7 Eylül 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 3

7 Eylül 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“barek büyük âbalar ve Ük anneler. Ma gr palar, büyük annelere gö» çocukluğum ailenin #0 —90 yaşında â Örücü olan ea birinin çırağı imiş; dedem nce kı- damat olan Hacr baba da, — İçine geçmiş ve bu sr- a lık etmeğe başlamış: Ai- Mina m. vi AN eski âdeti mw lay *i k yirmi otuz ka- tavan arasında Yanan evimizin te“ akşama kadar TA tat Sile ğe soğan. kaka çocuk- onu yunu u ve kulakları kop- baba, bunların yerine takarmış. düştü,, diye O gene takarmış V gene takarmış. ğe zarfında nihayetsiz a Ve âlem Hacı » ara karşı sabrma, mu- asma hayran olurmuş. e 7 ti k annelerimi tanımıyo- a i Yamın teyzesi ve Hacı ba- olan bir muhterem ka- Ng Yaz Namaz bezi, dudaklar i a bezi, dudakların Kün şefkat, onu hâlâ kar- ç tah, rüyorum Babam, çok eş t bir hayat yaşamış ve e İk, AE fakat pek gençken 3 PEN bir şey bırakama- İla, ne dediğimiz bu ka- telek varidatı vardr. RON 4 düştüğümüzü görün Mk a “iye, yanımıza geldi. Va- ü Bige cuğiyle dul kalan anne Vika Kâyet güzel yemek pi- İN . alınmaz ag Bi halde, mutfağa girerek a “erzakından,, “Papa iy alg ler icat etmek mecbu- ye beti, fedakârlık, hatıraya i tk min olmıyan çocuklara İ t Sesinde bir bağlılık... ş e e Börmüştüm. e Böylesini orum. İbtiyarlayınca *Gilse bile onlara yakın Me Ge «Jim müesseseleriyle İŞ çevirmiş ki, otur veriyor. Bir eğleni- ki, Kipta a tahta ata kulak takan ii “Mşiresinin torunlarına di , ut Yin, eme büyük annem ve d ihtiyarlardan daha aha mesut ediyorlardı. (Vâ-NM duruyor Şehrimizde sik sık cereyanın kesildiği mi kisa veya uzun bir ör, © Arkasına srralanarak Bey Mimi, Bu cereyan ma dar pğdayam$i a Mese Btçen bir gün ok & ba 2, * dün de İstanbul ta- y aş ai N defa tramvayların ce- we a “gi Bunlardan birincisi Male ka lerinde, ikinisi öğ- arlarında ve üçün- a m 1, İyi rip, 80 de olmuştur. va; Ki z € halkı işinden gücün- a herbalde orta- #ımdır, Bir tahta atım ver | » diye arkamdan sürük- | oynarmışım. | İnanın, İSİET İNANMAYIN. Istanbul konuşuyor ! amaşırlık mı, sokak mı! Pa.makkapıdan Yenişehre inerken insan ne manzaralarla karşılaşır ? Fotoğrafçı Ali ila beraber Beyoğlu caddesinden, Mis, Keresteci Recep ve Altınbakkal sokaklar: vasıtasiyle Yeni şehre inen yolda İlerlememize devam ediyorduk. Fındık sokağı denen harap bir geçi - din köşesinde minimini bir bakkal dük. kânr gördük. Bu dükânının en büyük hususiyeti, ecamekânlarma dizmiş oldu- ğu kuru ekmek dilimleri idi. Ali: -—— Bak, bak, Ne garip şey, bayat ekmek dilimlerini dükkânm camekânı - na doldurmuşlar! Acaba bunları 'da böyle dilim dilim mi satıyorlar? diye beni ikaz etti . Ben de merak ettim, dükkândan içe. irdim. Ne bakkal, ne de başka bir kimse vardı. İçerisi bomboştu. o Geri döndüm. Kapıdan çıkarken, genç sayıla bilecek yaşta zayıf vücutlu bir kadm beni karşıladı. Konuştuk: — Buyurun bir şey mi istiyorsu nuz? — Hayır, fakat şu ekmek dilimlerini merak ettim de ne işe yaradığını sora caktım? Kadın ağzr kulaklarına vararak gül dü, Bilmem neden, sanki bu sualim ona bir iltifat gibi gelmişti. — Bunları keridimiz için hazırlıyoruz. Amma, hani başka taliplisi bulunursa pekâlâ satarız da Sonra bir saniye sustu. Daha ciddi bir tavırla izahat verdi: — Elimizde kalan bayat ekmekleri böyle dilim dilim keser kuruturuz. Bun lar öyle mükemmel zevtek olur ki, li monata. çay ve süte batırarak yenme sine doyum olmaz. Hem biliyorsunuz, mideye de fevkalâde faydası vardır. O böyle anlatırken, yan gözle vitrin raflarının üzerinde yığılı duran, toza bulanmış gevreklerin halini bir kere daha seyrettim ve gayri ihtiyari: — Anlatmanıza hacet yok, mideye faydalı olduğu görünüyor! demekten kendimi alamadım. Bu sokakları dolaştığımızdanberi, etrafımızda müthiş bir çocuk bolluğu Şehit Muhtar —mahallesi holkının varmış Geçeceğimiz yollarda hep Löyle vardı. Biz nereye gitsek, peşimizi bırak mıyorlar, hemen hemen 30 — 40 çocuk beraber dolaşıyorduk. Her evin önünde 4 — 5 çocuğun oynamasından bu mahallenin İstanbu lun en bol çocuklu semtlerinden birisi olduğunu zaten evvelden anlamıştık. Yavruların peşimizi bırakmamasına ilk anlarda pek ehemmiyet verdiğimiz yok tu amma, iş yavaş yavaş tahammülsüz bir bal alıyordu. Bereket, kurutulmuş ekmek dilim . leriyle meşhur! bakkalın bulunduğu Fındık sokağından geçip. doğruca Ye nişehir çarşısına inen geniş caddeye çıktığımız zaman, çocuklar sanki bizi yalnız mahallelerinin hududuna kadar geçirmekle mükellefmişler gibi, burada pesimizi bıraktılar . Kafamız oldukça dinç kaldı. Yürüdü gümüz yol biraz muntazamlaşmıştı. Fa kat uzun müddet rahat edemedik, bu runlarımız iğrenç bir lâğrım kokusu ile dolmağa başladı. Gerek Ali, gerekse ben, mendilleri mizle burunlarımızı tıkamak mecburi yetinde kalmıştık, Yürüdüğümüz geniş Şe yolun sağı, solu eski ve kısmen harap evlerle kaplı idi, Kendi kendime: — Galiba Yenişehire değil, bü gidişle €ski şehire gidiyoruz, diye düşündüm. Habereiye anlatacak çok dertleri hir yolu üzerinde Leman sokağı diye böyle bir yer vardır. Buranın şu haline bakın da, sokak olduğuna isler Yazan : Haberci İs ÇE Ng RA, ve mansaralarla karşılaşıyorduk Eski ve harap evler diyorum amma, bu gene ne ise, Fakat arasıra bir de boş arsalarla karşılaşıyorduk ki, işte kötü manzara o zaman tâmâam oluyor du, Sağa, sola atılmış çöpler, kâğıt par çaları, o sabah yağan yağmur yüzünden üstelik bir de çamura bulanmış, berbat bir hal almıştı. Burada, (Leman sokağ:) isimli lev hayı taşıyan bir yer gördüm ki hepsin den berbattı. Sokağın ağzı, sokaktan siyade bir arsaya benziyordu. Bu arsada resimde göreceğiniz gibi üstelik bir alay çama şır da asılmıştı. Leman sokağının! biraz ötesi ise, dik bir toprak yardan ibaretti. Bu bayınn tam ortasında İse bir su ve liğım yolu görünüyordu. Arkadaşım Al, bir taraf tan buranın resmini alırken, bir taraf tan da: z — Ne sokak Yarabbim! Ne sokak!... diye söyleniyordu. Sözüm ona yolun ortasına asılı ça maşırların önüne iskemle atıp oturmuş kadınlardan birisi bunu duyunca, ye tinden kalktı, Sert sert yüzümüze baktı. Sonra kendi kendine bir şeyler muril dandı.. Fakat ne söyledi, Al dı mı, memnun mu oldu? bir türlüan layamadım! Tekrar yola koyulup, Yenişehire doğ ru ilerledik.. Koku yavaş yavaş azahyor, fakat bunun yerine müthiş bir sinek bolluğu başlıyordu. Btrafta gördüğümüz diğer yenilik sözlerine kız te, ev kıyafetiyle, yani üstlerinde bir | kimono, çıplak ayaklarında terlik, bir çok kadınların, kapı önlerinde oturma ları, hattâ bazılarının böylece sokaklar da dolaşmaları oldu. Epeyce yol yürümüş, âdeta yorulma fa başlamıştık. Yenişehir çarşısma da ha ne kadar yol olduğunu anlamak için, bu kadınlardan birisinin yanına sokul dum, — Yenişehire daha çok var mi? diye KURUN ihtiyarlık lehinde propayanda Mhtiyarlığı gideren bir #lâç balunrmış. Hek kı Süha Gezgin! “Eğer hans muvsffak ola, bilirlerse felâket!,, diyor. Çünkü ihtiyarlık da kimse rahat y kadar yoru ç çubukluk nan geçmiş eh gü. Yu filmler, kâh dur. ir sinemadır İhtiras denilen kör dilenel, #atiyarlıgın kapısından kovulmuştur. Gövdenin şahlanı, g1. gerginliğini kaybetmiş, ruh o Artık ikida birde kılız gibi sıynlan atak bir ovarlıkol. migier. Bu gevşeyişi artadan kaldirmak © insanı, bilmez tükenmez işkencelere o mahküm et. makten başka bir netice vermez. Kanserle ve buna benzer hinlerce devasız hastalıklarla uğraşmak dururken, tutup böyle işin lüks tarafımı eşelemek, bana hekimliğin — fennin #üppeliği gibi görünüyor. CUMHURIYET'de: ingiliz gemilerinin muharebe tarlimi Limanımızda misafir olarak bulunan İn, giliz gemilerinden birinin dünkü muharebe talimisi seyreden Abidin Daver diyor ki: Dün, İngelfleldin talimini gördüğüme çok memnun oldum. Çünkü İngiliz gemicilerini iş başında görmek fırsatını elde ettim, fakat ema timin asıl sebebi şudur: Yeni reuh riplerimizin tecrübelerinde ve | talimlerinde gördüğüm Türk denizellerile İngiliz babriye. Mleri arasinda hiçbir fark yoktu. Ayni ma. povraları bizimkiler de ayni o kudretle, ayni süratle ifa ediyorlardı. Bu müşnhede, bana yalnız memnuniyet değil; iftihar da verdi ve pek iyi tanıdığım Türk © denizcilerine olan itimadımı bir kat daha kuvvetlendirdi. Altı sarhoş Dün gece yakalandı Dün gece Üsküdarda Paşalimanı caddesinden geçenler yol ortasmda bir adamın boylu boyuna yattığını gör - müşler, zabıtaya haber vermişlerdir. Memurlar bu adamın yanına gelip ba. kımea bunun sarhoş olduğunu anla mışlar, kaldırmak istemişlerdir. Yerin den kalkamıyan ve adının Hayati ol. duğunu söyliyen sarhoş tedarik edilen li le karakola götürülmüştür. Orada hüviyeti tesbit edilmiş ve ayı. Imeaya kadar bırakılmıştır. Cerrahpaşada oturan Ahmet de dün gece.Beyoğlunda sarhoş olmuş, sönra evine dönmek üzere bir tramvaya gel. miştir. Ahmet tramvayda aşka gelmiş, üst üste nara atmıya başlamıştır. Ah met işi azıtmes tramvaydan İndiril » miş, karakola götürülmüştür. Bundan başka Kadıköyde oturan Hürrem, İsmail, Tevfik ve Ayazmada oturan Şükrü“de sarhoş olup halkın sükünetini bozduklarından dolayı ya. kalarımışlardır. Zeki Rızanın kumaş- larını çalan adam Mili Spor mağazası sahibi Fener. bahçeli Zeki Rıza dün zabıtaya mira. caat etmiş, yanımda çalışan Petronun muhtelif tarihlerde kumaş çaldığını ihbar etmiştir. Bunun üzerine Petro. nun evi basılmış, kumaşlardan bir hay lisi bulunarak sahibine iade edilmiş. tir. Petro adliyeye verilmiştir. Hâkimler gelecek sene terfib edilecek Adliye vekâleti, diğer devlet me. murlarmdan yüzde kırk daha az maaş alan hâkimlerimizin terfihine karar vesmiştir. Gelecek haziranda bütün hâkimlerin birer derece daha terfile. ri mevzuubahstır. Bunun için bir ka. nun lâyihasi hazırlanacaktır. —— müstehzi yüzüme baktı. İki elini ağarak etraftaki sinek yığınlarını gösterdi: — Çarşının, burnumuzun dibinde ol duğunu, bunlardan da mı anlamıyorsu nuz a'bayım, dedi, © HABERCİ YARINA: Yenişehir. N

Bu sayıdan diğer sayfalar: