16 Ocak 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

16 Ocak 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ST REK ğ ai |« ERKEK — KIZ. ) S DÜ İLTINDA /2_6 & Fenan Çinili — Melekzad Çinili A İ lazhi (Tercüme ve iktibas hakkı malfuzdür) — Numara 42 — ahkeme kararını verdi : S gün hapis ve 30 ğ.ı,"'a para cezası ! İp değil mi, hicrana karşı hiç bir IBuna da sebeb Ön“_“"._ haftalar geçiyor, bir türlü YOtdı Belimiden — aşağısı M. Kötürüm kalatağımdan 'Ordü. Bu üzüntülü ve ıstıraplı Sonra bitaz kalkıp dolaşmı- BĞ İki hafta kadar sonta da Doktorlar muhakkak düz Ründe bir gaat kadar yürü- YE etmişlerdi. Hergün Şişli- Yürüyor ve tekrar eve dönü- Üüç kilo kâybetmiş, müthiş Şiğ ki bunlar idevam ederken, l&,wı'ln Muhakememiz de sürüp Ö & Bg:" Mahkemenin karar günü gel- B AUK iyileşmiş bir.baldeydim. 'ıq%ı"”—“mek için ben de gittim.. İ Ko Gehne gazctecilerie ve me- Mia, a kalabaliğiyle dolup taşıe d N..,._'v"""_macıgı için mahkeme hafi nn Tlimle Hicran yerlerine geç. .—Pü. n © vekilimin kâtibiyle damiin aç aklım, Okundü. Tehditte bulunduğum üü için tecilsiz olarak Uç 30 lira Gda para cezasına de İ:.:f enedilmişti. Oracıkta' yıkılıverecektim.. a , a bir yıldırım Bür'atiyle feryir 'Stü. Beni teselli ediyor, ka- Brteyj £ Sdtceğini söylüyordu. n"nqd::;'“ Zazetelerde bir tek satır yf' ğq ;:: _Arul ellerinden kurtul- | hq“. *üm olduğumu annem - ı.:'." Ye söylemedim. .'*l—" cıı:_d";ı._ halde pek ağır bir 12 k Mahkemeye veren ve / Yra Harcik cı.:“lren' Hf:ınna karşt / q:x n bir iğbirar duymu - B. * X b :::,t"”' yörde konuşuyor, fa Üyüyü ;ııı ":.:;l'iyym bahsetmi- SÜ a üem oluşumdan Ü- Nak çi dkakkaktı, Çünkü gönlümü Sazfetmekten çekinmi- İ U İşteeiy qmglm zaman sallardım. Ba- l““tnqıö“"m karardı. Eğer kâ. turtup ta dışarıya sürük- di k Kümi ,_nV::::ıdııeıı Beni çok sarstı. Rörüşgüze dMayr — düşündüm. hsyüu:ıhmu (.) beyin beni Vetile m'::'î“;:l: için davet et- öj günlerinin ya- İl:ı,::':' karitiyle burada ıv,;ı- Kitep , y OStumuzla bir gün Pen- ) Tadan Bir otomobille Bal- S edilmieri 'dilmiştim, Kararın gazeteler | igbirar duymuyordum duğum bir sırada, Mustafa yanıma gel- di. Bana dert yanmıya başladı. Aşkı müthişti. İstiyordu ki, kendisi- nin sevdiği bu kızı herkes görüp beğen- sin ve kendisine sevdiğin güzel densin, Bana: — Beyim, dedi, sizin zevkinize ina- gidip görün, Ülküyü.. Bakalım siz nasıl bulacaksınız.. Sevmek te hakk mıyım, baksız mryım?. — Nasıl gideyim?, — Nasılı var mı? Hanımttfendi gider görürsünüz.. — Gitmesem olmaz mı?, — Rica ederim, beni çok sevindirir- sin.. — Pekâlâ.. Hanrmefendiye söyliye- yim de razr olursa gider görürüm.. Mustafanın bu ricasını yerine getir- mek lâzımdı. Hanımefendiye Musta- fatun atzusundan bahsettim. Kabul et- ti. Bir gün beraberce Mustafanın sev- gilisi Ülküyü görmiye gittik., Bizi mişafirlikte büyük bir alâka ile karşıladılar, Aile efradı, kadın, erkek hepsl yanımıza çıkarak ; — Hoş geldiniz!. . Dediler. Yalnız bunlar arasında biri görünmedi: Ülkü.. Dostumuzun hanımı sordu.. — Çeşmede, şimdi gelir, dendi. Aradan zaman geçip gene gelmediği görülünce gene sorduk. Bu sefer de — Davarların peşinde.. Cevabını verdiler., Bundan anlaşılryordu ki Ülküyü, ya- fmirza çıkarmak istemiyorlardı. Fakat kızı bizden saklamalarına bir türlü mâ- na veremiyorduk. Benden bir kaç gün €. .2) dostumuzun 23—24 yaşlarındaki erkek kardeşi İstanbuldan gekliği Za- man, bu maksatla gitmişler ve Ülküyü ona göstermişlerdi, Acaba banâa mı göstermek istemiyorlardı?. Fakat ni- gin?, Ertesi gün bu meselenin aslmı köyün ihtiyar hocasından öğrendik. Ülkünün erkek kardeşleri, beni biraz çapkın bul muşlar, gözlerim civil civil oynuyormuş ta onun için çıkartmamışlarmış. Haddizatinda — ehemmiyetli bir şey olmadığı balde, bu, benim çok canımı gktı. Hemen karar verdim; Kendi ken- dime: “Size bir oyun oynayayım — Ya görünüz., dedim. Mustafayı çağırdım : — O Ülkü denilen kız, çeşmeye su almıya gittiği zamanda bana haber ver, dedim, — Peki efendim, dedi, akşam Üzerle- ci geç vakit muhakkak gelir, size ha- ber veririm. Sonra merakla sordu: —— Ne yapacaksınız, beyim? — Karışma. Bana nasıl bir kız oldu ğunu göstermediler. Sadece görece- ğim... . — O kadar mız. — O kadar... Saf köy delikanlısını bu sözüm tatmin etmemişti. Hakkı da vartlı. Bir köylü kızını görmek için bu kadar alâka gös- termen, tal/atiyle garibine gidecek ve inanmıyacaktı. Gerçi Mustafa, sevgilisi- ni görmemden memnun olacaktı. Ola- caktı amma birdenbire böyle üstüne düş mem kendisinde haklı bir şüphe uyan- dıramaz mıydi?. 'Tatmin etmek istedim! — Merak etme bir şey yapacak de gilim, dedim, Sadece görmek istiyorum. Sen görmemi istemiyor muydun?. —Evet.. . — O halde ben de yalnız bunu yapa- cağım. Mustafa yayık yayık güldü.. — Niçin güldün, sözüme inanmadın mr dadim nirim, Hele bir ile di HABER — Aksam postası İstanbul aBa B konuşuyor. Mimar Sinanın en güzel eserlerinden olan Rüstem | harap -oluyor |Evkafın ve Be- lediyenin büyük lâkaydisidir bir 3Mimar Sinanm en güzel eserlerinden biri olan Rüstempaşa camlinin nerede olduğunu n gibi çoğumuz bilmez- siniz, Bilmediğiniz de isabettir. Çün- kü Tahtakale civarındaki bu camii gi- dip bir görseniz, içiniz kan ağlar. O canım eser, bugün bir harabe olmuş tur, Yıkık dökük saç 1 kâüpliyan sokaklarım sefa! ha sonra, yalnız civar modreseleri iş- gal etmekle kalmayıp, bizzat © içine kadar girmiş olan eski çuv mirhaneleriyle Mimar Sinanın zavallı eseri, bugün tayin bir mahalle camiinden daba talihsiz, daha bakım- sızdır. Yolum düşüp de, orayı gezmeye git- tiğim zaman, gahit olduğum manzara- lar karşısımnda evkafım ve belediyenin bu zavallı eski eser hakkımda nasıl o- lup da bu kadar geniş bir lâkaydi göz- termiş olduğuna bir türlü akıl erdire. medim. Tahtakale yolu Üzerindeki pis, dar bir kemerden geçtikten sonra Rüs tempaşa camiinin arka tarafma çık- mıştım. Bir müddet, bu cihetteki kı- rık pencereleri, kopmuş saçakları hü- zün içinde seyrettikten sonra, bu ci- varda medrese odası, cam! altı ve bu- na mümasil nekadar yer buldularsa Iş- gal etmiş olan çuvalcılarla konuştum. Hepsi de su katrlmamış İranlı olan bu adamlardan ilk rasgeldiğim ikisi, eamiin arkasındaki çamurlu bir soka- ğa yığdıkları un çuvallarını istif et- mekle meşgüldüler. Üstleri, başları, saçları, hattâ kaş- ları ve gözleri tamamen una bulandı- ı İçin bu adamların pek garib bir halleri vardı. “Merhaba,, dan sonra, dertleşmeye başladık. Fakat buna dert leşme demek doğru olur mu bilmem. Çünkü karşımdakiler hayatlarından fevkalâde memnun görünüyorlardı. — Bu iş mükemmel şeydir, diye an- latmıya başladılar. Sabahları biraz te- reyağ yedik mi, artık ün tozu bizim içimize hiçbir şey yapamaz. Akgam- ları da hamama gider, tamamen temiz. leniriz, olur biter. — Peki ama, her akşam hamama gitmek para işldir, diye saracak ol - dum. İkisi de gülmeye başladı. — Bizim için değil, diye anlattılar, Daimi müşteri olduğumuz için bir an. Taşma yaptık. Beş kuruşa yıkanıyoruz. Daha doğrusu ayda 150 kuruş veririz. —— Nekadar yevmiye alırsınız? — Yüz kuruşla iki yüz elli kuruş arasmda oynar... Bu sırada, bulunduğumuz yere bir paşa grüp.. l Yazan: ABERC yasaktı ama, bir zavallı insaa yine 70 * 80 kiloluk emekleye emekleye taşı- yordu.. denkileri lar malları yüklemekle uğraşmıya basladıkları için, konuşmayı kestik.., Ben de daracık sokaklarda dolaşarak, içinde kadınlı erkekli amelelerin dur. madan çalıştığı, yeraltı mağazalarına bir göz attım. Kapılardan içeri ğırmek. bir anda bembeyaz bir hale | girmek için idi. Un dumanları etrafı göz gözü görmez bir vaziyete Sokmuştu. Fakat içerdekiler tam bir alışkanlıkfa buna biç aldr tahat rahat işlerini yapıyorlardı. !diğimiz istikametten tekrar geri- ye döndük. Camlin tam arkasına dü- şen ufak meydanlığa geldik. Burası çamur içinde idi. Camiin kargısım - da dermjr merdiy çıkılan bir mod- rese vardı ki, şimdi buraları çuval ar- diyesi olmuştu. Bu meydanda rasgel - diğim en garib sey, gu çuval tamirel- iin bizzat içine, alt taraf- odalarına kadar sokulmuş olmasıydı. Zatenher taraftan yükse- len çuval tozlariyle, içi, dışı, ocağı çini taşları berbad bir hale gelen bu zavallı camiin ta içine kadar çuvalcı- larmın nasıl olupta brrakıldığına saşıp kaldım. Ve sorunca öğrendim ki, Ev- camlii y için buraları birçok adamlara bizrat kiralamış! Eski eserleri, bilhassa Rüstempaşa eamii gibi Mimar Sinanın nefis bir &- serini gözbebeği gibi saklaması icap eden bir mücesesesinin bu kadar ge- Tİp bir harekette bulunmasınm gaç « Kkmlığı ile otrafıma bakmırken, bir. kaç amele yanıma sokulmuşlardı.. Onlara dertlerini sordum. Tıpkı ilk gördüğüm her tarafı bembeyaz olmuş işçilere benzeyen bu zavallılar, bana şunları anlattılar — En büyük şikâyetimiz himaye- sizliktir. Evvelâ günde 11 « 12 saat yoruz. Hele yaz mevsimi günler oluyor çalışma saatlerimiz daha ziyade artıyor. Hastalığımızda, ihti- yarlığımızda elimizden tutan olmayor. İşte en başlıca derdimiz budur. Söylediklerini bitirdikleri zsaman, yanmıdan ayrıldılar, meydanın bir köşesinde duran çuvallarımdan bir bal. ye yüklenerek gölürdüler. Bu srradâ, öoraya bir yük arabası geldi. İçinde koca koca çuval yığınla- vardı. Bunlar herhalde tamir için getirilmiş olacaktı. Ust katına dar bir demir merdi - venden çıkılan hâzik üç hamal he- mmen arabanın yanıma geldiler, Her bi. risi asgari 70 - 80 kilo olan denkleri yüklendiler, ve büyük bir müşkilât i. çinde merdivenlerden yukarı çıkarma- Ba başladılar. Rüstempaşa câmisi elvarmda son gördüğümüz manzara bu oldu. Dar ve pis yollardan geri dönerken; ilâhi Be- lediye, ilâhi evkaf diye söyleniyor- dun. Istanbul radyosu İSTANBUL RADYOSU 16 — K. sani — 938 Pazar Öğle neşriyatı: Sant, 12,30 Plâkla Türk musikisl. 12,30 Havadis. 13,05 Violonisle: Prof. Liko Amar tarafından könser, Piya. noda Bayan Sabo. 14 Son. Akşam neşriyatı: Sast 18,30 Plâkla dans musikisi, 19 Safiye: Piyano ve keman roös fakatiyle. 19,380 Konferans: — Prof. Salih Murat (Radyo dersleri). 20 Müzeyyen — ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları. 20,80 Hava raporu. — 20,33 Bay Örer Rıza tarafından arapça söylev. 20,45 Bay Muzatfer İlkar ve arkadaşları ta. rafından Türk musikisi ve halk şarkıları, (Saat ayarı). 21,1, Violon Solo: Orhan Ba. rar tarafından piyanoda Valantin. 1 — Rles: Lacapriciosa, 2 — Chopin: Nocturne 8 — lJenö Hubay: Le Luthler de Cremon. 4 — Jenö Hubay: Hejre Kati 2145 Orkest. 1 — Monfredi. Tonwellen Potpourri, 2 — Bose: Rose - Mousse, valse, 3 — Ande ran: La Mascotte, 4 — Grey: Karama. 22,15 Alans baberleri. 22,30 Plâkla sololar, ope. ra ve öperet parçaları. 22,M0 Sön habere ler ve ertesi günün programı. 23 Son. kuru- Ç E. K. Çocuk külüphanesl menfaa. tine 18 İkincikânun 938 salı akşamı Bes yoğlunda Fransız tiyatrosunda — verilecek müsamere programıdır: 1 — Çocuk oyunları ve çocuk festivali, 2 — Varyete. 3 — Caz revüsü. * — Konser. 5 — Kömedi (Şehir Tiyafrosu «an'a atkârları tarafından).

Bu sayıdan diğer sayfalar: