30 Nisan 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7

30 Nisan 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bir. Aşkın Hikâvyesi İ akleden: | No. Hatice Süreyya | 2 k & bir dere beyi den sebep neydi? Bu fıkirıîd.ı '..:: :::::':;';d ::o gibi büyük| de, işte, kızcağız, yuvarlanıp gidi- ğ 'du. bir ki oturan bir aile, gayet| YorUU. . j K ıcı-biîri“ehliye'mmlli ve diplo - B;lıln,:eu'::ılm 'l: "İ;l' söyle- açi mürebbiye ola - 'ala romAanı malı bir genç kaa Haa a a dik bekler gibi, karısma dö- MAABER — Akşam Postası Yakın Tarihten — Kanlı Yapraklar ittihat ve Terakkinin eski Çankırı kâtibi mes'ulü Cemal Oğu_z anlatıyor; No. 6 —Dün akşam arkadaşlarımızdan ontanesini astılar.. Benide siz mi asacaksınız?. Sekiz ::.;:?,:Ümm tahsil ve_t:rbi— yesini ona tevdi edeceklermiş.. | Samiye, hiç tereddüt etmeden, | meoktup yazdı. Talip oldu. Muza- yekadaki ebeveynine, — doğrusu, yük olmayı hiç istemiyordu. Sonra, annesinin sert ve somurtkan halle- ri de, onu, istiklâl fikrine sevke- diyordu. Bedriye, kızının başını alarak meçhul bir yere gitmesine hiç te hoş bakmıyordu. “Bari İstanbul - da bir iş bulsaydı...,, diyordu. Reşadiyelilerin cevabı, gecik - meden geldi. Samiyenin ıf'ıude_ı': diği diplomaları, tavsiyeleri kıfı bulmuşlardı ve işte, bu Cuma gü- nü genç kız, vzinden ayrılıyordu. Yeni vazifesine başlıyacaktı. Bunu düşünürken yüreğinin he yecanla kabardığını hissetti. L_i - kin, metin bir ahlâkı olduğu için, sustu. irpiklerinden bir damla — yaş süzülmüştü. Bunu silerken şöyle mırıldandı: — Ağlıyacak- değilim ya, ca-| nıı...Budıpekııçıııolııfdoğ' TUSU... | Yavaş yavaş, çantasını doldur-. du. Sonra, sakin rolünü oynıyarak, odadan dışarı çıktı. Buradan, an - nesiyle babasının yatak ohınııı geçilirdi. Daha ilerleyince de ye - mek odasma çıkılryordu. Bu son iki oda, sokağa bakardı. Işgal ettikleri evin zemin katında | | nerdi. O ise, izzeti nefsinden yara- | landığı için, ağzını bile açmaz, so- murtup susardı. Şimdi, — erkeğin arkasında, girmi beş yaşlarında kadar bir er- kek, arkada duruyordu. Usulla gi- rerek orada boynunu bükmüştü. Meecdi Tahir, Samiyenin çocuk- luk arkadaşıydı. Minimini çocuk - larken beraber oynamışlardı. Son- ra, Buraloğlu, onu çırak diye ya - nmda kullanmağa — başlamıştı. Mecdi Tahirin babasile annesi bir Çünkü, iktidarı eline alan kim- selerin harici düşmanlarla elele vererek bizi mutlaka yok etmk pa- hasma çalıştıklarını çok iyi bili- yorduk. Bekirağa bölüğünde has- taneye kaldırılmaklığımı istediğim gün içimde bir ümit yıldızı par- lamıştı. Bir Türk hastanesine, kendi kanımdan olan insanların a- rasına düşersem beni himaye et- meleri pek muhtemldi. Biliyordum ki Türk doktoru, zaman ve mekân kaç ay fasılayla, öldüğü için bu eve, kendi evi gibi yerleşmiş otur ruyordu. “Orta boylu fakat yakışıklı - bir gençti. Hele yüzünün açık ve sa - mimi ifadesi çok cazipti. Saçları, kaşları, bıyıkları, kes - tane rengindeydi. Gözleri kahve rengiydi. Neşesi, âdeta dillere des- tandı. Hiç bir zaman somurttuğu, kavga çıkardığı görülmemişti. Bu- gün ,oda, aile sofrasına, veda ziya- fetine davetliydi. Delikanlının elinde bir demet menekşe vardı. Bunu, acemi bir hareketle genç kıza takdim ede - rek: — Sana uğur getirsin... -dedi. sinden mütahassis olan genç kız: Buraloğlu: — E, haydi bakalım, uyuşsa - oturuyorlardı. | nıza, çocuklar... Olur şey değilsi- Genç kız, sofrayı aceleyle kur | niz..Ne kırıtıp Hü ksaremie? | duğu sırada, kulak ta kabartıyor -| Haydi haydi... du. Yan tarafta, annesinin bir ta * Babavik Gşerinn, İkİ geni, kım tabak çanağı birbirine çarptı- Üllkdine bğlüt- ar. ğını duyuyordu. Bedriye her za - man bu kadar dikkatsiz değildi a- ma, kızının gideceğini dıişuıunık. onu böyle sarsaklıklara sevkedi - yordu. gl Birdenbire, eşikte göründü: — Allah vere de baban .Iı.ılı gecikmese... Tıraş olmağa gittiy - di. Bunun için uzun zaman lâzım değil a... Tahir de gelse fena et - — Tabit, anneciğim... Hattâ gel diler bile.,. İşte.. Genç kız, merdivenden çıkan ayak sesleri duymuş ve işarette bulunmuştu. Sahiden de, bir dakika sonra, de - likte bir anahtar döndü. Dar ko - ridorda gürültü oldu. Buraloğlu, Bahri, yemek odasma girdi. ve canlrbir adamdı. Gözlerinde daima gülümsiyen ve kurnazca Iııhıbirîfıdıvırd'ı Mesleği dülgerlikti. Güçlükle Kızmm burada kal - ıııııîqiımmrdmi#—'l' kat, Samiye razı olmamıştı. Acaba — onu buradan uzaklaşmağa sevke 4 Tn Ğd BĞ ĞĞ c c l e l Gdi Bi v SN a ei ö A İ D a Od di li z ZĞ e riLERİ aai BKi z A ln ee e kele Di e e | | Devamı var) Gençlik ve Güzellik Kanzuk eczanesi müstahzarlarından: Balsamin kremi Teninizin lâtif tazeliğini, cildinizin cazip taravetini ancak (BALSAMIN KREMİ) le meydana çıkarabilirsiniz. Güzellik sırımı terkibinde saklıyan dddi ve şayanı itimat elli senelik bir güzellik kremidir. Bir defa (KREM BALSAMIN) kullanan başka krem kullanamaz. Tanmmış ıtrıyat mağa- zalariyle büyük eczanelerde bulunur. Dikkat: İIstanbul posta kutusu 223 adresine H. T. rumuziyle 6 kuruşluk posta pulu gönderiniz. Adresinize meccani bir nümune gönderilir. tanrmada nmilliyet aşkımı, vatan severliği gönlünde yaşatan temiz insandır. Çünkü onların hepsi bu temiz fikir gıdasını yalnız tıbbın değil, ayni zamanda hürriyet ve fmsanlığın kaynağı olan (Tıbbiye) | den almışlardı. Memlekette - ilk hürriyet bayrağını açanlar arasın- | da Tıbbiyelileri gözlerimle — gör- müş, hattâ onlarla — omuz omuza çalışmış bir adam için böyle bir ümide düşmek abes sayılamazdı. Yatağımda yatmış, doktorları bek- lerken kafamın içinde — verilmiş kuvvetli bir karar taşıyordum: — Ne olursa olsun, onlara iltica edeceğim. hemiyetsiz mazeretlerle alıkoya mazlardı. Çünkü, İngilizler, ko - lay kolay atlar insanlar değildir . Bilhassa her şeye çabuk inanmaz- lar, Eğer beni kuru bir bahane ile hastanede yatırmak istedikleri an- laşılırsa buna lüzum gören doktor- lara fenalık ge'iaesi ihtimal dahi-) lindeydi. En iyi çare yalandan de- K olmaktı. İcap ederse sehpaya kadar deli rolü oynıyarak gidecek- tim. Çünkü o zaman için başka kurtuluş çaresi bulamamıştım. Ben| zihnimde bu kararı verdiğim za-| gözlerimi bir noktaya dikiyor, sa- atlerce öyle düşünüyordum. Bu Biliyordum ki onlar beni e -| retle Haydarpaşa hastanesinde on| üç gün kaldım. Bir gün beni ya- tağımdan kaldırdılar, giydirdiler, ellerimi bağladılar. — Yanıma iki süngülü taktılar. Haydarpaşa has- tanesinde emrazı akliye ve asabi- ye mütehassısı bulunmadığı için diğer hastanelerden birinde müte- hassısısna muayene ettirilmek ü- zere Bekirağa bölüğüne iade etti- ler. Buna çok canım sıkıldı. Çün- kü hesapta, akıl doktoru yoktur, diye hapishaneye — iade edilmek yoktu. Bu son teşebbüsün böyle bir ne- tice ile akamete uğraması karşısın- da elim bir yeise düştüm. Çünkü arkadaşlar, Ali Kemalin beni mutlaka astırmak için uğraş- tığını, fakat hastanede bulunmam dolayısiyle bir şey yapamadığını öğrenmişler ve bunu bana yetiştir- mişlerdi. Şimdi kapana bile bile kendi ayaklarımla gidiyordum. Naçar, boynumuzu büktük, fakat deliliği bırakmadık.. Bekirağa bölüğüne tekrar gir- dik.. Arkadaşlar beni candan ge- len bir samimiyetle karşıladılar. Fakat bendeki gayri ubiiliği[ görünce şaşırdılar. Bir kısmı de-| liğimin hakiki olduğunu sandı, ©-| dalarına çekildi. Bir krsmı işteki kastı anladı. Fakat yabancılara karşı hiç kimse renk vermiyordu . İşi bilenlerden birçoğu: — Sen de İlyas Sami gibi nazlık ediyorsun!,, diyorlardı. Bazıları da kulağıma şu tavsi- yelerde bulunuyorlardı: —Çokiubıiediywım.Dmııı;' et... Boğazlıyan kaymakamından | sonra sıra senin ! İkinci bir divanı- kur. nımı dayıyarak avludaki - büyük havuza bakmak ve — düşünmekle geçiyordu. Bu havuz kurbağalarla duluydu. Aydınlık gecelerde onların vak vaklarını dinler, gündüzleri de se- vişmelerini seyrederdik. Güneşli saatlerde havuzun mermer kenar- lıklarına sıçrarlar, bir müddet kar- şılıklı ötüşlerden sonra birleşirler, sevişirlerdi. Erkek kurbağa te « nasüli vazifesi biter bitmez dişinin üzerinden ölü olarak havuza ya- varlanırdı. Bu hal bizi çok alâka. dar ederdi. Her gün, bir aşk ve garam dakikasından sonra ölüve- ren bu hayvancıklara açımak miı, yoksa, gıpta etmek mi lâzım gel diğini bir türlü kestiremezdik.. (Devamı var) Asipin Kenan Halis ve hakiki tabletleri sıhs — hatinizi soğuktan ve bütün li?l; lardan korur. Hİ Na harp sehin davana bakmak için bazırlanıyor. Ne yap, ne et, fakat tekrar has- taneye kapağı atmağa bak! Ben ne olursa olsun - delilikte devama azmetmiştim. Arkadaş- ların bu sözlerine bile cevap ver- miyor, ara sıra bağırıp çağırmayı, kahkahalar atmayı bittabi ihmal “Gaımm i “İNKİ B ; Blrdükü daüke b,"“k-"ı"':; AA mııuâı!l Mtrş JSaatçilrde MEM arayınız BAHA PAKİK,PAHA UCUZ p TÜRKİYE UMUMİ DEPOSU: İSTANBUL- BAHÇE KAPU - TAŞ HAN 19

Bu sayıdan diğer sayfalar: