7 Ekim 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

7 Ekim 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ö a S D ( azadan kurtulanlar, facianın KESET A ürpertici dehşetini anlatıyorlar.. (Baş tarafı 1 incide) dereden beş altı yüz metre kadar açıldıktan sonra dümeni, tayfala- rmdan Mustafa onbaşı isminde birtne teşlim ederek kendisi uy - kuya dalmış, motör de yoluna de- vam etmeğe başlamıştır. Motör, Büyükada burnunu geçmiş, Ana - dolu sahilinde bulunan fenerin ö- nüne geldiği zaman büyük bir şi » leple karşılaşmıştır. Bu şilep, vapurculuk şirketine aittir. O da gece saat iki buçukta Beşiktaş açıklarından Mersine çimento yüklemek üzere Kartal Yunus çimento fabrikasına hare - ket etmiş bulunmaktadır. Mustafa Onbaşı uyuya mı kalmış! Mustafa onbaşı, dümen tutar- ken uyuya kalmış olacak ki, ge - mici tabiriyle prova, yani ön dire- ğin üstünde büyük beyaz ve gene ön direk ortasında sancak, iskele, yani sağlı, sollu kırmızı ve yeşil fenerleri bulunan bu köskoca ge - miye o kadar yaklaşmıştır ki, ken- disini kurtarmak için manevra im- kânınr kaybettiği gibi gemi kapta nına da bu fırsatı vermemiştir. Motörün fenerleri eksikti.. Men'i müsademe nizamnamesi- ne göre, herhangi bir deniz vasıta- sının geceleri denize çıkacağı sı « rada baş tarafına iyi görülebile - cek bir vaziyette kırmızı bir fe - ner, şayet arkasında bir başka va- sıta bağlı bulunursa ön direği üş- tüne de büyük beyaz bir fener takması icap eder. Halbuki motö - vün ön tarafındaki kırmızı feneri üzüm küfeleri o kadar kapatmış - tır ki, baş tarafr yüksek bulunan herhangi bir geminin on, on beş metreden bu ıştğı görmesi imkân- sızdır. Çarpışmadan ıonxz kayık batıyor Mustafa onbaşı neden sonra büyük bir tehlike karşısında oldu- ğunu anlıyarak dümeni sancağa, yani sağ tarafa kırmış ve bir ha - rika nev'inden olarak motörü kur- tarabilmişse de şilep, bu defa, ar- kada bağlı bulunan piyade kayığı — nın çimasına, yani ipine bindir - — miş ve süratle bindirdiği için de ip kesilmiş motörü bir tarafa, ka- yığı kendi sancak tarafına, yani sağ tarafına aborda etmiştir. (A- borda demek, bitişmek demektir.) Fakat bu bitişme öyle, güzel ve sakin bir bitişme değildir. Kayık, vapura büyük bir taraka ile çarp- mış ve birkaç yerinden delinmiş - tir. Şilep de bu zaman zarfında bittabi epeyce yol almış bulun - — maktadır. Şilebin çarptığı ve deldiği ka- yık, şilep geri dönünceye kadar su almıya başlamış ve işte bu sırada da kadınlı erkekli kayığın içinde- kilerin: — Allah, Allah.. — İmdat, can kurtaran yok mu? Nidaları ayuka çıkmıştır. Ka - yık su ala, ala nihayet üç dakika S0 TC LAT YT — EE Y A 5 G gitmiştir. Deniz üstünde birbirine sarılanlar Zindan gibi karanlık, göz gö- zü görmez. Can cana, baş başa. Herkes kendi canını kurtarmak — çaresini ıumıâı. dört beş kişi, üç dört kişi biribirine sarılmış, hepsi de biribirinden imdat bekle- mekte ve dalıp çıkmaktadır. Bu esnada yalnız bir kişi ken - ( içersinde denizin dibine kaynayıp | disini kurtarabilmiş ve epeyce u- zakta bekliyen Faik kaptanın mo- törüne gitmiştir. Bu da on iki yaş- larında Yalovanın Kurt köyünden Hüseyin oğlu Kadir isminde ufak bir çocuktur. Ölümle pençeleşen diğer elli dört kişiden otuz ikisinin artık takatleri ve sesleri kesilmiştir. Birkaç defa daha dalıp çıktıktan | sonra hepsi de garkolmuşlardır. Şitep kazazedeleri topluyor On beş yirmi dakika sonra şi- lep dönmüş ve deinzin yüzünde ne | kadar çırpıman varsa hepsini fili- | kalarla toplamıştır. Şilep, topla - dıklariyle beraber Kartala gitmiş | ve hâdiseyi Kartal kaymakamlığı- na bildirmiştir. Kurtulanlar, derhal gemide o - cağa, makine dairesine - indiril - mişler, üzerleri kurutlumuş, çay - lar içirilmiş ve güçlükle kendileri- ne gelebilmişlerdir, Bundan sonra geçen hâdiseyi kurtarılanların isimleriyle adres - lerini dünkü nüshamızda vermiş - tik. ölümden kurtulan Necip anlatıyor Kurtulanlardan Bursa Yenişe- hirinin Toprak Ocak köyünden İsmail oğlu Necip ile görüşen bir muharririmize bu zavallı, felâketi şöyle anlatmıştır: — Yatıyordum. Bir patırtı, bir bağrışma işittim. Kalkmama va - kit kalmadı. Kendimi su içinde buldum. Örtündüğüm yorganı tut- | tum, Deniz üzerinde çırpınırken köyümüzden Hediye abla bana sa- rılmış: —— Necip, beni kurtar Allah aş- kına, diye haykırıyordu. Fakat ben kendimi kurlarmak için çare arıyordum. Hediye abla bana öy- le yapışmıştı ki, ikimiz de denizin dibine doğru girip çıkıyorduk. Ni- hayet son girişimizde ben bir tek- me ile kendimi kurtarabildim. | Zavallı Hediye ablayı da bu eşna- da kaybettim. Beni esas itibariyle kurtaran, şu gördüğünüz yorga - nımdır. Zira, çok geç ıslandı, e - peyce su üzerinde kaldı. Bir elim onun ucunda idi. Hediye abladan kurtulduktan sonra tekrar bu yorgana yapıştım. Nihayet şilep geldi. Kurtuldum. Denizde çırpındığımız esnada ka- yığımızda bir baba oğul gözüme ilişti. Bu zavallılar da biribirlerine sarılmışlar: “Babacığım, evlâdım,, diye bağırıp, batıp çıkıyorlardı. Sonra onları da kyabettim. Zaval- k baba, kayıkta ve yolda iken ço- cuğuna o kadar sarılıyor, ona o kadar muhabbet gösteriyordu ki, onun bu baba şefkatine gıpta edi - | yordum. Afitap motöründen kazanın görüuvüşü, Hüseyin Efendi anlatıyor Kurtulan motörün içinde bu - lunan İznikli tavuk ve yumurta ticaretiyle meşgul Paşalı Hüseyin efendi de kazayı şöyle anlatıyor: —4 Ben, haftada bir kere İstan- bula mal getiririm. Gene de bu maksatla Afitap motörüne bin - dim. Motörün içi kafes ve küfeler- le dolu idi. Bu malların sahipleri ve diğer yolcular da İstanbula git- mek istiyorlardı. Halbuki, onlar seksen kişi ka- dar oldukları için yer yoktu. Tevfik efendiye ait olan mav- na tertibi bir kayık tedarik edil - di. Yedi liraya pazarlık edilmişti. Bu seksen kişiden bazısı buna bin- mek istemediyse de çoğu bindi. Adam başına on dörder kuruş top- landı. Kayık, kürek çekerek deniz- de biraz açıldı. Derken, arkadan, motör yetişti. Halatla kayığı bağ- ladık. Deniz, oldukça karanlıktı. Mo- tör ilerliyordu. Heybeliada açık - larına vardığımız zaman önDümü - ze bir karaltı çıktı. — Üezrimize geliyor, kaptan!- diye, motörü kullanana haber ver- dim. — Yok.. Gelmez!.. - dedi. Fakat, bizim sade — ön tarafı- mızda fenerler yanıyordu. Halbu- | ki, arkamıza bir kayık, yani de - nizcilik tabiriyle bir “leş,, taktı- ğımızı göstermek için, direğimizin tepesinde de fenerle işaret çekil- mesi lâzımmış. İşte, bu işaretler yoktu. Şilep, umulmadık bir şüratle, pek yaklaştı. Bağrıştık.. Her hal - de, geminin de süvarisi bizi gör - müş, yana doğru kıvırmıştı. ÂAn - cak, arka tarafımıza hafifçe vu - rarak geçti. Şilep suvarisi yerinde değil- miş; çarpışma nasıl oldu? Sonradan haber aldığımıza gö- re, geminin süvarisi yerinde de - gilmiş. İdareyi genç bir kaptana brrakmış. Bu genç kaptan, köprü- süne dayanmış, duruyordu. Fakat, arkamızda bir kayık takılı oldu - ğunu farketmedi. Çünkü, işaretle- rin mevcut olmamasından maada, mavnada, ışık da yoktu. —— —— Şilep, bizim motörün kıçını sı- yırdıktan sonra, kayıkla aramız - daki halata bindirdi. O hızla, ha- latın motöre bağlı bulunduğu ba- bâ koptu. Bizim Faik kaptanın ha- latı kestiği doğru değildir. Şilepin halatı germesi üzerine, kayık da bir sarsıntı geçirmiş, ve bütün süratiyle, vapurun diğer ta- rafına çarpmış ve zedelenmiştir. Bunun üzerine, içinden bağrış- malar yükseldi. O, denizin orta - sında kaldı. Vapurla biz hızımızı alamıyarak, aksi istikamette bi - raz gittikten sonra, geri döndük. Beş dakika zarfında kayığın ya - nına yaklaşmıştık. Kayık su üstünde nekadar kaldı? Çarpışmayı müteakip, — kayık, bir çeyrek su üzerinde kaldı. Biz de, stop etmiş vaziyette, onun ba- tışına, on dakikaya kadar şeyirci kaldık. Bir türlü manevra edip yanaşamadık: — Su alıyor, batıyoruz! - diye bağrışıyorlardı. Biçarelerin çoğu, kaza esna - sında uykuda oldukları için ser » semleşmiş haldeydiler. Şilep sandalları askıda değilmiş Gemiden neden sonra san - dal indi. Zira, sandallar askılara takılı değillermiş. Geminin içinde, yerde duruyorlarmış. Bunlardan bir tanesini askıya takıp denize indirmek hayli sürmüş, Vapurda diğer sandallar da vardı. Lâkin, bunlardan ikincisi iş işten geçtik- ten sonra indi. Imdat düdüğü çalınmamış 'Türk donanması, ve bilhassa bunların içinde Hamidiye 500 hay di haydi 1000 metre ilerimizde du- ruyordu. Şayet imdat düdüğü öt - türülseydi, her halde alesta olan filikalarını indirirler, imdada ko- şarlardı. Halbuki, imdat düdüğü öttürülmüyordu. Bence, en büyük kabahat bizim motörün kaptanındadır. ÂAh, söy « letmeyin, söyletmeyin... Anababa günü Denizin üstü, ana baba günü idi. İlk nöbette, sekiz on kişi, bi- ribirlerine yapıştıkları için, suyun dibine gittiler. Hep birlikte boğul- dular. Birçok yerlerde de gene i- kişer, üçer, yekdiğerlerinin ba- caklarını, boğazlarını yakalamış- lardı. En fazla, bunlar öldü.. Biz, hiçbir şey yapamıyor, se- yirci kalıyorduk. Yalnız kazaze * deler tutsunlar diye, sebzelerle dolu sepetleri kendilerine attık. Bunları yakalıyabilenler, yahut mavnadan dökülen kalasları tu - tanlar kurtuldu. Kendisini ilk kurtaran çocuk Motöre ilk çıkan yüzme bilen on üç yaşlarında bir çocuk - oldu. Diğer talihliler yavaş yavaş kur * tuldu.. Mavna battıktan beş daki- ka sonra kurtulan kurtulmuş, öte- kilerin sesi sadası kesilmişti; yani hepsi boğulmuşlardı. Bizim motör yüklü olduğu için kurtarılanları, tahlisiyeye bindi » rerek, gemiye yolladık. Hem on - Tar, şayt motörde kalsalardı, 1s - lak elbiselerle kakırdarlardı, Ge - mide ise ateş vardı. İsınırlardı. Ondan sonra, motör — Heybeliye, vapur Kartala gitti... Mes'uller kimler? "Tahkikata el koyan müddeiu - bey, dün yaptığı tahkikatla üç ki- şinin tevkifine lüzum görmüştür. Bunlardan biri şilep kaptanı Hüs- nü bey, diğeri motör kaptanı Fa- ik kaptan, üçüncüsü de batan ka- yığın kaptanı İrfan kaptandır. Hüsnü kaptan, müsademe key- fiyetinden, Faik kaptan kaçak müşteri taşımaktan, arkasına ka - yık bağlamaktan, noksan fener yakmaktan, dümeni acemi bir ele terketmekten ve bu suretle müsa- demeye sebebiyet vermekten, b - fan kaptan da gene kayığına ka - çak müşteri aldığından, tehlike fe neri yakmamasından dolayı mes- ultutulmaktadırlar. Muavin Nurettin bey, bugün de Heybeliadaya giderek tahki - katla meşgul olmaktadır. Kurtu - lanlar, dün ifadeleri almdıktan sonra serbest bırakılmışlardır. Batan kayığın içindeki müşteri a- dedi elli beş, boğulanların adedi otuz iki, kurtulanların adedi yirmi üç olarak tesbit edilmiştir. Kurtu- lan motörün içinde bulunan üzüm ve sair eşya sahiplerinin bir kısmı boğulmuştur. Bu mallar begün sa- tılarak ölenlerin veresesine verile- cektir. Müddiumumt? tahkikatı anlatıyor Kaza tahkikatı ile — meşgul o- lan müddetumumi — muavinlerin- den Nurettin Bey tahkikat - etra- fında şu izahatı vermiştir: « — Yaptığım tahkikata — göre kaza saat iki buçuk — üç arasında vuku bulmuştur. Motörle vapur karşılaştıkları vakit motör sağ ta- rafa geçiyor arkada bulunan san- dalın ipi uzun olduğu için görüle- miyor. Vapur her ikisinin arasına giriyor. İpi koparıyor. Kayık yapurun bordasına çarpıyor başı zorluyor. Su alıyor ve on beş da- 7 bilrinc teşrin 19834 — Ankara telefeni p Tıp talebe yurdu — Ankara, 7 (Telefonla) — !? 'Talebe Yurduna alınacak j lerin seçimi bu hafta içinde lacaktır. Yurda girmek üzere racaat eden talebelerden baz! lise mezuniyet şahadetname Sıhhat Vkâletine göndermedi rinden bu gibiler yurda almm) caktır. Temyiz mahkemesi bi Ankara, 7 (Telefonla) — * nişehirde yapılmakta olan temj'” | mahkemesi binasının 29 Teşrint evvelde adliyeye teslimi icap ©80 yordu. —Binanın bir kısmında? inşaat evvelce tatil edilmiş oldi” | ğundan binanın 29 Teşrinievvel teslimi mümkün olamıyacaktır. Yüksek ziraat enstitüsi Ankara, 7 (Telefonla) — Yü sek ziraat enstitüsünde tedrisat D? ayın on beşinde başlıyacaktır. sene mektebe sekiz profesör ha getirilecektir. Profesörle Levi Salmon ile Kasner şehrimi ze gelmişlerdir. Veliaht Hazretle (Baş tarafı 1 incide) leriyle İsveç sefirinin zevcesi damdonörleri saat 10.30 da - sef rethaneden çıkmışlar ve manil yaptırmak için bir manikürcü gitmişlerdir. ; Bugün saat 14 te Veliaht Haz* retleri Vali Beyi makamlarındt ziyaret edecekler ve ufak bir nezzüh yaptıktan sonra saat 16 d sefarethanede verilecek çayda zır bulunmak için avdet edecel lerdir, V Yarın akşam da İsveç sefiri M: Baheman.-zavri çeşmi — mahivetği bir balo verecekiir. Bu batciM yalnız İsveç kolonisi davet edi* lecektir. M. Bartu (Baş tarafı ! incide) Fransa hariciye nazırı, Romayâ yapacağı seyahate hayli ehemmi yet vermektedir. Bu itibarla, İn* giltereyle de konuşmağı ihmal ct memiş, iki gün evvel İngilteren Paristki sefirini — (sabık Türkiy€ elçisi) Sir Corç Kralkı çağırarak görüşmüştür. Fransız hariciye nazırı M. Bar* tu, İngiliz elçisiyle, M. Musolini ile yapmak üzere olduğu mülâkat hakkında konuşmuştur, Fransanm, kendi noktai naza” rınin İtalya ve İngiltere tarafın” dan tahakkümünü istemekte oldu” ğunu İngiliz gazeteleri yazıyor. 4 kika sonra batıyor. Motör bu vâ” ziyetet ilerlemiş ve tekrar döne” rek kaza mahalline gelmiştir.,, Kazaya uğrıyan motör, dün ak: şam üstü kurtulan eşyaları alarak Heybeli adadan Yemiş iskelesine gelmiştir. Hüsnü kaptan Heybeli adada nezaret altında bulunmak* tadır. Müddeiumumi muavinle” rinden Nurettin Bey yarın | Heybeliadada tahkikatla meşgül olacak, Hüsnü kaptanı isticv edecek, bir ehli vukuf da ke yaparak rapor hazırlıyacaktır. Kınahadada bir ceset Heybeliada muhabirimiz i 13 te telefonla bildiriyor — Düf kazaya uğrıyanlardan hüviyet meçhul kalan kadının cesedi bt sabah Kımalıadada bulunmuş hüviyeti tesbit edilmiştir. Bu ka " dın Bursa vilâyetinin Yenişeh” kazasına bağlı Menteşe kariyesit” den Salih kızı 1279 doğumlu Emi” nedir. Di ğ 4 5ı Are.

Bu sayıdan diğer sayfalar: