12 Aralık 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10

12 Aralık 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Prens Abdullahın Hazinesi EN BÜYÜK DÜŞMANIMIZ X:9 Bv. ARTIK PEŞimi ” i de içe lane Me 0 a GELDİ . BU İŞ İSE PAMA KOLA BIRAKINIZ ., İKANTANIN ÖNÜNDE LİRİĞİRDİ ÇAK(SE BENİ İSTEN'POLU isini BÖYLE YANIM.) BEKLERİM: SİZDE içE.İ | ei ADAN. İ MİNOR Sorj DİYOR» DAN AyRıLMA | ROE YALNIZCA vEME| | Bİz OE içeri e ONA YAR — ÇCOY EM Ginizi Vİ | YALARIM MEN 4 e N Ç ağva gir 5 iz ii İNİZ... Dz ; ” Ziyapsmi VERİYOR, PLANLARI, MONKOV ÇİFTLİĞİNİ” NDE BIRAKDIM.EV BOŞDUR PL.İk ANLAR iSE YEMEK ODASINDA; Ki KÖÇÜK DOLABIN İÇİNDEDİR || MERİ ÇABUK BANA BİR KAAT GETİR ZE” “Sİ PATRON Kuşu KALİ! Zere 2 SE Koyduk... POH N YANINDAN KAÇA gAAK Bizi YALNIZ. BM SAAT SDE ORADA "YIN APAMLARIMIİ | AKLIMDA OLAN BİR ADRESİ VÖZ İl ZIN visTESi ORADA MAK İSTEYORUM BELKİ SON- z Bı YAN RA UNUTURUM: 3 ” Polis hafiyesi X:9 yahud Dekster slahıhal etmiş bir haydut olan Mişelden bir mektup alıyor. Bir Ohaydudun Nevyorkta bulunan Prens Abdullahın milyonlar değerindeki hazinesini # mak Üzere olduğunu haber vermektedir. Fakat Maroninin adamları Mişeli öldürüyorlar. Ve sırlarını bilen Mişelin kız kardeşi Şilâyı da takip etmeğe koyu luyorlar. | / X:9 Prens Abdullahı haydutlar elinden kurtarmayı kararlaştırıyor, Bunun için haydut kıyafetine girip onlarla beraber çalışmağa başlıyor. Fakat Şilânm hizmetçisi Mari abtallık!$ ş u ele veriyor. X:9 kaçıyor. > Prens Abdullah da bu sırada mücevherat koleksiyonunu teşhir etmeğe karar vermiştir. Polisler bundan endişe ediyorlar. Fakat bu endişelerini belli etmek istemiyorlar. Halbuki vari Prens Abdullahm vekilharer olan Aliyi de elde etmiştir. Şimdi de X:9 u ortadan kaldırmak çarelerini araştırıyor Oturduğu evin altına bomba koyarak onu havaya uçuruyorlar, Fakat X:9 yanında bulunan şişman Jorjla birlikte paraşitle evin üstünden (atlıyafak ölümden kurtuluyor. Fakat ye i sini ölmüş gibi bildirerek (haydutları kandırıyor. u PARDAYANIN ÖLÜMÜ ha iyi olacağını düşünüyordu. Bunünla beraber masum olduğu - na bir şahidi vardı. Bu şahidt de, göralye dö Parda - yanın Marşale göndereceğini vadetti - ği mektup hesaba katılmadığı halde, Jillonun kendisi idi, Demek ki Jillonun sağ bulunma - sı çok kıymetli bir vesika olacaktı. Bununla beraber onu adam âkıllr cezalandırmak lâzımgeliyordu. Başmı kaldırarak: — Dinle, seni (o öldürmiyeceğim. Monsenyör senin hakkında istediği gi- bi bir karar versin. Fakat ben de her halde seni, namusumu lekeliyerek be- ni darağacma gönderecek cinayet ve ihanetin için (o cezalandıracağım. Bak kasamda eksik olan üç bin liradan bahsetmiyorum. — Fakat onları ben çalmadım. — Sana çalmak istediğin para. Ann bahsetmiyorum. Zavallı Uracık - Yarrma el sürmektense beni öldürey - din daha Iyi olurdu, Lâkin ben bu ci. nayetini de affediyorum. o İhanetine gelince, bu hasastada Monsenyör Tâzrmgelen cezayı verecektir. Eğer vakayı olduğu gibi anlatırsan belki de seni affeder. Bunu yapacağına yemin ediyor musun? Son derece sevinen Jillo: — Evet, yemin ederim, cevabını verdi. — Pekâlâ, o halde en hafif bir ce. za olarak beni Monsenyörün hizmetin den kovduracak olan o cinayetinden dolayı lâzımgelen cezadan kendi his - seme düşeni yapmakla kalacağım. İşte ben seni, ne suretle korkarak 1. hanet ettiysen öyle (o cezalandıraca . Korkudan yeşil kesilen Jillo: — Bu nasıl olacak? diye sordu: — Basbayağı.. Sen o Monsenyöre ve bana kulaklarımı kurtarmak için # hanet etmedin mi? İşte ben de senin kulaklarını keseceğim. Javallı Jillo: — Merhamet! diye inledi. Jil soğuk kanlılıkla yerinden kal kıp bıçağının keskin ucunu tırnağma dokundurarak tecrübe etti, Sonra mosmor kesilerek gözlerini yumduğu halde kendisini kurtarmak için çabalıyan yeğeninin yanma yak - laştı, — Hiç olmazsa yalnız bir tanesini ke . siniz! Bu tuhaf isteği henüz söylemişti ki boğazından dehşetli bir çığlık kop. tu. Müthiş ihtiyar yeğeninin sağ ku - lağını tutup hızla çekerek uçurmuştu. Kesilen kulak yere düştü. Korku ve acıdan kendisini kaybe- den Jillo: — Bari öteki kulağıma merhamet ediniz! diye tekrarladı. Fakat bir çığlık daha kopararak bayıldı. Amcası ayni soğuk kanlılıkla sol tarafına geçerek bir saniye içinde JiL lonun sol kulağımı da yerdeki Okanlı sağ kulağının yanına düşürmüştü. Talie inananlar, kaderin Önüne kimsenin geçemiyeceğini söylerler İşte zavallı Jillonun alnında da, tabiatin, yüzünün iki Otarafmda cö. mertee yarattığı bu iki geniş ve yayık kulaktan ergeç ayrılmak yazılı imiş. Yapacağını yaptıtkan sonra kor- kunç ihtiyar gülmeğe başladı, Bu hal onun pek sevdiği oeğlencelerden biri idi. Fakat yeğeninin kan içinde yüz. PARDAYANIN ÖLÜMÜ 15 düğünü, bayıldığını görünce (titredi ve: — Vay canma, herhalde bu ah - mağın hemen ölmemesi lâzımdır. Çün kü Marşalin karşısında benim (biri - cik şahidim odur. diye mırıldandı. Bunun üzerine hemen kilere koşa. rak su, şekerli şarap ve sargı getirdi. Jilloyu direkten çözerek yere yatırdı ve tedaviye başladı. İki yarayı da iyice yıkadıktan, şe. kerli şarabı sürdükten sonra adama * kıllı sardı, Sonra daima yanımda taşı. dığı bir ilâçtan boğazina bir yudum akıtıp yüzüne de soğuk su serpti, Jillo kendisine gelerek dalgın göz. lerini açtı.. Ve bir kâbus © geçirdiğini sanarak ilk işi iki elini oOkulaklarma götürmek oldu. Heyhat! Kulakları yerinde da - gildi. Jillo derin bir ah çekti, Amcası alaylı bir sesle: — Ne inleyip duryorsun? dedi, Jillo: — Eyvah, şimdi nasıl duyacağım? cevabını verdi. — Ama da aptalmışsın! İşte amcanm zavallı yeğeine ver - diği biricik teselli bul oldu. Bir kolun dan tutarak onu ayağa kaldırdı. Ve i. kisi de bir çok vakalara sahne olan bu mahzenden çıkmak üzere meşale - nin aydınlattığı merdivene doğru dön- düler. Fakat merdivenin alt başımda iki. si de biribirinden fazla korkarak deh- şe! içinde oldukları halde kalakaldı . lar. Karşılarında bir adam vardı. Bu adam da Marşa! dö Damvildi, Hemen diz çöken Til: — Monsenyör! diye bağırdı. Jillo ise: — Bu sefer sağlam hapı yuttuk! diyerek yeniden bayılıp yere yuvar » landı. Damvil sakin bir sesle; —E, ne oluyor? diye sordu. — Ah Monsenyör, müthiş bir fe » lâket! Fakat yemin o ederim ki ben masumum. Giderken verdiğiniz bütün emirleri yerine getirdim. Fakat tall ve bu sefil ahmak felâkete sebep ol. dular. Damvil sert bir sesle: — Jil, açıkça söyleyiniz dedi, Monsenyör, mel'un opardayanlar muhpus kadınların nerede oldukları » nt biliyorlar. Bu anda şüphesiz onları kaçırmışlardır. — Bu fhanette senin parmağın yok mu? . — Yemin ederim ki yok Monsen * yör. Bana İnanmaysanız lütfen ku- laklarımı kestiğim şu ahmağı sorguya çekiniz, — Buna hacet yok Ji1! Ben senin sözüne inanırım, — Ah Monsenyör, bana inanıp | - nanmamak sizin elinizdedir. Fakat söylemiş olduğunuz söz benim için bir anda beşyüz Ekü verdiğiniz günkü mükâfatmızdan daha büyüktür. — Demek ki bana sadık kaldm? — Ölünceye kadar da öyle kalaca” ğrm. Söyleyiniz, emrediniz. Hayatım sizindir.! — Söylediğin felâketi tamiret. mek İçin her şeye hazır msm? — Eğer kanımı son damlas'na ks- dar akıtmak Tâzrmsa bile hazırım, — Öyle isa gel, Ve bütün şeytan * Tığrat topla. Çünkü senin kanma ih «

Bu sayıdan diğer sayfalar: