20 Ekim 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

20 Ekim 1936 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hatiralarını anlatan: Alman korsan gemisi “Deniz kartalı” ? — Yavrum, diye murildandım, sağ * rası pek emin bir yere benzemiyor. © Gözünü aç da kendini böyle sandık; versin ki yumruklarım var ve bunlardan İstifadeyi bana A» ,ları gördüm. Demek ki benden evvel| buraya gelmiş birçok gemiciler var- di. Herif mütemadiyen ölçü alıyordu. Bir aralık bel kâyışımı çıkararak tze- rinde takılı bulunan bıçak kımı “ile birlikte masanm üzerine fırlattı. Lâ #xin bıçak kmında değildi. Kendi ken- — Daha bir saat evvel ahçıya pa- İstes soyaken yardım etmiştim. Sa. kım bıçağımı geminin mutfağında bı- Takmış olmıyayım? Geri 4önerken pencerenin kiytsm- n kesildi: Henüz yeni kesilmiş ve üze i rinde bir deri parçası sarkan kanlı bir insan baş parmağı... ” Bu sırada herif pantalonumu çö- Aiyordu. Eğer pantalonumu çözüp de bumu ayağıma dolaştımırsa kımıl. © e “mıyacak bir bala »clecektim. Bir N «© de kendimi kurtardım, masadan süt kutusu ve bel kayışımı kaptım © ve sağ elimle herife nefis bir direkt i yerleştirdim. Sonra göz açıp kapayın. çalamış ve avazım çıktığı kadar: ye: — Ne var, ne oluyor? diye koşarak geldi. Kendisini kolundan yakaladım X Ve şekerkamışı tarlasmda koşmaya başladık. Navge mttemadiyen: — Yahu ne oldu? Söylesene. deyip XX duruyor, ben ise: i “Artık yazamıyorum. Takatim kal. madı. Söylemek istediklerimi anladın. değil mi? Ne derece hüsnüniyetle ko-| N nuştuğumu görüyorsun. Söyledikleri- mi hulâsa edeyim. Ben senin rakibin, hasmın değilim, bilâkis dostunum, mütteftkinim! Bundan memnun olu- yorsun, şüphe yok! Memnuniyetini buradan hissediyorum. Şu Enis de ya- man adam! Böyle düşünüyorsun her halde... İtiraf et ki, seni şaşırttım. We ben, hakikaten dostluk nedir bi- lir kimselerdenim! Neylersin? Haya- tı, daha modem bir zaviyeden görmek lâzım! İnsan, başkalarını düşünme- den önce kendini düşünmeli! Fakat #iz de hani, cemiyetin vazettiği o beş para etmez kanunların ananelerin fevkindesiniz... İkiniz de (evkindesi- niz! İnşallah iyi olayım, artık insan arasma karışayım, sırrınızı meydana : NE caya kadar bir tekmede kapıyı par-| — Navge, Navge. Diye bağırara VAN! dişarı fırlamıştım.. “Vu. walık bol olamaz. Sandaldan maa- Refikim pastasmı geveliye geveli.| da bir tüfeğe de ihtiyacımız vardı. nın #üvarişi xXont Feliks fon Lukner iii Esrarengiz evde henüz kesilmiş bir * insan parmağı görünce herife bir yumruk savurup dışarı fırladım — Ah Navge, bilmiş olsaydım hiç içeri girer miydim? cevabımı veriyor- dum. Bir ıslık sesi işitildi ve bir süvari ile dört yaya adam bizi arıyarak kog- mıya başladılar, Bunlar bizi geldiği- miz yoldan kaçacak zannederek o ta- rafa sapmışlarâr. Ldikin biz bir kere evi geçtikten sonra aksi cihete doğru koşmıya başlamıştık. Uzun bir kavis çizdikten sönra Ho- noluluya geldik. Başıma geleni bir polis memuruna anlattım. Omuzları. nı kaldırmakla iktifa etti, Honoluluda tayfalar sık sik kaybolurlarmış ve bu haydutları ele geçirmek için hususi teşkilât kurulması icap edermiş. Ser- | güzeştimizi süvariye anlattığımız za- man: — Oh olsun dedi. Ne vardı gidip ! Allahm bu belâlh yerlerinde yalnız başımıza dolaşacak? Diğer arkadaşlarla söz birliği ede- rek gelecek pazar tatilinden bilistifa- de gidip hep birlikte esrarengiz küş- kü zaptetmeyi kararlaştırdık. Ve plâ- nımiz için mütenevvi silâhlar da ha- zarladık ama cuma günü karantina emri geldi. Şehirde sari bir hastalık #uhür etmiş olduğundan mürettebat - tan Miç birisinin dışarıya çıkmasına milsaade edilmedi. Bu köşkün ve ga- rip sahibinin de esrarı benim için halledilmemiş bir halde kaldı, gitti. Bıçağıma gelince onu hakikaten mutfakta unutmuş ve dönüşte raf ü- zerinde Mulmuştur. Pm Herif ber şeyi mükemmelen hazır- lamıştı. İkimizden en zayıfımız olan Navge pastası ile meşguldü, Bir kere benim işim bitirildikten sonra #ma Navgeye gelecekti. Bu sırada bir elim tecrübe daha ge- girmekliğim mükaddermiş. Gemide Ogüst isimli bir arkadaşım verdı. Be- raberce gemiyi ve gemideki esaret ha yatını terkederek başlıbaşımıza bir i- ge girişmeyi kurduk. Niyetimiz ba- lrkçiltk etme" Valk avlamak kolay. dı ame #İEPSİNİN SeN Vankoverde dedin adar dünyanm hiçbir yerin. Çünkü münavebe ile hem balıkçılık, hem de avcilik etmek istiyorduk. Bir otelci bize Roşoz dağları hak- kında birçok efsaneler anlatmış, ayni zamanda Vinçster sisteminde on iki atesli bir tüfenk de göstermişti. Bir müddet bu tüfeği satmalarak gemide sakladık. Geceleri baş tarafta bir as-İ vurmak için hiçbir sebep kalmıyacak- tır. Evet, hayalın çapraşık düğümle- rini niçin çözmemeli? Niçin azap çek- meli? Ben, bunun böyle olmasmı isti. yorum... Söylüyorum işte: Müthiş a- damım ben... Öyle değil mi, Murader- Zım?.. Gözlerinden öperim... Söyledik- lerimi bütün samimiyetimle, olduğu gibi anlamanın yoluna bak!, İsmet, nihayet gözlerini Murad doğru kaldırdı. İlham, düşünce dolu bakışlar... Sanki kadıncağız, pek uzak br âlemden geliyor. Bir vahy âlemin- den... İnsanlığın fevkindeki bir kâk nattan! Gözlerinde ziya huzmeleri do- hu... Sanki köfirdi ve yeni bir dinin nuruna kavuştu... Murad, bunu anlayınca.. — Ya... gördün mü? - Demek cesa- ret'ni gösterdi. İsmet, tasdik etmek manasında ba- KADINLAR BENİ | LAM ARR / Nakleden: Hatice Süreyya Kg ve Hissi Roman | HABER — Akşam postası Hatıralarını anlatan ? EFDAt TALAT Esat Bey haber alıncaya kad işi geciktirmeğe çalıştım — Peki ağabey! — Bir dakika kaybetme. Sonra faydas: dokunmaz haydi aslanım! — Ben gidiyorum, Fakat bunlarda gimdi hareket edecekler. — Senin onlar hareket etmeden evvel Sirkecide bulunman lâztm. — Allaharsmarladık. Saip, bir eski tulumbacıdan daha bas- kın bir balde yokuştan aşağı vurdu ve derhal gözden kayboldu, Bu muhavere- miz kimsenin nazarı dikaktini selbetme( | bir mişti, Saip gittikten sonra düşündüm: — Acaba çocuk yetişebilecek mi ? Ve derhal karar verdim: — Ne yapıp, ne edip (kamyonların mümkün olduğu kadar geç (hareket etmesine çalışmalıyım. Hiç olmazsa E- sat bey bunlar hareket etmeden haberdar edilmiş bulunsun. Esat beye vakit kazandırmak için ne yapmalı? Elden gelen her şeyi! Kamyonun arkasında çalışan başça- vuş Rayta gittim: — Başçavuş! Daha vakit var mı? — Ne bileyim ben, Allah © belâsını versin, Biter tükenir şey değü ki. Yirmi dakikadan beri yağmur işten ma lâmbanın titrek ziyası altında tü. feğin hem paslarını siliyor, hem de kendi kendimize birçok projeler ya- gözerek denize açıldık. Bu sırada sa- hilden bizi görmüşler, düş- müşlerdi. Hattâ bir aralık bize tü- fek ateşi de açtılar ama o aralık rüz- gâr çıkmış olduğundan yelkeni açtik ve yola düzüldük, Bütün gece Sitl istikametinde yol aldık. Yolda bir Alman yelkenlisine tesadüf ederek ekmekle bir miktar bisküit tedarik edebildik. Alman ge - misinden bir miktarda beyaz boya satınalmışlık. Sitlde sandalımızı beyaza boyadık- tan sonra balıkçılığı başladık. Lâkin tarlakuşu ruhumuz bizi bir noktada sebat ettirmiyordu. Bir müddet Sonra balıkçılıktan usanarak sandalı Mod - vile getirip bırakmıya karar verdik ve Işte bu nedamet hissine tebaan yap tığımız fenalığı tamire teşebbüsümüz esnasmda yakalandık ve mahkemeye #sevkedildik, (Devamı var) eğdi. İtimat ifade eder bir eme kadm, erkeğe elini uzatt. Lâkin hiç bir söz söylemedi. — Seni yalnız bırakayım Mı, cicim? İhtimal, kendi kendini düslinmek ar- zusunu duyuyorsundur. Anlıyorum, o- kuduğun satırlar, bütün düşünceleri. ni alt üst etti, İsmet, başıyla bir “evet” işareti da- ha. yaptı. Enisin eliyle Yazılmış olan bu mektubu, dudaklarma bastırıyor. du. — Ben evime dönüyorum. Ne za- man istersen bana telefon et. Emrine hazırım. Nasıl dilersen öyle yaparım. Yahut da hizmetçi ile bana bir iki cümle söylet kendin telefon etmek is- temezsen... Daha üç gün İstanbulda” sın, değ'i mi? — Evet. — Seni tekrar görebilir miyim? Bu ümidim kırılmasm bari! — Muratçığım! Sana çök azap' verdiğimin farkındayım. | — Bir üzüntün de ben olmıyayım! bari... Mesele senin azap cekmemen...' Ancak bu beni teselli edebilir. Şim- di artık biraz sükün içinde ve ser-' best kal... Varsın “O” sana yolunu göstersin, seni sevk ve İdare etsin... Fnlellieensf KAR 'Bir —233— — Birinci kamyona kaç kişi bindiği- ni saydın mı? Çavuş müthiş bir küfür bağırdı: — Bu cenabetleri (o bize sayı ile mi verdiler ki ben de sayacağım. — Saymak lâzım. — Lâzunsa sen say. — Beni alâkadar etmez, Seni (eder. Çünkü muhafazalarından sen mes'ulsür! Yüzüme hırslı hirsir baktı: — Eksliecek şikâr matalar olmadık- İart belli. Ne sayayım? — Nereden beji! — Suratlarındâan da, memleketlerini bırakıp kaçışlarından da. — Sen onu bırak da bir say bakalım! Belki miralayın soracağı tutar. Maksadım başçavuşu oyalâmak, kam yonların hareketini mümkün mertebe tehir ettirmekti, İngiliz başçavuşu son sözümü çok makul bulmuş (olacaktı. Başını salladı: — Madem öyle, gel beraber sayalım. İkimiz beraber karşıdaki dolmuş kam| yonun önüne gittik. Perdeyi kaldırarak ikimiz de saymağa başladık. Rayt yük- sek sesle: — On dört! dedi. Hakikaten on dört idi, Fakat ben va- kit geçirmek bahanesile: — Ber on beş saydım. — Olamaz on dört. — Tekrar sayalım. savurarak — Sayalım. Tekrar saymağa başladık. Bu sefer ben de on dört buldüm. Biz (o birinci kamyonu sayarken diğerinde tahmilât durmüş, biz Jâakal yedi kekiz .dakkin kazanmiştıle. 'Tekrar Krokerin kapısına gelerek içeri baktım. Kapının arkasında ancak bir iki kişi gelmişti. (Onlarda soğuktan titreşcrek biran evvel arkadaş larının yanıma iltihak etmek istiyor - lardı. Bu sırada Ballarla Benet yanıma geldiler. Ballar sordu: — Hazır mıyız? — Öyle gibi bir şey... Üç kişi kaldı. — O halde vakit geçirmeyin, genç kalıyoruz. Cevap verdim: — Kamyonlara kaçar kişi koyduğu- muzu bir kere saymağa lüyum gördüm. Başçavuşla bu işi de yaptık. — Kaç kişi var, — 34... — Kalan? — Yok! — Haydi öyleyse hareket edelim. Balları bu emri Üzerine © başçavuş Raytun yarına koştum. O ikinci kamyo- nun sâyımı ile meşguldü, — Çabuk hareket ediyoruz, Enisin mektubunu (O kastediyordu. Kadm, Muradın bu mektubu kendi.' sinden alacağını sandı ve korkarak.| hirsızlama, mektubu yastığın arka- sma sakladı. ... Firdevs, ayaklarınm ucuna basarak içer girdi. Perdeleri açtı, pancurla- rı itti, Sönük bir gün, odayı aydın- lattı. | — İyi uyudunuz mu, küçük beye.) Saat onu geçti... Kaçta kaldırmam lâ. zim olduğunu ( söylememiştiniz ama | bu kadar fazla uyumadığınızı bildi-| ğim Için, merak edip bakmıya geld'm | Uyandırdığıma kusur mu ettim, kü- cik bey? | Yatak, divanm Üzerinde birtakım örtüler... İçinde bir adamın uyuduğu muhakkak... Lâkin hiçbir cevap gel medi, — Hava, diinkünden fona... Pahar da gelemed! bir türlü... Bu nasıl sey bilmem ki, küçük bey... Gene stikft... Firdevs, küçük beyin başı ucuna, kadar yürümek cesaretini gösterdi — A... Küçük bey evde yatmamış...İ ePwif TUR ie Yazan: IH v — Patlamadın ya? — Ben patlamadım, ama, “© patlıyor, Hareket emri verdi. — Sen şunun muşambasmi Başçavuş koşa koşa diğer önüne gitti, Saate baktım. B arasında yirmi dakika kı km fikrim hep Saipde.. — Acaba polis müdürlüğün! mi? Esat beyi gördü mü? kendimi yiyörüm. Başçavuş Rayt kapının önü! ci kamyona geri kalan dört #*” dirmekle meşguldü. Kolonel, rini verdiği için ne yapacağını & vaziyette idi, Kamyonun arki ran bu son firariler, benizleri soğuktan çeneleri birbirlerine “5 nöbet bekleşiyorlardı. Hep bir vabul ve paketler vardı. da yanlarında ayrıca bir taşıyorlardı, Bunların içinde, nün yakasını bumuna kadar Ş© Jan eski polis müdürü Tahsin çarptı. Kolunda büyücek bir eW tası vardı. En arkada sırasınf du, Başçavuş Rayt yağmur karanlık içinde saatlerce w oldukça sinirlenmiş ve işin mutad hilâfına olarak göste te olduğu nezaketi — bi hem murıldanıyor, hem de önür” herifi omuzundan veya kolları” tarak çok kuvvetli kollarile ve kamyonun içine âdeta savu” Ben bu hali biraz öteden sey” bazan içimin sızladığını 1 Şu karşımda bir İngiliz arkerife karetine boyun bükerek ses bir koyun veya domuz gibi içine fırlatılan şu insanların çö bir geçmişte memleketin muf na hâkim olmuş, mevki ve ik kimselerdi. Bugün bir köpek 1 si yapılmasına lâyık görülen 9 bu vaziyeti kendi akılsıziıklar” ahlâksızlıklarile ihzar etmi | bulur. Kamyona binme sırasi polis Tahsine gelmişti. Rayt, müdürlüğü zamanından tanıdır na karşı aklınca bir cemile istedi, Onu koluna girerek binmek Üzere iskemleye ğer elile'de Tahsinin koltuğu kıştırmış olduğu evrak çanta! istedi. Rayt, aklınca Tahsin etmek istiyordu. Fakat Tahsi kimbilir kendi mel'anetlerini bin bir vesa'k gizli olan bu $ p nından ayırmak istemediği İSİ Sel ğunun arasına sıkıştırmış bıra” £D ji Dün akşam hazırladığı / kikaten bomboş... Buna el 8”. ği Anlaşılıyor, Yastık kırışıM gan buruşuksuz... i — Allah Allah... Bu nasi! Uzun zamandanberi olmamıştı. Ay, demek ki, yin “hanımefendisi. geri “ Eh, kimbilir, belki de veni Firdevs. bir an dilşündü Küçük bey, gömlek değistirir © 81 değiştirecek (o İnsanlardan Hizmetçi, haddini hilen 1” dendir. Öyle suniler s0 Bu her şeye sokarak, efen””; aç eden, İâubaliliklere sapsfi dan değildir. Okumak ama, elinden geldiği kadar tı karıştırarak âlemin s0 etmemeye çâlışir. Fakat VW. men İnsana, birtakım tat rüttüresek izler de göze Çi Meselâ: ğ “ — Firdevs! Ben sana ©“ demiştim, halbuki sen g baska bir lâvanta koymuşsü” © kötü şey7 v (D

Bu sayıdan diğer sayfalar: