8 Nisan 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

8 Nisan 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| TEFRİKA Hatıralarını anlatan CEYMS NOBODİ 80 Eatellicens Servisin eu meşhur casuslarından Iki şeyden biri: Ya büyük bir taarruz yapmak isliyorsunuz, filo bile kâfi gelmez. Yahut hileye müracaat edeceksiniz NO: HABER — lîımrnrom N Bizim GBSursa sefamız:3 YT neler var? bu takdirde bütün Burada, omuzunda manlasu, elinde sopasile pazuıları kabaranış kuvva. ilâhi Hergiülün, Karagözün mezar taşına baktığı görllür... Buzası, eskl Türk, Bizans Roma eser.erile do.udur... Harald Harldsen soğukkanlılığını hiç bozmadan mukabele etti: — Konuşalım.. Hans Fuş, masasmın yanı başındaki katayı açack bir Cosya çıkardı. Üze- rinde “Son Ekselâns general Lüden- dorf'un emir ve tavsiyeleri,, cümlesi yarılı ola bu dösyayı açarken, Harald- sene sordu: — Mısıra hiç gittiniz mi?. — Mısırı hiç görmedim.. Daha doğ. tusu pekaz gördüm. Portsait ile Süveyş arasında bir gemiden Misırı görmek, ne kular kabilse o kadar. . — Yani Kanalı geçtiniz. . — Evet. .Saygona giderken.. — Bu da kifi.. Dosyadan çıkardığı bir haritayı ma- sanın Üztüne yaydı. — Bildiğiniz gibi Süveyş Berzahı muazzam bir weazi çöküntüsiyle husu- | le gelmiştir. Bu berzah bir taraftan As- ya dağları, diğer yandıcı Miısır zahrasi- le çevrilmiştir. — Evet.. — Arazi muntazam değildir. Şimalde ve cenupta çukurlaşarak dört büyük su hazinesi vücuda getirir. Bunlara coğ- rafyacılar Menzaleh, Ballah, Timszab, ve Amer gölleri adlarını verirler. İlk iki gölü, irtifar yirmi metreyi veçmeyen bertepe b'ribirlerinden ayırır, İsmine El Gisrh deniter. bu tepe bersahın en mü- him moktasıdır. Bu ismi lütfen not edi- niz, Diğer bir arazi parçası da - ki ismi — Seripeumdur - Tin:zah ve Amer gölle- rin! biribirinden ayırır. Bu ismi not e- diniz.. Şimdi gelelim başka bir noktaya; bi- «FSMir H Söyen Ka an u ğ p Jenmemiş bulunuyor. İtilâf — devletleri Kanalı gayet iyi muhafaza ediyorlar, Fakat kuüvvetin mağlüp olduğu yerde zekâ ve kurnazlık muvaffak olabiliri. " General Lüdendrof'un fikri - budur. " Kendisi bana, elimde olan her hangi bir was'tayin bana düşmanın can damarla- rından biri olan Kanalı tıkamak emrini verdi.. Haraldıen cevap verdi! — Hakkı var. .Bu iş çoktan yapılma. lıydı!. . Hans Fuş hayretle ona baktı: — Ne diyorsunuz? Bu iş o kodar ba- tit mi? Muvaffak - olabilmek için bir türü adam ve bir çok malzeme Jizım. Haraldıen mukabele etti! — Ciddt konuşal:ım. Ben boş Yâflarla vak't kaybettiren adamlardan değilim.. Hens Fuş adamakıllı şaşırmıştı: —— Ben ci?di konuşuyorum. —-Ohıldıbnkıdııbnlthlılıiqh bir sürü adam ve bir çok ranlzemeden bahsetmenizin sebebi ne?. GA Yı Wyüib!f'—l — İki len biri: Ya N ruz yııı:ılı"ı istiyorsunuz, bu takdirde bütün filo bile kâfi gelmez. Yahut hile- ye müracaat edeceksinir.. — Ben de biraz evyel öyle töylemiş- tim ya.. Hileye müracaat etmekten baş. ka çaremiz yok.. — Mükemmel! Bu vaziyette plânınız nedi?. — Gayet basit ve teknisiyenlerimizin mütversmca tatbiki gayet kolay-. — Nedir? — Kanalı, size biraz evvel bahsetti- ğim en nazik iki noktasında dinamitle tahrip etmek... Haraldsen alay etti: — Bundan ibaret mi?. — Evet.. — Telmisiyenlerin!zin brda'a otduk- larını söylememe lütfen müsande edi- nis,. — Neden?. — Neden olatak? Böyle bir nlânrı tat- bik etmek icin akir başında adam bu. Tunmas da onda!.. #Yasleı Meortede İr>kat vererek devam «ti : — Bir adan, biribirinden bu kadar merafede bulunan İki noktada ayni ra- na kargı | -ıı2— manda kanala suikast yapabilir. mi? — Ayni zamanda yapıcağını söy- lemedim ki.... — O halde teknisiyenleriniz zannım- dan daha budala imişler. Bu süikastler- den birisinin muvalfak olduğunu farze. | diniz. İkincisi muhakkak surette yapı- — Acabar yok.. İlk sulkastten beş dakika sonra kanal fevkalâde sıkı bir kontrola tâbi tutulacak, etraftan — kuş uçurulmıyacaktır. Bu şernit dahilinde ikinci sulkasti yapmağa imkân kalır mı? Dinamiti elektrikle mi ateşleyecek- sin'2? Bu tesisat işidir. yavılamaz tabil.. Hars Fuş boynunu büktür: — Hakkımız var.. Bunları düşünme- miet'k. Başkn bir plân bulmak lâzım.. Hars'İsen Hkaydane: — Bu plândan drba iyisini bir deha meşelesi değil!. . — Bir plânınız mr var?, — Bit kat plân taslaı zihnimde var. Fakat henüz etraflıca düşlünüp tetkik etmeden size bildirmeği faydasız bulu- yorum . — Bona ne zaman cevap verirsinir?. — Müssade ederseniz yarın bu sa. Atte... . Hans Fuş hayran olmuştu.. Harald - #eni izzet ve ikramla teşyi ederken! — Unutmayın, dedi, yarın bu saatte sizden cevap bekliyorum. — Hay hayt.. Hocalâsen, Hans Fuşla mülâkatını bire tafsilâtiyle anlattıktan sonra ilâve bulmak | etti: — Vakit kazanmak istedim. Mescle çak Milhİmdlem aa ea v * Sordum: K - — Ne yapmak fikrindesiniz?. (Devamı var) — ——— ——— Askerliğe davet Bıküdar askerlik şubest Bbeşkanlığın. dan: 1 — 3393 doğum ve bunlarla muamele gören kısa hirmet şeraltini kazanmış as. keri ehliyetmamaleri olmayan erler 038 yılı mayısın birinci günü yedek — subay okulunda bulunmak Üzere sevkedilecekler dir. Bu kabil erler burada iseler — nlifus cüzdanları ve Iki fatoğrafla 938 vili nisa, mının 25 İnci gününe kadar şubeye gole. rek sevk müuhtaralarını almaları, taşrada bulunanların da bulundukları yerler - as. kerik şubelerine vakit geçirmeden müra. canila müayyen günde okulda bulunma. Jarı. 9 — Kısa hirmet şeralti kazanmış olup da ellerinde bulunan örta, tam, yüksek aökerl ehliyellerini şuheyi göstermemlş ve kaydettirmemiş olanların da 038 yılı | temmuruna kadar gelerek şubeye kayılla. rını yaptırmaları ilân olunur. ... Sarıyor M_M ve- dek Subay olacaklar İçin: 1 — Yedek subay yetişecek kadar o- kuyan kısa hirmetlilerden 333 doğum- tu ve bunlarla musmele gören daha 6e- ki doğumlulardan Deniz aımıfına ayrı - lazlardan maadası askeri — ehliyetname derecelorine göre sakere çağrılacaklar- dır. A — Askeri ehliyetnamesi olmıyanlar 1 mayıs 038 de bazırlık kıtasında bulun- nacak şekilde sevk olunacaklardır. B — Orta ehliyetnameli olanlar 1 temmuz 988 de hazırlık kıtasmda bulu - nacak şekilde sevk olunacaklardır. C — Tam ehliyetnamesi olanlar 1 Ey tüt 988 de hazırlık kıtasında bulunacak sekilde sevk olunacaklardır. “ D — Yüksak öhilyetnamesi olanlar d 1 ikinci teşrin 998 da yedek subay okulunda bulunacak gekilde sevk oluna - caklardır. 2 — Denlz smıfıma mensup olanlar - dan Askeri ehliyetnamesizler 2 ikinci teşrin 988 de, orta ehliyetnameliler 1 ikinci kânun 938 de tam ehliyetnameli- ler 1 mart 989 da ve yükaek askeri eh- liyetaamaliler de 1 mayıs 839 da sevk edileceklerdir. 3 — Yukardaki maddelerde yazılı o- lanlar gubaya çağrıldıkları zaman as - keri ehliyetname, nüfus hüviyot elizda- nı va maktep #ahadetaamelerini beraber gatirocaklerdir. Bunlardan gubaca aa - keri sıtıhf heyetlere gönderilmiş buhu nmanların raporları da keza o gün Üzerle- rinde bulunacaktır, | | Bu fena habere pek inanmıyoruz. | * Çünkü Türk köylüsü, sıhhatinin kıy- metini bilecek, hükümete karşı kü- çakçılığın ne büyük ahlâksızlık ol- duğunu takdir edecek kadar uyan- mıştır. Uyandığı içindir ki; gazete hasreti çekiyor. Başıkabak, yalına. yak köylü çocuklarının dilleri bir karış arabaların arkasın — Gazeta, gazota... diyo feryat e- derek koşmaları başka hangi — ihti. | yaçtan doğabilir.? | Ellerimizdeki, ceblerimizdeki, çan | talarımızdaki gazeteleri, mecmunla. Tt pencerelerden fırlatıyorus. Bu - rada bir ecnebi geazeteci arkadaş saş | kınlıkla cabindeki ingilizce, ıu.Iynn-i ca, fransızca — gazeteleri do atıyor. Gazeteleri kapışan köylü çocukları- | nin sevinç çığlıklarını duyuyoruz. Dağ başlarında, tanha yol kenar- | Jarında gazete bekliyen — köylü ço- cuklar! Acele etmeyin, cumhuriyet, sizi kültüre ve medeniyete doyura- cak. Rejimin hedefi bu, ve rejimin düşüüdüğü sizsiniz. Bir arkadaş beni dalgınlığımdan ayandırıyor: — Köylü muntazaman gazete oku- yamıyor. Onun bu okuma ve öğren: me ihtiyacını karşılıyâcak — pratik bir çare buldum, — Bu tebrike şayaa buluşunuzu öğrenebilir miyim? — Batılmayan gazeteler iade edi- lir. Biz do bunları okka İla satarız. Bu iade gazetoleri okka — hosabile hükümet veya diğer alâkadar toçek- küller satrn alarak köylere dağıtsa- lar.. Bu suretle, köylü, biraz geç de olsa, dünya ve memlekaet haberleri- ni takip etmiş, devamlı surette oku. ma vo öğrenme imkânı bulmuş o- lur. O'obüste bir çatırdı Bu fikir üzerinde bütün kafilenin Iştirak ettiği lehde ve Aaleyhte müna- kaşaların kuzıştığı bir Bırada di ki; otobositmüzün altında müLbiş bir Ça- tırdama oldu ve araba derhal durdu. Arababın altındaki milin * somunu kopmuş... Yani ufak bir kaza atlat- mışız.. ÖOtobüsü tamir etmeden gide- miyeceğiz. Herkes biribirine geçmiş olsun diyor. İlk heyecan — geçince aklımız başımıza geldi: | H, çok yüksek bir sanat tarihini y — Peki şimdi ne olacak? Yol orta- sında kaldık. Bursalı meslektaşlarımızdan Se- dat Ataman imdada yetişiyor: — Yakında Ziraat — mektebi var. Ben oradan telefon eder başka, ara. ba getirtirim. Siz şu dere kenarında- ki kahvede biraz dinlenin... Hepimiz, kırık otobüsten atlaya- rak şıril şıri! akan tü kenarındaki kır kahvesine gidiyoruz. — Arabanın bozulduğu bir bakıma iyi olmuş. Bu su gırıltısını dinliyerek, kır menek- şelerin! koklryarak İçtiğim kahve- nin leszetini dünyada unutamıyaca- gım, Bursuya varış Yirmi dakikalık bir dinlenmeden Bonra Bursadan gönderilen — nrabı Jarla hareket ettik ve misafir ola: Bımız Çolikpalas oteline geldik. Bu otel, tarihi Bursanın modorn kiy- metlerinden biridir. Çokirge yolunda, Atatürk köşkü- nün yanıma yapılmış, güzel bir bl-l na.. Yalnız biraz küçük.. Ancak otuz ? odası var, Salonları da pek kâfi de- Bil. Yapıldığı zaman, bu kadar rağ- bet göreceğini tahmin etmemişler. Halbuki, turistik bir şehir olmak - çin çalışan Bursaya Çelikpalas gibi konforlu, Jüks otellerin — çok | olduğu anlaşılmış. Şimdi Çeliirpata- sa da yeni bir kısım ilâye edilecek Bu suretle odaların adedi fazla- cek, Ayrıca bir paviyon yapılacak.. Ot nazik müdürü — Alfons bizi tarşıladı, odalarımıza yor- $ nezaret etti. Ötele gelir gelmoz, herkesin JIk yaptığı iş ban- yolara koşmak oldu. Yrkanıp istira- hat ettikten sonra snat bese doğru, rTam mucibince ziyaretlere baş yeşil cami'de & otomobillerle Y ki Türk — mim Türk çinie 1, velhasıl Türk deha- 1 böyle harikulâde bir sanat fh halinde hayran hayran sey tik. O o9 ni tazyinatilo çok şerer- ileamile ini, eski şatan mihrabın önünde rüküa var dık, Yeşileamide ne tarafa baksak, misline başka tarafta tesadüf etmek mümkün olmayan bir renk, bir mo- Uf, bir harika ile kargılaştık. Bu ca. mi, bizim için mukaddes bir sanatin de bodi... Bizi, Yeşileamiden; Vakit geçiyor. Daha gezecek bir çok yerler var, diyerek hizi gzörlâ l camiden çıkardılar. Yeşli türbede gördüklerimiz Ulu camiden biraz ötede Yoşl! türbeye gidiyoruz. Daha kapıdan İti. baren buradaki yapı ve çini sanatı. nın Yöoşil camldekinden hiç de aşa- Gt olmadığını seziyoruz. Bu kıymet biçilemez eserlerin tarihi ve estetik kıymet vo güzelliklerini tahlil ve Izah etmek bizim için sanat namına bir küstablık olur. Bon bu satırlara, sanat tarihimiz- de ölmez birer şahoser olan bu Kıy- metlerin ruhuma kadar işliyen ta. hassüslerini mırıldanıyorum. Başka hiçbir iddiam yok, » Tam bir ahenklo birbirlerini ta. 'mamlayan motiflerle keavislendiril- miş pencerelerdeki poembe, yeşil, sa- rı ve eflâtan renkli camlardan sızan güneş, türbenin içini sihirli bir renk ve ışık tufanıma boğmuş.. Ortada Yıldırımın her fi yazı- larla işlenmiş bütün çiniden mozarı. Bu muhteçem kabir üzerinde duran beyaz kavukta incinmiş bir gururun hayali yaştyor.. Koca Ankara ovası, büyük Timur- lek ve kafese sokulmak istenen ars- lanın yürekler parçalayıcı ztirabı., Yıldırımın kabrinin etrafında Fa- tih tarafından şehit edilen şehzade- lerin yeşil çuhalara sarılı mini mini mezarları, Onların arkasında da val. de sultanların kabirleri sıralanmış. Kapıdan girince tam cepheyo gelen kısımda yine çinilerle işlenmiş fov- kalüde sanatkârane bir mihrap du- ruüyor. Bu çiniler üzerindeki renk vo desonler anlamayanları bile ürper- tecek ve düşlindürecek gürellikte.. Duvarları kaplayan düz yeşil çi. nilerdaki renklaer gözleri büyülüyor. Bu kadar güzel yeşil ronk başka hiç bir yerde görülemez. Bir ressam arkadaş elleri çenosin- de dalmış, hem bakıyor, hem düşü- nüyor: — Yahu ne bu halt geldin? — BDevi burada günlerce bıraken —ŞT ĞÜL ŞŞ Nİ SS Cexbeye mi MBelikpalar ötelinden Bir oörünüş... acak, büyük salonlar ilâve edile. | IstanbDul Yeşil camideki meşhur şadıryan — (havu. zıra orlasındaki mermer flskiye, bütün bir mermer parçası işlenerek vücuda getirii. miştir.) lar, kalırım, Şu renklere bak. Bun- ları nerade görebilirsin. — Tabiatte! — Tabilatı bu kadar gürzel yaşatan bir eseri? - Hiçbir yerde. İşte ban de bunun için Bu yeşil renklere, bu çinilere bakmağa do- yamıyorum. Bu renkler eskiden bir topraktan yapılan boyalarla temin edilirmiş. Bilâhare bu. toprağın ye- rini kaybetmişler. Şimdi bu renkle- Tin ancak taklitleri yapılabiliyor. İçimiz yeşil bir aydınlıkla dolu olarak yeşil türbeden ayrılıyoruz. Hedef: Bursa müzesi.. Bursa müzesi yedi senedenberi, eski bir medrese olan binasıma yer- leşmiş.. Avlu, Bursa havalisinde -bu- Junan eski Türk, Bizans ve Roma esorlerile dolu. Bu arada meşhur karagözümüzün mezar taşmı da gö- rTüyoruz., Rehberimiz bizi küçük bir heykelin önüne götürüyor: — Gaçenlerde Apolyond gölü cl- varında bir kazıda bulundu. Müte- hassıslar tetkik oettiler. Hergülün bir heykelli imiş.. Nuraya sonradan ve başka 'bir yerden getirildiği anla- şılryor.. Hey gldi kuvvet iİlâhı,. Omuzunda mantosu, elinde sopası, bazuları kü- barmış, serçelerin taarruzuna bigü- ne, karagüzün taşımna bakıp duru. yor, — Sonu yarm — İhsan Arif radyosu £ NİSAN — 1928 CUMA 17 iakılâp tarihi dersi: Üniversileden naklen, Yusuf Hikmet Bayur, 18,30 Bey- oğlu halkevi gösterit kolu tarafından bir temsil, 19,15 konferans: Ali Kâmi Akyüz tcocuk terbiyesi), 19,55 Borsa haberleri, 20 Muzaffer İlkar ve arkadaşları tarafın- dan Türk musikisi ve halk şarkıları, 20445 Hava raporu, 20,48 Ömer Rıza tarafından | arapça söylev, 21 Nihal ve arkadaşları tu. rafından Türk musikisi ve halk şarkıları, (sant ayarı). 21,4ö orkestra, — 22,15 ajans haberleri, 22,30 plâkla sololar, opera ve - peret parçaları, 22,30 son haberler ve er. tesi günün programı 29 son. HÜKREŞ: 13, Rümen bavaları, 20 keman koönseri, 20,35 operadan temsil nakli. BUDAPEŞTE: 18,26 cazbant, 19,05 viyolansel konseri, 20.03 plük, 21,40 sigan — orkestrası, 2240 müzik, akademisinden naklen Mozar kon. 40 radiyo orkestrası, BENLİN: 18,30 İskandinavya şarkıları, 10, radyo rası, 20,40 aşkeri müzilkç 23,20 hafif İk, ve cazbant, 1: plfik, İspanyol hava- ROMA: . 20,30 hafif müzik, 22 polis bandosunun könseri, 29 küçük orkestra, 23,40 cazbant VARŞOVA; 18,15 klâsik eserler, 19,15 caz plükları, 21: Varşova flarmenik örkestrasıni kon. Beri. Bursa müzesinde GÜBti t

Bu sayıdan diğer sayfalar: