28 Ekim 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 4

28 Ekim 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— Çocuk musun yavrum? Böy- Te şeyler her yerde söylenir mi? Fakat, şimdi sana acıdım işte! Keşke mümkün olsaydı da onunla evlenseydin... Hiç olmazsa birlik- te çıkıp gider, bu suretle de baba- nım huysuzluklarodan uzaklaşmış ve kurtulmuş olurdun! — Ah, ne yapayım? Ben çok is- tedim, ama.. Olmadı, — Lâkin bu ne cesur bir adam- mış böyle.. Her türlü tehlikeyi gö- ze alarak bu derece çalışmak?... — Çok fedakârdır. Evinin için- de neler yok, neler... — Sen hiç gittin mi evine? — Annemle bir'defa.. Sonra iş bozulunca ayağımızı kestik. — Neler gördün orada?... — Bahçesinde eski bir su depo- su var. İçini kazdırmış, gizli bir kapak yaptırmış, Burada silâh ve cepane varmış... —Bunları ne yapıyor? — Gidenlere birer miktar verip Anadoluya ve civardaki çetelere gönderiyormuş... — Peki ama, bu kadar silâh ve cepaneyi ona kim veriyor? — İstanbuldan tedarik ediyor- muş... Bu bir sırdır, Sabahat! — Silâh ve ceprane mübayaası yasak değil mi?, — Kim bilir.. Belki de gizli ya- pıyor. — Bravo,.. Doğrusu cidden bü- yük fedakârlık. Görülüyor ki “Mustafa Kemal,, in adamların- dandır! Böyle bir kelepiri kaçır- dığın için şimdi sana acıdım işte. Herhalde parası çok bir adam! — Zannederim... — Tuhaf şey ya.. Merak ettim, ismi ne bu gencin? — “A,, Bey... — Istanbuldan evine bu kadar şey getiriyor ve buradan da içeri taraflara gönderiyor da hiç kimse duymuyor ve görmüyor mu? — Bu ciheti senin gibi biz de merak etm'ştik.. Bir gün babam araları iyiyken sordu, o da: “İngi- lizlerin yardımiyle..,, cevabını ver miş. Hepimiz hayret ettik. Sonra, bir akşam babzm Merdivenköyü- ne bir iş'için gitmişti, gece yarısı- na doğru avdet ederken, onu bir İngiliz nokta çavuşu ile görüşür- ken görmüş, İşte o esnada arka- dan da ona ait eşya yüklü bir ara- ba geçiyormuş. nokta çavuşu gör- memezlikten gelerek muhabbeti ilerletmiş.. Araba da yolunu al- mış, gitmiş.. Bu hâdiseden sonra babam: “Bu yaman bir adam!,, dedi ve onunla rabıtasını tamamiy ki görüyordu... —— 2 Hançerli Büyük Zabıta Romanı | le kesti. Onun vaziyetini tehlikeli © BE ari rasas “Böyle ateşle oynıyan bir adam muhiti için de bir tehlikeliydi!, — Hakı varmış. Böyle ateşle oynıyan bir kimse, kendi muhiti için de ekseriya tehlikelidir. Ney- se yavrum, bu işin olmamasında da senin için elbette hayır vardir. Kim bilir, günün birinde belki de başma bir felâket gelir, sen de bu yüzden üzülürdün! Genç ve tecrübesiz kızcağız sa- fiyane bir tebessümle başmı salla- dı: — Ben de bu ciheti düşünerek müteselli oluyorum. Eğer münaâse- betimiz deha fazla devam etseydi, onu ihtimal daha fazla sevecek- tim! b Ağacm altmdan kalktılar, Ya- vaş yavaş köşke doğru geldiler. Genç kiz kapıdan içeri girerken Sabühate, sol tarafta iki katlı bö- yasız ve büyük bahçeli bir evi gös- ererek: — Bek, dedi, şu evi görüyor musun? İşte o konuştuğumuz ce sur zabit arada oturuyor... (Sabahat) üçüncü geceyi arka- daşının evinde güç geçirmişti. Sa- bahleyin erkenden kalktı ve Üskü- dara indi. Mister (Tomson) u görmek için fevkalâde sabırsızlanıyordu. Köp- rüye çıkarken hatırına bir şey vi mişti: Meseleyi evvelâ (Mıgir)a anlatmak, Elde ettiği malümat ve görüşle- Ti gayet mühimdi. Bunlar, İngiliz- lerin arayıpda bulzmadıkları şey- lerdi, Fakat, o dakikada (Mıgır)r nerede bulmalıydı? O, belkide he- nüz yatağından bile çıkmamıştı. Doğruca evine gitmek en kestirme bir yoldu. Derhal Karaköyden bir otomobile atladı ve Pangaltıda in- di, hamamın yanındaki sokağa sap tı. (Mıgır) orada oturuyordu. Ka pıyı çaldı, on yaşlarında bir kız pencereden bakıyordu, Sabahati görünce tanımıştı. Mıgıtm evde ri- ayet edilen bir çok tedbirleri var- dr. O, istediği kimseye kapıyı açtır mazdr, pencerenin önüne ufak bir ayna koymuştu, küçük kız ona Sa- bahatin geldiğini haber verince, yatağından fırlıyarak, büyük bir se vinçle, karşıladı. (Sabahat) daha odadan içer! girer girmez: — Her şeyi keşfettim... Diye bağırmıştı. (Mıgır) bir taraftan giyiniyor, bir taraftan da Sabahati d'nliyor- du. (Sabahat) bütün gördüklerini ve işittiklerini birer b'rer anlatmış. | tr. (Mıgir) bu umulmuyan haberler karşısında sevincinden hoplrya- rak: —Kız, ded', sakın Mister (Tom son)a bunların hepsini birden an- latma! (Devamı var) | ssanesesszasan sanasaannan BAFAREREGENANEMMAYENEMEAERLER (FRANSIZCA SöZLÜ) Han: Bedia H, Vasfi Riza Bey. — 55 moment (moment) lâhza, Monday (Mandey) Pazartesi Money (maney) para, month (mans) ay, moon (un) ışık veren (ay). moonlight (munleyt) ay ışığı moum (mörn) keder eder, matem eder.. mournful (mornful) keder verici, matem verici, mouvse (mavs) fare, moustache (mustaç) bıyık, mouth (mavis) ağır, move (mov) hareket eder. much (maç) daha fazla. must (most) vücubi fiil, mutton (maton) koyun eti my (may) benim, mayself (mayself) kendim. nail (nel) çivi. name (nem) İsim, near (nir) yakin, neariy (nirli) takriben. neck (nek) boyun. needle (nidel) iğre, neigbour (neyber) komşu. nest (nest) yuva, net (net) ağ. never (never) aslâ. - new (niyu) yeni, New year (niya yir) yeni yıl, Next (nekst) sonra, sonraki, Nice (nayis) güzel, nefis, Night (nayt) gece. Nine (nine) dokuz. Ninteen (nayntin) on dokuz. No (no) yok. Noble (nobel) asil, Noise (noyez) gürültü, Nona (non) biri yok, bir şey yek. Non (nun) öğle vakti. No one (no ven) bir kimse değil, Nor (nor) ne, Müellifi: ömer Rıza J 5 —— Şimdi: Geçen kısımların hulâsası Şâhin Reis, bütün Akdenize nam) yordu. sâlmış büyük bir deniz kurdudur. İtal ya sahillerine yaptığı bir akından dö- nerken rasladığı, fakat az bir zararla e- inden kurtulmağa muvaffak olan bir Ceneviz gemisini Cezair limanında baş“ ka bir isim altında ve adetâ tebdili kı- yalet etmiş bir halde görünce şüphe- İeniyor. Meseleyi tahkıka teşebbüs edeceği sırada bu geminin bir kız ka- çırmak üzere olduğunu ariliyatak kur. tarıyor. Bu kız, Cezalr Şeyh! Eblissai, din kızı güzel Habibedir. Şahin Reisle Habibe sevişiyorlar. Fafât Ebilssai kızını Şahin Relse vermek İstemedik. ten başka onu konağında misstirken öldürmeğe teşebbüs ediyor. Lâkin Şa. hin Rels kurtulmağa muvaffak oluyor, Ebüssalt, kaçmasına mani olmak İçin kızını Cezair civarındaki Yılanlı kale- ye kapatıyor, Habibe buradan kaçmağı göze alıyor. Şahin Reise de haber gön- deriyar. Şimdi Şahin Reisle arkadaşı Kör Ali Yılanlı kale.önündedirler... pencereye diktiler, Tepeden aşa- ğıya doğru ufak sesler geliyordu. Bu, sarkıtılan ipin kayalara vur- masından doğuyordu. Lâkin an- cak Şahin Reisle kör Ali duyuyor- lardr, Çok geçmeden ipin ucu göründü. Başlarından üç kulaç kadar yuka” rıda durdu: gelecekt.. © Bunu Şahin Reis heyecanla söyledi. Kör Aliye dönerek ilâve etti: — Sen biraz geride dur, etrafı gözetle!... Kör Ali bir kaç adım ötede, bü- North (nors) şimal, yücek bir kayanm üstüne çıktı. O- Northern (norzern) şimal tarafında.| yadan uçurumun iki tarafı, elli ku . yim laç yukarıdaki kale duvarları, yal > çın kayalıklar, ilerideki fundalık- Not at all (not at al) asla değil, a Nothing (nosing) bir şey yok. — — .. .- deriler b Nere Gazele) tül: | « Penasreden evvelâ ufak bir ka- Now (nov) şimdi raltı göründü, Sonra bu karaltı ya- Now.and then (nov and zen) ara.) Yaş yavaş büyüdü, aşağıya doğru sıra, ağır ağır iumeğe başladı. Nowhere (mohuver) biç bir yerde. İpin aşağı sarkan ucu, bir sağa hiç bir tarafta, Number (namber) sayı, (Devamı var) Raşit Rıza Tiyatrosu ruri Bey. saat 2030 (Onlar Ermiş). Ya- Üsküdar Hale Sinemasında Raşit Rıza Tiyatrosunda 30 Teşrinievvel Salı akşamı saat Hi 20.30 (Bu hesapta yoktu) Vodvil 3 İl Perde. Yazan: Yusuf Sururi Bef. IR JOHN BOLES — LUPE VELEZ Rus ruhu - Rus musikisi en güzel Rus filminde : * Siberya Mahkümları 28 Teşrinlevvel Pazar Günü akşa- ar saat 20.30 da (Bu hesapta yoktu) fi Vodvil 3 Perde. Yazan: Yusuf Su- İl bir sola sallanıyor, kıvrılıyordu. Bu sallanış sıklaştı ve karaltının aşağıya doğrudaha hızla indiği görüldü. ” Şahin Reis düşündü: — Acaba Habibe mi?.. Sonra kendi kendine güldü ve cevap verdi: — Başka kim olabilir?.. Bu can İl bazlığı bir âşıktan başkası yapa - İl mazdıyal... Doğru söylüyordu. Lâkin ipin ucu da epeyce yük- İ sekteydi. Oradan yere atlarsa,her # halde bir tarafı incinecekti. İyi ki | vaktinde yetişmişti. Ona kendisini tr, Karaltı ara sıra duruyordu. Sıklaşan solukları kayalara çarpı- yor ve akisleri aşağıya kadar du- yulur gibi oluyordu. Uçurumun karşısındak! tepeler ve gök kubbesi aydınlandı: Ay doğuyordu. Yalnız ay Elhaneş ka- lesinin uçurum tarafından değil, ters tarafından doğduğu için Şa- Bitkin bir ses il gibi “Şa düşüyorum!,, dedi boşluğa bırakmasını söyliyecek ve | yere düşmeden kucaklamış olacak | yavaş yavaş aydın Habibe iniyordü- Yirmi kulaç kaldi hin Reis ona doğru dr. İlki avucunu borü dayadı. Yavaş bir — Habibe!... Diye seslendi. boşlukta durdu. Şahin Reis tekrer zaman genç kız daha”. dakika bile geçmemitti Reis onun ayaklarını re bir kulaç kadar yuk! Sonra bitkin bir 865, yalvarır gibi: — Şahin1:., Dedi... ğ — Evet... Ben, Şabi — Tut beni... DüşüyO Şahin Reis kollarını *“ kız boşlukta biraz daha * tan sonra sevgilisinin iğ bari wi & «ği a tındaki taş kaymış, N mıştı. Kollarında bitkin yatan Habibenin incinfi davranmış, sol dirseğini de acıtmıştı. Bu sırada başka taşi yarlanmış hatırı sayılır /9 tü olmuştu. Kör Ali, peisi 4 mına koştu, kaldırdı. Habibe de gözlerini sevgili boyun boyuna lar, Lâkin kalenin tepesi” betç'lerin bağırmaları © du. Koşuşmalar oldu. KÖ” kucaklaşan iki sevgilidi Reisin omuzunu sarstı! | — Zannedersem bizi” olduğumuzu sezdiler..- Onlar da dinlediler. gürültü çoğalmıştı. T. kanların karaltılarını © larak görüyorlardı. Çi peyce yükselmiş, uçu! ni de aydınlatmağa * — Çabuk gidelim.. Daha birinci adrmf ayaklarının dibine kıvf” bir şey düştü. Bu, karak indiği ipti. — Sütninem bağlı © den çözmüştür. Ben © ken o da pencerenin * ediyordu. Alalım b lar... Hepsini değil, fı mi kulaç kadarını kör - beline doladı. — Kenardan ke Onlar işin aslını dar izimizi kaybeti maliyız... 1d mm m me sk .ömer Se Merhum hikâi fettinin'en güzel “9 az bilinen hikâ; lan “Bomba,, bi K mevzularından bi” si itibariyle me9 Seyfettin, bugün * mızda son kısmı © sinde Makedon?” den bahsetme "DUA

Bu sayıdan diğer sayfalar: