6 Şubat 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

6 Şubat 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

© ŞUBAT 1935 Gel de aksine inandır! e. filanca erkeği sarışınlı-| a ie Fak 4 sayı esmerliğinden;| ini Uzun boylu, berikisini şi- vin konuşkan, daha ötekini) tag olduğundan, daha daha ö- ii ni kendisine karşı alâka gös-| ,Sinden dolayı seviyordu... | ülâsa, Jale, kendi kendini sa-| a 5 sola saçmakta ve israf etmek- i ü layatının intiz,msızlığı içinde) « izamı, maceraları o arasında Va yefakârlığı vardı. Kimyager) ün inin metresi idi. Ona, kendi- * gösterdiği aşk yüzünden bağ-| E Şerefli mevkiine hürmet e-| Ni i. Doğru söylemek lâzım ge-| »e Vehbiyi kaybetmekten pek dar korktuğu yoktu. Bu er- pen ne ahlâkta olduğunu öğ- , “eydi bile, gene (o affedecekti. t a Yaleyi o derece benimsemiş- om fazla korkub çekindiği, Veh! Yİ inkisara uğratmaktı. aneviyalının şairane fakat “Sudunun çok maddiyatçı olma» » “içare kadını tenakuzlar, zıd:| etler içinde yuvarlamaktaydı.. “temadiyen müşkül, çapraşık <vkilerde kalır, bunlardan kur- mak için, çabalar, dururdu. ereket versin ki, bir yardım- 1 vardı: Romancı Bahri. ahri, daha liseden itibaren| Yergi pek sever, pek takdir e - Nİ le Jale ile de dostluğu yerin - ye İkisinin de istırab çekme - *ne mani olmak isterdi. m; ince, çirkin, can sıkıcı bi, iu “riyle pek meşgul olan Veh- e irlilete yaşadığı kadın tarafın- işi olsa, aldatılmağa mah- Ne, 3 Öyleyse, bu aldatılış Ja- Zibi Sidden harikulâde bir mah-| d tarafından olsa, daha müvafık! tilmiydi? Romancı, bu felse 4 Ge Talenin hafif meşrebce ha -| “ağ erini kolaylaştırmanm yo-! i VW arar ve bulurdu. Şu şartla » Kaadişi istifadeye kalkışmaz -| co v da, onun gibi hararetli ve an bir erkek için değme fe - sârleklardan değildi. | Aâleye; an Benim sayemde kaç tehlike > düşünsene... derdi. > kadm ruhuna cidden aşi- Ba vg bu adamı takdir ediyordu. tanı, yi kadının geç kalmala- Börül ir erkekle birlikte sokakta za, vüŞ olmalarını kimyagere İ- Simesi için, ona, ne mükem- Yalanlar buluyordu, onemü- mel yalanlar... Diyordu ki: m, l Mel de Simdi kendime öyle itima - Medil, sıl oldu ki, daha akla gel - biliş; Münasebetsizlikler yapa - “ind, sanıyorum... kurtarabilirsiniz. nancı diyordu ki: vet... Sporlarda biribirleri-| dürenler, ekseriya en büyük MPiyonlardır. yi yi ni öld Mağ * söyledikten sonra, yüzü! — “âşıyordu. | — iş Eğer bu, 4 nu Vehbi öğrenirs. tok Ünel olacak, i öğrenirse, “ vahiy Sör belki de intihare te > Yüpheyiz eceğini düşünüyorlardı. Arta, ili *, canına kıymasa bile €vesinden eser kalmı - İpe Yeyi,, ill sanayimiz ona pek çok! Hanya 5 sudur! diyordu. Al Mazim. <n yüksek mektebinden Titag, ünyanın neresine tacı tanayiciler, başlarının et Eğer felâketine sebe - yı, Sen Jale, yalnız ona de millete fenalık etmiş olacaksın! Genç kadın, başını önüne eği - yor, düşünüyordu. Lâkin, bu dü - şünce, hareketlerinin değişmesi - Yapacağını ne mani olmuyordu. gene yapıyordu. Şimdiye kadar, aşkın bütün yır- tıcı, parçalayıcı tehlikelerinden yakayı sıyırmıştı. İstırab çektir - mişti. Fakat, kendisi sekmemişti. | Yalnız bir kere Hadi adında bir| artist sevmişti, Bir akşam, romancının kapısını çalarken, hıçkırarak ağlıyordu. — Her şey bitti! dedi. Hadi ay: rılacağımızı söyledi. Artık işi dü- zeltemiyeceğiz. Hayatta bir da- ha kendimi toparlıyamam... Bahri, her ne kadar kadına »- cıdıysa da, Vehbiyi daha fazla dü-| gündü: — Unutma... Vehbi çok mühim bir işle meşgul... Bir keşif için ha- yatını vakfediyor. Jale: — Heyhat... Artık onun yanm- da kendime hâkim olamıyorum. göz yaşlarımı saklıyamıyorum... Niçin ağladığımı gizliyemiyece - ğim, Ab, siz benim dostumsunuz.. Bir felâket olmasının önüne geçin. “ HABER — Aleşam Postast BORSA “1 ti olanlar Üze- görenler- tlarını » Londra * Newyork » Paris * Milâno » Brükss « Atina * Cenevre » Solya « Amsterdşm «18, 126 149. — 213, ta 4, 814, -- s4, 8, 100, * Varşova » Budapeşte » Mecidiye « Renkaor 45 san, — (ka; Nevyart Paris Milâno Prükse Atina Ceserre | « Solya zi Delgrat | 4 Amsterdam « Yökohama 27358 * Paz 180740) e Ninskova Ti — —— ——— — — | ESHAM | 6 Bankas | Anadolu * Beji | Sir Havrive ez Bankası yana Madrit beriin Varşova Budapeşte Büte Iramvay 4 Çimento 4s Cnyon ileğ Sark Değ Ratya Şark m. «eza Tetefoa istikrazlar tahviller (i 10.10) 2s0 14.80 Tramvay Rihtim | İsti Azıtakını 480 | mek! Romancı, müdhiş bir şeye karar vermiş adamlara mahsus bir ta - vurla ayağa kalktı: — Jale... Ben geri dönünciye kadar sakın yerinden kımıldama. Genç kadm heyecan içinde, bir saat kadar bekledi... Böyle bir mahremi esrarı varken, her halde bir çıkar yol bulunacaktı, Bir saatin sonunda, Bahri gö - ründü. Sükün bulmuş gibi görü - nüyordu. Jalenin ellerini avuç - ları içine alarak dostça sıktı: — Yavrucuğum. Vehbi tarafın- dan her iş yoluna girdi. Onu işba- şinda buldum. Adetâ ilham pe- risinin kanadlarına binmiş, yedi kat semalarda (o uçuyordu. Ona şunları anlattım: Sözde, birlikte yaşayışımnızın ilk devresinde bir çocuğunuz olmuş, sen onu kendi- sinden gizlemişsin. Bir köyde bü- yütmüşsün. Şimdi, çocuk ölmüş... Sen, gömmeğe gitmişsin, birkaç gün eve gelemiyecek mişsin. Ja - leciğim. Bu birkaç günü benim e - vimde geçirirsin. Böylelikle, göz - lerinin yaşı kurur. Kadının ellerini bıraktı: — Şimdi, güzelim, evimde yer- leşmene gelince... Muharririn evinde, dostları için tahsis ettiği ve bazan da kadınları! yatırdığı bir oda vardı. — İşte orada pek rahatsız ol - mazsın. Kimonolar, pijamalar da çıkar- dı. — Haydi, şu masanın başına o- tur, Vehbiye mektub yaz... Yarım, küçükçekmeceye kadar bir seya - hat yapar, mektubu oradan pos - taya atarım. Jale: — Bu ne dostluk... kalblilik! dedi. Ona tatlı alevlerle dolu gözler- le bakıyordu. Erkek, Jalenin yanından kaçtı. Ertesi gün, bir piyesini, onu oy- nıyacak olan aktörlere okuyacak- tı. Jale: — Ben de aranızda bulunayım. dedi. Piyesin birinci perdesi bitme -| dsn, muharrir, şunun farkına var- dı: Jale, piyesten ziyade aktör. lerle mesgul... Bu ne iyi Ergan sülkrazı kaan Anadolu M dö »vülmessi A *x40 o. RADY Gugün ISTANBUL 18 Fransızca ders, 18,30 jimnastik; Selim Sırrı Tarcan, 19 Danş musikisi plâk, 19,30 Haperler, 19,40 Bayan Ja- le Şan; piyano ile, 20 Tiyatro musikisi plâk, 20,30 Balalayka orkestrası, 21,30 Son haberler, 21,30 Bayan Emine İlh- san Şan; radyo orkestrası. Caz ve tan-| gö orkestra ile VARŞOVA, 1345 m. 18 Akordeon orkestrası We hafi dansları, | 1846 Şarkılar, «por. 1815 Plik, konforuna. 20 Şarkılar. 20,20 Sözler, 20,00 Plâk, aözlar 32 Chapinin eserlerinden konser, 22.30 Kon- ferans, 22,40 Polonya şarkıları, 23 Reklâm. lar. 23,15 Dana musülkisi, 24,05 Düns pilk - ları, 175 Khz, MOSKOVA, 1714 m. 18,80 Popüler Rus şarkıları (Koro heyeti) Popüler İtalyan şarkıları ve operalar, 2003 İngilizce Begriyst. © 2405 Almanca, 433 Khz Khz, MOSKOVA (Setalin) 581 m. 17 Mozartn (Figaros Hochzelt) opera» #mm radyo içinadapte edilmişi, 19.30 Senfo- nik komser, 23 Dans müsikisi ve karışık kan- ser. 543 Khx, BUDAPEŞTE, 560 m, 14,30 Gitar konseri, 1. Ders, 1930 Piâk. 20,30 Stildyo piyesi, 2210 © Haberler, 223) Koman konseri, 2315 Hara habe Mandles cab bandosu, 24,10 Çigene orkes - bir artist unutturmuştu. Nihayet, aradan dört gün ka- dar geçti. İşler adamakıllı pişti. Jalenin göz yaşları dindi. Artık e- vine dönmesinde mahzur kalma mıştı. Artist de, kimyagere yeni bir dost olarak takdim edildi. O akşam, Bahri ile Vehbi yal- nız kaldıkları zaman, kimyager dedi ki: — Azizim, iki gün daha geci - kemez miydiniz? Öyle rahat et - timdi ki, mutlaka keşfimde mu - vaffak olacaktım... Jaleyi böyle çabucak yanıma getirmeyi de ne-! reden çıkardım, kuzum... Her se fer bir yalan uydurursunuz. oBu sefer de şu çocuk meselesini uy * durduğunuz vakit, “Oh, hele şü - kür, bir hafta kadar başım dinle - necek!,, dedim. Sukünla çalışabi - leceğimi sandım. Fakat, dört gün geçti geçmedi, kadını gene başı - ma attım... o Aşıkdaşlık ettiği gündenberi bana ilk iyiliği yap - tm, bu da az sürdü Fakat, şimdi hâdiseye ne nazarla baktığımı öğ rendin. Şunu beş âiti gün daha larak bir tarafta eğlenmeğe götü- remez misin? iniz 1 İ | Esir Kadın Aşk Ve His Romanı Nakleden: (Vâ-Na) Manzara, Ferid Galibin canını sıkıyordu. Etrafta çok suni şeyler vardı. Tanzim edilmiş bir bahçe... Ecnebi memleketlerden getirilmiş ağaçlar, bir limonluk, ancak bu saçma oyunu oynıyarak eğlenen bu muhteşem ihtiyarlar, hakikatte pek o kadar ha'n olmıyan fakat hain görünmek istiyen bu koca karr... Bunlar hep Ferid Galibin sinirine dokunan şeylerdi. Yalnız kendine çeki düzen ver- mek teşebbüsünde bulunmıyan şu ölüm hal'ndeki adamla şu Kâmile tabii idiler... Hattâ Kâmile bile... Kâmile bile, tabiiliğinden w- zakça değil miydi? Bu sırada, genç kadın, işte 0- Bun kolunu tuttu, — Dikkat edin... Ferid, geriledi. Bu sırada, kötürümün şezlon- gunu onun önünden geçirip bir ta- rafa yerleştirdiler. Etrafına da, Veysi, Berki, Bedri ve zevcesi ©- turdular. Öbür misafirler de, has- tanım hatırını sordu, Dürdane, kocasının başı altma yastıkları istif etti. Bu sırada, eski nazır, bir sesle: — Sizi rahatsız ettim... Beni af buyurun! -dedi. : | inliyen » « Akşam üstü çıkan soğuktan pek korkan Matmazel Jakson'un emri üzerine, Turgut, pencereyi kapadı, Fakat, pencereye-alnını daya- dı. Mürebbiyesinin kendisine Al manca okuduğu Anderson'un bir hikâyesini sözde dinledi. Fakat, hakikatte dinlemiyordu bile... Hürriyeti düşünüyordu. Koca- man ağaçlarm kara gövdeleri ve dalları, yaprakları arasından de nizi görüyordu. Daha üstayana doğru bakınca, gökü görüyordu. Ve ilk yıldızın çıkmasını bekliyordu. Tam bu sırada, mürebbiye, bir- denbire sustu: —Devam et, bakayım, Turgut! <dedi. Çocuk devam edemedi. — Ya... Gördün mü? etmiyorsun?... Bu süküttan sonra, odanın için de bir boşluk hasıl olmuştu. Gü- neşin battığı sıralarda, süküt, pek korkunç şeydir. Mürebbiye, bunu bozmak istiyerek gene okumasına Dikkat devam etti. Oturdukları salon, sayfiyenin bir köşesindeydi. Şark tarafında iki pencere, Cenupta diğer iki pen cers vardı. Cenupta, bundan baş- ka bir de kapı — pencere göze çarpıyordu. Oda, tahtalarının boyası dola- yısıyle beyaz bir manzara arzedi- yordu. Eşya, İngiliz biçimi ve ra- hattı. Her tarafta çiçekler görünü- yor ve İnsana neş'e veriyordu. Du varda, tablolar asılıydı. Yerli ocakla pencere arasında ve Şarka nazır olarak, bir divan vardı. Üzerine pek çok yastıkla; serpiştirilmişti. Kâmile, bunların renklerini ne de güzel secmişti. Jackson'un sırtı. bu divana dö. nük vaziyetteydi. Bir koltuğa u- rkasında duran piyano. nun üzerindeki ipek abajörlü lam badan süzülen ziya elinde tuttuğu Zanmış, Bir artistin elemini, ona, başka| Nakleden: Hatice Süreyya kitaba aksediyordu. Böylelikle, İ HABER'in tefrikası No. 9 şakaklarının bariz çöküklüğü ve elmacık kemikleri üzerindeki çi- kıklıkta kızıllık göze çarpıyordu. Okuyordu. Yavaş yavaş, sesi- nin tesiri altında kaldı. Her ak. şam bu saatlerini kitab okumakla geçirirlerdi. Kâmile ile dostluğu eskiydi. O. nun bütün hayatımdaki inkisarları ve istirapları birlikte tatmıştı. ih- tiyari menfasma da işte şimdi bir- likte gitmiş oluyordu. Eskiden oturdukları kârgir ev- de —Kâmilenin babasınm evin. de— ve kendilerine düşman olan bir aile ortasmda, Kâmile ile bir- likte ne kadar istirap çekmişti. Kâmilenin babası, ölünciye ka- dar kızmın hissiyatı yüzünden ü- zülmüştü, Eğer Jackson'a Kâmile tevdi edilmemiş olsaydı, * imkânı yok, o rütubetli ve hazin evin in- sanı ezici, boğucu hayatına taham mül edemez, o da ölürdü. Genç kızın mes'ut olacağmı sanmış, Vahidle evlenmesini hoş görmüştü. Aşk hikâyesinin kitap- larda okuduğu gibi hoş bir netice ile bağlanacağını sanmıştı. Zira, Matmazelin başından, ömründe böyle bir macera geçmemişti. Çok sevdiği Kâmilenin saadetini be. nimsemişti. Halbuki, o saadet, şimdi ne hal almıştı... Kâmile, inkisarı benim. semiş gibi görünüyordu, Fa" Jackson öyle müteessirdi ki... Babası öldükten snora, K le, Vahitle evlenmemek husus: da bir müddet inat etmişti. Çün. t kü, babasma, buna dair söz ver. mişti. Lâkin, bir hastanın başı u- cunda verilen sözlere ekseriya ri- ayet olunmaz. Bu sefer de öyle olmuştu. İşte evlenmişlerdi. Matmazel Jackson, talebesinin ahlâki ve vicdani endişelerini yen mesi için, ona çok yardım etmişti. Zira, nazarında, en ehemmiyetli şey, aşktı. Hayatı ilkönce yokuşlu, sonra inişli bir dağa denzetirler. Mürebbiye, şimdi, dağm iniş ta- rafındaydı. Fakat gene de böyle düşünüyordu. “Aşk her şeye müsamaha ile baktırır! — derdi— bıkmaktansa müsamaha etmeli...,, (Devamı var) Halkevinde konferans Yarın saat 16 da Halkevi mer. kez salonunda Doçent Mehmed tarafından (Meyerson identitâ et röalitâ) hakkında bir konferans verilecek ve bir eserinin kontran- düsü yapılacaktır. Bu toplantı herkese açıktır. Mo Halkevi balosu 1 — 7 Şubat 935 Perşembe gü. nü Perapalasta yapılacak İçtimai yardım balomuz Saylav seçimi ve yeni Saylavlarımız onuruna 8 Şu- bat 935 Cuma akşamına değiştiril miştir. 2 — Bukutlu güne bırakılan balomuz Sayım Saylavlarımızın da onurlamalarını ve adresleri belli olmadığı için bu ilânrmızı davet yerine kabul etmelerini dileriz. ri

Bu sayıdan diğer sayfalar: