14 Temmuz 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

14 Temmuz 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

D LK l LA Yazan: Naciye İzzet Ber Bakkı ablam — Hadiye'ye alttir. — 68 î—# hafifce tebessüm etti: bin b enkleri söylüyorum.. - Kal- Teke gaçtdüğu yerdeki kırmızı bir Tetidir ?Hürücü bir yaranın alâ. bey her » Sörüyorsunuz ya! Lem'i Mak Ff Seyin manasını araştırma- Necli doğru olacak. Te lüka b_"nlırı söylerken kendisi- ?q’du yt Pîr tavır vermeğe uğraşı- SÜa ö zleri zarif ve lâtife perde. Tülüydü. Lem'i dikkatle ona * edasında ve ne de kelime hiç bîıe T»"l!arip Tuhunu ifşa edecek e Met — yoktu. Fakat Lem'i Giği I'Ş" anlamıştı ki; onun söyle- | Üa n bu sözler çok ehemmiyet. Salarla doludur. d. Eği ? Yara mı? diye mırıldan- h(,,l;i" Neclâ hanım - hakikatte İ tak hi 'ğ U Yyarayı pansman yapa- K;c ir el yok mudur? KEbi, ed':'î'l: ."'i bir göz atarak za- ha *ıîk'ne"“! dedi. Bu meseleyi da- Soçik etmiş değilim. #ü, Va daha hafif bir sesle ilâve Na yanlllı : überi tabileceğini anladım. Çün “d;,___ — “*krar yaşamağa teşvik eden îe'ğ adam ciddi bir tavırla: —dvti vet, dedi. Küçük Dikmenin N“'ılzı elleri arasında tuttuğu: Hab, efalar ben de kani oldum. :OZ__İ_*&::İ&_)_'! gârip bir surette "'h“ gîuıurd_u. Acaba genç ka: —Nl).)? erdeki acılıkları anlamış 'l'“'i Ocası, azametli ve hodbin “ü:;:ll o!_udfı & elinden kaçır- K oi ti kuçüçükbirçncuiunmı bapi #llerinden bekliyebilirdi?. Hal, DY a udak kodakendiri. 8Ü lmulckrdıymıı U : ohçnı&iırm Hasıl da nefsine iti. X Dekadz ;uk.une! takınmıştı!.. n ufıcıkl;:' Ha kAYtt.. Bu m'h’?'du biler ir heyecanla titre. hd:iıılbukı' şu KP " çok defal, ilk karşrlaşmanın ne 5 'ar hülyasını kurmuş- lrşyeCeden kendisine çok - emindi. P ve elemlerin bü- oı:gıRtutuccekli. Karısı | n af diliyecekti... aa bahsedecekti.. E. 'Tğuhvemetkâx ruhları e *> “_I'İ eden kelimeler bu. ! Onu o kadar çok €receği bu samimi- l:!ı. Onun dizlerine Tin en hararetli, Vazişkâr sözlerini di hazırladığı o ka- leler l?il türlü ağzm. v Neclânm öyle u- âr bir duruşu — vardı İmağa ge ı Sakin... Ve ihti. hlarr gö Kediyordu. Sanki Sören Yüzlerce çift göz rada hi ğ Sen e Viz g Emek SAj Dazırdır efendim. nnn poündaki büyük - ce ;!:kıî"l" Te İKi ucuna iki takım 2 İ p bur aç bamy” Takım, T0 gi n J h3 *İZ M e]:ıl::ı şekilde koyma- a âniz Neclâ ha- " BULAR "!enî'ı'ı.:ı:h“'"' giden bu Mir, dedi. İ baf','," adadı: Ye » İsmail her Lq'ı; "ıî'm" olmalı. Bııı::lum:î Ü, a) y Tlefdeki gibi « tde, mh'duğu yeri ea le Tek , *€rI pParmağiyi M j Yaşiy CZ böyle v k ha AYA 1 dzakta oturur- ;d' 'lı!.., Üramış bir vıîuk vazi: Mıyım Neclâ ha. ; ki ggi Sini N, "ıü'“.edl'» Lem'inin bu Kanser kurbanı: mütaleasına iştirak etmediğini gös- teren bir jest yaparak: — Herhalde'bu yalının âdeti olacak. — Belki.. Muhterem ecdadımın zamanında! Fakat eğer müsaade ederseniz biribirinden uzaklara kaç- mış gibi bir vaziyette duran su — ta- kımlası bugün biriğirine yaklaştıra- İtm — Siz i'irsiniz Çicekleri, yemisleri ağır ve par- lak kristal, gümüş takımlarını — kal- dirirken Neclâ da yardım etti.. Ta- kımları bu defa masanm' uzunlama- sına değil yanlamasma — karşılıklı koydular, Tam işi bitirecekleri strada hiz. metçi gözüktü.. Masadaki güzel ia- tikametin bozulduğunu görerek tav- rında bir hoşnutsuzluk alâmeti be- lirdi. Lem'i ihtiyarm — sert çehresine bakarak neşeli bir tavırla: —- Ne dersin İsmail> Böyle daha iyi oldu mu? — Ne diyebilirim beyefendici- ğgim? Ben takımları senelerdenberi bu yalınım âdetine göre koymuştum. — Hakkın var İsmail. Fakat cc- dadımın koyduğu bu âdetin bugün ahfadı olan bizler tarafından - değiş- tirilmesini ben daha muvafık buluyo rum, — Peki beyefendiciğim. Siz böy e arzu ettikten sonra emrimiz - baş üstüne,, İhtiyar bu sözleri söylemekle be. raber pek de memnun görünmüyor- du, Sanki bu münakaşada Neclâyı hakem yapmak istiyormuş gibi bir tavrı vardı. yarlmsse - dedasğii Üait şısında biraz sıkıldı. Mahdut ve ba- sit düşünceli ihtiyar şüphesiz ki bu eski ananeye riayet ettirmek “için Neclânm müdahalesini bekliyordu. Bu küçük münakaşada Neclâ da kendi fikrini söylemeği muvafık bularak: — Beim yiğit İsmailciğim, dedi. Efendinizin istediği bir şey benim için de'daima şayanı tercihtir. Şu masa çok uzun. Soframızda davet- liler bulunmadığı vakitler takımların bu şekilde konması daha doğru. — Şu halde her gün bu şekilde koyacağım. İsmail bu cevabı — verirken çok kapanık bir tavrı vardı. Efendileri- nin fikrine hakikatte iştira kedip et- mediği katiyen belli değildi. Bu defa Lem'i bir kahkaha attı. İhtiyarın bu tavrı onu adamakılIı eğ- lendiriyordu. Sandalyesine oturur. ken söylendi: — Şu büyük ve geniş masada oturan ecdadımın her şeyden evvel yemek yemeğe çok ehemmiyet ver- dikleri anlaşılıyor. Onlar yalnız mi- delerini düşünüyorlarmış. Karşıla- rında oturan kadınlara kur yapmağı hatır ve hayallerine bile getirmiyor: larmış.. . Neclâ gülerek: — Bu göreneğe bağlı bir şey.. dedi. Lem'i dirseğini masaya dayıya- rak Neclâya doğru eğildi: yaştaki ecdadımı tasavvur ediniz, Ve — Sizin yerinizde - oturan -siz beni de ona iltifat eden bir sevgili o- larak farzediniz. Etrafımızda bir s | rü hizmetçiler var. Durmadan gidip geliyorlar:, (Devamı var) Iıın: sene evvel bugün Fazl yabancının tırnaklarını söktürdü, burnunu, kulaklarını kestirdi. Fakat hiç bir cevap alamadı yılı 14 teramüuz günü, 1129 sene evvel bugün Mükammed Peygamber — allesinden Jrnmı Ali Elriza adı fle Memunun teşviki üe Abbami hilâfetine veliahd naabedildi. DU tün Araplar yeni vellahde biat ettiler. Me müun o vakte kadar Abbazllerin arması olan siyah renk yerine Fatimilere nişane olmak üzere yeşil rengi Kabul etti ... Bağdad, o vakte kadar — görülmemiş bir karışıklık içinde idi. Gece gündüz soyguncu tuklar y kim kuvvetli ise zayıfı ez! yordu. Herkes kendisini müdafaa edebilmek için aflâhla gezmeğe mecbur oluyordu. Bir çok komiteler teşekkiil — etmişti. — Kamite, kazlık yapanları aman — vermeden cerm yor, derhal Üldürtüüyordu. Vellahd, bunları duyuyor, Önüne geçmek için çare düşünüyordu. En nihayet Memuna müracaat etti. Vezirlazamın berşeyi kendi sinden sakladığını, kendisinin veliahd nasbe dilmesi Üzerine Bağdadda Abbasllar arasın da galeyan başladığını, bu vaziyetin fena ne ticeler veretileceğini büdirdi. Memun bunlara san derece — hiödetlendi. Bu hüdiseleri başka kimlerin bildiğini öğren mek fstedi. Orduda birçok zabitlerin bunlara vtkıf olduklarmı öğrezince: — Derhal garba hareket ediyoruz, emrini verdi... İkinci günü bütün saray erizinr hare ket etmişti. Bu işleri karığtıran Fazi kü, Hareket habe rini almea mevklini kaybedeceğini anladı. Bunun önüne ancak Elrızayı ortadan kaldır makla geçetileceğini düşündü. Fakat bu ci nayeti yapsmayınca da onun taraftarlarmı ezmeğe, lanlara atmağa büşldı. Acımdan merhamet etmeden öldürüyor, suçlu, suçsuz birçok kimseleri zindana attırarak — halkı yıldırıyordu. Gizliden gizliye teşekilli eden birçok cemi yetler Faztı öldürmekten başka çare bulun BİŞEREA KaşlAkaşlardı Cer MEnüüLletn Bir gün sarayıra tstü bazr yırtık, —uzun bir yoldan geldiği belli olan biri yaklaştı. Fazl ile görüşmek istediğini, mühim haber ler vereceğini bildirdi. Fazi kurnaz bir adamdı: — Beklesin kabul edeceağim, Diye haber gönderdikten sanra kendi elbi selerini hademelerinden birine giydirdi. Ka Bul odasında baş medire oturttu. Kendisi oda zın bir tarafında gizlendiklen — soara Üstü Başi yırtık adamı kabul etti. Yabanct odaya girdiktan sonra etrafa göz Bezdirdi. Pazla doğru yaklaştı. Diz çöktü ve yıldırım alreti ile çektiği hançeri — havada parlatarak karşısında oturan Faz! kıyafetli hademeye sapladı sonra; — Halş. cellât. diye haykırarak ayakları nm altıma serilmiş ölüyü tekmelemeğe başim d. Odanın kapıları açıtmış, elleri — hançerli sekiz on kişi yabancıyı sarmışlardı. Fazim gözleri kan çanağına döünmüştü.. . — Tez bağlayı, diye bağırdı Yabancı neye uğradığını anlayamadı. O, Fazlt öldürdüğünü sanıyordu. Kendine gele meden bağtadılar. Canmt verinceye — kadar Fazl başında bulundu. Niçin kendistni öldür mek istediğini sördu. O, hiçbir şey Böytemi yordü. Tırmaklarını söktüler, burnunu, kulak larını kestiler, Fakat cevap yerine içten ge len bir inlemeden başka bir yey alamadıtar. . A Fazi, Berkesde hamama gitmiş ve her ta YAf maiyeti e döldürülmüştü. Fakst onu öldürmek için tertibat almış bulunan cemiyet azaları okadar çoklardı ki.Fazlın matyeti hiç bir geyin farkmda clmadan dışarda bekler lerken hamamda efendilerinin öldürüldüğünü baber aldılar, Bu süretle yüzlerce günahsazen kanına gi Ten Fazl cezasını bulmuştu. Fakat kendisini öldürenlerin hepal da birer birer idarma edildi ler. Bü da bir nevi adaletti. iyazi AHMET Ton Ton amca .: garaâjcı VAS İ VD /7 I Bağdalta Vicdan aza bir biat Seksin diy Kardeşim! Bu mektubu yazdıktan sonra hamam odasına kapanacağım, her deliği tıkayacağım, havagazını açıp in tihar edeceğim. Bu son mektubu kocama yazmağa cesaretim yok.. Senin vasıtana müraca. at ediyorum. Çünkü “— Niçin öldü?.,, diye zavallıcık in lediği zaman sen ona irahat verirsin. Benim ölümüm, kederden ziyade tiksinmekten — hayattan ve kendim den iğrenmekten ileri geliyor. Şimdiden sonra ben kime inanabilirim? Zira ha - yatta en sevdiğim, en bağlandığım a. dam bana hiç bir izahat vermeden ka ÇIp gitti. Bir paçavra atar gibi beni bıraktı ve kendini ortadan yok etti. Soğuk bir lâkaydi ile düşlüne, taşına verdiği bu kararı tatbik etti. Hayret içindesin, değil, Müfideci . üim?. Evet, benim bir dostum — vardı. Hem bir senedenberi .. Ragıba geçen sene adada rastlamış- fım, Otuz beş yaşlarında, güzel, sevim. H bir erkekti. Bilhassa kadınlara hitap etmesini biliyordu. Kadımlara hitap etmesini bilmek... Bunu izaha hacet yok, değil mi?.. Bu - nun ne deme kolduğunu hepimiz anla . rız... Belki bizi çok seven kocalarımızla yaşıyoruz.Fakat onlar kısa süren bir bal ayından sonra bize yalnız işlerinden bahsederler. Onlar, evlerine bakılması Tâzımdır diye bir kadınla evlenirler. Fakat biz hayatr bu şekilde anlamı - yoruz. Maarmafih, şikâyet etmiyorum. Be . mim kocam çok iyi bir adamdı. Onu ol- duğu gibi kabul etmem İâzımdı. İşte, Ragıba rastladığım zaman, ha . yatta beni cidden seven, anlıyan bir er- Veti Huldun. s>ndım Her halimle alâ . kadar-oluyordu. Bütün arzularrma, bü yük bir tehalükle inkryat ediyordu. On. Tart âdeta gözlerimden keşfediyordu. Bu hali, beni kendisine o kadar cezbet- ti ki delice ona bağlanmağa başladım.. O, benim en ufak zevklerimi anlamak ister, Tatlr sözlerle beni sarar, beni gaşyeder, kadınların ruhunu okgan u. fak hediyelerle beni şımartırdı. Ölüme karar verdiğim bugün bile o zamanın tatlı anımı unutamıyorum. 'Tam işte, vak'a başımdan geçti. Fakat şunu iyi bil ki, aramızda en ufak bir kavga, en ufak bir İükadi ol - mamıştı. Hattâ pazartesi günü kendi . sinden ayrılırken, tatlr tebessümiyle beni sararak sıkrı sıkr sormuştu: — Pergembe günü geleceksin, değil mi?, Bekâr olduğu için otelde oturuyor - du. Zengin olduğu halde niçin bir a. paârtımanı tutmadığını sorduğum zaman, bekârlık hayatında böyle daha rahat ct. tiğini söylemişti ve ilâve etmişti: — Şimdi böyle rahatım. Lâkin gü - nün birinde sen benimle yaşıyacak o, Tursan o zaman güzel bir apartıman tu. tarız!, Tahakkuku mümkün olmıyan bu tat- h hayale karşr acı acı gülümsemiştim.. Lâkin bu fikir o kadar içime işlemişti ki, az daha kocamdan ayrılmağa bile kalkacaktım.. Maamafih, bu i$i yapmış | olsaydım dahi, bugün çekmekte oldu - ğum istıraptan daha fazla bir şey çek. | miyecektim ki... Onu ne kadar sevdiğimi tasavvur e- demezsin.. Hayatı, zevki, her şeyi bana © öğretmişti. Ben de ona her hissi mi, bütün benliğimi feda etmiştim. O be . - - e —— aai on beş gün evvel bu feci | bı fikirlerim, düşüncelerim yalnız onun..: O benim hayatımın mihveriydi.. Bunları sana söylüyorum ki, ölmek istememek münasını anla diye,.. Beraber yaşadığımız, seviştiğimiz zaman garibime giden bir nokta vardı. Mektuplarının altına hiç bir zaman ©- kunur gibi'lmza atmazdı. Kendisine bunu işaret ettiğim valkit gülerek ce vap vermişti... — Aşk mektuplarının da altına, iş mektupları gibi muntazam imza âtılmaz yal. Affet kardeşim!.. Belki seni bu uzun dertlerimde sıkt . yorum. Fakat bunları senden başka ki. me anlatayrm?, Hulâsa, perşembe günü buluşmak Üüzere, pazartesi günü sevgilimden ay- rılmıştım. Randevu günümüzde, otele geldiğim zaman, dosdoğru, odasına çıkmak üze . redim. Kapıcı, hayretle beni yakaladı « — Ragıp Bey artık burada değil, ha. ramefendi!.. Haberiniz yok mu?.. O, sa- h günü sabahleyin gitti, bütün eşyaları nr da götürdü. Sahte bir. tavıt takımmağa halim yoktu. Titriyerek sordum : — Benim için hiç bir haber bırakma. dr mı?. — Hayır etendi lirse aldırtırım!,, gelmedi... Göz yaşlarımı zor zaptederek keke » ledim: — Teşekkür ederim, efendim, belki seyahate gitmiştir. Her halde kendisin . den haber alırım. — Tabü, efendim. Yollarda sendeleye sendeleye yürü . düm. Eve geldim. Bir hasta gibi yata « ğa yattım. Ateşim vardı. Kocam dok . tur getirdi. Hekim: — Bir grip başlangıcı olsa gerek. « diye hüküm verdi.. Saf adam... Sekiz gündenberi her an ondan ufak bir haber bekledim. Fakat: Hiç... Bütün cesaretimi takınarak, korkuyu bertaraf ederek çalıştığını sölediği ban, kaya gittim. Onu aradım. Fakat o isim- de öyle bir memurun olmadığınt diler. Demek o bana ezeldenberi yalan söy Temişti.. Demek ben bir senedenberi meçhul ve müşevveş bir adamın kolları arasımnda saadet ummuşum. Onu sev « mişim... Bir gün kolaylıkla irini kaybedebil . mek için, her an benden kim olduğunu saklamış... En coşkun göründüğü gün: ler bile bunu düşünmüş, bunu gerin kanla hazırlamış... Belki böyle bir al . çak adamdan kurtulduğum için sevin » mem Tâzımdır. Fakat harr! Hayat çok mülevves! edemiyorum... “gitmeği,, tercih ediyorum. Sana son ricam İşte bu... Allah aşkı. na bütün gazetelerde ismim çıksın... Bütün gazeteler benim ölümümden bahsetsin.. Belki okür, belki vicdan a- | zabı çeker... | Nakleden ? Hati |ei ll I 500 Liraya Satılık Ford Otomobili 500 lira Ford markalı «por -bir otomobil acele satılıktır. Talip o- lanların — arabayı görmek üzere 214 nmumaralr posta kütusuna “FORD” işaretiyle bir kart yaz maları kâfidir. VX TERTARSUTAMRARDALA T DA YU 4 nim her şeyimdi, her şeyim... Bütün *“Mektuplarım ge. i. Fakat bir şey e. Tahammül SÜREYYA SRDTTTELULSETDİDDETETNDLENSLLSESUDİDEN DU Diş doktoru Neati Pakşi Hastalarını hergün sabah 10 dan ği akşam 19 za kadar Karaköy Tüneldi meydanı Mahmudiye caddesi No, 142 de kabul eder. Sâlı ve cuma günleri saat 14 den $j E 18 ze kadar parasızdır. mm—w_-

Bu sayıdan diğer sayfalar: