13 Nisan 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 14

13 Nisan 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

14 HABER — Akşam Postası 13 NİSAN — 1935 Osmanlıcadan Türkçeye Söz klavuzunu mneşrediyoruz Hemzeban — Ağrmıbir, dildeş | Örnek: —Onu sevmekte cümlesi kemzeban oldular — Onu sevmekte hepsi ağmbir (dildeş) oldular. | Hemzeman (muasır) — Çağdaş — | Örnek; Timur ile Yıldırım Baya - zld muasırdırlar — Timur ile Yıldırm Rayazid çağdaştırlar. | Hengâm — Zaman M | Henuz — Daha, yeni, daha yeni Örnek: Henüz uyanmıştım — Ye - ni uyanmıştım, daha yeni uyanmış - tım. Her — Her, tü Her nevi — Her türlü, her çeşit Haraset — Çiftçilik Ziraat — Tarım Zer'etmek — Ekmek Ziraat Vekâleti — Tarrm Bakanlı- # Hercai — Yanardöner, gelgeç Hercü merç — Karmakarışık, al - takbullak, altüst. | Herçibâdâbâd — Ne olursa olsun Herem — Kocama, çöküş Herze — Saçına Hesab — Hesap (T. Kö.) Hesti — Varlik | Heves — İstek, heves (T. Kö.) Hevl (Bak: Dehşet), Hevlnak — Bak: müthiş). Heybet — Aybet Heybet vermek — Aybamak Heyelân — Kayşa Heyelân etmek — Kuyşamak Heyet (Murahhas heyet anlamı - na) — Salkur — (Fr.) Delegatlon Heyet (Meclis anlamma) — Ku - rul — (Fr.) Assemblâe, consell Heyetiyle — Hep birden, — olduğu gibi, takımiyle Heyeti umumiye — Genel kurul — (Fr.) Assemblte generale Heyhat — Yazık, ne yazık — (Fr.) Hilas Heykel — Heykel (T. Kö.) Heykeltıraş — Heykelci Heykeltıraşi — Heykelcilik Hezeyan — Saçmalama, sayıklama Hezimet — Bozgun, bozgunluk İnhizam — Bozgun, bozulma Münhezim — Bozgun Münhezim olmak — Bozulmak, bozguna uğramak Hezl — Alay Lâtife — Şaka Hifzetmek — 1 Ezberlemek Muhafaza etmek — Muhafaza et- mek (T. Kö,) Barınmak, gözetmek Hırs — Hırs (T. Kö.) Hiyanet — Hayınlık Hisse — Pay Hissedar — Paydaş Haşm (Bak: Gazab - hiddet) Hıtta — Kıta (T. Kö.) Hıyaban — Ağaçlı yol Hizb — Grup Hibe — Bağışlık Hicab — Utanç Saklamak, 2 — | | borçtur. 2 — Gördüklerini tam hikâye ede-| Hiciv — Yeriç, geçiv yim diye vaktimizin çoğunu öldür - Heccay — Geçivci dü — Gördüklerini tam öyküleyim di- | Örnek: Nef'i, büyük bir heccav -| ve vaklimizi öldürdü. di — Nef'i, öüyük bir geçiv idi. Hilâf — Yalan Hicran — 1 — İç acısı, 2 — Hicran (T, Kâ.) Hicret — Göçme Hicret etmek — Göçmek Muhacir — Göçmen l Örnek: Yanya muhacirleri — Yan- | HAHAT — HN4L CT Kö.) ya göçmenleri, [ Hil'at — Kaftan | Hicri — Göçüm (1) ,göçeyn Hile, hud'a desise — Oyun, aldaç, | Örnek: Hicri 1250 sepesinde — 1250| Üüzü, dek, al | inci Göçüm yılında - 1250 ünci Göçgel | Hilekâr — Oyuncu, aldatıcı, dekçi da. | Himaye, vikaye — Koruma ı Milâdi — Doğum (1), doğumyıl Örnek: Himayei hayvanat — Hay- Örnek: Milâdi 850 senesinde — 850 | vanları koruma. inci Doğum yılında - 850 Doğumyulın- da. Hidayet — Uzyönüm Ihtida etmek — 1 — Din değiştir - mek, 2 — Uzyönmek Hiddet — Hiddet (T. Kö.) öfke Hiddet etmek — Hiddetlenmek, öf- Mahcub — Utangaç ı | Bu sözde yalanım yoktur. Hilâf — Karşıt Örnek: Hilâfi-hakikat — Hakika - DÜZELTME 1— Nılavuzun 17 inci sayı - sında birinci yaprağın son sütunu- nun dördüncü kelimesinde hbir ka- kelenmek rışıklık ve yanlışlık olmuştur. Bu Hidmet — Hizmet CT. Kö.) sütünum altıncı satırından sonrası | Örnek: Vatana hidmet, hepimize| şöyle olacaktır: borçtur — Yurda hizmet, hepimize | Hususi, şahsi zati — Üzel Şahsiyet — Üzlük Örnek: — Bu eserdeki şahsiyet ilk nazarda göze parçacak derecededir —-l Bu izerdeki özlük — ilk bakışta göze çarpatak derecededir. Bundan sonra onuncu satırda- Hiffet — Hafiflik (T. Kö.) Hikâye — Üykü Hikâye etmek — Anlatmak, öykü- Temek, Örnek: 1 — Başından geçenleri hi- te karşıl | 2 — Gene o sütunun 18 W satırında “hasbihal,, karşılıkll” arasında (monoloğ anlamma) © * | lan söz “söyleni,, olacakken yan * Örnek: But xözde hilâfem yoktur _î lışlıkla “söylet,, çıkmıştır. 8 —Gene o yaprağın 1 inci sü* DUtunumin — 36 mmer satırmdaki sö? yanlış dizilmiştir. Doğrusu: “Tahe rikâmiz,, dir. (1) Göçüm ve Doğum kelimeleri bit ferimlerde — kallanıldığı zaman bağ | harfleri büyük yazılacaktır. ÖNERGELER Kılatız sözleri üzerine, her liste* nin (ULUS) ta çıktığından başlamık üzere Bir ay içinde, istiyenler ye * ni bir önerge ileri sürebilirler. Bun * lar T. D. T. C. Genel Kâtipliğine ştt şekil altında gönderilecektir: Osmanlıca . . . .4 .4 kelimesine Kı lavuzda,. ... .. .karşılığını uygur (yahut: yeter) görmüyorum. Sebebi: (kasaca) ...r...x... Önergem şudur: « * » ÇI) İmza (l) Burada bir önerge gösterii .- lar üzerine bir şey yapılı Heyet — Heyet — Kur — (Fr.) Corps Gekil — (Fr.) Förme kâye elit — Başından “geçenleri an | tattı. BORJİYA sen öldürmezsen “ben — öldürürüm..| Haydi gir! — ALTIN KUPA VE GÜMÜŞ KUPA Bir gece evvel, saat üçe doğru, ya- ni gece yarısından üç saat sonra Ma-| ga şatonun kapısı önüne varmıştı. Bu | sırada karanlıkta sık ağaçların için- den bir adam çıktı. Magaya yıklış-, tı, Bu adam papaz Anjelo id. Genç papaz ihtiyar Maganın üzerine hemen geniş bir manto atarak dedi ki: — Gelin.. Senyöra Lükres ıııınk görüşmek istiyor ! Roza Vanozza papazın ırkı.suıdın yürümeğe başladı. Bu sırada Anjeloyu şiddetli bir tit- reme almıştı. Onun bu titremesi Pu- panın öleceği düşüncesinden doğuyor- du. İnsan ihtiraslarının husule gele- cekini hissettiği anda vülcudunda böy- le bir titreyiş duyar.. İşte Anjele da Papanın ölümüne pek az bir zaman kaldığını düşünerek seviniyor ve vü-| eudunün her âzası bu sevinçle sarsılı- yordu. | Magayı, hafifçe aydınlatılmış olan bir odaya götürerek yalnız bıraktı. Bi. kaç dakika sonra Lükres görün- dü. Annesi olan Maganın bu strada kı- zını süzdüğü bakış pek derin, pek kat- idi. Maga bir doktor gibi kendi ken-, disini dinledi. Kalbinin hiç titremedi- ğini, bir buz parçası gibi hissiz ve so- ğuk olduğunu anladı. Bu anda bir a- na değil bir canavardı. Böyle olmakta hakkı da vardı. Lükres kim olduğunu bilmediği bu ihtiyar kadını büyük bir merakla süzdü. Sonra sordu: — Hazır mısınız?.. > — Hazmm! <— Ne vakit başlıyacaksınız?, —Evvelâ ben onu görmeliyim.. Ken- disiyle görüşmeliyim.. Merak etmeyi- niz, beni seve seve kabul edecektir. — Siz onu ancak yarm görebilir. siniz! — O halde işimiz de yarın akşama kalacak demektir. Lâkin ondan evvel de kendisinin hiç haberi olmadan ben onun odasına girmeliyim.. — Pek kolay! Her sabah bahçeye inmek âdetidir. Siz de bu fırsattan is- tifade edersiniz. —0 halde yarın sabah görüşürüz. O zamana kadar beni yalnız bırakın! — Pek âlâ. Vakti gelince gelir sizi bulurum. nın yanından çıkmak :y Lükres düşünceli bir halde, Maga- nn yanından çıkmak için bir kaç a- dım attı. Fakat birdenbire geriye dö- nerek sordu: — Onu neden dolayı öldürmek isti- yorsunuz.. — Ya siz?.. / Lükres, vücuduna kızgın bir demir dokunmuş gibi sıçradı. Ne cevap ver- meğe, ne de başka bir şey sormağa cesaret edemiyerek çıkıp gitti. Yolda kendi kendine söyleniyordu: — Ben de ne deliyim.. Babamı niçin öldürmek istediklerini soruyorum. Bu da sorulacak şey mi ya!.. Lükin o de- ğil amma ben bu ihtiyar kadının se- sini tanıyacak gibi oluyorum. Bu gsesi işitmiştim, lâkin nerede?, Ne vakit?. Burasını bir türlü kestiremiyorum. Hakikaten bu ihtiyar kadımın sesi, har ve portakal ağaçlarıyle suslü bir bahçeyi ve bu bahçede sakin gülüşlü genç ve çok güzel bir kadımım ağaçla- rın gölgesinde oturduğunu Lükresin gözünde canlandırıyor, bunlar ona w- zak bir rüya gibi hatırlatıyordu. — Bu sesi nerede işittim?.. Diye uzun müddet düşündü. Sonra canı sıkılarak aramaktan vazgeçti.. . . » Lükres o gece yatmadı. Sabırsızlık. la güneşin doğmasını bekledi. Niha- yet sabah oldu. Lâkin Papa bahçeye inmedi. Lükres sabırsızlıkla çırpın- yor bırsından yumruklarımı isirtyor- du. | O sabah ihtiyar Borjiya anıyuî dönmek hazırlıklarını tamamladı. İs- tediği anda gemiye binebilmek için lâ- İ zımgelen emirleri verdi. Güneş battık- tan sonra, Baat sekize doğru Papa Al-| tıncı Aleksandr okuyucusu Anjeloya dedi ki: — Şu sevdiğim çiçeklerin arasında ! san kere olarak bir daha gezmek iste- | rim.. Sonra bahçeye indi, Çok sevdiği çiçekleri parmakları- nn ucüyle okşıyarak dolaşmağa baş> ladı. Bu sırada Ragastana karşı kal- binde taşan kin ve düşmanlığa kur- ban gidecek olan zavallı Primverin pencerelerine doğru gözlerini kaldır- dı. Şövalyenin duyacağı istirabı - dü- şünerek yüzü güldü. Anjeloya döne- reki — Bak bu güzel çiçeklere hiç el sü- rülmemiş.. Ah hayat ne tatlıdır.. de- di. Ihtiyar Maga o günü Lükresin ken- disini brrakmış olduğu odada geçir- di. Getirilen yemeğe dokunmadı. Gece saat sekizden biraz sanra Lükres bir- denbire odanın kapısını açtı. Hemen gelmesini işaret etti. Maga onun ar- kasından yürüdü. Beş on adım sonra ikisi de Papanın odasına varmışlardı. Lükres soluk soluğa — olduğu halde telâşla sordu: — Kendisiyle görüşmeğe karar ver- diniz mi? — Evet mutlaka görüşmeliyim.. — Her mes'uliyeti kabul ediyor mu. sunuz?.. —Ediyorum.. Merak — etmeyiniz.. Babanız biraz sonra ölacektir. Lükres titremeğe başladı. Sapsarı kesilmişti. Maga sordu. — Uyumadan evvel biraz sarap iç- mek âdetidir değil mi?.. | i *KEVHESAIY Kelmesine geçtlecek v m.vı BT — Evet.. Şarap gu dolaptadır. —Dolabı açabilir misiniz?.. Lükres cebinden derhal bir anah- tar çıkardı. Dolabı açtı: — Çabuk!. Diyerek Magaya acele etmesini İşaret etti. Lâkin sihirbaz ka- dın hiç acele etmiyor dolabın İçini a- ğır ağır gözden geçiriyordu. Dolapta yiyecekten Başka on on iki şişe kadar hususi surette yapılmış bir garap var- dı ki Papa her gece yatmadan evvel bu şaraptan bir bardak kâdar içmeği ': üdet edinmişti. Bir rafın süzerinde ise iki kupa vardı. Bu kupaların biri al- tan, diğeri gümüştü. Borjiya hiç ayırt etmeden bazan altın bazan gümüş ku- payı kullanırdı. Maga gümüş kupayı eline aldı, Lükres: — Çabuk olun! Diye tekrarlıyor, Maga buna aldırış etmiyordu. Kendi işiyle uğraşıyordu. Koynundan dört köşe kırmızımsı bir tirşe çıkararak Lükrese dedi ki: — İşte zehir!. Bu gayet kuvvetli ve öldürücüdür. İçen kurtulamaz. Bu- na karşı panzehir de yoktur. Bu ze- hirli tirşeyi kupanın kenarıma sürt- tükçe gümüşün üzerinde gayet ince bir toz kalır... Bu tozu gözle görmek kabil değildir. El ile de farkolunmaz. Bu toz gümüşün içine siner.. Madenle Aeta birleşir.. Dökülmesi veya diüşme- si mümkün değildir. Hattâ giddetle silinse de gene çıkmaz. Dudağını bu kupaya değdiren adam için kurtuluş çaresi kalmamıştır. Bu şiddetli zehi- rin tesiriyle hemen ölür. Dünyada hiç bir panzehir kendisini kurtara- | maz. Maga sustu. Bir müddet düşünce- ye daldı. Sonra gümüş kupa ile zehir. Ni tirşeyi Lükrese uzattı. Papanmn kızı geri geri çekilerek: — Babamr ben mi zehirliyeceğim?. dedi. — Evet sizl. Siz zehirlerseniz ada- Tet yerini bulmüş olur. Rodrik Borji-

Bu sayıdan diğer sayfalar: