July 8, 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10

July 8, 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Deniz yarışlarından bir görünüş Tekirdağında gençlık hareketlerı Tekirdağında deniz yarışlarına katılan sandalcılar Tekirdağ muhabirimiz yazıyor: Tekirdağspor klübü Idare heyeti bir toplantısında klübün fahri başkanlığını Trakya umumi mülettişi Kâzım Dirik . ten ricaya karar vermişler ve — bunu telgrafla sayın general Kâzım Diriğe bildirmişlerdir. Tekirdağspor gençleri. nin bu kararına K. Dirik şu mektupla cevap vermiştir: “Klübümüzün onursal başkanlığını bana veren sevgili gençlere candan te - şekkür ederim. Büyük rejim gençliğini bütün varlığı ile yaşatacak ve hergün yeni cserler yaratacak olan klübümüzün hareketleriyle her vakit ilgileneceğim, ve'bu kaymetli armağanınızı hbayatım boyunca saklıyacağım. Tekirdağ mer - kezinin içli, deşli bütün şartları gençli. ğin hareket alanında her vakit ön safa girmesini haklı olarak istemektedir. Bu noktanın da gözönünde tutularak ve biribirinlzi beton harç gibi besliye . rek şaşmıyan ve örnek sayılacak bir kardeş olgunluğunu da dilerim. Trakya umumi müfettişi Kâzam Dirik Bu mektup gençleri çok sevindirmiş ve çalışmak şevklerini birkat daha art - tırmıştır . Deniz bayramı Deniz bayramı Tekirdağında coşkun bir heyecanla kutlulanmıştır. Binlerce yurtdaşımız Cumhuriyet alanında top - lanarak verilen söylevi dinlemişler ve Atatürk anıtıma çelenk koymuşlardır. Bilâhare sahile gidilerek yüzme ve san. dal yarışlariyle muhtelif eğlenceler ya pılmıştır. Deniz müsabakalarında Halk evinin koyduğu kupayı Tekirdağspor klübü kazanmıştır. Deniz spor müsabakaları 24 temmuz cumartesi günü deniz spor müsabakaları yapılacaktır. Su - bay, erat, spor klüpleri, bayanlar ve Te. kirdağ kayıkçıları arasında tertip edilen bu müsabakalarda 100 metre sil'rat, 500 metre mukvemet, S00 metre iki kişilik bot, 500 metre bir çifte sandal, 1000 met re bir çifte sandal, 1000 metre iki çilte sandal, 200 metre sür'at, 1000 metre mukavemet, 1500 metre üç çifte sandal yarışları, dalma ve su topu eğlenceleri yapılacaktır. Marmaranın en güzel günlerinde ha zırlanan bu müsabakalar muhitimizde büyük bir alâka uyandırmış ve gençler şimdiden “!manlara başlamışlardır. itizar (Papas Osman) tefrikamız hugün! konulamamıştır. - okuyucuları- mızdan özür dileriz. AAKBFEİM gae P Tiyyyoyüs FY yti MNi İ aa Haber, okuyucuları aurasında bir fıkra müsabakası açmıştır. Gönderi, lecek fıkraların kısa ve hiç olmazsa uz işitilmiş olması lâzımdır. Fıkralar, gönderenlerin iImzaları yahut müstear adlarile neçredilecek ve her ay o y içinde — çıkacakların €n iyilerindan beşine muhtelif ve kıy, metli hediyeler verflecektir « Bize bildiğiniz güzel fıkraları gönderiniz. Uç ayda olabilir mi Herifin biri evlenir üç ay sonra bir çocuğu dünyaya gelir. Çocuğun admı ne koydun? derler, — “Olak,, (Tatar) koydum, der. Sebebini sorarlar: — Ya, ö olak” olmayan öğul dokuz aylık yolu üç ayda alabilir mi? demiş.. Irakim KORA Dokuz akçe olsun Nasrettin hocaya rüyasında do - kuz akça vermişler. Az olduğu için al- mak istememiş: — Hiç olmazsa şunu on akçe yapın. diye rica ettiği sırada uyanmış. Bakmış ki avucunda hiçbir şey yok. Herran sım sıkı gözlerini kapayıp elini uzatarak: — Getir hari dakuz akçe olsun, de . miş. SADİ Bu ne ? Adamın biri boza içiyormuş. nın üstünde bir bit görmüş. — Boracı bu ne ?, — Pire efendim. — Niçin atlamıyor? « — Topaldır efendim. — İyi amma büu beyaz.. — İhtiyardır efendim.. N. UYSAL Boza. Eşek mi olacaktım? Mişon, Salamöriz sordü; .— x — Sen, hanyi millettensin be Slh mon?.. — Senin yibi Yahudiyim? Bilmiyor musun?. — Yahudi olamasin, çünkü sen Ati- nada duğdun.. — Be uğursuz uğlu uğursuz, ahırda duğmuş olaydım eşek mi olacaktım? İzzet YENİSAN HABER, AKSAM POSTASI DARE EVİ Istanbul Ankara Caddesi Posta kutusu : Istanbul 214 Telgrat adresi ; Istanbul! HABER leri telofonu =n ABONE ŞARTLARI Türkiye — Benebe 1400 KF 2700 Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matbaası 107 —- Ondan bir mükkdlet — sonra, Her bert Valling, Lord Valmandun en küçük kızı Katenin yıldönümü münasebetile tertip ettin Büyük bir balaya davetliydi. Meşhur — edip genç kmla bir hayli dansetti ve anu çok gü. zel buldu. 108 — Yemek ednasında iki gönç yan. yana olurmuşlardı. Kate Valmönd — günün mevzuu olan Kara gölgeden bahketti. Valling güpüe uyandırmamağa çalışarak icap eden eevap'arı verdi.. Ayrıldıkları zaman, mükem mel birer dost olmuşlardı. 109 — Ancak şafak — sökerken * evine dönmüştü. Tam © sırada telefon — çaldı. Bu vakit telefon olur mu7 Meseleyi anladı.. Fa. Kat ondan ma isttyorlardı ? Ahizeyi bırakmak Yazımıdı. “Telefondaki — kadın,, Akşam gazeteleri, Yeşil Çayır meyhanesin- deki cinayyetten , bütün tafsilâtiyle bahsediyorlardı Ayni polis sordu: — Cesede dokunmadınız ya?. — Hayır. Kimse telini bile sürmedi... Sadece üzerine bir çarşaf örttük. — Çayırın yanındaki küçük yolda, otomobil izleri gördük.. — Siz bir şey duymadınız mı?, — Hizmetçi kadınlardan biri, gece bir otomobil sesi duyar gibi olmuş, We meyhane sahibi hizmetçi kızı gösterdi, Polis ona döndü: —— Saat kaç vardı, otomobili duydu . ğunuz vakit?. İsmi Mariya olan kıx şöyle bir dü - şündü: — Saati bilmiyorum.. Dişim ağrıyor. du ve siksik uyanıyordüm. Bir aralık otomobilin gürültüsünü duydum. Dur . du zannederim.. Bir müddet sonra da gittiğini duydum. Amma ne zaman dur- du, ne zaman gitti, bunu tayin edemem. — Ses filân işitmediniz mi?. —Hayır, hem çayır oldukça uzak... Otomobil sesi duyuluyor amma, başka BC8Lu Polis tekrar Tıoloduya döndü: — Etrafta, çayırda başka bir şey bul. madmız mı?, — Hayır, esasen her akşam. Müşte. riler gittikten sonra, garsonlar ortalığı temizlerler, kâğıt filân ne bulurlarsa kal | dırırlar. Hoş çayırda fazla bir pislik olmaz. Müşteriler kenarlarda oturur . lar. Çayırda yalnız dansedilir.. — La Piyeröz dün akşam çayırda dansetti mi?. — Evet, tek başına bir numara yap . tı. Bir nevi Kankan... Hattâ canım*sı - kıldı, bataklarını fazla kaldırmasın di. ye haber gönderdim. Çünkü - bir şeyi yoktu.. *— Nası)| giyinmişti?. | * Büzit, Heten' yarr Beline Hedar ağılan bir 'bülüz vardı. 'Bunun'üzerine sati bir fulaf köyuyordu. Siksık çıka . rıp tekrar koyduğu Bu fularla örtü - nüyordu, diyebilirim. Zira, blüzu — ha varmış, ha yokmuş gibi bir çeydi. — Bu fular nerede?, — Ne bilirim ben? Bir yerde görme dim.. Bu sözleri söyledikten sonra Dorlodu adalete karşı vazifesini görmüş iyi bir vatandaş gibi memnun ve vakur bir tavır takındı. Filhakika, öğleden sonra yapılan tah kikat Dorlodunun Lütün sözlerini te . yit etti. Müşterilerden bazıları da bu - lundu. Bunlardan bir kısmı, La Piye - röz İle arkadaşına iltihak eden iki dan sözün bir çok balolarda dansettikleri - ni gördüklerini söyledi. Bu iki genç kadın biribirlerinden hiç ayrılmazlardı. Beraber yaşarlardı. Harikulâde güzel ve şehvi dansları meşhurdu. İsimlerini kimse bilmiyordu. Onlara “Çifte gü . vercinler,, lâkabını takmışlardı. - Polis te danslarınım şöhretini duymuş, “mu- gayiri âr ve haya,, olduğunu tesbit et. mişti. Ve bu sebepten onlara aramakta idi, * K Akşam gazeteleri, Yeşil Çayır mey. hanesindeki cinayetten, bütün tafsilâ- centilmen 110 — Londra gümlşi renkte bir ziyayla ayamlanmıştı. Her tarafa tatlı işığını ançan Ay Bön derece berraktı. Ve Karâ gölge, lord Valmondun evine doğru Yyollanırken, bi ky. m için Kate Valmondun yüzüğünü istiyor | dinlik içinde naac! iş göreceğini kendi kendi. ne ıwvww. | tiyle bahsediyorlar, Dorlodu ile müşte- inin beyanatını yazıyotlardı . yatak odasma, biri çalışma odde sına ayrı ayrı kapanmış clan Dominik ile Patris bu tafsilâtı okumuşlardı. Pat ris, hizmetçinin nazarı dikkatini celbet- memek için gidip gazeteleri bizzat al * mıştı. Patris bütün gazeteleri okuyup bitire dikten sonra karısının odasına — gitti. Soğukkanlı durmağa çalışmasına rağ » men müthiş asabi idi. Yüzü sapsarı ol * muştu. Dominik onu görünce titrek bir sesle sordu. Önun da yüzü sapsarı idi! — Ne var?. — Gazeteleri okumadın mı? — Okudum. Ne var?. — Şu satırları görmedin mi?. Ve elindeki gareteyi uzattı, karısına, gunları tekrar okuttu: *“Polisin büyük bir dikkat ve gayret ile aradığı şey sarı fulardır. Maktulün öldüğü anda bu fular boynunda idi. Bu nokta tesbit edilmiştir. Esasen bu se « bepten, boynunda parmak izi buluna « mamıştır. Fuları bulmak demek, katili bulmak demektir. Polis bu nokta ile meşguldür ve çayırın yanındaki dar yol da görülen otomobil izleri şayanı dik « kat görülmektedir. Tahkikatı güçleştirmemek için şim- dilik fazla tafsilât vermiyoruz.,, Patris kendini kaybetmiş, göğsünü yumrukluyordu. Karısının yazıyı oku * duğunu görünce, boğuk bir sesle dedi ki: — Sarı fular! Katil benim! Ben! Muhakkak benim! Bir çılgınlık anındâ bu kadına temellük ettim ve onu öldür dum. Katil benim.. Başını ellerine aldı ve acr acı güldü! — Ben! Bir şehvetperest? Bir delita | Bir şehvet delisil. Ne günlünç, ne, inaş rulmaz şey! Fakat niçin! bu kadın büe Bırdığı zâaman duymadım.. Eğcr fularf ben sıkmış olsaydım, bağırırdı, ve bağı- rınca da ben duyardım.. O zamandâı kollarımda olanın o olduğunu — görüf bilir, anlardım. Demek o değil.. Hayıt! Hayır! Fuların benim elimde kalmı$ olması bir şey ifade etmez. Onu gajri şuurf bir hareketle almış olabilirim.. İş> te o kadar!.. Durdu. Etrafına bakındı. toparladı.. Omuzlarını silkti: — Zaman zaman çıklırıyorum, zan « nediyorum. Bir hayali, bir tasavvuru, bir ihtimali, hakikat farzederek kendi « mi kaybediyor.. Dominik, beni dinle-d Kendimizi toplamamız, hâdiselere gö * ğüs germemiz lüzım.. Sanki aramızdâ hiç bir şey olmamış gibi yaşamamıf lâzım... Koltuğunda gömülmüş olan genç kâ* dm inledi: — Ah, keşke!.. Kabil olsa... — Lüâzım, diyorum, Tâzım... Ve meste lâ, bu akşam, Andre Russel'ler bizi ti * yatroya davet ettiler. Gitmemiz lâ * #m., Kendimizi, bulunmamız lâzımgeleft yerlerde göstermemiz lâzım.. Anlıyof musun? Adetlerimizden hiç bir şeyi d€ ğgiştirmemeliyiz! Hakkım yok mu?. (Devamı var) Kendini İA J lt | Y1 — Oraya daha henüiz — getmişt! * hılr polla memurunun evin duvarı — Ö0t RezİNdİRİNİ gürdü. Saklandı ve onun keni” sine sırtını. dönmezinden istifade ederek, niayı sessizce geçti. ı ! —— Ş l

Bu sayıdan diğer sayfalar: