5 Ocak 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

5 Ocak 1936 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

1 Bi | Fırında... Çakır Osmanın çiftliği, Edirne| taraflarındadır ve her kasabadan! her köyden hayli uzaktır. Bir or! manın kuytulukları içinde kaybol- muş gibidir. Karısı Fındık Meliha, bu hayati içine yakışmıyacak derecede gü -| zel bir kadmdı: Öyle kırmızı ve! iştaha uyandırıcı dudakları, öyle kömür gibi siyah ve derin gözleri| vardı ki... Çiftlik evinin bir tarafında bir frrm bulunuyordu. Burası, hafta - da bir defa yanardı. Civardaki! bütün tek tük evlerin ekmeği de burada pişerdi. Çakir, bu işe, cumartesi günü:| nün bütün akşamını hasrederdi. Gayet iri yarı, kuvvet- li, dayanıklı bir adam olduğu için böyle durmaksızın didinmelerden yorulmazdı. Komşular içinde kı *| vır&k Emin isminde bir genç ona | yardıma gelirdi. Çalıştığı için pay alır, giderdi. İşte bu çocuk, Fındık Meliha ile sevişiyordu. Kıvırcığın aşkı, Melikanm bu tenhalık içinde ye JI gâne tesellisini teşkil ediyordu. Vahşi ve korkak bir sevişme... Orman kıyılarında, çalılık diple- rinde, kapı aralarda... Öpüşme” ler, titreşmeler, bakışmalar.. Ne tatlı şeydi bu, Yarabbi! Fakat artık Meliha, bu gizli ve yarım yamalak sevişmeden u - sandı, Bütün mevcudiyetile deli - katılımı olmak istiyordu. Kaçmak, gitmek, bu muhitten uzaklaşmak istiyordu. Kıvırcık Emin, şehirde de çalışabilirdi. On parmağında on marifet vardı. İki” si birlikte Edirneye yahut daha iyisi İstanbula giderlerdi. Ah işte! o zaman fındık Meliha bu can sı- kıcı muhitten kurtulacak, öyle bü- yük bir saadete kavuşacaktı ki. Hamur yuğurulan odada ya- vaş sesle bu projelerini ö tırıyorlardı. Çakır Osmanı şeytan mı oraya sürükledi. Kulağma bu ındı. Durdu. Dört kulak ti ed Fakat öğrendik. lerini belli etmeden fırsat bekledi. ..” Ertesi cumartesi, Çakır, felâke. tine artık emin bulunuyordu. Hid |. detini gizledi. Fırsat bekledi. O gün, iki erkek çalışırken, Me. liha, yukarıki odada yatıyordu. Çok geçmeden, hamurlar, tar. tılıp sorun haline getirildi ve bun. ları kıvırcık Emin küreklerle fırı- Ain İşine sürmeğe basladı. Bir aralık, kapağa doğru eğil. miş vaziyetteyken, Çakır Osman, kükremiş gibi üzerine atıldı. Emi- nin ağını bir hamlede <a onu, fırından içeri sürdü. Kapağı da, üzerine kapadı: Duman ve sıcak zavallı adamı, bir dakika içinde, boğdu, kavurdu. Ne bağırmak, ne çuğırmak du. yuldu... » *# # Bu sessiz faciadan bir saat son| ra, Meliha, ormanm kıyısına gitti. Evelce sözleşmiş oldukları şekilde hazırlanmıştı. Fakat, hayret. Kocasını orada) buldu... Bir ağacın altına uzanmış uyuklama taklidi yapıyor.. Meliha: — Osman... Osman!... - diye sesledi.. Burada ne arıyorsun ?. Yanacaklar... Çakır, homurdandı: Meraklanma... Mükemmel pişecektir! Meliha, bir cesarettir gösterdi — Emini ortada göremiyorum. İş bittiği için savdın mı yoksa? — Onu düşünme. Vaziyetin. den memnundur.. Artık kendisine ihtiyacım kalmadı. Eve doğru yürüdüler. Fındık Emine, o heyecanlıydı İçinde fena bir his vardı. Evin her yanını dolaşıyor, kapıları açıp ka- piyor. Âşığının ortadan böyle bir denbire sır oluşunu bir türlü kendi kendine izah edemiyordu. Çakır Osman, karısını böyle korkarak gezişini istihza ile süzüyordu. Böyle gezinip dururken fırın- da karşılaştılar. Kadın, birdenbire: — Eminin buralarını böyle bı rakıp gitmesine birtürlü aklım! ermedi * dedi, Her sefer, ortalığı tertemiz yapar, öyle giderdi. Bu sözler üzerine, Osman ha li değişti, — Hmm... Söyle bakayım. yumamı bekliyordun değil mi?.. Eminle kaçacaktınız, değil mi?.. — Neler söylüyorsun. kuzum? i yorum, oğlum... Kızımla seni ni - MA AR Tefrika numarası : 112 “Herkes mura dına erdi, herkes | / layığını iyice buldu... e Geçen kısımlarıu hülâsası | Hayırsızada civarında muhare be başlamazdan evvel, bütün eski düşmanlar birleşiyor. Meğer bunların dost olması lâzımmaş-. Hakikatler anlaşılıyor. Üç kişilik aile, böylece, saadet içinde birleşmişti. Anita birdenbire: — Saadetimizin tamam olma” sı için yapılacak başka bir işimiz var! - dedi. Orada gördüğü kendi yüzüğü- nü Hasanın parmağına taktı: — Bu tarihi yüzüğü, sana veri şanladım... Hızır da kendi parmağındaki yüzüğü Lidyaya uzattı: — Al, Türkân!... Ahnen Nilü- ferin söylediklerini işittin ya... — Nasıl Türkân?.. Nasıl Nilür fer?... Bunlar da kim? — Öyle ya., İkinizin de Türk olduğunuz anlaşıldı... Artık Ani - talığın, Lidyalığın manası nedir?.. Yeni isminizi öğrenin. Türkân ve Nilüfer... Sabık Lidya, saadet içinde Ha- sana yaklaştı. Fakat zihni pek meş guldü, belli... Yüzüğünü muayene ediyordu: Taşını açıyor, kapıyor, içine bakıyordu. — Nedir o, kızım?.. Ne yapı * sun? — Ah, zehirin hepsini dökmü- ; şüm... Bir zerresi bile kalmamış. | Yoksa yeniden bir şerbet yapa caktım... Gazanferin kızı: — Deli misin sen?.. Hani Türk olduğundan memnundun... O meş um Yılanlı manastırın yere batası zehirini ne yapacaksın artık?.. Türkân (Lidya) , Zübeydeyi gösterdi: — Kocasının gözleri açılsın İ diye panzehir olarak kullanması! için verecektim.. Fakat, ah, ne yat zık ki kalmamış... Bu zehir teda: rik edi'meden katiyen içim rahat- lam" Hasan; “asli — Mademki Yılanlı manastırın zehiridir, oradan tekrar bulmanın yoluna bakarız.. Bu yılan yuva * sında taş taş üstünde bırakmayız vermezlerse... - dedi. Zübeyde: — Onlar ser verir sır vermez - ler.. * diye inledi. - Ah, Eminim -- Ne söylediğimi biliyorum... İk pasadlığıf bir duke ole geçire; Geçen akşam konuştuklarınızı din ledim. Uzun zamandır bana boy- nuz taktırıyordunuz. Artık bıçak kemiğe dayandı.. Bekle bakalım âşığını, gelecek mi, görelim... Zavallı kadının vücudunu bir isyan raşesi sarstı- — Gelecek... Gelecek işte. Ben “onu seviyorum... O,beni senden kurtaracak, zalim herif! Onunla başka bir yere giderek yer ğım.... Yaşıyacağım!!... Çıktığı gündenberi, en büyük gayesi, 0. kuyucularına elinden gelen hizmeti yapabil. | mek olan (HABER) dize serumu, size ee, vap verelim) başlığı altında yeni bir siltun açarak, muhterem Oo okuyucularına yeni ve | faydalı bir hizmet daha görmeği düşündü. Çakır Osman güldü. Ne acı, 12) maramasunamaumumuuzzumummu kötü bir gülüştü bu... Uzun saplı bir kürek yakala g rulmuş kuru kafa çıkar: — İşte, zamparan burada. dı. Fırimın kapağını açtı, Külleri| Kurtarsın görelim seni benden!... tkayarak,| araştırdı. Ekmek çıkarır gibi bir Nakleden : Hatice Süreyya miyeceğiz. Recebin gözleri açıl - mıyacak... Tatlı netice Nilüfer (Anita) (O boynundaki! gerdanlığı açtı: | — Hızır benim entrikalarım | yüzünden ölünce bunu içip inti - bar edecektim... Alım... İşte pan -| zehir bende var... Zübeyde, Anitanın ayaklarına kapandı: — Ah hanımcığım.... Ah veli - nimetim... Sana nasıl teşekkür e deyim... Ver.. ver... Bana dünya- ları bağışladın... Ben şimdiye ka- dar sana nasıl düşmanlık ettim?.. Sana nasıl kıyacaktımt?... Ayni cümleleri, Lidya ve Anita da Hızıra bakarak tekrarladılar: — Ben şimdiye kadar sana ne” sıl düşmanlık ettim?,., Sana nasıl kıyacaktım?... İ Hasan: ” — Artık Yılanlı manastırda taş taş üstünde bırakmamalı... - dedi. Hızır: — Bilâkis... Zira, artık oradan! adamakıllı istifade edeceğiz... Ta- tarsurat gizli yolların da bütün plânını elde etmiş... Ali amcanın kurduğu casus teşkilâtımız saye - sinde tekmil manastırların esra. - rma artık vakıfız!... Onlar varsın lar fesatlarında devam etsinler... Biz, hepsini parmağımızda dön - düreceğiz... Kendilerinden istifa - de bile edeceğiz.. | Hasan: — Sahi, Ali amca!.. Nerede! diye heyecanla sordu. Merdiven başında bir ses: — Buradayım oğlum, burada” yım... Bak, vaktile bana bunadı - ğımı söylüyorlardı.. Yirmi sene İ sonra, casus teşiklâtı reisi olduğu- mu kabul ediyorlar... İşe yarıya * cağıma yalnız seni inandırabil - miştim... Gel seni öpeyim... Iki eski dost kucaklaştılar... İhtiyar, yukarı doğru seslendi: — Ne dersin, Çelebi?... — Pes... Hepsi de, ayrılık senelerinde başlarından geçen macera'arı bir-| birlerine anlatmağa başladı. | Biraz sonra, kapı, arkaya ka *| dar açıldı: — Haydi çocuklar... Lâkırdıya fazla daldımız... Gazaya geç kal mak işime gelmez ha... Düşmanı gözlerimle yiyeceğim... Hepsi sesin geldiği tarafa dön- (Bize sorunuz, size ceyap verelim) süt - gu, tam manasile okuyucularımızın bir dert ortağı, bir akı! hocası olacaktır, Doktora gitmeğe lizam O kalınadan ekl danışmak istediğiniz hastaliklerınızda, skm. tıya düştüğünüz fakat hir müşavere için a, vuhatinra svuç dolumu pars vermek İsteme, diğiniz hukuki işlerinizde, merak ettiğiniz. hidiselerde, ski erilremediğiniz spor mesi, islerinde, vergiler, kanunlar, nizamnameler, | vesalre haklunds bir derdiniz, Ür #orgunuz| İdi. Bu sözleri söyliyen adam, di * şinden tırnağına kadar silâbları * nı kuşanmış orta yaşlı biriydi: Recep... Körlülten kurtulmuştu... Göze leri öyle canlı canlı ışıldayordu. © Herkese ayrı ayrı bakarak: (İİ — Ammada değişmişsiniz, ih * tyarlamışsınız ha... * dedi. « gene en fazla taravetini muhafaza eden 5 karım Zübeyde... 3 — Senin gözüne hoş görünüyor herhalde., Haydi, güzel güzel ge" çinin!... , ee... ge Düşman hâlâ adanın öte tara © fmdaydr... Hazinenin yerini keş * fetmek ve ortadan kaybolan Ani" ta - Hasan müfrezes'ini aratmak için karava r ckarmışlardı. Bunlara karşılık da Türkler hare kete geçtiler... Her toprak üze” Üg rinde hem denizde epeyce bir mu . hareke oldu... gd Neticede İ ü Neticeyi söylemeğe hacet vat mı?., Barbarosun mağlüb olduğur nu, ondan intikem alınabildiğini “ij tarih kaydetti mi?... Zafer, gene © Türkler tarafında kaldı... Hi ne. hazinenin arka kapısmdan içeri girerek herşeyi, elile koymuş gibi yerli yerinde buldu ve bu servet, W Türklerin Şimali Afrikayı zaptet meleri ve orada asırlarca hâkim olmalarına yaradı... Perişan olan ve kurtulmak yo- unu ancak kaçmakta bulan Hı» ristiyan gemileri arasında Düşes © di Piti ile Yaninin bindiği de vas Bİ ii ş Bu gemi, yelyeperek yelken kü- vek uzaklaşırken, Yani: — Yaşasın Gazanfer reisin ha zinesi, değil mi Cülyeto? * diye kasaraya seslendi. “ğ Kamaradan Düşes cevap ver » di ; . — Niçin?... Onu biz elde eder medik ki. iğ —Fakat onun sayesinde kur | . tuluyoruz. Zira, Türkler şu daki- kada bu hazine ile uğraşmasalardı. peşimize düşerlerdi... Hazinenin. ikinci bir faydası da seni bana ka- zandırdı, sevgilim... “g Kapıyı açıp Cülyetoyu öpmek © için içeri girdi. Fakat, bu fetta J kadını bir zenci bahriyelinin Ku- l cağında buldu... a — Gene mi aldatıldım?... ne mi?,.. . diye inledi. —SON— mu var?! Hemen bize yazmız, ve sorümuğ. Suailerinlze, her saban en sahili yet yüksek bigii şahsiyetlerine Mi sütunlarda derbal cevap © Yeneoti tolşkülterinizi halletmeye çalışmenğız.. ONUN İÇİN MiÇ GEÇ KALMAYINIZ. Bütün imüşkülerini 20 satırlık İs ve düzgün bir yazı fe yazarak: VW (BİZE SORUNUZ SİZE CEVAP VE UL) ie

Bu sayıdan diğer sayfalar: