27 Kasım 1934 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 1

27 Kasım 1934 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 1
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Dış memleketlere gönderile- cek Yumurtalar bugünden iti- baren kontrol heyeti tarafın- dan muayene edilecek. FLATI 5 KURUŞTUR. Öz türkçe yazı örnekleri Sağlık, kutluluk Sağlığın bulunmadığı yerde kut- İnluk barmamaz! Tut ki Karun kadar zenginsin: ler dolusu altının, saray büyük- İğünde evin var; tavlanda soy *0Y atların kişner, yaylânda boy boy davarlarm otlar; diyelim ki #iydiğin gömlek bürümcükten örül- Dis, eğim döşek ipekten işlen- Boğazından aşağı sine sine tek bir lokma geçemiyecek olduktan son- TA O altınlar neye yarar? Kötürüm gibi bir odaya çeki lecek olduktan sonra o sarayı'ne sm? Üstüne binip koşturamayacağın tavlanda oynamasından, yü Rünü dokutup arkana giyemeye- “eğin davarların yaylanda otlama- *mdan sana ne? Gövdeni ateş gibi yakan bürüm- gömleğin çul hırkadan, sırtna gibi batan ipek döşeğin ku- Yu tahtadan ne ayırdı var? Şimdi sen diyeceksin ki her yo- bitime, her varlığın tonu e bir ölüme çıkacak olduktan Yonra sağlık kaygusiyle neden gön- aş üzeyim? Bu yol ne de olsa bir Şün bitecek, bu ölüm ne de yapsak Dir gün gelecek değil mi? “Ancak ben de dönüp sana derim i yol bitecek diye yolculuktan, ö- gelecek diye yaşamaktan vaz ii geçmeliyiz? Dirimin değeri Mutup kendimizi, gözü kapalı, ii kucağıma atmak doğru olur- savaş sonunun çocukları Klik, sağlıkta değil, zengin- likte bulurlar. Yeryüzünde yalnız Paraya inanan, yalnız para için ya- $ayan bu çocuklara göre sağlık, dinçlik, ululuk, kutluluk hep para- dadır. Onlar bu çarpık görüşe, bu Sapraşık düşünüşe saplandıkları i- Şindir ki sağlıklarmı bir çocuk sav- ğıyle yiyip bitiriyorlar ve liğin borçlarını akmanlığa ö- detiyorlar... Ancak kimin kime ne demeğe yü- Zü var ki? Biz de o çağda öyle değil Miydik 7 Acum kuruldu kurula Mia; > lap bu düsen: vergi Yaptığı bilmiyor, ak- ık © bildiğini yapamıyor. Gençlikte gemsizlik, akmanlıkta “msiz| Bilmeliyiz ki yıldırım çar. Pan kof bir ağaç gövdesi ne ise &ılız bir çift bacak üstünde duran dermansız bir adam gövdesi de o- « Kuru bir boydan boş bir gös- iksiz bini- ü soy at vi ba. Sen ta güçsüz gövdeleri “geç fırlatıp savurur. sağlam ol, öyle gürbüz yü- *ü ki; bastığın yer titresin! İsmail Müştak MAYAKON Soyadı için Güzel örnekler RA 26. AA. — Türk Dik Brüşimrma kamunun “ soyadları, baldanda bulduğu k Zr ilânci ai rl EFE pi Alp Tekin, Alp Yürük, -—, Altan j iF | i ; İ Angay, Angış Han, Apak Bi- j İ Aloftekin, Alu, Almak, Alına Alıncak, Alka, Alka Evli, Ala- Alla, Alpagu, Alp Argun, Ars- Akay, Altın Arız Aka, Altınay Altın Saba -ka-, Altmış Kara, Al- Altuboga, Ultum “kar, Altun Bei mbiz -ka-, Altımhan, Altun Ka ", Me amlaş, Altun Terim, Alyu, A- e » Apa Tarkan, Apuhan, Ara ME ami, Arda, Arga “ka, Doğan, Haş Argun hk "» Argunşah, Arıbasunı, Arih Bo- #İFE Fr bi yanlarında -ka. in adıdır yazılı adlar Sahip ve apar : Siirt Meb'usu MAHMUT 9 uncu sene No. 3162 Mediste Büyük Bir Gün Sınıf farkını gösteren ünvanlar yıkıldı SALI 27 T.SANI 1934 Hududu geçmek istiyen Arnavutlarla Yunan hudut muhafızları arasında müsade- me olduğu bildirilmektedir. Adın önüne gelmek şartiyle er kişiye “Bay,, kadına da “Bayan,, denecek “İnönünün çıplak dağlarında bin bir güçlük içerisinde bu degişmenin, bu büyük ulusun temel taşını atan Çankayanın yalçın kayaları üstünde taş gibi, demir gibi örsle bir millet döğen ATATÜRK'e sonsuz saygılar...,, ANKARA, 26 (A.A.) — Başkan Büyük Millet Meclisi bugün büyük günlerinden birini daha yaşadı. Top - iye Bakanı Şükrü Kaya hüküme timizin büyük inkılâbımıza uygun bır değerde olarak lâkap ve ünvanlırn kaldırılması için teklif ettiği kanun lâ yihasınm müzakeresini şu sözlerle is- temiştir: Şükrü Kaya Beyin sözleri “Arkadaşlar, eski devirlerden kal mın bugün demokrasi esasma uymıyan bazı lâkaplar, rütbeler, ni- ergolerden ve kanun kar sısında kaldırılması inkılâbımıza uy- gun bir hareket olacaktır. Hükümet mız böyle bir kanun hazırladı. Yük - sek huzurunuza takdim ediyor. Rica- mız bunun takdimen, tercihan bugün» kü ruznameye alımmasıdır.,, Ne mutla Meclis heyeti umumiyesinin tasvibi ile kanım ruznameye almarak müz. keresine başlanmış ve bu vesile ile söz alan Besim Atalay (Aksaray) : — Ne mutlu size ki çöller arasın - dan fışkıran koskoca ulusun yasaları nı düzdünüz. Ne mutlu size ki öldü denen bir budunun temel taşlarını attı Biz. gö iği ye , o nurları topladınız. Tattmız. Gene kur iği değişmeleri yek kısa de iş haline getirdiniz di - ününün çıplak dağlarında bin ik içerisinde bu değişmenin, bu büyüh ulusun temel taşını atan Çan kayanın yalçın kayalrı üstünde taş gi üi, demir gibi örsle bir millet döğen Atatürk'e benden sonsuz saygılar.,, Diyerek bitirmiş ve ileri sürülen ka nüni teklifi kutlulamıştır. Sınıf farkı yok Kanunun heyeti umumiyesi üzerin deki bu müzakereden sonra madde - Nansi'deki Tedrisat Birliği Konferansında Suat Beyin çok mühim bir nutku Türkiyenin dış sıyasası esas itibariyle rea- listtir, Mi severdir NANSI, 26 (A. A.) — Tedrisat birli- ği tarafından verilen konferansa başkan- hk eden Türkiye Büyük Elçisi Suat Bey, Kemal “Atatürk” ön Türk milletinin yar dımı ile, işitilmemiş derecede geniş bir sosyal inkılâp yapmış, bütün bir milletin ruhumu, zihniyetini, ahlâk ve âdatının (Devamı 5 inci sahifede) Mecliste söz söyleyenler Bay Hasan Fehmi, İç işler bakanı Bay Şükrü Kaya ve Bay Besim Atalay ANKARA, 26 ( Telefonla ) — Hükümet, ruhani şahısların ruhani kisvelerini ma- betlerden maada yerlerde giymemeleri hakkında bugün meclise bir kanun lâyi- hası vermiştir. Lâyiha perşembe günü mecliste görüşülecektir. lere geçilmiş ve teklif edilen kanuna ağa kelimesinin dahil olup olmadığı hakkında sorulan suale Dahiliye encü- #peni mazbata muharriri Şükrü Bey, kanunun gözettiği mana ve maksat de mokrasiyi kendine maletmiş olan Türk Milletinin herhangi bir amıf farkını gösteren ünvanları tamamen yıkma- sıdır. Binaenaleyh ağa da köylüler a rasında azçok bir sınfı ifade eden bir ünvan olması dolayısile bunun kaldı- rılmasma hükümetle beraber encümea de muvafakat ediyor demiştir. Kadın erkek bazı isimlerin İsmet, M. Flandin İifet, Hikmet gibi müşterek olduğunu bunların nasıl aymt edileceğini soran Tekitdağı mebusu Celâl Nuri Beye ce olarak Dahiliye Bakanı Şükrü Ka i en olan sualleri da için kanu- üne ölse okuyacağını söy lemiştir. İnkılâbın özeli... Kanunun esbabı mucibesinde şöyle denilmekte idi: Türk inkılâbımn en açık (özeli) vasfı demokratik olmasındadır. De - mokrasinin temeli ulusal üyeler ara - Tevfik Rüştü Bey Tevfik Rüştü B. ve Mösyö Titulesko Parise gittiler Orada muhtelif siyasi meseleler etrafın da M. Laval ve Flandin ile konuşacaklar Bu meyanda Cenubu Şarki avrupasının ve Macil ristanın Milletler cemiyetine verdiği muhtıra |“ hakkında da konuşmaları ihtimal dahilindedir yemeleri laa üye ür Eheim Sarre meselesi ile uğraşacak olan Ulus- lar Cemiyeti toplantısı için Cenevreye geleceklerdir. Uluslar Cemiyeti konsey | da Macaristanm kabulü yabut bu müzakerelerin 21 kânu- musani 1935 e bırakılmasına karar vere» çektir. çusvnlerya Harisiya Bakanı M. Yer. miş ve kendisile Yugoslavya görüşmüştür. Bu muhtara, elli yaya kadar olup içimde bir çak Cotağraf- lar ve belgeler vardır. Rusya ile Fransa ozlaşması PARIS, 26 (A. A.) — Ocuvre gazete- si, Rusya ile Fesnsa arasında bir ittifak bulunduğuna dair olan haberleri tekzip ederek “bir Fransız - Rus anlaşması var. dir, faka tüfek yoktur. demekte ve Pe- sis - Moskova hükümetlerinin emniyeti ea Gini Seşkle iF İMES (Devamı 5 inci. sahifede) sında ne kanımda, ne teşrifatta, ne de Ewamelede hiç bir fark olmamasıdır. Türk tarihinin ilk çağlarında milletin fertleri arasnda hiç bir fark yoktu Göze görünen mevki ve makam fark ları herkesin uhdesine verilen vazite- lerden ibaretti ki bu vazifelerin muh telif dereceleri arasında ehemmiyet iti barile fark olsa da vazifenin şerefi ve vazifeyi görenin haysiyeti noklasın - dan hiç bir fark yoktu. O devirde ulus adamları yalnız atlariyle l rının başma hiç bir sıfat ve İenmezdi. İftihar olunan yegâne 8 Türk ulusundan olmaktı. Bunun en par Jak misali Atilânın Romalılara ver - diği sade fakat büyük cevaptır. Orta çağda Orta çağda, devlet rejimleri değişti, bununla bereber balkçılık mefhumu da eski saflığmı ve temizliğini o kaybetti. Insanlar esasım kâh dinden, kâh hürefelerden, kâh tagallüp, tasallut hırs larından olan farklar hâsıl oldu. Bu su- bir hak gibi taşıdı ve bunları | halkı ve haklı ezmek için mütemadiyen kullandı. Vaka bugün Türk inkılâbı ve cumhu- (Devamı $ inci ede) Elektrik Tesisatçılığı Nafia şirketler baş- müfetttişliğinde imtihan yapılıyor Diplomasız olanlar evler- de tesisat yapamıyacaklar Elektrik teması eker gibi tehlikeler doğur maktadır. Bu sebeple Nafıa Şirketler Va öşliği elektrik tesisatçılığı yapan başlamıştır. Başmüfettiş bin Bey dün bu mesele hakkında sordu- ğumuz suale cevap olarak şu izahalı ver- miştir: — Elektrik tesinatçılığını bu zamanım (Devamı Sinci sahifede) 24318, Yazı işleri müdürü : 24318, e Marbün: 25310, Siyasi isil eezliiz Yaromlsa Eriğine Karlie Cemiyeti Umumi Kâtipliğine verilen şikâyet mektubunun metnini dünkü posta ile gelen gazetelerde okuduk. Önce telgraf ajanslarının bir hülâsa sını bildirdiği bu notanm metnini oku: duktan sonra Yugoslavya ile Macari tan arasında tebarüz eden şümul ve ehemmiyeti daha i i Şılmaktadır. Nota vekarlı bir dil ile ya- zılmıştır. Ancak ithamlar çok ağırdır. Bir yerinde; “y: Macar memurlarının mesuliyetini âşi- kâr olarak göstermektedir.,, deniliyor. Yugoslav hükümetinin, bu ithamla- rı, gene umumi kâtipl lan konsey içtimaıda meselenin mü- zakeresine başlanmcaya kadar da meşredilmiyeceği anlaşılmaktadır. Yugoslavya tarafından yapılan bu ithamların Budapeştede derin akisler İ bıraktığı bildiriliyor. Macar Hariciye Nazırı M. Eckhart Yugoslav notasmı “beynelmilel terör” tabirile tavsif et- miştir. Ancak gerek Macar hükümeti ve gerek Macar gazeteleri, davanm en kısa bir zamanda Milletler Cemi- yeti tarafmdan tetkik edilmesini ta- lp etmektedirler. Binaenaleyh her iki devletin de yekdiğeri hakkında kullandıkları sözler ağır olmakla be- raber, Kral Aleksandr'ı feci katli ile alâkadar vaziyetin tenevvür etmesi a- lâkadarlar tarafından istenilmektedir. Mesele Milletler Cemiyetine intikal ettikten sonra artık bu yüzden dünya sulhü için bir tehlike olmadığı söyle- nebilir. Dünya efkârı umumiyesinin Milletler Cemiyetinden beklediği 47, meseleye ciddiyetile mütenasip bir e hemmiyet atfederek tetkikatı derin- İeştirmesinden ibarettir. Hiç değilse meselenin Milletler Ce- miyetinde tetkik ve müzakere edilme- si bir müddet süreceğinden bunun da vaziyet üzerinde tesiri inkâr kabul et- mez. Çünkü bu gibi hâd hâdiseleri bazan zaman en mülâyim surette hal- etmiştir. Tarihte bunu ve aksini isbat edecek birçok misaller vardır. Hattâ denilebilir ki umumi harpte bazı sulh- lerin istedikleri müzakere müh- Yeti elde edilmiş olsaydı, belki vaziyet dekişebilirdi. Şimdi meselenin esasını bir tarafa bırakarak bundan doğan ve çok şö- mullü olduğuna şüphe bulunmayan diğer bir safhasını ortaya atmak is- teriz ki o da siyasi mülteciliğin hukuk ve vazifesi meselesidir. Filhakika si- yasi mülteciler hür memleketlerde dalma kendilerine misafirperverlik, hattâ bazan muhabbet ve yefket 6 görmüşlerdir. Türk tarihi bunun sallerile doludur ve devletimizin siya. si mültecileri korumak davasile harbi bile göze aldırdığı vâkidir. Ancak si- yasi mülteciler sığındıkları memleke- ün kanunlarında ne kadar hak bulur. larsa, o kadar da vazife ile mükellef oldukları unutmamalıdırlar., Mir firperverliği suiistimal sığın dığı memleketin şelkatinden istifade ederek kendi memleketine veya her- hangi ecnebi memlekete karşı kun- dakçılık teşkilâtı yapmamak, mülteci- liği ilk vazifesidir. Bu vazifeye ler, devletler arasmda bazan umumi mesine , 2 olabilirler. Bu dakika- dan itibaren de baklarını kaybetmiş ©- turlar. Gerçi hukuku düvelde buna karşı bazı hükümler ee de zihniyetine göre tesbit edi O zaman bu hükümleri tesbit e- karşılarmda yalnız fi- kir ve kalemle mücadele eden siyasi mekizle görüyorlardı. Bugün buna be- del tabanca ve bomba vesnitine mü- racaat ediliyor. Eskiden postahaneler- le propaganda vesikaları geçirilirken; şimdi hudutlardan silâh kaçırılıyor. Bu keyfiyet, memleketlerin yalnız si- yasi asayişini değil, idari inzibatını da bozan bir bidattir. inaenaleyh hü- kümlerin zamanla değişmesi kaidei ©- sasiyesine göre, siyasi mültecilik evsa» fan ve bunlara karşı ittihaz edilecek tetbirlerin de yeni şartlara göre yeni- den tesbiti bir zaruret halini alır. Devletler ellerinde mevcut vesait ile en azılı bir mülteciyi bile ne kendi memleketinde ne de geldiği memleket için zararlı olmıyacak bir vaziyete ge- trmek imkânma her zaman maliktir ler. Bu imkân temin edildikten sonr en azılı bir siyasi mülteci ile en kuv vetli bir fikir propagandacısı dahil ve harici asayiş noktasmdan müsavi olur. Bu mülâhazalar siyasi mülteci- lere karşı devletlerin harici münase- betlerini halelden kurtaracak büküm- ler altıma almaları günün ehemmiyet- bir ikinci si ortaya çe .. Yahut çıkmak istese de oldu- ğu yerde boğulur kalır. Milletler Cemiyeti Yugoslavyanm rotasını ve Macarların cevabını tetkik ederken, bütün milletlere beynelmilel asayişin teminini mi keffil tetbirlere önayak olacak olur meselenin esasına olduğu kadar mi'- etlerin müstakbel emniyetlerine de hizmet edici bir iş görmüş olur. Ahmet Şükrü ESMER

Bu sayıdan diğer sayfalar: