19 Kasım 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

19 Kasım 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

; ; i Sinekli agam m , İçini karıştıran, gözlerini yakan göz yaşlarının birbirine benzemez. saikleri vardı. Gözünü, gönülünü ısıtan biricik Rabianın, onun ha rap evini bırakıp gitmesi... Hem de koskocaman bir konağa gidip Tevfiğin smıfından ayrılması. Bü- tün bunların üstünde bir de gene karar almak mecburiyeti. Gözü. nün ucuyla kızın yüzünü tetkik ederek sordu: “Sen ne dersin?,, O, kat'i bir sesle cevap verdi: “Hanımefendiye ben, dedim.,, Tevfiğin yüzünde güneş açtı. Vay şeytan vay! O yaşta nasıl ça- bucak karar veriyordu. Gözleri Rakımın, ikisini de süzen büyük gözlerine değdi: olmaz, “Sen ne dersin, amca bey?,, “Ben, Galip beyin öyle birden- bire atılacak bir kısmet olmadığı nı derim.,, “Hoşundu, cüce amca; de- mek benim bu evden gittiğimi is tiyorsun?,, “Çocukluk etme, Rabia. Sen çe- hizsiz, çimensiz bir kızsm. Hanın, hamamın yok. Bir tek cüce amcan var... Galibe varırsan beni çehiz halayığı diye beraber alırsın. Ga- lip gibi istediğin kalıba sokacağın kocayı bir daha bulamazsın. Baş: kası, belki beni eve bile sokmaz... “Vay domuz cüce, vay. Hep kendi çıkarına bakıyorsun ha! Tevfik Rakımın arkasına bir yumruk indirdi. Fakat üçler, ay- rılık tehlikesi geçirmiş üçüz kar- deşler gibi birbirlerine . sokuldu- lar. Ve bu vak'a Rabianın konak- taki vaziyetinde ilk değişikliği yaptı. Galip ve Şevki orada iken Rabia artık Hilminin odasına çık- 'mıyordu. Cuma günü Bilâl, mektep üni- formasiyle yü fidanlarını çapala mağa çıktı. Rabiaya konakta ilk tesadüfü orada olmadı mıydı? Kız mutlâk oraya gelecekti, Ünifor- da çıkaramazdı. Kızın ince parmakları kollarınm, yakası- nın şeritlerini saymıştı ve... par maklarının ucu dudaklarına do- kunmuştu. O temasın arkasından geçirdiği ürpermeyi on yedi yaşı nın bütün şiddetiyle tekrar yaşar- ken amcası göründü. Kısa dudağ: yukarıya çekildi, hırlar gibi gül dü. Cici, bici ceketle gül fidanı çapalandığmı kim görmüştü? Oğlan, caketi attı, kollarını si»! vadı. Amcasının gözleri önünde çapaya sarıldı. Bayram Ağa çekilmiş, fakat o Kâlâ çapalıyordu. Uzun, beyaz Boynunun üstünde çilli yüzü kıp | kırmızı, alnından terler akıyor, a rada birde fidanlarm arasından gözleri birini arıyordu. “Hanımefendi, gül istiyor.,, Sesi, ciddi, fakat dudakları gü- masını ekli aa ba kkal (Nakil, tercüme ve iktibos hakkı mahfuzdur.) lüyor, burnunun üstünde o cazip kırışık var. Gülleri beraber kesti» ler, parmakları bir düziye birbiri- ne karıştı. O günün saadeti on- dan ibaret kaldı. Bilâl, konuşmak için gene ne kadar kafasını yorduysa, nafile oldu. Bir tek kelime bulup söyli- yemedi. Fakat Rabia, ondan ko- nuşmak beklemiyordu. Bilâl, ona gelip, geçen bir bahar günü gibi! Ondan, sıhhati, biraz vahşi güzel liği, biraz da ilk kendi yaşında te- maş ettiği insan olduğu için, hoş- lanıyor. Rabia, gülleri koklıyarak git- tikten sonra Bilâl muvaffak ola- mıyanların yeisini duydu. Onun Rabiaya, incizabı öyle iptidai, maddi bir gençlik hissi değildi. O, hiçde Rabianın farzettiği gibi ham, kafasız değildi. Tahlil et meği bilmese bile gene karışık, derin hisleri vardı. Rabia, ona göre, hem nefret edip, hem bayıldığı, olgun ve iriş- miş bir şehrin bir nevi “Sembol,, idi. Onun konuşuşunda, bakışın daki başkalığın, asırların yarattı- ğı yüksek bir medeniyetin muhay- yelesi olduğunu, kemiklerinde hissediyordu. O sene Bilâl, mektebinde haya: tiâzicik tadar gibi olmuş, kadın denilen sirra biraz temas etmişti. Onun spordaki kabiliyeti, Rume- lili, hattâ Bulgar talebe grupları- nın başında ona hâkim bir vaziyet vermişti. Kendinden yaşlı talebe ile dolaşırken, bir kaç Beyoğlu mataı Rum, Yahudi kadın tanımış» tı. Birinin evine bile bir defa git- mişti. Ve bu temas onda kadın hakkında pek kat'i kanaatler hasıl! etmişti. Ona göre iki cins kadın vardı: Beyoğlunun orospuları ve aile kızlarr.. Birincileri para ile alınır, ikincileri nikâhla. .Rabia ikinci kısımdandı. Onun için Ra- bia ile mutlâk evlenmeği kurmuş- tu. Rabiayı bir gün alacak ve ona kendinin ne şayanı hayret bir er- kek olduğunu gösterecek... Cumaları bahçede buluştukça, kıza, kendisinin âdi bir mektep ta- lebesi olmadığımı anlatmağa çalı- şıyordu. O Koruda bülbüller öter ken, dallarda bahar çiçekleri renk- li, beyaz alevler gibi güneşle ya- narken o, hep ciddi bahisler aç- mağa uğraşıyordu. Ciddi bahis- ler de, Bilâl'a göre, istikbalde sa- hip olacağı at, araba, konak, uşak. halayık... Oğlanın içi güldür gül- dür işliyen, bin beygirlik bir dina- i mo gibi, kafası patlamağa mühey- ya bir barut mahzeni gibi. İçin- deki kudret bissi, hakimiyet arzu: su taşıp etrafındakileri boğacak © gibi coşkun.. O, bir an istikbalinin harikulâdeliğinden şüphe etmiyor. Bir bu kanaati Rabianın kafasına sokabilse,.. (Devamı var) ao Kaybolan Amerikalı hafiyesinin para cüzdanı şehrin mecralarından birinde bulundu Aslan Turgut polis müdüriyeti-| ne vardığı zaman, bütün zabıta teşkilâtının faaliyete geçtiğini gör dü. Yukarıya çıktı.. Cimin odasına girdi. Tomsonun meşhur muavini ma- sa başına oturmuş telefonların bi» rini açıp ölekini kapıyordu. Cim, Türk polisini görünce se- vindi, gülerek yüzüne baktı: — Felâketten haberiniz var, de- ğil mi? Ve cevap almayı beklemeden ilâve etti: — Hayırlı bir haber mi getirdi-! niz? Aslan Turgut masanın önündeki koltuğa oturarak cevap verdi: — Tomsonun ölümünden çok müteessirim. Fakat, ben bu ölüm haberine, cesedi meydana çıkıncı- ya kadar, inanmıyacağım. — Birinden şüpheleniyorsanız, hemen söyleyiniz de tevkif ettire- lim! Yüzünüzde, beni sevindire cek çizgiler görüyorum! — Sizi şerefimle temin ederim ki, bir şeyden haberim yok! Otel- de gazeteyi okur okumaz giyin- dim, size koştum. Gazeteler, si- zin bu hâdise hakkında mühim iti- rafatta bulunduğunuzu yazıyorlar. Nasıl oldu da Mister Tomson hay- dutların eline düştü.. Anlatır mısı- nız? — Bırakın şakayı, canım! Be- nim bir şeyden haberim yek ki, gazetelere itirafta bulunmam mev zuu bahsolsun. — O halde..? — Şimdilik muhakkak olan bir şey var: Mister Tomson hâlâ mey- danda yoktur. — Geleceğini mi umuyorsunuz ? — İçimde öyle bir şüphe var.. — Ya gazetede çıkan mektuba ne dersiniz? — Zabıtayı şaşırtmak için uy- durulmuş olabilir! orum. Bu kadar şar- latanlık olmaz. Bugün (Nevyork Taymis) gazetesi, bu yüzden en aşağı bir milyon nüsha fazla sa- tış yapmıştır, — Elbette satacaklar. Böyle bir fırsatı kaçırırlarsa aptallık etmiş olurlar. Bütün polis mevkilerin » den gelen haberler can sıkıcıdır. Hepsi de (Mmtakamızda böyle bir ceset bulamadık!) cevabını ve- riyor, * — Su yolları tamamiyle arandı mı? — Bozuk olmıyan yolların hep- si arandı.. Bir iz bulunamadı — Ya bu cesedi bozuk yollar - dan birine attılarsa.. — Ben de bunu düşünüyorum. Çünkü çukur yerlerden geçen su yollarının derinliği iki metreden fazladır. Kimbilir hangi menfez- de tıkılıp kalmıştır. — Hakkınız var! Bu kadar bü yük bir şehrin altından geçen su| kanalları içinde bir insan cesedi) kolay bulunur mu? Bu sırada telâşla içeriye giren bir sivil memur Cimi selâmladık tan sonra, cebinden bir oküçük portföy çıkardı: m. ka Ele — Bunu (Vinter Garden) in altından geçen kanalizasyonun i- çinde bulduk. Üstünde — Mister Tomsonun markası var. Cim (Vinter Garden) adını du- yunca tüyleri ürperdi.. Elini uzat- tı.. Portföyü aldı: — Tamam.. Ustamın para cüz danı! Ve içini karıştırarak, sert bir tavırla memura çıkıştı: — O mıntakada esaslı araştır- malar yaptınız mı? Memur sükünetle cevap verdi: — Merkez komiserlerinden üç kişi hâlâ yer altında dolaşıyorlar. Bu cüzdanı kenara ilişmiş bir hal- de buldular.. Bana verdiler. He- men polis müdürüne haber veriniz. Limana akan bu menfezin ağzın- daki süzgecin kaldırılmasını em: retsin.. Mister Tomsonun bu ka - nalda boğulduğu, şu vesika ile ta- hakkuk etmiştir. Onu başka şemt- lerin kanallarında aramağa lüzum Cim portfoyu alarak yerinden fırladı: — Aman dostum, sen lütfen bu- rada beni bekle! Ben şu portfoyu polis müdürüne götüreyim ve hâ . diseyi kendisine anlatayım... . » Cim memürla birlikte “odadan çikıp gitti. Aslan Turgut, saatler geçtikçe hayretten hayrete düşüyor, portfo- yun bulunduğu yerde cesedin ne- den zubür etmediğine şaşıyordu. Vinter Garden.. Bu meşum yerin adımı duyunca Aslan Turgudun şüphesi büsbütüt artmıştı. Eğer Cim korkusundan, daha doğrusu mahçubiyetinden bu işin iç yüzünü saklamamış olsaydı, As- lan Turgut kimseye danışmadan (Vinter Garden) etrafında tetki- kata girişecekti. Ne yapsın ki, Tomsonun o ak- şam (Vinter Garden) e meçhul! bir kimse tarafından davet edildi- ğini, sonra Gardendeki esrarlı o- Gülhanede muayeneler Gülhane tatbikat mektebi hekimliğinden: Gülhane tatbikat mektep ve ki. niği 15/10/935 salı gününden it baren tedrisata başlamış olduğun dan poliklinik muayenelerini yös terir cetvel aşağıya yazıltaıştır Ş- i hir halkının buna göre müracan etmeleri rica olunur. Sabahları"saat 10 dan 13 » ka | ba; Pazartesi: Kulak, boğaz, burun hariciye, fizik. dar. | ! | Salı. Dahiliye, nisaiye beviiye Çarşamba: Röntgen cildiye asabiy? göz. | Perşenbe : Hariciye, fizik, ni saiye. Cuma; Dahiliye, gö» rildive cumastesi: Bovliye, asabiye ku lak, boğaz, burun. ak polis daya girip gözden kaybolduğ' Cimden başka bilen kimse y9” Cime gelince: O, bu hâdi kendisi bile hatırlamak istemif! düşündükçe vücudunu ate kaf yordu. Gözünün önünde bir odaY?! ren Tomson hakkında, bira? ra. (Odadan çıkmış da gö "İ şim!) diye hüküm veren bir hafiyesi herkesten önce çekilmeye müstahak değil a Cim bu sırrı kime aça Şöhretinin birdenbire sıfır# mesi şöyle dursun.. Amirleri (Mademki kıyafetini değiştir oraya kadar gittin.. Sonra “ orada kaybettin de niçin bu © seden bizi haberdar etmedi demezler miydi? Aslan Turgut, Cimin ni görünce, masanın üstüne? © meşgul olduğunuzu anl 4 Vaktinizin mösait olduğu bir otele kadar uğrarsanız, uzun" dıya görüşürüz.) diye bir yazıp biraktı.. Müdüriyi rıldı. Oteline dönüyordu. O gün, kaybolan polis hi sotun ailesine herkesten öf ziyet telgrafı yazmıştı. Asla gut bu haberi polis müdi de dolaşırken öğrenmişti, — Vilson cumur reisi olma: ce Nevyorkun meşhur a nndandı. Tomsonun ona dımı dokunmuştu. Polis mü yeti binasında konuşan mem” Cumur reisinin bu faciada” müteessir olduğunu söylü dı. Aslan Turgut yolda gi küçük bir gazinoya rasladı- sında (Türk kahvesi) ta! görünce, pencereden içeriy€ tı. Masaların önünde oturs” kıyafetli birçok kimseler sesle türkçe konuşuyorlardı... Kendiniz ve kendiniz yaşt$ lar için aldığınız gazetede larınızı da alikalandıracak lar bulunmasını temine © HABER çocuklarınızı o hem eğlendi" hem de kendilerini memnu” cek bir iş yapmak maksadiy!€ Sizden şunU Mektebe gide” çocuklarınızın P resimlerini gönderiniz e“ Bu fotografların arkasına Bunuzun İsmini, yaşını, de tiği mektebin ismini, hangi olduğunu ve mektep numa

Bu sayıdan diğer sayfalar: