31 Temmuz 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

31 Temmuz 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

a, ve ve iz bd ei 4 MATMAZEL Yazan: Ş. Rober Düma y Da £. D) Çeviren: F. K. Dişlerini gıcırdatıyordu; ne diye onu boğup öldürmemişti ? — Belli değil, icabı hale göre... Belki bir tevkif, belki de değil. Fakat bir po- Us komisorine ihtiyağim var, cih ediyorum. — Mükemmel, Teşekkür ederim. E- vet, derhal bana müracaat etsin, Bekli. yorum. Bu muhavereden yarım saat sonra emulyeti umumiye siyasi şubesinden bir sivil komiser generalin yanma girmiş bulunuyordu. Fon Rog' uzun uzadıya talimat verdikten sonra: — Anlaşıldı değil mi? talimatı tekrar ediniz. polis, hazır ol vaziyetinde tali - matı tekrar elti, — Mükenimol, Sant tamon dörtte Veygelman fabrikasının diş kapısında a- | damlarınızla bekliyceeksiniz. Teşekkür ederim. Çekilebilirsiniz. xm Veygolman her gün öğle yemeğinden sonra saat iki ile üç buçuk arasında o- dasına kapanarak öğle uykusuna dalmak itliyadındaydı. Bu esnada, hiç kimse 0. | nun odasına giremez, her doktor Vey- gelman dört duvar arasında rahatça din- lenirdi. Cigarasmı bitirince kıravatını çözüp sert yakalığını çikararak divana uzanır, bir müddet öonra uykuya dalar ve tam Üç buçukta hizmetçmin kapıyı uyanırdı, Fakat Uç dört haftadanberi Veygel - manı uyku, tutmuyordu. Divana uzanıp gözlerini kapıyarak uyumağa çalışması para etmiyordu. Direktör Veygelman endişedeydi. Eskiden çok aradığı'bu yalnızlık sa- ailerinden şimdi adeti korkuyor, dü. | şünceleriyle başbaşa kalmak İstemiyor, onları kafasından koğmağa çalışıyordu. Her doktor Veygelman Karekâtınm kontrol edildiğini fatketmişti, Gönerel fon Rogviçin'siyarotindenberi göz bap - sindeydi. Evvelâ bundan pek telâşlan- mamiş, kondi kendine “bu gayet tabi, — İsmini telefonda #öylememeği Ler. | | , demişti, Hem neden korkacaktı. Bilme - lerine imkân var mıydı? Fakat düşündükçe bu #üküneti büyük bir endişeye Jstihale etmişti, Görünmez bir ağın etratmda gittikçe daralarak o- | nu boğmağa çalıştığını sezer gibiydi. Her hareketinin, her sözünün kontrol 0- dildiğini sanıyordu, Kendisini farkında olmadan ele vermek endişesiyle müthiş bir heyecan içindeydi. Başkalarınm ya nihda, büyük bir cohtle bu hislerini bel. li etmemeğe muvaffak oluyor, fakat yal | niz kalınca sarfettiği enerjinin aksülâ- | luğuyla buhranlar geçiri- yordu. Masis nebilirdi? “Ben de ne budala olmağa başladım! Haydi dostum kördine gel?,, Birkaç dakika için tekrar ümtilenip ee. ssret buluyor, fakat biraz sonra tekrar düşüncesinin korkunç karanlığına dalı » yordu. vs Evet, fakat bunu kim öğre- Mazisi!... Bunu başkaları bilmese bile 9 biliyor ve korkmağa başlamış bulunu- yordu ya, bu kâfi. Ah o kadın! dansöz Skrimova onu imahvetmişti, Yumruklarını sikip dişlerini gicirdatı. yordu. Na diyo onu boğup öldürmemiş- ti? Bu arzuyu Iü4s otellerin yatakların. | da, aşktan sonra, uykuya dalmış olan kadına bakarken çok defa duymuştu. O- munla arada sırada, iş İçin veya onu gö: mek için Alman hudutları dışına seya - hat ettiği zamanlar buluşuyordu. Kadın para düşkünüydü; göcelerini ona satı » yordu. Ya şimdi? Veygelmanı mahvettikten sonra mad. di aşkını acaba kime, kimlere satmak - taydı? Ah kaltak? Odada gilgm gibi dolaşıyordu. istasyonda kendisine nasi i ömrü oldukça unutamazdı, Onu hâlâ gözlerinin önünde görüyor, söz lerini işitiyor, ydi anademki bane, artık Para vermiydöeksin, aytılalım öy- leyse... Düşün, mantıki söylemiyor mu - yum? İ Tren kalktığı z&men ona gülümsiye. rek mendil sallamıştı. Veygolman ise trenin dar kulvarında, açık pencereden sarkmış, manasız ve bomboş nazarlarla ona bakmıştı. Nekadar #stırab çekmişti yarabbi! vagonun tekerlekleri sarki kal- binin Üzerinden geçiyordu. Halbuki, o, zalim kadın için neler, ne fedakârlıklar yapmamıştı. Hele Monte - karlodaki o meş'um geceli. Bu gecenin korkuç kâbusunu kafasin- dar söküp atebilmek, ayakların altın. da ezip çiğnemek için nelere razı dı di? Skrimova rulette kaybetm evvelâ onun Üstündeki para, sonra Veygolmsn- m bütün mevcudu kumar masasında eri- miştL “Gel sevgilim. Gidelim artık, Masadan uzaklaştırmıstı. Kadınsa mi temidiyen para istiyordu, “Fakat ticim param yok Kİ, kalmadı, “Yemin ederim ki yek, Yalancı!"”,.. “Cebinde yüz elli bin frank olduğunu biliyorum. Kadin doğru söylüyordu; fihakika €0- binde yüz elli bin frank vardı. Fakat bu para onun değil, Alman hükümetinindi. Gizli bam siparişlerin ücreti olarak bu parayı Milândaki bir fabrikaya götür meğe memur edilmişti. “Para hana nit ii Şerefini uzun uzadıya müdafaa ettik- ten sonra lekesiz, tertemiz mazili Vey- gelman nihayet mağlüb parayı işti. Zalim ol- mıyalım! çılgınca seviyordu ve sevdiği kadın para vermediği takdirde bir daha katiyyen yüzüne olmuş, Sevdiği kadına teslim bakmıyacağını söyli- yerek zavallıyı tehdit etmişti. Ve olân olmuştu; Krupiyenin o merhametsiz (0 “rato” Su, şerefini yüz elli bin frangın gon bawknotları halinde çekip almıştı. Otele dünmüşlerdi. Kadınm kolları 2» rasında felâke unutmağ koderli adımın kadeh kadeh ü Yuvarlaması nevinden © ds aşka, âdi ve bedeni aşka kendini vermişti, Sonra... Kadın uyurken alelâçele giyinmiş, 86- kağa çıkmıştı. Kondini öldürecekti, ya- Pabileceği başka bir hareket yoktu. Sent Devot köprüsünün üstünden kendini a- tacaktı. Pişmanlık ve vicdan nzabı be; nihin içini yakıyor, geçiriyordu. Karısı! Çocukları? gereti! köprünün korkuluğun- dan bacağını aşırmış, “bagı ilerde kendini boşluğu bırskmıştı. Fakat düşmemişti. Çünkü birdenbire iki kuvvatli el kemerine yapışarak onu” tutmuştu. Bir-ses kulağıma aöylüyordu: — Kendinize geliniz! (Devami var) (1) Masada kumarı idare eden kumar- hane adâmınm (krupiye) paraları oyun- ecularm önünden çekmek veya oyuncula- ra vermek üzere kullandığı âlet... — İşte mevsimin en sön modeli, — Bari dıyarıklı m? — Tabii Ben ayni kumaşlan yaplırdı- emt kostümü beş senedir giyiyorum. 5000 dolara dair beslediğim ümitler suya düştü m, Atımı meraklı bir gence sattım. Bu adamın hayvüha iyi bakacağından emin- dim. Treng atladığım gibi Devey yolu- nu tuttum. Vagondan çıkar çıkmaz ilk gördüğüm adam; üstü Oklahoma vi. lâyeti Devey şehir çavuşu diye kırmızı ina ile işlenmiş nişanı taşıyan iriyarı Bir delikank oldu, Hiç alâkam yokmuş gibi sordum: — Eski çavuş, ne oldu?. Yeni memur sorgumu cevapsız bırak madı: — Ha, şu herif mi? Mix adında genç bir delikanlıymış,. Anlattıklarına göre serserinin biri. Bundan bir ay evvel banka hırsızı avına çıkmış. Geriye ge mediği gibi tek kelimelik bir haber de göndermemiş.. Bana kalırsa, banka soyguncuları onu mükemmelen atlat- muşlar. Ben de işi üstüme aldım. — Devamlı bir i mi?, — Ebi. İşi bilir. Bazılar: devamlı ol* duğunu söylüyor. Başkaları ise aksini iddia ediyor, Bütün bu işler ve bilhassa çavuşluğu- ma ait cihetleri fena halde canımı sık. tı. Hemen (Woodvard) a giderek ser- güzeştlerimi anlattım. Benden haber alamayınca yeni bir çavuş tayinine mecbur kaldıklarını söyledi. Bankacı * larla Woodvard, tevkif edilen adamın üstünde kendi barkalarına ait bir para bulunmadığını anlayınca, bütün alâka söndü, böylece Mister Morgan buraya gelip gitmek serkestliğini kazanmış o)- dut, (Colorado * 'çavüğunün o mükâfatımı göndermesini tam bir hafta bekledim Günün birinde şöyle bir telgraf aldım: “Tom Mix, Devey — Oklahcma. ,, “Bügün jüri heyeti, Hanri Morganı banka hırsızlığı cürmünden beraet et- / bi tirdi. Sivil, memur, hiç kimse kendisi; mücrim olarak teşhis edemediği gibi a- leyhinde delâil de bulunamadı. Morgan size selim ediyor. Kendisine karşı yap- İ tağımız nezaketlere mukabil İsrmızı di tili kadını yanınızda alakoymanıza mü- saade ediyor. Charles Cantoberry Ksloradoda Elpose gavuşu,, İşte böylece 5000 dolara dair besle- diğim ümitler söndü gibi milyon için yapmış olduğum ikinci teşebbüs te su- ya düştü. etim, gevşedi, Kalbim acı ve sızı İle doldu. Yavaş yavaş oda- ma gittim. Emniytli bir yere saklamış olduğum tamimlerle kartpostalları ala- rak evin arkasındaki avluda yaktım. Böylece yeni çavuşa bir lütuf yapmak- ta olduğumu ve ihtiras alevlerini Xa- | diğini gördüm. fasından uzaklaştırarak temiğ rette işe başlamasını temine gimi sanıyordum. Şimdi Beverly tepesindeki nemde, konsollların birinin güderi bir Kesenin içinde par#”” ; vardır. Üstünde bir val Z sümü kabartmış olan şu yazılar bisirsiniz “Şehir çavuşu, Devey, Ol Küğitları yaktıktan sonrâ şu telgrafı aldım: "Tom Mix, Mühim bir film için yabani da ile güreşebilir misiniz? Çok receğiz.. Cumartesi sabahi size mülâki olabilir miyim? vap veriniz.,, George W, Vi O gece etraflıca güşünebil erkenden yatağa girdim, A£ ya görmeğe başlamıştım. Aç rüleriyle kızgın yabani manı me düşmüş beni kovalıyor! larm hepsinin fotoğraf a ziyen parlak gözleri vardı. PS“ koşan mandaların hepsi, sine nesinin sehpası gibi üç ayaklı ” Rüyamda, bir adamın, sart ri ti para dolu torbalarla bana dOP' Güneş doğarken yataktan fi Telgrafhaneye koşarak Devey€ sini, mandaları da beraberindf mesini mister (Valrath) a © İşe başladığım zaman, milyort * manın bu kadar zor olacağın miyordum; fakat kına zan nun bir araya bisiktirilmesin lay olmadığını, bir çok kim ben de keşfettim. Milyona el atmak için sine” vg yaptığım teşebbüsten boyumuf nü almıştım. Devey şehrinin gunu yaparken; vaki olan âkİNEEİ büsümde de Mixin banka hi bartamamıştım, Meksida Maderanm bara duğu 3500 altın dolar da eriy€ yısı iki yüzden aşağıya düş yapacağımı henüz kararlaştı en, sinemanın büyük için yabani manda memi İstiyen telgraf geldi. Şikagodaki film kumpanyof kurd öldürmek hâdisesinin güldürmemiş olduğunu hatır kat şöyle bir muhakeme Evvelâ ben, kurdlara dair VİFİ miyordum. Halbuki yabani de » hakkında bilgim genişti: asi s âdeta vatanımdı, Oklah©! bancı sayılmazdım. Ü eri) A YE GE EN BR Benim doğurma ağrılarımda olduğu gibi hor on dakikada bir ih- tilâç başlıyor ve zavulli yavrucak, bir sapsarı, bir mosmor, kıvranıp duruyordu. Elleri ayakları biribirine çarptıkça talıtadanmış gibi bir #es çıkarıyordu. Şimdi öyle hissiz yatan mahlük daha dün bana gü Tümsiyen, anne diyen, benimle konuşan çocuk değil miydi? bunları düşündükçe müthiş mtrrablar ruhumu kavuruyor, fırtmalarım de- nizleri çalkandırdığı gibi çalkandırıyordu; çocuğun gönlümüze nasıl bağlarla ilişik olduğunu iste asıl o zaman ânladim: onun sarsılması beni de sarsmıyor muydu? Annem bana belki yardım eder, nasihat eder, yahut beni avuta- bilirdi ama o da burada değil, Paris'de. Zanncderim çocukları ge- len havaleleri anneler, hekimlerden daha iyi anlıyor. Dört gün dört geceyi beni adetâ öldüren kararsızlıklar, korkular içinde geçirdikten sonra doktorlar çocuğu yaralar açacak pis bir merhem #ürmeğe karar verdiler. Daha boş giln önce gillüp oynıyan, cici anne (1) dömeğe çalışan Arman'ın vücudu yara “bere içinde kalacak! ben razı olmadım ve: “Tabiata bırakalım,, dedim. Lul he- kimlere inanıyordu, bana çıkıştı. Erkek kısmı, hasta çocuğunun başında da erkek olduğunu unutmaz, Öyle anlar var ki bu müthiş hastalıklar ölüm şeklini alıveriyor; İşte o anların birindeydi, nefret ettiğim o ilâç bana Arman'ım için yegâne kurtuluş çaresi gibi gözüktü, Lulg'ciğim, deri o kadar ku. Tu, © kadar sert, o kadar arıktı ki merhem tutmadı. Bunu görünce yatağm başmda ağlarağa başladım; o kadar ağlamışım ki göz Yaş- larımdan çocuğun yastığı ıslanmşı. Doktorlar yemeğe gitmislerdi; öyle zamanlarda karınları doyurmağı akıllarma getirebiliyorlar! Odada yalnız kaldığımı görünce yavrumu hekimlerin bütün ient- arından temizleyip kucağıma aldım, deli gibiydim, göğrümde sık. Deki, dedim... Şim- Nurullah ATAÇ —B dua ettim; ben de canımı ona geçmesine çalışıyordum. Onü böyle bir müddet tutmuşum; hiç olmazsa ben de enunl aberaber öleyim de ondan ayrılınıyayım diyordum. Kardoşçiğim, çok geçmedi, vücu- dunun yumuşadığını hissettim; tbtilâz geçti, yavrum kımıldandı, 6 çirkin, korkunç renkler kalmadı! hastalandığını gördüğün akşartki gibi bağırdım, doktorlar yukarı koştu, onlara Arman'ı gösterdim. Hekimlerin en ihtiyarı: Çeviren : — Kurtulmuş! dedi. Ne tatlı söz! ne musiki! sanki gökler açılmıştı! gerçekten iki saat sonra Arman hayata yeniden doğdu; fakat ben bilkindim; has- ta olup yatağa düşmedimse bu ancak sövinç denen merhemin su- yesindedir. Ya Rabbi! çocuğu unssına nasıl ağrılarla o bağlıyorsun? bu mü- babet kalbimizde dursun diye nasil çivilerle çakıyorsun! bu çocu. ğun İk evütilarını duyup İlk emeklemelerini gördüğüm zaman 46- virçten ağlıyan ben; vazifelerimi hakkiyle yipmak, annelik denen bu tatlı sanatı öğrenmek için çocuğumu santleree. gözetleyen ben, - bil (İl YAZAN:O 'NORE DO BALZAK da çektirdin, gözlerimin önüne o tüyler ürpertici hali n Ben sana bu mektubu yazarken Arman oynuyor, V iyor. Ben de, yine gebe olduğumu düşünerek, iyi hig hastalığının söbeblerini traştiriyorum, Acaba bus ei ef pıyor? yoksa beyinde geçen hususi bir haletten imi £€ vir böyle havaleye tutulan çocukların cümlei - gsabiyesiki* Zuklük var? bütün kunlar beni, bugün için olduğu gibi v dü rüyor. Bizim köy doklaru hastalığın, dişlerin P Zu bir sinir buhranından geldiği kanaatinde. Keşki de id dişlerim di » de Arman'ımınkiler bir an evvel çıkan 0”; nin ilUhaplanıp da o beyaz ireilerden birinin başı SÖ. . püf benim vücudumu soğuk terler kaplıyor. O sevgili : acılara kahramanla katlanması onun da arnesi gibi © gi teriyor; bana bir bakısı var, insanım yilfeği parça Çabucak bâşlayip yine gabücnk geşiveren, önün iyileştirilmesi de kabil olmuyan bu hastalığın s6l goktorlarm büyük bir şey bildikleri yok. Tekrar edi?” kak olan bir tek gey var: o da evlâdın: ihtilâçlar bir ana için cehennem azabından beter olduğu. Ot la kucaklıyorum! kucağıma alıp uzun uzun gi Altı haftaya kadar yine doğuracağım, tam bu sırâ! masi bana daha büylür bir işkence oldu; karnımdaki başladım. dn bu Bİ Allahaısmarladık, benim güzel, sevgili Lulz'eiği isteme, İşte sena son sözlm., İ (Devamı van). (0) Cici anne'yi, fransızca marraine (valtiz anmesi) © Tarak kullanıyorum, sai

Bu sayıdan diğer sayfalar: