24 Şubat 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12

24 Şubat 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Gizli bir çete Davrs isminde zengin bir. adiff öldürüp altın yüklü bir gemiyi zabtetmek için yatını —zabtediyorlar. — Polis ha X:9 bu işin peşindedir. Şifreli bir meki işi anlıyor. Uşağı da yanma geldiği anda B” | sızlar hafiyeyi basıyor — ve kaçıyorlar. e $ Polis Hafiyesi (X: 9) Türk matbuatında bir yenilik olarak sayılacak bu roman birinci odda “HABER,, de çıkıyor. Bu romanı bir sinema seyreder gibi takib edecek, heyecandan heyecana düşeceksiniz. ııııııl'Iııııııı.ııwurmıııııııııwv'%ıo BAK ANAHTAR YANIN. DA Mu? 102 BORJİYA nur diye çekiniyordu. Hançeri aldı. Bunu gören Lükres: — Eyvah işim bitti!.. diye düşün - dü. Ragastan onun bu düşüncesini anlamış gibi dedi ki: — Korkma!.. Bütün fenalıklarını, bütün cinayetlerini sana bağışlıyo- rum. Nasıl ki biraz evvel hapishane bodrumunda gebertmek elimde iken kardeşin olacak o alçağın da hayatını böylece bağışlamıştım. Fakat her şe - yin bir derecesi vardır. Eğer bundan sanra ya sen, ya kardeşin bir kere da- ha benimle uğraşır da elime düşerse- niz emin olunuz ki işiniz tamamen bit miş olacaktır. Ragastan sözünü bitirir bitirmez kalktı zehirli hançer elinde olduğu halde bitişik odaya —koştu. Lükres mosmor kesilmiş olduğu halde: — Katil var!.. Cani var!, Yetişin!. diye avazı çıktığı kadar bağrrarak ya- nındaki çanı bütün kuvvetile çalmağa başladı. Kapılar şiddetle açıldı. Bir takım silâhlı adamlar, yarı çıplak hizmetci kızları telâşla Lükresin odasına koş - tular, Papanın kızı: — Katil mutlaka sarayın içindedir. Hiç bir yere kaçamaz. Her tarafı ara- yın. Hiç bir köşe bucak bırakmayın. Bu herif Fransuvanın katilidir. Kar- deşim gibi beni de hançerle öldürmek istiyordu! Diye askerlere, hizmetcilere lüzım gelen emirleri verdikten sonra Ragas- tanın arkasından odadan fırladı. On kadar asker ve o kadaf da hir- metci Lükresin peşi sıra gidiyorlardı. Diğer neferler tüfeklerini almak için kovuşlarına koştular. Ragastan iki üç oda geçmişti. Ken- dini birdenbire Fransuvanın vurul « Muş olduğu ziyafet salonunda buldu. Şövalye bir takım gürültüler, patır - dılar, bağırışlar duyuyor; ayak — ses- lerinin gittikce yaklaştığını anlıyor - — Burada mı can vereceğim?.. A - cemi bir tilki yavrusu gibi burada mı kapana düşeceğim?. düşüncesi bir an- da aklından geçti. Salonun her tara- fını dikkatle gözden geçirdi sonra ge- ne düşünmeğe başladı: — Hülü o kırmızı iz.. O kanlı yol. Gözümün önünde! Bu iz bana evvelce Fransuvanın Sezar tarafından öldü - rüldüğünü nasıl gösterdiyse şimdi de kurtuluş yolunu öylece gösterecektir. Ragastan bu yolun Tiber nehrine açılan salona gittiğini hatırlamıştı. Hemen o tarafa doğru koştu. Tam sa- Tonun kapısını açmıştı ki Lükres hiz- metci ve askerlerile beraber — diğer kapıdan görünmüştü. Alçak kadın nefes nefese olduğu halde: — İşte katill. yakaladık. koşun!.. diye haykırıyor, kıyametleri koparı - yordu. Başta Lükres olduğu halde asker- ler, hizmetciler hep birden Ragasta - nın bulunduğu odaya hücum ettiler... Hürya alçaklar!!.. Bu kudurmuş sürünün Şövalyeyi kovalaması pek müthişti. Genç kahra- man Tiber nehrine çıkan camlı kapı- yı omuzlarile yıkıp devirdiği vakit o- nu kovalıyanlar salonun - orta yerine varmışlardı. Lükres mütemadiyen: — Tutun!. Katili yakaladık! diyx bağırıyordu. — Alçak kadmın bu yırtınışına kar- şılık Ragastan bir kahkaha kopardı. Lükresin peşi sıra gelen kuduz. sürü- sü telâşla olduğu yerde kaldı. Papanm kızı, henüz doğmakta bu- lunan güneşin hafifce aydınlattığı göğe doğru yeis dolu, hiddet dolu göz lerini kaldırarak: — Eyvah!, Diye haykırdı.. Ve sırt üstü düşe- rek bayıldı. Çünkü Ragastan, bu aslan oğlu as. Tan, başt önde bulunduğu halde ken - disini balıklama olarak fırlatıp Tiber MCAKİ Za- YYALLILARI KUR « DD A Dü PSi BORJİYA 108 ——— ——— | —a mnehrine atmış, ve nehrin sarı suları içinde kaybolup gitmişti... —A— KAPİTEN'İN SATILIŞI Sabah henüz oluyordu! Bir adam, bir Yahudi Güzel Janus ötelinin kapısını çalıyordu. — Otelci Bartolomeo pencereden baktı. Geleni hemen tanıdı: — İniyorum! Dedi. Biraz sonra da otelin araba - Tara mahsus bulunan avlu kapısını açtı. Yahudi içeri girdi. — Bonjur Hayimciğim! Sözünüzde durdunuz, Tamam söz verdiğiniz sa- atte geldiniz. Memnun oldum. — Evet. Erkenden — kalkacağıma, rahatsız olacağıma bakmadım. Sözüm de durmuş olmak için koşup geldim. Lâkin herkesin, iyi ve namuslu adam- ların uykuda bulundukları şu saatte beni sırf şu pazarlığı yapmak için böy le erkenden çağırmağa ne lüzum var- dı? « — Yavaş!.. Sizi erkenden çağırdım ki müzayedede kimse — bulunmasın. Malı kapatacağımı! Anlıyor musun azizim Hayim? — Hangi malı kapatacağız. Mal dediğiniz evvelce de bana satmış ol - duğunuz pılıpırtıdan ibaret değil mi? Bunda susacak kapatacak ne var an - lamıyorum ki?... Otelci hiç cevab vermeden Yahudi- yi elinden tuttu. Taraçayı tutan di - reklerden birinin yanma götürdü. Bu direğe el yazısı ile yazılmış bir ilân yapışıktı. Oteldi: — Şunu okuyun bazirgân.. diye ilâ« nı yahudiye gösterdi. Hayim ilânı yavaş sesle okumağa başladı. Bu ilân o gün otelin karşısın- daki meydanda Ragastanın idam olu- nacağını bildiriyordu. Hânı okuduktan sonra Yahudi o - telcinin yüzüne baktı. Bunu okutmak tan maksadı ne olduğunu sormak - is- tiyordu. Bartoloemo dedi ki: — Evet dostum! Size bir sürü eski elbise ile bir at satacağım. Alırsınız değil mi.. Atın koşum takımları da beraberdir. — Pek âlâ! Fakat bu ilânı bana o - kutmaktan maksadmız nedir? Bugün birisinin idam olunacağını Romada herkesle beraber ben de duymuştum. — Anlamıyor musunuz Hayim? Eski elbiseler ile at.. — Evet. — Eski elbiseler ile at idam oluna- gcak haydudundur. Ragastan denilen o müthiş katilindir. Sizi böyle erken -, den çağırmağa mecbur kaldığımın se- bebini şimdi anladınız sanıyorum. B haydudun benim otelimde oturmuş olduğu duyulması otelim için bir le - kedir. — Doğru. — Benim için bu, manevf bir zarar olduğu halde sizin işinize çok yara * yabilir. Çünkü meşhur kimselerif kullandıkları eşyanın kıymeti büyük- tür. Hele Ragastan gibi teblikeli — vt müthiş bir haydudun elbiselerini — v€ atını muhakkak ki bir kaç misli kârl& satacaksınız. — İyi ama ben de adliyenin gözü” ne çarpmak İstemem. Malümya.. Butt> lar her zaman fenalığı severler.. İnsü- nın en ufak bir kazancına bile olmağa kalkışırlar. Hem mademki meşhur bir haydudun elbise ve atı Pâ” ra eder, o halde niçin bunu kendinif satarak bu kazanca konmuyorsunuz* — Doğru.. Fakat ben korkarım - — Siz korkarsınız da ben kork mıyımı?.. — Hiç olmazsa atla elbiseleri bir kere görünüz, Fiyatta uzlaşırız. Ür#” sı kolay, — Ha!. Bak şimdi yola nl“": Üyle ise bir kere göreyim. Lâkin şun” unutmayınız ki atın ve elbiselerin Kİ meaid olduğunu ben bilmiyorum”

Bu sayıdan diğer sayfalar: