18 Kasım 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

18 Kasım 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

vE sü ği e | Attın Tolgalı SARI SIN CASUS Hatıralarını anlatan: Mart Rişar Fransazın en meşhur kadın casusu i Gi. Ha i olmak “Bir hizmette bu- ka > a süşundaki arzum o kadar Seviş ie “ki, uygunsuzlukların bende ği endişeyi yemeğe muvaf- um, “Bütün bunların ne ehem- e Yal, diye düşündüm, Mademki Makamlar bunu biliyor?,, lr a e vaz: Bia pi aldım ve hasta bakı ee sonra, şehir bombardı. b an Obüslerin korkunç infilâk *İsğ ,, isinde yıkılan evlerin gürül v büsbiesi, çıldırtıyordu. Bay me devam etmek için fevkâl- tad, ,r Kuvvet sarfetmek mecburiye- Bİ Ayam den bi EL Ri ertan rahibelerin Mü hassassmız, dedi, çabuk ğa oluyorsunuz! İtmdr, Mi hiyetimden, kuvetli oldu MA, Ve sinirlerime hâkim olacağım- Bay Settimse de, geride bulunan has Bilge *rden birisine gitmeme karar ve Nihayek ieçi tirahat günüm geldi, v. in giderek. yer bak Saj ilen karar bildirdim. o,,yikalı yüzbaşı den , 473 Keliğim zaman, salon, cephe- ai Askerlerle doluydu. Hepsi iç m rr a ONE İyi o m soktu ki, duymak a Tenevyey baha: in, dedi, mâdemki basta izni İzaliyetiniz sizi harap ediyör, raylar getirip götürmekte yardım m wrada, Belçikalı bir zabit yanı- Jenevyev, beni onunla PM v N yim â o Maksim'i takdim Yüzbaşı Haye ii *ğildi. Bu, uzun boylu, ince, İk; Mi * bir gençti. Sert çehresinde J Böz parlıyordu. derhal ilâve etti: #tmazel Yilsen bize yardım ede — Sez, EM Yap bana dikatle bakarak: Sok iyiş ç dedi. Matmazel Jilseni , Oy Çok iyi! > ding hissetim ki, Jenevyevin yala. Keen fakat buna hiç bire atfetmiyordu. Tenevyeve dönerek: cdi gk» Jak çitliğinden geliyorum. ii tiye silâhendazları oraya, be- Yara, ere iki tane 30,5 Juke yerleştiri- taylan Yanmdaydım ve mükâleme- Te kkatle takip ediyordum tecessüsle sordu: * me Dünkerk gemileri? 8, Onlar da müsadere ve techiz edil. Mayda Maksim gittikten sonra, J»- Biye Size niçin bu malümatı veriyor? Stk bir tavırla; Müzi ordumuzun zaferi hepi- ez ediyor dedi ve ilâve etti? Aden 797 - Dün'e gitmem lâzım. Siz .. girin, yarın sabah, ben de a aym, onu görmediğim için ke çağ bir sırada, bana şöyle dedi: ie nevyev gelemediği için çök ör m, oldukça hasta da.. Zuidkuda Ta ediyor! — Bu yeyi Tenevyeve götürür eneildeai Tarzir etmem için ba- : Mey Pu fena havalarda, her iye yarar... Esrarengiz şemsiye Zuidkut'a gelip de Lüsiyi ayakta görünce hayret ettim. — Ne güzel bir sürpriz! dedim, Ben sizi yatakta zannediyordum. — Beni mi? Niçin? — Yisen baba sizin hasta ölduğunu- zu söylemişti, Jenevyev hemen atıldı: — Evet, biraz rahatsızdı! dedi. Fa- kat bir şey değil! 'Lüsi yanıma yaklaştı. Sırsıklam olan şemsiyemi kendisine vermemi söyledi. Jenevyev de hayrede düşmüş bir tavırla: — Al. dedi. Fakat bu benim şem- siyem. Jilsen baba onu tamir etti mi acaba? — Evet, diye cevap verdim. Fakat sapı hâlâ pek sağlam değil. Bana dik- kat etmemi söyledi! 'Tam bu eşmada beni Kayrette bıra- kan ve biraz da eğlendiren bir sahne oldu. Lüsi, annesinin elinden şemsiyeyi öyle büyük bir şiddetle çekti ki, sapı e- linde kaldı. Jenevyev: — Aklını m oynattın? diye bağır- dı. Ve tehditkâr bir tavırla kızına doğ- ru yürüdü. Lüsi titredi ve şemsiyenin sapı elin- den düşerek İcrildı, yere siyah bir toz dağıldı. Jenevyev çılgın bir hiddetle bağırdı: — Gördün mü yaptığın işi?. Kızmı tokatlıyacağını O zannettim. Fakat nefsine hâkim oldu ve bir tek ke- lime söylemeden dışarıya çıktı. Lüsi yaptığı işten âdeta abdallaşmış görünüyordu. Kırılan şemsiye sapma, dağılan toza bakıyor, ne ypamcağrı bir türlü kestiremiyordu. Nihayet eğilerek tozu toplamağa başisdı. Bu hâdise, bende büyük hir tecessüs uyandırdı, — İstermisiniz, ben de yardım ede yim?.. diye sordum. — Hayır! Hayır, dedi, Bırakın ben toylarım! Buna rağmen, tozdan bir tutam ala rak muayene ettim. — Fakat, bu. zımpara tozudur! dedim. — Evet! Annem bunu, hastahanede ilâç şişelerini temizlemek için kullanır! — Fakat, şu halde, bunu ne diye bir şemsiyenin sapında saklıyor? Lüsi, bana uzun uzun baktı. Çocuk çehresini hâkiki bir üzüntü, alt üst edi” yordu. O zaman hissettim Xi, bu nahif genç kızı, korkunç bir ser hırpalyordu. Bunu ifşa edecek miydi? — Bilmiyorum! diye kekeledi. Bil- m'yorum! Belki rütubet kapmasın öyle yapıyor... Tekrar, yüzbaşı Maksimle Jencvyev arasındaki mükâlemeyi ve bu adamların arasına geldiğimden beri, gördüğüm ba zı garip bâdiseleri düşündüm. Şüphe lerim tekrar uyandı ve kendi kendime sordum, Acaba bir tuzağa me düştüm? Vaziyetim son derece vahimdi. Eğer bu adamlar casussa — ki artık bü yük bir ihtimal vermeğe halim ne olacaktı? (Devamı var) HABER — Aksam postasi” — Jilk insanlar gib yaşıyorlar! ingilterede beş âile medeni âlemle irtibatını kesti Bugün İngilterede bir köy civarın- da bir ormana çekilerek yaşayan beş sile vardır. Medeni âlemden tamamile ellerini çekmiş olan bu insanlar tıpkı ilk in sanlar gibi yaşamağa çalışmaktadır. lar Aile reislerinin hepsi okumuş, âlim kimselerdir. Aralarında ticaret sahasında mevkiler almış olanlar var- dır, Erkekler hiç trag olmamaktadır. Yaşadıkları tertemiz küçük kulübe- lerinde ne radyo nede gramofon bu- lunuyor. Şehre kati bir ihtiyaç olma- dıkça inmemekte; yiyeceklerini he- men hemen tamamen topraktan ve yetiştirdikleri hayvanlardan temin etmektedirler, Kadınlar ev iğile ve çocuklarile uğ- raşırken erkekler güneşle beraber tar- lalarına çıkıyor ve güneş batarken ev- lerine dönüyorlar, “Bu tariki dünyalarm,, aralarına sokulabilen iki gazetecinin: — Yalnızlık hissetmiyor musunuz? Sualine hep birden bayatlarından memnun olduklarını söylemişler- Koloninin relsi vaziyetinde olan en yaşlıları, gazetecinin sorduğu bir sü- rü suale cevaben şunları söylemiştir: “— Biz burada tıpkı ilk insanlar gibi gayet Sakin, mümkün mertebe iptidai bir hayat yaşıyoruz. Vaziyeti- mizden pek memnunuz Bizim de, beş senelik bir Programımız var. Bu program tamamlandığı vakit medeni âlemle hiç münasebetimiz kalmayacak artık her ihtiyacrmiz: kendimiz te- min edeceğiz. Hatta şimdiden bile gi- yeceğimiz esvaplarm kumaşını öre- cek basit bir tezgâh vileuda getirdik. Çocuklarımız da bu hayattan çok is- tifade etmekte ve hiçbir şey kaybet- memektedirler, Sakın bizi eksantrik, garip tabiat kimseler telâkki etmeyiniz. Hepimiz pek normal kimseleriz.,, Punları Biliyor musunuz? Dünyada 20 milyarder var! Dünyada yirmi milyarder vardır. Bunlardan bir kısmını size söyliyelim: 1 — Mitralyöz ve top ticaretiyle veşiı ay (Bazil Zaharot) un oğlu, . — Almiayum ik $ ke m krakh Oo Atnerikalı 3. — Petrol krah Rok; i - & (Rokfeller) in oğ. 4, — Hanri Ford. (Serveti 70 mil- yar tahmin olunmaktadır). 5. — (Dünya bingeri) denilân" (Pi yer Pon Morgan), 6. — Belivyalı (Simon Pati, adam büyük bir servet Yİ ticaretten ayrılmış, seyahate atılmış. tır. Bugün memleketinin Pariş sefiridir. 7. — (Haydarabat nizamı) Hakiki serveti malüm değildir. Harpten sonrü mücevherlerin temizlemek, tasnif ve kıymet takdir etmek İçin Londradan üç mütehassıs Celbetmiştir. Bunlar bu işi tamam iki senede başarabilmişler. dir. Hintli zerg'nin 400 Hiks otomobili vardır, Umumi harpte İngiltere hükü. metine 50 milyon İngiliz lirası yardım da bulunmuştur. Artık servetinin ne kadar olduğunu hesap ediniz. 8. — Barva mebracesinin senelik geliri 200 milyon İngiliz lirasıdır. 9, — (Ağahan), 10, — Japonyalı Ken Kishi, Tonton amca ve dalaıç Mütevelli köpek gibi... — Bir eski zaman hikâyesi — Eski direklere yapışan yüzlerce mantarın fosforu, yüzlerce camgöz gi- bi ışıldıyor.. Bu eski direkler -Selime- kesme taş parçalarının altında iki kat olmuş gövdeleri, bınç, usanç ve şikâye- tin şimşekleştiği camgözletiyle, eğır hizmete mahküm birer müebbet mah - pus hissini verirlerdi, ve, delikank, on- larm » yıllardanberi taşıdıkları toprak yığınından sızlanır gibi » korkunç çatır dayışlarla esneyişi karşısında ürperir- di. ç ... Selim, küçükken de, uslu ekilir bir gocuktu, iri taş parçalariyle kaplumba Haları ezen, mahalle kadınlarının kapan calarına sıkıştırdıkları fareleri gazlayıp ateşe veren yaramazların arasına sokul- mazdı; zavallı hayvancıkların haykırış- larmı duymamak için fellek fellez Ta . çardı. Bir gün, mahalle camiinin avlu- sunda, acı bir hödisenin arasma düştü: Sekiz, on yaramaz, semtin mütevellisi denen ihtiyar köpeği yakalamışlar, ka- lin bir İpi boynuna geçirerek, bir kaçı. nı taşıyan ufak arabalarına koşmuşlar- dı. Kırbaçlıyor, tekmeliyorlardı Sıska köpeğin uluyuşları, hepsini katıla katıla güldürüyordu. Uslu Selimin, kan beynine sıçramış- tb. Ve, kiç elinde olmadan, koşmuştu: — Günahtır, hayvancağızâ! Diye, köpeğin boynuna etılasak, onu. kalın iplerden kurtarmağa uğraşmıştı. Eğer, camiin snüezrini o sırıİz apdes - tini tazelemek için şadırvana gelmemiş olsaytör, sekiz on yâramaz, Selmi pesti- Tini çıkartmeıya kadar dövecekierdi. ... Selim, on dört yüşında, babasının peşi sıra maden kuyusuna i34575 ve o. cağa işçi yazıldığı gün, birdenbire ço - cukluğunun o ac: vak'asını, mütevelli köpeğe cami avlusunda çektirilen iş- kenceyi hatırladı: Bir #mele çavuşu, ona, yapacğı işi anlattı. Ve, bu iş, tam üç uzun yılde. yam etti. Yerin metrelerce derinliğinde, insanların iki kat olarak güçlükle aığı- şabildiği dar, karanlık galörilerde, kö- mür dolu kızak küfelerini, mütevelli köpek gibi, tam üç uzun yıl sürükledi. Sıska köpekle aralarında bir fark var. d:: O, acı'2€: uluyarak, çikâyet edebili- yor, imdat istiyor, yalvarıyordu... Selimin, şikâyete hakkı yoktu, İhtiyar babasına yardıma mecburdu. Çilesini dolduracaktır. Kömür yüklü kızak: küfesinin kalın ipini boynuna geçirirdi. Dört ayaklı o- lur, emekleye emekle, yükünü ana yola, dekovil arabalarına kadar arkasında sürüklerdi. Kalın İp boğazını sıkar, o- na soluk aldırtmazdı. Boynunda yara - lar açılırdı. Selim, ilk günün korkusunu hâlâ u- mutamıyor. On İki saat, ona on iki yıl kadar uzun gelmişti. Toprağın beş yüz metre deşnliğinde emeklediğini düşün. dükçe, kamaların bere içinde bırektiğr sırtının ortasından soğuk bir ter boşa- styordu. O gün, hep, diri diri mezara gömülmüş insanların hikâyelerini ha - tırladı. Öldü sanılarak, defnedilen ve gömüldükten sonra kendilerine gelen yi heyecanını ve ısıtrrabını duy li. Dişlerini tırnaklarma katarak, sert - Janndaki toprağı kemiren, tırmalıyan ve bembeyaz kefenleriyle birer hortlak gibi mezarlarından kalkan insanları dü- şündü.. Sık sık, âdeta gün aşırı, bir kaç ba- Yazan: Reşat Enis zan beş ön - İnsan: boğan göçük kaza- larından birinin İde o gün Selimi ezmi . yeceğini kimbilirdi? Diri diri gömülen adam, nihayet kısa bir tahammül ve €- nsrji il daki bir buçuk metrelik toprak yı nı silkip atabilir, altr, ye- di yüz metre toprağın dibinde Kalan İnsana gelince, Evet, muhtemel böyle bir göçük kar. Şısında Selim de - her insan gibi - ctza. fını kuşatan toprağın kalınlığını vnuta. cöktır. Çıldıracak, dişlerini tırmmaklarına katacaktır, Kanter içine bunalacaktır. Ve gene, belki göçüğü ayıklayan ame- leler, onu. da « her göçük kazaredesi gibi . açtığı bir kaç metrelik sıçanyo- lunda havasızlıktan boğulmuş bulacak- lardır. Bir aralık, korkusundan ve heycca » nımdan nefes alamamış, yarı baygın bir halde yığılmış kalmıştı. Geniş alımda ve şakaklarınlia. bu yok olası işin hatırasını, hâlâ, taşırd. Direklere çarpa çarpa açılan yaralar, aralarma dolan kömür tozlariyle mas - mavi birer “dövme,, halini almıştı.. Ka- malara vura vura, sırtında çamaşır kal. mazdı. Derileri soyulurdu. Her gece, evine döndüğü zaman, bir elinde şişe, Bir elinide pamuk paketi, anası onu kar- şılarör, Derileri soyulan, kan içinde kü- lan bu küçük sırta tentürdiyot basardı. Selim, canının acısiyle boğuk boğuk bıçkırırken, bitişik erin on üç yaşımda. ki küçük kızı, iki evi biribirinden eyr - ran İnce duvara başnı verirdi; onunla birlikte ağlardı, onun kadar acı duyar. ğ Gi Reşat ENİS Lâvanta yerine pırasa suyu! Eskiden şık bir Çinli kadın rını, kirpiklerini yolar, yüzünü tüzna- miyle boyar. Tırnaklarını beş altı garti- metre kadar uzatır. Ve üzerlerine altın kaplatırdı, Sokağa çıktıkları zaman biribiri üzerine dört beş kat Fistan gi- yerdi. Ayaklarında da ipek terlikler bulunurdu. - Son zamanlarda bütün bu âdetler terkolunmuştur. Çinde ibtiyarlara, kendi boyları. na göre birer kefen hediye etmek âdet tir. Bu hediye hastalık zamanında gön- derilecek olursa daha ziyade makbule Zeçermişl... Çin tatarları arasında soğan, sar- musak, ve prasa suyu lavantadan sayr- kırmış! Şık kadınlar (1) yüzlerini, el lerini bu sularla uğuşturmadan sokağa çıkmazlarımığl... Lisan derslerimizin geçmiş formaları Gazetemizde neşredilen ; derslerinin geçmiş formalarının Bazı okuyucuların, birkaç i ! : i | | li Sak vam eden ilânlarımızda bu gibi AKŞAM POSTASI İDARE Evi; Istanbul Ankara Caddesi Posta koluma Hslanbol 24 Telgraf adresi: istonbul HABER Yazı işleri telefonu; 23872 idee,nân : 24376 ABONE ŞARTLARI Türkiye Eenebi Genetik 1400 Kr, 2700 Kir Sahibi ve NeşriyattMüdürü? Hasan Rasim Us Basıldığı yer! (VAKİT) Malbassi m male lm

Bu sayıdan diğer sayfalar: