diyerek başmı önüne eğdi., Bir kaç saniye düşündü.. sustular. İkbal gitmek istiyordu. Necmiseher çok heyecanlıydı: — Bana bak, İkbal! dedi, sen Kâzm Beyin böyle bir şey yapa- cağına inanıyor musun? İkbal dudaklarını bükerek ce- vap verdi: — Vallahi insanlar kavun de- ğil, ki koklansın. İyisi fenası za- manla anlaşılıyor. Kim derdi ki efendimize çok sadık görünen ya» ver Kâzım Bey Padişahı zebirle- meğe kalksın...?! — Hayır.. Hayır.. Bu olamaz, Ikbal! Kâzım Bey bu kadar alçak bir adam değildir. — Ne biliyorsun canım? Kal- bindeki esrarı sana açar mı? Kim bilir.. Belki de o yapmıştır! — Neyi..? — Efendimize verilen sarap şi- şesinin içine zehiri o boşaltmıştır. —A... Vallahi o yapmaz, Ikbal- ciğim! — Canım, sen yanında değildin ya..! Yapmadığını nasıl iddia ede- biliriz? — Vallahide yapmamıştır.. Bil. lâhi de yapmamıştır. O öyle adam değildir. — Peki amma.. Bundan sana ne,.?! İster yapsın.. İster yapma- sın! Sen neden bu kadar alâka ve heyecan gösteriyorsun? Hastalığın verdiği istirap yetişmiyormuş gibi, yeni bir dert daha mı arıyorsun? Barutla oynamak iyi şey değil. » * » Necmiseher, İkbalden bu ma- lümatı alınca yatağından kalktı.. Vaziyetin tehlikeli olduğunu an- ladı, Fakat, Necmiseherin zekâsı bu muammayı halletmeğe kâfi de- ğildi. AAbdülhamidin gözdesi işin i- çinden çıkamyordu. Yaver Kâzım Bey gevezeliği seven bir adam değildi. Eğer böyle bir gevezelik yaptıysa, onunla beraber Necmi- seheri de tevkif etmek lâzım gel mez miydi? İkbal şarabın zehirleridiğine ka- dar o geceki hâdiseyi teferrüatiyle biliyordu. Demek ki zehirlenme hâdisesi sarayda dile düşecek ka- dar büyümüştü. Aşk mı, Servet mi? Nâkili: (Vâ - Nü) “Öyle ya, kendisi bankada yüksek memur. Piyasayı biliyor. Borsa temew vücatma vakıf.. Şayet böyle bir adamın elinde para bulunursa, elbette hangi es- hami, hangi dövizleri satın almak lâ - zım geldiğini bilecek ve yakın bir za - manda zengin olacaktır. Yazık değil mi, bütün elimizdeki parayı olduğu gibi bize lâzım olan eşyaya verelim... Eğer zenginleşirsek, istediğimiz eşyadan kat kat fazlasmı alabiliriz. “Böyle düşündüğümüz için Fikretin parasiyle ancak pek az miktarda eşya alabiliriz. Mütebaki kısmını borsa oyun- larına koruz... “Aşkla kumar birbirinin zıddıymış., Aşkta muvaffak olan kumarda kaybe- dermiş... Ne doğru, borsa da kumar ©- yumu değildir.. İşte, biz birbirimizi se- venler bir borsa oyunu etrafında talihi- mizi birleştirince kaybettik.. Bütün pa- ramız gitükten sonra, kaybedenleri ka- zanalım diye, bankada para biriktiren Filerğilm; ddüte bie zamdan börg ul © dık, onu da ayni surette ziyan... “Dahası da var... Fikret bu borcu ö- demek üzere altı aylık maaşını kırdırdı, lakin elimize toplu para geçince, borcu ödemedik, gene borsa oyununa devem ettik... Ve kaybettik... Hulâsa halimiz çok fena. “Leylâcığım, bunlardan sakın baba- ma bahsetme, kibrime dokunur..Yalnız sen dostumsun da halimi bilesin diye an- Jatıyoram... Leylâ hanım, İlhami beye bu mek- tupları okuttuktan sonra: — Gerçi Türkün size hiç bir şeyden bahsetmememi söylemiş... Zira © izzeti nefis sahibi bir kızdır... Lâkin ben ken- di hesabıma bu mektuplardan © gizlice size bahsetmeyi, Türkünla arkadaşlığı" mız namına zaruri addettim. Her hal- de pek sıkıntıda olmıyacaksınız beye » fendi... Farzı muhal sıkıntıda olsanız HABER — Akşam Postası bile, ne yapıp yapıp bir y Hindistanda Ganj nehri taşdı Kalküta, 27 (A.A.) — Ganj nehrinin muhtelif noktaları taşmış tır. Vaziyetin ciddi olduğu söyle niyor. Halkı taşımak için vapur- lara vaziyet olunmuştur. Gandiye haber verilmiştir. Şeabat, Sa- ran, Hatna, Muzafferpur ve Darphanga nahiyeleri ciddi suret- te hasara uğramıştır. Allahabatta Ganj nehri ile kol- larmdan biri olan Jumma süratle yükselmektedir. Bengal demiryollarında sefer- ler tatil edilmiştir, - — Çorum ve Çankırıda kadastro işleri Çankırı, 27 (A.A.) — On beş ! gündenberi Çorum ve Çankırı ha- valisinde yapılmakta olan kadas- tro işlerini tetkik etmekte olan u- mum müdür Cemal Bey Çorum - dan Çankırıya gelerek bugün An- karaya hareket etmiştir. Kadarstro işlerinin bir an ev- vel bitirilmesi için tedbirler alın- mıştır. Fakat, Kâzım Beye bu işin mes' uliyetini kim yüklemişti? Kâzım Beyin bu işle alâkası ol- madığı muhakkaktı, Çünkü işi ya» pan bizzat kendisiydi..Necmise- herdi. Necmiseher bu hususta sorguya çekilmediği halde Kâzım Bey ne- den zindana atılmıştı? Necmiseher işin içinden çıka- mıyordu. O gün kadar düşündü... Kendisini muayeneye gelen dok- tora sordu.. — Yaver Kâzım Beyi görüyor- musunuz? Doktor birdenbire sarardı.. — Ağzımımı arıyorsunuz, ha- nımefendi? Köleniz Zatı Şahane- nin yirmi yıllık sadık bir bendesi- yim. Öyle bir hainle görüşmeme imkân varmı? Doktor, Necmiseherin odasın- dan çıkarken, bacakları birbirine dolanıyordu. Necmiseher hayret ve merakın- dan çıldıracaktı. Bu işin esrarmı nasıl ve kimden anlasmdı? Ortalık kararmağa başlamıştı. Harem ağalarından biri Necmise- herin yemeğini getiriyordu.. (Devamı var) larak Fikrete göndermelisiniz... Vakın ben size nasihat edecek mevkide deği - İ lim amma, yerinizde olsaydım, o böyle yapardım... İlhami bey: — Bakalım... Düşünürüz.. dedi. Bu zat, haddi zatinde fena bir adam değildi. Paraya çok düşkün olmakla beraber, kızını da severdi. Cemal bey- den alğıdı 1500 lirayı, bir kısmını borç- larıma yatırmakla beraber, diğer mü - bim bir ks henüz yanmdaydı.. Fahri Paşanın kızı gidip te yalnız kaldığı za- man bir müddet düşünciye daldı ve nihayet Fikrete bir mektup yazmıya ka rar verdi... Bu mektup, ilk mektuptu... İçinden bazı satırlarını naklediyorum: “İzdivacınıza aleyhtar o olduğumu biliyorsun, oğlum... Seni severim, fakat kızımı bahtiyar etmiyeceğine ve ailemi- zi sefalete sürükliyeceğine eminim. Bu- nu kaç kere sana söyledim. Sen de, ba- na kat'i surette Türkn (o almıyacağına dair varta bulunmuştun. Halbuki ver- diğin sözü tutmadın.. Hayır, bunda se- ni fazla itham edecek değilim... Farze- delim ki bir gençlik havasına uydun... Senin de bir gönlün var, diyelim ki, Tür The Wishing Ring (11) İn the morning he could hardiy wait until the farmer left 1). As soon as be was gone, he hastened 2) into his shop, locked 3) the door, and said, as he turned the ring on his finger : İ wish to have a hunared thousand 4) sovercigns. 5) The sovercigns came raining down. The coins fell on his head, his Shoulders 6) and bis arms; they fell all över his body. 7) He tried to rech the door, but the rain of gold made it impossible 8) Soon 10) he was buried 11) beneath 12) the gold and still it rained. At last the floor could bear 13) the weight 14) no longer and | he and the gold fell into the cellar. 15) When the neighbours 16) heard the noise 17) ofit, thay burst open tbe door, 18) but they were too late to give him any help 19) , he was alrendy dead. So hesaid: “What a misfortune 20) to have s6 much money 21) and helped themselves to as much as they could lay | hands on. İ Meanwhile 22) the farmer went home with'a light beart 23) and showed the ring to his wife. “Now we are bappy people, he said, “our fortune is made, But we must be careful to choose 24) the right thing. His wife at once said: “Dan't you think it would be a good thing to have some more land. 25) Thereisa nice piece between 26) two of our fislds, what do you say to our wishing for that, But he replicd: 1 am sure 27) we can do better thant hat, İf we worked hard for a year, we may perhaps 28) be able 29) to buy it. 30 So there we worked very industriously and as the harvest 31) was good, they had enough 32) money to buy the piece of land. And even something Fakat, onu sefil haiz değilsin... Kızım, Fransızların de- dikleri gibi “Capriccuse,, dür. Eminim ki pek yalın bir zamanda senden heve- sini alacak, kuru kuruya aşk onu atla alâkadar etmez.O, mutfak ve orta işleri için yaratılmış o insanlardan değildir. Piyano, salonda durmıya mahsus o bir mobilyedir, dolap yahut ütü masası ola- maz, üzerinde külbastı ( dövülemez... Türkân da piyona ile kıyas edilebilir... Bunun böyle olduğunu kendi de farkın- dadır. Benimle inat ediyor, hayatta her şey yaparım, burnumun doğrusuna gi- yoktur, demek istiyor... Lâkin inadı yü- zünden ezilecektir. Belki seni bile fe- lâkete düşürecektir. Gözünü aç, Sizi a- vucumun içi gibi biliyorum; her halde bir takım delilikler yapabilirsiniz, bu yüzden daha müthiş felâketlere sürükle nebilirsiniz. Kulağıma hiç bir şey ça- İınmadı amma, sizi gayet iyi tanıdığım için aşırı hareketlere tevessül ettğinizi tahmin ediyorum. Sen, pek sıkıntıda» sın.. Türkân da mutfakla, süpürge or- tasında dolaştırıyosun.. Fikrimi açıkça söyleyim; hu hayat, kızıma giran gel- miye başladıktan sonra onun üzerinde -28 Agustos 1934 n Ingilizce dersleri bi gi İ 8) impossible (imposibi) imkânsız 30) hatvent (narvest) mahsul # 31 enough (enatykan ni 49) smiling (smaylin) gülümsemek 33) belongs (blongs) ait 39) jingling (inglin) şıkırdatarak bir hayat ortasında yaşatmak derim, muvaffak olamıyacağım bir mer Rıza piece 0! land belongs 34) to us now, and we still have our wish! Then his wife thought it would be well to wish for another cow anda horse. “My good wife,, sald the farmer, ingling 35) the money in his yoek” “Why should we use our wish for getting such a trifle? 37) İ beleisve 38) we «hall get a horse anda cow even without it YLügatlar 1) Left Git) bıraktı — Terketti 2) hastened (hestend) acele etti 3) locked (lokd) kilitledi 4) thousand (sovzend) bin 5) sövertigns (soverinz) altın Hralaf 6) shoulders (şelderz) omuzlar 7) body (bedi) vücut 9) soon (sun) çok geçmeden 10) was buricd (voz berid) gömüldü 11) beneath (binis) altında 12) bear (ber) dayanır — tahamiBi eder 13) weight (vety) ağırkk 14) cellar (seler) kiler 15) neighbour (neyber) koşu 16) noise (noyez) gürültü 17) door (do) kapı 18 help (help) yardım 18) misfortune (misforşen) betbahtlık 20) money (money) para 21) mean while (minhunayil) aradi 22) light heart (layit hart) ferah yürek 23) choose (çuz) seçer 24) land (lend) toprak 25) between (bitvin) arasnda 26) süre (şur) emin i 21) perhaps (perheps) ibtimalki. 28) able (abul) muktedir 29) to buy satın almak talihsiz 35) pocket (poket) cep 26) trifle Çtrayfil) ehemmiyetsiz şef 37) believe (bilive) inanır. j (Devamı var) maya ymm Avrupaya gönderilecek hukuk mezunları Ankara, 27 (Hususi) — Adi ye Vekâleti hesabına Avrupa? gönderilecek dört hukuk mezun Ankara, İstanbul hukuk fakülte leri mezunlarından imtihanla #€ çilecektir. Bunlar gidecekleri y8 lerde üç sene okutturulacakl# dır. ! uğraşmamalı, Türkün talâk talebi derhal kabul etmelisin. Bu işte suçlu olduğunu mahkeme huzuru” söylemekten çekinme... i “Evlâdım, yavrum... Ben, © kada şin bir adam değilim, yeni evlilere gibi sözlerin söylenmemesi lâzım &9İ ğini biliyorum.. Fakat bazı hastalık! vardır ki, onlara; cerrahın neşteri el dır... İşte sizin birleşmeniz de bu #* bir ameliyatı icap ettiriyor... Hâdisstf sıl olsa sizi ayıracaklır. Benim yazili size kolay yolu göstermek, bu yi ğın en muvafık tarzını anlatmak, b' i yapmıya müessir ol sa ayrılmamakta israr etmemenizi rar tekrar tavsiye etmektir. “Şimdi. sıkıntıda, - bulunduğun” bildiğim için size 1000 lira para gör riyorum... Cemal beyle müştereke" riştiğimiz ticarette devam ediyo? Bu aylar zarfında işimiz oldukç” 4 gitti, bittabi Türkâna bu o Cil bahsetmek lâzım değildir... Mekt mu kendisine gösterme, — hattâ par benim yolladığımı da söyleme. * da kazandım dersin... Kâfidir. huylu olduğunu bilirim. Şayet | benden geldiğini öğrenirse, j eder, geri yollamıya kalkar.

Bu sayıdan diğer sayfalar: