9 Aralık 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

9 Aralık 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HABER — Akşam postası ine kli yazan: PİM) ağ dal se gey Bakkal Küfür sağnağı geçmiş yıllara döndü, zülüm bezirgânlarının ec- dadına, ecdadının ecdadına, tâ A. dem Babaya ulaştı. Küfür sağna- ğı gelecek yıllara doğru esti. Zü. lüm bezirgânlarının s#ülâlesinden sülâlesine, insanlara eziyet edecek olan tâ en son zalime dayandı. Şüphesiz ki bu küfür kasidesi padişaha ve onun etrafındaki bü- yüklere raciydi. Fakat siyah es- vaplılar, “bir mesele çıkartma mak,, için emir almışlardı. İşitme. mezliğe geldiler. Güvertede kargaşalık ve gürül tü ayuka çıkıyordu. Rabia biraz şaşkın, salapuryada arkadaş oldu ğu çocuklu tazenin kocasiyle bu- luşmasını seyrediyordu. Fakir bir genç memurdu galiba... Üstü başı düşük, zayıf bir adam... Kayıkta çocuğu uyandıran tatar yüzlü, be- yaz sakalir adamın sakalı havada buruşuk elleri gökte sayıklıyor gibi gene bağırıyor... “Ocaklarına incir dikilesiler.,, Genç bir Tıbbiye talebesi, ihti. yarın ellerini aşağı çekiyor, sa- ğır kulağına: “Efendi baba, bayrama bizi af- federler, bayrama olmazsa cülü- sa...,, diye bağırıyordu. Meşkür küfürün sahibi tayfa, şimdi elinde kırık bir toprak tes- ti, halka su desrtryor, çocukların çenesini okşuyor, ihtiyar kadınlar. la şakalaşıyor. Fakat bu kıyame- tin ortasında acaba Tevfik nere- deydi? Nihayet Rabianm gözleri onu da buldu. Kocasına güvertede yer yapmağa uğraşan şişman bir ka- dınm çocuğunu kucağında oyala.! mağa çalışıyordu. Rabiayı görünce | çocukla koştu. Baba kız çocuğu aralarında ezerek, çiğrışarak bir. birlerini kucakladılar. Kadın koş- tu, çocuğunu kaptı. Tevfiğin sakalı çıkmış, yanak- ları çökmüş, gözlerinin etrafı mos- mor olmuştu. Baba kız konuşma- ğa vakit bulmadan kaptan köprü. sünden kaptanın sesi bir borazan gibi öttü: “Çabuk olun... On dakika sonra kayıklara!,, Rabia Tevfiğin göğsüne mendil. den toparlak bir çıkın yerleştirdi. Bu, dükkânın son bir aylık kazan- cıydı. Sonra o da babasma, şiş- man kadının kocasının yanında, güvertenin ortasında bir yer yap. mağa başladı, Rakımın terliyerek sürüklediği sepetleri yerleştirdi. “Dolma var, zeytin, peynir, 8ö- ğüş var... Şama gidince bize yaz.,, “Vay ben Şama mı gidiyorum?., Kimse henüz nereye sürüldüğü- nü bilmiyordu. Herkesin zihninde klâsik menfa yerleri, Yemen ve Fizan heyulâları dolaşıyordu. O gece Vehbi Dede Rabiaya gelmiş, babasmın Sama gideceğini! haber vermiş, kızm zihnini de, eli- . (Nakil, tercüme ve iktibas hakkı mahfuzdur.; ni de Tevfiğin çamaşırı ve yemeği ile bütün gece meşgul etmişti. Ve tanyeri ağarır ağarmaz onu Ra. kımla arabaya sokmuş, rıhtıma getirmişti. Vapura bir çatana yanaştı. Kap- tanım sesi bir daha hücum borusu gibi öttü: “Haydi kayıklara...,, Siyah esvaplılar güverteye gel. diler. Siyah çarşaf kümesini bi: daha ittiler, kaktılar. Memedeki çocuk gene viyakla dı, küçük oğlan kurt yavrusu gib' uludu, ihtiyar bedduasını sayıkla dı, kız çocuklar sümüklerini çeke çeke ağlaştılar. Güvertedeki insan dalgası kabardı, çalkandı. Gene o ıstırap kümesi elele, omuz omuza, sırt sırta salapuryalara, sandalla» ra indiler. Güvertede erkekler canlı bir ehram gibi birbirinin üstüne yı. ğıldı, açılan salapuryalara rengâ- renk mendil salladılar... Sular uyanmıştı. Küreklerin al- tında, sandalların böğründe çır- pıntılar, şıpıltılar vardı. Denizle güneş oynaşıyor, bir tarafta İâai ışıkta mor adalar, öbür tarafta ya- rım ay şeklinde İstanbul limanı... Kayıklar İstanbula yollandı. Ses seda kesilmişti. Siyah çarşaf- Klar, gözleri yarım kapalı, elleri gökte uzun uzun bir şeyler oku dular, sonra başlarını çevirip “Şevketi Derya,, nın olduğu yere doğru üflediler. Rakım Dedeye sordu: “Son gelen çatanadan Hilmi bey çıktı. geldi?,, “O da Şama sürülüyor. Tevfiğe arkadaş.,, Rabia: “Ben de Dürnev hanıma hiz. metçi olurum.,, dedi. Vehbi Dede gözlerin denize çe- virdi. Beyaz köpüklü, altın ışıklı mavi sularda, birbirinin sırtından atlıyarak, yuvarlanarak, oynıya- rak bir alay yunus balığı geçti. Rakım: “Tevfik benden Karagöz takım larmı istedi. Vapurda sanki “ha- yal,, mi oynatacaktı?,, dedi. Vehbi Dede dalgın dalgın cevap verdi: “Hayal de insan gibi diyar di yar gezer, hey oğul!,, (Birinci kısmın soma) Vapura acaba niçin İKİNCİ KISIM —i “Bir sürü kocakarı, sabahtan akşama kadar kızın yakasını bi- rakmıyorlar. Güya avutacaklar, babasını unutturacaklar! Nerede? Tevfiğin, (Ağucuk) dediği gün. lerden başlıyorlar. Biri kesince öteki ektiriyor, tâ adamın sürgüne gittiği güne kadar. Can olsun da dayansın. Rabia bir canlı cenaze ye döndü..,, (Devamı var) . a ka TÜ 9 İLKKÂNUN — 1955 Amerikayal/f çırılan rk Kızı Aslan Turgut, oteline dönerken, Tomsonâ “Dostum, dedi, bundan sonra yapılacak ik iş var: Biri Neclânın izini bulmak. öteki de yanınıza becerikli bir muavin olmak!,, Aslan Turgud, basılan evini haydut Parkere ait olduğunu an * layınca: — Bundan sonra yapılacak iki iş var, dostum! dedi. Biri, Par - kerin izini aramak... Öteki de ya” nınıza aklı başında ve becerikli bri muavin almak. Tomson sesini çıkarmadı. Aslan Turgud sözünü şu cümle ile tamamladı: — (Winter Garden) e gittiğiniz saattenberi sizi takib ediyorum. Muavininiz, öldüğünüze hükmede rek, Cumurreisine bile bu kana ati verd. Ailenize sizi sevenler - den sayısız taziyet mektupları gel mişti, — Hakkınız var! Bu kadar ser sem bir adam, zabıta mesleğinde tutulamaz. s4 Gece bütün gazeteler 'Tomso nun dirildiği haberini veriyorlar dı. Gazetelerin trajı yazıdan çok artmıştı. Herkesin elinde bir ak. şam gazetesi görülüyordu. Tomson evine gitmişti, Parkerin evi de sıkı bir laras sut ve muhafaza altında bulundu. ruluyordu. Aslan Turgud oteline dönmüş tü, (Nevyork Taymis) gazetesinin akşam nüshasında Aslan Turgu -| dun büyük bir fotoğrafı vardı ve klişenin altında şu kelimeler ya * zılıydı: “Öldü zannedilen o'Tomsonu, haydutların attığı su mahzenin -| den çıkaran Türk polisi..,, Aslan Turgud bu gazeteyi o -| teldeki yatağına uzanmış olduğu halde gözden geçiriyordu. Tomson, gazetecilere, başından | geçenleri kısaca anlattıktan som ra şöyle diyordu: “- Haydutlar beni (Vinter| Garden) in altından geçen su mah zenine attıkları zaman, cebimden para cüzdanım düşmüştü. Bir müddet suların içinde çabaladık. tan sonra, demir ıskaralara tutu narak yürüdüm. Karanirkta ne yol görüyordum... Ne de hava alabi . zı da meydana çıkarmak gerekti. Aslan Turgud tekrar yatağın * dan kalktı... Paltosunu giydi.. Garsona: — Biraz sonra döneceğim.. Ge- ce yarısı kahvaltımı odama getir ve beni bekle! Diyerek otelden çıktı... Bir & toya atlıyarak, milyonerin bulun duğu otele gitti. Hopkins yeni uykuya dalmıştı. Kapıyı çaldı., Ses yok. Bir daha çaldı: — Yabancı değil, Mister Hop kins.! Milyoner bu sesi tanımıştı. O gece olunca, yanma garson bile kabul etmez, kapısını içinden sür- meleyip yatardı. Gece yarısı kendisini ziyarete gelen Aslan Turgudun dikkatle yüzüne bakan milyoner: — Hayrola, dostum.. Ne var? Diye kekeledi. Aslan Turgud, Hopkinsi çabuk meraktan kurtar mak istiyordu. Cebindeki gazete- Veri göstererek: Ky — Bakınız, dedi, bütün Nev * york matbuatı benden bahsedi - yor, Ve gülerek ilâve etti: — Meşhur polis hafiyesi Tom" son bulundu! Hopkins bu sözleri işitince ağ. zt bir karış açık kalmıştı. — Allabım, rüya mı görüyo * rum? Diyerek, kendisine uzatılan ga- zeteleri gözden geçirdi. — Vallahi siz yaman adamsı * nız! Yalnız beni değil, Tomsonu da kurtaran sizsiniz! Neden bunu İ önceden söylemediniz? Amerika. da tevazuun yeri ve manası yok * tur dostum! liyordem. O gece sabaha kadar! 8 suların içinde bucaladım, Iskara! ların üstünde giderken, bandi | su yolcularının gittikleri dar bir| yol buldum. Bu yoldan yürümeğs| başladım. Gide gide bu evin al | tındaki mahzene kadar varmışım. | Şimdi anlıyorum ki, haydutlar! (Vinter Garden) ile bu ev arasın da sık s'k yolculuk yapıyorlarmış! Üç, dört gündenberi ne ile yaşa - dığını sormayın! Yalnız suçerek hayatımı kurtarabildim. Yer al - tındaki üç günlük misafiretim es! nasında sudan başka bol bir şey min edebilirsiniz!,, ken, milyoner Hopkinsi hatırla *! Aslan Turgud fazla istemiyordu. — Tomsonu buldum. Fi nişanlrmın izini tekrar kayb Bu takib, belki biraz uza; tır, Bunun için, sizin bürri daha fazla tasarruf etmeyi suz görüyorum. Yarından iti . serbestsiniz! Kaç günden ber! rada sessizce ve kimseye görül den oturmak nezaketini göst€ niz bile benim için çok değeri unutulmaz bir fedakârlıktı. rından sonra otelinizi değişti lirsiniz! İcab ederse, sizi isti ğim saatte görebilmek için “ olmazsa Neclâyı buluncayâ dar . sizinle her gün temas etm müsaade ediniz! Hopkins bu habere hem vindi , hem de müteessir old istiyordu ki bu fedakâr de lının nişanlısı da bir an e lunsun. Hopkinsin gözleri yaşardı? — Ben sizi - bütün düğün rafı bana ait olmak üzere * bu evlendirmek istiyordum. En yük ve neşeli bir otelde yapa€i düğün programmı bile haz mışıtm. Nışanlımızın bulunm” zayacağını bana söylemeseyf' çok iyi olacaktı. Bu habere, "| di kızımın kayboluşundan “© çok müteessir oldum. Fakat, ** gibi demir bilekli ve keskin bir polis memurunun onu d hayet bulup meydana çıkar#* ğından eminim. Siz Amei heykeli dikilecek bir kahram nız! Haydi, bu gece beni yal bırakmayınız.. Oturunuz... v içelim.. Konuşalım.. Eğlenel Bu gece yalnız kalırsam sabi kadar gözüme uyku girmiye€* v (Devamı © — Fransada bir “Su altı klübü,, açıldığını geçenlerde tatsilli bulamadığımı elbette siz de tah'4 yazmıştık. Bu klüp üç gün evvel Pariste bir yüzme havuzundö vermiştir. Klüp azaları bu baloda sular içinde dansetmişler, dalıp ş Aslan Turgud bu satırları okur. | eğlenceleri yapmışlardır. dö Resimde bu klüp reisi tarafından icat edilen hususi dalg!6 mıştı, Artık bu zavallı adamcağrı.! leri giymiş kadın davetlilerden bir kısmı görülüyor,

Bu sayıdan diğer sayfalar: