25 Ağustos 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

25 Ağustos 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

El VE iyon 7 Yazan: Iklmim |Yazan:R. Rober Dima —38— Çeviren Fi 25 AvsTOS — 198 maber'in tarini Romanı: ğ lilik sike Birde melike Cevri kapının hafifçe gıcırdadığını duyar gibi oldu, sarardı. — Sizi on sadık ve mutemet kulu bi- Yirler, Selâm ve muhabbetleri var. Dev- letin içinin de dışı gibi mühlik ânlar ge- girmekte olduğu Sultan Selim efendi - mizee malümdur. Alemdar paşa, İstanbu la gelmek İçin padişahtan izin dilemiş. Maksat ve matlab, Selimin iadel cülüsu İse serdar, ocaklu, kethüda no düşünü « yorlar? Refik ofendi, ço'r nazik bir mevkidey. 4. Henüz 6 da neticenin ne olacağmı kestirecek bir halde değildi. Ama, pek Alâ bu kadın ve Selim vaziyeti biliyor. lardı. Pilhakika Refik efendi ve arka - daşları Rusçuk yaranı, Alemdarı tekrar Selimi iclâs için İstanbula getirtmek is, tiyorlardı. Ama, bir taraftan da Musta- fa taraftarları ve bilhassa kaymakam sadrıâli Tayyar bu işe elinden geldiği kadar sed çekiyordu. Hakikaten gerek ocaklunun ve gerek- 86 sorvların bu hususta ne düşündüğünü öğrenmek gerekti. Halbuki bir tanesinin bile aklına gelmemişti. Yalnız zenci Ne- zirin orduyu hümayun masrafına karşı- ık olmak üzere birkaç bin kese akçe ile Edirneye gittiği ve maksadinm da Selim aleyhine serdarm ve ocaklunun fikirleri. ni çelmek olduğu malümdu, Dedi ki; — Şevketlünun hakipaylerine yüz #8. rerim, Vaziyetten endişonak olmasınlar, Henüz mukadderatm nice tecelli edece- Hi malüm değildir Yalnız haremağası Ne zirin serdar canibine azimetinde bir #i- yaset olduğunda müttefik!z. Behiç efen- di biraderimize keyfiyeti ilâm edip ih- mal olunmamağını tavsiye eyledik, Gece gündüz, umur ile moşçul ve &- ünlüyle mahmulüz. Cevri kalfa, bir aralık kapınm hafif - çe gıcırdadığını duyar gibi oldu. Sarardı. Sendeledi ve hafifçe Refik efendinin ko- Yunu sikti: — Bizi dinliyorlar efendi! Refik efendi, sanki kolu hafifçe değil gırtlağı giddetlice sıkılmış gibi mosmor oldu ve etrafına, güya dinliyeni göre - tekmiş gibi korkuyla baktı, Cevri birden bir ok gibi yerinden fır. ladı ve kapıyı şiddetle açtı. Palabiyıklı bir yeniçeri, bu nl açış karşınında ken- dini tutamıyarak yüzüstü Cevrinin ayak- arma serildi. Relsiilküttab, hayret ve dehşetle bay- kırmıştı: — Ulan Yakub. Ulan hmzır köpek. Sen miydin kapıda velinimetini gözetliyen? Fakat ondan önce Cevri, san- Xi bu hâdiseyle mintaraflllâh erkek. leşmiş gibi bayret veren bir çe, viklikle göğsünden bir biçak çi- karıp Yakubun göğsüne çöktü, çarşafı tamamiyle sıyrılmış, çıplak ve mermer bir sütun başlığı gibi beyaz ve nefis o- BANANA DANE 30 muz başları meydana çıkmıştı. Ata biner gibi Üzerine oturduğu Yakubun girtie- ğına parmaklarını geçirmiş, hançerini de göz kapağı üzerine dayamıştı, Reisülküttabım boğazına ceviz tıkan - mıştı sanki, Masasmm bir kenarını ya- kalamış, ne yapacağını şaşırmış bir hal, de bu dehşet ve bir taraftan da sonsuz lezzet veren kadma bakıyordu. Altında köpek gibi kıvranan adam, yüz Insana bedel bir csnavardı ama, bu in- ce zarif kadının elleri arasında bir pi- iç kesilivermişti. Cevri haykırdı: — Efendi, gu kapıyı sürmele! Can korkusu bu. Doğrusu Refik efen. dide de şafak atmıştı, Cevrinin bir han- çer darbesiyle emanetini Allaha teslim etseydi, kim araradı, kim #orardı? A- yakları titriyerek kalktı ve kapıyı ka. parken sayıklar gibi söylendi: — Aman eliniz kana bulanmasın. Ne dilerseniz, söyleyiniz, mel'unun cezasını ben vereyim. Bıçak, ufak bir çırpmışta tâ sapma ka- dar göze gömülmeğe müheyya korkunç bir heybetle parlıyordu. Cevri sordu: — Söyle bire kuduz köpek. Sen kimin hesabina bir zeğar gibi kapı deliğinde bekliyordun? Yakup, bu kadm şekline giren Ax - rallin altnda erkeğe yakışmıyan bir silletlo konuşuyordu: — Beni evlâtlarıma bağışlaymız. Ke- sem ederim ki kusur benim değildir. Ben cahilim, Nezir ağa beni bu işe memur et- ti. Rols efendiyi gözlerdim. Fakat bu- günedek Nezir hizmetimden memnun değildir. Kendisine bir tek ser bile ver. meğl, Cevrinin aklma gtzel bir hile gelmişti: — Kalk, dedi, senirle söyleşecekle - rim var, Namuslu ve İmanlı bir adama bemzersin. Ben de seni hakikaten müc- rim sanmıştım, Hele otur şgürüya, Ve kalkıp destiyo su doldurdu, yeni. çeriyo verdi. Hattâ kendi eliyle içirdi. Refik efendi bu tahavvüle de hayretler otmişti, Manhaza aklimdan çok kötü İhti- maller göçmedi de değil Kadm, bu devasa yeniçeriyi öldür. mekten İse onu nedimi has gibi kullan. mağı tercih etmiş olabilirdi. Yakup pek yabana atılacak neferlerden değildi. Hem güzel, hem de ricali devlet kapızın. da ekmek yemiş, terbiye, muaşeret, u- Sul, âdab bilirdi, Olur a, Kadn bu, Gö- nül bu, Halbuki sonra kadının fendine kendi do afalladı, Cevri dedi ki; — Yakub... Nezir, dışı gibi içi de ka- ra ve ibilse taş çıkartan bir şerirdir. Velinimetimiz padişahlarımıza dil uzatan NON BANNER Bu akıllı uslu hesaplar bizi, yeni hall aile içinde de kabule söy. | ketti. Bittabi yeni hanedan Lui'ye Ayan âzalığı ile Lojiyon d'O0- bir kâfirdir. Bu lâine cezayı sezesmı vermek için her müslümana el birliği etmek bir vecibedir, Sen ekmek yediğin kapıya düşmanlık edecek bozuk sütlü er değilsin. Nasılsa bir günah ettin. Şimdi talim edeceklerimi bu kara fbiise söyle. Kendi kazdığı kuyuya düşsün ve millet bu mei'undan tahlis olsun, Yakub kanmıştı; utanmıştı. Bir kadı- nm kendisine fazilet ve erik dersi ver- mesi onu yerlere geçirmişti, Koca reisülküttab, nice nice büylik hâ. diselere el atmış eski bir ibtilâlei söy İırdı ama, bu kadının gekâ ve geytanatı karşısmda dili tutulmuştu. Hem hatip- ti. O kadar güzel, o kadar tatli ve cana yakın konuşuyordu ki, böylece konuşup söylese hani reis efendi de kendini ate- 46 atmaz değildi. — Yakub, dedi, hanım bizim yabancı- mız değildir. HAA nimetiyle perverde olduğumuz Selim efendimizin yakmlarn. dandır. Emrettikleri her neyse hüsul bu. lunca seni rahata ve refaha garkeder, Cevri, reisin kulağına bir şöyler söy- ledi Reis irkildi. İrkildi ama, ne denebilir. di? Kadın bunu kat'iyyon akima sokmuş, bu Nezirden yakayı kurtarmağa kat'iy- yen karar vermişti. — Öyle olsun efendim, dedi, ancak tedbirlerimizde bir küçük hata, maazal. lab hayatınıza da dokunur, Covri gülümsedi; — Sen üzülme efendi.. Al Yakub şu keseyi... Bu senin şimdilik ayak kiran. dır. Ve, onun da kulağına eğilip yapacak- larını tekrar ede ede talim çiti Yakub, bir kendisinin, bir de Allahm bileceği bü gizli emri yerine getirmek için av gör. müş bir tazı gibi fırladı ve kapıyı bizle çekip gitti, (Devamı var) Haslabakıcı — Merak etmeyin, hepsi sizin değil! Erna, üzerinde bir penyuarla yarı çıplak göründü vw — Kazadan sonra başka bir yoldan as. ratle Parise döneriz. “Döneriz, diyorum, çünkü ben de beraber bulunacağım; “Mersedes” le sizi uzaktan takip edece- dim. Anlaşıldı mı? — Evet. Fakat benim “Bugatti” ote- lin grajmda duruyor, Nasıl değiştirece- ğiz? — Gayet basit, Onu düşünmüştüm. Lütfen telefonla Nord 432.58 i arar mi, siniz? Eroa telefonu açtı, istenllen numarayı otelin santralı vasıtasiyle buldu ve tele- fonu fon Strammere verdi. — Allo Nord 43258 mi? Hans, sen mi- sin? — Şimdi Gran Rua oteline giderek matmazel Vanda Liposkanm “Bugatü, #ini al, İsmi not et ki unutmıyasm; mat. mazel Vanda Liposka... Burada otele lâ ermgelan talimat verilecek. Akşam saat 20,45 de öteki arabayla gelir ve otelin yanmda sağdaki İlk sokağa birakırsın. Kadranı 47 kilometre 500 metreye ayar et. Anlaşıldı mı? tekrar et bakayım. — Mükemmel, Benim “Mersedes, 1 de hazırlar, benzinini doldurur, #ant 19,30 da ayni yere bırakırsın, “Bügatti” baş- to, onur Üç metre gerisinde de benim »- raba duracak, Fon Strammer telefonu kapattı, — Siz de duydunuz ya Erna? — Evet, — Mükemmel. O halde size de ayrıca izahat vermeğe lüğum yok. Kapıcıya lüt- fen haber veriniz ki Hans arabayı kolay. lıkla alabilsin. Casus kadın itiraz etmeksizin bu emri yerine getirdi, Kapıcıya telefon etti: — Birezdan birisi gelerek benim is - mimi verip arabarar istiyecek. Tamir & çindir, verirsiniz, Fon Strammer sordu: — Şimdi saat dokuza kadar no yapa- cağız? — Bilmem, no yapalım? Erna, karnını tıka basa doldurduktan sonra koltğa yan gelen bu adamı öldür. mek hırsıyla yanıyor, bir goy yapamıya- cağmı aklı kestiği için do kendi kendini yiyordu. Ne yapmalıydı yarabbi? Gözlerini kapadı. Divanda sastlerce hareketsiz kaldı. Sirammer gimdi gaze- te okuyordu. Saat on dokuz buçuk... Er- na uyumuş mıydı? Kendisini şimdi sakin ve dinleimiş hissetmekteydi Ayağa kalktı, gülümsiyorek baronun önünden geçti, — Müsaade öderseniz tuvnlet değiş. tireyim. Saat sekiz buçukta terzihane. dan bir kız gelip yeni robumur provasını yapacak, Sizi rahatsız etmez ya? — Rica ederim Erna, Genç kadın tuvalet odasına geçti. Fon EE X KEDER EE EZER le alikoydun mu, bu dünyanm, kibarlar âleminin e yor, onun ihtirasları görüyor, mürsiliklerini b Sirammer ipek elbise hışırtls” sonra musluktan banyoya #$8” # kardığı gırıltı sesini işitti. GÜ yi nünde çırçıplak tahayyül hizli hizli atmağa başladı pisi açil Birdön tuvalet odasının ag? pes” Erna çıplak vücudu üzerind göre ar, göğsünü ğe zin, yarı çıplak görün: r sayi barada dolapta < guz, geli Odayı baştanbaşa, geçti. DOMİ”. yal giderek elbisesini aldı. Baron # gişe” mıştı. Erna sürünerek Yann ken sarıldı. — Erna! Erna! ne güzel aye Dudaklarını yaklaştırmağı £ du, Nefesi tütün ve ispirto ei Casus kâr giddetle geri çekildi” — Ellerini çek baron! yeli” Fon Sirammer sendeledi, Pİ ğun arkalığına tutundu. Erp ip dasma kaçtı, Başmı kapıda? we eti: dali > — Ha bul. baron, dna bakmak istiyor ha! varlar ,* tunuz mu azizim? genersi görse ne der? Fon Strammer kapıys ye Erha derhal kapatmış ve İçerde aynaya bakıp dilini ça eudunün cazibesiyle aidıği memnun gülümsedi. yazik Fon Strammer kapıys VU rıyorda: , — Erna, kapıyı açsnna yavr beni istemiyorsun? ne olur? # “Tıpkı Brosilaf gibi söylüyO”" gönen casus kadın cevab veri” — Şimdi olmaz, Sonra baru” si Uslu durursan bir çeresin? id gi” Bir fahişe utanmazlığyİ8” y — Benim için ne ebeni ye Fransız zabitinden sonra bİ ii zabiti olmuş ne çıkar? bİF Aşk turnnası! niçin olmasin nua ile sevişmemizi aranizda mukayeseye sayede! or Bir kahkaha attı, Fon Strs”” f le koltuğuna döndü, “Bonus?” gesi ten sonra bu gece boş im anlaşılıyor. rr yy” Erna, fon Strammerj» ye mundan çokindiği için tuval işini uzattı, “Allah vere d kalmasa!,, diye düşünüyor, mer yemek yedikten 808! 5İ rinde uyuklar gi yaptığı BE, ladığı pihnr zihninde eviriP ge” tekrar ediyordu: “Allah ver? geç kalmasa, kogt Telefon çaldı. Kapıyı a6” — Allol.. Evet, benim. * ORE a e Bör nişanın grand - officler payesini verdi. LEstorad, sadakat yeminini ettikten sonra, işini yarım yapamazdı; bunun için meclis. te çok büyük hizmetleri oldu. Artık iyi bir mevkle yükseldi ve bunu, ömrünün Sonuna kâdar rahatça muhafaza eder. İş hususunda gok mehareti var; bir hatib olmaktan ziyade tatlı konuşan bir n- dam, fakat bizim Siyaset hayatından beklediğimize bu kadar pek 4lâ kâfi, Gerek hükümet, gerek idare işlerindeki inceliği, malima- tu berkesçe takdir ediliyor; bütün fırkalar onu muhakkak elde edil- mesi lâzım bir adam sayıyorlar, Sana doğrusunu söyliyeyim: ge. genlerde ona bir sefirlik teklif ettiler; fakat ben reddettirdim. Ar. zannı şimdi on Üçünde; Atenais on birine geliyor; onlarm tahsili için Paris'de oturmağı mecburum, Rene daha yeni okumağa başladı; onun tahsili bitinceye kadar buradan ayrılamam. Büyük evlât koluna sadık kalıp toprağımıza dönebilmek için büyütülmesi ve istikbali temin edilmesi lâzımgelen üç Çocuğumuz olmamalıydı. Bu zamanda bir ananm yalniz köyünü, ocağını düşün. mesi doğru doğildir. On beş 40n6 sonra I'Estorad, Arman'ı Divanı Muhasebata mümeyyiz tayin ettirip kendisi iyi bir tekatidiye ile la Krampadâ'a çekilebilir. Rene'yi de bahriye hiç şüphesiz bir diplomat edecektir. Yumurcak daha yedisinde olduğu halde itiyar bir kar» dinal kadar kurnaz, Ben telili bir anaymışım, Lulz'eiğim! çocuklarım bana gölgesiz sevinçler vermekte devam ediyor (Senza brama sicura richezza.) Ar- man, IV Üncü Hanri kolejine gidiyor. Onu maarifin mekteplerinde okutmağı karar verdim ama yanımdan ayırmağa rası olamıyorum; ban de dik d'Orlean'n Lul-Filip olmadan önce, belki de Laf.Filip olmak için yaptığını yapıyorum. Her sabah Lilka, gu senin bildiğin Nurullah ATAÇ ON ihtiyar uşak, Arman'ı ilk mütalea saatinde koleje götürüyor, sa. at dört buçukta alıp getiriyor. Bizimle beraber oturmak üzere ihti- yar ve malümatlı bir müzakereci tuttuk, çocuğu akşamları çalıştı riyor, sabahleyin mekteplilerin kalktığı saatte uyandırıyor, Öğle yemeğini de Lüka ie mektebe gönderiyoruz. Böylese ben Arman'ı, ancak akşam yemeğinde, gece yatmadan Önce, bir de sabahleyin giderken görebiliyorum, O, yine senin bildiğin ve sevdiğin Ar. man; hisli, gofkatli, fedakâr bir çocuk; evdeki hocası ondan mem- nün. Nals'i de yanımdan ayırmadım; en küçük de arı gibi uğul dayıp duruyor; ama ben de onlar kadar göcuğum. Yavrularımın o tadi: tadlı okşamalarından mahrum kalmağa razı olamadım. İste- diğim zaman Arman'ın yatağına koğup uyumasını görmek, o mele- ği öpmek, yahut ona besi öpmesini söylemek, benim için bir zaru- ret; bundan mahrum kalmea yaşiyamam gibi geliyor. Ama itiraf edeyim ki çocukları evde alıkoymak, leyli mektebe göndermemek hiç de doğru değil; birçok mahzurları olduğunu tec. rübemle görüp anladım. Cemiyet de, Tabiat gibi kıskanç; kanunla- rına karş: gelmeye müsaade etmiyor; onlarm, nizamm bozüulmasi- na tahammül etmiyor. Çocuğu leyli mektebe göndermeyip, evde Çeviren: dak. 5 taşi lin mer ii Müd di cek bir gey yapıyorlar, lerin görettiği farkları, uyduğu kaldeleri sezip 89 r arzularmı, isteklerini âleme uyduracağına âlemi e yeri kendi ihtiraslarma uydurmağa kalkıyor; sahte perisi ey diyor; o sahte parlaklık da hakiki meziyetlerde» tire, çünkü bu &lem her şeyin hakikisinden ziyade * ne sürüp onu süslüyor. Bir çocuk, daha on be$ yi yayı bilen bir adam kendine itimadını, ustacs 19 inüye” mi, artık o çocuktan hayır gelmiyor, yirmi beşinde 4 göl yor; vaktinden evvel edindiği bu bilgi onun, ger yi datların temeli olan geyleri öğrenmesine imkân hi “ âlem büyük bir aktör; o da, aktör gibi, aldığını yar es # kendine saklamıyor. Bunün için bir anne, evlâ! ne © yırmamak istiyorsa, onlârm kibarlar âlemine gi al al, onların arzularma, kendi arzularma da hak yaf termemeli. Afrika fatihi Sipiyos'un kızı Kornelik, «ası : duğu zaman çocuklarımı gösterirmiş, Ben de Gerli ey Mg” rım gibi saklıyacağım; onlar benim bütün haysü ii Artık otuzuma geldim, demek ki artık günün © ger yg manmı geçirdim, yolun en zor yerini bitirdim. BİN giy e ihtiyar bir kadm olacağım; girdi vazifelerimi YEP”, gi geri büyük bir kuvvet veriyor. Sanki bu üç yayru de Pe ar. er düğümü anlayıp kendileri de ona göre hareket 0d ii ii * yer hiç ayrılmadıkları için olacak, sanki aramızda bütü e. ei si, hislerimizi biebirtmize bildiren esrarengiz DEĞİ: yatı için neler feda ettiğimi billyorlarmış da | onun Mİ. yap istiyorlarmış gibi her gün, her an beni gevindire$*”” dö

Bu sayıdan diğer sayfalar: