26 Temmuz 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

26 Temmuz 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Memlekette fğtkikler z HABER — Aksam postasr Amerikada 20 sene çalışıp kazanarak 35000 liraya köy alan Dersimli Memlileketinde “asri bir ağa,, dir. Köyün eski szahibi ise İstanbulda apartman almış bulunuyor. Yazan : e seyahatten son. ür. Bu yaz müşahedelerine iri yanı dikkat bir hâdiseyi anlat. Dersim dağlarını gezerken başka bir şey için hayret etmek imkânsızdır. Çün. kü n bütün hisleri, duyuşları, vüşleri ve her hisle beraber hayret hissi de bir noktada birleşmiştir. Tabiatin harikulâde haşmeti karşısında sizi hay- rete düşürebilecek başka ne olabilir? Fakat: — Mehmet Ali ağa yirmi sene Ame- rikada yaşadıktan sonra Dersimde yer- Teşti.. Dedikleri vakit doğrusu bir an içinde hayret değil hayretler içinde kal- dim ve sördüm: — Ne yapıyor? » — Köyler aldı çalışıyor... Dediler... Bunu duyduktan sonra Ali ağayı görmeden İstanbula dönmek benim için imkânsızdı. Yeni dünya medeniyetinin içide 20 sene yaşıyan Ali ağa sonradan burada yaşamağı neden istemiş? Bunu öğrenecek ve “asri ağa,, ye muhakkak görecektim. — Atla 10 — 12 saatte gidersiniz, dediler.... Dersimde birçok kaza ve sayıtız köy lerj gezmiş, tetkiklerimi bitirmiştim. İstanbula dönmiye hazırlanırken atla on iki saatlik seyahate çıkmak, hele Der- sim dağlarını tırmanmak benim için çok müşkü), hatta imkânsızdı. Eğer serde gazetecilik olmasayıdı muhakkak ki bu- na cesaret edemiyecektim. Fakat Ali ağayı görmeden dönemedim. On iki ga- atlik yolu yirmi İki saatte katettikten sonra teccüsüsüm o kadar tahrik edilmiş Idu ki ayrıca tetkikler için at seyahatim günlerce devam etti. LN AH ağanm köyü başlı başma bir ma- Hkânedir. Klavuzum köye yaklaşırken bana şu izahatı verdi: — Şu gördüğünüz köyden başka ağanın beş mi şaltı mr daha köyü var. — Peki şu görünen evler kimin? — Ağanım yarıcılarının... — Onların hiç topraklarş yok mu? — Olsaydı burada çalışırlar mı Kd E Etrafı sarp kayalıklarla çevrilmiş u- zun bir vadiyi yarım saat tırmandıktı Sonra çıktığımız köyde k: ve yüks duvazla çevrilmiş muazzam bir bina ile karşılaştım. Düzlükte yığın yığın buğ- daylar, arı sakalları bi rine karış- muış beyaz donlu Dersimliler tarafından Mövene vuruluyordu. “Puşu,, (*) Jarını kızgin güneşin al- tında omuzlarına atmış Dersim ka n rı bir an içinde kaynaştılar ve buğ lay ları arasında kayboldular. Birkaç zaniye sonra uzanan başların biraz ev- velki kadınlar olduğunu anlamak için dersimi bilmek lâzım. — Beni görünce hepsi renkli püşülarını gözlerini bile kapamak şartiyle başlarına sarmışlardı. Yüzleri bana dönüktü. Fakat kimbilir kocaman bir kumaş yığıninın hangi de- liğinden beni görüyorlardı. Onların yü- ü görebilmek için birçok şartları ha- iz olmak'lâzım. — Maamafih konuşma yolları da büsbütün yok değil.... .. * Ali ağanın adamları öoşuştular. Bi- Ti atımın dizgininden tuttu, diğeri in- mem için kolaylık gösterdi. Üçüncüsü &ğayı çağırmak için koşuştu. Sanki be- ni bekliyorlardı. Ben kimdim? Niçin gelmiştim! Bil- miyorlardı tabit. Fakat yanımda silâh- l bekçiyi ve yerli klavuzu görünce hü- kürmet adamı olduğumu sandıkları anla- Ş Niyazi Ahmet Dersimin korkunç ka; alıklarma bir - bakı Dersimli kadım, laşınca “puşu” sunu örterek böyle kirpi gibi bir hale gelir Ali ağa güneşten, büyük siyah şem- siyesiyle kendisini koruyarak beni ka- tnde kırk yıllık ahbabı gibi — Hoş gelmisiz.. dedikten ve elimi bir Amerikalı gibi sıktıktan sonra: — Buyurün havuz başına gideh.. dedi. Şemsiyenin hemen hemen biltün gölgesini bana ikram ediyordu. Çeşitli çicek tarhları arasından geçtikten son- Ta meyve bahçesine geldik. Elmalar, ar- mutlar, cins cins erikler.... Ali ağa bir aralık durtlu: — Bir dakika müsaade... Dedi. Bir eliyle şemsiyeyi bana si- per ederken öbür elini yolumuzun kena rındaki elma ağacına dayıyarak sarstı Dalların taşımağa tahammllü kalmıyan sapsarı elmalar yeşil otların üstüne se- rilmişti. Ağa o vakte kadaz hiç görde- diğim arkamızdan gelen uşağına em- retti: — Tiz bunları sout da getir.... Bir kaç adım ilerimizdeki kaysı ağa- cı da ayni şekilde sarsıldıktan ve top- lanıp “soutulması,, emredildikten sonra bavuz başına geldik, Ali ağa, karşıla- mak için biraz önce buradan gelmiş... Büyük ceviz ağacının gölgesi altında büyücek bir halr serilmiş, yastığı kon- muştu, Kenarda dolu bir çifte duruyor ö tede kafesin içinde ervıldaşan keklikler.. biraz ileride ağanın kişniyen atı, uzun selvinin Üstünde leylek yavruları.. — Güneş çok olunca burada yata- rım, dedi. Dersimde olduğumu, saatlerce at üs tünde ve kızgin güneşin altında dağları tepeleri ve kayalıkları tırmanarak gel- diğimi unutmuştum. Burast Haydarpa- şatdan Pendiğe kadar tren yolunda rast- ladığımız bahçelerden farksızdı. Her nevi meyve, çiçekler arasında gözün a- labildiğine yeşililk... Çıplak tepeler bah ge dekorunun arkasında kalıyor. Otların Üstüne serilmiş halının et- rafına dizilen portatif sandalyelere otur- duktan sonra Ali ağa bir daha: — Sefa gelmii » dedi. Gülümsiye- rek dikkatle yüzüme baktı. Sonra ya- nında bulunan Elâzizli arkadaşrm, Ga- libi ve bekçi ile mihmandarı süzdü Artık kendimi - t Çünkü o vakte kadar ağzımı açmak için fırsat bulamamıştım. Elini sıkarken: — Havuza.., diye sürüklemiş, yolda hep kendisi izahat vermekte devam et- mişti. — Ben, dedim İstanbuldan geldim. im. Dersimi gesdim. Sizin rıtmam — lâzımdı. Gazeter isminizi duyunca görmeden gitmeğe gönlüm razı olmadı. — Çok güzel, çok memnun oldum.. İşte ben buraya iki sene evvel geldim. leştim. Yerleştim ama bir şey yapamı- yorum.., Korkuyorum., — Kimden?.. — Kimden olacak Dersimlilerden... Düşmanlarımız çok... Ben Amerikadan geldikten sonra bir katdeşim oğlunu ar- kadan vurdular, Hozatta köylerim var- dı. Düşman aşiretleri yaktılar, Ben A- merikada iken para göndermiş, büyük bir ev yaptırmıştım. Onulda yaktı! Amerikadan geldikten sonra iki sene Elâzizde kaldım. Ben medeniyet gör- müş bir adamım. Dersimde yaşıyamaz dım. Orada vaşamak için silâh kullan- mak Jâzımdı. Halbuki ben yalnız ça- lşmak, para kazanmak bilirdim. Silâbhı ancak hükümet kullanır. Ahbaplarım beni teşvik ettiler, Bu köyleri akirm. — Kimden aldınız? — Hacı Osman bey oğlu Emin bey- den... O şimdi İstanbuldadır. Benden aldığı otuz beş bin lira İle apartmanlar yaptırmış, rahat rahat yaşıyormuş, Mehmet Ali ağayâ sordum: — Amerikada bu kadar parâa kazan- idıktan ve yirmi sene kaldıktan sonra nasıl oldu da oraya alışmadınız da tek- rar buraya geldiniz? Meselâ İstanbulda kalmak istemediniz mi? — İnsan vatanını hiç unutur mu? Ben Amerikaya para kazanmak için git- —a a Çocuk doğumların! İktısadi tesirleri Zengin adam için en büyük teklik nüfusun artmamağa başlamasıid" Meşhur İngiliz — iktıtatçılarından Dr, J. M. Keynes'in bu bafta Londrada * Velâdiye cemiyeti,, nde çocuk doğum- ları ve bunların iktısaldi tesirleri hakkın- da vermiş olduğu konferans alâka - ve merakla okutmmağa değer. Mümtarz bir dinleyiciler beyeti önünde söz söyliyen Doktor bakın ne diyor: “— Zengin adamların daha ziyade zenginleşmesine sebep asırlarca müd- detle daha çok çocuk doğması ve bu ço- cukların büyümesiyle eşya ve mala olan talebin artmasıdır. Meszelâ bir çocuk doğunca patik is- ter; zengin adam da yapmış olduğu kâr- ları bu sefer patik imalinde kullanarak | kârını yeniden arttırmanın yolunu bu-” lur, Fakat doğum adedi azablıkça zen- ginler ne yapataklardır? Şimdi kapitalizm sistemini gözden rirken görüyoruz ki, zengin adam için en büyük tehlike servetinin çocuk doğmasına bağlı olmasddır. Hiç bir hersız ve soyguncu büyük pa- Tâ için doğmamış çocuk kadar tehdit edici değildir. Eski saadet günlerinde nüfus boyu- na artarken çocuk büyüdükçe ihtiyaç- ları İla artardı; böylece yeni taleplefi karşılamak için sanayi imalâtı da tekrar tekrar jşletilen kazançlarla çoğaltılırdı. Hülâsa sermayeyi işletmek için daima yeni bir şey bulunurdu;. çünkü daha fazla eşya için daima bir piyasa vardı. Fakat şimdi bir çok memleketlerde muhtelif sebepler yüzünden — (dünya çocuk mahsulleri) gittikçe azalmakta . dır . Hükümetlerin elden geldi; kadar uğraşmalarına rağmen birçek memle. ketlerde nüfus çoğalmas: tedrici bir tavakkuf çağına girmiş bulunmaktadır. Bu hal ise milletlerin #ervetine karşı ciddi ve tehlikeli çünkü ilk defa olmak üzere dünya piyasası duraklamış ve hattâ azalmakta olan nü fusla birlikte faaliyet hudutlarını da - raltmıştır. miştim, Yetecek kadar kazandıktan soura döndüm... Konuşürken bazan şaşırarak bana İngilizce cevap veren ağadan Derıinü_e neler yapmak istediğini sordum. Gözle- rini bahçesinin uzaklarına dikti. Bir müddet düşündü. Sonra: — Çok şeyler yapmak istiyorum, dedi, Amerikada milyarder insanlar sa- bahleyin işlerinin başına gelir, çalışır. lar... Bir ameleye verdikleri paranım on mislini o amelenin işinde kazanamazlarsa bu işten ziyan ediyoruz derler... Ben sa- bahları bahçeyi gererken görenler beni | ayıplıyorzlar. Halbuki ben daha işe başla Köyleri 35 bin liraya satın ald:ım, Yer- | madım bile... Korku içinde yaşıyörum. İnşallah bu serseriler temizlenir de ben de ondan sonra çalışmağa başlarım. İz- tiyorum ki Dersimde mödern bir çalış- ma sistemi kurayım.. Bu çok lâzımdır, Ben bu köyleri alldığıın vakit, çalışacak adamlarımla konuşurken şağırdım. Hiç biri oturmuyordu, Ellerini göbekleri Üstüne koymuşlar, başlarını eğmişler a. yakta duruyorlardı, Bir türlü oturtama. dım. No söylesem: — Aman ağam.. .diyorlar... — Ben ağa falan değilim. Ben de si. zin gibi bir insanım, yalnız çalışarak para kazandım... dedim. Bir türlü der- Mimi dinletemedim... B — Hâlâ mr dinletemediniz? — Hayır.. ben böyle yapmayın., de- dikçe onlar daha fazlasını yapıyorlar... Eğer Mehmet Ali ağa son sözlerin. de samimi ise yirmi sene Amerikada ya- şamanın vereceği küvvetle Çok şey ya- pacak... Fakat etrafında bulunanların hareketleri biraz hoşuna gider gibi... Bu bir müddet daha devam ederse işçi Meh met Ali Dersimin tam manasiyle asri ağası olabilir.... ğ Niyazi Ahmet (*)Dersimde kadınların - başlarına örttükleri bir nevi büyük baş örtüsü. $ | # Bir çocuğun mmııl'l!::v ge kün kılabileceği bir se! Mj gelmemek suretile alıp B g ğil midir? Böylelikle bir sermaye olduğunu VE olmazsa hiç bir işletmey? nn emniyette buluM mak istiyor #ibidir. Çocuk eksikliğine Tâ| darın devam edebilmesi, boyuna daha fazla eai SAf kabildir. Fakat fiyatlar N* katılırsa ucuzlatılsıın SAatf bir haddi vardır . çet | Hayat seviyesinin )M:M yuna artan nüfusun temif f ları bir müddet için geiğ ,. Bu takdirde çok insan yerine az insan için çok ',d ç hüküm sürer; fakat kulağt #0 AE Efsanelerde Midas 0f Ça kral vardır ki, bu adamif ” pokik y her şey altın olurmuş. ta altın olacak bir gey hatsızlık başlar. Nüfııll’:: ya talep eksilir; böylece p ile elde edilecek kınm::d’,; p Bunun neticesinde fai£ çe küçülür; çünkü banka f7 kalarm ötekinin berikiğil elde edebildikleri kmu“"’ Çok geçmeden zenginlef « hemen hiçbir gelir kalmü$ * çi fazla sermayeyi işletmek aP / maymca buhran b&şgf'du% Hiçbir memleket böyle bt ) di başına gelmesini istemt , küçük bir çocuk memleketi | zenginliğe sevkediyor, İ»j tehdit etmekte olan çocuk bir memleketi muh doğru sürükler, 1929 senesinde tam "." badleri aşağı olsaydı ĞM gene sarsan mali ve î“r)l belki de vukubulmazdi; y ginlerin kendi derilerini için tam vaktinde harekti? ceklerinden korkulmaktaği / İkinci bir iktısadi i Beçebilmek için sağlam V bir yol göstermenin M j Fakat istikbalini emin ı“'; bir millet çocuk doğumu ? vakit kaybetmeksizin o hemmiyeti vermelidir.» bu sözler pek te uzun Çünkü az doğum, az Xaf p Yaralan? bir yıldif4 Londranın mq!ıurw ç .: dan Saliy Gray bu haft da ken 12 santimetrelik bir £ düşerek yaralanmıştır. fik tedaviden — sonrâ Öi kaklırılan güzel kız hâlâ Y” 4

Bu sayıdan diğer sayfalar: