26 Kasım 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

26 Kasım 1936 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| muhabiri güzetelerine bildirmek Üzere (o Südana Eltmiş olan Martimer, Skot ve Ansley isimli üç İngiliz gazetecisi o aralarında konuşuyorlar. Bunlardan Ansley isimli. si genç ve dnha tecrübesizdir. Arkadaş. ları, geride olan diğer Wi gazeteci deve sırtımda oldukinri için kendilerini geç. meleri © tebilkesinden O bahsediyorlar Ansley develerin attan daha mı süratli olduğunu soruyor. — Hayır, hayır! Koşu develerinden İyoruz. Bedevfler uzun bir me - Safeyi süratle gitmek mevzubabsolun- *a bu develere binerler, — Bu hayvanlar dört nala giden bir F Jttan daha mı süratlidirler? — Muhakkak. At onlara yetişemez. Çünkü yolda gayet muntazam yürür - ler. Bundan başka yolda durup bir şey. yemeğe, su İçmeğe de ihtiyaçları Yoktur, ayakları da çölün kumuna #ica İma çok mütehammildir. Bir zaman- r lir Halfada develerle atlar arasmda “| Yapılan koşularda, mesafe uzun olduğu kin galibiyet develerde kalmıştı. Martimer: İ | — Maamafih, kendimizi ayıplamak İ doğru değildir, dedi. Zira, telgraf is- tasyonundan otuz mil uzakta kalma - pek âlâ mümkündür. Ve bulundu. #umuz yerde de hattın bir hafta sonra imi hatıra gelebilir. Bu tak- — Evet, bu da varit., Neyse, çok ko- Buştuk, dinlenelim! Scott ve Martimer cibinliklerinin al- girdiler, ve biraz sonra da, açık havada yatmıya alışmış insanlar gibi bir uykuya daldılar. Genç Anesley ağzında sigarası hur- Ma ağaçlarından birine yaslanmış, ken e verilen nasihatler üzerinde dü- gimüyerdu” Onların yâptıklarmi yap miya karar verdi. Tam gölgede kum- lar Üstünde yatmıya hazırlandığı bir Strada, cenup tarafında bir cismin ha- Teketini farketti. Bu gelen atlı, müben dis Merryweather idi. Bir aralık at ve Süvari bir tümseğin arkasmda kaybol- “u. Birdenbire kayalıklar arasmdar Yükselip çölde hafif bir siz dibi uzryan bir dumanın yükseldiğini gör- dü Seott ve Martimeri uyandırdı. — Kalkmiız! diye bağırıyordu. Mer. theri bedeviler kurşuna dizdiler #arnediyorum, İki gazeteci: — Seotte silâh sesi işitmediniz mi kesmişler; geri dönmüş, bu 8e- #ilâhla yaralanmış, veya öldürül « Muhaberat Bedeviler tarafndan uğratılmıştır. . Yazdıklarım mı? — Yolunu kestiklerine emin misin? >> Tabii Öyle olmasa yürüyerek bu- Yâ kadar gelebilirdi. m Bu takdirde, düşmanlarma ras 44 demektir. — Bana da öyle geliyor. Kay, Kisin yaralandığını söylüyorsu » mag Eodevilerle ilk defa karşılaşıtıyo- © Nereye gidiyorsunuz? > Sarras'a, — U if Bet de geliyorum. Bakalım sürat e hngimiz daha ileriyiz. Havadisi güzetelerine yetiştirmek N Suları o kadar kuvvetliydi ki, çadır. uşaklarınm, ve nihayet kendi- İN ateş Ağzında olduklarmı bile Konuşurlarken, silâhla- keme sesini işitiyor, başlarınmı ,Kurgurların acaip ıslıklarmı Ayaklarmın dibine bir dalı düştü, ayni zamanda gaş- nüş, korkmuş olan altı uşak gikarak kendilerinden yardım Müdalaa 4 d çarelerini gös- —'Tali, Henndu, Essi"... Ne diye bu kadar korktunuz. Develeri hurma ağaç larının arkasına saklayın, ve iyice bağ laym. Hiç kurşun sesi işitmediniz mi? Haydi, eşekleri de şu tarafa yatırm. Sakm ha, benim sandığımı oraya koy- mayın.. Onu İki atla beraber ağaç kü- mesinin arkasma koyun. Scott bir ses işiterek bağırdı: — Hay allah cezasını versin! kurşun isabet etti! — Neye isabet etti? — Görmüyorsünuz, esmer deve nasıl kıvranıyor? Zavallı hayvan boylu boyunca yere uzanmış, dili sarkık, karanlık büyük gözlerini kapamıştı. Martimer hiddetle: — Bir kurşun bana on beş sterline mal oldu, dedi, Bu adamları kaç kişi tahmin edersiniz? — Dört kişi tahmin ediyorum. — Dördünün de silâhlı olduğu mu- hakkak! Fakat yanlarında bıçaklı ve- ya kılıçlı birkaç kişi daha bulunabi- Miri, — Zünnetmem. Nihayet yolu keser birkaç serseri, o kadar. Sırası gelmiş- ken sorayım, Anesley, Jik defa mı silâ? ateşi görüyorsunuz? Heyecan, cesaret ve tecessüs karışık tarifi güç bir his duyan genç gazeteci samimiyetle itiraf etti: — Evet! ; — Eğer insantam bir hayat yaşa- mış olmak gururunu duymak istiyorsa, aşk, fakirlik ve harp gibi en çetin tec- rübeleri geçirmiş olmalıdır. Bana kur- gun veriniz.. Bilirsiniz ki, dostum, bu, ateş muharebesinin en ehemmiyetsizi- dir: Maamafih, siz develerin arkasma gizlenirseniz, kendinizi TLondradaki Scott bağırdı: — Belki emniyet içindedir, ama ra- hat değil! Maamafih, Martimer sinir- lerimizin kuvvetli oluşile övünebiliriz. Reuter ajanmı düşünün, üç gündür güneşte pişiyor, sonra da arkasında hir slirü İnsan.. Ya akşam gazeteleri ne olacak!.. İşte, bir kurşun benim cibin- diği deldi, tem zamanımda başımı eğmi şim. — Kurşun egeklerden birine isabet — Eğer bu böyle devam ederse, €$- yalarımızı Kbartouna kadar sırtımız- da taşımaya mecbur olacağız. — Ne ehemmiyeti var, dostum. Bun- lar gazetelerimize kıymetli mevzular olur. Hepsi de mangetlik haberler. Mu- haberat inkıtan uğradı. - Bir İngiliz mühendisinin katli - matbuat erkânı hücuma maruz kaldı. Anesley: — Çok güzel! dedi. Fakat, yazmmn nasıl biteceğini çok merak ediyorum. Scott yere yuvarlanarak; — Hususi muhabirimiz “yaralandı. diye bağırdı. Maamafih yara pek mü- bim değil Sadece dizimi sıyırmış! — Bende diyakliim var, hemen sa- Talim, —Hemen! Bu kadar uzaktan yara- lanmak tuhaf şey. Bu heriflerin giz- lendikleri yerden çıktıklarını görmek isterdim. — Müsterih ol, yaklaşıyorlar: — Hay Allah cezasını versin, kazası delindi, Bir gong gürültüsile Remington mavzerinden çıkan bir kurşun kazanı delip geçmiş, ateş üstünden de bir bu- har bulutu yükselmişti. Kayalıklarda vahşi çığlıklar işitildi. — Bu budalalar üzerlerine: hücum edeceğimizi zannediyorlar. Maamafih eminim ki onlar bize hücum edecekler Bizde şimdi ateş etmeğe başlamalıyız. Anesley tabancanız var für? — Güzel bir av çiftem var, — İyi Kurşunları nasıl? — İri av kurşunlarından.. — Güzel, Benim de tabancam var, Fa- kat, bunlarla bir iş yapabilir miyiz? Mortimer gözlüklerini burnunun üzerine iyice yerleştirerek; l Tonton amca kalk borusu çalıyor “İğ — Biraz daha durursak, üzerimize atılacaklar, Scott: — Saat tam dördü on yedi geçiyor. » » Anesley kurşunlardan o sakınmak için perdenin arkasına gizlenmişti, Karşısında dikilen kayalara hayretle bakıyordu. Zaman zaman hafif beyaz duman bulutları yükseliyor, fakat in- sanlârı görmek mümkün olmuyordu Genç muhabir kuvvetli bir heyeğan du- yuyordu. Kazan delindiği zaman sevinç sesleri işitmiş, ve birden haşin bir ses. le söylenen manasını hiç anlayamadığı kelimeler duymuştu. Fakst Scottur omuzlarını silktiğini gördü: — Evvelâ onlar bize hücum etsin- les? (Devamt var) HABER'in Güzellik Do“toru Kuponu: 340 sene vel busün Iran elçisi huzura kabul edildi Sokaklar ve duvarlar kumaşlaria süslenmiş, yollara bunurdanlar yakmıştı Padişah Mehmet tahtına al için, İstanbula giriyordu. o Şehirde bulunan paşa ve valiler, elini öpm- ğe Çekmeceye (Okadar gitmişlerdi Davutpaşa sahrasında saf üzere dizil- miş yüzlerce ümera, tebrike hazı lanmışlardı. Mehmedin geçeceği sokakların hepsine kıymetli kumaşlar, renk, renk çuhalar serilmişti. “Yabudi ve frenk tüccarları, yerlere serdikler e dıvarlara mıhladıkları kumaşların nefasetiyle Osmanlılara galebe etti- ler... Evkaf idaresi, yollara güzel ko" kular neşreden büyük © buhurdau koydurmuştu. Her sokak başmdı onar öküz, yirmişer koyun kurban ediyordu. — İstanbul esnafı ve dört bine yakm © tersans amelesi büyük bir alay yapmışlardı. İran elçisi bu- lunan Zülfikar Han, bütün maiyetiy le Fatih camii ciyarmdaki sarayını önünde bulunuyordu. Mehmet, yeni saraya geldiği va- kit şair Baki kasidesini okudu. Şenlik tam yedi gün, yedi gece sürecekti, * - » İran elçisi Zülfikar, 11596 yılı 26 ikinci teşrin günü, 340 sene ev- vel bugün, bütün maiyetini toplıya- rak, huzura çıkacağını bildirdi Nasıl hareket etmek icap ettiğini, s0- rulaa süallere verilecek cevapları öğ rendi. Zülfikarm, Mehmedin huzu- Tuna çıkması cok enteresandır. Ezeri hazırlıyan: Küçük bir misal olarak; kendi. sinden uzun boylu bir hasım muha - cimi karşısında kalan baf bekin vazi- yetini ele alalım: Birkaç tecrübeden sonra hasmın kafa, vuruşlarında ken disine faikiyetini (o anladıktan sonre gene beyhude girisler yaparsa buda lalığına hükmetmek lâzımdır. Halbu-! ki bunun yerine atlıyacak gibi yapa- rak kafa vuruşu ile kime pas vere cekse oraya, yahut da topun düşe- ceği bir yere koşarsa muhakkak su . rette daha faydalı çalışmış olur. İç ve dış hasım oyuncuları arasın da fevkalâde bir ahenk © ve anlaşma mevcut olduğu takdirde bilhassa © hemmiyet verilecek nokta (o haflarm arkalarındaki beklerle çok ince bir tarzda anlaşmalarıdır. Aksi takdirde takım icin malâbiyet ihtimalleri çok kuvvetlidir. DRİBLİNG: Hem müdafi hem muhacim mev. kiinde oynıyan hafbeklerin (Drib ling) de usta olmaları lâzımdır. B: rinci smıf futbolcu olabilmek için bı esas sartlardan biridir, Geriye doğru dribling yapmak cok favdasızdır. Sa. hanm bir kenarından öbür kenarmıı doğru da driblingden bir netice has"! olmaz. Cünkü bu Ax olduğu yerde saymak gibi bir şeydir. Bazı haflarm hasımlardan birka. çını atlatmcıya kadar (Dribling) «© devam ettikleri görülür. Bu da sa. kat bir usuldür, . Cünkü pas vermek dururken topu avni takım oyuncusu nun ayağının dibine kadar sürmek boşuna enerji sarfı demektir. (Dribline) ile muayyen bir he defe vasıl olmak esasmı hiç bir za man akıldan cıkarmıyarak ayni ga- veye daha kolay bir yoldan gitmek kabil olduğu takdirde bu kolay yoln tercih etmek sadece bir mantık icabı: dır. Kendi golü önünde, tehlikeli ze- ,manlarda (Dribling)e beşvuran haf. bek ve bek muhakkak surette iyi bir muayeneden geçirilmelidir: Çünkü Elçi, ipekli ve çizgili bir kumaş tan yapılmış ve elmaslar, kuş tüyleri ile süslü dar bir kavuk giymişti. Bir İademe önünde bir kavuk götürü: yordu. Hammer bu sahneyi şöyle an* latıyor: Sultan Mehmedin vusülünden az bir zaman sonra Sadrüzamın nez“ dine kabul olunarak İbrahim paşa: — Şah Abbas da Ceddi şah Tah- masb gibi malüma muhib midir? diye sordu. Sefirin: — Evet.. cevabmı vermesi üzeri» ne sadrâzam: — Başlıca hangi ilim ile meşgul dür? sualini irat eyledi. Zülfikar: — Fıkıh ile.. cevabmı verdi. Sad- rüzam, bunun üzerine: — Filhakika devletlerin en sağ- lam temeli adalettir, dedi. Karamanlı aşiretinden bir Türkeli i men olan elçi, ağır başlı ve süküna mail idi. Zülfikar, maiyetinden elli kişi ile vezirlerden sonra ( padişahın “huzuruna kabul olundu. İtimatname, yanyana duran vezirden birisine ve ondan diğer yedi vezire elden ele do” laştırılarak Mehmedin eline verildi. Elçi, padişahın libasının kenarını öptü. Mahmedi tebriki mutazammın birkaç söz söyledi. Padisah, cevap vermedi. Yalnız. kabulü bildiren isaretler yaptı. Nüzhet Abbas bu tarz oyun şuuruna tamamiyle hâ- kim bir oyuncunun işi değildir ÇALIM: İyi çalım kadar seyrine doyulmaz bir oyun yoktur. Fakat ifrata vardır; mamak şartiyle: Bunu bilhassa haf-i | lar hatırdan çıkarmamalıdırlar. Çalım da (Dribling) gibi bir hasmı geçmek maksadiyle yapılır. Bu itibarla lü- zumsuz çalım boş emek (o demektir. Muhacimlere olduğu kadar haflara da lüzumlu olan iyi çalım yapabil. mek için antrenmanlarda bunu ihmal etmemelidir. ŞÜTLER: Açık haflarm iyi şütör olmaları çok avantajlıdır. Bunun için de an trenmah zamanının bir > kısmını bu işe hasretmek lâzımdır. . Yalnız şu kadarını söylemek isteriz ki yerini bt» rakıp hasım kalesine süt çekmek sev. dasma düşenn hafbek vazifesini ih. mal ediyor demektir. Haflar için ha- sım kalesi ile yakmdan alâkadar ol. | mak zamanı, onlardan daha iyi pozis" yonda bir arkadaş bulunmadığı za mandır, N Muhacimlere nazaran haflar ha- sım kalesinden yirmi metre ve daha uzak mesafelerden çekilecek şütle- rin atımı bulmak, hususunda sadece şansa bırakılmış olduğunu unutma. malıdırlar. Sonra ulu orta, tâ uzaklar dan hasim kalesini zararsız o şekilde bambardıman etmek yalnız faydasız.» olmakla kalmaz, ayni zamanda iyi in kişaf etmek ihtimali olan bir hücu- mun hastm kalecisinin uzun vuruşiy! le aleyhinize inkişafına da sebep ola» bilir. , Her halde çok uzaktan şütler le gol ihtimalini şansa havale etmek! makbul bir oyun tarzı değildir. Sırf bir tesadüf eseri olarak nadiren böyle uzun vuruşlarla bir gol kazanılsa da, ivi irkisaf eden hücumlarla gol çe karmak ihtimali çok daha fazladır. (Devamı var) e ni a la 4

Bu sayıdan diğer sayfalar: