27 Kasım 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

27 Kasım 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“Türk budunu birl (Baş tarafı 1 incide) rm bir an evvel resmi daireler- den ve kanun karşısında kaldırı- ması inkılâbımıza uygun bir ha- Seket olacaktır. Hükümetiniz böyle bir kanun hazırladı. Yük- sek buzurunuza takdim ediyor. Ricamız, bunun takdimen, terci « han bugünkü ruznameye alınma - sıdır, Meclis heyeti umumiyesinin tasvibi ile kanun ruznameye alı « narak müzakeresine başlanmış ve bu vesile ile söz alan Besim Ata- lay Aksaray): — Ne mutlu size ki çöller ara- sından fışkıran koskoca bir ulusun yasalarmı düzdünüz. Ne mutlu size ki öldü denen bir budunun temel taşlarmı attmız. Kurların görmediği yenmeleri, onları topla- dmiz, tattmız. Gene kurlarm görmediği değişmeleri pek kısa günler içinde 'ş haline getirdiniz, Diye sölediği nutkunu: “.— İnönünün çıplak dağlarm- da bin bir güçlük içerisinde bu de ğişmenin, bu büyük ulusun temel taşını atan Çankayanm yalçın ka- yaları üstünde taş gibi, demir gi- bi örsle bir millet döğen Atatürk'e benden sonsuz saygılar.,, Diyerek bitirmiş ve ileri sürü- İen kanuni teklifi kutlulamıştır. Kanunun heyeti umumiyesi ü- zerindeki bu müzakereden sonra maddelere geçilmiş ve teklif edi- İen kanuna ağa kelimesinin dahil olup olmadığı hakknda sorulan suale Dahiliye encümeni mazbata muharriri Şükrü Bey: - — Kanunun gözettiği mana ve maksat, remokrasiyi kendine mal etmiş-olam Türk milletinin her hangi bir smıf farkmı gösteren | unvanları tamamen yıkmaktır. Binaenaleyh ağa da köylüler ara- sında az çok bir smıfr ifade eden bir unvan olması dolayısiyle bu - nun kaldırılmasına hükümetle be- raber encümen de muvafakat edi- yor, demiştir. Kadı erkek bazı isimlerin İs« met, İffet H'lmet, gibi müşte- rek olduğumu, bunların nasıl a « yırt edileceğini soran Tekirdağ mebusu Celâl Nüri Beye cevap o larak Dahiliye Bakanı Şükrü Ka- ya; buna dair sorulmuş olan sual- leri daha iyi cevap vermiş olmak için kanunun eşbabı mucibesini o- kuyacağını söylemiştir. Kanunu esbabı mucibesi Kanun esbabı mucibesinde şöy- le denilmekte idi: Türk inkılâbınm en açık özeli (vasfı) demokratlık olmasındadır. Demokrasinin temeli ulusal üyeler arasında ne kanunda, ne teşrifatta, ne de muamelede hiç bir fark olmamasıdır. Türk tari - hinin ilk çağlarında milletin fert- leri arasmda hiç bir fark yoktu. Göze görünen mevki ve makam farkları herkesin uhtesine verilen vazifelerden ibaretti ki bu vazife- lerin muhtelif dereceleri arasında ehemmiyet itibariyle fark olsa da vazifenin serefi ve vazifeyi göre- nin haysiyeti noktasmdan hiç bir fark yoktu. O devirde ulus adam- ları yalnız adlarıyla anılır, adla- rının başma hiç bir sıfat ve paye eklenmezdi. İftihar olunan ye - gâne sıfat Türk ulusundan olmak- tı. Bunun en parlak misali Attilâ- nın Romalılara verdiği sade, fakat büyük cevaptır. Orta çağda devlet rejimleri de- işti. Bununla beraber halkçılık mefhumu da eski saflığını ve te- mizliğini kaybetti, insanlar ara- sında esasını kâh dinden, kâh hü- rafelerden, kâh tağallüp, tasal- Tut hırslarından alan farklar hasıl oldu. Busuretle mümtaz smıflar meydana çıktı. Her bir smıf ken dine ve nesline ilâhi, hayali sıfat. lar ve lâkaplar izafesine başladı. Türkler kurunu vüstai cemiyet- lerle temasları arasında bu tesir - lerden kurtulamadı. O da sınıfla” ra ayrılarak millet içerisinde bir hiyerarşi vücuda getirdi ve kendi- #ine halktan üstünlüğünü gösteren fuzuli bir takım lâkaplar ve pa- yeler izafe etti. Ve bu lâkap ve payeleri silinmez bir hak gibi ta- şıdı ve bunları halkı ve hakkı ez- mek için mütemadiyen kullandı. Vakıa bugün Türk inkılâbı ve Cümhuriyeti kanun önünde herke- si müsavi yapmıştır. Bugün hiç bir ferdin lâkabıma ve payesine güvenerek ve sığmarak hiç kim- seden fazla ve üstün hakkı yoktur, yoksa da eski devirlerin arta ka- lan bu lâkaplar ve tabirler kulla - nılmakla ulusal üyeler arasmda eski sınıf ve tefevvuk hatıralarını uyandırmakta, milletin demokra - | tik asil ruhunu rencide etmekte « dir. Bundan başka Türk inkılâ- bını nakıs göstermektedir. İşte bunun içindir ki gelişi gü- zel isimlerin önüne konulan kâh tevkiri, kâh tahkiri, kâh istih- zayi tazammun eden ağa, efen» di, bey, beyefendi, paşa, haz- retleri gibi tabirlerin artık Türk camiası vasıflarından kaldırılması içtimat inkılâbın zaruretlerinden olmuştur, Kununun birinci mad » desi bunu tekit için yazılmıştır. Bununla beraber Türkler, hu- susi muhabere ve muhaverelerin - de bir kimseye ve bir cemaate hi- tap ederken adın önünde gelmek şartiyle erkeğe, ere, yani er kişi- ye bay, kadına da hitap edebilirler. Bu hitaplar öz türkçedir ve Türklerin ilk de « virlerinde kullanılmıştır. Tefev- vuk ve imtiyaz ifade etmez. Di- ğer yabancı memleketlerde her memleketin kendi diliyle adları önünde kullanılan tabirler gibidir. Hususi münasebetlerde, muhabe « re ve muhaverelerde söz ve yazı arasında kullanılması kanuna ve kanunun icap eden esasa aykırı | olmadığı gibi başka memleketler- de kullanılması umumiyetle müte- amil ve mütearif olan âdetin ye- rini de dilimizde tutmuştur. Eskidenberi askerlik bir mes - leki mahsus telâkki edilmekle be- raber son asırda olduğu gibi uuzn ve mütemadi tahsile, terbiyeye, gayet müşkül ve ağır mümarese « ye tabi değildi. Her hangi bir i- rade veya kararla hariçten bir a- | damın bu mesleğin her hangi bir | rütbes'ne alınması caiz görülürdü. Bundan başka maddeten askerlik mesleğine girmesi mümkün olma- yan nüfuzlularm tatmini için as- kerlikte tab'atiyle mevzuubahsi zaruri olan derecelere müvazi üni- formalı sivil rütbeler tesis edil - mişti. Ülema arasmda da ortodoks ve katol'k ruhani teşkilâtından ik- tibas edilen payeler ve dereceler ihdas edilmişti. Türkiye Cümhuriyeti bu rütbe ve payeleri filen ortadan kaldır- mışsa da nihayet bu ilga bir tea- mülden ibarettir. Kanuni müey- yidesi yoktur. İkinci madde bu- hun için konulmuştur. Bayan diye | “muhtelif manalarda HABER — Aleşam | Postası dicle RE takılmıyacak Cümhuriyetin teessüsündenbe- ri imparatorlukta mevcut nişan - lardan hiç biri verilmemiş ve hiç birimiz tarafndan bu nişanların takıldığı görülmemiştir. Ancak buda sırf teamüle müstenittir. Halkımızm gösterdiği fazileti ka- nunen de tekit etmek icabetti. An- cak muharebe meydanlarında ka- zanılmış madalyalar bundan hariç ; olmak icabeder. Bunun için- dir ki kanunun maddelerinde hiç bahsedilmemiştir. Yabancı devletlerin başka ya- bancı devlet tebaasına bir çok 4€- beplerle nişan vermeleri vakidir. Cümhuriyetin o teessüsündenberi Türkler demokrasiye bağlılıkla - rından bü nişanları takmamakta- dırlar. Kanunun son fıkrası veri- len ve badema verilecek olan ya- bancı devlet nişanları taşınma - sını menetmektedir. Bu nişanla- rm takılması eskidende devlet tarafımdan ruhsata tabi idi. Cüm- huriyet idaresi (şimdiye kadar kimseye böyle bir ruhsat verme - miştir. Ancak bazı ahvalde dev- let reislerine ve hükümetlerin Türklere verecekleri nişanları red. etmek mümkün olmıyacağından istenirse bunlarm bir hatıra ola- rak kabul edilebileceği, fakat as- la taşmmayacağı fıkrada gösteril miştir. Kanunlarımızda ve dilimizde büyük inkılâplar yapılırken Türk milletinin ve devletinin en çok e- hemmiyet ve kıymet verdiği ve en çok iftihar ettiği askerlik derece lerine ait ünvanlara da inkılâbm gidişiyle mütenasip karşılıklarını ordumuzun ve erkânımızm evren» sel ve uluslar arası haiz olduğu kudret ve kıymeti de nazarı itiba- ra alarak bulmak zaruridir. Liva, ferik ve müşür rütbelerini ihraz etmiş zevata İisanımzda derece farki (o gözetilmiyerek (alelitlak paşa denmesi bir teamüldü. Bu ünvanı taşıyan pek çok sivil ve hattâ ağa, paşalar olduğu gibi bu ünvan bazı yabancı memleketler- de gelişi güzel bir çok kimselere verilmekte ve iltibasları davet et- mektedir. Halbuki livalık, ferik- Ek, müşürlük her medeni mem- lekette olduğu gibi bizde de çok yüksek bilgi ve büyük fedakârlık- larla kan ve can pahasma kazanıl- mış mevkilerdir. Bu mevkilere sahip olabilmeleri, haiz oldukları beynelmilel kıymeti ifade edebi - lecek bir tabirle anmak, kendileri- ne göstermek mecburiyetinde ol - duğumuz hürmet ve muhabbetin delili ve ifadesi olmalıdır. Binaen- aleyh iltibasa çok yer veren eski zamanlardanberi ve her yerde kullanılan paşa tabiri artık tarihin sayıfala rma bırakılarak bugün Türkiye demokrasisinde kullanılmaması lâzımgelir. Liva, ferik ve mü- şür tabirleri (o yabancı olmaktan sarfınazar bugün bu yüksek rüt- beler sahiplerinin kıymetini bey - nelmilel bir ölçü ile ifade edebile- cek mahiyet ve manada değildir. Onun için dünyanın muhtelif dil lerini konuşan ber medeni mem - lekette olduğu gibi liva ve ferikle- re ve birinci feriklere “General, ve müşürlere “Mareşal,, denmesi zaruri görülmüş ve bu zaruret kanunun maddesiyle teyit edil - miştir, Eski askerT paşalara da Jeneral denecek Ankaradan bildiriliyor: Bugün) günü sormuş Şükrü oveo birliğine | Mecliste lâkap ve ünvanların kal- dırılması (O görüşülürken, Ziya Gevher, Tarık Us, Reşit, (oSırrı (Yozgat) Tahsin (Aydın) söz al- mışlardır. Ziya Gevher General ünvanı - nm milli iş içerisinden (o alınmış rütbe olması lâzım geleciğini, bu- nun evvelki paşalardan ve bilhas- sa bunlardan memleket yıkımın - dan âmil olanlardan esirgenmeği lâzım geleceğini söylemiştir. Buna Şükrü Kaya cevap ver » miş ve demiştir ki: “Türk ordusu bilinmez tarih- ten bugüne kadar hiç bir rejime bakmadan mütcnadiyen (kendi milli şerefini korumuş, O ülkeler kazanmış bir teselsüldür. (Alkış- lar). Binaenaleyh, dün Şipkada muharebe edenle öbürgün Ye- men çöllerinde kanını akıtan ara» sında hiç bir fark olmamak lâ - zımdır. Zaten milli mücadeleden son ra verilen Generallıklar aktiftir. Diğerleri bugün hayatta yaşla- Diğerleri bugün hayatta yaşla» rını başlarını almış ve çekilmiş - lerdir ve yahut ta bir köşede o - turmakta bulunan ibtiyarlardır. Vaktiyle memleketlerine güzel hizmetler yapan bu adamlardan bü güzel ünvanın esirgenmesi zan- nederim ki, demokrasi prensipi » mize uymaz. Her yerde olduğu gibi mütekaitlere generallere kul- landıkları rütbeleri (o vermeklâ - zımdır. Çünkü vaktiyle impara - torluk zamanında rütbe kazanan aktif paşalarımız da vardır. Bun- lara bu ünvanları vermezsek bir takım #tibaslara mahal vermiş j oluruz. Binaenaleyh bunlara da gene - ral denilmesine müsaade etmeniz muvafıktır, Çünkü bizim ordumuz. şerefli (o bir teselsül halindedir. Bunlara bu ünvanı vermemek in- safsızlık olur, Ziya Gevher (Çanakkale) söz- leriyle, memleket için kan “dök - müş, hizmet etmiş olan'ara gene- rallik verilmemesini (değil, ta Abdülhamit zamanından beri bu daşınm ecnebilerin verecekleri ünvanı taşımakta olan insanların bu işe karıştırılmasını gözettiğini söylemiş, Şükrü Kaya da demiş - tir kiz “Arkadaşımın dediği tıpkı be- nim anladığım gibi de olsa arka- daşımın inkılâba, Cümhuriyete olan merbutiyetini ve hassasiyeti” ni göstermiş olacaktır, Anılmağa lüzum yoktur. Dedi- ği şekilde olursa bir çok iddiala » ra yol açılır, bu rütbe haklı olarak mı verilmiştir? Haksız olarak mı verilmiştir? Diye bir mesele çı « kar ve işin içinden çıkılmaz, muh- telif makamlardan muhtelif ka - rarlar almak lâzım. gelecektir. Biz bunu böyle tesbit ettik. Zaten sivillere £ paşalık ünvanı taşımak yasaktır. Askerlerden de tardedilenler vardır. Bunlarda işin içinde yoktur, fakat bugün çimizde bulunan ve Cümhuriyet bütçesinden tekaüdiye almakta o- lan generaller (o varsa bunlar bü ünvana hakikaten kespi liyakat etmişlerdir. & Bunları bu haktan mahrum etmemek lâzımdır. Tark Us'un düşünceleri Tarık Us (Giresun) da resmi yerlerde bay, bayın gibi kelime - lerin resmi olan yerlerde kullanıl» masında ne gibi m hzur görüldü- Kaya buna 27 İkinci teşrin 1984 4 kavuştu da: Türk Kanunlarında, rinde, mahkeme huzurlarınd iânlarda, Türklerin böyle > taşımasını demokrasi ve Ci riyet prensiplerimizle kabili görmedik. Bugünkü Cüm! prensipleri bizce kendi ruhi e letimizle kabili tevfik göl Fekat teamül icabı olarak ün lerine ıttıba etmek için hakiks bir kelime kullanmak lâzım yorsa tanımıyan bir zatı $8' mak lâzım geliyorsa, başka ka sesler çıkarmadan ise b8Y limesi kullan'labiecek. Harice gelince, yabancı me leketlere gittiğimiz zaman an görü yoruz ki, bazı yerlerde gore mösyö, mister, kiryos, seydi tabirler kullamılır. Bunları geni mek elimizde değildir.” Şükrü Kaya ecnebi nişan! için de: g “Bilmem dikkat ettiniz”. demiştir. Reddi ogünkü y nezaketine manidir. Meself yere gidilmiş bir camia & haa da diğer murahhasalara vürtii tıra olmak üzere birer nişan lirken ben almam denemez. Bir müddet hatıra olarak s8” Biz bu kaydi (O bunu düşün koyduk. Bu haller olabilir. © çenlerde bir arkadaşımızm bs dan geçmişti. Almamazlık ol” Almamazlık onun hatırı demektir. Bu gibi işleri bilba*') ekiler için mühimdir. Eğer n kaldırırsanız başka bir şey v€ ler ki, kanunda yeri bulunma” Şükrü Kaya bunun ne olabi ceği sunline det 1 “Hediye verirler, hatıra di cevap vermiştir. Ziya Gevher (Çanakkale) tira olarak saklamakla n arasında bir fark oyktur. Bizdi şan almanın kanunla memnu" duğu bilindikten sonra kimse şan vermez. demiştir. Tarık Us (Giresun) haric€ dildiği zaman bir Türk vatandi nın ecnebilerin verecekleri lâkabını kabul edip edemiye©f | İerini sormuş ve nian meselş€$i de Ziya Gevher (Çanakkale) fikirlerine iştirak eylediğini lemiştir. Tahsin (Aydm) bu gibi cek nişanların hatıra olarak | ması mütaleasında bulundu. bayın kelimelerini kullanma” susunda ileri sürülen mütali yerinde olduğunu söyliyeri kümetin teklifinin kabulüni di, Hatiplerin nişan mesele” sözlerine Dahiliye Bakanın” vabr da şu olmutşur: yet : “Alan adamın vaziyeti, ye siyeti itibariyle bir 2 aman bur olursa reddetmemek a Hariçte bulunacak memur, gif bu gibi vaziyetlerde korumsk belgeli l s “ i konulmuş bir şeydir. yüksek meelisiniz hâkimdi” Hafız, hacı, hodi. denmiyecek Bundan sonra kan ci maddesine ağa, haci fız kelimelerinin konm8* peki daki takrirler reye kanar de edilmiş, başka mel a verilecek e diki hakkımdaki takrir red Milli müdafaa ene cü madde üzerinde 19 mış, sonra kanun heyeti ce kabul edilmiştir. ümen kiki çe e

Bu sayıdan diğer sayfalar: