28 Ekim 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

28 Ekim 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

! | | j uikastçılar (Baş tarafı 1 neide) “Buzün, Balkan suikastçıları bambaşka bir şekil ve şemailde - dir, Bunlar, cidden kelli felli, hat- tâ şık mösyölerdir.. Avrupanm bü- yük kazinolarında görünürler, en büyük ve pahalı otellerde oturur - lar.. Hususi otomobillerle, vagom larla, lüks kamaralarla seyahat e- derler.. 1928-29 senelerinde ilk defa o- larak kendilerile tanıştım. Berlin- de, Adlon otelinde, - teşkilâtların başılarile ahpap oldum. İçlerinde ince, zarif, spor kos- tümlü ve yakışıklı bir adam var -« dı. İsmi “Adamof,, yahut “Adla « mof,, tu... Makedonya komitası re- isi meşhur Mihailof'un mümessili olduğunu öğrendim. Yedi kere i - dama mahküm olduğunu söylü - yorlardı. Lâkin, hiç de zevahirde öyle görünmüyordu. Öyle masu - mane tavırla limonatacığını içi - yordu ki, sormayın... Tanıştıklarımın arasında dok- tor Pavelie de vardı. Adamoö'tan daha iri yarı idi. Yüzünün çizgile- ri azim ve irade ifade ediyordu. Yavaş yavaş fakat katiyetle konu- şuyordu. Bir “reis,, bir “lider,, ol- mak intibamı veriyordu. Lâkin, i- tiraf edeyim ki, İâalettayin bir “rois,, , bir “lider,, değil.. Bir hü - kümet, bir fırka reisi manzarası arzediyordu. İhtiyatlı, daha doğrusu soğuk- tu. Memleketten bahsedilirken, a- rada sırada, gözlerinde bir şimşe- ğin çakıp söndüğü görülüyordu. Paveliç, tahsilli, malümatir, va- kıf bir adamdı. (Karilerimiz, bunun, İtalya - 'da tevkif edilip Fransaya iade e - dilip edilmemesi günün meselesi halini alan meşhur Hırvat reisi ve suikastçıların ele başısı olduğunu elbette anlamışlardır.) Bu anlattığım adamları, başka bir gün, Ernst Gryschkat isminde- ki eski Alman kaptanmım şık e - vinde gördüm, Ernst, Hamburg is- yanını idare edenlerdendi. Bula - nık suda, kaçakçılık sayesinde ba- lık avlıyarak müthiş zengin ol - muştu. Rifdeki meşhur mücahit Abdülkerime silâh tedarik etmeğe uğraştığı sırada ele geçerek şapa oturmuştur. Hazırun arasında bir hırvat Mebusu ve silik şahsiyetli birkaç Karadağlı vardı. İlmt bir mevzuu konuşur gibi noktai nazarlarını teati ediyorlar; Makedonyayı, Hırvatyayı ve Ka- radağı ne şekilde kurtarmanm mümkün olabileceğini konuşuyor- lardı. Noktai nazarları biribirine hay- li zıttı. Hırvatlarla Karadağlılar, ehaliyi fışkırtmak, ayaklandırıp isyan ettirmek taraftarı idiler. Pa- veliç ile Adamof ise, halkı hare - kete getirmenin aleyhinde idiler, Reylerini “tethiş,, e veriyorlardı. Diyorlardı ki: — 1903 senesinde (319) da 'Türklere ve 1919 da, Sırplara kar- şı halkın hükümete ayaklandırıl - ması tecrübesi yapılmıştır. Fakat bundan elimize bir şey geçmedi. Adlamof'un sözleri hâlâ ku - laklarımda çınlar: — 1903 de Selânik önlerinde Fransızların Gadalkivir gemisini uçuran Makedonya bombası bizim için pek hayırlı olmuştur. Buna nazaran aynı sene zarfında çarpış- malarla isyanlarla elde edilen menfaat hiçtir. Zira, bomba, üze- zimize, bütün dünyanın nazarı dikkatini celbetti. Bu sözleri, hazırunun ekseriye- ti haklı buldu. Sigaralar tellendi - | rildi. Portakal şerbeti içildi, Be - nim gördüğüm ve tanıdığım şu - dur?'Bu adamlar, (Hitler gibi) iç- ki dıışıııınıdır Sarhoşlukları yok- l..llıın denebilir ki, o sıralarda, komitacılar, rollerini oynuyorlar - dı. Avrupalı kibar insanlar gibi görünüyor, Münevver tavrı takmı- yorlardı. Böylelikle, Berlinde, ü - zerlerine dikkati çekmek istiyor - lardı. Kendi memleketlerinde ise, arzettikleri manzara, bambaşka - dıydı. Evet, böyle söylenebilir... Fa - kat, bu hatalı bir mürâhaza olut Zira, kendilerini memleketlerinde de görmek fırsatına'nail oldum. Zagrep'te çok tanmmış bir kazi - nodaydı. Bütün bir geceyi bera « ber geçirdik . Berlindeki gibi yük- sek sesle konuşmuyorlardı. Zira, civar masalarda jandarma zabit « leri oturmakta idi. O akşam, bana, komitacılığın banisi olan Todor A leksandrof'un yüksek meziyetle - rinden bahsettiler. Ve evlerine gir- diğimiz zaman Vessof, Lubonir ismindeki şairlerinin şiirlerini söy- leyip okudular. Kendi tabirleri veçhile, bu şairin bir elinde kalem, ötekinde bomba varmış. Bir kıtası da aklımdadır. Ter- cüme edeyim: Ilık bir yaz akşamı Rüzgâr yelkenleri doldurunca Ve yaldızlı yıldızlarla dolu semada Bir şehap kaydığı zaman, Gönlüm, vatanıma doğru akar... Bu fant dünyanın ötesine gitse de Benim ruhum Zulmeti gene tel'in eder! Bu adamcağız henüz gençti. Sorbon'da talebelik etmişti. Gayet iyi Fransızca bilmekle beraber, Fransadan nefret ediyordu. Zaten bu Fransaya karşı bu siyasi kin, bütün Balkan komitacılarının an'- anesidir, Şairle uzun uzun seya - hatlerde bulunduk, İhtilâl yüzün - den genç yaşında hayatma kanlı surette hatime çekti. Şair vasıtasile gizli içtimalara iştirak ettim. — Meşalelerle köylü kulübelerine girdik.. Otuz kadar insandık. Hazırun köylü kılığında giyinmiş- lerdi. Tütün, kebap, pösteki, lah- na kokan bir oda içinde anlama - dığım lisanda uzun uzun konuş - 'tular. Fakat, isyan, ümit ve müca- dele hislerile kıvrandıklarımı an - lamamak mümkün değildi. Çeteciye sordum: — Meşhur suikastçılarınız bun- lar mı? — Ne münasebet?.. Bunlar, sürümüzdür! kendilerini silâh ka- çakçılığında kullanırız. Lâkin, ha- kiki komitacılar bambaşka man - zara arzederler. Siz, onları iyi gör- dünüz; tanıyorsunuz. Azizim, sui- kastçı, iyice düşünmüş, kararmı vermiş, ne yaptığını bilen bir a - damdır. O, memleketini kurtar « mak azmindedir. Herşeye bazır bir şahsiyettir. Hayatmı öldürme- ğe ve ölmeğe ve böylelikle vatanı yaşatmağa hasretmiştir. — Bu söylediğiniz çeşit adam- ların adedi ne kadardır? — Birkaç yüz kişi.. Esasen bu adet kâfidir. İçimizden biri ölün - ce, yerine geçecek başkası zuhur eder.. Ümdemizin ne olduğumu bi- liyormusunuz? “Ya hürriyet, ya ölüm !,, Bittabit, şimdilik kavuştu- ğumuz ancak ikincisidir. Lâkin, günün,birinde hürriyete kavuşa - cağız, Bu sözleri işidince, yaşadığım © devri unuttum, da romantik a - sırda yaşıyoruz sandım. Mütercimi: (H. — S.)) HABER — Akşam Postası M Göordiyel - - Balkan c ıplomatla (Baş tarafı 1 incide) Mühim beyanatta | sek Cumburiyet abidesine - büyük bulundu Ankara, 28 (Telefonla) — Bul- gar Başvekili M. Gorgiyef Hâki- miyeti Milliye muhabirine beya- natta bulunarak demiştir ki: — Türk ekalliyetlerine tazyik- ler yapılıyor denemez. Çok yazık ki son zmanda Bulgarlar ve Türk- lar tarafından yapılan hâdiselera ler arasında ve bir çoğu zararlı a- damlar tarafından yapılan hâdi « seler kaydedilmiştir. Lâkin insan- lar arasında nerede hâdise yoktur, zararlı adamlar nerede yoktur? Bu mahiyetteki hâdiseler münfe- rit olmasma rağmen Dahiliye Na- zırı Gospodin Midilef bizzat Türk lerin kesif oldukları mmtakayı gezerek vaziyeti tetkik etti. Türk milletinden olan Bulgar vatandaş- ları hakkında her kimden gelirşe gelsin keyfi hareketlere müsama- hakâr olmamaları hususunda Bul- gar hükümeti memurlarına en kat'i ve en şiddetli emirler. verdi. Yakm vakitte Varna havalisinde ki hâdise üzerine hükümetin mü- messili vakit kaybetmeksizin biz- zat köye koştu ve bir Türkün evi- ni yakan maznunların tevkif edi- lerek mahkemeye teslimi hakkın- da emir verdi. Bununla beraber hükümet Türklere karşı olan bu hâdiseleri ve keyfi hareketleri kat'i surette tasvip etmemektedir. Tavuklar (Baş tarafı 1 inci sayıfada) “kuştan insana hastalık geçer!,, diyorlar, Bizim ömrümüz, kanatlı hayvanlar arasında geçmiştir. Pe- derim 102 yaşında, büyük peder 120 yaşında öldü., Herhalde kuş - lardan insana hastalık geçtiği ef - sanedir! Fakat Kanatlı hayvanla- rın birinden ötekine hastalıklar geçmektedir ve bu keyfiyet bugün milli bir mesele halini almıştır. Ge rek hükümetin, gerek mütehassıs- ların dikkatini celbederim.. İbrahim Bey, bize cidden çok ehemmiyetli bir şey söyledi: — Memleketimizin belli başlı mahsuüllerinin biri tavuk ve bilhas- sa yumurtadır. Hattâ Bunları ih - raç bile ediyoruz. Daha da hari - ce çıkarmak niyetindeyiz. Halbu « ki, haber vereyim: Tavuk nesli in- kıraza uğruyor. Trakya tarafında yahut Anadoluda otomobila bine- rek seyahat edin, su kenarlarında sayısız tavuk ölülerine rastlrya - caksınız... Salgın hastalıklar ol - duğunu haber vereyim. Bunun se- bebi tetkik edilmiş midir? Ben, şahsen ettim ve neticeyi bildire » yim: kazlar ve ördekler, kendi yıkandıkları sular çekilince, ta - vukların içmesine mahsus olan su- lara da saldırıyorlar. Oraları pis- liyorlar. Bunu içen tavuklara sal- gmm hastalıkları ârız oluyor; ölüp duruyorlar. Dünyanm başka yer - lerinde, bu cihete dikkat edildiği- ni de biliyorum. Onun için, devlet, tavuk üretilen yerlerle, ördek ve kaz üretilenleri, nizamnamelerle mumtaka mıntaka tefrik etmelidir. İbrahim Beye “Sen kim olu - yorsun da hükümler yürütüyor - sun?,, denemez.. Zira, bir kuş mü- tehassısı nazariyatta istediği ka - dar kuvvetli olsun, elbette pratik « ten yetişme bir insanın de krymeti vardır! Esasen, nazariye de tatbi - kattan çıkmaz mı? İbrahim Beyin babası, Sultan Azizin kuşçu ba- şısı imiş; ve kendi anlatmasmıma nazaran, yüz altına bir “Sart nef« bir çelenk koymuştur. M. Titüleâko, Fransanm Tür - kiye sefiri M. Kamerer tarafından Fransız sefaretinde öğle yemeği - ne çağrılmıştır. Öğleden sonra gene Perapalas oteline gelerek dinlenmiş, akşam saat beşte, Ankaraya hareketin - den evvel, gazetecileri kabul e - derek şu sözleri söylemiştir: “Geçen sene de büyük bir hara- retle karşılandığım memleketi- nizde bulunmaktan dolayr duydu- ğum sevinci söylemeği zait saya- rım, Ârtık kendimi burada ya- bancı hissetmiyorum. İkinci resmi Balkan toplantısı- nn şanlı Türk Cumhuriyeti senei devriyesine tesadüf etmesinden ayrıca mesudum, Türk dostlarım arasında, Türk kalbine olduğu kadar bizim kalbimiz için de aziz olan bir yıldönümü geçirmek fır- satma nail olacağım, Türk Cumhuriyeti tarihi, o ka- dar kahramanlıklarla dolu ve te- rakki fikriyle o derece kaynaşmış- tır ki, herkese, ancak hürmet ve hayranlık duyguları telkineder. Ankara içtimama gelince, ba- zıları Teşrinievvelin on dokuzun- da Belgratta toplandığımız halde kısa bir fasılayla — niçin yeniden toplandığımızın sebebini soruyor- lar, Bunun cevabı gayet basittir. Belgrat içtimaı, Marsilyadaki feci hâdiseler karşısında dostumuz va müttefikimiz bulunan yâslı Yu - goslavyaya bağlılık — duygusiyle yapılmış bir toplantı idi, Belgrat - ta, Yugoslavya ve Fransayı za - limane dağlıyan facianım siyasf neticelerinden başka hiç bir mese- le ile meşgul olmadık. Halbuki Ankara toplantısı Bi- lâkis bir çalışma toplantısıdır. Bu içtimar tehir etmeği isteme- dik, Bunun sebebi de Balkan iti- lâfı gibi sağlam, siyasi bir teşkilâ- tım — indirilen darheye, ne kadar acı olursa olsun — katiyen müte- essir olmıyarak mutat ve. munta- zam surette gidişinde devyam ede- ceğini dünyaya ispat etmek arzu- sudur. ti tepeli kanarya,, satmış, İbrahim Bey, bu kanaryanın eşini göster - diz — Şimdi, fiatı on on iki lira - mm içindedir. Dünyanm yüzünü kaplıyan bu kontenjan usulü bizi mahvetti.. 'Her sene, Mısıra, 4000 kuş gönderirdik. Oradan da ithal ederdik, Daha eskiden Rusya, biz- den senede — 10000 kuş çekerdi. Şimdi, ancak heves neticesi işi yü- rütüyorum.. Her yılın bilânçosu ararla öapamşlor. şaraşısı zararla kapanıyor. Ibrahim Bey diğer tuzak ve ök- seciler, Çamlıca arkalarında elleri boş döndükleri halde kendinin na- sıl olup da kirk- elli kuşla avdet ettiğini anlattı: O, hayvanların “yuht ahvaline,, vakıftır. — Bazıları bizim mesleği is « tihfaf ederler: — “Adam, sen de! kuş,, deyip geçerler!.. Fakat, ka - naryanın ötüşü ruha zevk verir Kuşbaz 2 ve anha menha, ben de, sade bir cins hayanla meşgul değilim ki... Bahsettiğim, tavuklarla da uğra - şıyorum.. Inşallah Eyip Sultana teşrif bu- yurun da orada ne kuşlarım ol « duğuu görürsünüz.. Fakat, ah, rağ- bet yok.. Rağbet yok! BF K CF CARRFA N NFK ARFR CNK GONF KGKDNDKO AAAT GN NN GFD P GA 28 birinci © .- Filhakika Balkan !? H statüsünü tanzime bilecek en iyi çalışma bulmağa çalışryoruz. manda devletlerin “d sebetleriyle müvazi mesi iktiza eden İW". delelerin de tevsii çart — yoruz. Ve nihayet merkezi A Asya arasındaki G mübadelesini .,mrıı-i ile Karadenizden i: yeni münakale yolları şünüyoruz. İşlerimizi bitirdiktef mesele hakkında sizinle " zun görüşeceğiz. Şunu dö deyim ki Ankarada —V" Gazi Mustafa Kemal ve Türk siyasetini idar€ göreceğimden dolayı kâ" nuniyetle doludur. Balkan itilâfmın $ sinde ve Ankara t0P ııuvı“ıkıyohmhdeı ”A | gibi, vaki olup olmadıği tur. M. Titülesko bu suale! — “Balkan itilâfiyle lâf zaten beraber ryof rı ayrı mımtakalarda ayni £ takip ediyorlar. Aral, yaklaşma bir teşriki me! kat birleşme yok.,, miştir. ... J Ankara, 28 — Hu manya hariciye nazırı "— F '$kö ve malyeti büzün n Ankaraya ıılııîqlerdlf a tasyonda — hariciye " ş yefendi, — Ankara riciye — vekâleti umutl ikinci daire şefi, emniyet müdürü beyler dan istikbal edilmişlerdir Hariciye Vekili M. kendilerine tahsis edilen * ile doğruca Ankara telinde kendilerine lan dairelerine gitmişle fir nazır, saat Ilde haric beyefendiyi, 11,30 da Paşa Hazretlerini ve 12 Millet Meclisi Reisi Paşt lerini ziyaret edecektir: Vekili Beyefendi 12,15 kil Paşa Hazretleri 1 M. M. Reisi Paşa Haz J hirde iadei ziyaret b dir, ll yaşınd”. suikastçı * karısı hafifçe 1 itibarla, bu adamıf! a belse kıymak istediği AFW y lar. Hücum eden y Boij )

Bu sayıdan diğer sayfalar: