7 Mart 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

7 Mart 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YAZAN: Edgar Wallace Bavini odana giderek karına bir ve. tup yazdı. İbtiyarm teklifini bildirdi, Ertesi Fay şatoya gölmişti, - Tek başıma yaşamaktan, dedi, biktüm, Burada Kiç olunası beraber yaşarız. Hem doğrusunu istersen, şu Yeşil hayaleti — pek görmek istiyorum, Baviri karımı İhtiyarın yanma, kötüp- Bansya götürdü. Meliami teklifini kabül ef. ğine memnun oldu va çok nazik hareket etil, Ona, gatonun odelurmn anahtarlarını va... bir nasihat verdi: — Eğer geceleri bir gürükü duyarsanız, korkmaymız. Gündürleri uyuyup (geceleri dolaşan tiir bekçi vardır. Şatoda.. oOsun Tüzünü de göremezsiniz. İhtiyarm yanmdan çılmen, kâlip karım. na dedi ki: — Bana ön ayni geyt söyledi, Yihakika böyle bir bekçi var. Ama kim bümiyorum. Belki de Lasidir. Akşam clmuşte. Fay soyunup © yatağa | girdi ve: wini dedi, gök düşündüm, fakat bir türlü fatiyarm beni niçin buraya çağırdığı. Bi anlayamadım. -—- Ben de... Belki de beni büsbütün evu- Gunun içine aimak iatiyor. Fay cevap vermedi, Nihayet, artık Savizi dalzağı topladığı zaman ded ki: « Ran Byle geliyor ki, O kerkangi bir kapistarede, burülakinden daha emniyetle yiz. Bâvini homurdandı, öleye döndü ve uyudu. Pakak Fay uyurnuyordu. Şatodi o geğirdiği ük geceydi. Düşünüyordu. Böylece; anat üçü kadar uyanık kalmıştı. Bir aralık, kas pirm Önünden, sessiz wirminrin o birisinin geçtiğili duydu. Fay kalktı, Pencereye yaka laştı, Pordayi kaldırdı. Dişarda yağmur yan ğryorda. Gece karanlıktı, Üşüdü. Tekrar yatağı yatın Uyumağı çalıştı."Tam dnlaca gı serada bir gürültü duydu. Bu muntazam bir gürültü idi, Bevsla, Fay, odanm duvarı, na vuruluyor zannetti, Sodra, gürülünün aşağıdan geldiğini anladı. Bu, güm... güm - Diple, bir gürültü var. Bavin! uyandı, yatakta doğrularak dinle di: — Evet, dedi, aşağı tarafian geliyor. — Bizim odanın altında ne ver? — Yemek odam... Hayır. Eakiden muha fılarm bulunduğu oda, Hari? Şetoya gek ğin saman mann göstermiştim. Fay ttriyorduz — Burası, dedi, toprak altında olan bfre Telere giden yerin matbali değil mi7 Sevin karısını okgadı: — Korkemın, belki de kaloriferlerin gürül tüsüdür. Ara sıra böyle sesler Çıkarır. Bu teselli verici sözlere sağmen, Ba de endişe ediyordu: — Tuhaf, dedi, Çekiç darbelerinm banzle yor. İlam belki de dediğim yerde değildir. — © halide neresi? — Belki de kaloriferin clduğu © dairedir. Haydi sen yat, Ben gidip bir bakayım, Kalktı, Üzerine hir gey Bö: ve gidip yas zhanesinin gözünü açtı, karısı: — Ne o, dedi, kalariferlere bakmak için /* ke diye tabanca alıyorsan ? — Silnirliyim, tılyorsun. Şatoda yapayala Biz ve sflâhsez dolaşmak pek boş deği — Ben de geleceğim. Burada Yalnız bam grma kalamam. Fay yatağından fırlamıştı. İkisi Oo birden giktiinr, Dışarda koridorda bir elektrik yüz ryordu. Bellaminin odasının kapın açıkta. | Bavini: — Daha gidip yatmamış, dedi, ben yat- mağa gelirken kapı ayni vaziyette aralık duruyordu. Aşsğıda da elektrikler yanıyordu. Kile tüphermmin kapısı kapalı (di, Ve Savini çe kiç darbelerini gittikça sarih olarak duyu yordu. Besler, yemek salonundan geliyordu. D tarafa doğru yürüdüler, fakat içeri gte madiler, Mukafmlarm beklediği büyük, taş suloauna girdiler, Orüda, vere konmuş bir (ener vardr. Daha Serda, hücrelere, yarin dibine İnen merâivenlerin başında bir fener daha vardı. Sevini ilerledi, merdivenden eğilip haktı, Kimseler yoktu, fakat çekiç gördüler daha saril ve yazıb giarak Gü yoluyordu. Eavini merdivenden izmeğe karar verdi. Fakat iik tnsmrağa bâsmca sırtından soğuk bir terin dYküldüğüİ duydu. Elinde taban ca titriyordu. Bu aralik gürütüer durdu ve bir ayak resi duyuldu, Favini koça koza geri döndü ve karımnım kotundan tutarak sürükledi. İlk katm merdiven başında dirdu, Oradan tülün sit kat gözüküyordu. İkisi (Obirden Utriyerek beküyorlardı. Biraz sonra (Mirim göründü. Bu Abel Dölleri idi. İktiyarın fizerinda ceket, hiz Sener tutuyordu. #l yere brrakarak,'elie Bin ters'la atnının tarlerini sikdi, Savini kazıma: tetamak acele acele Yürüm | 419, odalarını pirdiler, Ses çıkarmadan kayt | Jarmı kültleyip yatlar, Fay yatağa ririnca sordu; « Na yaptı acnha? | Savini gölümetyerik cavap verdi: e Tefrika humarası — 45 — ÇEVİREN: fa — Kalariferi tamir etmiş olsa gerek! Ber Savinl kakikate ne Kadâr yaklaşınış olduğunu bilseydi, muhakkak ki gülmezdi, TUZAK N O'sabah Savini erkenden kalktı, Derhal muhafızlar salonuna gitti. Artık © şatonun her tarafina girip çikabiliyordu. Muhafız. inr salonuna girince gâşirdı. Orada, yerin citemde, büğrelere İnen merdivenin başmda bir demir parmaklık peyda olmuştu. Fog, bu parmakirk eskiden de vardı ama, biçbir vakit kapalı değildi. Şimdi, kapanmış ve e zerine yeni, sağlamı bir kilit o vurulmuştu. Biraz sonra Beltami onu çağırdı. O zaman KALDI parmaklıktan Tehaetti, İhtiyar: | — Evet, dedi, geçenlerde hizmetçinin biri | merâivender düşüp yartlandı. benin de ak» İma geldi, kapattırdım. (a... Karımın bilereleri göntermek is Fakat biraz sazra Bellami #üsrini değiştir. ar — Eğer kanmiz mulgıkkak görmek isti. yoran, ben ona biat gösteririm. Sarini teşekkür etti ve meseleyi karına anlattı, Fay: — Allah göstermesin, (dedı, ben böyle feri yerleri görmek iatemem.,'Hem ben bus radan gidiyorum, oturamam, Kâtip karımın bü kerarma itiraz etmedi. Fükat Bellami ivaz etti: < Olmaz, deği, one ihtiyacım var. Eğer mubakkak gitmek isterse, dört beş gün dar ha kalsın, — Bunu bizzat kendisine söyleseniz daha iyi olur mösy5: — Peki, söyleyin buraya gelsin. Savin! karısı çağırd. o Odaya gelines Ballami sordu: — SŞatodan ayrilmak İstiyormmuşatımıız. — Evet, Pek hoşuma gitmiyor burma. — Yokaz hayaletlerden mi korkuyormnuz? (Devam var) i | İ da, — Bana ne, Gösleriverirsin olur, biter, | Ceyn küçüğünü bağrına bastır. yor, bulunduğu tehlikeli vaziyeti büsbütün unutarak oğlunun yanın- da bulunması kendisine sonsuz bir sevinç veriyordu. , — Ah bir kere gündüz olsada sevgili yavrumun o parlak kara gözlerini görebilsem! Diye ttriyrdu. Gece yarısından üçsaat s#onta idi. Irmağın birçok kollarına sapa- | rak ilerliyen Andersen, nihayet sandalı derenin bir kıyısına baştan İ kara yanaştırdı. Burada ağaçlar ara- | sında açık bir meydan vardı ve bu raeydanda bir takım alçak yerli ku- lübelerinin karaltısı güçlükle seçiles biliyordu. Kulübelerin çevresinde dikenli çalılardan sağlam bir çıt çev- rilmişti. İsveçli aşçı çitin kapısma yak- laştı ve hizli hızlı seslenmeğe başla- dı. Nihayet aşçmm sesine içeriden bir ses karşılık verdi. Andersen köy- ağasile konuştu, sonra sandala gelip Ceyn ile çocuğunu karaya çıkardı. Onları, aşçıyı tanıyan ve bir takım hediyelerle önce gönlü yapılmış olan köy ağasının karısı karşıladı ve ağanın evine götürdü. Fakat içerisi ck pis, gece de sıcaktı. Andersen kadına, dışarıda daha iyi uyuyacak- larını söylemiş, kadın da çekilip git- migti, İsveçli aşçı, kaba İngilizcesile i Ceyne yerli kulübelerinin ne kadar pis olduğunu anlatırken elindeki batteniyelerden birini yere . serdi, sonra biraz öteye gitti, kendi batta- niyesini de yaptı, uyumak üzere a ; : Beş gün sürecek kısa bir roman: 2 (Düne Tasman, hüldsası) : Hamdi paşanın İasrun, bir köy ci varında, iki Metyla birlikle, yüksek duvarlar arasına Tapanmıştır. Pek münzevi bir hayat sürüyor. Kılar deli gibi olmuştur. Bu esrarı, vak- tiyle yanlarında hizmetçilik eden bir kör kadın bana faşodiyor. ... İstanbula dönmüştük, Aradan iki sene geçti, Gene o ts- reflarda bir işim çıktı. Ve muharrir. lik merakımı kabartan o keçili paşa karısı hakkında izahat almak istiyor. dum. Karım köyde tanıdığı bazı bikes Xa dinlera yardım etmemi tenbih etmiş- ti. Bu meyanda kasabada oturan kör bir kız vardı. Vaktiyle terziymiş, Fa- kat beş sene evvel gözleri harap olun- ca iki odalı evceğisinin içinde otur. wağa, bankadan aldığı az bir parayla Li ve mecbur kalmış, Bu biçarenin kapısmdan içeri gir- diğim zaman hava kararmıştı. Ayak sesimi igitince:; — Kim o? . diye haykırdı. İsmimi söyledim. — Ya... O merhametli hanımm ko. casi mı? - diye sordu. - Buyrun, Kapr- nm sağ tarafımda kibritle mum var. Yakmız... Bana aydınlık lâzım olma. dığı için karanlıkta oturuyorum. Parayı uzattım. Teşekkür etti. — Buyrun içeri, Biraz dinlenin! » diye rar etti, Biraz tereddüt ettim, Fakat o es. nada birdenbire boşanan yağmur â. manin misafirperverliğinden istifade etmeğe beni mecbur etti, * Yazan: Edgar Rice Burroughs Bu kadar çirkin ve korkunç bi yüz sahibinin yüreğinde merhâa- met ve iyilik duyguları olabilir miydi ? Ceyn katı toprak üstünde rahat- ça uzanabilmek için çok çalıştı, Ni- bayet bir vaziyet alıp uzanıncaya karlar çocuğu kollarının arasında ol- duğu halde derin bir yorgunluk uy- kusuna daldı. Kadıncağız uyandığı zaman gü- neş her yanı aydınlatmıştı. Etrafma: çoğu erkek olmak üze- re, birçok yerliler toplanmış kendi- sile çocuğunu merakla gözden ge- giriyorlardı. N Kadın bunu görünce, elinde ol- mayarek, çeuğunu bağrmın üstüne daha sıkı bastırdı. Yerlilerin ne ken- disini, ne de çocuğunu incitmek dü- şüncesinde olmadıkları pek iyi an- Jaşılmakta idi. Ceyn İsveçliyi “wide ilk gördü. ğü gün, belindeki kocaman bıça; na bakarak onu da diğerleri gi kanlı, yüreksiz bir herif sanmiş ve korkusu günlerce devam etmişti. Rokoff ile kamaradaki atısmasından sonra aşcmın o kötü adamlara hi benzemediğini ve zavallı: bir kadi la çocuğunu kurtarmak için bir ge- mi dolusu alcakla dövüşmeyi göze aldığını görmüştü. Aşçınm çok çirkin ve vakit vakit krkunç bir şekle giren yözüne bak tıkca titremekten de kendini alamı yordu. Bu kadar çirkin ve körkune bir yüz sahibinin yüreğinde merhamet, şefkat iyilik duyguları olabilir miy- di? Kadıncağız böyle düşünür ve | üzülürken, örtünün altındaki çocu- | ğunun sesini işitti. vM Ka M U Nakleden: Hatice Süreyya — Ne sağanak.. Seller hoşanıyor... Gökler delindi sanki? | — Evet! - dedim. - Bu böyle devam İ ederse yarın dağa gidemiyeceğim. | Kör kadm merakla sordu: | — Ne tarafa? Hangi dağa? Köyün ismini söyledim. — Ya... - dedi. Elleri titriyordu. — Oralarını iyi mi biliyorsunuz” . | diye sordum. —Oldukça! ber de o taraflıyım da.. Fukst otuz senedir hiç'o civarda git- nedim... Zaten yeminliyim. Biraz tereddüt ettikten sonra içini çekti ve sordu: — Oralarda Hamdi paşanın hanımı ile iki kızı vardı. Onlara dair size bir şey Böyliyan oldu mu? Kimbilir, belki Üçü'de ölmüştür. Bu ismi işitinee hayretle bağıracak oldum. Fakat ahvali ruhiyeyi iyi tah. lil ettiğim için karşimdakinin tered. düdünü anlamıştım. Demek onca bu- nun bir ehemmiyetli vardı», Merakini belli etmeden, ağzından lâf silmek lâ- zamdı, Lâkayt bir tavla: — Yok canım.. Ölmediler! Hattâ ben geçenlerde Hamdi pasanm hanı. mint gördüm! - dedim, Telâşla sordu: — Ne zaman? — Geçen yaz. Kasabanın çarşısm. da, Sapasağlamdı. — Kızları?... Beyefendi, kızalrı da gördünüz mü? Zavallı kızlar... Tövbe estağfurullah... Bunlar bakkında ko- nuşmıyacağıma dair yemin de etmiş. tim ama, öyle merak ediyorum ki, ve iğ — a Güzel yavrusu artık uyanmıştı. Şimdi zavallı anne, çoktandır gö- remediği sevgili yavrusunun yüzü- ne istediği kadar doya, doya bakabi- lirdi. Yavaş yavaş iyerek çocu- ğa doğru eğildi, örtüyü kaldırdı. Ceyn ayağa kalktı, gözleri kor- kudan yanaklarından fırlamış yüzü- nün sinirleri gerilmişti. Kadıncağız biran böyle kaldıktan sonra, ayakları sendeledi: dudakları arasından act, keskin bir çığlık çı- kardı. İki dizi bükülerek ölü gibi, kuru toprağm üstüne yuvarlanıp bayıldı! Pi Tarzan kudurmuş yamyamlar 2» rasında ölümünü beklerken, birden: bire Pars Şitanın ormandan fırlayıp gikageldiğini söylemiştik. Yamyamlar geleni evvelâ bir cin saharak ölüm oyununu kesmişler ve çok korkmuşlardı. Fakat Tarzanm yanma gelenin et ve kemikten ya pılatış bayağı bir pars olduğunu gö” Tünce korkuları geçti. Orada o ka” dar sivri welu karğı, o kadar çok yas bani yamyam vardı ki vet ne kadar korkunç oluraa olsun, hir Parsı kolay a yenmenin imlcânı vardı. | Alçak Rokoif yamyamlar reisi" Din yapma gitmiş htzlı hızlı söyle iyor ve: — — Kümanda ver bu adamlara; keskin “karılarını parsın ve Tarza- van üstüne fırlatsınlar!.. Diye haykırıyordu. ; (Devami var) hire ad A > İ temiyordum. Belli ki kadıncağı” e Aİ RR m mem mmm mm ymm m , gelip Pİ getir” is w MÜ Kör gözünden yaşlar akıyord” © © tin? , gi? i — Evet. — Evet. leşmezden evvel, olduklarını anlamak istiyorumm Sulla elini tuttum. di — Ne yemin ettin? Kime yeni” — Hanıma... — Hamdi Paşanın hanıma — Neye “hanıma” diyorsun? iğ nında mr çalışıyordun? — Ne zaman? — Çok oluyor... Buraya Artık muhavereyi bu hale dikten sonra, bu fırsatı kes boğuluyor, açılmak, saçılmak du. Benim de merakım şon Mw. gelmişti, e ii Kadma yaklaştım. İknr edici i lerle bana bildirin anlatma : ma mukabil ben de kendisini ege. hakkımda öğrendiklerimi #öYÜT mi vaadettim, Nihayet ine Şİ. oldum. Muhatabım, hikâyes başladı: “Hamdi paşanın hanımı se Ta gmda dul kalmış, o sırada bir! e X öbürü on e yaşında içi tane Kağı rh19. Çok rpütensemp bir KAĞIT tat için, kızları da gayet siki PİT yg. sltmda büylitmüş. Onair! yeni a larında hiçbir arkadaşla Be maz, oynatmazmış. Misafire © tepti. ri İâzımge'diği zaman, © ke a hat geçilirmiş ki kızlar ağı ri mağa cesaret edemezlermis- eden da yemek tek kölime söylen ş necek! “Ben onların yanına. yiti i girdiğim zaman, bu hayatın a uzun m'iddet beni de sarsti- Sofra harim ki, hiç konuyor da Da yemeleri anneleri PAY K kızlar tabaklarına konan! beb bitirmek mecburiyet ndeydile. kere mideleri almadığı için lerini gördüm. Fakat buns al banrmefendiye karsi gelmek, bile ezdi, Fİ knegmde inek ME pi karısma hürmet ederdi. SO8 Kors” kendini saydırsın bir kadındı” nm hastalığında kendini hari rk ceye kadar paşaya be Ag larr para verir, her gece zun uzadıya Kınası Yenbiyadar sederdi, Aile korkar” “O, ahretter, gnigle” Fakat bu his. onu bir türlü herkesi” türemesi. Bina rağmen “erdi hakkımı tanırdı. Kızlara <0 biç “ icap edince fırsatı kafi mağ. ii “Biz hizmetçilere kars! nispeten daha iyi İdi. yeka EE bir inzıba* altındaydik. mız dayanmaz, giderlerdi. — yedi” “Ben üç sena vaniatirii, yg bi Çünkü zaten çocuktuğun ei pi muhitte geçmişti Önüm İ€ ge, tuz senedir sakladığı Ber yali i i ! AYRİ AZE yat baha pek ağir gelinedi. “Hele yaz ları o Izbe Li a miz zaman. İrisan YÜsÜ Li kat bu, gerek küçük Neg a rek bana vız gelirdi. #8 çi e ye tenha olduğu için bir dere çe serbest bırakılırdık. Kir Y* Yalinı da severdik. “Yanlarında anneleri Küçük © hanımlarla bet Fakat onlar sükütiliğe “yle; rini gayet sinsi ve Hes Biribirlerini geyerler TE lerinden nefret mi ederi yö gılmıyordu. di 3 “Büyüdükçe güzellesi h olan Aliye han, yirmi gi, du. Küçüğü Müfide onda ye di. Bir güz Aliye hanımın cağı duyuldu. er nım, delikanlıyı, i i Fakat hansmefendi b e i görüşlü. Damat ber yen i çilik çubuk sahil ) lili

Bu sayıdan diğer sayfalar: