24 Ekim 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 3

24 Ekim 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

; Bir '& 23 ay kalmış, ,Ph"lmı,, Essaen an- N taki Ekken ölmüşm l!hııi;. Yapışmış; bir a. ik Üa Bndan bir fantezi geç- Va. fanteri tüke Çililer, ekseriya ceki b:ı ir. Şairler Yunan * kurünu vusta ma * ot (H ha Z ılîlmh"m' hiç faydası Bamına dok: a okunurn Mevzu1), , bizde, kilere * tbed » Gittil Sedirler ğ düşümze oyu- Röre yapalım: arasındaki yo- S€ tekâmül et- akat, tekâmül Ta orada tre, m, rublar, tmine 'h_'"kene bulu- bürüşeeliyorlar. Orada hetek « y :'ıı.:k Yaşamağa,, *öt tınada ne dere- _r" tarafa,, avdetle- artiyorlar İ? Ceki B SAi telâkki... Bu te- flar, "huhteı:'| mekttdi”r[ 1 seferler, 4; Gğmr ;ıln bu çocuk, bana Ce rn:rî.'" dünyaya ayak S İyilikler '.':,: katetmiş. İti- btğ'_.,m $ ve bilmuka- » R€ne © hevesle, Tt Memm 3 f'mr..,:î“ kimse kendi- eei Jim 4 “Bç t dx_"""“"- Öte ta- İyade < tarafta muha- Artarak, dünyayı Sokmak ihtimali. isından fazlasındı TĞÜRütüae o M “likelere * deyince, U olabilirgiz c el Sllik öyle bir Üzin dini n dininizdi İ?“yı Gakı AD * ya &t getirmeğe ikilmiş he BSUl çıkar- yel Zgibi, ım. Bu iYor, öti :'"L İn Slan hayat bir MagilTlekete 4 Beteye gidece- Yü 'Yör, ahat ; açi n 0,.,_ R edece; h a n dly,ceu" Xıdı'.'ch[nv şu haj v kendi pret- Mİyetekler, beri Mades, ” beriye 'adrit bası Batrak yiye Eidemezsin, Karabaş mahallesinin Dere sokağın- dan içerlere doğru yürüyorduk.. Önü « müzde uzanan yol, dünkü — yazımda bahsettiğfm Karabaş meydanının ha » linden farksızdı, Su dolu çukurlara, ba- tak çamurlara saplanmamak için binbir itina ile ilerlemek mecbur'yetinde idik, Bir müddet sonra bu sefil yolun üzerin- de kendisinden daha sefil bir manzara ile karşılaştık. Sokağın kenarındaki bir tümseğin üzerine oturmuş minimini bir kaç yavru, üstleri, başları pislik içinde bir şeylerle oynüyorlardı. Yalrız iki ta- nesi yere bir kâğıt yaymışlar, onun Üze- * rine de oturmuşlardı. Bu oyunun ne- den ibaret olduğunu adamakıllı dikkat etmeden öğrenemedik.. Yavrıları, u- zün üzün seyrettik ve neden sonra far- kına vardık ki, küçükler, yalnız, yalnız esddenin pis — çamurları ile oynuyor- lar. , ıslak toprakları evvelâ hamur Kibi yoğuruyor, sonra da garip gearip şekillere sokuyorlardı.. Arkadaşım foto Ali manzaraya daha fazla dayanamadı.. — Geçelim, diye kolumdan çekti.. Biraz daha yürüdük.. mektüplarının en acılarından yollamış olan, eski okuyucularımızdan Bay Eminin ev'ne vardık. Fakat kendisi evde yoktu. O zaman mecburen, ma * halleyi kendi kendimize dolaşmak icap etti. Bay Emtinin yanımdaki küçük bi at- tar dükkânının sahibiyle konuşmak is- tedik, fakat bu yaşlı adam çekingen bir tayır takındı. Düşündü, düşündü. Son- bin'sini dedi, Bana bir şey sorma- yın daha Dere sokagından tekrar geri döndük. 'Yolda konuşacak adam arıyorduk. Fa- kat ne gariptir k?, bir tek erkeğe tTast- lamak mümkün olamıyordu. Sağımızı, solumuzu her tarafımızı kadınlar kaplamıştı. “Bunlarla neye ko- M | nuşmıyordun?.,, diye düşünebilirsiniz. Fakat unutmayın z ki, rast geldiğimiz y y "-;ğ' ÇÇ Karabaş mahatlesinde çamurlar içinde İstanbul konuşuyor! o a L Unutulmuş mahalle! Karabaş mahallesinde oturanlar, Belediyeden çok şikâyet ediyorlar ! Karabaş mahallesinin perişan sokaklarından - Dirim Karabaş mahallesindeki dere Sokağı kadınların hepsi meşguldü. Kimisi evi- | ne Bu, veya yeyecek içecek taşıyor. Kimisi de - ki ekseriyeti bunlar teşkil ediyordu - bir ahbap evinön kapısı 8- nünde, hemcinslerinden bisisiyle hara - retli hararetli bir şeyler konuşuyordu. Bu müuhaverelerden bazısına şöyle bir kulak kabarttığım zamanı çoğunun alle dedikodularına taallük ettiğini öğren - mek güç olmadı. Kadınlar biribitleriyle o kadar hara- retle konuşuyorlardı ki, böyle bir muha- vereyi kesip araya girmeye doğrusu ben cesaret edemedim. Yürüdüğümüz sokağın dört yol ağzı- na geldiği bir yerde mhayet talih bize güler yüz gösterdi. İşsiz kalabalık bir kadın grupuna - rastgelmiştik. Buralı kadınların insana pek çekingen durma- sına rağmen “ne olürsa olsun,, Heyip yanlarına sokuldum.. Beni ve arkadaşımı tanıttıktan son - ra, “buraya kendi mahallelernin dert- lerini, arzularını yazmağar çeldiğimizi, faydalı bir hizmet yapmak istediğimiz', fakat konuşacak kimseyi bulamadığı « mizı,, anlattım. O zaman, hep birden biribirlerinin yüzlerine baktılar ve ara- larında göyle bit muhavere geçti; oynuyan savallı yavrular... Yazan : Haberci hakiki bir dereden farksızdır , — A, kardeş, doğrusu baya dertleri- mizi anlatmalıyız. — Öyle, bizim için buraya kadar zah met edip gelmişler. Ve ilâh, ilâh.. Aralarında konuşma bitince bana döndüler. Uzun uzun anlattılar. Hepsi birden konuşuyor ve patırdıda söylenen Jeri anlamak epey güç olüyordu. İşte bu sırada not edebildiğim şikâyetler: — Bizim Karabaş, tam mânasiyle u- unutulmüş bir mahalledir. 35 senedir burası hep ayni şekilde duruyor. Be - lediye bizi yalnız yol parası alacağı za- man hatırlryor. O kadar. Dağ başlarrı geceleri bizim mahalle- mizden daha aydınlık, daha iyklir, Bu bozuk yollarda, güneş battıktan sonra yü,n'lımek ne demek olduğunu bir bil- seniz, bize çok acırsınız., Sonra, karan- Jık yüzünden, burada cinayetler, kanlı kavgalar da eksik olmaz ki, bu da ayrı bir derttir. — Hele yağmurlar bir kere adama- kıllı başladı mu, Boğazkesen caddesi bozulur ve yük arabaları başlar bura « dan işlemiye. Zaten bozuk olan yolla - rın halini, nasıl bör bataklık oldukları- nt İşte asıl o zaman gelip görünüz.. — Hastalıkların binbir çeşidi de ta- bil bizim mahallededir. Kadınlar burada biraz sustular.. Söy- Wyecekleri artık tamam oldu sandıı “Fakat içlerinden birisi, yeniden an - latmağa başladı.. — Kaç kere istidalar verdik. Bütün size anlattıklarımızı yana yakıla anlat- tık. Fakat hiç bü tice çıkmadı. Yal- nız bir kere mühendisler geldi. Mahal- leyi dolaştılar. Ve ne yapsalar beğenir- siniz? “Buraya kaldırtm lâzım — değil- dir,, demişler!.. — Aman bayanlar, nasıl olur, diye itiraz edecek oldum. Fakat bütün grup hep birden yemin ederek bu inansimaz #şin hakikat oldu- Gunu tasdik ettiler, Kadınlarla Caha bir müddet ko- nuştuk, Sonra, nasıl oldu bilmem, içle- Jeriden biri ! diyebir feryat kopardı, ütün kadmlar etrafımdan çilyavru- BĞ 1258 sene evvel bugün Kerbelâ Faciasından sonra Araplar arasında müthiş bir düşmanlık başladı Bahaüddevle matemi kaldırmak isterken parçalandı 670 yılı 24 birinciteğrin günü, — 1258 sene evvel bugün evlâdı Alinin en küçüğü Hüse. yin, Kerbelâda öldürülmüş ve diğer geri ka. Janların yok edilmesi için amansız bir mü. cadeleye girişilmişti. Hüseyinin öldürülüşün. Gan üç gün geçmişti taraftarları ve onu ge. venler, nereye gitasler ölümden — kendilerini kurtaramıyorlardı. Arlık Ayge, Muaviye ve Yezit, Ali sülâle. sinin menluru olmuşlardı. Hâdise, İslüâm ta, rihinin en enteresan bir sazhasıdır. Muham. med Peygamberin ölümünden ancak otuz se. ne geçmişti, ki Müsdlümanlar, hilâlet mese. Tesinde — ayrıldılar. Bazdları — Ali ve eviâdi tarafını, bir kusmu Ali taraftarı olmryanları tanıdılar. Emeviye hanedanı kurulunca, İs- Hâm hükümetini kimin teşkil! edeceği mesele oldu. Alinin hasımları 8 a dı. Ali taraftarları da Şit ve Rafız! adını si. dılar, Peygamberin damadı Aliden hükümeti al, mak istiyenlerin kurdukları ordunun başın. da Muhammedin en genç ve en çök sevdiği karısı Ayge bulunuyordu. Muaviye, Ali ve taraftarları ile muhalif. leri arasındaki harpler çoktur. Bunların en giddetlisi ve kanlısı, Hicretin 37 inci senesin. de vuku bulan Safeyn muharebesidir. İşte bu harpten yirmi iki sene sonra da Alinin en küçük oğlu Hüseyin, Kerbelâda susuzluktan gehit ediliyor ve Üç gün eoara bütün taraf. ftarlarının mahvı için tertibat alınıyordu.. ... Alinin on İki evlât ve ahfadma Unvazt verilmişti. Bunun raftarları sonradan © 1 mukaddes say. maşlardır. İmamla £ yedisi Alinin hilâ, feli kurmadan ölmüşlerdir. Abbast halifel, Ki AN ta. Cemun, sekizinci İmam Oo. nin yodincizi lan Musayı isino varis — bırakarak kızı Oramülfazi'ı da ona vermişti. Bu da, Arap tarihinin başlı başmma bir fux hıdır, Çünkü bundan sonra iki muhalif fır. ka barışmışlar, ve Abbasilerin kullanmakta rı siyah renk terkedilerek, gi Tengi kabul edilmişti. Fakat bu, gok #Ürmedi. Abbaallerin eaki rengi tekrar dalgalanmağa başladı. Bundan berlerde Ali ve Hüseyinin istmleri tet'in edil. meğe, mezarlar tahrip edilmeğe başlamıştı. Halife Mütevekkil o0 beş sene süren salta, natında Şillere göz açrırmadı... Fakat Müle. vekkilden sonra Hilâfete geçen — Müstansır Alinin ahfadına hürmetle munmele — etmeğe başladı ve bu bir asır sürdü. Yalnız Ma'züd. devle kadar Ali ahfadını himaye eden olma. dır. Yalnız bu himaye usırlarca kan akınıya sebeb oldu. Ma'züddevle © vakte kadar 2 hüun gemiden ve Yusufun baplaten çıktığtı gü0 olarak.tanman Kameri ayin birinci aymım o. nuncu gününü, Hüseyinin öldürütmesi hatı. dlarak mâtem günü n etti. O gün, dük kânlar kapanır kadınlar saçları — dağınık bir halde âcı acı bağırarak, ve dağınık saçla Tını yolarak sokakları dolaşırlardı. ... Din yüzünden Insanlık neler çekmemiştir. Matem günü ilân etmek ve o gün ağlayıp dövünmek tam üÜç yüz sene durmadan inaan kant akmasına sebeb oldu. Otuz mena sonra Bahaflddevle'nin vaziri Ebul Hasan Kevkebi matem gününü lâğvetmek istediği için halk tarafından parçalandı ve ondan sonra iki ta. raf arasındak! düşmanlık asırlarca sürdü. Niyazi Ahmet sonra men. su gibi dağıldılar. Evvelâ ne olduğunu anlayamadım.. Şaşkın şaşkın etrafrma bakınırken, on- larr korkutan meseleyi gördüm. Meğer bizim Ali, habersizce bir. re- sim almağa kalkışmış.. Sokağın köşesine kadar kaçan ka » dınlar oradan bağııyorlardı: — Küuzum resmimizi aldınızsa, sakın gazeteye koymayın.. Sonra erkekleri- miz darılır bize.. Kendilerine bu atzularını yerine ge- tireceğim? vaadettim ve nitekim şimdi de bu vaadimi tutuyorum ve bu satır - ları yazarken, arkadaşımın çektiği gü- zel bir resmi ister istemez, kâğıt sepe- tine atıyorum. Yazımı bitirmeden, çok haklı g düğüm bir noktayı daha buraya ilâve etmek isterim. Yukarda kendisinden bahsettiğim o- kuyucumuz Bay Emin mektubunda di- yordu ki: — Karabaş mahaller? ve bütün bu ci- var için Tophanede, şimdi metrük - bir halde Huran meydanda bir çocuk bah- çesi yapılırsa, bu, yalnız binlerce yav- ru için değil, şehir için de hakik bir ka- zanç olacaktır. Karabaş mahallesini gezdikten son » ra, Tophaneden tramvaya binerken, 6- kuyucumuzun bahsettiği meydanı ben de gördüm ve Bay Emina bin kere hak verdim., HABERCİ

Bu sayıdan diğer sayfalar: