20 Ekim 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

20 Ekim 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Muhtelit Mübadele Komisyonu tarihe Sonbahar münasebetile üzüm simde bu sene Romada yapılan Takyoda tramvay amelesi dın tramvay amelelerinin bu grev polisinin radyo ahize makinesile İşten anlamıyan kolacılar Efendim, 11 Eylül 934 trih ve 852 sayılı gazetenizde esnaf ve iş- çi diye sual açılıyor. Hakikaten bizler hakiki — ve diplomalı işçi ve kolacı esnafları hak veriyoruz. İş bilmiyen adamları kolacı diye alıyorlar. Bu sanat hakkında dert yanan Ömer efendinin ve şikâyetine hak veriyoruz. Biz - ler her yaptığımız işi müşterilere beğendirmekle beraber yapılatak işine göre de maşraf ve emek pa - rasını almaktayız. Maksat geçin- mek vedevlete — vergimizi ver- mek. Çalışmak ve sanat iyi şey - dir. Yalnız iş bilmek ve işçi ol « mak muhakkak şarttır. Ve elzem- dir, Meselâ buna misal — olarak şunu gösterebiliriz: — Sıraservilerde bir kapıcı bu kolacılık işinden anlamadığı, ütü- nün ne şekilde tutulacağını, — bir gömleğin nasıl ütüleneceğini bil - mediği ve beceremediği — halde hem kapıcılık hem de kolacıyım diye meydana çıkıp iş yapmak su- retiyle bizleri de meslek hususun- da düsşürüyor. Bu san'atın hiç mi kıymeti kalmadı. Biz hakiki dip - | sözlerine | yetiştiren her memlekette bağ üzüm bayramı şenliklerinden bir geçenlerde grev yapmışlardı. Soldaki esnasında | yaptlıkları bir içtima mücehhez son sislem takip ' Mobilyacı- larşikâyetçi kmakç — Şu gördüğünüz malları beş, altı ay evvel yaptım. Görüyorsu- nuz ki hâlâ duruyor. Bizim halkı- mızın çoğu yerli malına henüz rağ | bet etmemektedir. Halbuki benim | yaptığımı belki Avrupanın bir çok esnafı yapamıyacaktır. Ve hem de cok ucuz olarak sa- | tıyorum. Esasen mobilyeyi fakir halkımız alamıyor. Zengin halkı- mızda bir alafrangadır tuttlurmuş, onun peşinde koşup para döküyor. Mevcut sermayemi döktüğüm bu | mallar böylece elimde kalırsa ben Ve işçilerim ne yiyeceğiz? —Ğ lomalı kolacıyız. Çalışma husu - sunda işçi seçimi ile alâkadar o » | lunsa da bizlerin vaziyeti takdir edilse doğru olmaz mı? Taksim Sıraservi Lüks kola | hanesi ve atelyesi İ34 numarada Hamdi bozumu bayramları yapılıyor. Re- manzara görülmektedir. resimde Japonyada pek çak olan ka- görülüyor. Soldaki resim ise Faransız ofomob t gösleriyor. ( ESNAF VE İŞÇİ |) Kalaycılara iş kalmadı aray Sofular t ÖOnnik Efendi diyor ki: — Üç, dört gündür siftah miş değilim, Etti isem bile ancak yüz dirhem ekmek parası.. Şu gör- düğünüz kömür tozlarının içerisin de yuvarlanıp dururum. Kaç pa- Çok, çok ayda sekiz liraya.. Bahusus şimdi raya biliyor musunuz: | kalaylar da pahalıdır. Bir senelik | alış, verişim elli lirayı geçmemiş- | tir. Artık kalaycılık para getirmi- | yor. Kabzımallar perakende satış yapmalı mı? Aksarayda Yusuf Paşa sinde sebzeci Tahsin Efendi diyor ki: — Bugünlerde işlerimiz çok ke- sat, Halkımızın çoğu ucuz mal a- lacağım diye Yemişe kadar — git- mek zahmetinden çekinmiyor. Orada da kabzımallar toptan malsatmak mecburiyetinde olduk- ları sırada bir kaç küfe açıyorlar. Ve perakende mal satıyorlar. Acaba kabzımalların peraken- de satış yapmaları menedilemez mi? caddesinde | et- | ıHe r parçası ayrı bir heyetınlırnlr(unıc;k macera, kıskançlık, kuvvet, aşk ve seyahat romanı ASLANLI HÜKÜMDAR SÜLEYMANIN OĞLU; Üçü de sustular.. Sarayım içini “|| derin bir süküt kaplamıştı. Hazine elden gittikten sonra bu - sessizlik daha çok hissediliyor, her yüzde derin bir hüzün havası esiyordu. Manza, oğlundan emindi.. O- nun sihirbaza istediği gibi bir fal | açtırabileceğini umuyordu.. Başiyamanza gelmişti. Niyam niyam kralr haşmetlu Manza onu tahtında oturmuş - bir halde kabul etti.. Altmış santimi | aşkın külâhı gene başında, orağı elindeydi. Başiyamanza: — Beni emretmişsiniz. muhte- rem pederim, dedi. — Evet oğlun seni çağırdım. Senden isteğim var. — Buyurunuz.. — Kâhinimiz biliyorsun ki as- lanlr adam hakkındaki falını iyi çıkarmamıştı. Aradan epeyce za- man geçti.. Bakır hazinesini yeni- den ele geçirebilmemiz için belki | vakit gelmiştir. Fakat buna karar vermezden evvel gene kâhinden | sormak lâzım.Onun müspet bir sö- zü olmadan halkı harekete getir- mek imkânsızdır. Ben kâhinle kar şılaşmak istemiyorum.Bu işi sen yapacak ve muhakkak falım lehte olmasını temine çalışacaksın.. Kâ- hin eski sözünde devam ederse, bu adamı ortadan kaldırmamız i- cap eder. Bu işi de sen ypacaksın. — Beni bu işde yalnız bırakma- malısınız muhterem pederim.. Kâ- hinin başına gelecek herhangi bir felâketin bizim başımıza geleceği- ni de akıldan çıkarmamak lâzım. — Seni bu işde yalnız brraka- cak değilim. Karım Maşama'da seninle beraber bulunacaktır. — Ya siz.. — Ben şüphesiz ki sizinle bera- berim, fakat her ihtimale karşı be- |nim alâkadar olduğum halk tara- fından bilinmemelidir. — Krallığının tehlikeye girece- nden mi korkuyorsun.. — Elbette.. İşte senden bunun W için yardım istiyorum. Bana bu iyi |liği yapacağından eminim. Sana | bu canı ben verdim; gene istersem onu benim icin feda etmen... Manza'nın cümlesini Başiya- | manza tamamladı: iHi — Sizin için feda etmem lâzım. Başiyamanza'yı derin bir dü- şünce almıştı. O hiç bir şeyden de- | ğil halktan çekiniyordu. Belki kraldan daha büyük, daha nufuz- lu olan kâhine kendisinin fenalık yaptığı şayi olacak olursa artık ya şamasmma imkân ve ihtimal yoktu. Böyle tehlikeli bir işi üzerine almakta tereddüt ediyor gibiydi. Babası — Nasıl, kararını verdin mi oğ- | lum? diye sordu. Başiyamanza, hayatını babası na borçlu olduğunu da düşünüyor- | du. Birden -kararını vermişti: — Evet, baba.. Emrini yerine getireceğim, dedi. Başiyamanza ve Maşama Kâhi Tefrika No. 66 ni önlerine almışlar dil döküyo lardı.. Kâhin oralı değildi. O m temadiyen elini başma götüreri boynuzlu külâhiyle oynuyor, bo nundaki iri muskayı sallıyordu. Maşama konuşuyordu: — Size, dedi, bize aslanlı ad mın üzerine hareket etmek içı İiyi bir fal açarsanız ele geçireci ğimiz hazineden en güzel bakırlı rın yirmi parçasını hediye ederi Başiyamanza ilâve etti: — Yalnız bu kadar değil, büyü kral, babam Manza Kâüâhin içi kendi sarayıma yakın bir sara yaptıracak ve hizmetine 60 cariy verecektir, Iki Niyamniyam kadını Ihtiyar Kâhin çapaklı gözleri kırpıştırarak çırpınıyor ve — müt madiyen garip hareketlerle yerii de kıpırdanıyordu. Başiyamanza ile Maşama onu! bu vaidlerle yola gelmiyeceği anlamışlardı.. Bu sebeple Maş; ma: — Anlıyorum, dedi, bütün vali lerimiz, harbin kazanılmasına v hazinenin elimize geçmesine bağ l bulunduğu için cevap vermiyo! sun. Fakat, ben, krala rica ede muvafık bir fal çıktığı takdird harpten evvel'de sana bir hediy verdirebilirim, Buna da bir diy ceğin yok ya... Kâhin işini biliyordu. Maşama nım bu sözü üzerine ağzı kulakl rıma varacak kadar genişledi. Se rek ve pis dişleri meydana çıktı. (Devamı var

Bu sayıdan diğer sayfalar: