23 Mayıs 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 3

23 Mayıs 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

23 MAYIS — 1937. Benim görüşüm: maştır, Sayın okuyucularımızdan özür ilileriz. Karadeniz vapuru Ispanyol mültecilerinden isteyenleri İtalyaya bırakacak Dün kaptana emir verildi İspanyadan Karadeniz vapuriyle gelmekte olan mültecilerden istiyen lerin İtalyaya çıkarılması için Mad- rit elçiliğimizle Madrit hükümeti a- rasında bir anlaşma olmuştur. Bu- nun üzerie Madrit elğimiz telsizle Karadeniz — süvarisine emir vermiş ise de bunu kâfi görmiyen süvari merkezden de talimat istemiştir. Dün kaptana Ceneva limanına gi- derek mültecilerden istiyenleri çıkar ması bildirilmiştir. Karadeniz vapu ru şimdi Maltada kömür almakta. dır. Iki kişi Pencereden düşerek | Ağırca yaralandılar Dün biri çocuk olmak üzere iki kişi | pencereden düşerek ölüm halinde ağır yaralanmışlardır. Bunlardan birinci vaka Beşiktaşta ol- | sine nasıl müsamaha edebiliriz? Yazan : Haberci muştur. Beşiktaşta Dizi sokağında otu- ran 6 yaşlarında Necmi oğlu Nazmi &- vin üst katından pencerdden bakarken müuvazenesini kaybederek düşmüş ve ba Şından ağır surette yaralanmıştır. İkinci vaka Hasköyde cereyan etmiş- tir. Sorguç sokağmda 4 numarada otu- tan 55 yaşlarında Leya (pencereden örümcek alırken muvazenesini kaybede rek düşmüş ve ağır yatalı olduğu halde baştaneye kaldırılmıştır. Dir amele KIZın parmakları kesildi Dün de bir amele kızın parmakları ke silmiştir. Sirkecideki kravat fabrikasm- da çalışan Selim kızı Tayyibe elini ma- kineye kaptırmış ve parmakları (o kesil- miştir. Yaralı Şişli hastanesine kaldırıl- Rwşter. em mİ mai Çocuk kadının değil, kadın çocuğun başını yaraladı Küçük bir çocuğun başını yaran bir kadın hakkında takibata © girişilmiştir, Bu kadın Şişlide Menekşe | sokağında oturan Nadiyeklir. İddiaya göre komşu» sunun kızı 9 yaşında Şefikanın taşla ba- War yarmıştır. Üç sabıkalı Bir polisi yaraladı Evvelki gece Mecidiyeköyünde bir kahvede üç sabıkalının bir polisimizi yaralafasiyle neticelenen bir vak'a ol. muştur? Bu vak'anın suçluları meşhur sahi - kalı Piç Aji ve arkadaşlarıdır. Piç Ali ile iki arkadaşı Mecidiyeköyünde bir kahvede kumar oynarlarken araların - da bir kavga çıkmıştır. Kavga evvelâ bir ağız münakaşası şeklinde başla - Mış, fakat sonra gürültü büyümüş, bu Rürültüye Mecidiyeköyü polislerinden Feridun karışmış ve müdahale etmiş - tir. Polisin gelmesi üzerine kendi kav - Ralarmı unutan sabıkalılar polisle kav. Raya başlamışlardır. Bu esnada kumar Silardan biri nasılsa polisin tabancasını *le geçirmiş ve çektiği gibi polisimizin ma kabzasiyle vurmuştur. « Başından ağır bir yar, tİdunun şaşırmasından Verirler kaçmışlardır Vak'a hakkında tahkikat yapan za ita kısa bir tahkikattan sonra bunlar birinin Piç Ali olduğunu anlamış, Ve Piç Ali bir kadının odasında yaka - anmış, bunun #zerine diğer suçluların İsimlerinin Ali ve Mahmut olduğu öğ » tenilmiş ve Ali de ayni sadının daire - “inde vakalanmıstır « alan polis Fe tifade eden N 5 pe Ze Si Istanbul konuşuyor ! şam Katil Geriz! “Bomonti,, nin bütün bir semte tifoyu ve azraili musallat etme- Kasımpaşada Parti Şubesinin pen - di ki on tereleri arasında bir saat var 4 yıldanberi tamir edilmemiş, — er beri “Üçü on kala,, yı gösteriyor... ğer bunu gözümle görmemiş eee Kasımpaşada bakkal Merkado ile Ya bant Ali Kırmızıdemirin mori xolay İ timi u & kolay #oay inanmıyaca! EE araf ana sazım Kapalıdır, tıkanmıştır. On senedenberi açılma - eki her tarafında a ocak olan Partinin buradaki şubesi bi- le on yılda bir bozuk saati tamir et- memiş bulunursâ artık uzun uzadıya tahkike, tetkike lüzum yoktur. İnan - malıdır ki buzda ama Jâğım mutlaka on yıldanberi açılmamıştır, Ve tıka» nık durmaktadır * DELEN Nalbant Ali Kırmııdemirin dükkâ * nı Baba Hami sokağındadır. o Bizi ze düşen bakkal Merkado bant, dükkânının karşı - bir dükkânın önüne is - ir arkadaşiyle konuşu - en faal oraya önümü götürdü. Nal sındaki kapa kemle atmış b yı di ki: yol günür sokaktan on gün- — Şu gördüğ! gi ir güprüntü arabası geçmez. Her - e ve topladığı bütün ö ağa atar. va © zl kalkıp dükkânının ö- ee gömeldi, kaldırım kenarın” daki bir dileği işaret etti: — Burası lâğımdır. Havalar: henüz ince gidiyor: Temmuz ayı oldu mu bu sokaktan burnunuzu tıkamadan ge ysinir. Şu delikten öyle bir ufu » m ılır Kİ zehirlendim sanırsınız. Ka 7 air ise, lâğım dolduğu için, gelen sellere bu delik kâfi gelmez. o ın da haddin varsa benim dükkâ - yar ve çalış, Çirkefli su diz boyuna gi: yükselir. Benim, buradaki esna - fn ve ç evlerin birinci şikâyeti budur. İkinci şikâyetine gelince lâmbasızlık * tan halimiz harap. Yolun me derece kolduğunu da görürsünüz. Fa” seri bozu kat “Pişmaniye mi berbat, burası mı berbat?,, cek olursanız, “burada Allaha bin şükredip oturmalıyızsnn derim. Siz gidin hele şu Pişmaniyeyi bir görün. — Ne var orada? i — Gidip görmek lâzım. Anlatmak la anlaşılmaz ki. a Nalbantı dinledik. Hasan (Rasim, ben, İzzet Muhiddin, © kişilik bir heyet halinde yola düzüldük. Zincirli kuyu caddesinden geçerken genç. bir Hiseli de bize katıldı. ki Adı Orhan. Zeki ve anlayışlı bir delikanlı. Kahvede oturan eski bir de- nizciyi de beraberimize almamızı tav. sive ederek. dedi ki: Bu mahallelerdeki çocuklar çöplükler, pislikler arasında oynuyorlar — Bay Basri buranın en eskisidir. Pişmaniyeyi size o gerdirsin., İşaret ettiği zatla zaten pazarda do. Taşırken tanışmıştık. Bu, dünkü yazım. da da bir vesileyle ismi geçen Cümhu- riyet vapuru kâtipliğinden mütekait Bay Basri idi ki göğsünde bir Kızılay rozeti taşıyordu. Ricamizi kırmadı. Önümüze düştü. Her tarafı gübre içinde bir takım 40. kaklardan geçtik. Gübreyi, çöpü ve pisliği bu mahallelerde oturanlar artık temizlik kadar tabil addetmiye başla - imışlar. Minimini yavrular metrük ar- salarda çöp birikintileri arasında kuş - tüyü şiltelere kuruluyorlarmış gibi bir rahatlıkla oturup pislik yığınlarını ka. rıştırıyorlar, Bir köşe başını dönerken, Bay Basri durdu ve kolumdan çekerek mahzun bir eda ile şunları söyledi: — Şimdi göreceğiniz şey cidden bir faciadır. Pişmaniyenin tam ortasın . dan bir dere akar ki dereliği mereliği lâftır, bu açıkça iğrenç bir gerizdir. Kokuya bakınız, duymuyor nuz? Buraya kadar geliyor. Havayı kokladım. Hakikaten her a * musu - dımda bir parça daha ağrrlaşıyordu. | Tepemizde yüzlerce sinek dolaşıyor » du. Kafesli pencerelerde soluk benizli kadınlar, kızlar görüyordum. Sıtma » nn bu mahalleleri kasıp kavurduğu muhakkaktı. Yüz, yüz elli adım daha yürüdükten sonra bir camiin duvarla - rını yalayarak akan bir mikrop derya » siyle karşılaştık. Ademoğlunun değil Bütün vir mahdileye tifa ile Azrafli musallar eden SEYVET mikrop yuvası katil ni Kasımpaşa (2) İstanbulun tanınmış bir sertiz yüzünün herhangi bir noktasında mel'un bir çirkefe tahammül edebile * ceğini sanmak mümkün ğildir. Kapkara bi? su tasavvur ediniz ki devrilmiş bir tekneden hamur nas) a- karsa öyle, koyu koyu akıyor ve her tarafı cibre gibi kaynıyan bu mel'un geriz, sivrisinekleriyle, cinsleri ve ne. vileri malâm ve gayri malüm bir sürü haşaratı ve burun direğini kıran ko- kusiyle civardaki tahta evlere saldırı. yor. Zerre kadar yalan göylüyorsam dilim tutulsun, Bu derenin kenarında saat tutmaca on dakika duramadıni. Baygmlıklar geçirmiye başladım. Ya- birinin bahçe- nı başımdaki evlerden sine kendimi güç attım. Buras: bakkal Neşeetin evi imiş. Zev cesi Bayan Hatice çok nazik bir kadın, Bana ve arkadaşlarıma hemen kolon . ya getirdi. Ve biraz kendimize geldiğimizi gö » rünce! — Yaa baylam Burada ne çektiğimizi anl, Ben dört çocuk anasıyım. Ne devlete, ne bele - diyeye on para bortumuz yoktur. E - fendi, belediye zam koyunca dükkânını kapamıya mecbur oldu. Ayak hizmeti yapıyor, Öyle olduğu halde on para borcumuz yok, vergilerimizi munta zam sürette veriyoruz. Neden bizim bu derdimize çare bulunmüyor. Siz bü ko- kuya dayanamadınız. Bu bir şey mi?? Akşam saat altı ile yedi arasında bu su taşar, evlerimizin alt katlarını ba- sar. — Burada her gün yağmur mu ya - 2 bunü yağmur #uyu mu sanı » yorsunuz? Bu Bomeontinin pis suları - dır. Fabrika yukarıdan salar, biz de burada çirkef içinde kalırız. Derenin geştiği her yerdeki evlerin gerizlerini HABERCİ (Devamı 6 cida) aa e Mabhallelerinizde gördüğünüz ün eksiklikleri, bütün şikâyet. lerinizi, yapılmasmı istediğiniz şeyleri, canımızı sıkan bâdiseleri her saat, ister mektupla, telefonla ve isterseniz matbaamıza gelerek bize bildiriniz. Muharririmiz, fotoğrafçıları . mız ayağınıza kadar gelip söy- lediklerinizi inceliyecek, şikâyet - lerinize veya temennilerinize ga- *emiz tercüman olacaktır. mame. KURUN'da: Boşanmanın genişletilmesi Altıncı Noter Galib Bingöl, “Bogan- manın gerişletilmesi,, mecvsuu üzerin. de açılmış olan ankete verdiği çok şa, yanı dikkat cevabını şöyle bitirmekte- dir; 4 Sözlerimi tamamlarken son bir hu, iâsacık yapayım: Tezim: Görüyorsunuz, icabında bo. şanmayı en basit mesail arasına koy- mak ve hâkimi nihayet bir cejgenin birkaç de kikası müddetince ve bir de- faya mahsus olarak işgal edecek dere. cede kolaylaştırmak... Faka: icabında da bir “Katolik kıs. sasi,, gibi yuvayı sonuna kadar muhâ» faza için Zelum ve Cuhul görünmek... Ve kanurlara böyle muazzam bir sey. yaliyet ve cemiyete engin ve coşkun bir adalet ve nizam getirmektir; Meselâ: ortada çocuk mu hele ço. cuklar mu var?... Bunların gözyaşları kadar terbiye ve yetişme imkânlart- nın feles uğraması cemiyeti tehdit mi ediyor?... Birlik beş yıldan üstün bir ömür mü sürüklemiş?.. Hele ortada ihanet te yok, bilâkis boşanmada bel- ki de üç buçuk gün sonra metruk zev. ce yeni hirisile istibdale mi mahküm? O vakit; bu boşanmayı muhal kıla. cak kadar, ve olmazsa ancak o vakit | bu günkü kanunda yer alan “ayrılma” usulünü bunlara tatbik etmek suretin- de kanun ve cemiyet bu işe müdahil olmalıdır.,, CUMHURIYETte: Aşk var, âşık yok M. Tuhan Tan yazıyor: Güneşte ışık, suda ıslaklık, pamuk. ta yumuşaklık var mi, yok mü gibi gü- lünç bir tereddüt amma o malüm ve meşhur bâdiselerden sonra şarkta da, garbde de bu mevzu tazelendi, hemen her yetde aşkın varlığı ve yokluğu ü- zerinde müakaşa edilir oldu. On beşinci asırda yetişen Türk mü, tefekkirierinden Sinan paşanın aşk hakkında yaptığı izah, incelik bakı. mindan orijinal sayılacak bir hüsusi- yet taşıyor. Onun ii şk var mı, yok mu diyevler arasında bu sütunu oku. yanlar varsa onlara bu izahı okutmak istedim “Aşk, misli olmıyan bir cevherdir, emsalle denilmez. Aşk, ykası açılma. Mış bir sırdır, tasviri misalle bi mez. Aşıkların dili altımda sözler var- dır ki dudak ona mahrem olm k ehlinin göğsünde nefesler vardır ki dem ona bemdem ölmaz. Aşıkla maşuk meyanmda bir fiskos olur ki ona kim. #eler tercilman olamaz. Can ile cânan arasmda. bir arama, araştırma bulu, nur ki gözlerin murundan özge ona di» deban olamaz. “Aşk bir zâhirdir ki örtülmez. Ask, bir sırdır ki açılmaz. Aşk, serâzadele. ri bende eder; aşk, serefrazları üfken. de eder. Aşk efsane ve efsun değildir. Aşk, sar:'stı herdün değildir. Her aşk davası eden âşık olmaz, her muhabbet- ten dem vuran sadık olmaz. Aşk bir kimyadır, anın madeni can olur. Aşk bir cevherdir, anın mekânı kân olur, Aşk, hir zevktir, başka bir dili var. Aşk bir gevktir, başka ehli var, Aşk, bir coşkunluktur, deryaları vardır. Aşk, bir taşkınlıktır, şeydalari vardır, Her kim bilbülei aşktan #cvmest ol- maz, na'rel bülbülâne hemdest olmaz!,, Görülüyor ki aşk vardır, fakat âşık — müstesnalar bir yana bırakılırsa — galiba az. Bu, güzelliğin yokluğundan mı, yoksa güzelliği anlamak kabiliye. tinin azaimasından mi ileri geliyor. Meçhul. Fakat aşkı inkâr etmek, gi. zelliği inbâr kadar manasızdır, Bunu böyle bilmek gerek' 'TAN'da Almanya harbedemez ! “Günün meseleleri, sütununda o- kunmuştur: Almanya, bütün blöflerine rağmen, bugün bir harp tehlikesine atılacak halde değildir. Dahilde iktısadi vazi, yeti bozuktur. Halk ekmek, ya; saire gib; a ihtiyaçlarını vesika ile temin etmektedir, Harp zamanında Yesika ile ekmek yemiye tahammül edilebilir, fakat ve. Sika ile barbe girilemez. Zaten ham madde bakımından da Almanya, harp halinde, saneyiini bes- liyemiyecek vaziyettedir,

Bu sayıdan diğer sayfalar: