26 Mayıs 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10

26 Mayıs 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tarihi macera ve aşk romanı — 77 — Baygınlıkla uyku arasında bir hal geçirdim. Gözlerime beyaz sakallı bir ihtiyar göründü: “Oğlum! Esarette her şey caizdir! Zahiren hristiyan ol. Müslümanlığı kalbinde sakla!,, dedi. Uyanınca papası karşımda gördüm. İ Geçen kısımların hülâsası Maltah korsanların eline esir düş. tük. Zira velinimetimiz Sünbül ağa. nin ihanetine uğradık. Onun büyüğe bir casus olduğu, son dasikada, na- sarımızda tahakkuk etmiştir. Şim. di Sünbül ağa, öldürülmüş bulunu- yor. Maltah korsanlar hakikatte Dir hiristiyan donanmasıdır. Ami- , ralleri çatal sakal bir ihtiyardır ve Bentini ismimin Mustafadan Hristo, ya tebdil edilmesini istiyor. Nişan. km Ayşenin de vaftiz olmya sa gösterdiğini işitiyorum. »$ 3 Beynim attı... Benim Ayşem... Mür. lüman Ayşem.. Birlikte din terbiyesi götdüğüm Ayşe... Nasri olurdu bu?... Bunu havsala almazdı elbette.. Niğanlımın. orospu olduğunu gör- müştüm. Fakat müslüman orospu da olur diye düşünmüştüm. Ve bu fahi, geliği bir gaye için yaptığından onu mazur görmüştüm. Nişanimın casus. luğa kalktığını farketmiştim. Fakat bunu kudsi bir emel uğruna Yapıyor demiştim. Vatanı uğruna yapıyordu! Sonra, Casusluktan vazgeçtiğini gör- müştüm. Onu da tefsir edebilmiştim: “— Bütün saray kadınlarmı damı. na düşüren Sünbül ağa, kuş gibi bir kızcağızı da yolundan çıkarmış, gaye. sinden vazgeçirmiş, bunda şaşacak ne Fakat şimdi? Şimdi nazarımda bambaşka levha. lar canlanıyordu, bambaşka hakikot- ler tebellür ediyordu. Hıristiyan amiral Ayşeyi adıyla sa nıyla, oğlu ile birlikte tanıyordu. O- na yüksek bir mevki veriyordu. Ona hıristiyanlık teklif ediyordu, Ve Ay- ge vaftiz edilmeyi kabul ediyordu... Havsalam bunu almıyordu, evet: bir, likte müslümanlık terbiyesi aldığımız akrabam Ayge, nişanlım Ayşe bu de. rekelere mi düşecekt!?.., Hem de nigin?... Niçin bunu yapmış olabilirdi. İnsanın bir çikasıca canı var... Onun için mi7... Halbuki bütün dindaşlarımız kahramanca teklifi red detmişlerdi. Azablı, işkenceli esaret galışmalarma razı (o olüyorlardı. Bir Ayşenin mi canı kıymetli, teni nazik- ti?.. Bir o mu cefaya dayanamazdı?, Halbuki casusların elinde esir bu. lunduğum zamanlar, onun gâye uğ- Tunda nasıl madâf ve manevi işkence- lere boyun iğdiğini görmemiş miydim? Şimdiyse, hayretle, dehşetle bak. yordum. Kaptanın önünde diz çöktü. Başını iğdi. Bir istavroz çıkardı. Çatal sakal coşkun bir memnuni. yetle: — 0... Bravo!... Bravo. Nekadar güzel ıtavroz çıkarıyorsunuz. — Tabii değil mi ya efendim. — Niçin tabit olsun? — Çünkü ben hemen şimdi şu da- kikada hıristiyan olmuş değilim... Da ha evvel de vaftiz edilmiştim.. Sün- bül ağa, beni hıristiyan yaptı. Safiye sultandan öğrendiği usullerle. — Mektuplarmda bundan bize hiç bahsetmemişti. — Olabilir. Çünkü çok mütevazı bir adamdı, Hâzreti İsa muiri olsun! Te- fahür etmeyi sevmezdi... Beni Ikna et- ti. Hak yoluna getirdi. Birlikte salip önünde gizli ibadetler ederdik. Acı acı düşündüm. Gözüm“ önüne birtakım rezelet manzaraları geldi: “— Salip önünde gizli ibadetler!..... Dudaklarımı istihfefla büktüm. Yazan: (Vâ - Nâ) ( cak iki şey kalıyor. Biri senin vafti- zini yenilemek. Öteki de oğlun Os. mana hiristiyan adı vermek! Ayşe: — Bir iş daha var! - dedi, — Nedir? Beni parmağıyla gösterdi. Fakat gözlerimin içine öyle bir baktı, ki be- ni olduğum yerde &kötürümleştirdi. Ah o bakışlar... Bana ber şeyi yaptır. mağa kadirdirler... Kaptan: Sahi! dedi. Ben bu Tiristoya Osmanın Talalığı vazifesini vermek istiyorum. Ona o baksın... Bu derece sadık bir a. dam öyle bir vazifeye cidden hak kes- peder. Ve sonra emir verdi: — Papası çağırın... Ben, başıma gelecek akibeti düşü. niirken aklıma, mahut rüyam geldi. — Yarabbi!... Işte rezaletin tam di. bine varıyorum... Rüyam, bütün feca- atiyle tapakkuk ediyor... Buna da se. beb, Ayşenin peşinde koştuğum sıra. da Sünbül cğanın bana tavassut et- mesi oldu... Yarabbi! Yarabbi! Ben senin hak dininden ayrılmak istemiyo- rum... Beni Koru... Başım döndü. Gözlerim karardı. Sendeledim. Düşmüşüm. Baygınlıkla uyku arasında bir hal geçirdim. O uyku esnasında gözlerimin önünde be. yaz sakallı bir ihtiyar belirdi: — Oğlum! - dedi. , Esaret yalnız senin değil, pek büyük zatlarm da ba şma gelmiştir. Merak etme... Bu re. zaletler tahalfüf edecektir. Sen, bu vartadan kolay kurtulmak için sana teklif edilen her şeyi kabül et... İhtiyarın elini öptüm. Uyandığım zaman, papss ve kanta- nı karşımda buldum. — Ne oldun, oğlum? « diye sordu. lar, — Hristiyanlığa kavuşacağım için heyecandan böyle asabi bir hal geçir. dim... Pek memnunum! . dedim. (Devamı var) Sovyetler din aleyhtarlığına yeniden başlıyorlar Memlekette dinsizlik taraftarlarının gittikçe azalması üzerine buna lüzum gördüler İngilizce Daily Herald gazetesi" nin Moskova muhabiri yazıyor: “Bütün Sovyet birliğinde dini uyanış baş gösterdiğinden Kremlin (Sovyet hükümetinin merkezi) din sizliği yeniden canlandırmağı tasav- vur etmektedir. 1917 senesindenbei kiliseye karşı amansız bir harp açılmıştı... Bununla beraber, takriben 40 mil. yon kişi dindar olarak kaldı. Bu ifşaatı yapan, “Mücadil Al. lâhsizlar birli adiyle tanınmış ve dinsiz faaliyetinin merkezi olan teşekkülün şefi, eski bolşevik, -Ya- roslavskidir. Diğer taraftan Yaroslavskinin teşkilâtı, son üç dört sene içinde git. fkçe küçülmektedir. “Allahsızlar cemiyeti,. nin resmi azalığı 1933 tenberi 5 milyondan 2 milyon kişiye düşmüştür. Bu vaziyeti izah eden hükümet gazetesi İzvestiya diyor ki: “Kütleler, artık, eski usul din a- leyhtarı propagandadan memnun kalmiyorlar. Şimdi, kafalarda u- yanan meselelere arifane cevaplar ve izublar istiyorlar. Sovye Rusyada dini faaliyet yalnız 1937 senesinin mahsulü *de- gildir. Son iki üç senedenberi pa- paslar kiliseye birahenk vermeğe ve değişen ahval içerisinde onu yaşa tacak şekilde teçhize çalışmaktaydı. Bu istikamette yapılacak en bar sit hareket, bizzat kilisenin de az çok “Sovyetleşmiş,, olduğu intibamı vermekti. Papaslar, kilise çan ku- leleri haçlarını kızıla boyuyor, kol lektif çiftliklere dahil olmıyan köy- lere âyin yapmıyor ve hazreti İsanın ilk komünist olduğu şeklinde vaizler veriyorlardı. Kafkaslardaki ve orta Asyadaki müslümanlar, dinsizler için hiristi- yanlardan daha çok mücadeleyi icap eden, kimseler olmuştur.. vetmenin doğru olmıyacağına kani- dirler. Çünkü bu suretle dini bir şe- hi: haline getirip daha uzun zaman yaşamasını temin etmiş olacaklar: dır.,, Tıbbın ve fennin bir hulyası *“— Yarının insanları hiç ölmek sizin yaşıyabileceklerdir! İlim adam- ları yüz sene içinde insan oğulları pm vücutlarını öyle bir şekilde ya- Pip tamir edeceklerdir ki bir daha 6 im nedir bilinmiyecektir!,, Amherst kollejinin mukayeseli teşrih profesörü doktor Oskar Şott yapmakta olduğu araştırmalar neti- cesinde bu imkânlarm gerçekleşebi- leceğini söylemektedir. Doktor Şott başkalarının vücut» larından ufak tefek parçalar kullan mak şartiyle olgunlaşmış hayvan vü cutlarmda bir takım yeni uzviyetle- rin tam bir halde yetiştirilebileceğini ispat etmiştir. Profesörün dediğine bakılırsa, canlı bütün vücutlarda bi: rer tane “bayat beykeltraşı,, vardır ki eskiyen ve aşmanları hamur yas parak yeni cisimler vücuda getirmek te ve cisme yeniden kuvvet vermek tedir. Hılkatin bu görünmez heykel traşına lâzım olan aletleri ve yaptığı işin mahiyetini insan keşfettiği vakit ölmezliğin sini öğrenmiş olacak- tır, İnsanlar 100 sene içinde “görün mez heykeltrâş,, 1 nasıl çalıştıracak» larını belki de öğreneceklerdir ve ih- tiyarlıyanlara orijinal cisimlerden o. rijinal nesicler aşılanarak yeniden dirilleceklerdir. Profesörün tecrübeleri o cerrah- lık icin de yeni bir saha açmaktadır. Simdi kaybedilen bir bacak, yahut YE Çeviren fa. —2— Dünkü kısmın hulâsası* Cim Eleyit milyoner bir sporcudur. İlka isimli caki bir Rus aktrisi o6u biçimine getirerek kandırmış, Cimle | evlenmiştir. Clmin himayesine aldığı bir tenis şampiyonu var Eri Marşa) isminde olan şampiyon İle İlka o ak! şam hir eğlentiye gidiyorlar va sm- ban olduğu hnlde Beniz dönmemiş- lerdir. Cim kalkmış deniz banyosunu yapmıştır. Aklı Gikri o onlardadır. Diğer taraftan Cim bu o hayattari bılkmıştır. Bir çocukları cisa herşeye razı olucak Lâkin İlka kısırdır. ... Ortada, göze görünür hiçbir anla, şamamazlık olmamasına rağmen Cim Bleyk mes'ut değildi. Zira, İlka ona iş- tediği her türlü zevki vermesine, bü. tün şehvi ibtiyaçlarmı fazlasiyle tat - min etmesine rağmen, dünyada ber sey den fazla istediği bir şeyi veremiyor » du. Bu şey bir çocuktu, İlka gece gün düz, bir pürü Meryem taşvirlerine mumlar yaktırıyor, fakat bir türlü ço. cuğu olmuyordu. Sebebi neydi? İlka bu taraf: pek ka- pal geçiyor, münkaşa kabul etmiyordu. Cim Bleyk, kendi kendine: — Bir çocuk olsa, her şey düzele » çek! Diyordu amma, karısı, orak değil di .Hattâ, bir evlâtlık alınmasına bile müşaade etmiyordu. Cim biraz israr €- decek olsa: — Ben, diyordu, bu evin içinde ço” cuk istemem.. Pekâlâ biliyorsun ki be. nim çocuğum olmuyor. Bir başkasının çocuğunu evlâtlık diye alıp, hayatı * mın sonuna kadar beni utandırmak, be. Dim bu aczimi, kusurumu yüzüme vur- mâk mı istiyorsun? Hayır, hayır, kat » | 'iyyenl... İlka bu ve buna benzer münalcaşalar- dan sonra fazla ileri gittiğini tahmin ederse, hemen koçanmın boyuna atılı yor ve kulağına mırıldanıyordu: — Cim... Canım.. Beni ne diye üzü. yorsun? Senin aşkını bir çocukla dahi paylaşmıya razı olamıyacağını anla - mıyor musun ?. Bir çocuk sahibi olsak, ona güleceksin, onu öpeceksin! Ben buna nasıl tahammül edebilirim. Ba . na ait olan bir şeyin paylaşılmasına na» sil göz yumabilirim? Ben seni tama. men kendime inhisar ettirmek istiyo - İ rum, Yapamam. Başka türlü yapa. mam .... Bu sözler, bir müddet için Cimin ho. Şuna gitmiş onu Oyalayabilmişti. Fa - kat sonraları, Cim grurunun bu zaafı nı da anlamakta gecikmedi. ERL MARŞAL Cim artık öyle hissediyordu ki, nere, de ise dananin kuyruğu kopacak! » Eve dönünce etrafına bakındı. Ka. rısı daha gelmemişti. Cim odasına çık- tı. giyinmeğe başladı. acele eder gibi yapıyor, fakat acele etmiyordu. Acele eder gibi giyinmek isteyişi kendi kendi ni aldatmak içindi. Hâkikatte, karısının dönüşünü bek . Diyordu. Nihayet tamamen giyindi ve kahvaltı etmek Üzere aşağ: indi. Saate | baktı. Trenine daha kirk dakika vardı.. Sofraya oturdu, daldı. Biraz sonra kulağına gelen seslerle kendine geldi. Bir ses, gayet İyi tanıdı. ğı bir erkek sesi: — İlka, diyordu, artık geldik. Ben dö- mwiyorum. Geceniz hayır olsun. Karısı cevap verdi: — Size de, Ben bizim ihbtiyarla biraz görüşeceğim. Güneş çoktan kalkmıştı. Cim işine gitmek üzere idi. Halbuki bunlar henüz eğlenceden dönüyorlar ve bitibirlerine “geceniz hayrolsun, diyorlardı.. Her halde, eve dönmeden evvel, Kort ta tenis de oynâmışlardı. (Zira, Eri Marşal, dünya yıkılsa sabahları tenis oy namadan edemezdi. Ve Cimin gayet iyi prensipleri tabiatin aşağılık hayvan. tanıdığı ses, onur da bulunan bu g Cim beden fa severdi, ve spor para sarfetmekte Cim bir gün,b orada gördüğü bi yununa hayran | ni sormuş Eril M; mişti, Bu gencin büy! nu, lâkin kendisin için maddi imki haber aldı, ve Cir miya karar verdi Lâkin, bir spor ya para teklifinde zetinelsini kıraca onunla tanıştı. G: derek nihayet tel zahmete lüzum yı teklifi derhal ve ti. O gündenberi evini, klübün soy du. Cim onu eve rısını takdim etti karısını, bir nevi telâkki etmekte ; Cim daha ne k göz yumacaktı? İşte bu sulai k “dakikada İlka içe larımda sanki çıkı cudunda gecenin | şehvi kokulariyle — Cim, dedi, bö cek misin? — Aklımdan h geçmedi. . — O halde b Kocası, sütkü sade kahve koyurl sonra: — Oh.. dedi, şi bi oldum. Cim ona uzun — İlka, dedi, e kârları aşarak yâ; bana yine fena ad —Neo,yinen Gözleri ateş saçl vam etti: — Yoksa para — Hayır. Şu de den fazla zengini — O halde beni hasisliğe mi başlı — Hayır, elimizi para var. Yalnız, para etmez, ehem damlara ziyafetlel başka türlü israf şünliyorum. Şayet di... İlka kiddetinde: — Yine mi ba; bir mirasçı olsun vetini uyuz köpeğe aklı başında birisi Tinkerin çoktan k sıkar, öteki dünya, senin yapmadığın pivereceğim. Artık, Cim de bej bütün kuvvetiyle: — Dikkat et, d bir haddi, hududu Cim bütün arzu kaybetmişti. Sesi deki hiddet okadar defa olarak korktu Tinkerin kılma bil olamazdı. İlka işin görünce mevzuu d — Bana ne, köpe Yalnız, spor hak ruz. — Eğer dün al neteğinize beni d MİZy.

Bu sayıdan diğer sayfalar: