4 Temmuz 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

4 Temmuz 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tarihi macera ve a-k v->> Gegen kısımların hulâsası Girid adası Türkler tarafından işgal edilmek üzeredir. Kalelerin muhasa. rası başlamıştır. Bu — esnada, baş- pupas, disi yola çıkarıyor. Papaya gidiyorua. Ben bir- mürted müslü. manım. Yanımda da küçük Osman- < Ta oariyeler ve köleler var. Bunlar. dan birircisini, başpapas papaya vv. lâtlık diye, ötekileri ise, hediye di. | yve gönderiyor. * * » Doğrusu bu altı iklimden - seçilip gönderilen güzel insanları pek merak ediyordum. Fakat onları şimdilik gör. | memize imkân yoktu. Zira, yürüdüğü- müz yollar karanlıktı. Büyük bir ka. labalık bizi sahile teşyi ediyordu. Indik: Orada iki muaszam kayık bizi Bekliyordu. Başpapas, hepimizi alhımızdan öptü. — Yolunuz açık olsun. Bütün kud. siyet sizinle beraberdir! - dedi. Biz de önün elini öptük. Yantmızdaki gölgelerle birlikte san. dallara yerleştik. Kürekler çekilmeye başlandı. Hırstz küreği denen şekilde gürültü etmeden gekiliyorlardı. Sahil, gözden kayboluyordu. Yalnız ilerde bir burnun karartısı görünüyor du. Onu da dönünce, açık denize çıka. caktık. Kürekçilerden biri: — İki mil ötede, bir taş kâyanın ar. kasında gemi bizi bekliyor! - dedi. Sessizlik içinde ilerliyorduk, Her. kes, kendi âlemine dalmıştı. Osman, bana yavağça: — Âh, anneciğim! dedi. Muvaffak ol du, oldu da, son günde kendini belli etti! dedi. hı— Sen de ama katı yürekliymişsin — No yapabilirdim? Hem vasiyeti öyleydi, hem de başka kurtuluş yok. tu. Behemehal gitmek İstiyordum. — Nereye? — Papanın yanına, — Bu arzuyu niçin duyuyordun? — Tarihin icabıdır: yapacak pek gok vazifelerim var, O vazifeleri ifa e. deceğim. — Demek Türkleri hiristiyanlaştır. mak, onların başina, hırİstivan bir hü. kümdar olarak ğeçmek İstiyorsun? Bu sualin cevabını merakla bekli, yordum. Zira, bu hiristiyânlık işinin samimi mi, yoksa gayri samimi mi ol- duğünu bir türlü anlıyamamıştım. Osman; — Bakalım mukadderatımız nice o. lacak? . dedi. Bu sesin perdesinden mana çıkar. mak kabil olamamıştı. Esasen mana- sı da müphemdi. Osman, lâkırdıyı değiştİrdi: — Pek merak ediyorum! . dedi. B9 —- Güzel bir yazıhane bihasan dikka timi celbetti. Bu çok güzel masaya uzun uzun baktı. Sonra otü açmak için faaliyete geçti. ."’ (Ş Zannettiğinden daha güç olmakla bera ber nihaye: Kkapak açıldı. Burada Katmakarı #Tk birçok kâğıtlar ve mektuplar vardı. Bun Jardâa Biritini aldr ve okudu: “Bartın — Noy feld,, Acaba — kimin — evindeydi? — Zarflar Yazan: (Vâ - Nü) Türkler bizi çevirdiler : “ Siz kimsiniz? Parola verin!,, diye haykırdılar, Fakat biz verecek parolayı bir lürlü bulamıyorduk p — Neyi? — Kızları, — Zaten öyle olacağı mubakkaktı. | l | O gündenberi âsübim bozuldu. Sebe. Biraz sabret, görürsün, O esnada, sahilden bir ses işitildi. — Hecy... Bizim kayıklar: idare eden: — Gördünüz mü? . dedi. - Bizi far. kettiler. Eyvah mahvolduk, — Düşmanlar. — Yani Türkler mi? — Evet. « Yüreğimde bir inşirah duydum. Osmana usulla: — Esatet hayatından — kurtulacak mıyız dersin? — Aman sakın ha... Saktn ha, Kat, iyyen ele geçmemeliyiz. Bunun için her geyi yapmalıyız. Sahilden yine bağırıyorlardı: — Hoeey... Kimsiniz? Kayıktakileri bir telâştır almıştı: Ağlıyanlar, inliyenler, “bütün haya. tamuzı ebediyyen esarette geçireceğiz!,, diyenler... Hattâ, başkayıkçı bile elime sarıldı: — Esir düşersek, sen yine bizi hi- maye edebilirsin. Bak, burada size fena muamele edilmemiştir. Şahit o. lursun. Biz de senin hıristiyan dinini kabul ettiğini gizleriz... Olmaz'mı? Fakat Osman, gürledi: — Kat'iyyen bu müslümanlara esir düşmemeliyiz. Ve bana emretti: — Yabancı değiliz! diye İstanbul türkçesile bir haykır bakaltm, Yaradana sığınıp o meşhur müezzin sesimle, kayaları, kıyıları inleterek haykırdım: — Yabancı değiliz! — Kimlerdensiniz? Osman akıl öğretti: — Paşanm adamlarındanız! de, Cevab verdim: — Paşanın adamlarındanız... — Ne malüm. Yanaşın da bakalım... Osman da, vaziyetin müşkülleştiği- ni anlıyordu. — Çoluk çocuk - gidiyoruz, Bizi ra. Kkatmzetmeyin: Paşa kızar! diye ce. vab ver! . dedi. Öyle 'cevap verdim. Sahilden haykırdılar: — Ne malüm çoluk çocuk olduğu- nuz, Parola verin, Talimat üzerine, Osman kadınları bâğırttı. Besini büsbütün çocuklaştıra. rak kendi de bağırdı: “— Bizi niçin rahatsız ediyorsunuz? Parolayı ne bilelim ? Sahilden: b — Anlaşıldı, anlaşıldı. Haydi, yolu, nuz ağik olsun... « (Devamı var) Şli(l_îe(ler temennll;!r * /|Rıhtımda ayak bastı parası! Vapurdan eşya çıkar- mak tarifesi nasıl tatbik ediliyor? Okuyucularımızdan Üniversite. de talebe olan Cemil Cansever bize yolladığı bir mektupta şöyle bir şikâ. yette bulunuyor: n “İki gün evvel Trabzondan bir yolcum belmişti. Vapurdan çıkarma- 'fm gittim. Keşke geitmez olsaydım... bi şu: Vapurdan çıkardığım akraba- mın hepsi 40 kiloyu bulmıyan dört küçük parça eşyası vardı. Bunları vapurdan rıhtıma indirmek, yani o- tuz adımlık bir yere nakletmek için tam yetmiş kuruş vermeğe mecbur | edildik. Rıhtima hariçten hamal girmesi de yasak olduğuna göre, rıhtım hamalları İstanbula gelen yol. culardan ayak bastı patasr'almak için bir limitet şirket kurdular galiba! Bu hareketi başka nasıl tavsif etmeli bil. mem, MVesele para miktarından ziya de almış şeklinde, yolcuların isteni- len miktarı “Gik” demeden vermeğe mecbur edilişlerindedir. Ayni eşyayı rıhtımdan tâ Vefaya kadar başka bir hamal yirmi kuruşa sevine şevine taşıdı. Yabancılara, seyyahlara böyle i kolaylık göstereceğiz ve yurt için ?e yatandaşları — seyahate böyle mi teşvik edeceğiz, anlamıyorum.,, Okuyucumuz fazla para vermek istememekte haklıdır. Ancak bildiği- mize göre, rıhtım hamalları belediye tarafından tanzim edilmiş bir tarife- ye göre ücret alırlar. Bu tarifede her nevi eşya için ağırlıklarına ve mesa- felere göre ayrı ayrı azami nakil üc- retleri tesbit edilmiştir. Okuyucu- muz hamal başının — kestiği yetmiş kuruşluk bileti ödemeden evvel bu talebin tarifeye uyup olmadığını tet- | kik edebilirdi. Maamafih vapurdan çıkan yorgun her yolcu veya akraba. sını karşılamağa gelen vatandaşların birçoğu o sevinç ve heyecan arasın- da tarifeyi tetkik etmek zahmetine | katlanmaktansa istemilen parayı ve- rip bir an evvel istirahate kavuşmayı tercih ederler. Hamallar da bunu pek iyi bildikleri için fazla para iste- mekten çekinmezler. Bunu önlemek için rıhtım hamallarının sıkıca kon: trol edilmesi ve fazla para talebine maruz kalanların da keyfiyeti beledi. ye polisine haber vermeleri lâzım. dır, Rıhtimdaki kontrolün daha sıkı bir şekilde yapılması çok iyi netice- ler verecektir. Alâkadarların nazarı dikkatlerini celbederiz. Mahallenin şikâyetçi olduğu bir dükkân İmzası bizde mahfuz olan okuyu cularımızdan biri şu şikâyette bulun. du: Beşiktaşta Uzucaova caddesinde Türk Ali mahallesinde 36 numaral; evin alt katı, mal sahibi tarafından bir kömürcüye kiraya verilmiştir. Bu adam burayı hem kömürcü İ dükkânı olarak, hem de hayvanları: | na ahır olarak kullanıyor. Tozdan ve kokudan hastalanıye ruz. Bütün mahalleli şikâyettedir. Yazan: Moris Löblan Nakledemi İn. Karanlıklar içinde Patgis kendini La Piyerözün. kollarındân - kurtulârak karısına doğru ilerledi. Dominik boymu. na asıldı. Mırıldanıyordu: — Canım.. canım.. Beni götür.. Çok.. |şampanya.. başım.. dönüyor, |Biliyorsun.. Nastl olurum ben..: Pi seni seviyorum. Beni al.. beni götür... tim, LA ilr - Sesi gittikçe bafilliyorda. Karanlık - ta, kocasına — dudaklarını — uzatıyordu, Patrisin de başr dönmüştü: — Gel. Dedi ve onu, sürüklemeğe başladı. Fakat bu esnada, ötekiler, kadın, erkek ikisinin — etrafında' — efktle vererek bir halka teşkil etmişler, sıçrıyarak dönüyorlardı. Bir an La Piyetöz genç un yanından geçerken onün beline sarıldı, ve göğsüne doğru larını dudaklarına değdirdi. artık her şeyi unutmuştu. Dominik Suuru kay- bolmuştu, iradesi yoktu, bütün vücudu. na ve benliğine hâkim olan yalnız ve sadece hisleri idi. Bu itibarla külhan . beyi kadının okşayışlarını reddetmedi. Sonra, bir karışıklık oldu. Halka bozul - du. Dominik kocasınım yanından ayrıldı- ğin ssetti. Şoförün kendine doğru yaklaşan simasını gönür gibi öldu. Bir el, bir erkek eli beline sarıldı. Kimin eliydi bu? Mağrur Dom artık sesi . akarmuyordu. Herşyi unutmuştu. Her gşeye razı olmuştu. Fakat kimin c. liydi bu? Dominik bir an kendini to - parlıyarak baktı. Kocası idi, Evet, Pat- ris idi. Lâkin bir müddet sonra Patrisi yanından bir kadın çekip aldı. Hangi kadındı? Ve Dominik tekrar şoförün müstehzi yüzünü gördü, Bu omuydu? Hayır, Rişara benziyordu. Rişar idi. Hayır, yır.. Kocası idi, Patris tek . rar yahına dönmüştü.. Dominik: — Canım.. Patris. Kocacığım.. Diye mırıldanıyordu. Fakat kelime . ler ağzından çıkamı; >r, dudaklarının ü zerinde başka dudaklar tarafından e7 liyordu. Ötekiler ne olmüştu? Dominik hiç.. hiçbir şeyin farkırıda teğildi. Tler. de, şurada, burada gölgelerin kıvrıldığı. ni hayal, meyal farkediyordu. tılan bu vücutların arasından, müthiş, tiz, yırtıcı bir feryat yükseldi, boğuk Bu gayri sıhhi vaziyetin bir an ev- vel önüne geçilmesi için alâkadar makamların dikkatini celbederim. bırakmak istemeyen | ti, dudak- | Ve birdenbire karanlıklar içinde kıv- | kivrılan vücutların , arasından müthiş, tiz bir feryat yükseldi.. | bir hrıltı . fakat şehvet hırltsi — de- Bil - ile nihayetlendi. Bu feryat hangi ağızdan yükselmişti? Bir kadın İerya - dı olduğu muhakkaktı. Lâükin hangi ka> dın?. CEHENNEM Bu feryatla beraber, erkek, kadın, | hep yerlerinden fırlamışlardı ve şimdi, hepsi ayılmıştı. Korku, bu aşk ve şeh . vetten Ce kuvvetli his, onları ayıltımış, ayni zamanda şaşırtmıştı da... Öteye, beriye koşuşuyorlar, çarpışıyor! Ne müthiş bir feryattı o!.. Erkeklerden biri : — Bu tarafi Diye haykırdı. Ve otomoblin iki nokta halinde duran ışıklarına doğru koştu. Çayırın ortasında, iki kadın yer. de uznamış yatan bir vücuda doğru eğil mişlerdi. Dominik, kocasını — Müthiş, diyordu, müthiş... Patris, | bu kadına yardım etmeliyiz.. Bıraktm: . | yalım. Ve o tarala döğru bir hareket yaptı. Lâkiün kocası bırakmadı : — Deli misin? dedi. arkadaşları var, Onlar kâfi değil Mi? 'Biz, gidelim... Hem de çabuk.. Ve Patris, rsını bileğinden tuttu. le geldi, kapıyı açtı, içeri itti. Ayni za- manda Rişar ile Antuan da gelmişlerdi. Rişar heyecanını xaptetmeğe çalışa « rak: dikleri kadın.. Arkadaşları ranıdr, geçer,, diyorlar, haydi! . Bindiler ve otomobil gecenin içinde sıçradı. Limbalar yandı. Şimdi, sarhoş- lüğün tahrik ettiği sinirlerine mağlüp olarak karıştıkları bu yabancılardan, bu | şehvet sahnesinden ve bilhassa feci bir | şekilde hâlâ kulaklarında çınlıyan fer « yattan kaçıyorlardı. Kâçıyorlardı. Ölemobil ozmandan çık mıştı. Ne tarafından? Bir yollardan geçiyordu. Hangi yoldan? Başkaları otomobillerin sebzevatçı arabalarının yanlarından geçiyordu. Hattâ sebze « vatçı arabalarından birine çarptı. Kü . fürler duyuldu. Lükin otomobil durma dı, küfürler duyulmaz oldu (Devamı var; “sinir buh « Biz HABER AKSAM POSTASI İDARE EVi ||P 'stanbul Ankara Caddesi " Posta kutüsü ? İstanbul 214 , Telgrat ©S1 ; İStânbul HABER Yazı işteri telotonu : ?9AT? idâre vehhân , 24370 ABONE ŞARTLARI | Türkiye — Benebi Suhibi ve Neşrıyat- Müdürü; Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matbaası Kibar hırsız — Siyah centilmen madığı bü güzcl yazı makasını okşamağa baş ladı. ©0 — Birdenbire hir gicirtr duydu! Bir çekmecenin kendiliğinden açıldığını hayretle gördü. Bu gizli bir çekmeceydi. İçinde yeni den büyük bir ümit doğdu. Belki burada kıy metli bir gey tulabilirdi! Fakat, — inlrisarıhayale — uğramıştı' Burada kâğıtlardan başka bir gey yoktu. Bir Zarfı yeribe koydu ve tekraz, seyrine doyı' tanesini aldı ve almanca yazılmış olduğunu Bgördü, Bunu aalayacak kadar almanca bili yordu. Fakat bu, ocu alâkadar — etmiyordu. Tam küğrdr yerine koyacağı etrada ili üç kelime nazarı dikkatini celbetti. 91 — Polla hafiyesi x, polis müdürlüğün den tekaüt edildikten sonra, Londra civarın daki bir mahallede ikamete başlamıştı. Bir sebzecdi dükkâünmın Üstünde oturuyordu. O gtce mutacından daha erken uyumuştu. Ba> at on buçükta derin bir uykuya — dalmıştı, Biraz sonra körkunç tir rüya gördü, dehşet içinde uyaaarak yatağına oturdu ve gözleri ni Uğuşturdu. Korkünç rüya BJA devam mi ediyordu Siyab gölge yatağının yanı başın da dürmüş tabanıcasmnın niunlusünü onu doğ. TU çevirmişti. Polis hafiyesi dehşet içinde mırıldandı: — Kara gölge!.. 99 — Kara'gölge yatağın yanındaki bir | SANdAİyYEYA Oturarak ve Ppolis Labancasının tehâkdi altında bulundurarak : — Sizl uyandırdığım için affediniz, dedi. VFakat size söyliyedek mü Buradan rahatça çıkmı nıza söz verirseniz, ben de siza, memleketi ve fayçalı olmanız İçin fırsat vereceğim! Sta'ford mukavemet elmünin faydasız olA cdğınt anlâdı. Uzum zaman, Kara gölge, K9 ceki sergüteşlini kısaca Anlattıktar — sonf ona bir sürü evrak uzattı. SADIZ. ! ? — Barun Nöyfeldin evinda — bulduklarım bunlardır.. İçap eden şeyleri arlık siz AD & bumal ll n kolunda: - Koşarak sürüklemeğe başladı, otomobi. — Bir şey değil, dedi, La Piyeröz de. gidelim, aree nhmU —a Mle samruna î I

Bu sayıdan diğer sayfalar: