15 Ocak 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 11

15 Ocak 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

deri I:.r-" v müdürü h" YA h%“'"' İse, açık De MÇ ZK ı.“';n ©sirzere kuru- © baş ÇE Kİt Yağgll Dinçi üK Kütüphünesi menfaa- Tti finun 938 salı akşamı e- ORramıdır; Yeni ve cazip güzellikte Bir ten b bi mesamaltı kapalır ve üç gün zarfında en çirkin ve l bir ;' tildi beyazlatıp yumuşatır. 45 . 50 yaşlarındaki N ı:ı'“î kızın tazeliğini ve yumuşaklığını verdiği teminatlıdır. He. İı;gvğ pi nden bir tüb veya bir vazo TOKALON kremi alımız ve tarif e ' hile kullanıız. Neticesinden son derece memnun kalacaksınız e NSi tiyaltrosunda — verilecek — Demek komik liğe talipsiniz? Pekâlâ.. Bir haftadan göz açtırmıyor, bir mükl dettenberi tiyatröı beni sıkıştırıyor ve şu anda fena halde başım ağtıyor. Bu güldürün bakalım da marifetinizi güreyim! Buruşukluklardan kurtulmağı ve daha genç ve güzel görünmeği seversiniz değil mi? Açık beyaz taze ve bir genç kız tenine malik - olmak istersiniz - değil mi? Evet dersiniz, bu basit güzellik tedbirini tec. rübe ediniz. Her akşam, yatmazdan evvel pembe renginderi TOKALON kremini * kullanınız. Bu kre. min terkibinde Vıyana Üniversite Profesörü Dr, Ste. jakalin cazib keşfi olan ve büyük bir itina ile inti. hap edilmiş genç hayvanlardan istihsal ve “BİO. CEL” tabir edilen müceyreleri canlandıran yeni cev. her, mevcuttur. Bu Gtevher siz uyurken, cildinizi besler ve gençleştirir. İlk tatbikmdan itibaren erta. si sabah, cildinizin ne kadar tazeleşmiş ve gençleş. miş olduğunu göreceksiniz. Hastanelerde 60 . 70 yaşlarındak! kadınlara yapı. lan tecrübelerde 6 hafta nihayetinde — buruşuklukla. rın tamamen zail olduğu görülmüştür. Gündüz için (yağsız) beyaz Tengindeki TOKALON kremini kullanınız. Terkibinde taze krema ve tasfi. ye edilmiş zeytinyağı mevcut olüp bu unsurlarla, mesamata nüfuz ile derinliklerde gizlenmiş ve hiç bir sabunun ihraç edemediği Kgayri saf maddeleri harice atarlar. Siyah benler hemen kaybolurlar. Terkibindeki kuvvetlendirici ve beyazlatıcı kıymet. kadinlara 250 liraya otomobil Piymut Kiressles markalı taksi oto- mobili. H. Paşa Demiryolları matbaası, 'Tahire müracaat. n seyircileri azal » Kİ *Hatıralarını anlatan CEYMS NOBODİ Entellicens Servisin en meşhur casuslarından D ASN CI TEFRİRA NO: Şaydemul, günlerdenberi hazırladığım tuzağa gözleri kapalı düşüverdi Kantin, yazıhane kısmının nihayetin de, yani esas hapishanenin hemzn yanı başında idi. Bu civarda istediğim gibi dolaşabilirdim. Lâkin asıl — hapishane binasına girmeme izin yoktu. Zaten ben de oraya girmek niyetinde değil- dim; şimdiki halde maksadım arkadaş larımın Sen Jilde olup olmadıklarını | öğrenmekti. Bunun için de hapishane dahiline hiç ihtiyaç görmiyordum. Her sabah saat sekize doğru bir gar- diyan gelerek sipariş listesini getiriyor du. Listede kendi hesaplarına yiyecek istyen mahpusların hücre yanına siparişleri yazılı idi. Ben listeye göre siparişleri, gardiyanın gözü özün de, hazırlıyor, garlliyan da alıp mah- puslara götürüyordu. Bu iş bir saat ka- der sürmekteydi. Ondan sonra ise kan tinde kalır, istersem otele gidebilidim. Fakat otele gelip giden pek fazla oldu ğu, ben de hapishanede kalmağı tercih | ettiğim için kantinden hemen hiç çık- mıyordum. Bulduğum bahane mevcut malların listesini çıkarmaktı. Sinekleri sirke ile yakalamanın kabil olmadığını bildiğim için en iyi cinsin- den (1) “faro” ve gene ©o derece iyi cinsinden (2) “şidam,, tedarik ederek kantine âatmıştım. Hapishane bürosun- da çalışan iki kâtip, Şaydemu! ve Heyd manı kantinin önünden her geçişte ça- ğırarak birer kadeh ikram ediyordum. Eski garsonun böyle bir âdeti olma- dığı için adamcağızlar bana hayran ©- lup kaldılar, beni pek sevimli bulduk - larını söylediler. Bir kaç gün içinde onlarla canciğer arkadaş olmuştuk. Bir gün iki ahbap çavuşun kantine gelmediğini görerek işleri fazla olduğu için — yazıbaneden ayrılamadıklarına hükmedip mutat ikramı yaularına gö- türünce feykalâde memnun oklular. Fakat bu nezaketi tekrar etmedim, maksadım başka idi, İki gün sonra Say- demul endişe ile sordu: — Nerelerdesin ariz dostum. Hiç görünmüyorsun?. — Sitem etmek asıl bana düşer. Kan tine artık uğramaz oldunuz.. Eskiden her sabah gelip hatırımı sormağa te- nezzül ederdiniz.. ** Bilsen işimiz öyle çok ki., Büro- dan ayrılamıyoruz. — Size ne iktam edebilirim? — Biraz Şidam... Büyükçe bir bardağa koyduğum iç- kiyi bir hamlede yuvarladıktan — sonra sgyltndi : — Ohl. Ne yazık ki Heydman bu- rüda değil, zavallı, Şidamı öyle sever ki... — Ben yazıhaneye içkiyi götürürüm amma girmem belki yasaktır diye çeki- niyorum. Şaydemul günlerdenberi hazırladı - ğim tuzağa gözleri kapalı düşüverdi: | numaraları | — Merak etme canım.. Nizamname- debu yasak edilmemiştir, Maamafih müsaade de verilmiş değildir. — Yani?, — Yanj nizamnamede buna dair bir kayıt yok.. Zaten bunun fenalık nere- sinde , Hakkınız var.. Hemen şimdi içkiyi götürüyorum.. İçkiye müthiş düşkün olan iki kâtip artık avucumun içindeydi. İkram baha- nesiyie sıksık yazıhaneye girebiliyor ve içeride gittikçe daha fazla zaman kala- biliyordum. Ahbaplığımız öyle ilerledi ki kâtip- Terle yalnız gündüzleri değil, geceleri de beraber bulunmağa başladım. Akşam larr “birkaç tek atmak için,, birlikte meyhaneye gitmek itiyadını edindik. Adliye sarayı arkasında küçük bir meyhaneye devam ediyorlar ve orada her akşam bazı dostlariyle, bu arada Alman istihbarat teşkilâtı mensupların dan ve divanı harp memurlarından ah baplariyle buluşuyorlardı. Bunlar ara- sında Brükseldeki Alman casusluk mer | kezi şefi yüzbaşı Bergam'ın maiyetin- den Mayer, Plank ve Duyzberg de var dı. Bilhassa bunlarla ahbap olmağa e- hemmiyet verdim ve bunda muvaffak ta oldum. Bunun faydasını ise çok geç meden gördüm.. Bir gece meyhanede iken içeriye bir adam girdi. Yanımda oturan Mayerin önünde durup selâm verdikten sonra: — Şef, siri hemen şimdi görmek isti- YoN Mayer hiddetlendi: . — Tam sırasını buldu. Git ve beni bu famadığın: söyle. . — Başüstüne, fakat.. Bana sizi mu- hakkak bulmamı emretti, çok mühim ve müstacel bir iş için sizi istiyor. — Ne işi acaba? , — Kavel meselesi olduğunu duydum. — Yeni bir şey mi var?, — Galiba.. Flora Kalo ile Libe Ro- töksi ve Kin biraz evvel gelmişlerdi, şef onlarla görüştükten senra hemen si zi çağırttı. — Vay canma! Kurnaz kadın ni - hayet ip ucu verdi ha?. Mayer hemen yerinden kalktı, iki ar- kadaşına da işaret etti — Haydi bakalım, iş başına. . Onlar gittikleri zaman, hemen hemen sızma derecelerine gelen Şaydemana dönerek sordum: — Kavel meselesi de nedir Allah aş- kina?, " — Pek iyi bilmiyorum. Bu kağlın bir İngiliz hastabakıcıdır. Harpten evvel burada yerleşmişti. Çocuk mürebbiye- si yetiştiren bir mektep işletiyor. Ço- cükluk yaptığından şüphe edildiğini duymuştum, . Ve a — ” DoK a Almanlar tarafından ketrşuna dirilen Mis Edit Kavel — Buraya gelip, Mayeri gçağıran a- dam kimdi?. — Nasıl?, Onu tanrmryor musunuz? — Hayır, hiç yüzünü görmemiştim. — İsmi Yaşienskidir. Aslen Belçikalı olmamakla beraber tabiiyeti Belçiketlır ve doğma büyüme buralidır. Hizmeti- mize girdi, şimdiki halde en iyi hafiye- lerimizden, daha doğrusu muhbirleri - mizden biridir. ©O akşam için vaktimi kaybetmiş sa- yılamazddım. Almanlara büyük hizmet- ler gören bir haini tanımış ve vatandaş- larımdan bir kadının tehlikede olduğu- nu Ööğrenmiştim. Arkadaşlarımla bera- ber bu kadımnı da belki kurtarabilirlim. Daha evvel söylediğim gibi Havrde iken Belçika askeri istihbarat teşkilâtı, Belçikakla çalışan bazı vatanperverlerin isimlerini ve adreslerini bana verinişti. Bunlar arasmda Bokemano isimli bir zat vardı ki diğerleri arasında faaliyet- Te bilhasas temayüz etmiş ve Brüksel- de Almanlarla mücadele için kuvtetli bir teşkilât vücuda getirmeğe muvalfak olmuştu. Ötel sahibesi kadınm bu zatla tanı- şıklığı bulunduğu için onun vasıtasiyle bir mülâkat istedim ve aynı gün meç- hul dost tarafından kabul edildim. Ken- disine Mis Kavel hakkında öğrendikle. rimi anlatınca adamcağızın sarartlığını farkettim. X— Felâket, diyordu. Bu asil rtuhlu kadın yalan söylemeğe tenezzül etmi - yeseği için Almanlar istedikleri malü- matı ondan kolayez fabileceklerdir. Bu takdirde başımıza gelece'r fclâket çok büyük ölacaktır. Çünkü Mis Kavel teş- kilâtımızın mühim bir şubesinin şefidir. — Yalan söylemeğe tenezzül etmez diyordunuz. Gizlemeğe lüzum görmiye- ceği şey nedir?, (Devamı var) (1) Brükselde yapılan bira (2) Ardıçlı vakı vi < :'_nr,_':_"""" ve'töcük festivali. SÜ sarian e 3 Yoliüe, © YK Nan e İasş ç ESMeli (8eri ; ga : ""l'vıııı,,.:l bir Tiyatrosu san'- LO Geridker 'Nüşli) İarai ı "”ı: Ü çi Şolları Vei len '.—h Balinde, Yalnız re. ,h"L İğ'adeki — kücük BİÇ Yorulmadan » 9 lN.*İ'ııı.,,,“m Tizceralarını taktp DA VA k“l'hx_nr""’ da SUk. n $ #ğlerk el K olür. îwlw kuruştur ü h:'“l ediniz. Hafta ııuç';"klın kücük ye ral İ letan kamı kısa vi Haberin deniz ve macera tomanı: — 55 ÖUT E Yazan: Ali Rıza Beyfi çıkaracaklardır. Bundan başka kimse - boş dur. mafı istemiyordu, İçimizde - pura için çalışan hayduttan tutunuz da cihan İhtilâli bekliyen, bu günkü içtimal, siyasi rejimi bozmak davasında bulunan anarşlatlere varıncaya kadar iş ve he. yecan isliyorlar. Bir kere denize çıltlıp da bu he. riflere para, heyecan verir ve paralarını sarfede cek şehirlere götürürsek hoşnutsuzluklarımı unu. tacaklardır. Onun için kaptan Blak bu gece deni ze çıkmağı kararlaştırmıştır. Bundan başka dün gece vurulan gemicilerin yerine iş görmek üzere, kar ovasıma atılan adamları da beraber alacak. tır. Bu sizin için de eğlenceli sanıyorum. Lükin evvelâ slze sartlarımızı süylemek Tâzımdır. - Bon siğin konturatımızı aala imzalamaya- eağım, kaptanın. - kendisinden bunun için söz nldim. Doktor gülümsedi' — Yine vaktinden önce faraziyelere giriştl. tiz, yine-her vakit yaptığınız gibi yaptınız. Şim. gilik ondan bahandesek değilim. — O halde ze söyliyeceksiniz?. — Pek sade bir sey doğrusu kaptacın sizin EşihEZİ nasıl telâkki ettiğini hâlâ bir türlü an'a. vemadun; kaptan aizden gemiden ontutn müsaade İ &İ olmaksıtın çıkmayacağınız hakkında namus üzerine söz istiyor, Gemlden hiçbir bahane ile kaçmağa çalışmayacaksınış ve gördüğünüz şeyler den şikâyet etmiyeceksiniz. Şurasını da düşünün ki, sizi burada bırakıp açlıktan öldürmek de elimizdedir. Gemi tayfasile uzun- konuşmanıza da müsaade yoktur. Eğer bu şartlara razt isenix beraber gelmek için hemen eşyânızı - toplayın. Bğer bizi bir daha aldatmak fikrinde İseniz bu. rada kalm daha iyi, Çünkü bize ikinci bir ayun oynayacak olursanız biliniz ki canınızı kaybeder gİniz. Döktor sustu. Ben vaziyeti uzun uzun düşün. dükten sonra şartları kabul ettim . Goce “fecri şimalf,, hadisesi donizi, gök yü. zünü, kıytları, bnz dağlarını görülmemiş nur dan telâları, renk askılarile süslerken adsız zırhlı İle tekrar denzie çıkıyorduk, Lâkin gimdi bu zırhlı- nn şekli asla tanınmayacak surctte değişmişti. Mahsus yapılmış branda bezinden çerçeveler, perdelerle geminin (taret) kuleleri, top siperleri saklanmış, sart rengi olduğu gibi kaybedilerek bacnar da beyaza boyanmıştı. Llmandan çıkarkon kaptan Blak kendisine pek yakıcan sırmalı kaptan üniformasile köprü üstünde duruyor. vaziyoti. gezinişi, kumanda ve- risl kendisinin gerçekten ideal bir deniz adamrı olduğunu gösteriyordu. Yine bu aırada tanccüple öğrendim ki, dok. tor (Osbart) geminin ikinci kaptanlığı vazifesi. ni da yapıyordu. “Dört gözlü,, üçüncü kaptan “Gök gürültüsü Con,, da mülâzim kaptandı. İskoç yuaği DER de Löpçu Kapiâıı idİ, © Genlye geldiğim vakit makinletlerden kim- «eyi görmemiştim. Limandan uzaklaştıktan son. ra köprü üstüne, kaptanın yanına ufak tefek, si6- ka, başı saçsız, gözlüklü bir adam geldi, Üstü yağ içinde olan bu mini minl! adam da öyle bir baş vardı ki, bütün klâsik kafaların en güzeli denile. bilirdi. Doktor bana bu adamın bir Alman oldu. 'ğunu söyledi: — Şu ufak-tefok adamcağızı — görüyor mu- sunuz? İşte bu adam gemimizin canı, ruhu, kal- bi, perisidir! Hem sağır, hem dilsizdir. Kimse ağ sından tek söz çıktığını İşitmemiştir. Lâükin ge- mimizin bu ana kadar eşi — görülmemiş ve yeni usul makinesinin resmini bu adam yapmış, ma- kineyi o icat etmiştir. Şimdi de üç oğluyla bera- ber o kullanıyor. Onun için, dünyada ©o cehon- nemi makineden başka hiçbir şeyin zerre kadar değeri yoktur. Hiç bir vakit onun başından öy- rılmaz.. Onun gıdasr makinesidir Kazandığımız paradan çıkan payını Önüne Kkoy- duğumuz vakit gözlerini çevirip — bakmaz bile, Bir şehre, bir kıyıya ayağını bile atmaz, herkes gezerken o gemide, makinesindo, — çarklarının manivelalarnın arasında çalışır. Buharın yerine en gonra deniz mükinelerinde gaz kullanılacağı- nt Avrupada Jik keşteden ve keşfini tatbik eyle- ven adam budur. Kaptan Blak onun projesinin doğru olduğunu anlamış ve düşündüğü makineyi yapması için ona nihayetsiz para kredisi vermiş- ti. Size bir şey söylesem inanmazsınız: Teknemi- zin püro sigarasmmı andıran İki ucunda nc var bi- llyor musunuz: İki üç atmosfer arası tazyikinde *“üç milyon kadem mikâbı gaz! Mister Şahin, bu keşif asrın en büyük düşünce zaferidir. Bir atlan- tik poştasının yaktığı dört litre maden köümürüne karşı biz bir libre bile yakmadan o kuvveti elde ediyoruz. Hiç ocak yakmadan on gün gece gün- düz yol alabiliriz. Kömürlüklerimizin Alabildiği kömürle dünyanım etrafmı dolaşırız. — Bu ndam, olmasaydı biz pek cabuk ele geçer Karl Remorz, dik, (Devamı var” diyebilirim. *

Bu sayıdan diğer sayfalar: