21 Aralık 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 4

21 Aralık 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

5v 4 ÜYÜK DENIİZ ROMANI | —| Şahin Yavrusu — I Yazan: Kadir Can Wo.32 Eski deniz kurdu, şimdi kap- tana uşaklık yapıyordu — Ulan Karlo!... Göreyim seni!| Bu akşam muhterem misafirimiz Venedikli kahraman mülâzim Pa- olinoyu ağırlamak isterim. — Bize iki kişilik yemek ve şarap hazır- lal... Hani, Kıbrısdan - ayrılırken ufak bir fıçı almıştık ya, ondaki şaraptan siftah yapalım!... Otuz senelik, demişlerdi. Her halde ya- lan olmasa gerek... — Emredersiniz Sinyor!... Her zaman olduğu gibi bu sefer de e- fendimizin hoşuna gitmeyi en bü- yük saadet sayarım!... — Bilirim, bilirim!... Eğer bu sefer de hoşuma gidersen Vene- dikte sana tamam bir tane düka altımı var.. Onunla, hani bilirsin ya, Sen Anjelo köprüsünün ileri- sindeki evlere gidersin, bolbol eğ- lenir, bu yolculukların acısını çı- ,karırsın!... — Teşekkür ederim sinyor!... — Oradakiler, parayı görünce senin de Donjun kadar yakışıklı ol duğunu söylerler amma, sakın al- danma!... Sen Anjelo köprüsünün ileri- sindeki evlerde o zamanlar orta malı kadınlar otururlardı ve orası her gece sabahlara kadar sarhoş sesleriyle, düello eden, birbirini boğazlıyan her çeşit serserilerin gürültüleriyle çalkanırdı. Karlo yirmi sene Venedik harp gemilerinde askerlik etmiş, bu za- manlarda bir ayağı topal olmuş, yüzü çeteleye dönmüş, bir omuzu epeyce derin kesilerek böyle kan- 'bur kalmıştı. $imdi o ski deniz kurdu, bu kü- çük tüccar gemisinde, kaptanın uşaklığını yapıyordu. Mülâzım Paolino ikinci kapta- nın kamarasında yatâğa uzanmış- tı. Fakat uyumuyordu. Kamara- nm her tarafına uzun uzun bakı- yor, tek penceresi, bölmelerin ya- prlışmı, hele geminin asıl teknesi- ni dikkatle gözden geçiri: u. Kendi kendine şöyle düşünü- yordu: — Geminin bordasında bazı ufak değişiklikler yapılsa, oralara bir kaç tane top konsa, güzel bir harp gemisi olur... Baştan ayağa kadar silâhlı yüz kadar acar yol- daşla denize açıldın mı, hiç kork- ma!... Her gördüğün geminin üs- tüne şahin gibi atıl!... Gözlerini yarı yarıya yumdu ve bu tatlr hülyalarla yarı sarhoş, bir kaç zaman kımıldamadan durdu. Şimdi gelecek günleri düşün- mektlen vazgeçmiş, eski günleri hatırlamağa başlamıştı. Yedi kor- sanla Venedikden kaçmaları, Dal- maçya sahillerinde bir korsan ge- misi tarafından kovalanmaları, sa hile çıkmaları, ormanlar, yalçın | kayalar ve nihayet oduncuya rast- | lamaları, birer birer gözünün ö- nünden geçti. Yedi arkadaşıyle beraber Hir- vat köylülerine ne güzel bir dayak atmıştı ya!... Yanek denilen ser- sem tilkinin halini düşündükçe ka- tıda katıla gülmek istiyordu. O sı- rada Meıit&ye rastlamışlardı. Bu aslan yürekli Türk beyi onlara çok saygı göstermişti, Yedi kürek kaçkını ile bu genç reisi yanma almış, giydirmiş, kuşatmış, sipahi yapmıştr. Sonra Zara üzerine yap- | tığı hücumda ve bu yaman kalenin | Kkuşatılmasında onlardan çok fay- | da görmüştü. Mezit Beyin projesi başkaydı. O Zarayrı ele geçirdikten sonra bir donanma yapmak, bunun başına Ali reisle arkadaşlarını geçirmek, © civarda ara sıra görünen Vene- lik korsan gemilerini yok etmek sonra da zengin İtalyan sahilleri- ne akmlar yapmaktı. Dalmaçya sahilleri çok girintili çıkmtılr - ve kayalık olduğu için bu işlere çok yarardı. Fakat evdeki pazar çarşıya uy- mamıştı. Zara kalesi denizden bol bol yardımcı kuvvetler aklığı için u- zun zaman bir türlü zaptolunama- mıştı. Ali Reisle Kara Yusuf, küçük Hüseyin ve arkadaşları, Mezit Be- yin ülküsü uğruna canla başla ça- lışryorlardı. Çünkü Inebahtı'ya dö nerlerse oradaki beyden yardım görüp görmiycekleri belli değil- di, Halbuki Mezit, mert bir adam- dı. Parası çoktu ve dediğini her- halde yapıyordu. Fakat Zaraya yaprlan son hü- cumda Mezit Bey ağırca yaralan- dı, Kara Yusufla küçük Hüseyin de yaralıydılar. Ordu geri çekildi. Kış bastırmıştı, Ali reis yaralıları brrakıp gidemezdi. Bu halde sü- rüklemek te mümkün değildi. Ça- resiz orada bekledi. Yaraları geçtikten sonra da Mezit Bey brrakmadı. Bahara yeni bir hücum yapacağını ve o zaman kaleyi kuşatmadan evvel limanı kapayacağını, imdat gelmesi için çare arayacağını söylüyordu. Bahar geldi. Ansızın gelen bir emirle ikinci vezir Pertev Paşa kumandasında kırk bin kişilik bir suvari ordusu- nun ÂAvusturya içlerine akın yapa- cağı, Mezit Beyin de hemen Bel- grat'a gelemesi bildirilmişti. Mezit Bey bu sefer de bizim yoldaşları Macaristan ovalarına sürüklemek istemişti. Fakat sabrı kalmıyan Ali Reisle Kara Yusuf ve küçük Hüseyinle iki arkadar bir sabah erkenden atlarına bin- mişler, İnebahtı'ya dönmek için yola çıkmışlardı. Dalmaçya, Karadağ, Arnavut- luk sahillerini boydan boya geç- mek için t#m bir sene yol yürü- mek lâzım gelmişti. Üstelik Inebahtı Beyi Hamza Bey orların yüzlerine bile bakma- mıştı. Ne büyük emeller peşinde koşarken şimdi ekmek derdine düşmüşlerdi. Şahin Reis zamanın- dal:i bol yağmalara, şerefli savaş- lara hasret çeken bir kaç leventle beraber kayıkcılık yapıyorlrdı. Ah, bir gemileri olsa!... Değil buralarda dolaşmak, doğrudan doğruya Venedik sahillerine sal- drracaklar, Ducelerin saraylarını başlarma yıkacaklardı. Limanda demirli duran kadır- galardan birini kaçırmak istedi- ler. Fakat bu gemilerin hiç birinde ne sağlam bir ip ne de yelken kal- mıştı. Daha büyük bir balıkçı ka- yığı edinerek korsanlığa başlama- yı düşündüler, fakat koca Vene- dik kalyonlarına, yüksek bordalı kâfir gemilerine, onların ateş ve yıldırım saçan toplarma karşı dur- mak kolay değildi. En sonra işlerine yarayacak bir gemi bulabilmek icin kurnazlıktan başka çare bulamadılar. (Devamı var) Prati Kayat Bilgisi zaklıl ve tercüme hakkı mahfuzdur Yazan: M. Gayur Boksta antrenman — — Sabahleyin saat dokuza doğru hafif bir kahvaltı yaplıktan sonra bir geniş panlalon ve yün bir mayo giyilir. Ve seri adımla on kilemetrelik bir yürüyüş yapılır. Bu yürüyüş esnasında seksen A yüz metre kadar koşmalı, bin ilâ bin beş yüz metre kadar da jimnastik adımı He yürümelidir. Yürüyüşten sonra bir duş yapmalı, vücudunu masaj yaptırmalı. Üğle ye- meğini yedikten Sonra saat üçe kadar dinlenmelidir. Sonra — antrenmanın ikinci kısmtı başlar. Bacaklar çıplak ve göğde yalnız bir ince mayo ile örtülü olduğu halde ar- ka Üstü yatılır; eller ense arkasına konur göğde bacaklar kımıldamadan kaldırılarak oturma yaziyetine getiri- lir. Bu hareket kırk defa kadar yapıl> malıdır. Sonra bitişmiş bacakları göğ- de yerden kımıldamadan kırk defa kadar amudi kaldırıp indirmelidir. Bu suretle mide adaleleri ekzersis yaptıktan sonra on dakika kadar pön- şin bol ve on dakika kadar pönşin bağg ile talim yapılır. Sonra on beş dakika kadar ip atlanır. İp atlandıktan sonra her Taunda başkasile olmak üzere beş altı raund- luk müsarca yapılır, Antrenmanda hızlı varmamalı ancak yerinde ve sür- atle vurmağa dikkat etmelidir. Antre- nörün de hızlı vurmaması şartlır. Antrenman bitince bir duş daha ya- prlrr bir yatağa uzanarak masaj yap * tırılır. Masaj için ehline müracaat et- mek şartlır. Gıda mesclesinde fazla ekmek ve fer küllü sebze yememeli kızarmış eti çok yemeli şarap ve ispirtolu içki kulla - nılmamalıdır. Boks maçr — Bir boks —müsareası her biri nmalör e acemiler için fit da kikalık; ustalar için üç & ıkikalık ra - undlardan mürekkeptir. Her raund a“ yasında bir dükika istirahat vardır. Istirahat esnasında boksör oturtul- malr, yelpazelenmeli, masaj yapılma- H, kan akıyorsa durdurmalı, ağzını soğuk su veya limonla gargara ettir- melidir. Hiç bir vakit şarap veya ispir tolu madde verilmemelidir. Nakaut olursa bol hava alacak su> rette yelpazelemeli, Yüze su dökerek teneffüsü kolaylaştırmalı, şakaklar sirke veya ispirto ile oğulmalıdır. Hlk raundlarda boksör kendini müdafaa eder ve rakibinin oyunlarını tetkik & der. Eğer boksör zayıf olduğunu xö- rürse solla taarruzlarr durdurmağa ve hacaklarım idare ederek darbeler: den sakınmağa bakar. Müsareca esna- sında hiddetlenmemelidir. Sonra iti - dali dem kaybolur. Elleri pek kuvvet- Ji olmıyan boksör tercihen göğüse vur malı ve mideye indirdiği bir darbe ile nakaund yapmağa çulışmalıdır. Boksör sınıfları: Boks maçlarımda müsarea edeceklerin bünyece birbirin den çok farklı olması münasip ola: maz. Bunun için boksörler siklet iti « barı ile bir takım amıflara ayrılmış - tır, Başlıca sınıflar şunlardır: Sinek siklet: 50750 kilo. Horoz siklet 50,750 kilodan 53,500 kiloya kadar; tüy sik - Tet 53,500 kilodan 57.100 kiloya kadar; hafif siklet 57.100 kilodan 61400 kilo- ya kadar; yarı orta siklet 61,100 kilo- dan 66,700 kilaya kadar; orta siklet 65,700 kilodan 72,950 kiloya kadar; yarı ağır siklet 72,950 kilodan - 79.275 kiloya kadar; ağır siklet 79,275 kilo - dan yukarı. Boks nizamnamesi: Beynelmilel bir boks nizamnamesi henüz tesbit edil - memiştir. Boks yapılan her memleke- tin kendine göre bir nizamnamesi var dır. Bazı memleketlerde yerine göre nizamnamede tadilât yapıldığı da gö- rülüyor. Pratik noktai nazardan hok- gun başlıca maddeleri öon doküzüncü Asrım meşhur sporcularmdan Marki Kenaböri tarafından tesbit edilmiştir. Maamafih nizamnante pek noksan ol- duğundan hir cok defalar ademi ria> yet mecburiyeti hasıl olmaktadır. (Devamr vary : l ka Gündüz I — İkinciyi de yaptınız mı? — Her üç günde bir üç iğne ol- mıyacak mıydı? Yoksa iki günde birdi de biz mi şaşırdık! — Ey, sonra ne oldu? — Yuvarlak kanburunu, çöpten kollarını sallaya sallaya, sevine krvana çıktı gitti. — Bir şey söylemedi mi? — Ha.. Evet.. Pek sevdiği bir. tanıdığı varmış, “bu akşam beni çağırdı, oraya gideceğim,, dedi. İkisi de sustular. İkisi de çalışamıyorlardı. Kapı birdenbire açıldı. Omikro,nun kara kırmızıya dönmüş sıska yüzü göründü. Göz- leri yerdeydi. — Ne oldun kızım? — Nerede kaldın bacı? Kanbur utancından yerlerin di- bine geçiyordu. — Bunca yıldır ki böyle bir şey yapmamıştı. — Dışarda çok mu soğuk var? — Bıçaktan keskin bir kuru so- ğguk.. Profesör başka bir şey söyleme- di. Kanburun gelişine sevinmişti. Demek korkacak bir... Ömega dayanamadı: — Bizi beklettin, dedi. | Esnaf ve İşçi | Tütün işlerinde ecnec- bi işçilerine ihtiyaç yoktur Küçük sanatleri Türk vatan- daşlarma ayırma kanunu - tatbik A_di_lnıhıdıı—Muhkgg_emiFue- rinin yardımıyle ecnebi işçilerinin işlerinden çıkarılması lâzim ge- Hrken bunların ekserisi çıkarıl- mayıp çalıştırıldıkları görülmek- tedir. Maalesef bizim tütün işçi- lerinin cemiyeti olmadığı gibi şi- kâyetlerimizi dinliyen bir makam da yoktur. Mesleğimiz içinde her nedense serbestçe çalışamıyoruz. Halbuki mütehassıs mühendislik gibi mihanikt işlerde muayyen! bir zamana kadar müsaade edil- miştir Fakat tütün işlerinde değil ustabaşı, mütehassıs Türk vatan- daşları vardır. Ecnebi işçilerinin çıkarılması ve onların — yerlerine de açıkta kalan Türk - işçilerinin alınması lâzımdır. Bununla bera- ber daha bir çok söylemek istedi- gimiz sözler vardır. Fakat hepsi- nin yazılmasına imkân yoktur. Şüphe yok ki! Bu hal bizi her- an müteessir bir hale koymakta- dır. Ayni zamanda ora mıntaka- sı polisinin müsamahası veya alâ- kadar olmaması yüzünden Türk işçilerinin hakları kaybolmasıyle acınacak bir hale gelmesine sebep olmuşlardır. Şehrimizde simit satışı azaldı mı? Gedikpaşada seyyar simitçi Ke- mal Efendi ne söylüyor: Ben çok eskiden beri simit sa- tarım. Başka bir sanatim de yok- tur... Şimdiye kadar simit satmak- la epeyce kazanıyor ve annemi, kardeşlerimi pek âlâ geçindirebi- liyordum... Fakat bir senedir, ne- dense, simit satışı pek azaldı. Ne sabahları, ne de akşamları eskisi gibi simit satamıyorum! Elimde başka bir sanatim yok ki, bu işi brrakayım... Fakat gene ümidim kırılmadı.. Önümüz de kıştır. Bel- ki geceleri kahvelerde satış yapa- biliriz, gic No. 48 Polise 5000 — 4024 — iAlma ve başka dile çevirme| Devlet yasasınca koruludur.! telefon edecektik. — Evine gideceğimi gim kız doktora hazırlıyor. dım ettim. Öyle dalmışız ki ağarmış.. —— Gün ağaranadak çalışan kız kim? — Babasmı tanrmıyorum. sını hiç görmedim. — Demek kimsesi yok? — İhtiyar bir dadısı var. O la yaşıyor. Üçü de işlerine koyuldular: fesör Omikroya bir şey - 8ö) mekle beraber içten içe sevini! du. İkinci deneme de yapılm Üç gün sonra üçüncü iğneyi di yapmak istiyordu. Bir aralık lâf olsun diye so — Seni geç bırakan kız nt pıyor? — Baktriyoloji. — Ya.. Hiç tanımıyorum bu Zi — Çok iyi, çok güzel bir Sizden çekinmesem, bir gün mek istiyorum. — Olmaz! Konuşacak yok.. — Fakat Zeus geveze değil — Ne Zeusu?! — Kızın adı Zeus'dür. — Onu bana yarın, hemen / rın getir. Esoes sararmıştı. Profesör Esoes kanburun söy'”| ?j j 'diği Zeusu bekliyordu. Acaba') kız kimdi? Anığında bütün bir £ miş tam cebeli bir kolordu -eçit yapmağa başladı. Â kırk dokuz yıl geçmişti. 1914 ) gürü nardevdi. SimAitiYARTİL güz başlangıcı nerde! Yarim V yıl ne çabuk, ne sezdirmeden çivermişti. 1914... Bunu hic bir düşün bütünlüğü ile Arkadaşı Sırplı Pernçip; Üç tane verem aşısı; Bosnasarayın kızıl günü; Ortadan kalkan Arşidük F suva Ferdinand Habsburg; Viyana kalesinin dip zindan!i Nota, protesto, ültimatom; Harp başladı; harp yayıldı.. Laboratuvarın loş koridoru? Saro ile Güner'in ortasında $' len güzel Zeus; Bulduğu sevgi formülü; Yurd, ulus kaçkını Miskin; Kafa kıran, göz patlatan me' dan dayağı; Seferberlik ve coşkunluk.. Sonra? Sonrasmı biraz bula” görüyordu, En iyi gördüğü ( gece) idi. Güner denizde, toprakta, milyonlar gökle yer sında parçalıp gittiler. O çağda Miskin yirmi be$ Zeus yirmi yaşında idiler. Sonra, Esoes kırk dokuza © ve Zeus ktrk dörde ulaştı. Der* Orel'in düğünü,. Ondan sonra? Ondan yok., Kolsuz zabit öldü. Alt yaf nı bilmiyordu, Prençip lâbora! rı içinde kapandı. Bugüne K& dışarıya çıkmadı. İ Bu Zeus da kim ola? j Kim olursa olsun. Ad ada ” d zemez mi? Güzel bir adı kim * | maz? Kim olursa olsun, adı Zeus olsun. Profesör kanki şi büyük Zeus'u değil, - bir Zeus adını taşıyanı göre Yirmi yaşında, doktorasını hyan bir başka Zeus... ği ÇDevamı a) j

Bu sayıdan diğer sayfalar: